27 Haziran 2021 - Pazar

AĞLAYAN VE GÜLEN MEZARLAR

Yazar - Bülent Alpagut
Okuma Süresi: 12 dk.
908 okunma
Bülent Alpagut

Bülent Alpagut

- 05062218413
Google News

 AĞLAYAN   VE  GÜLEN   MEZARLAR 
      
     Mezar,Arapça  bir sözcüktür. Ziyaret yeri anlamındadır. Ziyaret edilen yerdir.” Ama kime sorarsanız sorun   mezar”ölünün,yaşamını yitiren insanların gömülü olduğu “yerdir,Bu arada mezar  için;Kabir,Sin, Makber, Gömüt,sözcükleri de kullanılır. Mezar sözcüğüyle  tabut,gasilhane, mezarcı, mezartaşı ,mezarlık  sözcükleri de  birbirleriyle özdeşleşmiştir. 
     Mezarlıkların genelde  bakımlı,planlı,örnek olmaları istenilir. Bugün sadece ülkemizde değil,bütün dünyada  Müslüman,Hıristiyan,Musevi,Budist, Şamanist,Ateist ve Deistlere ait mezarlıklar vardır. Bazı ülkelerde hayvanlara ait te mezarlıklar bulunuyor. Mezarlıklar içinde en ilginç olanları Şehitliklerdir. Yani şehitlerin defnedildikleri mezarlıklardır. Aslında mezarlıklar ailelerin canları, ciğerleri, sevdikleriyle doludur. Sağlıklarında   en üst derecede saygı ve sevgi görenler maalesef hayata veda ettikten sonra birkaç metrelik bir çukura gömülmekte,ilk etapta çiçeklerle bezenen mezarlar,aile bireyleri kalmadıktan sonra tamamiyle kaderine terk edilmektedir.Birilerinin insafına bırakılmaktadır. 
     Bazı yerleşim birimlerinde mevcut bazı mezarlıklarda bilgisayar sistemi kurulmuştur. Bir aile bireyi,bir dost ve tanıdık ismi girilerek  mezarı bulunabilmektedir. Bu sistemin Tavşanlı’da da hayata geçirilmesi en büyük arzumdur. 
     Bazı mezarlıklarda ki Tavşanlı Asri Mezarlığı buna örnektir, bazı özel günlerde  Kur’an  okutulmaktadır. Mezar yerleri numaralandırılmıştır.Mezarlıktaki  ağaçlar sıcak günlerde sulanmakta,zamanında budanmakta veya aşılanmaktadır. Mezarlıklarda kesinlikle meyva ağaçları  bulunmamalıdır. Mezarlıkları  taçlandıran ağaç türleri iğne yapraklı ağaçlardır. 
     Mezarlar; Ağlayan mezarlar ve gülen mezarlar olarak ikiye ayrılır. Ağlayan mezarlar; ziyaret edilmeyen, başında Kur’an okunmayan mezarlardır. Bir mezarda yatan için en makbul olan şey, başında   “ Yasin”ve” Fatiha” okunması ,mezartaşının  temizlenmesi, varsa etrafındaki yeşilliklerin sulanmasıdır.Bu mezarlar gülen mezarlardır.
     Mümkünse,bir Kütahyalı, Kütahya’da,bir Eskişehirli,Eskişehir’de,bir Malatyalı Malatya’da,bir Trabzonlu, Trabzonda toprağa verilmelidir. Bunun manevi açıdan  önemi  vardır. Bakın  şu anda hiçbir Tavşanlılı  rahmetli  ,Moymullu Prof. dr. Cemal Sarıcan’ın mezarını bulamaz. Ben de gitsem bulamam. Çünkü kendisini  12 Haziran  2018’de  İzmir/ Bornova’da  kaybetmiş,13 Haziran 2018 tarihinde de eşi ve çocuklarının isteği doğrultusunda  Bornova Eski Mezarlığı’nda toprağa vermiştik. Sevgili hemşehrimizin kabrini,i toprağa verdikten bu yana aradan geçen üç yıl içinde kaç kişinin ziyaret ettiğini,.kaç kişinin ruhuna “ Yasin” veya” Fatiha” okuduğunu taktirlerinize arz ederim. Keşke doğup  büyüdüğü topraklarda, Moymul’da ,Moymul Mezarlığı’nda toprağa verilseydi,mezarı keşke  Moymul’da olsaydı.En azından günde 10 Moymullu veya gelip-geçen biri ,bir Fatiha okurdu. Rahmetli Kasım Abdullah’ın mezarı A.B.D’leri’nde bir yerde. Keşke vefatından sonra Türkiye’ye getirilebilseydi. Mezarı Tavşanlı’da olsaydı. Eşi rahmetli  Kasım Makbule ,komşu Domaniç yakınındaki Oylat Kaplıcası’ndaki bir mezarlıkta yatıyor. Rahmetli Topal Hüseyin Hicaz’da  gömülü. Rahmetliler Dedelerli  Rıza Uslu,eşi  Mürüvvet Uslu, Nazmiye Karaduman da keza öyle. Mezarları var mıdır,yok mudur bilemem. Prof. Dr. Oruç Güvenç’in,babası rahmetli Kamil Güvenç’in mezarlarının ne işi  var İstanbul’da?Sevgili Hasan Hüseyin Dönmez Burhaniye’de öldü ama Tavşanlı’ya getirildi. Rahmetli Komutan(Sabri Tevfik Okyayuz )ve annesi,Tavşanlı’da.Rahmetli öğretmen-emekli ilköğretim müdürü gazeteci Ahmet Körhasan Tavşanlı’da öldü. Ama doğup büyüdüğü topraklarda  Ilgaz’da toprağa verildi. Keşke Tavşanlı’da kalsaydı da başında en azından bir Fatiha okuyabilseydik.  Tavşanlı sevdalısı rahmetli Montör Hüsnü Tavşanlı’da toprağa verildi. Ya eşi Nedime Hanım, çocukları  Cengiz,Atilla, Erdoğan,Turgut neden Tavşanlı’da değil ki? Avukat Hüsamettin Alpagut(babam) Üsküp’te doğmuş. (Annem)  Melahat Alpagut Trabzon’da doğmuş, kızkardeşim Ülkü Serel Çal’da doğmuş, kızkardeşim ki birkaç gün evvel kaybetmiştik Emel Gökkılıç Kozan’da doğmuş. Ama hepsi de Tavşanlı Asri Mezarlığı’nda yatıyorlar.Hiç olmazsa aziz Tav şanlılı hemşehrilerim  başlarında en azından bir” Fatiha “ okuyorlar. Keza  Trabzonlu Ali Çakır, Vanlı Azime Gökkılıç Tavşanlı’da Asri Mezarlıkta.Rahmetli kayınvalidem Şerife Atasayan hep vefatı halinde Tavşanlı’da toprağa verilmeyi isterdi. Ama ne oldu? Şu anda Eskişehir’in en büyük mezarlığında   yapayalnız. 
     Eğer doğup büyüdüğünüz, görev yaptığınız, ömrünüzün en güzel anlarını geçirdiğiniz yerlerde toprağa verilmiyorsanız  iyi bilmelisiniz ki mezarlarınız ağlayacaktır. Ne mutlu mezarları gülenlere…. Tekrarda yarar görüyorum;  Gurbet ellerde zebil ziyan olmayın. Vasiyet edin ki sizi  kendi memleketinize getirsinler.  Bundan bir şekilde   karlı çıkacak   olanlardan olun. 
     Mezar  denildiğinde,akla mezarcılar gelir. Yani mezar kazan ve mezarlığa bakan kimseler. Bir de mezarcılık mesleği vardır. Bunlar  mezar yapanlardır. Mezarlıkların zırt pırt sırf imar  nedeniyle  yerlerinden edilmelerine hep karşı olmuşumdur.  Hiçbir yetkili ,mevcut mezarlıkları   taşımamalıdır. Gündeme dahi getirmemelidir.  Bunun vebali büyüktür. Mezarlıklar  bir yerleşim biriminin  ibret alınacak mekanlarıdır. En azından insana bir gün  öleceğini hatırlatır. Dünyaya sıkı sıkıya  bağlı olanları uyarır. Bugün korkulmayacak yegane yerler arasında mezarlıklar vardır.  Çünkü mezarlıklar  ebediyete intikal eden, Hakk’a yürüyenlerin,Ahiret ‘e açılan  kapılarıdır. 
      Konu açılmışken değinmek isterim; Mezarlıkların kaldırılması ardından,mezarlık alanında iş yeri,konut,diğer bir sosyal tesis yaptıran kim varsa bu güne kadar asla  huzur bulamamış,mutlu olamamış,kazandığının  bereketini görememiştir. Bu nedenle Tavşanlı Mezarlıkları gelecek kuşaklara olduğu gibi bırakılmalıdır. Bunun aksi, mezarlıkların kaldırılmasını isteyenleri de  ömrü boyunca vicdan azabı içinde bırakacaktır. Asla huzur bulamayacaklardır. Kabir ehlinin  bedduasına  uğrayacaklardır. Tavşanlılı  hiçbir zaman mezarlıkların arsaya dönüştürülmesine izin vermeyecektir. Hangi Tavşanlı toprağa verdiği canları,ciğerleri,akrabaları,dostlarının kabirlerinin üzerinde  yerleşim birimleri kurulmasına izin verir? Böyle bir Tavşanlılı olduğuna inanmıyorum. 
      Sevgili Tavşanlı Belediye Başkanı,mühendis başkan Mustafa Güler’in  bu güne kadar gerçekleştirdiği en büyük hizmetlerden birisi muhakkak ki   ilçemize   kazandıracağı yeni mezarlık olacaktır. Gelecek kuşaklar bu hizmeti nedeniyle sayın Güler’i saygıyla anacaklardır. TOKİ-2 ve  TOKİ-3  Konutlarının   hizmete  girmesi beklenen bu yeni mezarlık sayesinde Asri Mezarlık ta bir nebze nefes alabilecektir. Bu  proje  alkışlanacak projeler arasında yerini alacaktır. Sanırım yeni mezarlığın istinat duvarları çekiliyormuş. Önemli olan bu yeni mezarlığın şimdiden ağaçlandırılmasıdır.Asıl önemlisi bu mezarlık Türkiye’ye örnek bir mezarlık olmalıdır. Görenleri mutlu etmeli,içini ısındırmalıdır. Havuz ve çeşmelerle taçlandırılmalıdır. Bu mezarlık ta ışıklandırılmalı,ziyaretçilerin  nefeslenmesi için oturma gruplarıyla zenginleştirilmelidir. İlk bilgisayarlı  tesbit işlemleri bu mezarlıkta başlatılmalıdır. Hatta bu yeni mezarlığın bir bir gönder de düşünülmelidir. mezarlıklar şehirlerin  gülen yüzleri, ibret  alınacak mekanlarıdır.Mezarlıklarımızda  ebediyete intikal eden nice saygı değer insanımız var Her mezarlık aslında evlerimizin misafir odaları kadar  temiz,tertipli, göz kamaştırıcı olmalıdır. Hatta  okul öğrencileri  yılda en az bir kez öğretmenlerinin nezaretinde mezarlıkları ziyaret etmelidir. 

 

 

 
      ÇAĞIMIZIN    SORUNLARINDAN BİRİ DE MÜLTECİ  SORUNU                          
                                                     
                   
 
     20 Haziran günü dünyanın dört bir yanında,büyük bir olasılıkla içinde Türkiye’nin de bulunduğu çok sayıda ülkede “ Dünya Mülteci Günü” olarak kutlanacak. Birleşmiş Milletler(BM)’de bu sözcüğün tam karşılığı; vatandaşı olduğu ülkede veya sürekli yaşadığı yerde ırk,din,milliyet,bağlı olduğu sosyal ve siyasi grup nedeniyle zulüm göreceğinden korku duyan kişi olarak tanımlanır.
     İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi “ Herkes zulümden kaçmak amacıyla  bir başka ülkeye  sığınma  talebinde bulunma ve sığınmacı olarak kabul görme hakkına sahiptir” der.BM,yaklaşık 50 milyon insanı,hukuki açıdan ,zorunlu göç kurbanı olarak tanımlıyor. Genel kanının aksine,gelişmekte olan ülkeler sınırlı kaynaklarına rağmen daha fazla sayıda mülteciye evsahipliği yapmaktadır.
     Türkiye de zulümden kaçan milyonları barındırıyor. Bir başka ifadeyle ekmeğimizi,suyumuzu onlarla bölüşüyoruz. Türkiye’de sadece Suriyeliler değil, Afganlar, Iraklılar,İranlılar, Bangladeşliler,Çeçenler,Türkmenler,Özbekler,Tatarlar, Kırgızlar, Moğollar Afrika Kıtası’ndaki birçok ülkeden  insan var  .İnsanın içi acıyor. Allah kimseyi vatanından uzaklaştırmasın Bir insan durup dururken aziz vatanından nasıl kaçar? Doğup büyüdüğü toprakları nasıl terk eder? Ünlü şair, bugün mezarı Rusya’da olan Nazım Hikmet’in “ Memleketimi Seviyorum” başlıklı şiirini okuduğumda  içim bir hoş oldu. Hiç okuyanınız oldu mu?Bakın   neler diyor Nazım?
     “ Memleketimi seviyorum: Çınarlarında kolon vurdum,hapishanelerinde yattım.Hiçbir şey gideremez iç sıkıntımı,memleketimin şarkıları tütünü gibi/Memleketim: Bedrettin,Sinan,Yunus Emre ve Sakarya,Kurşun kubbeler ve fabrika bacaları,benim o kendinden bile gizleyerek,sarkık bıyıkları altından gülen halkımın eseridir/Memleketim. Memleketim ne kadar geniş:Dolaşmakla bitmez,tükenmez gibi geliyor insana.Edirne,İzmir,Ulukışla,Maraş,Trabzon, Erzurum.Erzurum Yaylası’nı  yalnız türkülerinden tanıyorum ve  güneye pamuk işleyenlere gitmek için,Toroslar’dan bir kere olsun geçmedim diye utanıyorum/Memleketim: develer,tren,Ford arabaları ve hasta eşekler,kavak,söğüt ve kırmızı  toprak.Memleketim. Çam ormanlarını,en tatlı suları ve dağbaşı göllerini seven alabalık ve onun yarım kiloluğu,pulsuz gümüş derisinde kızıltılarla, Bolu’nun Abant Gölü’nde yüzer/ Memleketim: Ankara Ovası’nda keçiler: Kumral,ipekli ,uzun kürklerin parıldaması,yağlı ağır fındığı Giresun’un.Al yanakları mis gibi kokan Amasya Elması,Zeytin,incir,kavun ve renk renk salkım salkım üzümler ve sonra kara saban ve sonra kara sığır ve sonra: ileri,güzel,iyi her şeyi,hayran bir çocuk sevinciyle kabule hazır. Çalışkan,namuslu,yiğit insanlarım. Yarı aç,yarı tok…/Sizce Nazım vatanını  gerçekten sevmiyor mu? Sevmeseydi ,bu şiiri yazar mıydı? Gurbetteki her Türk Türkiye’ye geldiği zaman  mutludur. Kimisi  aracından iner,yere çöker,aziz vatan toprağını öper. Kimisi  yerden aldığı bir avuç vatan toprağını cebine koyar.  Bugün , 4-5 milyon Suriyeli  malını,mülkünü,sevdiklerini arkada bırakıp boşuna mı Türkiye’ye sığındıTürkiye sığınmacılara kapılarını açmakla  Allah katında  yapılan sınavı kazanmıştır. Evet,ekonomik açıdan,sosyal açıdan  kayıplarımız var. Ne yapalım yani? Kapımıza dayanan bu insanları  almayalım da ölsünler mi,yaralansınlar mı?. Onlar da Allah’ın kulları . Onların da rızkını Allah veriyor ve bizi  vesile  kılıyor.. Hiçbir vicdana sahip kimse kapısına geleni kovmadığı gibi,hiçbir ülke de kapısına dayananları istisnalar dışında kovamaz. Biz asla  başta ,Yunanlılar olmak üzere,başka AB Ülkelerinin   mülteci konusunda aldıkları tavrı gösteremeyiz. Bu bize yakışmaz.  
Her ülke  karınca kararı mağdur insanlara elini uzatmalıdır.Nasıl Çinliler gibi  :” Herkese balık dağıtmak yerine onlara balık tutmalarını öğretme”  yoluna gidersek inanıyorum ki dünyada mülteci sorunu diye bir şey kalmaz. Bugün İslam Ülkeleleri insanlarının zekatları ve fitreleri bile  dünyada   mülteci sorunu için bir potansiyeldir. Önemli olan bu potansiyeli  usulüne uygun değerlendirmektir. 

 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları