12 Ağustos 2024 - Pazartesi

BÜLENT HOCA UNUTMAZ VE UNUTTURMAZ

BÜLENT HOCA UNUTMAZ VE UNUTTURMAZ

Yazar - Bülent Alpagut
Okuma Süresi: 13 dk.
343 okunma
Bülent Alpagut

Bülent Alpagut

- 05062218413
Google News

     GERÇEKTEN ARTIK   BİRBİRİNİ SEVMEYEN   HOŞGÖRÜSÜZ  BİR   MİLLET Mİ OLDUK   

          85 milyonluk bir ülke olduk.  Aşure misali  Tatarımız,Gürcümüz, Çerkezimiz,Azerimiz,Arabımız, Kürdümüz,Lazımız, Abazamız , Rumumuz, Ermenimiz,Arnavutumuz, çeşitli ülkelerden göçen göçmen kardeşlerimiz  ,ayrı inançlarda olanlarımız var.  Çayını ve kahvesini şekersiz içenlerimiz, kırmızı eti sevmeyenlerimiz, balık etini tercih edenlerimiz, yamuk yürüyenlerimiz, engellilerimiz,kendi sözlerini kabul edip başkalarının fikirlerini beğenmiyenlerimiz,  şişmanlarımız,zayıflarımız, müzikten hoşlananlarımız,hoşlanmayanlarımız,selam vermeyen,selam almayanlarımız, beş vakit namaz kılan,kılmayanlarımız,Cuma namazına,bayram namazına gidenlerimiz gitmeyenlerimiz,kurban kesenlerimiz,kesmeyenlerimiz,oruç tutanlarımız tutmayanlarımız,acıyı seven,tatlıyı seven,ekşiyi sevenlerimiz ,gece çalışıp gündüz uyuyanlarımız, uyuşturucu kullananlarımız, küfürbazlarımız, kibarlarımız, cahillerimiz,tahsil görmüşlerimiz,mürekkep yalayanlarımız, ırz  düşmanlarımız,katillerimiz, arsızlarımız,hırsızlarımız,sahtekarlarımız,hile yapanlarımız,haram yiyenlerimiz,vatan hainlerimiz var. Türk olmadıkları halde  ellerinde T.C Nüfus cüzdanı olanlarımız
var.Yabancı dil bilenlerimiz,hiçbir dili bilmeyenlerimiz ,örf ve adetleri birbirine uymayanlarımız var.
            Ama  asıl önemlisi   birbirlerine güvenmeyen,hoşgörü sahibi olmayan,şaka yapmasını bilmeyen,şakayı kaldıramayan, öfke dolu,,nefret dolu insanlarımız var. 
            Önce herkesin kendisini sevmesi gerekiyor. Kendini sevmeyen insan başkasını sevemez. Ben yıllar içinde hep kendimi sevmiş biriyim. Öyle olmasaydı,herkesi sevebilir miydim?  Bakın 1946 yılından  beri Tavşanlı’dayım. Tavşanlı’da büyümüş,okumuş,askere gitmiş, evlenmiş,çoluk-çocuk sahibi olmuş,Tavşanlı’da yıllar içinde Türk  Milli  Eğitimi’ne  hasbelkader öğretmen olarak, sosyal   verilen   görevleri  layıkıyle ifa etmiş biriyim.  Her alanda arkadaşım,dostum olmuş.  Herkesin inancına saygı duymuşum. Her siyasi partiye gönül vermişlerin koluna girmiş,yanaklarından öpmüşüm. Herkesi önce insan olarak görmüşüm.  Deliler  ile  anlaşabilmiş, toplumun ittiği kişilerin gönlünü almışım. 
            Ben yıllar yılı çayını şekerli  tüketenlerdenim. Ama çayını şekersiz içenlerle de  beraber olmuşum. Yeri gelmiş bir düğün yemeğinde yer sofrasına oturmuşum. Yeri gelmiş Yağmur Duasına çıkmışım.  Dostlarımın,ahbaplarımın,arkadaşlarımın ,aile bireylerinin cenazelerine katılmışım,toprağa verilirken kabirlerine birkaç kürek toprak atmışım.Tavşanlılı ile sevinmişim,üzülmüşüm. İşte Bülent Hoca böyle bir adam!... Bütün çabam insanlarımızın birbirlerini sevmeleri. Kimlik yarışını,savaşını,ego yarışını sonlandırmak. Gönlüm ister ki herkes birbirini olduğu gibi kabul etsin. Beğenmediğimiz yanlarımız varsa bunları görmeyelim. Kimseleri kıskanmayalım.  O’nun şusu,bunun Bu’su var demeden birlikte yaşamasını öğrenelim. Hoşgörülü bir toplum olmasını bilelim. Birbirimizi dinlemesini öğrenelim.Çünkü herkesin doğrusu kendisinedir. Saygı,sevgi,muhabbet,tolerans  kırmızı çizgilerimiz olsun. Birbirimizi dinlemesini bilemiyoruz.  Nerede konuşulması gerektiğini de öyle. Başkalarını da sevmesini bilmediğimiz için  istenilen olgunluğa erişemiyoruz. Her öfkelenen bir süre minarelere baksın.  Her kızan  bir bardık su içip sussun. Cesaret edemediğimiz hususlarda durmasını bilelim. Selam Allah’ın selamı. Bol bol selamlaşalım. Hayır yapmasını öğrenelim.  Beddua etmemeye özen gösterelim. Yeri geldiğinde  başarısız kaldığımızda işi Allah’a havale edelim. Beraberce bir yerlerde oturmasını bilelim.  Aynı masalarda,aynı sofralarda,aynı  odalarda,salonlarda ,meydanlarda  olmayı deneyelim. Üzerimize  farz olmayanlardan geri duralım. “ Ben” ile hiçbir cümleye başlamayalım.Türk Milleti’nin hoşgörülü  olduğunu tüm milletler biliyor.  Hoşgörü Türk Milleti’nin  vazgeçilmezidir. Birbirimizi görünce tebessümü elden bırakmayalım. Kalemimiz her daim dişi olsun.  Saygıyı cümlelerimizde hissettirelim. Benim güzel milletim  dünyanın  hayranlıkla seyredeceği bir  millet  izlenimi vermelidir. 


       
          HALİT  DESTANOĞLU’NU ARIYOR MUYUZ  

     Vallahi ! ben arıyorum. Bakın  bir yerleşim biriminde  niceleri vardır; birer mozaiktirler. Bu mozaikleri bir araya getirirseniz o yerleşim biriminin bir resmini bulursunuz. Mozaiklerden birisi eksik olsun,resim bir mana ifade etmez.  Ajandamı sık sık karıştırırım. Bu benim bir alışkanlığım.  Baktım sevgili Halit Destanoğlu aramızdan ayrılalı dolu dolu üç yıl olmuş. Ben Destanoğlu Ailesi’nin yıllar içinde tanıyanlardanım.  Merhum  Koca Destan  zamanın uyanık,hatta akıllı insanlarındandı. Askerliğini jandarma olarak yapmıştı.Jandarma sınıfı tarihimizde önemli bir yer tutar. Destan İbrahim Çavuş  daktilo yazmasını jandarma iken öğrenenlerden. O zamanlar,yani O’nun askerliği zamanında dijital daktilolar vardı.  F Klavyeli bu daktiloları   askere gidipte özellikle kalemlerde çalışan hemşehrilerimiz   iyi kullanmışlardır. Ovacıklı merhum Emin Çavuş, Kuruçaylı merhum Ahmet Çavuş ta bunlardandır.  Merhum Halit Destanoğlu ‘nu Sigorta Hastanelerinden tanırım.  Merhum  ssk emeklisiydi. Bir ara  Müstakil Tavşanlı Gazetesi’nde  yazıları da çıkmıştı.  Bir özelliği Tavşanlı’yı ve Tavşanlılıyı sevmesidir. Tavşanlı’nın bazı kazançlarında bireysel olarak katkıları da söz konusudur. Halkın arasında dolaşırdı. Sabah  evden  çıkar akşamüstü evine dönerdi.  Dolu dolu bir gün yaşardı.  Hükümet Dairelerini( çeşitli birim müdürlüklerini) sık sık ziyaret ederdi.  En çok ziyaret ettiği yerler Kaymakamlık, Milli Eğitim, Emniyet Müdürlüğü, okullar ve  esnaftı. Devlet büyükleri ilçeye her gelişinde karşılayanlar arasında olurdu.  Yerel Basın mensupları ile birlikte çekilmiş nice fotoğrafları var.  Birine hitabederken” Alo” derdi.  Karşısındaki kim olursa olsun bu kendisine özel bir hitap şekliydi. Çok yemeklerde beraberliğimiz olmuştur. Cuma namazlarını Arifağa Camii’nde  kılardı. Bazen  namazdan sonra en yakın  lokantada birlikte olurduk.  En çok  merhum milletvekilimiz,bir ara bakanımızdı Av. H. Cavit Erdemir ile beraber dolaşır olmuştu. Merhum Donki Mehmet’in yanına da sıkça gelirdi.  Sosyal bir insandı.  Her etkinlikte mutlaka görmüşümdür.  Şimdi diyeceksiniz; Merhum Halit Destanoğlu’nun yeri dolmuş mudur? Hayır dolmamıştır. Çünkü O kendi şahsına münhasır biriydi. Bir Halit Destanoğlu bir daha gelmez.  Hemşehrilerimi her zaman rahmetle anarım.  Onları yargılamak istemem. Hele hele aramızdan ayrılmışlarsa hiç te eleştirmem. Haddimi  bilirim. Allah rahmet eylesin. Üç yıl önce aramızdan ayrılmış ama hala  kendisini zaman zaman hatırlıyoruz. Asıl ölüm; hatırlanmamaktır.  Hatırlanmayanlar aslında ölüdürler…… 

  

  TAVŞANLI ÖĞRETMENEVİ İÇİN MÜTEAHHİTİN VERDİĞİ SÜRE 
                                                                         BİTİYOR
       Bilindiği gibi  Tavşanlı Öğretmeni bir süredir evsizdir. Yani öğretmenevi yoktur.  Kulakları çınlasın eğer önümüzdeki günlerde Tavşanlı bir Öğretmenevi’ne kavuşursa bu doğrudan sevgili milletvekilimiz Mehmet Demir  yüzünden olacaktır. Meseleye parmak basan, kuvveden fiile çıkmasında etkili olan tek isim sayın milletvekilidir.  Gerekeni yapmıştır. Tavşanlılı Öğretmen’in gönlünde yerini almıştır.  Müeahhit 100 gün süre talep etmiş. Bu da  giderek azalmaktadır. Tavşanlı muhteşem bir Öğretmenevine kavuşmak için gün saymaktadır. İnşallah 24 Kasım Öğretmenler Günü geldiğinde  sevgili Mehmet Demir’i   bu  öğretmenevinde görmek isteriz.  “ Yiğidi  öldür ama hakkını ver” diyen büyüklerimiz doğru söylemişlerdir.  Ben Tavşanlı Öğretmenleri adına sevgili milletvekilimiz Mehmet Demir’e buradan alenen  teşekkürü bir borç biliyorum.  Bana göre sevgili Demir,tıpkı   İskender gibi kılıcını sallamış ve düğümü çözmüştür.  Bütün övgüler O’na aittir. Demek olabiliyormuş beyler. Ama bizim de ,sevgili meslektaşım Şevki Eserle dilimizde tüy çıktı desem yeridir.  İsterim ki artık bu konuda bir daha yazmayayım.  Bu öğretmenevi sadece Tavşanlılı öğretmenin değil,ilçeye dışarıdan gelecek  meslektaşlarımızın da evi olacaktır.  Otel köşelerinde yatmayacaklar. Dışarıda yemek yemeyecekler. Vakitlerini kendi evlerindeymişcesine geçirecekler.  Hatta aziz Tavşanlılı, bu öğretmenevinin sosyal tesislerinden yararlanabilecektir. Birçok etkinliği burada hep birlikte yapabileceğiz.  Bence bugüne kadar Tavşanlı’ya kazandırılan eserler içinde burasının ayrı bir önemi var.  Orada burada darmadağınık bir manzara arzeden öğretmenlerimiz artık kendi evlerinde bir araya gelebileceler. Yaşa be sayın milletvekili Demir,iyi ki varsın!.....


           

               HERKES UNUTABİLİR AMA BÜLENT HOCA 
                      UNUTMAZ VE UNUTTURMAZ                   
    Bugün hiç zannetmiyorum  ilçemizin ilk avukatlarından  merhum Tarık Dosdoğru’yu anımsayan  vardır.  Varsa da  üç beş hemşehrim vardır. Çünkü ölenler zaman içinde unutulur. Unutmak demek  kaybetmek demektir.  Kaybedilenleri  hatırlatmak ta bizlere düşüyor.  Merhum Tarık Dosdoğru merhum avukat/hakim babam  gibi hakim ve avukattı. Sevgili kardeşim merhum Cemal Dosdoğru’nun babasıydı.   20 Temmuz 1986 tarihinde  vefat ettiğinde   meslektaşları  duayen bir arkadaşlarını kaybetmişlerdi. Merhum Tarık Dosdoğru’nun Tavşanlı’da anıları çoktur.  Hayatta olanlar bunları bilir. Biz merhum Dosdoğru ailesiyle  samimiydik.  Birbirimize gider gelirdik.  Bir ara Numune sokak’ta   komşuyduk.   Allah rahmet eylesin…..
     24 Temmuz 2019 tarihinde ahşap evlerin usta yıkıcısı,değerli itfaiye elemanlarımızdan,tıkanan bacaların açıcısı,mütevazi insan Tahar Ahmet( Ahmet cahaktomur) aramızdan ayrılmıştı. Mülayim  Kırı’nda evi vardı.  İtfaiyemiz kendisini asla unutamaz. Çünkü deneyimli,akıllı bir itfaiyeciydi. Bacaları tıkananlar da öyle. Ne zaman bacaları tıkansa ilk başvurdukları olurdu.  Merhum  Molla Abdullah her karşılaştığımızda .” Oğlumuz  üç kişiyiz; Biri ben. Cenaze işleri bende. Birisi sen . Tüm törenleri  yönetiyorsun. Diğeri de Tarha Ahmet . O da nerede eski bir bina var,bir darbede yerle  bir ediyor. Tıkanan nerede bir baca var,hemen açıveriyor. Nerede bir yangın olsa ateşlere dalıveriyor”derdi. 
      En son  Akseven Sokak’ta kaldığım dairenin tıkanan bacalarını aynasıyla kontrol ederek açmış,bir yabancı sigaramı,sunduğum  çayla tüttürmüştü.  Mekanı cennet olsun kardeşimin…..
      26 Temmuz 2004 tarihinde aramızdan ayrılan Pamuk Hasan Hüseyin’i gel de unut bakalım? Sevgili Pamuk  benim sevdiklerimdendi.  Çeşitli şirketlerde çalışmıştı.  Taviş Şirketi’nde   çalışırken birazcık Fransızca öğrenmiş. Benimle Tarzanca konuşurdu.  Bir gün hiç unutmam Cumhuriyet Meydanı’na bakan Huzur Oteli önünde( bu bina Kütahya Özel İdare ‘ye ait iş hanıydı ve Adliye olarak ta hizmet vermişti)  birkaç Roman genç boya sandıklarıyla gelip geçenin ayakkabılarını boyuyordu. Kendisi de ayakkabısını birisine cilalatıyordu.  Bana Fransızca “ Boeuf camarade” deyivermişti.  Gülmemek için kendimi zor tutmuştum.  Roman genç bu sözlere sırıtıyordu.  Ama anlamını bilmiyordu.  Kendince iyi bir  iltifat olduğunu sanıyordu. Halbuki merhum Pamuk genç için:” Öküz arkadaş” diyordu.  Herkese takılırdı. Şakayı çok severdi.  Keşke bugün de herkes merhum Pamuk gibi birbirine şaka yapabilse…..Mekanı cennet olsun…..
       15 Temmuz 2023’te kaybettiğimiz tenekeci Süleyman’ı da rahmetle anmak isterim. Hukukumuz vardı.  10 Temmuz 2015’te yitirdiğimiz meslektaşım Hasan Hüseyin Dönmez’i unutabilir miyiz? 21 Temmuz sevgili meslektaşım,arkadaşım Mustafa Başköy’ün doğum günü. Çok yönlü bu güzel insanı inşallah doğum gününde kutlayacağım.  Sevgili dostum,ayakkabı tamircisi Ali Uygur’un sevgili oğlu Kemal Uygur’u kardeşim kadar severim.  O da  12 Temmuz günü  yeni yaşına bastı.  1 Temmuz günü  vefat edip 2  Temmuz  2010 günü toprağa verdiğimiz merhum babamın  her zaman taktirlerine mazhar olmuş avukat Hüsnü Davutoğlu’nu unutabilir miyiz?  5 Temmuz 2017 tarihinde aramızdan ayrılan TÜMATA TOPLULUĞU’nun kurucusu  Doç. Dr Oruç Güvenç’in  çaldığı enstrümanının sesi hala kulaklarımda.  Allah hepsine merhamet etsin. Mekanları cennet olsun……
      

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları