26 Şubat 2023 - Pazar

BERABERİNDE GELENLER NE OLACAK ?

BERABERİNDE GELENLER NE OLACAK

Yazar - Bülent Alpagut
Okuma Süresi: 14 dk.
305 okunma
Bülent Alpagut

Bülent Alpagut

- 05062218413
Google News

DEPREMDEN  BİR YERE KADAR  KORKULUR  AMA 
DEPREMİN  BERABERİNDE  GELENLER NE OLACAK   ?
                                                                                                                       
       Benim yazımın başlığı  bir yerbilimciye ait.  Yerbilimci  haklıdır; Çünkü depremler hangi şiddette olurlarsa olsunlar netice itibariyle arkalarında  ölüler,yaralılar,yıkılmış binalar,yarılmış yollar,bozulmuş altyapı  tesisleri,çaresiz insanlar bırakırlar.
       Ama depremlerin ardından  gelen tehlikeleri kimse göz ardı etmemelidir. Depremlerin ardından halkın normal hayatlarında tükettikleri  içme ve kullanma suları  kirlenir. Hemen hemen aynı güzergahta döşeli kanalizasyon şebekesiyle içme suyu şebekesi birbirine karışır.  Sular mikrop ve bakterilerle  kirlenir. Bu suları içmek için kaynatmak zorunda kalırsınız.Kirli ve mikroplu sular beraberinde Kolera hastalığını  getirir. Kolera ise  çok sayıda kurtulan insanı olduğu gibi  ,sağlıklı olanları da alır götürür.Bundan böyle deprem bölgelerine  elimizden geldiğince önce  temiz su,ekmek,ilaç,çadır gönderme  yoluna gitmeliyiz.   Ama bu defa  sobanız, ısıtma araç ve gereçleriniz yoktur.  Mecburen  temiz suya ihtiyacınız  olduğu için, Pet şişelerde,damacanalarda  sunulan sulara yönelirsiniz.  Bunları da her istediğinizde bulamazsınız .Su yoksa  bulaşık ta yıkayamazsınız. Namaz kılmaya kalksanız teyemmüm etmek zorundasınız.  Boy abdesti alamayacağınız ise  kokmaya başlarsanız. Tuvalet ihtiyacını gidermek için de suya gereksinimi  olduğundan bunu  tuvalet kağıtlarıyle  yapmaya başlarsınız.   Her zaman olduğu  gibi çöpleriniz alınamayacağı için çöplerinizi oraya buraya atmak veya bırakmak zorunda kalırsınız. Çöpler tepecikler oluşturur. Haşarat ve kemirgenler  ortaya çıkar. Sinek ve sivrisinekler ayrı,fareler ayrı birer tehdit oluşturmaya başlar.Sayın Meral Akşener’in  dediği gibi çöplerimizin üzerine en azından kireç tozu atmalıyız.  Çöplerimizi ilaçlamalıyız.  Yaşadığımız Pandemi döneminde olduğu gibi hijyen ürünlerini sıkça kullanmalıyız.  İç çamaşırlarınız yeteri kadar yoksa,bunları yıkamanız söz konusu değilse   bu defa satın alma yoluna gidersiniz. Bu da mümkün  olmayınca  uzun süre giyilenler,kirlenir. Uyuz hastalığı çıkar. Kızamık  kapınızı çalar. 
        Evlerinizi,dairelerinizi, işyerlerinizi kaybettiğiniz için   çadır peşine düşersiniz. Böyle zamanlarda çadır bulmak Aslanın pençesinden avını almaya benzer.  Depremnlerin ardından bir başka tehlike de yağma,talandır.  Birçok hırsız deprem olan yerlere,bölgelere adeta akın eder.  Bazen üç kişiden biri hırsız ve uğursuzdur. Deprem sonrasında  insanoğlu tecavüzü unuttuğu için  tecavüz olayları bir süre askıya alınır. İnsanlar birbirlerini öldürmeyi bir süreliğine durdururlar. Ceza ve infaz kurumlarında yatanlar depremleri fırsat bilerek kaçma  yollarını ararlar. Deprem alanlarında  örneğin bir kurtarma söz konusuysa  birçok kendini bilmez,kötü niyetli insanlar” Cambaza bak” diyerek insanları başka yönlere yönlendirirler. Depremlerde en tehlikeli yerler sarraf dükkanları,marketlerdir. Halkın bir  kısmı bir seçenek olarak  varsa araçları içinde yatıp kalkmayı yeğler.  Depremzedeler de doyumsuzluk ta söz konusudur.” Rabbena hep bana” zihniyeti öne çıkar. Helal-haram birbirine karışır. Zorluklar,sıkıntılar,çekilen çileler,umduğunu bulamamalar,ilgisizlikler, insanı maazallah dinden de eder. 
      Depremler sonrasında arzulanan dayanışma,mevcudu eşit olarak paylaşma, kederde ve sevinçte  ortak  olma duygusu   zarar görür. Çünkü herkes bir anlamda  kendi cehennemini ,kendi sevincini yaşar hale gelir. Depremlerde ilk akla gelenler müteahhitlerdir.  Depremler mal sahibi ile kiracıyı  aynı yere getirir.  Mal sahibi  mülkünü kaybettiği ,kiracı da  kira evini yitirdiği için  kendini boşlukta hisseder.  Depremlerde  Kanuni Sultan Süleyman Han’ın dediği gibi.” Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi”sözleri hatırlanır.  Devlet baba veya devlet ana  öne çıkar. Depremzede deprem sonunda  devletini arar. Devletinin müşfik elini yüreğinde hisseder.  Deprem bir anlamda küçük kıyamet olarak ta ifade edilebilir.  Dostlar birbirlerini unutur,kendini düşünmeye başlar. 
        Benim hassaten sevgili halkımdan bir  istirhamım olacaktır; Gelin Ramazan Ayı girmeden 70 TL OLAN FİTRELERİMİZİ  DEPREMZEDELERE  verelim. 80 bine yakın HACI ADAYIMIZ   Hac görevini  ifa etmesinler, Hac için ayırdığı meblağlarını  bir kereliğine   mağdur insanlarımıza  ayırsınlar.
        Bu yüce Yaradan tarafından da  kabul görecektir.  Bu şartlar muvacehesinde ben Ramazan Ayı’nın dahi bu yıl  layıkıyle  kutlanacağına inanmıyorum.  Aç ile tok arasındaki  uçurum   bence en önemli faktördür.  Acılar bir gün bugüne kadar olduğu gibi mutlaka giderek azalacak ve hatta unutulacaktır. Ama ateş her zaman düştüğü yeri yakmayı sürdürecektir. 
        Son yşanan deprem felaketi kanımca birçok  kentimizi derinden etkileyecektir.  Bu deprem,bizi bir süre  ayağa kaldıramayacaktır.  Ama bu deprem en azından bizlere ders olmalıdır.   Bundan böyle devemizi kazığa bağlamalı , gerekeni yapmalıyız. Bu deprem felaketinden ders almalıyız. Kendimize hisse çıkarmalıyız. 
         Bu vesileyle deprem bölgelerine Hatay ve Gaziantep’e maden işçisi gönderen Türk İş Batı Anadolu Şubesi sayın Başkanı Yusuf Yaman ve arkadaşlarına teşekkür etmeyi görev biliyorum. Tunçbilek’ten giden Kamu  ve Özel sektör  işçilerine  minnet borçluyuz.  Bu çorbada bizim de bir tuzumuz oldu. KÜTAHYA  her  felakette  olduğu gibi bu yaşanan son bölgesel boyuttaki deprem felaketine koşmuştur.  Sayın valimizin şahsında tüm kurum ve kuruluşlarımızı  kutluyorum.   
 
        EĞER  DEPREM  OLMASAYDI  GAZİANTEP  VE  KAHRAMANMARAŞ
       “GAZİ”  ve “ KAHRAMAN”  ÜNVANLARI  İLE  TAÇLANDIRILDIKLARI 
                                 GÜNLERİ KUTLAYACAKLARDI                                                                                                                              
        Ne büyük talihsizliktir ki;  Hem Gaziantep hem de Kahramanmaraşlılar  TBMM tarafından  kendilerine verilen ünvanların yıldönümlerini kutlayacaklardı. Zira; ANTEP, “ Gazi” ünvanıyla “ 8 Şubat  1921’de ,GAZİANTEP”, MARAŞ ta  “ Kahraman”   ünvanıyla 7 Şubat 1974’te   taçlandırıldıkları  günlerini coşkuyla,çeşitli etkinliklerle kutlayacaklardı. Ama maalesef kutlayamadılar. Çünkü büyük bir depremi birlikte yaşadılar. 
         Yeter ki son yaşanan  depremle,7.6 ve 7.7 şiddetinde  depremlerle   sarsılan,büyük yara alan her iki  büyükşehirimiz  yeniden   eski görkemli günlerine mutlaka   yeniden geri dönecektir. Bu mutlu ve kutlu günler yeniden aynı  heyecanla  kutlanmaya devam edecektir. 
                               SON YAŞANAN DEPREMDEN HİSSE ALMAK ZORUNDAYIZ 
         Madem ki Türkiye  bir Deprem Ülkesi’dir,öyleyse her halükarda yeni yeni depremlere  hazırlıklı olmalıyız. Türkiye’de hala aktif faylar vardır. Uyuyanlar da zaman zaman uyanmaktadır. Bu arada ülkemizde yıllar yıllar öncesinde  lav püsküren Yanardağlar da var. Bunlar da şimdilik uyuyorlar. Hiç uzağa gitmeye gerek te yok; Uludağ bir sönmüş volkandır. Bu volkan maazallah uyansa en büyük zararı Bursa görmeyecek midir?  Erciyes keza öyle; Erciyes uyansa en büyük zararı Kayseri yaşamayacak mıdır?
          TBMM’de , Deprem vesilesiyle,Olağanüstü Hal” kararının oylanacağı gün bölgeden alınıp getirilen serçe parmağı kalınlığında,8 katlı binada kullanıldığı anlaşılan demir büyük bir gerçeği de gözler önüne sermiyor mu?Hiç unutmam, T.C. Devleti’nin dürüst,namuslu,içi vatan sevgisiyle dolu dolu bir C. Savcısı,bir ara Tavşanlı C. Başsavcısıydı,Cevat Barutçu,halen Kütahya’nın Tavşanlı İlçesi7ndeki ADALET Sarayı hizmet binasının inşası sırasında  öğle yemeklerini ,bu Adalet Sarayı hizmet binası inşaatında çalışan işçiler,ustalar,teknik sorumlular ile yemiştir.  Halen İzmir’de Bölge Adliyesi’nde C. SAVCISI OLARAK GÖREV İFA EDEN BU GÜZEL İNSAN ile  gurur duymamak mümkün müdür? Bana:” Bülent Hoca! Bu bina Allah’ın izniyle 9-10 şiddetinde bir depreme  dayanabilecek şekilde inşa edildi.  Tavşanlı’da Allah korusun, bir  deprem  olduğunda en son yıkılacak binadır.” demişti.  Devletin C. Savcısı neden öğle yemeklerini evinde,bir lokantada değil de bu binanın inşaatında  çalışanlarla birlikte yedi  ? Kendi bir inşaat mühendisi de olmadığı halde yeri geldiğinde yanlışlara “ dur” diyebilmiştir.  Yapılanı yıktırmış,yeniden yapılmasını istemiştir. Ben buna tanığım. 
          Bu hassasiyeti kimler,nerelerde   gösterebilmiştir? Sanmıyorum. Olsaydı,bugün Nasıl  birçok alanda tuttuğumuzu cezalandırıp içeri alıyorsak, insanlarımıza mezar inşa eden müteahhitleri de kulaklarından tuttuğumuz gibi içeri alma zamanı değil midir? Bu müteahhitler  kesinlikle cezalandırılmalıdır. Hepsinde halkımızın kan parası vardır. 

       ALLAH GÖSTERMESİN TAVŞANLI’DA  BİR BÜYÜK DEPREM
                   YAŞASAK  BUNA TAVŞANLILI OLARAK NE KADAR HAZIRIZ
         Tavşanlı’da  toplanma alanları sorun değil. En azından Moymul Ovası tüm ilçe merkezindekileri içine alabilecek büyüklüktedir.  Tavşanlı’da su da sorun olamaz; Zira hiçbir yerde su olmasa  konum itibariyle Tavşanlı’nın altındeki   zengin  su rezervi  yeter de artar.  Tavşanlı’da ısınma sorunu da olmaz. Tunçbilek ve havalisinde milyonlarca top Linyit rezervi  tüm insanımıza yeter.  Tavşanlı ve Havalisi’nde karanlık ta olmaz.  Seyitömer ve Tunçbilek Termik Santralları bizim için   büyük bir nimettir.   Tavşanlı Halkı yıllar içinde büyük bir dayanışma örneği vermiştir.  Herkes “ Bizim oğlan”,” Bizim kız” dır.  Ama  öneli olan  malzemesi hazır olan yemeğ i yapabilmektir.  Felaketler ancak iyi organizasyonlarla  asgari zarar verir duruma getirilebiliyor.  Hiç deprem olmayacakmış  gibi davranacak,her an deprem olabilecekmiş gibi  tedbirli olmak zorundayız. Bu anlattıklarımı  önce il bazında,sonra bölge bazında  şablon olarak kullanabiliriz.  Unutmayalım ki Kütahya,Deprem kuşağındadır.  Bugüne kadar biriktirdiği enerjiyi en son 28 Mart 1970 tarihinde,Gediz ve havalisinde  boşaltmıştı.  
         Sayın valimizin Deprem bölgesinde olduğunu biliyorum. Kazasız belasız Kütahya’ya intikal ettiklerinde inanıyorum ki   derhal tüm sorumluları  bir araya getirecek,bir olası deprem  brifinginin verilmesini sağlayacaklardır.  Biz devemizi kazığa bağlayalım. Gerisi de Allah Kerim diyelim. Tedbirli  olmak güzel şey.  …
         Friedrich Van  Schiller  ne güzel söylemiş:” İnsanın faziletlisi  tehlike anında belli olur” Hem de öyle olmuştur; İnsanımız renk,dil,din,mezhep  ayırımı gözetmeden mevki sahibisiyle okumamışıyla   zengini   yoksuluyla  , çalışanıyla,çalışmayanıyla  gönül gönüle,el ele olmuştur.  “ Birimiz hepimiz,hepimiz birimiz için” Anlamlı sözü  yerini bulmuştur.  Atatürk  bu aziz ve yüce milleti durup dururken mi övmüştür. İnşallah bu işin altından da hayırlısıyla kalkacağız. Buna olan inancım sonsuzdur. 
       NİSA   SURESİ 148 AYET’İNİ  OKUMAYANLAR VARSA OKUSUNLAR
Bunu neden söylüyorum? Bakıyorum,özellikle siyasetçilerimiz hala  bu korkunç  olayın  ardından  birbirlerini iğneliyorlar.  Bunun Allah katında hoş karşılanmadığını söylemeye gerek var mı?Ayet ortada. Lütfen bir süreliğine,sırf yaşadığımız bu acı günlerin yüzü suyu hürmetine dilimize hakim olalım  derim.  BAKIN DÜNYANIN DÖRT BİR YANINDAN ÇEŞİTLİ DİLDE,İNANÇTA,DİNDE  İNSAN BİZLERE YARDIM İÇİN GELDİ.  Bakıyorum; Bir Yunanlı   görevli bir küçük kızımızı topraktan çıktığında kucaklamış,bağrına basıyor.  Japon, Koreli, Hintli, Pakistanlı, Romen, Arnavut, Makedon. Azeri, vb’sı canına dişini takıp koşturuyor,çabalıyor,bizimle gülüp,bizimle ağlıyor. Bu tablo   gelecek kuşaklarca mutlaka  daha iyi değerlendirilecektir. Rus, Amerikalı   yan yana çalışıyor. 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları