İLGİNÇ BULDUKLARIM
İLGİNÇ BULDUKLARIM
Bülent Alpagut
- 05062218413 İLGİNÇ BULDUKLARIM VE İZAHA
MUHTAÇ GÖRDÜKLERİM
Bazı olaylar var ki izaha muhtaç. Yorumlayamıyorsunuz.Bir anlam veremiyorsunuz. Ama hepsi de sanki birer mesaj veriyor gibi. Bunlardan birkaçına değinmeden edemedim.
Yıkılacak diye diye sanki gözden çıkardığımız, son aldığım duyumlara göre artık yıkılması kesinleşen ,ilçenin en büyük camii’ne uzun süre kirada oturduğum ev 400-500 metre mesafedeydi. Cuma namazlarını büyük ölçüde bu camide kılardım.Bayram namazlarını da keza öyle. Vakit namazlarını ise genelde evimde kıldığım için doğru söylemek gerekirse Arİfağa Camii’ne vakit namazları için gittiğim nadir olmuştur. Hiç unutmam bir Cuma Namazıydı. Namaz bitmiş,cemaat ikişer üçer camiden ayrılıyordu. Caminin bir köşesinde merhum Çakmak Mehmet’i fark etmiştim. Eğilip elini öptüğümde bana söylediği ilk söz:” Babana selam götüreyim mi?” olmuştu. Şaşırmıştım. Neden böyle bir soru sormuştu? Bu soruyu ısrarla birkaç kez sorunca dayanamamış:”Hacı Abi söyleyebilirsin” demiş,neden böyle bir soru sorduğunu eve gidinceye kadar düşünmüştüm. Ne mi oldu? ÇAKMAK Mehmet ,sevgili Ahmet Yaşar Çakmak’ın babası ,baba dostu Allah’ın rahmetine kavuşmuştu. Büyük bir ihtimalle selamımı ulaştırdığını düşünüyorum.
Derecik Köyü’nde 1962-1972 yılları arasında müdür yetkili ilkokul öğretmeniydim. Bir öğrencim kalp rahatsızlığı nedeniyle zaman zaman okula gelip gidemiyordu. Bir gece rüyamda öğrencimin mezarını görmüştüm. Mezar içinde bir karış kadar su vardı. Rüyayı gördüğümün ertesinde yine okuldayım. Öğrencimin vefatını haber almıştım. Cenazesi aynı gün köyün üst başındaki mezarlığa defnedilmişti. Rüyam gerçek olmuştu. Öğrencimin kabri nde bir karış su vardı. Tıpkı rüyadaki gibi. Suyu tahliye edip sonra gömdüler.
Hantala(Celalettin Mercan) Gençlikspor’un efsanelerindendi. Sokak aralarında,bir küçük meydanda top koşturan çocukların arasına girer onlarla top koştururdu. Bir gün Ada Stadı’ndayız. Yan yana oturuyoruz ve bir karşılaşmayı izliyorduk. Oğlu,son olarak Tavşanlı DDY Gar Müdür yardımcısıydı ,öğrencim Yurdakul Mercan hakkında konuşuyorduk. Atatürk İlkolulu’nun çalışkan bir öğrencisiydi. Üstelik ben okutuyordum. Açık tribünde yan yanayız. Bir ara bana.” Hocam Yurdakul sana emanet. O’nun babası da ,annesi de sensin. Okusun,adam olsun” demişti. Bu sözlerinin ardından saniyeler geçti geçmemişti,hafifçe doğrulmuş,sendelemiş,yere düşmüştü. Başını açık tribünün beton zeminine çarpmıştı. Beyin kanamasından vefat etti.Şok olmuştum. Paniklemiştim. Bu andan itibaren artık oğlu benim emanetimdi. Öyle de oldu. Sevgili Yurdakul da artık benim evladım sayılır.
Merhum avukat babam Hüsamettin Alpagut, eski adıyle PTT Caddesi,yeni adıyle Tahsin Buruk Caddesi merhum Esiflerin Hakkı’nın evinin altındaki mütevazi , odadan bozma dükkandı. Bir gün yazıhaneye bir işçi gelmiş. Babam merhumun yazı masası merhum bir zamanların davavekili Mustafa Korkut’un ünlü camlı masasıydı. Merhum babam işçiye gerekli yanıtları vermiş. Bir de dilekçe yazmış. İşçi elini cebine götürüp bir madeni para çıkarıp masanın üzerine bırakmış. Merhum babam verdiği bilgilerin,verdiği emeğin karşılığı bu olmamalı diyerek bu madeni parayı eliyle ittirmiş. Para tıngır mıngır yuvarlanıp giriş kapısının önüne kadar gitmiş.İşçi eğilip verdiği ,merhum babamın ittiği madeni parayı alıp cebine koyup:” Allah razı olsun!” diyerek yazıhaneden ayrılmış. Gelelim işin özüne; merhum babam yaptığı bu hareketin kendisine pahalıya malolduğunu söylerdi. Öyle ki bu olaydan sonra 40-45 gün yazıhaneye tek bir kişi bile gelmemiş. Bize.”Keşke bu parayı alıp ,bereket diyerek bir yere koysaydım. Yaptığım hareket mutlaka Allah’ın gücüne gitmiş olmalı,Allah’ın hışmına uğradım “demişti.
Merhum eski belediye başkanlarımızdan Enver Girgin aynı zamanda dostumdu. Görevini sürdürdüğü dönemlerde hep bir şekilde beraberdik.. O’nun dönemlerinde belediye bütçesi bugünkü gibi astronomik rakamlarda ifade edilmiyordu. Gün geldi belediye personeline maaşlarını dahi ödeyemez olmuştu. Bazı taşınmazlarını satmak zorunda kalmıştı. TRT’den Tavşanlı’ya gönderilen 100 bin lira ile belediyeye bir araç almış,bu para karşılığında Göbel Kaplıcaları’nı ndaki Aktarıcı İstasyonu binasını yaptırmıştı. İlçe halkı susuzluk çekerken Tavşanlı’ya Göktepe Plastik borularını getirtmiş,Ada Pompası ile Ana depo arasına döşenen bu borular sayesinde yer altı sularını halkın istifadesine sunmuştu. Ama bir hatası olmuştu; Bir gün sabah ezanı sırasında verdiği emirle Uzunçarşı’daki ulu çınarları kestirmişti. Ne mi oldu? Halkımız;” Başkan yaş kestin,ulu çınarları kestin. Allah ta senin ayaklarını kessin” diyerek beddua etmişti. Ne mi oldu? Başkanın ayağı sonra operasyonla kesiliverdi.
Madenci Cemal Erkartal Balıköy beldesi havalisinde sabahın erken saatlerinde,Değirmenci Çıvgalarlı Süleyman Efendi’nin değirmeni yakınlarında avlanıyordu. Tam da ezan vaktiydi. Bir tilki fark etmişti. Tam tetiği çekecekti,sabah ezanı duyuldu. Tilki hemen iki ayağının üzerine dikilip ön ayağını sağ kulağına götürüp ezanı dinledi. Buraya kadar iyi. Fakat merhum Erkartal tilkiyi mutlaka vuracaktı. Nitekim tetiği çekti. Tilki sendeledi yere düştü ve yeniden ayağa kalkarak merhum Erkartal’ın üzerine geldi. Merhum erkartalın giysilerini ayaklarınınm tırnaklarıyle didik didik etti. Akabinde güçsüz kaldı ve yere yığılarak öldü. Bunları merhum Erkartal evimizde bir akşam yemeğinde anlattı. O günü unutmamış. Ama etkisinde kalmış olmalı. Ama bu olayın ardından ava tövbe ettiğini ve pişmanlığını dile getirmişti. Yani sözün özü; ezan okunurken ezana saygı duyan bir tilkinin öldürülmesinden söz ediyorum.
Merhum dostum okula gelip başına geleni anlatmıştı. Babasını bir yıl önce toprağa verdiğini anlatmıştı. Baktım elinde bir kazma ve bir kürek. Mezarlıktan geliyormuş. Rüyada merhum babasını görmüş. Babası” Üzerimdeki betonu kaldır” demiş. Hepsi bu kadar. Bana :” Ben de istediğini yaptım,üzerindeki betonu kaldırdım. Sadece toprak kaldı” demişti. Herkes istediği yorumu yapabilir.
Kayseri’nin Emmiler Köyü’nde Yedek subay öğretmenim. (1960-1962) Bir dostumuz vefat etmişti. Cenazesini kaldırmıştık. O günün gecesinde merhum dostum Hacı Memiş Karaca ölen kardeşimizi görmüş. Kendisine.” Memişa aşağı pınarda çeşmenin ayağındaki otları bulup bana getiremediniz. Benim şifam onlardı” dediğini anlatmıştı.
Merhum babamın bana bir gün hediye olarak bir Kur’an-ı Kerim aldığını biliyorum. Bana bir şey söylemeden rüyamı anlatmıştım. “ Bir kalabalık gördüğümü,kalabalıktan bir kişinin’ Hz. Muhammed geliyor!” diye bağırdığını ifade etmiştim. Tebessüm etmişti. Bana.” Sana bir sürprizim var,sana bir Kur’an_ı Kerim aldım. O sana malum olmuştur”demişti.