13 Şubat 2022 - Pazar

YEREL BASIN HALKIMIZCA KURULUŞLARIMIZCA DESTEKLENMEDİĞİ SÜRECE

Yazar - Bülent Alpagut
Okuma Süresi: 8 dk.
1027 okunma
Bülent Alpagut

Bülent Alpagut

- 05062218413
Google News

 YEREL   BASIN   HALKIMIZCA   KURULUŞLARIMIZCA 
         DESTEKLENMEDİĞİ SÜRECE AYAKTA  KALAMAZ       

                      
         Ulusal Basın ile Yerel Basın’ı terazinin aynı kefesine koyamazsınız. Ulusal Basın bir şekilde ayakta kalabilir. Ama Yerel Basın için aynı şeyi söyleyemeyiz. Geçtiğimiz 10 Ocak 2022 günü yurdumuzun çeşitli yörelerinden,kesimlerinden,bölgelerinden sesler yükseldi. Bu arada Türkiye Gazeteciler Federasyonu(TGF) Genel Başkanı  sayın Yılmaz Karaca da  bir mesaj yayınladı. Birçok hakları ellerinden alınan ve ekonomik zorluklar nedeniyle hayatta kalma daha doğrusu ayakta kalma mücadelesi  veren basın çalışanlarının her yıl olduğu gibi bu yıl da mutsuz olduğunu ifade etti. Bunu ancak damdan düşenin halinden ancak damdan düşenlerin bildiği gibi sadece  Yerel Basın mensupları iyi bilir.Genel başkana göre  gazeteciler bir anlamda bir maden işçisi kadar ağır bir yük altındadır. Çünkü  gazeteciler de  en ağır şartlarda çalışmaktadır. Neden? Çünkü  Basın mensupları kamuoyunun bilgilendirilmesindeki en önemli unsurlardan biridir. 10 Ocak 1961 tarihinde,henüz ülke bir Askeri Darbe atlatmıştı, bir yasa çıkarılmıştı.  Bu 212  sayılı  Yasa  ile  gazetecilere önemli kazanımlar  sağlanıyordu.O tarihten bu güne tam tamına 50 yıl geçti. 10 Ocaklar  bir anlamda önemli oldu. Bu gün “ Çalışan Gazeteciler Günü”  olarak tanımlandı.  Neden gazetecilik zordur?  Çünkü gazetecilik ,büyük özveri gerektiren ,her koşulda,günün her saatinde,haftanın her gününde,üstelik tatil ve bayram yapmadan yerine getirilen gerçekten zor bir meslektir. Gece kapıları çalınanlar arasında doktorlar vardır.Eczacılar vardır. Gazetcilerin de gecesi gündüzü yoktur. Onların kapıları da 24 saat içinde çalınır. Yangın olur. Deprem olur. Yer kayması olur. Sel felaketi olur.Bulaşıcı hastalık olur. Kaza-bela olur,orman yangını,tesis,fabrika yangını olur.Cinayet işlenir. Hırsızlık olur.Zehirlenme olur.Olur da olur. İlk kapısı çalınan,telefonla aranan gazetecidir. 
        Sayın  TGF Genel başkanının ifade ettiği gibi gazetecilik, bir meslek olmanın  da ötesinde büyük fedakarlıklar gerektiren adeta kendine özgü bir yaşam biçimidir. Gazeteciler bir anlamda birer  haber neferidir. 
       BÜYÜK ÖNDER GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK  5 Şubat 1924 tarihinde ,yani bundan  98 yıl önce ne demişti?”Türkiye Basını  milletin gerçek  ses ve iradesinin doğduğu  yer olan  Cumhuriyetin  etrafında  çelikten bir  kale oluşturacaktır. Bir düşünce  kalesi,düşünce yolu kalesi .Basın görevlilerinden  bunu istemek,Cumhuriyetin hakkıdır. “ demişti. İşte Gazeteciler,bu anlamlı  sözlerin ışığında,görev yapma gayretinde olmuşlardır. Bunu da 98 yıldır yapmaktadırlar. Aynı kararlılıkla da yapmaya devam edeceklerdir. 
       Sayın genel başkan haklıdır. Pek çok hak  gazetecinin elinden alınmıştır. Yani bir anlamda gazeteciler en az hakka  sahip meslek grupları içindedir. Sayın genel başkana katılıyorum. Ne diyor?” Meslektaşlarımız; günümüzde pek çok  hakkı elinden alınmış, asgari ücret, yerinde maaş bile  alamayan,baskıların altında ezilmiş, adeta inleyen ,sıfır güvenceyle  çalıştırılan ,bir kalemde işsiz kalan bir ortamda  görev yapmaya  çabalamaktadırlar. Öte yandan, Basın Sektöründe  çalışan ,ancak,işverenleri tarafından Basın İş Kanunu kapsamında  gösterilmeyen  gazeteciler,” Basın Kartı Sahibi olamayan gazeteci”  ayırımıyla  büyük mağduriyetler yaşamaktadır. Basın kartı olmayan  meslektaşlarımız yıpranmadan gereğince  faydalanamamaktadır.Gazetecilerin en büyük korkularından birisi de işsiz kalma korkusudur. Sendika üyesi bile olamamaktadır. Sayın genel başkanın dediği gibi, gazetecilerin hukuki hakları yeniden gündeme gelmelidir. Sayın başkan gibi ben de her 10 Ocak geldiğinde buruk bir sevinç yaşıyorum. Yüzlerce mesaj alıyorum. Artık 10 Ocak   günü geldiğinde   bu gün daha büyük mutluluklarla kutlanmalıdır. Gazeteciler hak ettikleri güvencelere  kavuşturulmalıdır. Haklarının ve hukuklarına yeniden   elde etmelidir. 
         Bu arada, Kütahya Gazeteciler Cemiyeti’nin sayın başkanı Erkan Sağlam’ın da sözleri anlamlıdır.O da Çalışan Gazeteciler Günü münasebetiyle konuşmuştu.Ne demişti?”Basın mensuplarımız çok zor şartlarda görev yapıyorlar. Sorunları da  her geçen gün artmaktadır.  Kamu ve özel sektör  basına daha çok destek vermelidir.  Acil önlemler alınmalıdır” diyerek  az fakat öz bir konuşma yapmıştı. 
        “  Resmi ilan fiyat tarifesi acilen güncellenmelidir” diyen Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu Genel Başkanı Nuri Kolaylı’nın söylediklerini de bir hatırlayalım. “Bir 10 Ocak’ı ,yaşanan sorunlar ve geri alınan haklar nedeniyle “ Çalışan Gazeteciler Bayramı” değil” Dayanışma günü” olarak kutluyoruz. Bu dönemde Basın İlan Kurumu resmi ilanları YEREL GAZETELER” için büyük önem taşıyor. Ancak Basın İlan Kurumu’nda Hükümet Kanadının 12 temsilcisi atanmadığından,bir yıla yakın  süredir  genel kurul toplanamıyor. Genel kurul en kısa sürede toplanmalıdır. Resmi ilan  fiyat tarifesi  sütun santim fiyatını  satış sayısı  50 binin altındaki  gazeteler için en az 35 TL Yapmalıdır. Satışı 50 binin üzerinde  olan gazeteler için ise bunun  paralelinde  fiyat belirlenmelidir. Fyat tarifesi  BİK yönetim kurulu tarafından  belirlenmeli, Cumhurbaşkanlığına sunulmalıdır. Bu resmi gazetede yayınlanmalı, geciktirilmemelidir. Bu gecikmeler gazetelerde  çalışan meslektaşlarımızın aleyhine olmaktadır.”
        Bugün  Basın mensuplarının  10 Ocak 1961’den daha  iyi haklara sahip olmadıklarını da belirten Kolaylı,gerek 10 Ocaklar’ın gerekse 24 Temmuzlar’ın  bir bayram olmadığını da  söylüyor. Sadece birer dayanışma günü olduklarını ifade ediyor. Sayın başkana göre, 1990 sonrası  dönemde ve basından medyaya dönüşüm sürecinde,sermayenin sektöre girmesiyle  bu kazanımların uygulamada tek tek elden çıkmıştır. 
         Hani bir laf vardır.” Önce can,sonra canan” derler. Benim için Kütahya Yerel Basın’ı  candır. Merkezde 10’nun üzerinde,ilçelerde birçok yerel gazete bugün nasıl ayakta duruyor merak ederim. Tavşanlı’da da ayakta durmaya çalışan üç gazete var.  Bunlar arasında meslektaşım aynı zamanda öğretmen Tuna İşleyen’in sahibi olduğu “ Tavşanlı Ekspres” ayakta durmada zorlanıyor. Yerel gazetelerin  ayakta durmaları için halkımıza ve kurum ve kuruluşlarımıza büyük görevler düstüğüne inanıyorum.   Yüzlerce köyümüz var. Bunlardan kaçının sayın muhtarı bir yerel gazeteye abonedir? Birçok kurum ve kuruluşlarımız  bütün yerel gazeteleri gönülleyebiliyor mu?  Sayın halkımız  yerel gazetelere ne kadar yakındır? Bir simite üç lira veren insanımız bir yerel gazeteye birkaç lirayı veremez mi? Yerel gazeteler kimin için var?  Belediyelerimizin kaçı ne kadar yerel gazeteye  abonedir?Yerel gazete ister iktidar yanlısı olsun isterse muhalefet etsin mutlaka okunmalıdır.  Aslında her gazeteyi mümkün olsa da okuyabilsek.  Olaylara birkaç yönüyle bakabilsek.  Başta Kütahya Ekspres olmak üzere örneğin Tavşanlı Ekspres’in bütün sayfaları her fikre açıktır. Bu gazetelerde iktidar partisinin ve muhalefetteki partilerin sempatizanları da yazıp çiziyor. Uygar bir  gazetecilik örneği.  Yerel gazeteler ilanla beslenir. Yoksa yaşayamaz.  Her yerel gazeteye ayakta kalacağı kadar  destek vermek  görevimiz dir.  Dua edelim ki yerel gazetelerimiz var. Ya olmasalardı? 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları