02 Temmuz 2022 - Cumartesi

Neler kutladık ?

Yazar - Bülent Alpagut
Okuma Süresi: 13 dk.
483 okunma
Bülent Alpagut

Bülent Alpagut

- 05062218413
Google News

  21   MAYIS  DÜNYA  SÜT   GÜNÜ  OLARAK
                            KUTLANDI    
 
    21 Mayıs günü  tüm dünyada “Süt günü “ olarak kutlandı. Bu gün beni bir hayli gerilere götürdü. 1962-1972 yılları arasında ilçeye bağlı Derecik Köyü( merkeze 6 km uzaklıkta) İlkokulunda müdür yetkili öğretmendim.  100’den biraz eksik öğrencim vardı. Bu öğrenciler” Birleştirilmiş Sınıf öğrencileri) idi.  ilk yıllarda  okulun tabiri caizse  hem müdürü,hem öğretmeni, hem  hizmetlisi ,hem de beslenme  görevlisiydim.   Müdür yetkili olduğum için öğretmenlerden  birkaç lira fazla alıyordum.Müdür odasında  bulunması gerekenler vardı. İki derslik vardı ama  tek olduğum için diğer dersliği başka amaçlar için değerlendiriyordum. Bir dersliğe de 5 sınıfın öğrencisini dolduruyordum. O yıllarda okullarda beslenme eğitimi de veriliyordu. Bu nedenle kap-kacak,bardak,süt kazanı,kepçe vb’larını  koymak için bir küçük oda vardı.Bu oda lojmanımın bir odasıydı. Bir oda zaten benim için yeterliydi.  Öğrencilerime ,beslenme eğitimi verirken önce evlerinden getirdikleri ekmek dilimlerine Amerikan tereyağını bizzat sürüyordum. Sonra da bazı öğrencilerimle birlikte   yine Amerikan süttozu’ndan ürettiğimiz sütü  dağıtıyorduk.  O yıllarda(1962-1972 yılları arasında) Beslenme Müfettişleri,görevlileri de sık sık okula uğrar,çalışmaları izlerlerdi..Süttozundan süt üretmesini iyi öğrenmiştim.  Ama öğrencilerimin ürettiğim sütten pek hoşlanmadıklarının farkındaydım .Samimiyetle,bana  bu sütü içmeyeceklerini belirtenleri hoş karşılar,sütü   okul bahçesinin  uygun bir yerine dökebileceklerini söylerdim.Bir ara köyde bu süttozunun domuz sütünden üretildiği şayiası  çıkmasın mı? Bu şayia içenleri de içmez hale getirmişti.Eh! haklı da sayılmazlardı?  Çünkü mis gibi koyun,keçi,inek,manda sütüne alışmış çocuklara kolay kolay süttozundan üretilen sütü içiremezsiniz. 
     Gün geldi,öğrencilerimin  bu süttozundan üretilen süte itirazları  arttı. Aile baskısı da vardı. Bir şeyler yapmam gerekti. Satsan satamazsın, birilerine versen veremezsin.  En doğrusu uygun bir mahalle dökmekti. Ama  bunu peyderpey yapmak gerekiyordu. Dikkat çekmemek  önemliydi.   Okulun biraz ilerisinde bir kuru dere yatağı vardı.Bu dere yatağı kış aylarında  küçük bir dereye dönüşürdü. Yaz aylarında kururdu.   Süttozlarını buraya dökmem en güzeliydi. Ama ne oldu? Bu kuru dere yatağına dökülen süttozlarını yiyen köpeklerin   ağzı burnu bembeyaz oluyordu.  Hele hele bir  yetkili görse neler olurdu?.Aklıma gelen başıma geldi. Bir gün  teftiş geçiriyordum.Merhum,hemşehrimiz  Tepecikli  Ali Doğansoy teftişe gelmesin mi? Okul çevresinde dolaşan sokak köpeklerinin  ağızlarının burunlarının bembeyaz oluşu onun da dikkatini çekmiş olmalı bana:” Bülent Bey, bu ne hal?” demesin mi? Ben aslında iyi bir  senarist sayılırım. Bu soruyu ustaca ve akıllıca yanıtlamam gerekiyordu. Kendisine,anında,  yakında  bir un değirmeni olduğunu,bu sokak hayvanlarının bu değirmeni yakınlarında dolaştıklarını,büyük bir olasılıkla bu değirmen  dışında atılan kepek ve un artıklarını yedikleri için  ağız ve burunlarının  beyaz olduğunu söylemiştim.Yemiş miydi? Bilmiyorum. Ama  üstüne gitmemişti. 
      Biz  sütü seven bir aileydik. Merhum babam,vefat ettiği, 1981 yılı Aralık ayının başına  kadar sürekli geceleri yatmadan bir bardak süt içmiştir.   Merhum annem bizlere sık sık muhallebi,sütlaç yapardı.  Merhum babamın sürekli süt aldığı yerler olurdu. Son yıllarda kaybettiğimiz  merhum arkadaşım Üftadedeler’in Doğan’ın  beslediği  ineklerin  sütünü aldık. Bu sütü bizzat merhum babam giderek kendi alır getirirdi.  Hasmiller’e , Bulgurlar’a, Keçiler’e, Curamanlar’a, Göcenler’e komşuyken  sütümüzü sürekli   komşumuz  Saraçlar’ın Seniye yenge’den alırdık. Mis gibi koyun sütüydü. Merhum babam avukat olduğu için müvekkillerinden  de  zaman içinde süt almıştır. 
           Tavşanlı Halkı  uzun yıllar Moymul Ovası ve Karakova’nın doğal  çayırlarında beslenen büyükbaşların sütleriyle   beslenmiştir. Hele hele Moymullu bayanlar , kaliteli inek ve manda  sütünden ürettikleri nefis süzme yoğurtlarını pazarlamışlar,ev ekonomilerine katkı vermişlerdir. Bugün ilçeye bağlı Tepecik Beldesi’nde  sayın Cumhurbaşkanımızın da  ifade ettikleri manda sütü  üretilmekte,hatta bu sütten kaymak,yoğurt,peynir dışında MANDO Adlı dondurma da yapılmaktadır. Tavşanlı’da halen   Türkiye’nin en gelişmiş,modern,AB Standartlarında   iş insanı Süleyman Yılmaz’a ait  tesislerde büyük miktarda süt üretimi gerçekleştirilmektedir. Bu tesiste,elektrik üretimi yapılmakta,hayvan dışkıları  organik gübreye dönüştürülmektedir. 
             Tavşanlı Halkı manda sütünden üretilen karbeyazı topak manda tereyağlarını çok sever. Kilosu 200 liraya kadar alıcı bulan bu tereyağı her yerde kullanılır. Kaymak konusunda kimse Tepecik Beldesi  üreticilerinin eline su dökemez. Aslında Tavşanlı,zengin bitki  topluluğuna sahip bir ilçedir. Hayvancılığın gelecek yıllarda daha da yaygınlaşmasına muhakkak nazarıyla bakılmaktadır.Doğal mera olan alanların ise titizlikle korunmasına dikkat edilmektedir. Birçok yetkilinin.”Tavşanlı isterse  Kütahya’nın  süt ürünleri  için  büyük bir potansiyel oluşturmaktadır. “ sözleri doğrudur. Eğer keçi ırkı bugüne kadar korunabilseydi Kılkeçisi ,  yanlış bir görüşle,”orman düşmanı , hain,zararlı” olarak  ilan edilmeseydi, infazı cihetine gidilmeseydi ,Keçi sütü bile Tavşanlı için büyük bir gelir kapısı olabilirdi. 
             İlgili birimlerimizin süt üretimi konusunda  daha aktif olmaları halinde Tavşanlı bir süt merkezi de olabilecektir. Komşu Emet İlçesi’nde  faaliyete geçtiğini tahmin ettiğim keçi sütünden peynir üretim tesisleri ise şimdiden bütün dikkatleri üzerinde toplamıştır. Bana kalırsa  göçer kardeşlerimiz Yörükler’in tekrar kılkeçisi  beslemelerine zemin hazırlanmalı,  özendirilmelidir. 
              Türkiye’de süt üretenler teşvik edilmeli,ödüllendırilmeli ,desteklenmelidir. Uzmanlar anne sütüyle beslenen bebeklerin daha sağlıklı ve daha mutlu olduğunu söylüyor. İlerleyen yaşlarda  da süt ve süt ürünlerini doğru  biçimde kullanan kişilerin daha sağlıklı  yaşadıklarını  da ekliyorlar.Yaşamımızdan sütü kesinlikle  eksik etmemeliyiz.  

 5  HAZİRAN  “DÜNYA ÇEVRE  GÜNÜ” OLARAK                                                                             KUTLANDI 

     Çevre Günü denilince  aklıma  Uzayda Dünya’dan başka yaşanabilir bir gezegen olmadığını  düşünürüm.Dolayısıyle bizim de yaşamak için Dünya’dan başka  seçeneğimiz olmadığı  gerçeğiyle yüz yüze  kalırım. Peki bize  halk tabiriyle kız oğlan kız(bakire) olarak  sunulan  Dünya’yı  ne duruma getirdiğimizin farkında mıyız?  Yüce Yaradan bu Dünya’yı  kısa sürede yarattı. Önce suyu ve havayı,sonra bitkileri daha sonra da  börtü-böcek,karada,havada,suda yaşayan  canlıları,daha sonra  da insanı yarattı. İnsanlara ve hayvanlara   pırıl pırıl bir Dünya  emanet etti. Sayısını sadece Allah’ın bildiği yıllar içinde   insanoğlu bakın  Dünya’yı  ne hale getirdi?  İnsanların aklı yeni başına gelmiş olmalı; Birkaç yıldır Haziran Ayı’nın bir gününü” Dünya Çevre Günü” olarak kutluyor. 
     Çok uzaklara gitmeye gerek yok; Birkaç yıl önce, 20.01. 2020  tarihinde kaybettiğimiz büyük ağaçsever,botanikçi,ağaç müzesi sahibi,Erozyon Dede  Hayrettin Karaca’yı , bu değerli insanı,cennetmekan Karaca’yı ,  Tavşanlı’nın Fahri Hemşehrisi yapan ,Tavşanlı’nın Tema Gönüllü Temsilcisi, Dünya Dendroloji Derneği Üyesi,merhum Belediye başkanlarımızdan  11 Haziran 2012 tarihinde yitirdiğimiz  Fevzi Coşgun’u, Ağaçların Piri olarak kabul edilen merhum  Veysel Karani’yi, “ Yaş kesenin başını keserim” diyen Yeşil dostu ,Tabiat aşığı,  Fatih Sultan Mehmet Han’ı, ülkemiz ormanlarını canla başla koruyan  Orman Köylüleri’ni, orman yangınlarına göğsünü siper eden,gerektiğinde şehit ve gazi olan   Orman Teşkilatımızın vefakar,cefakar güzel insanlarını,Orman yangınlarına müdahale eden  yangın söndürme  uçaklarının ve helikopterlerinin  pilotlarını,yangın söndürme  örgütlerimizin fedakar  çalışanlarını  düşünmeden edemedim. 
             Çevre ;Bir şeyin etrafını  sınırlayan kapalı çizgidir. Yakın olan yerler,etraf,civar,yakında yaşayan kimseler,muhit, alem,canlıların içinde yaşadıkları tabii ortamdır. Çevre,insan faaliyetleri(hayvan faaliyetleri de bir nebze etkilidir), sonunda tabii(doğal) dengeyi bozar. Alışılmış,kullanım şekillerinin terk edilmesi de  aynı  şeydir.
             Bugün,dünyamızda  çevre bilimiyle  uğraşan  çevre kirlenmesinin  sebeplerini ve çözümlerini  araştıran  kimselere, ekolojistlere   çevre bilimci diyoruz. Canlıların içinde bulunduğu  toprak, su ve hava gibi tabii çevre birleşenlerinin  insan faaliyetleri sonucu  değişimini ve değişen  bu birleşenlerin tabii (doğal) haline  döndürülmesi metotlarını  inceleyen bilim dalı ise  ekolojidir. Bugün ülkemizde TEMA  tek başına  büyük bir görev ifa etmektedir. Binlerce TEMA Gönüllüsü  ülkemiz için  bulunmaz bir  fırsattır. Çevre dostu   dostlarım,Tavşanlı  Tema Gönüllüsü  Adnan Yazıcı’ya,değerli meslektaşım İngilizce öğretmeni Şevki Eser’e özellikle   teşekkür ediyorum. 
             Tavşanlı’da  çevreci   olarak bilinen,bu işi amatörce ifa edenler de var. Bunların bir bölümü bugün hayatta değiller. Örneğin; Atatürk İlkokulu’nun değerli müdürlerinden merhum  Veli Korkmaz, Üç Eylül İlkokulu’nun değerli müdürlerinden merhum Abdullah  Avcı , bunlardandı. Merhum öğretmen Yücel Uğurlu,teftişe gelen ilköğretim müfettişine Arslanbey İlkokulu Bahçesi’ni gezdirirken ağaçlar hakkında  öyle şeyler söylemişti ki,ilköğretim müfettişi kendisine :”Hocam senden iyi bir orman mühendisi,bir ziraatçı olurdu” demişti .Rahmetli bunu her zaman anlatırdı ve tebessüm ederdim. Bu meslektaşlarımın  hepsi ,  çevre meseleleriyle  uğraşmıştı. Tabii (doğal) çevrenin ,en azından okullarının etrafındaki alanların  yeşillenmesinde etkili olmuşlardı.  Halen Tavşanlı Belediye Başkanı  Şehir Planlamacısı Mustafa Güler de   Ada Mesireliği’nde  örnek çalışmalara imza atmıştır. Merhum Tunçbilek Beldesi Belediye Başkanı  Mutahhar Temel,Çukurköy Beldesi Belediye Başkanı Nazmi Sarı da çevreci başkanlardı. 
              Tavşanlı Halkı’nın,özellikle piknik alanlarında  en azından bir söğüt dalini kırıp,toprakla buluşturması bile   taktirle karşılanacak bir davranıştır.  Merhum Tavşanlı Belediye Başkanlarından Tema Gönüllü Temsilcisi, Dünya Dendroloji Derneği üyesi  Fevzi Coşgun,piknik alanlarına  zamanında” Nasıl bulduysan öyle bırak”levhaları astıran başkandır. Bu şekilde piknik alanlarına gelip gidenlere  kibarca  uyarıda bulunurdu. Piknikçiler kırda bayırda,ormanda,koruda  eğlenirken farkında olmadan çevreye zarar da verirler.  Ben birçok piknikçinin yiyip içtikten sonra  piknik alanından ayrılırken yaktığı ateşi söndürmediğini, oturup kalktığı yerlerin yakınlarına  bulaşık sularını döktüklerini,hatta   def-i ihtiyaç ettiklerini iyi bilirim. Üstüne üstlük pislettikleri alanlarda  seccade yayıp namaz kılanları da birçok kez görenlerdenim.  Bugün çevrede şöyle bir dolaşın; neler neler göreceksiniz? Nelerle karşılaşacaksınız?  Bugün yakın ve uzak çevrelerde sayısız naylon poşet,torba ,oraya buraya atılmış içecek ve içki şişeleri   görmek her zaman mümkündür. Bir zamanlar Tavşanlı’nın mutena  köşelerinden Göbel Kaplıcaları’nda TV Aktarıcı İstasyonu civarında  piknikteyken,zamanın sayın kaymakamlarından Cevdet Ekmekçi’nin, zamanın Emniyet Müdürlerinden  Ömer  Çoban’ın   çevre temizliği yaptığını asla unutmadım.Kendilerinden  utanmış ve çok sıkılmıştım. 
                İnsan yemek yediği,Allah’ın nimetlerini  tükettiği  sofrayı kirletir mi?  Çevre de bizim  soframızdır. Misafir odamızdır. kabul salonumuzdur. Çevrecilere selam ve sevgilerimi  sunuyorum. Burhaniye-Ören de  küçük bir yolcu motoruyla Akçay’a giderken bir yabancı  turistin çocuğu ile  kabak çekirdeği  yedikten sonra yemiş  kabuklarını başka bir kağıda koyup,çantalarına aldıklarını hiç unutmadım. Denize atabilirlerdi. Çevre bilincini oluşturmak zorundayız. Bu konuda herkes üzerine düşeni yapmak zorundadır. Yoksa  bize  sunulan bu güzel Dünya’yı çöplüğe dönüştürürüz.Buna da hakkımız yok. Çünkü inanıyorum ki çevre bu yapılanları kesinlikle affetmeyecek ve bir gün gelecek yüzümüze bir şekilde tükürecektir.    
 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları