03 Temmuz 2023 - Pazartesi

KIRTASİYECİLİKTE DOLU DOLU ELLİ YIL

KIRTASİYECİLİKTE DOLU DOLU ELLİ YIL

Yazar - Bülent Alpagut
Okuma Süresi: 18 dk.
755 okunma
Bülent Alpagut

Bülent Alpagut

- 05062218413
Google News

      KIRTASİYECİLİKTE  DOLU DOLU ELLİ YIL       
                  Merhum arkadaşım Cemil Sarıfedai(CEMİL KALFA) mütevazi bir insandı.  Moymul Mahallesi’nin yetiştirdiği naif,centilmen,dürüst,hoşgörülü,efendi ,çalışkan bir evladıydı. Bir kere; mükemmel bir bayan-erkek terzisiydi. Onun diktiği,el emeği,göz nuru giysiler   büyük beğeni kazanmıştır. Aslında merhum “ Kalfa” değil,” Usta” olarak  anılmalıdır. Ama o mütevaziydi,” Kalfa” olarak yaşadı ve “ Kalfa” olarak öldü. 
         Merhum Cemil Kalfa merhum dayım   İlhan Tugay’ın askerlerindendi.Merhum dayımın rütbesi merhum Cemil Kalfa askerken yüzbaşıymış.  İstanbul’da Eyüp’te Askeri Birlik’te  kendisiyle tavla oynarken   bir defasında:” Bak Cemil oğlum, ben  senin komutanınım. Benden çekinmeden oyna.” demiş,eliyle apoletlerini çıkarmış ve Kalfa’ya:” Bak ben de artık rütbesiz askerim rahat ol,rahat oyna” demiş. Bana bunu anlatırken duygulanmıştı
           Tavşanlı’da futbol, Linyitspor,Gençlikspor ve Moymulspor rekabetiyle   gelişmiş,pişmiş,olgunlaşmış,bugünlere öyle gelinmiştir. Eğer bugün Amatör Spor Kulübü sayısı Kütahya’dan çoksa bunun nedenlerini iyi anlamak gerekir. Merhum Kalfa,terziliği bıraktıktan sonra  konfeksiyonculuğa soyunmuştu. Daha sonra Kırtasiyeciliği  seçti. 
            Merhum Cemil Kalfa Kağıt,kalem, dosya,zarf,defter,kitap,mürekkep,boya malzemesi, daktilo şeriti vb. larını    satardı. Okullar,resmi daireler,kurum ve kuruluşlar, dernekler,cemiyet,vakıf,sendika ve diğerlerinin  eli-koluydu.Binlerce Tavşanlılı öğrenci,çocuk,genç, için Cemil Kalfa tek adresti.  İstanbul’dan,Ankara’dan, Eskişehir’den, Bursa’dan müşterileri vardı. Bazen  kırtasiye dükkanında  müşteriden çok çalışan olurdu.  Tek  hatırımda kalan  işitme engelli Yahya  var. Çünkü merhuma yardım etmek isteyen o kadar çok gönüllü olurdu. Cemil Kalfa Kırtasiye 1973 yılından beri var. Dolu dolu 50 yıldır da  müşterilerine hizmeti sürdürüyor.  Kral öldü. Ama yeni kral Ali Sarıfedai.  Maşallah babasının emanetini  taşımayı sürdürüyor. Cemil Kalfa Kırtasiye’nin bir de alacak defteri vardı. Çünkü her alışveriş yapan anında parasını ödemiyordu.  Bazen bu defteri görürdüm; Yeni bir işyeri açacak kadar  alacak  bu defterdeydi. Allah gani gani rahmet eylesin. Cemil Kalfa’nın  kırtasiye dükkanı  bizim soluk aldığımız,stres attığımız, muhabbet ettiğimiz, hoşça vakit  geçirdiğimiz yerdi.  Bizim hanım bile beni arayıp bulamadığında doğruca Cemil Kalfa’nın işyerini arardı. Çünkü  bu işyerinin vazgeçilmezlerindendim. 
             Sevgili Ali’ye Allah yardım etsin.  Kolay değil.  Gerçekten zor bir uğraş.  Bu kırtasiye dükkanı ne dostlar gördü,ne dostlar yitirdi.  Ali’den bir istirhamım olacak; Babası merhum Cemil Kalfa’nın ruhunu şadetmek istiyorsa bu işyerini  ebediyete kadar açık tutsun.  Çünkü merhum Kalfa inanıyorum ki her gün buradadır. 
              Merhum Kalfa’nın Kırtasiye dükkanları  her zaman siyasetçinin gelip  vakit geçirdiği bir yer olmuştur. Ben merhumun işyerinde nice hükümetlerin kurulduğunu bilirim.  Merhum eski bakan,milletvekili Tavşanlılı  Av. Cavit Erdemir, kulakları çınlasın eski milletvekili Hüsnü Ordu, eski milletvekili Prof. Dr. Vural Kavuncu,birçok belediye başkanı,hatta sevgili eski TBMM Başkanımız Doç. Dr Kalemli bile  Kalfa’nın hatırını sormadan geçmezlerdi. Kalfa sağcıydı. Ama solcular da O’nu severdi.  Çünkü O insanları Yaradan’dan ötürü severdi.  İnançlıydı,namazlarını kaçırmazdı. İyi bir Müslümandı. Küskünleri barıştırırdı. Birçok kızımızın mutlu bir yuva kurmasında emeği vardır.   Arabuluculuk yapardı.  Meseleleri tatlıya bağlardı. Helal para kazanmıştır.  Dürüst yaşamıştır. Kimse merhum Kalfa için kötü bir söz söyleyemez.   
               Anlatmadan  geçemem; Milli Bayramlar bitiminde Protokola mensup zevat Cumhuriyet Meydanı’ndaki Kırtasiye dükkanına gelir, Kalfa’nın çayını yudumlardı.  Bir süre hoş sohbet edilirdi. Bu gelenek halini almıştı. Hiç unutmam zamanın kaymakamıydı,Bekir Sıtkı Hanlıoğlu’na sitem  bile etmiş,etmiş,artık  bu geleneği yıkalım,biraz da sayın Belediye Başkanları bizleri ağırlasın dediğim olmuştur.Merhum ilçe dışından gelenleri de ağırlardı. Hatta her birini lokantaya götürür karınlarını doyururdu. Buna mecbur olmadığını söylediğimde” Tavşanlı konukseverliği “derdi.Eşim beni arayıp bir yerde bulamadığında hemen Cemil Kalfa’yı ararmış. Çünkü burası bizim adresimizdi.                                       
               Birkaç gün önce merhum Moymullu,güzel insan, öğretmen Ahmet  Ceyhun’un ölüm yıldönümüydü.  O da kırtasiyecilikte 25 yılı devirdi denilebilir. Ama kendisi yok, emanetini devralanlar  çabalarını göstermeyi sürdürüyorlar.  Keşke Kalfa da, Ceyhun da  hayatta olsalardı. Mekanları Cennet olsun….. 
TAVŞANLI’NIN  ÇOK ÜNVANLI  EVLADI FEVZİ COŞGUN
 ARAMIZDAN AYRILALI  TAM ON BİR KOCA YIL OLDU           
        Değerli arkadaşım,meslektaşım  Fevzi Coşgun’u  ebediyete uğurladığımızdan bu güne tam 11 koca yıl geçmiş. Ben çok rüya görenlerdenim.  Ama rüyaları yorumlayanlardan değilim.Kendisini vefatından bu güne birkaç kez rüyada görenlerdenim.  Hatta bunu meslektaşım öğretmen Erol Demir’e  de  anlatmıştım. Sevgili merhum arkadaşım Fevzi Coşgun çok ünvanlıydı. TEMA Tavşanlı Gönüllü Temsilcisiydi.  Dünya Dendroloji Derneği’nin Türkiyeli  üyelerindendi.  Büyük ağaçsever,botanikçi,yeşil dostu  Hayrettin Karaca merhumun sevdiklerindendi. Hatta   Tavşanlı Belediye Başkanıyken merhum Hayrettin Karaca’yı belediye meclisinde alınan bir kararla Tavşanlı’nın Fahri Hemşehrisi bile yapmıştı.  Merhum Fevzi Coşgun başarılı bir köy öğretmeniydi. Bir ara benim gibi Yedek Subay öğretmenlik yapmıştı.  Bir teftiş raporunu görmüştüm. Raporun bir köşesinde küçük bir not vardı ; teftiş eden müfettiş;”Allah  seni bu vatana bağışlasın” diye not düşmüştü. Sonra sevgili arkadaşım  köyden şehre göçtü. Şehir okullarında öğretmenlik ve müdürlük yaptı. Bir ara da Tavşanlı Halk Eğitim Merkezi ve Kurslar Müdürüydü. 
        Merhum Turgut Özal’ın seçim zaferinin ardından ANAP İktidar olmuştu. İşte bu  iktidar döneminde   Tavşanlı için bir Belediye  Başkanı aranıyordu.  Sevgili Lütfü Diler hayatta;  Bizim eve komşuydu. Bir gün  bir çay içmek için ziyaretimize gelmişti. Zaten işyeri de bizim eve birkaç metre mesafedeydi.  Ben ilk Belediye Başkanlığı teklifini sevgili Lütfü Diler’den aldım. Ama  üzülerek  kabul etmemiştim. Kendisi  zaten dönemin önemli isimlerindendi.  Kendisine sevgilerimi sunuyorum.  Ne oldu? Baktım,Cumhuriyet Meydanı’na bakan eski Adliye,Huzur Oteli altında  bir vitrinde  çok sayıda plaket,şilt,taktirname ve teşekkür belgesi  sergilenmiş. Baktım hepsi de merhum Fevzi Coşgun’a aitti.  Duydum ki  Belediye Başkanlığına aday gösterilmiş.  Bu da merhum arkadaşımın  siyaset yaşamından bir kare. Bugün sevgili Fevzi Aramızda yok.  Herkes gibi kendisini seven de sevmeyen de olabilir. Bu insanoğlunun tabiatında vardır. Bir kişinin herkese şirin görünmesi mümkün değildir. Merhum Fevzi Coşgun’un Belediye Başkanlığı da eleştirilebilir.  Her yiğitin bir yoğurt yiyişi olduğu düşünülürse merhum Fevzi Coşgun’un da kendi nev’i şahsına münhasır bir duruşu,yaşamı,icraatları olmuştur. Merhum Fevzi Coşgun   inançlı, ibadetini aksatmadan yapan, çeşitli Kur’an Kurslarında  dürüst,temiz,başarılı çocuklara hizmeti olan biriydi.Sporcu bir yönü de vardı. Örneğin Akıncılarspor Kulübü Başkanlığı  yaptığı dönemlerde ben kulüp lokalinde tek bir üyenin,konuğun sigara içtiğini görmedim.  Çeşitli oyunların oynanmadığına tanık oldum.  Merhum Fevzi Coşgun ünlü Mehteran Bölüğü’nün bir  kopyasını Tavşanlı’da hayata geçiren isimdir.Hatta geçit törenlerinde  giydiği özel Mehter takımı giysisiyle geçer,alkış alırdı.   GLİ  Müessesesi’nin  dekapaj alanlarını yeniden doğaya kazandırmada  çabalarını iyi bilirim.Hatta bir keresinde   kömürü alınmış,darmadağınık,çölleşmiş dekapaj alanlarındaki  yetiştirdiği meyvelerden bile bana yedirmişti.  GLİ’nin  dekapaj sonucu meydana gelen göletlerinin  gelecekte birer piknik alanı olabileceğini dahi söylerdi. Ama maalesef bu açılan büyük çukurlar sonradan bir şekilde dolduruldu.   Tavşanlı’da zorunluluk nedeniyle ilk kez  büyük-yaşlı ağaçların  özel bir yöntemle,bir araç sayesinde  bir yerden alınıp bir başka yere götürüldüğünü( Ödemiş Bulvarı )  O’nun döneminde görenlerdenim. “ Yaş kesenin başını keserim” diyen Fatih Sultan Mehmed Han’a saygı duyardı.  Kimsenin:” Burada ağaç falan yetişmez” dediği  topraklara hayat vermiştir. Özellikle merhum Erozyon Dede,Hayrettin Karaca ile dostluğunu pekiştirdikten sonra Tavşanlı için güzel projeleri  olmuştur.   Ama vefatından sonra bu projeler maalesef hayata geçirilememiştir.  Tavşanlı’da Mülayim Kırı’nda ilk bitki  seralarını o kurmuştur. Bir ara Tavşanlı’da  sık görülen konserve kutuları,küçük yağ tenekeleri, görünmez olmuştu. Merak etmiştim. Sonunda öğrendim ki merhum Fevzi Coşgun bunları toplatır,içine çeşitli bitki tohumları eker,yeni yeni çiçeklerin,fidelerin  yetişmesini sağlarmış. Belediye Başkanlığı döneminde ilk defa refüjlerde Tavşanlı üretimi bitkiler,fideler  O’nun  döneminde görülmüştür. Merhum Göbel Kaplıcaları’nın ayaklarında yaşayan birkaç santimetre uzunluğundaki akvaryum balıklarını da  o keşfetmişti. 
           Merhum Fevzi her  halükarda ANAP’lı  bir Belediye Başkanıysa da   ANAP ile kaynaşamamıştı. Öyle ki  gururumuz TBMM eski  Başkanlarından Doç. Dr. Mustafa Kalemli’nin bakanlık yaptığı süreler içinde  sanki sayın Kalemli ile bir arada görünmemek için  şehirde olmuyordu. Bu da  eleştiriliyordu. Bu sırrı ben de çözememişimdir. 
           Ama  her hemşehrimizde olduğu gibi merhum Fevzi Coşgun’u da hayırla yadetmeliyiz. Bilinmez; belki Rabbimizin  hoşnut olduğu birçok hizmetleri vardır. Domaniç’in Ormanları’nı “ Allah’ın gizli bahçeleri “ olarak tanımlardı.Dağ Turizminin  gelecekte Tavşanlı için de hayati bir önemi olduğunu ifade ederdi.  Tavşanlı ile ilgili bir de kitabı var. Bende de  bu kitaptan  mevcut.  Bu kitabı bile o kadar yoğun uğraşlarının arasına sıkıştırıp bizlere kazandırmış. Yazımın başında ifade etmiştim; rüya görenlerdenim. Bir gece hiç unutmuyorum; merhum arkadaşım karşımda değil mi?. Sarılıp kucaklaşmıştık.  Kendisine.” Fevzi sen ölmedin miydin? dediğimde bana.” Ölmüş gibi görünüyor muyum?” yanıtı vermişti. Gerçekten capcanlı karşımdaydı.  Uyanmıştım. O görüntüyü asla unutmuyorum. 
           Kendisinden çok şeyler öğrendim. Bana:” Koyunun yediği her otu yiyebilirsin” demişti. Çanakkale Savaşları’nda  şehit düşen Mehmetçikler’in ceplerinden ceviz çıktığını anlatmıştı. Açlıklarını bunları yiyerek giderdiklerini  söylemişti.   İlçenin  vazgeçilmezi Adranos Çayı( Kocaçay)’ın  iki yanındaki  söğüt ağaçlarının   Tavşanlı Halkı’nın piknik yaparken kırıp toprakla  buluşturduğu söğüt dallarından   oluştuğunu anlatmıştı.  Doğaya bırakılan naylonların  özellikle hayvanların ölümüne,hastalanmasına neden olduğunu, çünkü büyükbaşların  otlanırken naylonları da yediğini belirtmişti.  İnsanoğlunun Doğaya karşı suç işlediğini,bir gün Doğanın insanoğlundan intikamını alacağını  söylerdi. En güzel ifadesi de şuydu:” Tavşanlılı dikkatli olsun. Bir gün ayağımızın altındaki kilimi çekip alırlar da  farkına bile varamayız” .Bunu niçin söylemişti? Muhakkak bir bildiği vardı. 
            Merhum Fevzi Coşgun,Mehmetçik Çamı’nın babasıdır. Tavşanlı’da Vakıf Ormanları’nın en nadide bölgesindeki Çok gövdeli Piramidal Karaçamlar’ın  ünlenmesinde büyük  çabası olmuştur. Yaşasaydı kimbilir daha hangi alanlarda ne tür faaliyetleri olacaktı? Mekanı Cennet olsun….. 
İYİ KOMŞU GERÇEK AKRABADIR  MUKADDER DAVUTOĞLU
   ABLAMIZI   ASLA UNUTMADIK VE  UNUTTURMAYACAĞIZ  
      Tavşanlı’da 1946 yılının  ortalarından bugüne   hep kiracı olduk. Önce merhum babam ve merhum annem  kiracıydı. Sonra 1964 yılında evlendikten sonra ben kiracı oldum.  Bu arada merhum kızkardeşim Emel de   kirada oturmuştu.  Eniştem Esat’ın annesi de kiracıydı. 
       Bizim en değerli komşumuz  merhum Avukat Hüsnü Davutoğlu’nun eşi,  15 Haziran 2015 tarihinde kaybettiğimiz  merhum  Mukadder Davutoğlu’ydu.  Numune Sokak’ta  merhum Kasım Abdullah’ın( A.B.D’ leri’nde vefat etti ve kabri o ülkede) üç katlı apartmanının bodrum katında  kiracıydık.  Sevgili oğlum Sinan ve  sevgili kızım Selda  bu bodrum katında büyüdüler.  1964’lü yıllarda   herkeste buzdolabı,televizyon,çamaşır makinesi yoktu.   Ben de birkaç yüz lira aylıklı bir öğretmendim.   Bu bodrum katında mütevazı bir yaşam sürdük.  Çocuklarımın  mamalarını koyacak yer yoktu.  Komşumuz Mukadder Hanım’a  müracaat ederdik. O’nu  da buzdolabının bir köşesine koyardı. Süt alırdık; onu da  komşumuza verirdik.  Çocuklarımın çamaşırlarını dahi merhum Mukadder Hanım  kendi çocuklarınınkiyle birlikte yıkamıştır.  Çeşitli vesilelerle pişirdiği yemeklerden bize de getirirdi.  Eşime bir anneden öte  ihtimam göstermiş,sürekli eşimle ilgilenmiştir.  Yani bir doğru ifadeyle; Merhum Mukadder Ablamız  bizim gerçek akrabamızdır dersem doğru olur.  Numune Sokak’ta Mukadder Hanım herkesin saygı gösterdiği,sevdiği bir hanımefendiydi.  Sevgili çocukları Ömer( Mali müşavir),  Ali( Emekli büyükelçi), Bilge( Doktor)  bizim kardeşlerimizdir. Çünkü hep bir aradaydık. Beraber yedik ve içtik. Beraber eğlendik. Beraber güzel günler yaşadık.  Merhum Mukadder Ablamıza Allah’tan rahmet diliyor ve vefatının  8.nci yıldönümünde  saygıyle ve hürmetle anıyoruz. Bu arada  merhum Polat Onat’ın  eşi ,merhum milletvekilimiz Ahmet Kavuncu’nun kızı .sevgili  Kemal’in,Dr. Melih’in ve  Mahir’in   sevgili anneleri,kadim dostumuz,iyi komşumuz  Fikriye Ablamızı da bu arada hayırla anmak isterim. O da bizim  bir akrabamız kadar yakınımızdı.  Bir kapıdan girdik,aynı kapıdan çıktık. Evlerimizin kapıları dahi açık olurdu. Merhum eşi Polat Onat ile birlikte  merhum Fikriye Abla, ben ve eşim birlikte az mı bamya kafası kesmedik?Birbirimize az mı gelip gittik? Biz pişirdiğimizden Onlara,Onlar pişirdiklerinden bize getirirdi.  Aynı çatı altında iki dairenin   akrabadan öte  insanlarıydık.  Merhum Polat Abim her kış öncesi peynirimizi sipariş eder, soğuk bir yerde bekletir bize verirdi.  Merhum Fikriye Abla yaptığı ilk tarhanadan bize ikram ederdi.   Bahçede kestikleri ilk kurban etini bize onlar getirirdi.   Benim de birçok akrabam  var. Çoğu aramızda değiller.Çok azı hayatta. Ama Fikriye Abla  ve Polat Abi   hepsinden öte  güzel insanlardı.
 
  TAVŞANLI  ATATÜRK LİSESİ MEZUNLARINDAN BİR GRUP
               İZMİR BORNOVA’DA  BİR ARAYA GELDİ        
     

 Tavşanlı Atatürk Lisesi’nden mezun olanlardan bir grup İzmir’in Bornova İlçesi’nde  nezih bir yerde bir araya gelerek hasret gidermişler. Lisenin efsane öğretmenlerinden Müzik Öğretmeni  Hilal  Arslan ve İngilizce Öğretmeni  Hülya Eröz  de   HOUSE OF RENE’deymişler.   03 Haziran  2023 günü sabah 10.30’da yenilen sabah kahvaltısının ardından   başlayan sohbet  iki saat sürmüş.  Yemeği organize eden   Tavşanlı’mızın unutulmazlarından Namık Koyuncu’nun eşi Esin Koyuncu’nun organize ettiği  kahvaltı  bir süredir  gündemdeymiş. 
        Sevgili (halen okul müdürü) Adnan Yeşil’den aldığım bilgilere göre, kahvaltıya ilginç mezunlar katılmış.  Özellikle kızım emekli bankacı Selda Alpagut ta bu kahvaltıya  bulunduğumuz Özdere’den katılmıştı. Kahvaltıya  halen İzmir’de Okul müdürü  Nazan Büyükkaymakçı Yılmaz, Ahmet Öğütçü, Aydan Gürpınar, İbrahim Eren, Kamile Tuncay, Atilla Alparslan, Afet Ayaz Güleç, Gökhan Şahin, Ahmet Doyranlıoğlu, Nuray Dağaşan( Av. Bekir’in kızkardeşi), Oya Gülin Özcan,Figen Boyacı’nın da katıldıklarını öğreniyoruz.Eğer unuttuklarım olursa şimdiden özür dilerim. 
        Sohbetlerde eski öğretmenler,emekli öğretmenler,diğer mezunların yanında  bir süredir rahatsız olan   Atatürk Lisesi’nin unutulmaz müdürlerinden Arslan Ergüç ve  Esma  Börek  Canıaz’a da şifalar dilenmiş.  Aynı zamanda yazar olan öğretmen Adnan Yeşil bugüne kadar  basılan kitaplarından arkadaşlarına  imzalayarak hediye etmiş. 
        Ben hassaten değerli ,merhum kardeşim Zeytinler’in Kemal’in çalışkan kızı  Esin Öğütçü  Koyuncu’ya böyle güzel bir organizasyonu üstlendiği için teşekkür ediyorum. Bunun arkasının gelmesini bekliyorum.  Bir okulun mezunlarının şu veya bu şekilde böyle güzel bir kahvaltıda bir araya gelip te hasret gidermeleri taktire şayandır.  Gelecek yemeklerin,kahvaltıların  daha geniş bir platformda gerçekleşmesi  en büyük dileğimdir. dileğimdir. 
         Bu arada sevgili Adnan Yeşil  son kitaplarından birisini bana imzalayarak göndermek nezaketinde bulunmuş.  Tavşanlılı, Adnan Yeşil ile gurur duymalıdır.  Bakın ben bugüne kadar tek bir kitap sahibi olamadım. Kitap bastırmak kolay bir uğraş değil. Bunu yapanlara sormak daha  doğru olur. 
         Keşke bin de mezun olduğum Kütahya Lisesi’ndeki arkadaşlarımla bir araya gelebilsem. Yaşım gelmiş 86’ya dayanmış.  Bir mucize olursa bu mümkün olabilir. 


  

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları