02 Nisan 2022 - Cumartesi
Ceviz
Yazar - Bülent Alpagut
Okuma Süresi: 24 dk.
1213 okunma
Bülent Alpagut
- 05062218413 ENDÜSTRİ MESLEK LİSESİ
EMEKLİ MÜDÜRLERİNDEN ALİ ATLASI DA KAYBETTİK
Ali Atlas,bir Tavşanlı sevdalısıydı. 1976-1981 yılları arasında 5 yıl eski ifadesiyle Endüstri Meslek Lisesi Müdürlüğü görevinde bulunmuştu. Sevgili meslektaşım Atlas ile genelde geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz efsanelerikizden Moymullu Cemil Kalfa(Sarıfedai)’nın kırtasiye dükkanlarında (önce Cumhuriyet Meydanı’nda sonra İstasyon caddesindekiler) mesai bitiminde,sebze ve meyva pazarı nın kurulduğu Cumartesi günlerinde buluşurduk. Önce birkaç kişi sonra 8-10 kişi olurduk. Bazen içtiğimiz çayların sayısını unuturduk. Bir gün yanımdaki bir dostum yavaşca dizime dokunup.” Hocam içtiğin çaylara 30 tane kesme şeker attın. Dendi ha!” demiş,hepimizi güldürmüştü.
Sohbet konularımız ağırlı olarak okullar,öğretmenler,öğrenciler,veliler,kitaplar,okul etkinlikleri olurdu. Zaman zaman da fıkralar anlatır tebessüm ederdik. O altın günler bir daha geri gelmeyecektir. Merhum Ali Atlas zaman içinde çeşitli rahatsızlıklara direnmişti. İnançlıydı. Çoğunun hakkından gelmişti de. Tavşanlı’dan Askeri Darbenin ardından bir yıl sonra başka bir yere atandı.sanıyorum Samsun’a gitmişti. Ama merhum Ali Atlas Tavşanlı’dan kopmamak için kızını Tavşanlı’da bıraktı. Mine kardeşim ile oğlumuz Barış evlendiler.Dolayısıyle merhum Atlas ve eşi için Tavşanlı yıllar içinde hep ziyaret edilmiştir. Birkaç gün önce damadı Barış Demirsar ile telefonla konuşurken rahatsız olduğunu öğrenmiştim. Bize dua etmemiz isteniyordu. Demek ki durumu iyi değilmiş.Vefat haberini arkadaşım Taktak Hoca( Tandoğan)’dan öğrendiğimde büyük bir üzüntü yaşamıştım. Ali Atlas’ın bugün hayatta olan yüzlerce öğrencisi,beraer çalıştığı meslektaşları(öğretmen arkadaşları)öğrenci velileri,dostları var. Onların duası kendisine yetecektir. ÖNEMLİ OLAN BU DEVLETE DÜRÜST BİÇİMDE HİZMET ETMEKTİR.Merhum Atlas ta namuslu,vatanını,milletini seven,helal ekmek yiyen,haramdan uzak yaşayan bir güzel insandı. Memleketinde toprağa verilmiş. MEKANI CENNET OLSUN. Ama bir gerçek asla göz ardı edilemez; merhum Atlas Tavşanlı’da faaliyetleriyle Türk Milli Eğitimi’ne büyük katkılar sağlamıştır.Yaşamında hiçbir olumsuzluk yoktur. Ankara’da dostları vardı. Onu kırmazlardı. Zorlukları da yenmesini bilmiştir. Gönlünde hep daha büyük bir okul binası yatardı. Çok bölümlü bir Endüstri Meslek Lisesi görmek en büyük hayaliydi. Görev yaptığı okulunun yeni binalarla büyüdüğünü göremeyecek. Ali Atlas irticalen konuşurdu. Sohbetine doyum olmazdı. Ben bile çok konuşanlardan olmama rağmen merhum konuşurken kendisini zevkle dinlerdim. Ne zaman mesajlaşsak,telefonla görüşsek hep birilerini sorardı.Bu da onun , Tavşanlı ile yatıp Tavşanlı ile kalktığını göstermiyor mu? Ben nice Tavşanlı’da görev yapmışlar bilirim. Bir çoğu bugün kayıptır. Tavşanlı’nın ekmeğini yiyen,suyunu içenlerden Tavşanlı’yı unutmayanlara selam olsun. Daha birkaç hafta önce Öğretmenevini sormuştu.Ben de AK Parti İlçe Başkanı Bilal Kıyak, ilçe Milli Eğitim Müdürümüz Salim Karaboğa’nın Ankara’dan bu konuda müjdeli haberler getirdiğini ifade ettiğimde sevinmiş,Binden fazla öğretmenin görev yaptığı Tavşanlı’ya bir öğretmenevi’nin yakışacağını ifade etmişti.Atlas Ailesi’ne ve Atlas Ailesi’nin akrabalarına,mensuplarına, öğretmen camiasına,Tavşanlılılar’a başsağlığı diliyorum.
BENDEN SÖYLEMESİ ELÇİYE ZEVAL OLMAZ
Kütahya’da en güçlü ikinci belediye Tavşanlı Belediyesi için bana göre bir sorunun çözümü,bir problemin sonlandırılması, kaynak meselesi diye bir şey söz konusu değildir.Üstelik belediyenin başında bir Şehir Planlamacısı, siyaseten eli güçlü,neyin nasıl yapılacağını iyi bilen ,deneyimli bir başkan sayın Mustafa Güler,bir belediye meclisi ve Tavşanlı Lobileri bulunuyor.
Bana ta Tavşanlı’dan 550km uzaklıktaki İzmir’e çeşitli haberler geliyor. Örneğin merkezi haberleşme sistemi( hoparlörlerin yerleştirildikleri yerler) şikayet konusu. Birçok hemşehrimizin ölüm ilanlarını anlayamadığı,hatta ölümleri benden öğrendiklerini duyunca ben de şaşırmadım desem yalan olmaz hani. İlginç bir örnek vereyim mi? Bir vefat haberini alır almaz hem en yakınlarını aradığımda şaşırmışlardı. Yakınlarının bile haberi olmamış demek ki. Bir zamanlar kulakları çınlasın ilçe müftüsüydü; Galip Akın zamanında Merkezi Ezan Sistemi devreye sokulmuştu. Saat gibi işliyordu. Sonra vazgeçildi. Yine her camiden ezan okunmaya başlandı. Halbuki Merkezi Ezan Sistemi aynı zamanda ezanın beş vakit ayrı makamda okunmasını sağlamıştı. Örneğin sabah ezanının Saba makamında okunması gibi. Bir ara birçok sokakta hoparlör vardı. Herkes ilçede neyin olup bittiğinden haberdar olurdu. Gün geldi birileri:” Biz kulağımızın dibindeki hoparlörden şikayetçiyiz” diyerek yakınlarındaki hoparlörü kaldırttı. Bu genişleyerek sürdü ve bugünkü manzara doğdu. Akustik yöntemiyle istenildiğinde hoparlörler düzenli ve verimli çalıştırılabiliyor. Bana kalırsa Tavşanlı Belediyesi Cumhuriyet’in 100, Yıldönümüne az kala bu hoparlör sistemini örnek duruma getirmelidir. Modern çağda haberleşmenenin zirve yaptığı içinde bulunduğumuz zamanda hoparlör konusu bana göre üzücüdür. Minarelerin etrafına çok sayıda hoparlör konuşlandırmak ta sesin iyi anlaşılmasını zorlaştırıyor olsa gerek. Bir de ilanları okuyan elemanların daha iyi seçilmesi gerektiğine inanıyorum. Cümleler hakkını vererek ifade edilmeli,sözcükler yutulmamalıdır. Güçlü Tavşanlı Belediyesi’nin en yakın sürede bu haberleşme sistemine bir çözüm getirmesi dileğimdir. Sayın başkanım beni mazur görsünler..Söylemek zorundayım. Ben elçiyim . Elçiye zeval olmaz……
Yıllar içinde Tavşanlı’da nice cenaze namazlarına katıldım. Tabutlar taşıdım. Mezarlıklarda definlerde birkaç kürek toprak atmışlığım var. Dualara Amin dediğim olmuştur. Ama bazı kusurlarımızın olduğunu söylersem kimse yanlış anlamasın,bana da kırılmasın. Erkek veya bayan cenazelerinde tabut taşınırken bile konuşanlar gördüm Hiç unutmam yıllar önceydi, bir tabutu taşıyordum. tabutun ilk kolunu omzuma almış,diğerine geçerken,kolun altına giren kişinin:” Hocam yengemin iki buçuk gayme terlik borcu kalmış kapatıverem”dediğini asla unutmadım. . Cenazeler toprağa verilmeden ve verildikten sonra birçok kişinin muhabbet ettiğine tanık oldum. Hocaefendi okurken bile bu muhabbetlerin devam ettiğini iyi biliyorum. Cenaze toprağa verildikten sonra,mezardan ayrılırken çoğu kişinin dedikodu yaptığını da çok gördüm. Ben din adamı değilim. İmam,hatip,müezzin,mevlidhan değilim. Bu konuyu benim gündeme getirmem yanlış olur. Özellikle Cuma namazlarında Hutbelerde bu durum mutlaka dile getirilmelidir.Dini kurallar hatırlatılmalıdır. Bu da sayın müftümüzün ilgi alanındadır. Uyarıyı ancak sayın müftülerimiz yaparsa anlamlı olur. Ben elçiyim.Söylemek zorundayım.Ben elçiyim. Elçiye zeval olmaz. Şehir içi hat minibüslerinde gençlerin büyüklere yer vermediğini ifade eden ve bundan üzüntü duyduğunu ifade eden hemşehrim haklıdır. Ben bu yaşıma rağmen minibüs,otobüs ve diğerlerinde özellikle bayanlara ,yaşlılara ,bebekli annelere yer veriyorum. Bu benim atalarımdan aldığım bir terbiyedir. Zamane gençlerini de bizler yetiştiriyoruz. Terbiye aileden başlar. Okulda gelişir ve büyüdükçe de süreklilik kazanır. Çocuklarımıza gereken şeyleri öğretmek görevimizdir. Bugün bir yerden bir tabut geçerken eskiden olduğu gibi kimse ayağa kalkmıyor. Eskiden şehirlerarası araçlarda yolculuk yaparken mezarlık yakınından geçerken müzik yayını kesilir,hatta bir kişi:” El Fatiha” diye bağırırdı. Aile bireylerini yitiren ailelere” Hüküm Allah’ın” ziyareti yapılır. Ama bu gelenek te yavaş yavaş terk ediliyor.Bugün şehrin ortasından akıp geçen Kocaçay( Adranos) kıyısındaki söğüt ağaçlarının gerçek sahipleri halkımızdır. Tavşanlılı en azından akarsu kenarında vakit geçirirken kırdığı bir söğüt dalını toprakla buluşturur. Bu da yeni yeni söğüt ağaçları demektir. Kilometrelerce uzunluktaki bu yeşil kuşak böyle oluşmuştur.Söylemek zorundayım. Ben elçiyim. Elçiye zeval olmaz.
Meraların ranta açılması tam anlamıyla cinayettir. Tavşanlı’da merkezde iki doğal mera( Karakova ve Moymul Ovası) keşke gelecek kuşaklara olduğu gibi bırakılsaydı. Ama Karakova maalesef bugün için artık imara açılmıştır. Bu ovanın geleceği yoktur. Ama Moymul Ovası ki bir doğal meradır hala bir şekilde korunabilir. Bunu Tavşanlılı yapacaktır. Gerekirse ranta açmak istenenlerin önünü bir duvar gibi kapatmalıdır. Hiç unutmam Moymul Halkı’ndan bazı hemşehrilerimiz bu ova için hapis bile yattılar. Eğer, 1980 Askeri Darbesi’nde ilçe kaymakamı olan merhum Ahmet Ülkü Onursal ile zamanın belediye başkanı asker kökenli Av. Abdullah İrfan Bali anlaşabilselerdi Karakova’yı da kaybetmeyecektik. Merhum Bali Karakova’nın imara açılmasını,merhum kaymakam da imara kapalı kalmasını savunuyordu. Ankara’dan gelen müfettişer kaymakamı 33 maddeden sorguladılar. Netice itibariyle merhum kaymakam alındı. Bir ilimize vali yardımcısı olarak atandı. Olan Karakova’ya oldu. Söylemek zorundayım. Ben elçiyim. Elçiye zeval olmaz. Merhum Çukurköy Belediye Başkanı Nazmi Sarı’nın Çukurköy’ün üst başına yaptırılacak gölet için tahsis ettirdiği bir milyon liranın peşine düşülseydi,bu para en azından 10-15 milyon liraya çıkarılabilseydi,bugün Tavşanlı Belediye Sınırları içinde uzun yıllar su sorunu diye bir şey olmayacaktı. Yaylacık Dağı’ndan Çukurköy üstlerine kadar gelen kaliteli sular içme ve kullanma suyu olarak değerlendirilecekti. Belki balık dahi yetiştirilebilecekti. Bir mesire alanı kazanabilecektik.Merhum Nazmi Sarı’nın gözleri açık gitmiştir.Söylemek zorundayım. Ben elçiyim. Elçiye zeval olmaz.
Gazetede kocaman bir ilan gördüm.” TC TAVŞANLI İCRA DAİRESİ ‘NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI”ydı. İçim ürperdi. Bir hoş oldum. Bu taşınmaz Tavşanlı’nın ekonomik yönden gurur duyulacak bir tesisiyle ilgiliydi. 9 bin 037.59 metre kare yüzölçümüne sahip üç katlı betonarme mezbaha binası ve arsası niteliğinde taşınmazdı. Bu tesisi oğlum ve torunumla gezmiştim. Bu binanın bir ucundan girecek büyükbaşlar diğer ucundan sucuk,pastırma,sosis,salam,kavurma,parça et,kıyma,bonfile,biftek,antrkot olarak çıkacaktı. Hemşehrimiz,sevgili Abdurrahman Şirin bu komplekste hem istihdam yaratacak,hem çevrede büyükbaş ve küçükbaş hayvan hareketliliği yaratacak, Tavşanlı ve havalisindeki kesimleri gerçekleştirecekti. Ama ne olduysa oldu. Tavşanlılı üzerine düşeni yapmadı. İş insanımız Abdurrahman Şirin’e destek olmadı. Mevcut tesislerin bedelinin 10 milyon 354.00 metre karex 1.500.00 TL metre kare = 15.531.000 TL olduğu ifade ediliyor. Tavşanlı kollarından birini kesmek üzere. Bu tesislerdeki ekipmanlar birer harikaydı. Bir daha temini mümkün olmayacaktır. Kulakları çınlasın görevden affedilen Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli bile lutfedip bu tesisleri görmedi. O da vebal altındadır. İlgilenebilselerdi durum bu noktaya gelmezdi. Ege’nin en büyük entegre tesisini kaybediyoruz. Sevgili Abdurrahman Şirin bana Allah’ın bir kapıyı kapatırken bir diğer kapıyı mutlaka açtığını söyledi. İnançlı bir iş insanımız. Allah yardımcısı olsun. Ama tek dileğim “ Şirin Sucuk’a bari sahip çıkalım diyorum. Söylemek zorundayım. Ben elçiyim. Elçiye zeval olmaz.
MERHUM FEVZİ COŞGUN VE ALİ GÖKTEKİN CEVİZ
KONUSUNDA ÇOK HASSAS HEMŞEHRİLERİMİZDİ
Yıllar önce 1960-1962 yılları arasında görev yaptığım Kayseri İli Erkilet Beldesi Emmiler Köyü’nden Tavşanlı’ya çeşitli vesilelerle gelirken yanıma mutlaka ceviz de alırdım. Çünkü Emmiler Köyü ve havalisinde dev ceviz ağaçları vardı.Zamanı geldiğinde bu ceviz ağaçlarının altına yaygılar,örtüler serilir,ağaçların dalları bir şekilde çırpılır,olgunlaşan cevizler tapır tapır bu serilen yaygıların ve örtülerin üzerine dökülürdü. Cevizler en az 15-20 gün güneşin altında kurutulurdu. Usta eller kuruyan cevizlere hassas bir çekiçle birkaç kez vurduktan sonra bunları torbalara koyup,yüksek yerlere asarlardı..
Ben yalan olmasın her Tavşanlı’ya gelişimde en az 5-6 kg iç cevizi evime,dostlarıma ve arkadaşlarıma dağıtmak üzere getirmişimdir. Yedek subay öğretmen olduğum ve kısa süreli misafir kalacağım için köylü yurttaşlar beni el üstünde tutarlardı. Köy odalarında yerim akülü radyonun hemen yanı olurdu. Altıma da çift minder koyarlardı. İki yıl süresince elimi cebime asla sokmadım. Bana ikram edilenleri geri çevirmek onlara gösterilecek en büyük saygısızlık olacağından verdiklerini alırdım. İkramlar arasında kabuklu ve iç ceviz ilk sıradaydı. Ceviz olur da pekmez olmaz mıydı? Pekmez de Tavşanlı’ya gelişlerimde yükümün bir parçası olurdu.
Haklarını helal etsinler çok cevizlerini,pekmezlerini yedim. Aradan 60 yıl geçti. Zaman zaman arkada bıraktığım sevgili dostlarımı ararım. Ya vefat etmişlerdir. Ya yaşlanmış bir köşededirler.Ya da hastadırlar. Onlara o ceviz ağaçlarını da sorarım. Son olarak bir dostum.” Gadasını aldığım Hocam,kurbanın olurum; o senin sözünü ettiğin ceviz ağaçlarından hiç kalmadı desem yeridir.Belki birkaç tane kaldı kalmadı . Birileri köylere dadandı. Bu arada bize de geldiler. Ceviz ağaçlarına iyi fiyat verdiler. Kerestesinden kaliteli gelin sandığı,çeyiz sandığı yapacaklarmış. Komşuları ikna ettiler. Ceviz ağaçlarımızı kestiler,kamyonlara yükleyip götürdüler. Duyduk ki marangozlar bu ceviz ağacı kerestesinden harıl harıl gelin sandığı,çeyiz sandığı yaparlarmış. İyi de para kazanırlarmış. Senin o sözünü ettiğin ceviz ağaçlarının yerinde yeller esiyor. Her biri artık bir gelin sandığına dönüştü.” demişti . Meğer sonradan öğrendim ki ceviz ağacından yapılan sandıklara güve ve haşarat girmezmiş. Onun için tercih edilirmiş. Bu yaşa geldim vallahi yeni duydum.Vay be!.. Demek ki,.ekonomik sıkıntılar insanlara sadece arabasını,tavuk tesislerini,süt veren ineklerini,evlerini,tarlalarını,bahçelerini sattırmıyor,ceviz ağaçlarını da sattırıyormuş. Şu köpeklerin önüne atsan dönüp bakmadığı para nelere kadirmiş?
Tavşanlı’da önce bir Yedek subay öğretmen,sonra bir müdür yetkili köy öğretmeni, akabinde merkezde ilkokullarda sınıf öğretmeni ve okul müdürü ,daha sonra Halk Eğitim Merkezi ve Kurslar Müdürü,daha sonra TEMA Tavşanlı Gönüllü Temsilcisi ve Anavatan Dönemi’nde Belediye Başkanı merhum Fevzi Coşgun ne zaman yanına gitsem cebinden birkaç kabuklu ceviz çıkarır bana uzatırdı. Onları kıracak bir şey ararken.” ver ver” der parmaklarının arasına alarak kırar,kabuklarını bir kenara atar,içini yemem için bana uzatırdı. Bir defasında :” Sana bir şey anlatacağım. Sen Çanakkale Savaşları’nda Mehmetçiğin açlığını bir nebze gidermek için ceviz yediğini duydun mu “ demişti. Mehmetçik cephede, arazide, önüne çıkan ceviz ağaçlarından ceviz toplar,bunları cebine doldurur, acıktığında kırar yermiş. Birçok şehit Mehmet’in cebinden ceviz içinin çıktığın çok kişinin ağzından duyanların anlattıkları bunu doğruluyor.Mekanları cennet olsun. Ceviz ,iki çenekliler sınıfının cevizgiller familyasından ,büyük ve kalın gövdeli,beyazımsı,sarımsı kabuklu ,kışın yaprağını döken,uzun ömürlü kerestesi makbul ,yaprakları narin bir ağaçtır. Yaprakları için.”Cevizin yaprağı narindir narin/İçerim yanıyor,dışarım serin” diye başlayan bir türkü bile vardır. Ceviz ağacının sert kabuklu(elle kırılamayacak kadar sert) iç kısmı yenen(ceviz içi)çok lezzetli,besleyici yağlı ve nişastalı meyvesi vardır.Ceviz ağacı kerestesinden yukarıda ifade ettiğim gibi sadece gelin sandıkları,çeyiz sandıkları yapılmaz;masalar,sandalyeler,salon aksesuarları, dolaplar Gardrop,elbise askısı, kitaplık,ziynet kutusu,havan ve oklava,,yemek kaşığı,çorba kepçesi,ekmek tahtası ve ekmek dolabı, başka şeyler de yapılır. Güneydoğu illerinde ceviz sucuğu sevilerek tüketilir. Ceviz içi pastanelerin vazgeçilmezidir. Ceviz ağaçlarının çok olduğu yerlere “cevizlik” adı verilir. Ceviz ağaçlarının sakinleri arasında sincaplar ilk sıradadır. Kargalar da ceviz ağaçlarını sever. ceviz yeşili, koyu yeşil renk için söylenir.
Ceviz; içiyle,yağıyla,yeşil kabuğuyla birçok hastalığın tedavisinde kullanılan doğal bir ilaçtır. Hazım bozukluğundan,müzmin öksürüğe, göğüs ve nefes borusu ağrılarından kolesterole kadar,birçok hastalık için şifa kaynağıdır. Vitamin ve mineraller yönünden son derece zengindir. Cevizler ezilip,içine bir kaşık bal,bir kaşık portakal suyu ve dört kaşık da süt eklenip iyice karıştırılır. Cilde sürülerek 10 dakika hafif hafif masaj yapılır ve yıkanırsa deride gözle görünür bir canlılık meydana gelir.Ceviz bademle birlikte yenirse dalak, ağrısını ve mide zafiyetini giderir.SAFRAYI ÖNLER.Felce karşı iyi gelir. İshale karşı son derecede faydalıdır. Doymamış yağ asitlerinden meydana gelen ceviz yağları, kolesterol birikimlerine engel olur ve damar sertliğini önler. Kabızlığı giderir.Bağırsak solucanlarını düşürür.Kan ağrısı,mesane taşı,idrar taşı ve tenyaya iyi gelir. Ayrıca boğaz ağrısının tedavisinde kullanıldığı gibi,deriyi yumuşatmak ve bağırsakları rahatlatmak için de kullanılır.Yeşil cevizin kabuğu çiğnenirse, dişlerin çürümesini yavaşlatır ve diş ağrılarını dindirir. Yeşil kabuğunun kaynatılmasıyla elde edilen su ile yapılacak gargara, boğaz ağrılarını giderir. Kabuğun sıkılmasıyla elde edilen özsu,ishali durdurur. Kaynatılıp sivilcelere sürülürse faydası görülür. Ceviz yaprağı kaynatılır,içine şeker atılır içilirse, mide hastalıklarına birebirdir. İdrar zorluğuna, öksürüğe, halsizliğe ve romatizmaya iyi gelir. El ve ayak donmalarında ağrıları alır. Cevizin sert kabuğu, yakılarak elde edilen kül, dişlere sürülürse dişleri beyazlatır,damakları da kuvvetlendirir. Yaprakları ve kabuklarıyla hazırlanan ilaçlar,kanı temizler,kansızlığı giderir,ishal ve dizanteriyi keser.Verem ve şeker hastalığında hem besleyici,hem de tedavi edicidir. Kadınlarda rastlanan beyaz akıntıyı keser. El ve ayak çatlaklarında faydalıdır. Saç ve elleri boyamakta da kullanılır. Özellikle sabah kahvaltılarında ,peynirle birlikte yenmesi tavsiye edilir.
Bin derde şifa derler ya ceviz işte öyle bir şey. Kütahyalı bunun farkında mıdır?” Tavşanlı’da 115 üreticiye 6 bin 400 ceviz fidanı” haberi ilgimi çekti.
Yıllar önce kaybettiğimiz merhum meslektaşım Fevzi Coşgun bir ara beni Tunçbilek7te linyit üretim alanlarında kömürü alınmış,alanlara götürmüştü. Bu alanlarda çok sayıda meyva ağacı ve ceviz fidanı görünce şaşırmıştım. Fevzi Hoca köy muhtarlarına sürekli ceviz yetiştirmelerini öğütlerdi. bu konuda büyük bir çaba içinde olmuştu. Merhum, Tavşanlılı muhasebeci Ali Göktekin değerli bir arkadaşımdı. Haftanın birkaç gününde bürosuna uğrar çayını içerdim. Bana bir hayalinden bahsetmişti. Büyük bir arazi satın alacağını,buraya ceviz fidanı dikeceğini söylemişti. Ölmeden önce hayalini gerçeğe dönüştürmüştü. Tavşanlı- Balıkesir yolu üzerinde,Sorkun Boğazı’ndan biraz ileride bir iki dekarlık bir arazi satın almıştı. Bir gün satın aldığı,bahçeye dönüştürdüğü bu yere beraberce gittiğimizde karşımda bir cevizlik vardı İnanamamıştım. .Bana sürpriz yapmıştı. . Yüzlerce ceviz fidanı boy atmış,yerini de sevmiş olmalı,sevmiş meyva bile vermişlerdi. İnsan boyunda kaliteli ceviz fidanlarıydı. .Halkın arasında bu ceviz bahçesi nin adı” Ali Bey’in Çiftliği” olarak anılır. Ali Göktekin merhum mesai bitiminde otomobline atlar,soluğu bu cevizlikte alırdı. Çok mutlu olurdu.Bu cevizliğin çok cevizini yedim desem yalan olmaz. Ömrü vefa etmedi. Bütün hayalleri bir anda yıkıldı. Çünkü bu cevizlik yetim kaldığı için gelişemedi ve sanırım bugün böyle bir cevizlik yok. Ali Göktekin öldü,cevizlik te öldü.
Önemli olan ceviz fidanı dağıtmak değil, bunlara sahip çıkmaktır. Bu fidanları ağaç haline getirmek,bakımını yapmak meyveye dönüşmelerini sağlamak,,hastalıklarıyla mücadele etmek ve korumaktır.Gurk tavuğun civcivlerini koruduğu gibi koruyacaksın. Üstüne titreyeceksin.Ceviz bugün hayatımızın vazgeçilmezleri arasındadır. Pazarlaması da, muhafaza edilmesi de ,değerlendirilmesi de önemlidir.Ev ekonomisini güçlendiren önemli bir üründür. Tavşanlı Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü yerinde bir karar vermiş. Çünkü bu birimimizin değerli mensupları Tavşanlı ikliminin ceviz için uygun olduğunu görmüştür. Bu nedenle değerli ilçe Tarım Müdürümüz Özkan Parlak’ın şahsında tüm birim çalışanlarını kutluyorum. Üreticiye fidan dağıtımı töreninde hazır bulunan belediye başkanımız Mustafa Güler’e,İlçe Özel İdare Müdürümüz Ali Ertürk’e, Ziraat Odası Başkanımız İsmail Akpınar’a,il genel meclisi üyelerimize,muhtarlarımıza ayrıca teşekkür ediyorum.
Belediye başkanımız,Şehir Planlamacısı sayın Mustafa Güler fidan dağıtımı münasebetiyle duygu ve düşüncelerini ifade etmiş. Tarımsal girdilerin önemine değinmiş. “ Tavşanlı’nın bereketli topraklarını korumalıyız” demiş. Sevgili başkan bir köy çocuğudur. Toprağın ne denli mukaddes,kutsal,öpülüp başa konulacak bir nimet olduğunu,baktığında neler verdiğini iyi bilir. Tarım Kredi Kooperatifi’nce üreticilere teslim edilen ceviz fidanları 6 bin 400 fidan ,400 dekar(dönüm) alanı ceviz ormanına dönüştürecek. İnşallah bu fidanlar,ağaç olacak ve 2027-2032 yılları arasında üreticimizi sevindirecek. Halen yerli cevizin bir kilosu özellikle Tavşanlı’da 55 lira ve üzerinde alıcı buluyor. İşler yolunda giderse sadece bu kadar ceviz ağacı ,Tavşanlı ekonomisine 15 milyon TL kadar bir katkı verecektir. Ceviz üreticilerinden Yusuf Keskin konuşmuş:” Ayvalı Köyü’nde 12 dekar(dönüm) alana 200 ceviz fidanını toprakla buluşturacağım. Herkese teşekkür ederim” demiş. Ben de bu tür törenlerle nice meyva fidanlarının üreticimize kazandırılmasını diliyorum. Ağacın piri Veysel Karani Hazretleri’nin ruhu şad olsun.Ceviz ağaçlarının ilçemizde yaygınlaştırılmasında öncülük yapan, merhum arkadaşlarım Fevzi Coşgun ve Ali Göktekin’i rahmetle anıyorum. Ne kadar çok ceviz fidanı o kadar çok ceviz ağacı ve kilolarca ceviz demektir. Ceviz aileler için Tavşanlı’da ek bir gelir kapısı olabilir. . Hiç olmazsa 87 köyümüzde en azından 10 000 tane ceviz ağacımız olsun.Güzel olmaz mı? Her Tavşanlılı bir ceviz fidanı dikse 100 bin küsur ceviz ağacımız olur.
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları