14 Ekim 2023 - Cumartesi

BEN BU GÜNE KADAR BİLMİYORDUM SİZLER BİLİYOR MUYDUNUZ

BİLİYOR MUYDUNUZ

Yazar - Bülent Alpagut
Okuma Süresi: 14 dk.
259 okunma
Bülent Alpagut

Bülent Alpagut

- 05062218413
Google News

  BEN BU GÜNE KADAR BİLMİYORDUM 
 SİZLER        BİLİYOR MUYDUNUZ   ? 
  
      Bir Öğretmen olarak  kendi kendimi ayıpladım; Çünkü öğretmenin her şeyden az-çok bilgi sahibi olması gerekiyor.  Örneğin;  inanın şaşırdım,Suudi Arabistan’da  4 yıl görev yapmış Basın-Yayın ve Enformasyon eski genel müdürü  Cemil Ünlütürk’ün ifade ettiğine göre  “ Şeriat Ülkesi”  Suudi Arabistan’da   Türbe ve yatır yokmuş. Türbe ,genellikle içinde büyük bir kimsenin  gömülü olduğu.zaman içinde ziyaretgah halini alan mezara denilir.  Ülkemizde doğudan batıya,kuzeyden güneye,ülkemizin dört bir yanında onlarca,yüzlerce hatta binlerce türbe(yatır) olduğunu bilmeyen yok.  Size garip gelecektir merhum annem beni Bursa’da doğurmadan önce birçok türbeyi ziyaret ettiğini söylerdi. 
        Örneğin; Çekirge’de(Bursa) Hüdavendigar Türbesi,Erzurum Kumandanı   İskender Paşa Türbesi, Zeyni Baba Türbesi,  Şeyh Ejder Türbesi,   Mahmut Hüdai Türbesi   gibi  sayısız türbe zenginiyiz. Bazı türbelerimizde veya hemen yakınında,   türbedarlar( türbeyi bekleyen,koruyan,kollayan ,gerektiğinde bakımını üstlenen, ziyaret edenlere bilgi veren,türbeyi gezdiren) vardır. Gelelim lafın özüne; Sayın Ünlütürk  Suudi Arabistan’da türbe ve türbedar olmadığını ifade ediyor. Böyle olunca da doğal olarak türbe ziyareti,türbe ziyaret edenler  de yok.Suudiler; böyle davranışların gericilik, cahiliye  devrinden kalma  putperestlik olduğunu  düşünüyor.  Suudi Arabistan’da tek  korunan mezar, Sevgili Peygamberimiz   Hz. Muhammed’in  mezarıymış. 
        Düşünüyorum da sadece Tavşanlı’da bile nice nice türbeler var. Ama türbedarlar yok. Suudiler,Peygamber Efendimiz’e ait  olduğu ifade edilen” Sakal-ı Şerif, Hırka-i Şerif” gibi ziyaretleri de kabullenemiyorlarmış. Çünkü onlara göre bu  davranışlar, gericilik ve  şirkmiş. Asıl ilginç olanı; İmam,müezzin gibi din görevlilerinin,ülkemizde olduğu gibi  devlet memuru sayılmamaları. Bu nedenle devlet bütçesinden bunlara  maaş ödenmesi de söz konusu değil. Suudiler’e göre, Allah için yapılan  görevin karşılığında para almak, ayıp sayılmaktadır. Üstelik yasaktır. Para,ücret karşılığı  namaz kıldıran imamların  arkasında ise namaz kesinlikle  kılınmaz. 
        Milli sınırlarımız içinde 90 binin üzerinde cami,ibadethane var. Buralarda görevli en azından bu kadar din görevlisi var. Hepsi de bir maaş alıyor.  Bir de Suudi Arabistan’da bizim gibi gelişi güzel her yere cami yapmak ta  mümkün değilmiş. Camiler,nüfus yoğunluğuna göre yapılıyormuş.  Cemaat  sayısının  yeterli olmadığı  bölgelere  cami yapılmasına  izin verilmiyormuş. 
        Bir zamanlar ülkemizde,Anadolu’nun orasında burasında birkaç köy halkının en azından Cuma namazlarını bir arada,birlikte eda edebilmeleri için CUMA CAMİLER’i vardı. Ben bu camilerden birini Kayseri’de görmüştüm. Birkaç köyün halkı özellikle Cuma günleri bu köylerine belli uzaklıktaki camiye gelirler ve  ibadet ederlerdi. 
        Sayın  Ünlütürk ilginç bir detaya işaret ediyor; Suudi Arabistan’da herhangi biri ortaya çıkıp ta  “ Ben medyumum” dese maazallah  kellesi anında gidebiliyormuş. Bizim medyumların kulakları çınlasın. Diyelim ki; Nakşilik, Nurculuk, Fethullahçılık, Süleymancılık,  Kadirilik, Mevlevilik ve diğerleri  de Suudu Arabistan’da yokmuş. Olmayınca da  bu cemaatlara  mensup müritler de, şeyhler de yokmuş. Olmayınca da   şeyhler ve müritler televizyonlara çıkıp  konuşamıyorlarmış. Hele bir çıksınlar deniliyor; Hemen kelleleri alınıyormuş. 
         Buna karşın ülkemizde  çeşitli verilere göre; 30 Tarikat Silsilesinden söz ediliyor.  Bunların da 400 kolunun bulunduğu belirtiliyor.Sadece İstanbul’da 445 tekkenin olduğunu kaçımız biliyoruz? 800 ‘ün üzerinde  faal medreseden haberi olanlar var mı?Bunların   Siirt’te,Diyarbakır’da, Mardin’de Adıyaman’da, Batman’da, Van’da, Hakkari’de, Şırnak’ta, Ağrı’da Muş’ta Bitlis’te, Gaziantep’te, Şanlıurfa’da olduğu söyleniyor. 
         Size göre Suudi Arasbistan’da  Kız  İmam Hatip Liseleri  var mıdır? Sayın Ünlütürk’ün ifadesine göre yokmuş.  Çünkü  Suudiler’e göre, İslamiyet’te  kadından imam olmazmış.  Asıl önemlisi Suudi Arabistan’da hiçbir  caminin altında, ticarethane açmak, İslam’ı ticarete  alet etmek olarak görülür ve  izin verilmezmiş. Bizde çok görüldüğü gibi Suudi Arabistan’da ; derneklerin ,cemiyetlerin, kurum ve kuruluşların,kişilerin de  her ne şekilde olursa olsun para toplaması   yasakmış.Bizde  özellikle Cuma namazları sonrasında,bayram namazları sırasında  kimlerin nasıl para topladıkları herkesin malumudur.   Sayın Ünlütürk’e  göre Suudi Arabistan’da buna tevessül edenlerin  mahkeme kararına gerek duyulmadan ellerinin kesildiğini öğreniyoruz. Kafanız karıştı  değil mi? Benim ki iyice karıştı…….
         
     GEÇ TE OLSA  İYİ BİR KARAR                                                
                                                                                        

    Ülkemizde 22 yıldır ilk kez  tarım arazilerinin tespitine gidiliyormuş.Bu geç te olsa güzel bir karardır.Neden? Milli sınırlarımız içindeki topraklarımızın  ne kadarının tarım arazisi olduğunu biliyor muyuz? Hayır.  Bu tarım arazilerinin yedi bölgesine dağılımı hakkında  doğru bir tespitimiz var mı? Hayır.Tarım arazilerimizin ne kadarının humuslu,ne kadarının killi,ne kadarının kumlu, ne kadarının  kireçli ve  başka bir karakterde olduğunu biliyor muyuz? Hayır.  Atalarımızdan kalan metodlarla,uygulamalarla,tavsiyelerle bugüne kadar bu kadar özellikler gösteren tarım arazilerimize gelişi güzel tahıl,bitkisel tohum, meyve fidanı,sebze  ektiğimizi  biliyoruz. Köylü yurttaşlar dahil,tarımla ilgilenenler  yeri geldi kireçli topraklara meyve fidanı dikti.  Killi topraklarla nice bitkileri  buluşturdu olmadı.  Humuslu toprakları doğru dürüst kullanamadı.  Binlerce işi gücü olmayan Ziraat mühendislerimiz bugün başka başka hizmetlerde çalışıyorlar.  Biz onları  boşuna mı okuttuk?Tarım Orman Bakanlığımıza bağlı ünitelerde görev yapan deneyimli,bilgili ziraat elemanlarımızdan ne kadar ve ne ölçüde  yararlandık? Fidanı diktik,bakımını yapamadık. Hastalandı,çözümünü bulamadık. İlaçladık,ne tür bir ilaç kullandığımızın dahi farkında olamadık.  Her bitkinin hoşlandığı bir toprak vardır.  Bu toprağı bulamazsanız  o bitkiyi boşuna toprakla buluşturmayacaksınız.  Özelikle  artık bu ülkenin insanı ne kadar tarım arazisine sahip olduğunu öğrenmelidir.  Bakın zaman zaman hayvan varlığımızdan söz edilir.  İstatistiki rakamlar gerçeği asla yansıtmamaktadır.  Bugün şahsen ben,bu ülkede,milli sınırlarımız içinde ne kadar deve,öküz,inek,boğa,koyun,keçi,at,katır,merkep olduğunu bilmiyorum.  Hayvan varlığımız giderek azalıyor mu yoksa artıyor mu? Binlerce köyümüzde muhtarlarımız var. Hepsi de yaşadıkları köylerdeki hayvan varlığını iyi biliyorlar. Alın size canlı ve sağlıklı bir kaynak.
     Tarım arazilerimizin tespitinden sonra ilk etapta  ne kadar zeytin ağacımız,meşe ağacımız,çam ağacımız,kavak ağacımız,meyve ağacımız olduğunu da öğrenelim. Bugün biri çıkıp kanatlı hayvan varlığımız hakkında  kesin bir bilgi verebiliyor mu?  Hayvan sayımızı bilirsek  ne kadar yem üreteceğimizi de iyi kötü biliriz.  Ne kadar yumurta ürettiğimizi,bunların ne kadarının iç piyasada tüketildiğini,.ne kadarının ihraç edildiğini öğrenebiliriz. 
      Son verilere göre orman varlığımız kaç milyar metre karelik bir alanı işgal etmektedir. Örneğin hep ilimiz Kütahya’nın orman varlığının % 60’larda,Tavşanlı’da % 65’lerde olduğunu söyleriz. Bu rakamlar gerçekten doğru mudur?
       İstatistik bilgilerine de Allah şahit olsun inanamıyorum.  Ciddi,kesin bir rakama ulaşmak mümkün değil.  Vakit geçirilmeden ülkemizdeki tarım arazilerinin son durumu bu aziz millete duyurulmalıdır. Bilelim ki ne kadar tarım arazimiz nadastadır? Ne kadar tarım arazimizden ürün elde etmekteyiz? Bu arada tarım arazilerimizden ürettiklerimiz ton olarak ne kadardır? Tarım ileriye mi yoksa geriye mi gitmektedir?  Bir yerden başlamak gerekiyor.  Bu duruma göre milli sınırlarımız içindeki tarım arazilerinin tespiti önemli bir karardır. Bu kararı alanları kutlarım. Geç te olsa alınmış iyi bir karardır.                                                                                                       
      MERHUM  CEMİL KÖYLÜ’NÜN 
ADI VERİLEN HUZUREVİ  TAVŞANLI İÇİN BİR KAZANÇTIR           
                                                                                                                 
    İzmir’e gelmeden önce  her zaman yaptığım gibi  Tavşanlı’yı bir baştan bir başa dolaşırdım. Bir gün Tarihi Ulucami’nin  yanından  geçerken biraz ileride bir inşaat görmüştüm.  Meraklıyım ya,inşaatın yanına kadar gidip burasının ne olacağını sormuştum. İnşaat alanındaki bir hemşehrim;” Hocam burası Huzur Evi olacakmış” dediğimde   sevinmiştim. Çünkü Tavşanlı artık orta ölçekli bir ilçe değil,büyük ölçekli bir ilçeye dönüşmüştü.   Huzur Evi her yerleşim biriminde olmalıdır. Neden Tavşanlı’da olmasın ki?  Merhum Kalemli’nin Kocabaşkanları’ndan Çukurköy Beldesi Belediye Başkanı  Nazmi Sarı döneminde  de Çukurköy’de zamanın en görkemli Huzurevi inşa  edilmişti.  Bir vakfın ilçeye armağanı olmuştu.  Ne oldu?  Gün geldi bu huzurevi   itin kurdun yatağı halini aldı.  Gün geçmiyordu ki bu huzurevi civarından bir  olumsuz haber  gelmesin. Çünkü huzurevi   artık kısa bir süre hizmet vermişse de artık huzurevi değildi. Terkedilmiş bir görüntü veriyordu. Merhum dostum iş insanı  Remzi Özerdem’in bile binlerce lirasını yutan bu  görkemli bina   kade
rine terk edilmişti. Bu en çok merhum belediye başkanı Nazmi Sarı’nın içini acıtıyordu.  Çünkü bu huzurevi bir şekilde  hizmet etmeliydi. İlçenin en büyük ihtiyaçlarından birine yanıt veriyor olmalıydı.  Bu  binanın bir şekilde hizmet vermesi plan ve projeleri de tutmayınca  dediğim gibi Çukurköy Huzurevi  kötülerin  mekanı oldu.  Zaman içinde kapısı,penceresi,iç tesisatı çalındı.  Bıçak kemiğe dayandığında da ilgili vakfın iradesiyle yıktırıldı.  Kim kaybetti? Tavşanlı kaybetti….
      Merhum hemşehrimiz Cemil Köylü’nün  adı verilen  Tavşanlı’nın halen tek huzurevi olan  Cemil Köylü Huzur Evi artık açıldı. Değerli belediye başkanımızın da ifade ettiği gibi bu huzurevi  Tavşanlı’ya gerçekten yakışmıştır. Anladığım kadarıyla bu huzurevi  kendi öz bakımını yapabilen hemşehrilerimizin  barınma,psiko-sosyal gereksinimlerini  bir nebze olsun karşılayabilecektir. Belki bilinmez gelecekte  daha da büyüyebilir. Hemşehrimiz sayın Müfide İskit Hanımefendi’nin  yapımını üstlendiği bu görkemli yapı Tavşanlı Belediyesi’nin  maddi ve manevi desteğini  bugün olduğu gibi yarın da görmeye devam edecektir. 
      Hemşehrilerimden istirhamım; Bu huzurevini  gözümüz gibi koruyalım. Gelecek kuşaklara  daha  armağan edelim.  Allah kimseyi huzurevlerine düşürmesin dileğimdir.  Çünkü aslında Türk Töresi huzurevini kabul etmez.  Çünkü büyükanne,büyükbaba ailelerinde   bireyler birbirlerine karşı sıkı sıkı bağlıdırlar.  Ama çağımızda  artık bu töre uygulanmıyor. Yara almış durumda. Birçok ailenin bireyi bugün onlarca huzurevinde kalıyor.  İçimize siniyor mu? Hayır… Benim içime sığmıyor. Ama gelin görün ki  artık yaşadığımız dünyada huzurevleri de  bir paçamız oldu dersem yalan olmaz. Bir dostum ailenin en yaşlı bireyini  huzurevine yerleştirdi. Ailenin yaşlı büyüğü bunu içine sindiremedi. Baktık,bir hafta sonra huzurevine gönderilen teyzemiz Hakk’ın rahmetine kavuşmuş. Bu da madalyonun öteki yüzü….Allah kimseleri  eşinden,dostundan,aile bireylerinden ayırmasın.  Huzurevleri kendi öz bakımlarını yapabilenleri tercih ediyor. Çeşitli rahatsızlığı bulunanlar maalesef huzurevlerine alınmıyorlar.  Gönül ister ki böyle huzurevleri de hayata geçirilsin.  Çünkü öyle aileler tanıyorum ki  aile bireylerinden birini artık çekemez duruma gelmişler. Sokağa atsan atamazsın,öldürmeye kalksan öldüremezsin. Neticede   et tırnaktan ayrılır mı?  Diyorum ki huzurevlerimiz olsun,ama Allah buralara düşmeyi  kimselere nasip etmesin…..


     

 

 

 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları