14 Ağustos 2023 - Pazartesi

İLGİNÇ BULDUKLARIM

İLGİNÇ BULDUKLARIM

Yazar - Bülent Alpagut
Okuma Süresi: 9 dk.
401 okunma
Bülent Alpagut

Bülent Alpagut

- 05062218413
Google News

       İLGİNÇ  BULDUKLARIM  VE  İZAHA
                       MUHTAÇ  GÖRDÜKLERİM

                                                                                                                               
          Bazı olaylar var ki  izaha muhtaç. Yorumlayamıyorsunuz.Bir anlam veremiyorsunuz. Ama hepsi de sanki birer mesaj veriyor gibi. Bunlardan birkaçına değinmeden edemedim. 
          Yıkılacak diye diye sanki gözden çıkardığımız, son aldığım duyumlara göre artık yıkılması kesinleşen ,ilçenin en büyük camii’ne  uzun süre  kirada oturduğum ev 400-500 metre mesafedeydi. Cuma namazlarını büyük ölçüde bu camide kılardım.Bayram namazlarını da keza öyle. Vakit namazlarını ise  genelde evimde kıldığım için  doğru söylemek gerekirse   Arİfağa Camii’ne vakit namazları için  gittiğim nadir olmuştur. Hiç unutmam  bir Cuma  Namazıydı. Namaz bitmiş,cemaat ikişer üçer camiden ayrılıyordu.  Caminin   bir köşesinde merhum Çakmak Mehmet’i fark etmiştim.  Eğilip elini öptüğümde bana söylediği ilk söz:” Babana selam götüreyim mi?” olmuştu. Şaşırmıştım. Neden böyle bir soru sormuştu? Bu soruyu ısrarla birkaç kez sorunca dayanamamış:”Hacı Abi  söyleyebilirsin” demiş,neden böyle bir soru sorduğunu eve gidinceye kadar düşünmüştüm. Ne mi oldu? ÇAKMAK Mehmet ,sevgili Ahmet Yaşar Çakmak’ın babası ,baba dostu   Allah’ın rahmetine kavuşmuştu. Büyük bir ihtimalle selamımı ulaştırdığını düşünüyorum. 
           Derecik Köyü’nde 1962-1972 yılları arasında  müdür yetkili ilkokul öğretmeniydim. Bir öğrencim kalp rahatsızlığı nedeniyle   zaman zaman  okula gelip gidemiyordu.  Bir gece rüyamda  öğrencimin mezarını görmüştüm. Mezar içinde bir karış kadar su vardı. Rüyayı gördüğümün ertesinde yine okuldayım.  Öğrencimin vefatını haber almıştım.  Cenazesi aynı gün köyün üst başındaki  mezarlığa defnedilmişti. Rüyam gerçek olmuştu. Öğrencimin kabri nde  bir karış su vardı. Tıpkı rüyadaki gibi.  Suyu tahliye edip  sonra  gömdüler.
           Hantala(Celalettin Mercan) Gençlikspor’un  efsanelerindendi.  Sokak aralarında,bir küçük meydanda top koşturan çocukların arasına girer onlarla top koştururdu.  Bir gün Ada Stadı’ndayız. Yan yana oturuyoruz ve bir karşılaşmayı izliyorduk. Oğlu,son olarak Tavşanlı DDY Gar Müdür yardımcısıydı ,öğrencim Yurdakul Mercan hakkında konuşuyorduk. Atatürk İlkolulu’nun çalışkan bir öğrencisiydi. Üstelik ben okutuyordum.  Açık tribünde yan yanayız. Bir ara bana.” Hocam Yurdakul sana emanet. O’nun babası da ,annesi de sensin. Okusun,adam olsun” demişti. Bu sözlerinin ardından saniyeler  geçti geçmemişti,hafifçe doğrulmuş,sendelemiş,yere düşmüştü. Başını açık tribünün beton zeminine çarpmıştı. Beyin kanamasından vefat etti.Şok olmuştum.  Paniklemiştim.  Bu andan itibaren artık oğlu benim emanetimdi. Öyle de oldu. Sevgili Yurdakul  da artık benim evladım sayılır. 
          Merhum avukat babam Hüsamettin Alpagut, eski adıyle PTT Caddesi,yeni adıyle Tahsin Buruk Caddesi  merhum    Esiflerin Hakkı’nın  evinin altındaki  mütevazi ,  odadan bozma  dükkandı. Bir gün yazıhaneye  bir işçi gelmiş.  Babam merhumun yazı masası merhum bir zamanların davavekili Mustafa  Korkut’un ünlü camlı masasıydı.  Merhum babam işçiye gerekli yanıtları vermiş. Bir de dilekçe yazmış. İşçi elini cebine götürüp bir madeni para çıkarıp   masanın üzerine bırakmış. Merhum babam verdiği bilgilerin,verdiği emeğin karşılığı bu  olmamalı diyerek bu madeni parayı eliyle ittirmiş. Para tıngır mıngır yuvarlanıp giriş kapısının önüne kadar gitmiş.İşçi eğilip verdiği ,merhum babamın ittiği madeni parayı alıp cebine koyup:” Allah razı olsun!” diyerek yazıhaneden ayrılmış. Gelelim işin özüne; merhum babam  yaptığı bu hareketin kendisine pahalıya malolduğunu söylerdi. Öyle ki bu olaydan sonra 40-45 gün yazıhaneye tek bir kişi bile gelmemiş. Bize.”Keşke bu parayı alıp ,bereket diyerek bir yere koysaydım. Yaptığım hareket mutlaka  Allah’ın gücüne gitmiş  olmalı,Allah’ın hışmına uğradım “demişti.
          Merhum eski belediye başkanlarımızdan Enver Girgin aynı zamanda dostumdu. Görevini sürdürdüğü  dönemlerde  hep  bir şekilde beraberdik..  O’nun dönemlerinde belediye bütçesi bugünkü  gibi  astronomik rakamlarda  ifade edilmiyordu.  Gün geldi belediye personeline maaşlarını dahi ödeyemez olmuştu.  Bazı taşınmazlarını satmak zorunda kalmıştı.   TRT’den Tavşanlı’ya gönderilen 100 bin lira ile  belediyeye bir araç almış,bu para karşılığında  Göbel Kaplıcaları’nı ndaki Aktarıcı İstasyonu binasını  yaptırmıştı. İlçe halkı susuzluk çekerken Tavşanlı’ya Göktepe Plastik borularını getirtmiş,Ada Pompası ile Ana depo arasına döşenen bu borular  sayesinde  yer altı sularını  halkın istifadesine sunmuştu. Ama bir hatası olmuştu; Bir gün sabah ezanı sırasında verdiği emirle  Uzunçarşı’daki  ulu çınarları kestirmişti. Ne mi oldu? Halkımız;” Başkan yaş kestin,ulu çınarları kestin. Allah ta senin ayaklarını kessin” diyerek beddua etmişti. Ne mi oldu? Başkanın ayağı sonra  operasyonla kesiliverdi.
          Madenci Cemal Erkartal Balıköy  beldesi havalisinde  sabahın erken saatlerinde,Değirmenci  Çıvgalarlı Süleyman Efendi’nin  değirmeni yakınlarında   avlanıyordu.  Tam da ezan vaktiydi. Bir tilki fark etmişti.  Tam tetiği  çekecekti,sabah ezanı duyuldu. Tilki hemen iki ayağının üzerine  dikilip ön ayağını sağ kulağına götürüp ezanı dinledi.  Buraya kadar iyi. Fakat  merhum Erkartal tilkiyi mutlaka vuracaktı. Nitekim tetiği çekti. Tilki sendeledi yere düştü ve yeniden ayağa kalkarak merhum Erkartal’ın üzerine geldi. Merhum erkartalın giysilerini ayaklarınınm tırnaklarıyle didik didik etti. Akabinde güçsüz kaldı ve yere yığılarak öldü. Bunları merhum Erkartal evimizde bir akşam yemeğinde anlattı. O günü unutmamış. Ama etkisinde kalmış olmalı. Ama bu olayın ardından ava tövbe ettiğini ve pişmanlığını dile getirmişti. Yani sözün özü; ezan okunurken ezana saygı duyan bir tilkinin öldürülmesinden söz ediyorum. 
          Merhum dostum okula gelip  başına geleni anlatmıştı. Babasını  bir  yıl önce toprağa verdiğini anlatmıştı.  Baktım elinde bir kazma ve bir kürek. Mezarlıktan geliyormuş. Rüyada  merhum babasını görmüş. Babası” Üzerimdeki betonu kaldır” demiş. Hepsi  bu kadar. Bana :” Ben de istediğini yaptım,üzerindeki betonu kaldırdım. Sadece toprak kaldı” demişti.  Herkes istediği yorumu yapabilir. 
         Kayseri’nin Emmiler Köyü’nde Yedek subay öğretmenim. (1960-1962) Bir dostumuz vefat etmişti. Cenazesini kaldırmıştık. O günün gecesinde merhum dostum Hacı Memiş Karaca  ölen kardeşimizi görmüş.  Kendisine.” Memişa  aşağı pınarda  çeşmenin ayağındaki otları bulup bana getiremediniz. Benim şifam onlardı” dediğini anlatmıştı.
         Merhum babamın bana bir gün hediye olarak bir Kur’an-ı Kerim aldığını  biliyorum. Bana  bir şey söylemeden rüyamı anlatmıştım. “ Bir kalabalık gördüğümü,kalabalıktan bir kişinin’ Hz. Muhammed geliyor!” diye bağırdığını ifade etmiştim.  Tebessüm etmişti. Bana.” Sana bir sürprizim var,sana bir Kur’an_ı Kerim aldım. O  sana malum olmuştur”demişti. 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları