MUHTAR OLMAK İÇİN
MUHTAR OLMAK İÇİN
Bülent Alpagut
- 05062218413MUHTAR OLMAK İÇİN ÜNİVERSİTE MEZUNU OLMAK
BİRKAÇ YABANCI DİL BİLMEK ZENGİN OLMAK BİRÇOK
DALDA MADALYALAR KAZANMAK GEREKMEZ
Ben ömrümün 12 yılını köylerde geçirdim. Köy muhtarı- Köy imamı ve öğretmen üçlüsü olarak köylerde saygın kişilerdik. Köye bir ağır misafir gelsin,onun altına iki minder verilirse bizim altımızda da bir minder olurdu. Muhtarın misafiri olanlar bal,kaymak,taze peynir,tereyağı,yoğurt,gözleme,mantı,küçük hayvan kavurması,güveç, çeşitli tatlı ikramları alırlardı. Hiç unutmam; Derecik Köyü’nde 10 yıl kaldım. Lojmanımın camı çalındığında köy korucusu elindeki paketi uzatır,”afiyet olsun hocam” der giderdi. Tereyağında kızarmış,yufkaya sarılmış tavuk benim için bir çeyrek altın kadar değerliydi. Anlardım ki köye ağır bir misafir gelmiş. İkram bol. Köy korucusu da bunların içinden bir tavuğu yavaşcacık çekip almış bana getirmiş olmalıydı. Muhtara misafir gelmesi benim için de bir anlamda bereket demekti. Çünkü muhtarın sofrası kral sofrası gibi olurdu. Ben de böyle ağır misafirler gider gitmez muhtara giderdim. Büyük bir sini içinde orasından burasından didiklenmiş çeşitli ikramlar birkaç sofra insanına yetecek kadar olurdu. Ben de” kurtlardan artan tilkilere de yeter” diyerek bu sininin başına çöker karnımı bir iyi doyururdum. Merhum Ayvalı Köyü Muhtarı dostum,mekanı cennet olsun, anlatmıştı; Saat 23 .00 sularında evime iki orman bakım memuru gelmişti. Atlarını avluya bıraktıktan sonra kendilerini doğruca evimin misafir odasına almıştık.Bu arada atlarını bir kenara çekmiş,her birine birer torba yem vermiştik. Geç geldikleri için büyük bir ihtimalle kalacaklardı ve nitekim de öyle olmuştu. Kendilerine ilk sorum aç olup olmadıkları konusunda olmuştu. Her ikisi de .” Muhtar biz Tanrı misafiriyiz Allah ne verdiyse yeriz. Ama iki taze böbrek,bir parça ciğer,azıcık ta kavurman varsa yeter de artar bile demişlerdi. Köyde kasap mı vardı? Çaresiz alel acele ev halkı bir olup bir erkeçi yatırıp kesmiş,istediklerini kısa bir sürede hazırlayıp önlerine koymuştuk.” Kulakları çınlasın eski kaymakamlarımızdan İdris Kurtkaya ile makamında sohbetteyiz, Makam odasının kapısından içeriye Dereboyu Köyleri’nden birinin muhtarı girmişti. Elinde köy defteri vardı. Gelir ve giderler bu defterdeydi. Sayın Kurtkaya defteri biraz inceledikten sonra.”Muhtar,burada masraf bölümüne(gidere)200 liralık üzüm yazılmış. bu kadar üzümü nerede ve nasıl yediniz?” diye sormuştu. Muhtar da bir Kaymakama ve bir bana bakmış, ıkınıp sıkınıp doğrusunu söylemek zorunda kalmıştı.”sayın Kaymakamım bu kadar üzüm yenmez. Bu üzüm aslında köye yol açmaya gelen DSİ graydercisinin içtiği rakının parası.Rakı olmazsa yolu açmam diye tuttrdu. Ben de çaresiz kendisine bir şişe rakı almak zorunda kaldım . Deftere de masraf olarak üzüm yazdım. Ama işimizi de Allah var gördü” demişti. Muhtar bizi güldürmüştü.
Nerede böyle muhtarlar? Bugünün muhtarı bir misafirini dahi ağırlayamaz. Bakmayın aldıkları maaşa. Ama her halükarda ben herkesin bu ulvi mesleği bir kez yaşamasını isterim. Muhtarlık mesleği gerçekten zevkli meslektir.Her muhtar kendi doğup büyüdüğü,yaşadığı köyüne,mahallesine hizmet etmekten mutluk duyar. Bir kez muhtar olun,ölünceye kadar damgalanırsınız. Sizi her görenin,selamlayanın muhtarı olmaya devam edersiniz. Muhtar her zaman muhtardır.Nerede bir arkadaşı,dostu ile karşılaşsa hep” Ne var ne yok muhtar?sorusuna muhatap olur.
Bu defa Tavşanlı’da iki mahallemize iki muhtar gönlümden geçiyor. Mahalleleri söylemiyorum; birisi Tavşanlı Ekspres Gazetesi’nin sahibi meslektaşım Tuna İşleyen,diğeri Lise İngilizce emekli öğretmeni meslektaşım Şevki Eser. Mutlaka muhtar olmalarını istiyorum. İkisi de öğretmen. Yol yordam bilen arkadaşlarımız. Ada Mahallesi Muhtarı Halil zaten gönlümde yatıyor. Bir de nüfus kayıtlarımın bulunduğu Tavşanlı Durak Mahalllesi Muhtarlığı için dostum Bilal Çırak’ı tekrar muhtar görmek istiyorum. İster mi istemez mi bilemem ama benim gönlüm öyle istiyor.
Muhtarlık müessesesi saygın bir müessesedir. Muhtar yerinde bir babadır,amcadır. Bayansa annedir,abladır. Muhtarlar toplumun vazgeçilmezleridir. Ama hep düşünürüm,yeri geldiğinde” Adamların cumhurbaşkanı kadar yetkileri var” deriz ama muhtarlarımıza bir mütevazi bina tahsis etmeyiz. Devrimizde binaya da gerek yok; Konteynerler bile muhtarlık binası olarak kullanılabilir. İnşallah düşündüğüm gibi olur. Merhum duayen muhtar,yılların muhtarı Kerim Seçken mütevazi ayakkabı tamir dükkanında mührünü çekmecesine koyardı. Ara sıra nefes almak için şöyle bir dolaşmaya çıktığında dükkanın anahtarını kapının üzerinde bir yere bırakırdı. Bir gün bir belge imzalamak için kendisini aradığımda bana.” Oğlumuz,anahtar kapının üzerinde,mühür çekmecede. Al nereye basacaksan bas tekrar yerine koy. Kapıyı kitle anahtarı tekrar eski yerine koy” demişti. Mekanı cennet olsun. Böyle bir güven bu çağda var mı Allah aşkına!....
Ben muhtar adaylarına küçük bir öğüt vermek isterim; Muhtarlığı üç beş kuruş bir maaşı var diyerek düşünmesinler. Muhtarlık sorumluluk isteyen bir meslektir. Bir madalyon gibidir; bir yüzü bal gibi ,öteki yüzü acı biber gibidir. Çok sevdiği muhtarlığın elinden alınacağını hisseden bir köy muhtarının yetkililerin önünde mühürünü yuttuğunu duydunuz mu ? Ben duymuştum. Bir operasyon ile mide ameliyatı geçirmiş,mühür çıkarılmış,ilgililere teslim edilmişti. Bu kadar sevmek te abes değil mi?