BİZİM TEMEL HÜCREMİZ
BİZİM TEMEL HÜCREMİZ

Bülent Alpagut
- 05062218413BÜYÜK YURTSEVER 1933 YILINDA MİLLİ EĞİTİM
BAKANIMIZDI ANDIMIZ’IN YAZARI DR. REŞİT GALİP
KÖYLÜMÜZ İÇİN” BİZİM TEMEL HÜCREMİZ” DEMİŞTİ
Köylümüz için önce Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün:” Köylü milletimizin Efendisidir” sözleri,akabinde de zamanın 1933’lerde Milli Eğitim Bakanımızdı,merhum Dr. Reşit Galip Bey’in:” Bizim Temel Hücremiz Köylüdür” sözleri geldi. Evet gerçek kesinlikle kapatılamaz,üzeri örtülemez. Her iki anlamlı söz köylümüz için altından değerlidir.
Ama Cumhuriyet’in ilanından bu güne maalesef köylerimizin sayısı azaldığı gibi,köylü yurttaşlarımızın da sayısı bir o kadar azalmıştır. Köylü yurttaşlar zaman içinde köylerini terk ederek,beldelere,şehirlere ve büyükşehirlere yerleşmişlerdir. Bugün itibariyle son verileri bilmiyorum ama 2012 yılında Büyükşehir Yasası kabul edilmeden önce Köy+Belde sayımız 36 bindi. Köylerde ikamet edenlerin sayısı ise 17 milyon200 bin kadardı. Ne zaman yasa kabul edildi,bunun doğal sonucu olarak Köy+Belde sayısı birden 8 bin 600’e iniverdi. Köylerimizin nüfusu da 6 milyon 634’e düştü. Yani hem Ulu Önderimizin övgüsüne mazhar olan,hem de zamanın Milli Eğitim Bakanı’nın aynı şekilde övgüsünü kazanan köylümüz bugün artık 86 milyonun neredeyse 13’te birine düşmüş durumdadır.
Bir yerde merhum zamanın Mill Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip’in Türk Köylüsü için söylediklerine ulaştım. O,Türk Köylüsü için aynen şunları ifade etmiş.” Organlar hücrelerden oluyor(oluşuyor). Bizim temel hücremiz köylüdür!...Kurtuluş Savaşı için köylerde Milli Mücadele’nin propagandasını yapan,Anadolu’nun kurtarılabilmesi ,milli birliğin sağlanması için temel sorunun köylüyü eğitmek,O’na hizmet götürmek olduğunu savunmuştu. Kütahya ‘da da bir süre çalışmalarını sürdüren bu güzel insan gönüllü olarak ta Balkan Savaşı’na ve 1. Dünya Savaşı’na katılmıştı. Okullarda uzun yıllar okutulan,benim de öğretmenliğim süresince yaklaşık 33 yıl öğrencilerime her sabah söylettiğim ANDIMIZ” bu müstesna insan tarafından yazılmıştır. Belki birçok kişi yıllar içinde her gün okul avlularından,dersliklerinden,bahçelerinden etrafa yayılan,tıpkı harman öncesinde harmanyerinin özlemini çeken başak tanelerinin ılgıt ılgıt esen rüzgarda çıkardığı Kır ninnilerini anımsatan bu “ Andımız” ın merhum Dr. Galip tarafından kaleme alındığından bugün de haberdar değildir. Bir Cumhuriyet Öğretmeni olarak bugün de hala düşünürüm;” ANDIMIZ,her okunduğunda yürükleri titreten,içimizi sıcacık kaplayan,bizi gururlandıran bugün neden artık okutulmaz olmuştur? Bu konuda Yüksek Mahkememiz Danıştay’ın dahi olumlu bir kararı da vardır.
Ben bir öğretmen olarak çok mutluyum; çünkü meslek hayatımda 12 öğretim yılım köylerimizde geçti. Köy çocuklarını okuttum. Bir kısmı çiftçi,işçi,esnaf,bir kısmı okuyup öğretmen,astsubay,başk dallarda memur oldular. Türk Köylüsü ile bir arada oldum. Bugün de köy öğretmeni olarak görev yaptığım yerlerde hayatta olanlar beni anımsar. Bu da bana ayrı bir mutluluk veriyor.
Gerçekten Köylü milletin efendisidir. Köylüye götürülen hizmet ibadetle eş değerdedir. Elimizin altında kalan bir avuç köylümüz bugün bile elinden yeterince tutulduğunda ne harikalar yarattığını herkes görecektir. Hayvancılığımız,her çeşit ürünün nasıl artacaktır görecektir. Köylümüz sadece şu haliyle siyasette ağırlığını koyamaz durumdadır. Eskiden siyaseti köylümüz şekillendirirdi. Bir siyasi partinin iktidar olup olmaması köylümüze bağlıydı. Hele hele seçimler öncesinde mütevazi evlerinin ,kahvelerinin,sokaktaki eğleşme yerlerinin vazgeçilmezi köylülerimiz ellerinin parmaklarını ayaklarının başparmağına götürdüğünde kesin karar veren durumunda olurdu. Gerçekten de öyle olurdu; Köylümüz neye,neyi işaret ediyorsa o oluyordu. Siyasetin kazanı köylerimizde kaynardı. Bugün büyükşehirlerimizde,büyükşehirlerimize bağlı illerde,ilçelerde,beldelerde köylümüz yaşıyor. Terkettikleri baba,anne evleri boynu bükük geride kalmış durumda. Siyaset artık kademe kademe,beldelerde,şehirlerde,büyükşehirlerde olgunlaşıyor. Dananın kuyruğu buralarda kopuyor. Türk Siyaseti ‘ne şekil veren köylü artık o eski köylü değil. Çünkü o köylüler bugün beldelerin,şehirlerin,büyükşehirlerin sakini oldular.
Beni en çok üzen bir husus; hala köylü-şehirli ayırımının yapılmasıdır. Bir köylü belediye başkanı,bir il genel meclisi üyesi,bir belediye meclisi üyesi,bir muhtar şehirli tarafından bir türlü kabul edilemiyor. Hele hele mazallah bir siyasi partinin ilçe başkanı köylü olsun bu daha da sıkıntı yaratıyor. Merhum değerli abim,bir zamanlar GLİ Müessesesi İdare Amirlerindendi Azmi Sirel küçük ofisinin önünden geçtiğimde bana bugün kimlerin öldüğünü sorardı. Ben de şu köyden bu,bu köyden şu on kadar hemşehrimiz var. “ dediğimde bana.” Sen şehirden kaç kişi var onu bana söyle”der beni güldürürdü. Ben de merhuma .”Azmi Abi köylüleri saymayalım mı?” diye bu kez O’nu tebessüm ettirirdim.
Bugün daha yeni öğrendim; Türkiye’de kadın 124 muhtarımız varmış. Bunların içinde mutlaka köy muhtarları da vardır. Ama Kadın; belediye başkanı,belediye meclisi üyesi,il genel meclisi üyesi,muhtar ,İhtiyar Meclisi üyesi olmasın mı?1389 belediye başkanımız var. Kaçı kadın? Ama birçok kişiye göre kadının yeri yok. Kocaman bir yalan!. “ Kadın işyerinde, evde;kadın yol kenarında çukurda; kadın dağ başında denizde,gölde,kadın; cezaevinde ,kadın; spor sahalarında, Adliyede,askerde,araç başında vb yerlerde. Kadın; kahve köşelerinde gamsız erkeklerinin yapması gerekenleri yapan .Yaşamlarının değil,hikayelerinin kahramanları değil mi?” Kadının erkekle eşit olduğunu kabul ettirmeden bir yere kolay kolay varamayacaktır. İşte bir yerel seçim daha yapıyoruz. Göreceksiniz kadınlar yine bir avuç kalacaktır.