02 Nisan 2022 - Cumartesi

Ceviz

Yazar - Bülent Alpagut
Okuma Süresi: 24 dk.
1038 okunma
Bülent Alpagut

Bülent Alpagut

- 05062218413
Google News
   ENDÜSTRİ  MESLEK LİSESİ 
EMEKLİ  MÜDÜRLERİNDEN ALİ  ATLASI  DA  KAYBETTİK 
    Ali Atlas,bir Tavşanlı sevdalısıydı. 1976-1981 yılları arasında  5 yıl eski ifadesiyle Endüstri Meslek Lisesi  Müdürlüğü görevinde bulunmuştu. Sevgili meslektaşım Atlas ile genelde  geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz efsanelerikizden Moymullu Cemil Kalfa(Sarıfedai)’nın  kırtasiye dükkanlarında (önce Cumhuriyet Meydanı’nda sonra İstasyon caddesindekiler) mesai bitiminde,sebze ve meyva pazarı nın kurulduğu Cumartesi günlerinde buluşurduk.  Önce birkaç kişi sonra  8-10 kişi olurduk. Bazen içtiğimiz çayların sayısını unuturduk. Bir gün yanımdaki bir dostum yavaşca dizime dokunup.” Hocam  içtiğin çaylara 30 tane kesme şeker attın. Dendi ha!” demiş,hepimizi güldürmüştü. 
     Sohbet konularımız ağırlı olarak okullar,öğretmenler,öğrenciler,veliler,kitaplar,okul etkinlikleri olurdu. Zaman zaman da  fıkralar anlatır tebessüm ederdik. O altın günler bir daha geri gelmeyecektir.  Merhum Ali Atlas zaman içinde çeşitli rahatsızlıklara  direnmişti. İnançlıydı. Çoğunun hakkından gelmişti de. Tavşanlı’dan  Askeri Darbenin  ardından  bir yıl sonra başka bir yere atandı.sanıyorum Samsun’a gitmişti.  Ama merhum Ali Atlas Tavşanlı’dan kopmamak için kızını Tavşanlı’da bıraktı. Mine kardeşim ile oğlumuz Barış  evlendiler.Dolayısıyle  merhum Atlas ve eşi için Tavşanlı  yıllar içinde hep ziyaret edilmiştir. Birkaç gün önce  damadı Barış Demirsar  ile telefonla konuşurken rahatsız olduğunu öğrenmiştim. Bize dua etmemiz isteniyordu. Demek ki durumu iyi değilmiş.Vefat haberini  arkadaşım Taktak Hoca( Tandoğan)’dan öğrendiğimde  büyük bir  üzüntü yaşamıştım.  Ali Atlas’ın bugün hayatta olan yüzlerce öğrencisi,beraer çalıştığı meslektaşları(öğretmen arkadaşları)öğrenci velileri,dostları var. Onların duası kendisine yetecektir.  ÖNEMLİ OLAN BU DEVLETE DÜRÜST BİÇİMDE HİZMET ETMEKTİR.Merhum Atlas ta namuslu,vatanını,milletini seven,helal ekmek yiyen,haramdan uzak yaşayan bir güzel insandı.  Memleketinde toprağa verilmiş. MEKANI CENNET OLSUN. Ama bir gerçek asla göz ardı edilemez; merhum Atlas  Tavşanlı’da faaliyetleriyle  Türk Milli Eğitimi’ne büyük katkılar sağlamıştır.Yaşamında hiçbir olumsuzluk yoktur. Ankara’da  dostları vardı. Onu kırmazlardı. Zorlukları da yenmesini bilmiştir. Gönlünde  hep  daha büyük bir okul binası yatardı. Çok bölümlü bir Endüstri Meslek Lisesi görmek en büyük hayaliydi. Görev yaptığı okulunun  yeni binalarla  büyüdüğünü göremeyecek. Ali Atlas irticalen konuşurdu. Sohbetine doyum olmazdı. Ben bile çok konuşanlardan olmama rağmen merhum konuşurken kendisini zevkle dinlerdim.  Ne zaman mesajlaşsak,telefonla görüşsek hep birilerini sorardı.Bu da onun , Tavşanlı ile yatıp Tavşanlı ile kalktığını göstermiyor mu? Ben nice  Tavşanlı’da görev yapmışlar bilirim. Bir çoğu  bugün kayıptır. Tavşanlı’nın ekmeğini yiyen,suyunu içenlerden Tavşanlı’yı  unutmayanlara selam olsun. Daha birkaç hafta önce Öğretmenevini sormuştu.Ben de   AK Parti İlçe Başkanı Bilal Kıyak, ilçe Milli Eğitim Müdürümüz  Salim Karaboğa’nın  Ankara’dan bu konuda müjdeli haberler getirdiğini ifade ettiğimde sevinmiş,Binden fazla öğretmenin  görev yaptığı Tavşanlı’ya bir öğretmenevi’nin yakışacağını ifade etmişti.Atlas Ailesi’ne ve Atlas Ailesi’nin akrabalarına,mensuplarına, öğretmen camiasına,Tavşanlılılar’a başsağlığı diliyorum.   
      BENDEN   SÖYLEMESİ  ELÇİYE ZEVAL OLMAZ  
                  Kütahya’da en güçlü ikinci belediye  Tavşanlı  Belediyesi için  bana göre  bir sorunun çözümü,bir problemin  sonlandırılması, kaynak  meselesi   diye bir şey söz konusu değildir.Üstelik belediyenin başında bir Şehir Planlamacısı, siyaseten eli güçlü,neyin nasıl yapılacağını  iyi bilen ,deneyimli bir başkan sayın Mustafa Güler,bir belediye meclisi  ve Tavşanlı Lobileri  bulunuyor. 
                   Bana ta Tavşanlı’dan 550km uzaklıktaki  İzmir’e  çeşitli haberler geliyor. Örneğin  merkezi haberleşme  sistemi( hoparlörlerin  yerleştirildikleri  yerler) şikayet konusu. Birçok hemşehrimizin ölüm ilanlarını  anlayamadığı,hatta ölümleri benden öğrendiklerini duyunca  ben de  şaşırmadım desem  yalan olmaz hani. İlginç bir örnek vereyim mi? Bir vefat haberini alır almaz hem en yakınlarını aradığımda  şaşırmışlardı. Yakınlarının bile haberi olmamış demek ki. Bir zamanlar kulakları çınlasın ilçe müftüsüydü; Galip Akın zamanında  Merkezi  Ezan  Sistemi   devreye sokulmuştu.  Saat gibi işliyordu. Sonra vazgeçildi. Yine her camiden ezan okunmaya başlandı.  Halbuki Merkezi  Ezan Sistemi  aynı zamanda ezanın beş vakit ayrı makamda okunmasını sağlamıştı. Örneğin sabah ezanının Saba makamında okunması gibi. Bir ara birçok sokakta hoparlör vardı. Herkes ilçede  neyin olup bittiğinden haberdar olurdu. Gün geldi birileri:” Biz kulağımızın dibindeki hoparlörden şikayetçiyiz” diyerek  yakınlarındaki hoparlörü kaldırttı. Bu genişleyerek sürdü ve bugünkü manzara doğdu. Akustik  yöntemiyle istenildiğinde  hoparlörler düzenli ve verimli çalıştırılabiliyor. Bana kalırsa Tavşanlı Belediyesi  Cumhuriyet’in 100, Yıldönümüne az kala bu hoparlör sistemini  örnek duruma getirmelidir. Modern çağda haberleşmenenin zirve yaptığı  içinde bulunduğumuz zamanda   hoparlör konusu bana göre  üzücüdür.  Minarelerin etrafına çok sayıda hoparlör konuşlandırmak ta  sesin iyi anlaşılmasını zorlaştırıyor olsa gerek. Bir de ilanları okuyan elemanların daha iyi seçilmesi gerektiğine inanıyorum. Cümleler hakkını vererek ifade edilmeli,sözcükler yutulmamalıdır. Güçlü Tavşanlı Belediyesi’nin en yakın sürede bu haberleşme sistemine bir çözüm getirmesi dileğimdir. Sayın başkanım beni mazur görsünler..Söylemek zorundayım. Ben elçiyim . Elçiye zeval olmaz……
       Yıllar içinde Tavşanlı’da nice  cenaze namazlarına katıldım. Tabutlar taşıdım. Mezarlıklarda  definlerde   birkaç kürek toprak atmışlığım var. Dualara Amin dediğim  olmuştur. Ama  bazı kusurlarımızın olduğunu  söylersem kimse yanlış anlamasın,bana da kırılmasın. Erkek veya bayan cenazelerinde   tabut taşınırken bile konuşanlar gördüm Hiç unutmam  yıllar önceydi, bir tabutu taşıyordum. tabutun ilk kolunu omzuma almış,diğerine geçerken,kolun altına giren kişinin:” Hocam yengemin  iki buçuk gayme terlik borcu kalmış kapatıverem”dediğini asla unutmadım. . Cenazeler toprağa  verilmeden ve verildikten sonra  birçok kişinin muhabbet ettiğine tanık oldum. Hocaefendi okurken bile  bu muhabbetlerin devam ettiğini iyi biliyorum.  Cenaze toprağa verildikten sonra,mezardan ayrılırken çoğu kişinin dedikodu yaptığını da  çok gördüm. Ben  din adamı değilim. İmam,hatip,müezzin,mevlidhan değilim.  Bu konuyu benim gündeme getirmem  yanlış olur. Özellikle Cuma namazlarında Hutbelerde bu durum mutlaka dile getirilmelidir.Dini kurallar hatırlatılmalıdır.  Bu da sayın müftümüzün  ilgi alanındadır. Uyarıyı ancak sayın  müftülerimiz yaparsa anlamlı olur. Ben elçiyim.Söylemek zorundayım.Ben elçiyim. Elçiye zeval olmaz.           Şehir içi hat minibüslerinde gençlerin büyüklere yer vermediğini ifade eden  ve  bundan üzüntü duyduğunu ifade eden hemşehrim haklıdır. Ben bu yaşıma rağmen minibüs,otobüs ve diğerlerinde özellikle bayanlara ,yaşlılara ,bebekli annelere yer veriyorum. Bu benim atalarımdan aldığım bir terbiyedir. Zamane gençlerini de bizler yetiştiriyoruz. Terbiye aileden başlar. Okulda gelişir ve büyüdükçe de  süreklilik kazanır.  Çocuklarımıza gereken şeyleri öğretmek görevimizdir. Bugün bir yerden bir tabut geçerken eskiden olduğu gibi kimse ayağa kalkmıyor. Eskiden şehirlerarası araçlarda yolculuk yaparken  mezarlık yakınından geçerken müzik yayını kesilir,hatta bir kişi:” El Fatiha” diye bağırırdı. Aile bireylerini yitiren ailelere” Hüküm Allah’ın” ziyareti yapılır. Ama bu gelenek te yavaş yavaş  terk ediliyor.Bugün şehrin  ortasından akıp geçen Kocaçay( Adranos)  kıyısındaki söğüt ağaçlarının gerçek sahipleri halkımızdır. Tavşanlılı en azından akarsu kenarında vakit geçirirken kırdığı bir söğüt dalını toprakla buluşturur. Bu da yeni yeni söğüt ağaçları demektir. Kilometrelerce uzunluktaki bu yeşil kuşak böyle oluşmuştur.Söylemek zorundayım.  Ben elçiyim. Elçiye zeval olmaz.
   Meraların ranta açılması tam anlamıyla cinayettir. Tavşanlı’da  merkezde iki doğal mera( Karakova ve Moymul Ovası)  keşke gelecek kuşaklara olduğu gibi  bırakılsaydı. Ama Karakova maalesef bugün için artık imara açılmıştır. Bu ovanın  geleceği yoktur. Ama Moymul Ovası  ki bir doğal meradır hala  bir şekilde korunabilir. Bunu Tavşanlılı yapacaktır. Gerekirse  ranta açmak istenenlerin önünü bir duvar gibi kapatmalıdır. Hiç unutmam Moymul Halkı’ndan bazı hemşehrilerimiz bu ova için hapis bile yattılar. Eğer, 1980 Askeri Darbesi’nde ilçe kaymakamı olan merhum Ahmet Ülkü Onursal ile zamanın belediye başkanı asker kökenli Av. Abdullah İrfan Bali anlaşabilselerdi Karakova’yı da kaybetmeyecektik. Merhum Bali Karakova’nın imara açılmasını,merhum kaymakam da imara kapalı kalmasını savunuyordu.  Ankara’dan gelen müfettişer kaymakamı 33 maddeden sorguladılar. Netice itibariyle  merhum kaymakam alındı. Bir ilimize vali yardımcısı olarak atandı. Olan Karakova’ya oldu. Söylemek  zorundayım. Ben elçiyim. Elçiye zeval olmaz.     Merhum Çukurköy Belediye Başkanı Nazmi Sarı’nın   Çukurköy’ün üst başına   yaptırılacak  gölet için tahsis ettirdiği   bir milyon liranın   peşine düşülseydi,bu para en azından 10-15 milyon liraya çıkarılabilseydi,bugün Tavşanlı   Belediye Sınırları içinde  uzun yıllar su sorunu diye bir şey olmayacaktı.  Yaylacık Dağı’ndan Çukurköy üstlerine kadar gelen  kaliteli sular  içme ve kullanma suyu olarak değerlendirilecekti. Belki balık dahi  yetiştirilebilecekti. Bir mesire alanı kazanabilecektik.Merhum Nazmi Sarı’nın gözleri açık gitmiştir.Söylemek  zorundayım.  Ben elçiyim. Elçiye zeval olmaz. 
         Gazetede  kocaman bir ilan gördüm.” TC TAVŞANLI İCRA DAİRESİ ‘NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI”ydı.   İçim ürperdi. Bir hoş oldum. Bu taşınmaz Tavşanlı’nın ekonomik  yönden gurur duyulacak bir  tesisiyle ilgiliydi. 9 bin  037.59  metre kare  yüzölçümüne sahip  üç katlı  betonarme  mezbaha binası  ve arsası  niteliğinde taşınmazdı. Bu tesisi  oğlum ve torunumla gezmiştim.  Bu  binanın bir ucundan girecek büyükbaşlar diğer ucundan sucuk,pastırma,sosis,salam,kavurma,parça et,kıyma,bonfile,biftek,antrkot  olarak çıkacaktı. Hemşehrimiz,sevgili Abdurrahman Şirin bu komplekste   hem istihdam yaratacak,hem çevrede büyükbaş ve küçükbaş hayvan hareketliliği yaratacak,  Tavşanlı ve havalisindeki kesimleri  gerçekleştirecekti.  Ama ne olduysa oldu. Tavşanlılı  üzerine düşeni yapmadı. İş insanımız Abdurrahman Şirin’e destek olmadı. Mevcut tesislerin  bedelinin 10 milyon 354.00 metre karex 1.500.00 TL metre kare = 15.531.000 TL olduğu ifade ediliyor. Tavşanlı  kollarından birini kesmek üzere. Bu tesislerdeki ekipmanlar birer harikaydı. Bir daha temini mümkün olmayacaktır. Kulakları çınlasın görevden affedilen Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli bile lutfedip bu tesisleri görmedi.  O da vebal altındadır.  İlgilenebilselerdi durum bu noktaya gelmezdi. Ege’nin en büyük entegre tesisini   kaybediyoruz.  Sevgili Abdurrahman Şirin bana  Allah’ın bir kapıyı kapatırken bir diğer kapıyı mutlaka açtığını söyledi. İnançlı bir iş insanımız. Allah yardımcısı olsun. Ama tek  dileğim “ Şirin Sucuk’a bari sahip çıkalım diyorum. Söylemek zorundayım.  Ben elçiyim. Elçiye zeval olmaz. 
      MERHUM  FEVZİ COŞGUN VE  ALİ GÖKTEKİN  CEVİZ
                KONUSUNDA  ÇOK HASSAS  HEMŞEHRİLERİMİZDİ  
            Yıllar önce 1960-1962 yılları  arasında görev yaptığım Kayseri İli Erkilet Beldesi Emmiler Köyü’nden Tavşanlı’ya çeşitli vesilelerle gelirken yanıma mutlaka ceviz de alırdım. Çünkü Emmiler Köyü ve havalisinde dev ceviz ağaçları vardı.Zamanı geldiğinde  bu ceviz ağaçlarının altına  yaygılar,örtüler serilir,ağaçların dalları bir şekilde çırpılır,olgunlaşan cevizler tapır tapır  bu serilen yaygıların ve örtülerin üzerine  dökülürdü. Cevizler en az 15-20 gün güneşin altında kurutulurdu. Usta eller kuruyan cevizlere hassas bir çekiçle birkaç kez vurduktan sonra  bunları torbalara koyup,yüksek yerlere  asarlardı.. 
               Ben yalan olmasın her Tavşanlı’ya gelişimde  en az  5-6 kg iç cevizi  evime,dostlarıma ve arkadaşlarıma  dağıtmak üzere getirmişimdir. Yedek subay öğretmen olduğum ve kısa süreli misafir kalacağım için  köylü yurttaşlar beni el üstünde tutarlardı. Köy odalarında yerim  akülü radyonun hemen yanı olurdu. Altıma da çift minder koyarlardı. İki yıl süresince  elimi cebime asla sokmadım. Bana ikram edilenleri geri çevirmek  onlara gösterilecek en büyük saygısızlık olacağından  verdiklerini alırdım.  İkramlar arasında kabuklu ve iç ceviz ilk sıradaydı. Ceviz olur da pekmez olmaz mıydı? Pekmez de  Tavşanlı’ya gelişlerimde yükümün bir parçası olurdu. 
               Haklarını helal etsinler çok cevizlerini,pekmezlerini  yedim. Aradan 60 yıl geçti. Zaman zaman  arkada bıraktığım sevgili dostlarımı ararım. Ya vefat etmişlerdir. Ya yaşlanmış bir köşededirler.Ya da hastadırlar. Onlara  o   ceviz ağaçlarını da sorarım. Son olarak bir dostum.” Gadasını aldığım Hocam,kurbanın olurum; o senin sözünü ettiğin ceviz ağaçlarından hiç kalmadı desem yeridir.Belki   birkaç tane kaldı kalmadı . Birileri köylere dadandı. Bu arada bize de geldiler. Ceviz ağaçlarına iyi fiyat verdiler. Kerestesinden kaliteli gelin  sandığı,çeyiz sandığı  yapacaklarmış.  Komşuları ikna ettiler. Ceviz ağaçlarımızı kestiler,kamyonlara yükleyip götürdüler. Duyduk ki  marangozlar bu ceviz ağacı kerestesinden harıl harıl gelin sandığı,çeyiz sandığı yaparlarmış. İyi de para kazanırlarmış. Senin o sözünü ettiğin ceviz ağaçlarının yerinde yeller esiyor. Her biri  artık bir gelin sandığına dönüştü.” demişti . Meğer sonradan öğrendim ki ceviz ağacından yapılan sandıklara güve ve   haşarat girmezmiş. Onun  için tercih edilirmiş. Bu yaşa geldim vallahi yeni duydum.Vay be!.. Demek ki,.ekonomik sıkıntılar insanlara sadece arabasını,tavuk tesislerini,süt veren ineklerini,evlerini,tarlalarını,bahçelerini sattırmıyor,ceviz ağaçlarını da sattırıyormuş. Şu köpeklerin önüne atsan dönüp bakmadığı  para  nelere kadirmiş?
                Tavşanlı’da önce bir Yedek subay öğretmen,sonra bir  müdür yetkili köy öğretmeni, akabinde    merkezde  ilkokullarda  sınıf  öğretmeni ve okul müdürü ,daha sonra Halk Eğitim Merkezi ve Kurslar Müdürü,daha sonra  TEMA  Tavşanlı Gönüllü Temsilcisi ve Anavatan Dönemi’nde  Belediye Başkanı  merhum Fevzi Coşgun   ne zaman yanına gitsem cebinden birkaç kabuklu  ceviz çıkarır bana uzatırdı. Onları kıracak bir şey ararken.” ver ver” der parmaklarının arasına alarak kırar,kabuklarını bir kenara atar,içini  yemem için bana uzatırdı. Bir defasında :” Sana bir şey anlatacağım. Sen Çanakkale Savaşları’nda Mehmetçiğin  açlığını bir nebze  gidermek için  ceviz  yediğini duydun mu “ demişti.  Mehmetçik cephede, arazide, önüne çıkan ceviz ağaçlarından ceviz toplar,bunları cebine doldurur, acıktığında kırar yermiş. Birçok şehit Mehmet’in cebinden ceviz  içinin  çıktığın çok kişinin ağzından duyanların anlattıkları bunu doğruluyor.Mekanları cennet olsun. Ceviz ,iki  çenekliler sınıfının  cevizgiller familyasından ,büyük ve kalın gövdeli,beyazımsı,sarımsı  kabuklu ,kışın yaprağını döken,uzun ömürlü kerestesi  makbul ,yaprakları narin bir ağaçtır. Yaprakları  için.”Cevizin yaprağı narindir narin/İçerim yanıyor,dışarım serin” diye başlayan bir türkü bile  vardır. Ceviz ağacının  sert kabuklu(elle kırılamayacak kadar sert) iç kısmı yenen(ceviz içi)çok lezzetli,besleyici  yağlı ve nişastalı meyvesi  vardır.Ceviz ağacı  kerestesinden yukarıda ifade ettiğim gibi sadece gelin sandıkları,çeyiz sandıkları yapılmaz;masalar,sandalyeler,salon aksesuarları, dolaplar Gardrop,elbise askısı, kitaplık,ziynet kutusu,havan ve oklava,,yemek kaşığı,çorba kepçesi,ekmek tahtası ve ekmek dolabı, başka şeyler de yapılır. Güneydoğu illerinde ceviz sucuğu  sevilerek tüketilir. Ceviz içi pastanelerin vazgeçilmezidir. Ceviz ağaçlarının çok olduğu yerlere “cevizlik” adı verilir. Ceviz ağaçlarının sakinleri arasında  sincaplar ilk sıradadır. Kargalar da  ceviz ağaçlarını sever. ceviz yeşili, koyu  yeşil renk için  söylenir. 
                Ceviz; içiyle,yağıyla,yeşil kabuğuyla  birçok hastalığın tedavisinde  kullanılan doğal bir ilaçtır. Hazım bozukluğundan,müzmin öksürüğe, göğüs ve nefes  borusu ağrılarından kolesterole kadar,birçok hastalık için şifa kaynağıdır. Vitamin ve mineraller yönünden son derece zengindir. Cevizler ezilip,içine bir kaşık bal,bir kaşık portakal suyu ve  dört kaşık da süt eklenip iyice karıştırılır. Cilde sürülerek 10 dakika hafif hafif masaj  yapılır ve yıkanırsa  deride gözle görünür bir canlılık meydana gelir.Ceviz bademle  birlikte  yenirse dalak, ağrısını ve mide zafiyetini giderir.SAFRAYI ÖNLER.Felce karşı iyi gelir.  İshale karşı son derecede  faydalıdır.  Doymamış yağ asitlerinden  meydana gelen ceviz yağları, kolesterol birikimlerine engel olur ve  damar sertliğini önler. Kabızlığı giderir.Bağırsak solucanlarını düşürür.Kan ağrısı,mesane taşı,idrar taşı ve tenyaya iyi gelir. Ayrıca boğaz ağrısının  tedavisinde  kullanıldığı gibi,deriyi yumuşatmak ve bağırsakları  rahatlatmak için de kullanılır.Yeşil cevizin kabuğu  çiğnenirse, dişlerin çürümesini yavaşlatır ve diş ağrılarını dindirir. Yeşil kabuğunun kaynatılmasıyla elde edilen su ile yapılacak gargara, boğaz ağrılarını  giderir. Kabuğun sıkılmasıyla  elde edilen özsu,ishali durdurur. Kaynatılıp sivilcelere sürülürse faydası görülür. Ceviz yaprağı kaynatılır,içine şeker  atılır içilirse, mide hastalıklarına birebirdir. İdrar zorluğuna, öksürüğe, halsizliğe ve romatizmaya  iyi gelir. El ve ayak donmalarında  ağrıları alır. Cevizin sert kabuğu, yakılarak elde edilen kül, dişlere sürülürse  dişleri beyazlatır,damakları da kuvvetlendirir. Yaprakları ve kabuklarıyla  hazırlanan ilaçlar,kanı temizler,kansızlığı giderir,ishal ve dizanteriyi  keser.Verem ve şeker hastalığında hem besleyici,hem de tedavi edicidir.  Kadınlarda rastlanan  beyaz akıntıyı keser. El ve ayak çatlaklarında  faydalıdır. Saç ve elleri boyamakta  da kullanılır. Özellikle sabah kahvaltılarında  ,peynirle birlikte yenmesi tavsiye edilir.
        Bin derde şifa derler ya ceviz işte öyle bir şey. Kütahyalı bunun farkında mıdır?” Tavşanlı’da 115 üreticiye 6 bin 400 ceviz fidanı” haberi  ilgimi çekti.
        Yıllar önce kaybettiğimiz merhum meslektaşım Fevzi Coşgun bir ara beni Tunçbilek7te linyit üretim alanlarında kömürü alınmış,alanlara götürmüştü. Bu alanlarda çok sayıda meyva ağacı ve ceviz fidanı görünce şaşırmıştım. Fevzi Hoca  köy muhtarlarına  sürekli ceviz yetiştirmelerini öğütlerdi. bu konuda büyük bir çaba içinde olmuştu. Merhum,  Tavşanlılı muhasebeci Ali Göktekin değerli bir arkadaşımdı. Haftanın  birkaç gününde  bürosuna uğrar çayını içerdim. Bana bir hayalinden bahsetmişti. Büyük bir arazi satın alacağını,buraya ceviz fidanı dikeceğini söylemişti. Ölmeden önce  hayalini gerçeğe dönüştürmüştü. Tavşanlı- Balıkesir yolu üzerinde,Sorkun Boğazı’ndan biraz  ileride  bir iki dekarlık bir arazi satın almıştı. Bir gün satın aldığı,bahçeye dönüştürdüğü  bu yere  beraberce  gittiğimizde karşımda bir cevizlik vardı  İnanamamıştım. .Bana sürpriz yapmıştı. . Yüzlerce ceviz fidanı boy atmış,yerini  de sevmiş olmalı,sevmiş meyva  bile vermişlerdi. İnsan boyunda kaliteli ceviz fidanlarıydı. .Halkın arasında bu ceviz  bahçesi nin adı” Ali Bey’in Çiftliği” olarak anılır. Ali Göktekin merhum mesai bitiminde otomobline atlar,soluğu bu   cevizlikte alırdı. Çok mutlu olurdu.Bu cevizliğin çok cevizini yedim desem yalan olmaz.  Ömrü vefa etmedi. Bütün hayalleri bir anda   yıkıldı. Çünkü bu cevizlik yetim kaldığı için gelişemedi ve   sanırım bugün  böyle bir cevizlik yok.    Ali Göktekin öldü,cevizlik te öldü.
          Önemli olan ceviz fidanı dağıtmak değil, bunlara sahip çıkmaktır. Bu fidanları ağaç haline getirmek,bakımını yapmak meyveye dönüşmelerini sağlamak,,hastalıklarıyla mücadele etmek  ve korumaktır.Gurk tavuğun civcivlerini   koruduğu gibi koruyacaksın. Üstüne titreyeceksin.Ceviz bugün hayatımızın vazgeçilmezleri arasındadır. Pazarlaması da, muhafaza edilmesi de ,değerlendirilmesi de önemlidir.Ev ekonomisini güçlendiren önemli bir  üründür.  Tavşanlı  Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü  yerinde bir  karar  vermiş. Çünkü  bu birimimizin değerli mensupları  Tavşanlı ikliminin ceviz için uygun olduğunu  görmüştür. Bu nedenle değerli   ilçe Tarım Müdürümüz  Özkan Parlak’ın şahsında tüm birim çalışanlarını kutluyorum. Üreticiye fidan dağıtımı töreninde hazır bulunan belediye başkanımız  Mustafa Güler’e,İlçe Özel İdare Müdürümüz  Ali Ertürk’e, Ziraat Odası Başkanımız  İsmail Akpınar’a,il genel meclisi üyelerimize,muhtarlarımıza ayrıca teşekkür ediyorum. 
            Belediye başkanımız,Şehir Planlamacısı  sayın Mustafa Güler fidan dağıtımı münasebetiyle duygu ve düşüncelerini ifade etmiş. Tarımsal girdilerin önemine değinmiş. “ Tavşanlı’nın bereketli topraklarını korumalıyız” demiş. Sevgili başkan bir köy çocuğudur. Toprağın ne denli mukaddes,kutsal,öpülüp başa konulacak bir nimet olduğunu,baktığında neler verdiğini  iyi bilir. Tarım Kredi Kooperatifi’nce üreticilere teslim edilen ceviz fidanları  6 bin 400  fidan ,400 dekar(dönüm) alanı ceviz ormanına dönüştürecek.  İnşallah bu fidanlar,ağaç olacak ve  2027-2032 yılları arasında   üreticimizi  sevindirecek. Halen yerli cevizin bir kilosu özellikle Tavşanlı’da  55 lira ve üzerinde alıcı buluyor. İşler yolunda giderse  sadece bu kadar ceviz ağacı ,Tavşanlı ekonomisine 15 milyon  TL  kadar bir  katkı verecektir. Ceviz üreticilerinden  Yusuf Keskin konuşmuş:” Ayvalı Köyü’nde 12 dekar(dönüm) alana 200 ceviz fidanını toprakla buluşturacağım. Herkese teşekkür ederim” demiş. Ben de bu  tür  törenlerle nice meyva fidanlarının  üreticimize kazandırılmasını   diliyorum. Ağacın piri Veysel Karani Hazretleri’nin ruhu şad olsun.Ceviz ağaçlarının ilçemizde yaygınlaştırılmasında öncülük yapan,  merhum arkadaşlarım Fevzi  Coşgun   ve Ali Göktekin’i  rahmetle anıyorum. Ne kadar çok ceviz fidanı o kadar çok ceviz ağacı ve kilolarca ceviz demektir. Ceviz  aileler için Tavşanlı’da  ek bir gelir kapısı olabilir. . Hiç olmazsa  87 köyümüzde en azından    10 000 tane ceviz ağacımız olsun.Güzel olmaz mı? Her Tavşanlılı bir ceviz fidanı dikse 100 bin küsur ceviz ağacımız olur.  
         
          
#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları