ABRAHAM LİNCOLN ‘UN YAZDIĞI MEŞHUR MEKTUP
ABRAHAM LİNCOLN ‘UN YAZDIĞI MEŞHUR MEKTUP
Bülent Alpagut
- 05062218413 YENİ ÖĞRETİM YILI BAŞLAMADAN ABRAHAM LİNCOLN ‘UN
OĞLU’NUN ÖĞRETMENİNE YAZDIĞI MEŞHUR MEKTUP
Tarih kitapları,ekonomik,politik ve kültürel alanlarda yaptığı reformlarla ülkelerinin kalkınmasına büyük katkılar sağlayan devlet adamlarından söz ettiği gibi, insanlara kan kusturan,milyonlarca kişinin ölümüne sebep olan zorbalardan , Odysseus’dan Sezar’a ,Büyük İskender’den Cengiz Han’a, Napolyon’dan Churchill’e, Mussolini’den Hitler’e,Alparslan’dan Fatih’ten Mustafa Kemal ATATÜRK’e, kadar uzanan,tarihin akışına yön vermiş isimlerden de söz eder.
Yapılan araştırmalar göstermiştir ki; kişilik ile liderlik arasında anlamlı ilişkiler vardır. Bir Liderin itaat duygusu oluşturmasında en kritik özelliğinin ,dürüstlüğü, ve saygınlığı olduğunda ortak bir kanaat oluşmuştur Bu da; İş azmi, yönetme arzusu,kendine güven,zihinsel yetenek ve çaba, bilgiyi ve bileni dikkate alma ,hedefleri açısından büyük önem arzetmektedir. Bu görüşlere değerli gazeteci-yazar Ayşe Sucu kardeşim kadar katılıyorum.
Abraham Lincoln’un oğlunun öğretmenine yazdığı meşhur mektubu her öğretmen arkadaşımın, en az bir kez okumasını ,öğrencilerine okutmasını gönülden isterim. Ben yaşlı bir öğretmen olarak bu mektubu saklamışım.
Abraham Lincoln, oğlunun öğretmenine aynen şunları yazmış;”Sayın öğretmen,oğluma izlemeyecek gücü vermeye çalış. Tüm insanları dinlemesini ve sadece iyi olanları almasını da öğret. Eğer yapabilirsen üzüldüğünde bile nasıl gülümseyebileceğini öğret ona. Gözyaşlarında hiçbir utanç olmadığını öğret. Herkesin sadece kendi iyiliği için çalıştığına inananlara dudak bükmesini öğret ona ve aşırı ilgiye dikkat etmesini.Ona,kuvvetini ve beynini en yüksek fiyata satmasını,fakat hiçbir zaman kalbine ve ruhuna fiyat etiketi koymamasını öğret. Uluyan bir insan kalabalığına kulaklarını tıkamasını öğret.Ona nazik davran ama onu kucaklama. Çünkü ancak ateş çeliği saflaştırır. Bırak sabırsız olacak kadar cesaretine sahip olsun,bırak cesur olacak kadar sabrı olsun. Ona her zaman kendisine karşı derin inanç taşımasını öğret. Böylece insanlığa karşı da derin bir inanç taşıyacaktır. Bu, aslında büyük bir taleptir,ne kadarını yapabilirsen bir bakalım… O ne kadar iyi,küçük bir insan,oğlum…Öğrenmesi gerekli biliyorum;tüm insanların dürüst ve adil olmadığını,fakat şunu da öğret ona:Her alçağa karşı bir kahraman,her bencil politikacıya karşı kendini adamış bir lider vardır. Her düşmana karşı bir dost olduğunu da öğret ona. Zaman alacak biliyorum,fakat eğer öğretebilirsen,kazanılan bir doların,bulunan beş dolardan daha değerli olduğunu öğret.Kaybetmeyi öğrenmesini öğret ona ve kazanmaktan neşe duymayı.Eğer yapabilirsen,sessiz kahkahaların gizemini öğret ona. Bırak erken öğrensin,zorbaların görünüşte galip olduklarını… Kıskançlıktan uzaklara yönelt onu. Eğer yapabilirsen; ona kitapların mucizelerini öğret. Fakat ona; gökyüzündeki kuşların,güneşin yüzü önündeki arıların ve yemyeşil yamaçtaki çiçeklerin ebedi gizemini düşünebileceği zamanlar da tanı. Okulda hata yapmanın,hile yapmaktan çok daha onurlu olduğunu öğret ona. Ona kendi fikirlerine inanmasını öğret,herkes ona yanlış olduğunu söylediğinde dahi… Nazik insanlara karşı nazik,sert insanlara karşı sert olmasını öğret ona. Herkes birbirine takılmış bir yönde giderken,kitleleri”
Ben, İktisat Fakültesi’ni 1960 Askeri Darbesi ardından yarım bırakan, daha sonra askerliğini Yedek Subay Öğretmen olarak yapan,zamanında çıkarılan özel bir yasayla öğretmen yapılanlardanım. Bir Öğretmen Okulu mezunu,veya bir Eğitim Fakültesi veya bir Eğitim Enstitüsü mezunu olmadığım halde kendisini yetiştirmiş,Türk Milli Eğitimi’ne bir nebze branş ve sınıf öğretmeni olarak 32 yılı aşkın bir hizmet vermiş bir öğretmenim.Çok çalıştım.Teftişlerimde hep güzel notlar aldım. Güzel öğrenciler yetiştirdim. Taktirnameler,teşekkür belgeleri aldım. Bir kez yılın öğretmeni seçildim.Hatta yıllar sonra Eğitim Önlisans mezunu bile oldum.
Keşke Abraham Lincoln’un çocuğunun öğretmenine yazdığı bu mektubu daha önceleri bulabilmiş olsaydım .Keşke yıllar önce Okumuş olsaydım. Öğrencilerime okuyabilseydim. Bu mektup keşke, Milli Eğitim Bakanlığı’nca tüm ilk ve orta dereceli okullarımızda öğretmen ve öğrencilerimize özel bir köşede sunulabilseydi.
Bakın aynı şey değildir; Allah’ın sevgilisi,Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammet(s.a.v)’in VEDA Hutbesi aklıma geldi. Bu hutbeyi İzmir’de Bornova’da Cuma namazlarını eda ettiğim Yeni Cami’nin giriş kapısının yanında çini üzerine yazılmış olarak gördüğümde duygulanmıştım. Veda Hutbesi 9 Zilhicce( 10 Mart 632) tarihinde sevgili Peygamberimizin devenin üzerinde irat buyurdukları son hutbedir. Bu hutbe bile bugün eğer değerlendirilecek olsa ,ibret alınabilse insanlık için mükemmel bir ibret vesikasıdır. Keşke Diyanet İşleri Başkanlığı bu hutbeyi ülkemizdeki 90 bini aşkın camimizin giriş kapısının bir yanında ölümsüzleştirebilseydi. …
2023/2024 Öğretim Yılının milletimize hayırlara vesile olmasını diliyorum…….
BALIKTA YASAK BİTTİ
31 Ağustosu 01 Eylül’e bağlayan gece yarısından itibaren üç taraftan denizlerle çevrili ülkemizde Balık tutma yasağı son buldu. Bu ne demek? Balıkçılarımız artık ağlarını denizlere yayarak binlerce ton balık avlayabilecekler. Alınan haberlere göre bu yıl Palamut Balığı azmış. Hamsi ve sardalya yüz güldürecekmiş.
Beyaz et fakir fukaranın,az gelirlinin hatta orta gelirlinin imdadına koşacak. Kırmızı et birçok aile için artık hayal oldu. Balık en azından halkımızın öğünü olacak. Ama hiç kimse eski günlerde olduğu gibi ucuz balık yiyeceğini aklının ucuna dahi getirmesin. Ağ,mazot,tekne bakım ve onarımı, pazarlama,olumsuz hava koşulları ve daha bir sürü sorun onları olumsuz etkiliyor. Hiçbir balıkçı halkına pahalı balık yedirmeyi aklının ucundan geçirmez. Onlar da hesabını yapıp yakaladığı balığı öyle pazarlıyorlar. Bir balıkçı motorunun balık avına çıkmasının ne denli zor bir şey olduğunu ancak balıkçılık yapanlar bilir. Balık pazarlarında,sebze ve meyve pazarlarının birer köşesindeki balık tezgahlarındaki balıkların ne denli bir mücadele,çaba,fedakarlık sonucu tutulduğunu tüketicinin çoğu bilmez.
En sevindiğim; Tavşanlı Balık Pazarı’nın bundan böyle yeni bir yasağa kadar dolup dolup taşacağıdır. Kulakları çınlasın Tavşanlı’ya deniz ve göl balığını sevdiren Ajan Hüseyin’in artık birçok çömezi bugün tezgah açıyor.Yıllarca ne bir deniz ve ne de bir göle yakın olmayan Tavşanlı, halkının balık ihtiyacını bu işi amatörce üstlenen kişiler sayesinde karşılamıştır. İşin en ilginç yanı,her üç mega kente hemen hemen aynı uzaklıktaki Tavşanlı Halkı’nın denizlerimizde ve göllerimizde hatta akarsularda avlanan balıkları günlük olarak tüketmesidir.Yani Tavşanlı Halkı taze balık yemektedir. Belediye hoparlörlerinden”Taze balık geldi”anonslarını takibeden Tavşanlılı adeta koşarak Balık pazarına gitmekte, başta hamsi,sardalya,lüfer,çupura,kızıl kanat, mercan,palamut,uskumru,mezgit,kefal gibi balıkları,yayın, sazan gibi baraj gölü,gölet,akarsu balıklarını satın alma şansına sahip bulunmaktadır. Hamsi balığının nasıl temizleneceğini bilemeyen Tavşanlılı bayanlar bugün hamsinin omletini,buğulamasını,tavada kızarmasını,fırında pişirilmesini öğrenmiş durumda. Hiç unutmam Hamsi balığı Tavşanlı’ya ilk gelmişti. Anlatılır ki; Bir işçi kardeşimiz Hamsi balığını alıp eve götürmüş. Evin hanımı onlarca küçük Hamsi balığının pratik olarak temizlenmesini bilmediğinden saatlerce her birini eline alıp karnını yarmakla bitkin düşmüş.Akşam eve gelen kocasına;” Adam bi daha enki balıktan getirme saçını başını yolarım” diye bağırmış..Sırası gelmişken bir daha söyleyeyim; Tavşanlı Balık Pazarı’nın üzeri belediyemizce güzel bir şekilde kapatılırsa Tavşanlı modern,gece-gündüz güzel bir görüntüye kavuşacaktır. Balığı güzelleştiren balık tezgahlarındaki,sehpaları aydınlatan elektrik ampulleridir. Kapalı bir Balık pazarını hangi hemşehrimiz istemez ki? Hem iki katlı bir balık pazarının üstü yeni iş yerleriyle taçlandırılabilir. belediyemize yeni bir gelir kapısı aralanabilir…
Balık derken aklıma Tavşanlılı balıkçılar geldi. Merhum Bahar Ali, Baba Ali, Postacı Necdet, Trenci Ruhi, olta avcıları Gagaların Hüseyin, Abeş Mustafa,Tellal Hicabi,Tavşanlılı Kocaçay( Adranos) sayesinde onlarca ağ atan,od kullanan,dinamit atan,olta kullanan amatör balıkçılara ev sahipliği yapmıştır. Kimisi hayatta değildir. Olanları da ya bir köşededir,ya hastadır. Montör Hüsnü, Av. Hüsamettin, Karga Ahmet,Sahil muhafaza Zeki, ve diğerleri…. Ben pıhtılaşmış kanla sazan avlayan balıkçı olarak merhum Gagaların Hüseyin’i, Abeş Mustafa’yı tanırım. Sahil muhafaza Zeki danaburnu,sülük kullanırdı. Gerek ağ atan,gerek olta kullanan,gerek od atan,gerekse hiç hoş olmadığı halde dinamit kullanan balıkçılar bilirim. Merhum milletvekilimiz,eczacı Haşim Benli,yanında berber Ergun iyi birer oltacıydı. Kaleci Eda, Çolak Yavuz, Palez Hüseyin, Palez Ahmet,Başköylü Abdullah Gülseren, Macar Mustafa, Kalemiş Hüseyin, Zeki Koçyiğit, Müftünün Ahmet Eren, berber Zeki Bayır, Moymullu Hasan Hüseyin, Moymullu Zeki, Öğretmen Süreyya Sayın, Öğretmen Enver Nail Altın, Sağır Ethem, Dereboyu’ndan Cıftır, Karagülle,Patates Hasan Hüseyin Yemenici Sağır Ali Kocaçay’ın, Emet Çayı’nın, Domaniç Dereleri’nin,çok iyi tanıdığı balıkçılardı. Aslında Tavşanlı’da ben dahil yüzlerce amatör balıkçı vardır. Yayın balıklarının inlerine cesaretle giren balıkçılar bugün hep anılardadır. Tavşanlı’da merhum Sahil Muhafaza Zeki dahil bazı balıkçılar ekmek kapısı olarak amatör balıkçılık yapmışlardır.
Bu vesileyle sevgili Ajan Hüseyin’e(Şen) en samimi selam ve sevgilerimi iletiyorum. Çünkü benim gözümde Ajan Hüseyin Tavşanlı’da balıkçı esnafının piridir. Balığı bize O sevdirmiştir. ….