02 Mayıs 2020 - Cumartesi

HAMİT BÜLBÜL’ÜN ANISINA

Yazar - Bülent Alpagut
Okuma Süresi: 9 dk.
1940 okunma
Bülent Alpagut

Bülent Alpagut

- 05062218413
Google News

 

    TAVŞANLILI  REİSÜLHATTATİN  
HAMİT  BÜLBÜL’ÜN  ANISINA 
             Bugünlerde  birçok kişinin unutulmaya başladığı,anılmaz olduğu günlerdeyiz.Çünkü herkes kendi derdine düştü. Bir virüs tüm dünyada gündemi değiştirdi. Bizim ülkemizde de aynı şey yaşanıyor. Bakın futboldan,voleybolden,basketbolden,güreşten,bokstan,atletizmden,siyasetçilerden,teröristlerle yaptığımız mücadelelerden,pahalılıktan,turizmden vb den tık yok. İnsanlar Koronavirüsle kalkıp,onunla yatıyorlar. İnsanların çoğunun cadde ve sokaklara,meydanlara çıkası gelmiyor. Herkes birbirinden çekiniyor ve korkar durumda. Komşu komşunun kapısını çalmıyor. Telefonla hatır sormalar bile kalmadı.Sanki küçük kıyamet kopmuş 
                           Bu kargaşa arasında aklıma rahmetli Tavşanlılı hemşehrimiz  reisülhattatin  Hamit Bülbül geldi. Rahmetli Kuruçay Caddesine çıkan Şirin Sokak’ta evinde son günlerini yaşıyordu. Ziyaretine gitmiştim. Yengem  rahmetli Halime Hanım kapıda  karşılamış, beni rahmetli eşi Bülbül’ün  bütün gününü geçirdiği odasına götürmüştü.Odaya girdiğimde  yengeme elimle yavaşça susmasını işaret ederek yanına yaklaştığımda .Oturduğu odanın sokağa bakan penceresinin önündeydi.   Beni görünce bir çocuk gibi sevinmişti. Kucaklaşmış,birbirimize sarılmıştık. Beni her zaman  vefalı bir dost olarak  bilirdi.  “ Ne yapıyorsun Hamit Abi?” dediğimde hiç unutmam.” Oğlumuz,evin önünde bir kum yığını var. Bu  yığının üzerinde de birkaç sokak köpeği  al takke ver külah birbirleriyle  oynaşıyorlar. Onları izliyorum” demişti.Eskiler çok güzel söylemişler .Düşenin dostu  da,hasta olanın arayanı da olmuyor. Sakın ola elden ayaktan düşmeyin.Bu gerçeğe herkes hazırlıklı olmalıdır. Bir ararlar,iki ararlar bakarsın kimse gelmez olur.  
     Rahmetli Hamit Bülbül 13 Mart 1994 tarihinde vefat etti. O günden itibaren de  Tavşanlı  da , Hat Sanatı da önemli bir  ustasını kaybetti.  İslam aleminde,Arap Alfabesi’yle güzel yazı yazma  sanatı ve bu şekilde  yazılmış yazı (XV-XX) yüzyıllar arasında  çok üstün bir Türk Sanatı  olarak gelişmiştir. Bunlar arasında “ Hatt-ı reyhani,Hatt-ı sülüs, Hatt-ı talik Hatt-ı  kufi” önemlidir. Rahmetli Hamit Bülbül Tavşanlı’da Türk hat ve tezhibinin son üstadıdır. ,(Hüsn-i hat),İslam yazılarını  estetik ölçülere bağlı kalarak  güzel bir şekilde yazma sanatıdır. O benim gözümde bir( Hat-şinas) yani,yazı sanatından anlayan kimseydi ve işinin tartışılmaz uzmanıydı. .( Hatt-ı  zerendut) yani, altın tozu ile  yaldızlanmış yazıları yoktu. Çünkü mütevazi bir yaşamı vardı. Varlıklı değildi.( Hatt-ı şikeste)leri , yani, Acem yazısı şeklinde eserleri.olmadı. Ben birkaç kez rahmetlinin bireysel sergilerini gezme, eserlerini görme fırsatı bulabilenlerdenim..Karma sergilere hiç katılmamıştır.  Hatt-ı dest,yani el yazıları şahaneydi. Öğretmen kimliğimi bir kez kendisine yazdırmıştım. Nerede olduğunu bir bilsem. Aramam gerek. Bir kez de bir taktir belgesini kendisine  yazdırarak muhatabına  verdiğimde ,belgeyi sunduğum zat, bana:”Hocam, ne kadar güzel bir yazın var” dediğinde utanmış ve yazının bana ait olmadığını, rahmetli Hattat, Hamit Bülbül’e yazdırdığımı itiraf etmek zorunda kalmıştım.Yirmi yıl Atatürk İlkokulu( Bugün  ilköğretim okulu)’nda sınıf öğretmenliği yaptım.  Bir yıldı , mezun olan öğrencilerimin adlarını karnelerine rahmetli Hamit  Bülbül  yazmıştı.Rahmetli Hamit Bülbül bir ara Tavşanlı’nın  simgesini bile çizmişti. Bugünkü Tavşanlı Belediyesi  amblemi rahmetlinin eseridir.  
       Hattatlık,güzel el yazısı sanatıdır. Türk tarihinde bu yazı sanatının çok önemli bir yeri vardır. Doğu milletlerine özgü süsleme sanatları içinde de aynı önemli yeri muhafaza eden Arap yazısı, Türk Sanatçıları tarafından geliştirilmiş,en yüksek derecesine ulaştırılmış, başlı başına bir sanat haline getirilmesinde Türkler’in rolü büyük olmuştur.Gerek Arap Hattatları,gerekse İranlı Hattatlar,yazı kompozisyonu içine herhangi bir süsleme unsuru eklemeyi hoş görmüşler,bundan dolayı yazı kompozisyonunda  aksayan kısımları başka bir motifle  doldurarak güçlendirmişlerdir. Yazıyı başlı başına  bir sanat kabul eden Türkler,bu kolaylığa gitmemişler,harflerin kendi ahengi içinde sade güzelliğini  arayıp bulmuşlardır. Gerçekten Türkler’in bu estetik anlayışı  öteki sanat kollarında da  aynı  şekilde  etkisini göstermiştir. Türk Hattatları’nın  sanat anlayışıyla  bugünkü  nonfigüratif resim anlayışı arasında çok büyük bir yakınlık vardır. Bu yazıları  bilmeyen anlamayan yabancı sanatçılar,eserler karşısında istemeden bir heyecana kapılmakta,hayretlerini  dile getirmektedirler.Doğal olarak,modern resim anlayışında eski yazının önemli etkisini  kabul etmek zorundayız.
        İslamiyetin doğuşunda  Araplar’ın kullandığı Kufi  yazısı ihtiyaca cevap veremediğinden İbn-i Mukle (nesih) yazısını,İbn-i Bevvap ta (sülüs) yazısını  bulmuşlardır. Bu iki hattattan sonra gelen,aslen Türk olduğu  halde Araplar’ın en büyük hattatı olarak tanıtılan Yakut-u Müstasami altı çeşit yazının kurallarını tesbit etmiştir. Bu hattatın öğrencisi olan Abdullah Sayrafi ile O’ nun öğrencisi olan  Hayrettin Mev’aşi Türkler’in en büyük hattatı olan Şeyh Hamdullah’a  öğretmenlik etmiştir. Türk Medeniyeti,İslam Medeniyeti ile birleşince  bu medeniyetin bütün sanat kollarında  olduğu gibi  süsleme sanatlarında ,hele hele yazıda ,büyük bir olgunlukla ,incelikle yapmış oldu.Türk Sanatçıları ,Müslüman Devletlerin  ortaklama malı  olan yazıya  bu olgunluğu verirken yeni bir çeşitlemeye gidiyor,bir çığır açıyordu.Bu yazı, milli bir sanat haline getiriliyordu. Böylece Arap yazısı  Türk’ün elinde ,zamanla  yazı karakterine  daha uygun daha sade  bir  şekil almıştır. 
               Rahmetli Tavşanlılı Hat Sanatının usta ismi  Hamit Bülbül, Ahmet Karahisari’nin büyük bir üstat olduğunu söylerdi. Süleymaniye Camii’nin  yazılarının  bu zat  tarafından yazıldığını,  bu zatın ,ayrıca Hırka-i saadet için   bir de Kur’an yazdığını,bu Kur’an’ın da  Topkapı Sarayı’nda olduğunu  O’ndan öğrenmiştim. .  Rahmetli Hamit Bülbül’ün en büyük arzusu İstanbul’daki Topkapı Sarayı’nı görmekti. Gidebildi mi, gezebildi mi bilmiyorum. . Hemşehrimiz rahmetli ,Reisülhattatin Bülbül, En büyük hattatlarımızdan  Şeyh Hamdullah’ı idol olarak kabul ederdi. Neden? Çünkü 47 Kur’an,bin kadar En’am ve dua  kitabı yazmış bu kişinin bir de sporcu yönü vardı. İstanbul Boğazı’nı  yüzerek geçmiş,ok atma yarışmalarında zamanın padişahının önünde birincilik almış bir insandı.Rahmetli Bülbül’ün sempati duydukları arasında  Hafız Osman da vardır. Çünkü kendisi “ Hafız Osman” Hattının kurucusudur. Mustafa Rakım Efendi ise ,Hafız Osman’dan sonra  yetişmiştir.Kendisi, büyük hacimde yazı yazmanın mucidi olarak bilinir.  Mahmut Celalettin  de ünlü hattatlarımızdandır. Sayısız çeşme,sebil,pınar ve binaları  yazılarla donatmıştır.İstanbul’un Fethi’nden sonra cami haline getirilen  Ayasofya  Kilisesi’nin içindeki  büyük yazıları hattat Kazasker Mustafa İzzet Efendi yazmıştır.Şefik Bey de Bursa’da  Ulucami’nin  duvarlarındaki yazıları yazmıştır. 
                Rahmetli Tavşanlılı Hattat Hamit Bülbül  bu sanatı kendisine Allah’ın bir lütfu olarak  kabul ederdi. Hocasının hiç olmadığını söylerdi. Ders aldığı hocası olmadığı için de eserlerinin altına çekinmeden.” Hamit Bülbül”yazar ve imzalardı.Hocası olmadığı için de  kimseden icazet almasına zaten gerek yoktu. Çünkü bir Hattat,törelere göre hocasından icazet almadan eserlerinin altını imzalayamazmış. Kur’an Mekke’de inmiş,Mısır’da okunmuş ve İstanbul’da yazılmıştır. Ama rahmetli  Hamit Bülbül  eserlerini hep  Tavşanlı’da  yazmış,çizmiştir. Keşke rahmetli Tavşanlılı  yağlı boya ressamımız,Devlet Sanatçısı Abdullah Taktak gibi öğrencileri olabilseydi. Çırakları,kalfaları  olsaydı ne güzel olurdu.  
              Gönlüm ister ki birileri çıkıp rahmetli hattat Hamit Bülbül’ün eserlerini gelecek kuşaklara emanet amacıyle harekete geçse . Belki bugün aile bireylerinde üç beşi kalmıştır. Başkalarında da verdikleri bulunabilir. Çünkü iyi biliyorum çok cömertti. Hep eserlerini  ona buna vermiştir. Arasam benim de evraklarım arasında birkaçı vardır.   . Mekanın Cennet olsun Hamit  Abi , Sağlığında senin kıymetini bilemedik.Bu da bizim ayıbımızdır.  Bizi affet. …          
#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları