NİCELERİ UNUTULDU
Bülent Alpagut
- 05062218413 ZAMAN İÇİNDE NİCELERİ UNUTULDU VE DAHA
NİCELERİ UNUTULACAK
Ben Tavşanlı’da,Tavşanlı benim içimde. Yıllarımı geçirdiğim,ekmeğini yediğim,suyunu içtiğim,havasını teneffüs ettiğim Tavşanlı’da o kadar çok renkli sima ile tanıştım ki,o kadar çoğunu tanıyorum ki bazen .”Yarabbi bana bildiklerimi unutturma” diyorum. Eğer tanıdıklarım hakkında bir şeyler söylememi isteseler “ Binbir Gece masalları” gibi ne biter,ne tükenir.
Bakın elimi Tavşanlı Dağarcığı’na sokup elime ilk gelen birkaç küçük kağıtı çekip çıkardım. KAĞITIN ÜZERİNDE “ Makaralar’ın Mehmet Efendi” yazılı. Bu zatı muhterem dört bisiklet tekeri üzerine monte edilmiş küçük aracıyle sokak sokak gezer Tavşanlılı bayanlara renk renek ipliklerin sarıldığı makaraları satardı. Bizim insanımız bir ismin yanına hemen bir başkasını yerleştirmede ustadır. Oldu mu Mehmet Efendi’nin adı “ Makaralar’ın Mehmet”? Mekanı Cennet olsun. Dört tekerlekli mini aracında yok yoktu. Yumağın her çeşiti,iğneden ipliğe her şeyi bulunurdu.
Karak Hasan ,Uzunçarşı’daki mütevazi işyerinde A’dan Z’ye her şeyi satardı. Beni asıl düşündüren örneğin bir gaz lambası camı istediğimde “ Oğlumuz,Yerli mi olsun, Avrupa mı?” şeklinde sormasıydı. Aslında ikisi de aynı camdı. Ama dedim ya bu işyerinde ölümden hariç her derde deva aradığınızı bulabilirdiniz. İnsanlar gibi dükkanları da ünlüydü. “ Karak Hasan’ın dükkanı” bunlardandı.
Uzunçarşı’da şimdiki Boyacılar’ın eczanesinin bulunduğu yerde rahmetli Ahmet Babir’in bugünkü marketlerin babası sayılabilir sebze ve meyva dükkanı vardı. Burada her şey,meyva ve sebze kaliteydi. Biraz pahalı olmasına karşın müşterisi vardı. Hiç unutmam Tunçbilek’te faaliyet gösteren Fransız Taviş Şirketi bile sebze ve meyvasını buradan alır götürürdü. Landrower marka ilk gelişmiş jeepleri bu firma Tavşanlı’ya getirmiş iş bitiminde Tavşanlı’dan ayrılırken bu jeepleri Tavşanlılılar satın almıştır.
Macar İsmail( Acar) Uzunçarşı’daki ayakkabı tamir dükkanında işe başlamadan önce öncelikle Cumhuriyet Gazetesi’ne bir göz atardı. Belki de zamanında en pahalı ayakabı tamir eden ustalardandı. Bir gün hiç unutmam bir köylü kardeşimizin ayakkabısına burun demiri çakmıştı. “ Borcumuz ustam?” diyen adama:” 10 kuruş” dediğinde köylü hemşehrim itiraz etmiş:” İsmeyila bu demiri satsan üç kuruş etmez” dediğinde o da.” Bak bi hemşehrim,demir 5 kuruş. öteki beş kuruş çakma ücreti” yanıtı vermişti. Yani herkesin bu burun demirini ayakkabının burnuna dört dörtlük yerleştiremediğini söylemeye getirmişti.
Naylon Ahmet te Uzunçarşı’nın vazgeçilmezlerindendi. Birkaç metre kare büyüklüğünde bu ayakkabı tamir dükkanına( Ekiz Sarrafiye yanında) gelenlerin sadece ikisi kendisine oturacak bir yer bulursa geri kalanlar ayakta kalırdı.Buranın müdavimleri arasında Tavşanlı’nın efsane öğretmenlerinden Rıza Kaynak Hoca da vardı. Bir gün ben de hocanın yanında bir yer bulup oturmuştum. Laf lafı açmıştı. Bana dönüp te: Bülent oğlumuz,bana küçük bir rakı al istediğin adamı sana dövdüreyim” demez mi? Hiç unutmadım. Ne demek istediğini,espriyi anlamıştım. Naylon Ahmet koyu bir Gençlikspor (Gençyurdu spor) sempatizanıydı. Ne zaman Gençlikspor’un bir maçı olsa daha maçın ilk 10 dakikası dolmamıştır, bakardık polisin kontrolünde stad dışına atılırdı. Çünkü hem hakeme hem de rakip takımın oyuncularına ağza gelmeyecek küfürleri sallardı. Mekanı cennet olsun.
Hantala( Celalettin Mercan) Gençlikspor’un unutulmazlarındandı.DDY Gar Müdür Yardımcısı öğrencim Yurdakul Mercan’ın rahmetli babası) topa aşık bir insandı. Nerede top koşturanlar görse o da aralarına karışırdı. Çocuklarla birlikte oynamayı severdi. Bir gün Ada Stadı7ndayız. Yan yana oturuyorduk. Bir ara hiç alakası yok bana” Oğlum,Yurdakul sana emanet hocam. Sen Onun hem öğretmeni hem babası sayılırsın” demiş ve 5-10 saniye sonra hafifçe ayağa kalkıp açık tribünün oturağından yere kaymış,kafasını betona vurmuş,beyin kanaması geçirmişti. Sonra vefat ettiğini duyduğumda çok üzülmüştüm. Bu nedenle Yurdakul Mercan O’nun bana emanetidir.
Camcı Yaşar,hem camcı hem de hayra koşturan bir Tavşanlılı’dır. Bir gün hiç unutmam bana o zaman Tavşanlı’da yaşayan ,fakat altına bez bağlananlar olduğunu,bu insanlara yardım edecek insanlar bulduğundan söz etmişti.Kızılbaş Niyazi sevgili arkadaşımdı. Bir çıkmazda dükkanı vardı. Önünde kalın bir defter olurdu. Merak bu ya,bu defterin alacak-verecek defteri olup olmadığını sorduğumda tebessüm etmiş.” Bülentciğim bu defter zekat defteri. Sağdan soldan zekat vermek isteyenler benden zekatlarını,uygun kişilere vermemi rica ediyorlar. Ben de bu görevi Allah rızası için yerine getiriyorum” dediğinde kalkıp yanaklarından öpmüştüm. Allah rahmetini üzerinden eksik etmesin.
Rahmetli Madan Mehmet,Tavşanlı Belediyesi emeklilerindendi. Bugünkü eski belediye binası( Belediye Müzesi ) altında mütevazi bir iş yeri vardı( burası ölümünden sonra ekmek satış yeri oldu) Masasının üzerinde içinde bozuk para dolu bir bardak dururdu. Kapıya gelen:” Allah rızası için” diyen herkese bu bardaktan birkaç kuruş alıp verirdi.Bana da ”Bülenti’m,bu verdiklerim sadaka sayılmaz,sadece dilenciyi kapıdan uzak tutar” yanıtı verirdi. Rahmetlinin işyerine her cumartesi günü Madan Hüseyin ve oğlu Madan Himmet(her ikisi de rahmetli) çiftlikten, köy yumurtası,kaymak,çiğ süt,keçi ve inek peyniri getirirdi. Rahmetli terzi Tarzan,Üftadeler’in Ali, rahmetli Makatlar’ın İbrahim Ergun,rahmetli İbrahim Başköy, rahmetli Ecevit Mehmet, rahmetli belediye zabıta memurları Nazım ve Ethem Çavuşlar ,TV tamircisi Ekrem, Testici Emin ve bendeniz aramızda taksim eder satın alırdık.
Moymullu Cemil Kalfa( Sarıfedai) nın Cumhuriyet Meydanı’na hakim bir yerde( Rahmetli Cezayerli İsmail’in eski dükkanı) işyeri vardı. Cuma günleri Tekke Camii’nde yer bulamayan başta rahmetli devlet sanatçımızdı ressam Abdullah Taktak eski merhum parlamenter eski bakanlardan Av. Hüseyin Cahit Erdemir eski belediye başkanlarından,eski parlamenter Hüsnü Ordu,Eski CHP İlçe başkanlarından iş insanı Ahmet Mutlu,Eski ANAP İlçe Başkanlarından İsmail Yaman, Eski CHP İlçe Başkanlarından emekli öğretmen Ahmet Erkmen ve birçok kişi Tekke Camii’nde yer buladığı zaman Cuma namazını Cemil Kalfa’nın işyerinde kılarlardı. Resmi bayramlar sona erdiğinde zamanın kaymakamları Cemil Kalfa’nın mütevazi iş yerine hep uğramışlar, Kalfa’nın çayını içmişlerdir. Gün olmuş Kalfa 50-60 çayın parasını cebinden ödemiştir. Bir milli bayram sonrasında zamanın kaymakamı sayın Bekir Sıtkı Hanlıoğlu’na, takılmış,” Sayın kaymakamım bundan sonra çaylarımızı belediye binasında içelim. Belediye,Kalfa’dan daha zengin” dediğimi bugün gibi anımsıyorum. Sağ olsun sözlerime tebessüm etmiş ,” Doğrusun,öyle yapalım Bülent Hoca’m” diyerek Cemil Kalfa’yı büyük bir yükten kurtarmıştı. Cemil Kalfa ilçe dışından gelenlerin de uğrak noktasıydı. Ne gariptir ki gelenler hep öğle vaktini tercih etmişlerdir. Çünkü bilirler ki Kalfa konukseverdir. Karınlarını da doyurur diye düşünmüş olabilirler. Cemil Kalfa gelenleri her defasında ya İnegöl Köftecisi İbrahim’e,ya lokantacı Halit rahmetliye götürmüştür. Pamuk eller cebe misali elleri hep cebinde olmuştur.” Helal olsun. Allah baha fazlasıyla verir”demiştir.Cemil Kalfa’nın işyerine halen belediye başkanımız sayın Mustafa Güler de sık sık uğrardı. Kısacası Cemil Kalfa’nın iş yeri Tavşanlı’da siyasetin tüm yüzlerini bir araya toplamıştır.Cemil Kalfa Tavşanlı’da benim gibi birkaç Anonim insandan biridir.
Tavşanlı’da bugün de eskisi gibi olmasa da cenaze çıkan evlere yemek götürme geleneği sürmektedir. Bu belki Pandemi nedeniyle aksamış olabilir. Ama bundan böyle de devam edecektir. Örneğin Moymullu Cemil Sarıfedai( Kalfa) yıllar yılı ne zaman bir cenaze zuhur etse Moymul’da o aileye mutlaka yemek gönderir. Bunu şimdi oğlu Ali Han Sarıfedai ve eşi de yapıyor. Tavşanlı’nın diğer mahallelerinde de böyle örnek aileler bulunuyor.