10 Kasım 2015 - Salı

AKLIMA GELENLERDEN BİR MENÜ

Yazar - Bülent Alpagut
Okuma Süresi: 8 dk.
4045 okunma
Bülent Alpagut

Bülent Alpagut

- 05062218413
Google News


Kafamda  sırasını bekleyen nice konular var.Ama şu günlerde beni en çok meşgul edeni Eren Dede oldu.Ben Eren Dede’ye genelde Atatürk İlkokulu’na  giderken  uğrardım. Basit bir anlatımla Çavuş Camii önüne gelin.Arkanızı camiye dönün. Karşınızdaki dar yolun solunda mütevazi bir eski yapı göreceksiniz.Bir ahşap ,dış sıvası çamur ve sıva görüntüsünde bir oda düşünün.Eski bir evin bir parçası gibi durur.Kulakları çınlasın meslektaşım  tarih öğretmeni Ömer Faruk Dinçel’in ‘Tavşanlı Tarihi’ adlı eseri önümde duruyor.Emek vermiş ve bir nebze de Eren Dede’den bahsetmiş Kimmiş Eren Dede? Yatırın yanı başında bir kitabesi varmış.Kitabe doğru dürüst okunamıyormuş.Neden mi? Çünkü kitabe betonla desteklenmiş,yazılar betonun içine gömülmüş.Tıpkı şu ünlü Moymul Mahallesi’ndeki Balıklı Havuz’daki kitabe gibi.O da betonla kucak kucağa havuzun tabanında ya tıpkı onun gibi.Okunabilen küçücük bir bölümde”Merhum ve mağfur leh” sözcükleri okunabiliyormuş.Sevgili meslektaşım bu kadarını okuyabilmiş olmalı.Yatırın hemen yanında da bir  biraz derince bir mini kuyu bulunuyormuş.Bu kuyu da şöyle:Vaktiyle çocuğu olmayan genç bayanlar bu türbeye geldiklerinde Eren Dede’ye en azından bir Fatiha,bir Yasin okur ve Allah Kulu’ndan ricacı olmalarını  isterlermiş. Ola ki Yüce Yaradan Eren Dede’nin ricasını kırmayacaktır.Bu genç bayanların çocuğu olmuş mudur bilinmez ama önemli olan niyettir.Hastalar da zaman zaman Eren Dede’ye dua ederlermiş,Çeşitli hastalıklara uğramış kimseler de.Bu ziyaretlerde bu küçük  kuyuya ne atılırmış bilmiyorum. Aklıma Anadolu’nun bazı yörelerindeki zekat kuyuları geldi.Zekat kuyuları nedir bilir misiniz? Bir gün  Kayseri’de bir lokantada yemek yiyorum.Lokantadan ayrılırken ücretimi ödemek için yaklaştığım görevli kişi veya sahibi ne yediğimi sormuş ve yediklerimi hesaplayarak şu kadar borcum olduğunu söylemişti.Paramı öderken bir şey dikkatimi çekmişti.Paramı alan kişi paramın üstünü verdikten sonra birkaç bozukluğu hemen yanı başındaki bir yerdeki bir  boşluğa atmıştı.Merak bu ya sormuştum.Yıl 1961 veya 1962 idi. “ Gurban olduğum burası zekat kuyusudur.Ben her hesabın kırkta birini hesaplar üç aşağı beş yukarı bu kuyuya atarım.Bu paralar birikir ama benim değildir.Bunları zekat olarak bir muhtaç kişiye öderim” demişti.Şimdi düşünüyorum da acaba Eren Dede’yi ziyaret edenler de bu tür bir şey mi yapıyorlardı? Örneğin bu kuyuya yiyecek ve giyecek mi bırakıyor yoksa içine üç beş kuruş mu atıyorlardı?
          Sadede gelelim.Benim ifade etmek istediğim  Eren Dede’nin türbesinin tabi türbe denilebilecek ise yıkılmak üzere olduğudur.Eren Dede’yi sadece rüyamda görmüşlüğüm var.Bir sabah namazında meslektaşım Şevki Eser Yasin okurken aklıma giriverdi. Bana Eren Dede     Türbesi’nin yıkılmak üzere olduğunu sanki söyler gibiydi.Bu ne demek? Eren Dede Şevki Hoca aracılığıyla benden yardım istiyordu.Bu yardıma göz yumamam.Tavşanlı bir zamanlar Simav İlçesi’nde hakimlikten ayrıldıktan sonra  benim babama “ Emin bir belde” olarak anlatılan ,evlendiğim,yıllarca öğretmenlik ve gazetecilik yaptığım,çeşitli fahri görevleri ifa ettiğim sevdamdır.İlgisiz kalırsam gözlerim kör olur.Anlatmazsam işlerim rast gitmez.Hadis-i Şerif bile yok mu?” Gerçekleri bilip te söylemeyen dilsiz şeytandır” diye.Ben dilsiz şeytan olmaktansa doğruyu söyler “ Of be söyledim rahat ettim”  derim. Tavşanlı’da Allah’ın lütfuyla görev yapan yöneticiler var.Makam sahibi olmak için taktir gerekir.Taktir edilmezse hiçbir makam birine tevdi edilmez.Bakınız sayın Kavuncu bir kez daha halkımızın teveccühüne mahzar olmuş,Kütahya’nın merkez ilçe dahil 13 ilçesinden aldığı oylarla milletvekili olmuştur.Ama kendisine bu görevi veren yüce Yaradan’dır.Ben de ilk olarak konuyu sayın milletvekilimize arzediyorum. Kanımca bu kadar yoğun mesaisi arasında Eren Dede’yi ziyaret etsin.Bir Fatiha okusunlar.Durumu gözleriyle görsünler ve gerekeni yapsınlar.Konunun takipçisi olacağım.Ben Eren Dede’ye söz verdim.O’nun içinde bulunduğu durumu açıklamakla bir takım görev sahiplerini de uyarmış oldum.Gerçi bunu sayın belediye başkanımız da halleder ama olsun ben suyun başına kadar gitmeyi daha uygun buldum.
          Toprağın üzerindekilerin toprağın altındakilere borcu vardır. Bir başka ifadeyle oturanların da yürüyenden talepleri olduğu gibi. Adam felç olmuştur. Bir yere çıkamamakta,yatağından bile doğrulamamaktadır ne yapacaksınız? Gidip halini hatırını soracaksınız.Derdine ortak olacaksınız Niçin kabristanlara gidiyoruz? Çünkü kabristandakiler toprağın altında bizler de üzerindeyiz.Bizden ne isterler? Bir Fatiha,bir Yasin ve bir Vakıf Suresi veya başka sureleri okumamızı.Niçin kabirlere gittiğimizde ağaçları,çiçekleri suluyoruz,etrafı temizliyoruz?Yatırlarda da değerli insanlar olduğu muhakkak.Yatırların da bizlerden bekledikleri vardır.Her türlü ilgisizlik onları da üzüyor.Dua etmeyi biliyoruz,yatırlara ziyareti sürdürüyoruz da  neden yatırlara karşı hassasiyetimizi sürdüremiyoruz? Beyler eğer Eren Dede türbesi’nin duvarları yarın bir gün ansızın yıkılırsa bunun altında hepimiz kalırız.Yok mu Tavşanlı’da bir Allah’ın kulu ortaya çıkıp ta rahmetli Deli Ahmet gibi verip veriştirecek?İlla da bu tür olaylarda Deli Ahmet mi olmak gerekiyor?Biz nasıl bu durumlara geldik bilemiyorum.Birilerinin suratımıza birkaç tokat atması,ayağımıza çelme takması,arkamızdan taş atması mı gerekiyor? Ey benim aziz Tavşanlı’m ayağa kalk ve silkin. Göremediklerini görmeye çalış.Allah aşkına……
             Şimdi birileri diyecektir:” Bülent Hoca şu enteresan günlerde bula bula Eren Dede’yi mi buldun”Evet Eren  Dede’yi buldum beyler.Var mı itirazınız.? Sevgili arkadaşım,dostum berber Ergun’a da hassasiyetinden ötürü teşekkür ediyorum.Sevgili hocam Şevki Eser’e de teşekkür ediyorum.Birazcık ta olsa Eren Dede hakkında kitabına not düşen sevgili hocam Ömer Faruk Dinçel’e de……
      RAHMETLE  ANIYORUM      
  Kasım ayı içinde kaybettiğim aziz dostlarım var.Aklıma ilk gelen de sayın belediye başkanımızın babası Abdullah Güler oldu.Biz Abdullah Efendi ile Derecik Köyü sofralarında kaşık salladık.Köy odalarında sohbet ettik.Yolda karşılaştığımızda selam verip selam aldık.16 Kasım 2014 günü sessizce aramızdan ayrılıp gitti.Aynı gün aynı köyden dostum Abdullah Korkmaz da aramızdan ayrılmıştı.Ekmek bölüştüğüm,boynuna sarıldıklarımdandı.Biri Yakupların Abdullah,diğeri Haytaların Abdullah.5 Kasıl 2006 günü eski başbakanlarımızdan Bülent Ecevit’i  kaybetmiştik.16 Kasım2010 günü de sevgili avukat Atıf Çavdar göçüp gitmişti. Bu kasım aylarında daha nice dostları kaybettik.Kabirleri Cennet bahçelerinden birisi olsun. Ben bütün aile bireylerime,komşularıma,dost ve arkadaşlarıma her sabah yıllardır Yasin okurum.Herbiriyle sık sık buluşuruz. Hepsi de durumun farkında. İletişim sağlamak zor değil.Deneyin.Bu vesileyle  Güler Başkana rahat olmasını  söylüyorum.Ben görevimi yapıyorum.O yoğun mesai içinde unutabilir.Ben müsaitim unutmam.                                                  

 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları