24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ
öĞRETMENLER GÜNÜ
Bülent Alpagut
- 05062218413 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ
ETKİNLİKLERİNE MAZERETLERİ NEDENİYLE KATILAMAYACAK OLAN ÖĞRETMENLER
Her Öğretmenler Günü geldiğinde içim sızlar. Her eslek mensubunun bir günü var. Bu günlerde her meslek mensubu çeşitli etkinlikler yaparlar. Aslında bu günlerde bu meslek mensupları için tatil olmalıdır. Bu günü o meslek mensubu gönlünce kutlayabilmelidir. Örneğin doktorlar,eczacılar,mimar ve mühendisler,Adliye mensupları( Adli Tatil bitiminde) ve diğerleri özel günlerini bir şekilde kutlayabilmelidir.
Ama bu kutlamalarda resmiyet ortadan kalkmalıdır. Araya protokol da girmemelidir. Katı kurallar çerçevesinde hareket edilmemelidir. Her meslek mensubunun özel günü gazetelerde boy boy,radyo ve televizyonlarda ilginç programlarla Kamu oyuna sunulmalıdır.
Her Öğretmenler Günü’nde ki çoğunda hazır bulunmuşumdur; Cumhuriyet Alanı’ndaki Atatürk Anıtı’na çelenk konulmuş,Ata’nın manevi huzurunda saygı duruşunda bulunulmuş,İstiklal Marşımız söylenmiştir. Eğer o yerleşim biriminde bir Öğretmen Evi varsa,meydanlarda,Atatürk’ün anıtının ve büstünün olduğu alanlardaki törenlerin akabinde, genelde protokola mensup zevat,öğretmenler hep birlikte buralara gitmişlerdir.Konuşmalar buralarda yapılmıştır. Başarılı öğretmenlere plaketleri,taktir ve teşekkür belgeleri buralarda sunulmuştur. Ki bu görevi yıllar içinde Tavşanlı’da ben üstlenmişimdir. Bazı yerleşim birimlerinde topluca bir yerde yemek te yenilmiştir. Öğretmenler Günü etkinliklerinde maalesef emekli öğretmenler genelde hep unutulur ve unutulmuştur da. Ama ne gariptir ki, okullar Öğretmenler Günü’nde hep açık olmuştur. Öğretmenler Günü eğer okullarda kutlanmışsa işte o zaman öğrenciler öğretmenleriyle birlikte bu günü taçlandırmışlardır.
Artık özel günlere de bir kutlama şekli belirlenmeli ve geleneği getirilmelidir. Öğretmenler bu günde bağımsız şekilde,gönlünce günlerini kutlamalıdır.Hatta bu gün tüm öğretmenlere maddi bir destek te verilmelidir. Verilecek paranın önemi de yok,önemli olan hatırlanmaktır. Bana göre her gün Öğretmenin günüdür. Sadece bunu 24 Kasımla özdeşleştirmek yanlış olur.
Türk Öğretmeni’nin sadece bir tane Başöğretmeni vardır. O da Cumhuriyetimizin kurucusu,devrimlerimizin gerçekleşmesinde en büyük payı olan,büyük devlet adamı,büyük asker,Gazi Mustfa Kemal ATATÜRK’tür. Hiçbir öğretmen kendisini asla bir Başöğretmen olarak görmemelidir. Öğretmen;İlim,sanat veya teknik dallarda bildiğini öğretmeyi meslek edinmiş kimsedir. Eskilerin ifadesiyle Muallimdir. Muallimedir. Bugün bile,kitaplar, mektuplar,Radyo veya Televizyon aracılığıyla insanlar arasında bilgiler aktarılabiliyorsa da bunların hiç biri bir öğretmenin yerini asla dolduramaz ve dolduramamıştır. Hiçbiri, öğretmen veya öğretim üyesi olamaz ve olamamıştır.
Öğrenmek; Bir husus hakkında bilgi sahibi olmaktır. Bilgi edinmektir. Eğer öğretmen yoksa ortada bir sorun vardır, o da yarım yamalak bilgi edinme durumudur. Peyami Safa bile “ Bir anda pek çok şeyler öğrenmiş olduğumu zannettim” demiştir.Öğrenmek; Bir eğitim yoluyla belli bir konu üzerinde bilgi kazanmaktır. taallüm etmek, tederrüs etmektir. Öğrenmek; Haber almaktır. Öğrenmek; Bir şeyi yapma hususunda alışkanlık Yetenek sahibi olacak duruma gelmektir. Öğrenmek;Anlamak,bilmek,idrak etmek demektir. Öğrenmek; Tahkik ederek sorup anlamaktır. Öğrenmek; Hanya yı Konya’yı öğrenmek demektir. Öğretim; Belli bir seviyede bilgi vermek,bir kimseyi belli konularda yetiştirmek veya bir mesleğe hazırlamak amacıyle yapılan öğretme işi,tedris, tedrisattır.
Yüksek Öğretim Kurumlarında eğitim öğretim çalışmaları yürütenlere Öğretim elemanı, ,öğretim üyesi olmadığı halde yüksek öğretim kurumlarında ders veren elemanlara Öğretim görevlisi diyoruz. Ama öğretmenlik mesleğinin temeltaşı ilkokul öğretmenleridir. İlkokul öğretmenlerinin sıfırdan alıp,okuma-yazma öğrettiği,bir nebze kendisini taçlandırdığı öğrenciler ortaokul,lise ve yüksek okullarla fakültelerde pişerek olgunlaşırlar,ülkesine milletine hayırlı insanlar olurlar.Bugün görev başında olan,görevini sonlandırıp emekliye ayrılan herkesin bir öğretmeni vardır. Bu vesileyle antı parantez bir konuya tekrar girmek isterim; Bilindiği gibi Kütahya’nın en büyük ilçesi( genel nüfusu 100 binin üzerinde) Tavşanlı’nın bir Öğretmen Evi yoktur. Kanal Boyunda eskiden dersaneydi, 15 Temmuz olayları ardından kamulaştırılmıştı,bir dersane Öğretmen Evi olarak kullanılsın denilerek devletimizce Tavşanlı Öğretmeni’ne sunulmuştur. Bu dersanede maalesef bir süredir bir tadilat söz konusudur. Bu binanın dört dörtlük bir Öğretmen Evi olarak hizmete açılması için geçtiğimiz günlerde Kütahya’yı ziyaret eden Milli Eğitim Bakanımıza da yetkililerce gerekli bilgiler aktarılmış. Bunu Tavşanlı Adalet ve Kalkınma Partisi İlçe Başkanı sevgili Bilal Kıyak’tan öğrendim. Cüzi miktarda bir ödeneğin gelmesi bekleniyormuş. Sevgili Bilal yalan söylemez. Kendisine inanıyorum. Keşke bugüne kadar gelmiş olsaydı da 24 Kasım Öğretmenler Günü bu Öğretmen Evi’mizde kutlanabilseydi.
Yazımın başlığını okuyanlar neden bazı öğretmenlerimizin mazeretleri nedeniyle bu Öğretmenler günü’ne katılamayacaklarını merak etmişlerdir. Meraklarını gidereyim; Çünkü hepsi de aramızdan ayrıldılar. Ebediyete göçtüler ve sadece gönüllerde yaşıyorlar da onun için böyle bir başlık attım.
Bu vesileyle bu Öğretmenler Günü’nün tüm öğretmenlerimize hayırlara vesile olmasını, öğretmenlerimizin maddi ve manevi yeni müjdelerle taçlandırılmasını diliyorum. 24 Kasım günü sa-dece Tavşanlı’da değil,tüm il ve ilçelerimizde,beldelerimizde ve hatta köylerimizdeki camilerden birinde Öğretmenlerimizin ruhuna bir Mevlid okutulmalı,il,ilçe,belde,köy mezarlıklarındaki öğretmen kabirleri ve emekli öğretmenler ziyaret edilmelidir. Tavşanlı Öğretmeni’nin bu gününü,Sayın Kaymakamımız Hayrettin Baskın Bey’in ve sayın İlçe Milli Eğitim Müdürümüz Salim Karaboğa’nın şahıslarında kutluyorum. Ebediyete intikal eden Tavşanlı’da binlerce öğrenci yetiştiren öğretmenler:Hayrettin Gürleyen, Ahmet Körhasan, Abdurrahman Kaçar, Ali Doğansoy( İlk. Öğrt. Müf),Ali Merdun, Azize Şahin, Abdülkadir Kurt, Ahmet Sertel, Ahmet Özdoğan( Esmer Hafız),Ahmet İleri, Ali İhsan Yıldız, Aldoğan Ekmekçi, Ali Piri Süzen, Ali Ayhan, Azmi Akyol, Ali Değirmenci, Ali Özay, Adem Başbey, Ahmet Benli, Ayşe Yavuz, Ahmet Gürsoy, Abdullah Toyran, Abdullah Avcı, Aysun Dosdoğru, Aziz Eryalaz, Ahmet Ertuğrul, Ahmet Ceyhun, Aysel Akcan, Ali Çakıroğlu, Ayşe Yalçın,Abdurrahman Balkan, Bekir Ersoy, Burhan Başarır, Bilal Nizamoğlu, Bahire Ardıç, Bedii Erdem, Celal Karaca, Cemal Eker, Cevdet Altay, Cemil Köylü,Celal Türkyılmaz, Doğan Atabay,Doğan Arslanbaba, Elvan Candemir, Emin Ersoy, Erol Sönmez, Enver Nail Altın, Emin Emrem, Emin Toy, Elvan Özdemir, Erdoğan Paçal, Emin Biral, Emin Uluğ, Elman Kamacı, Faruk İşbilir, Fethi Akuz, Fevzi Coşgun, Güven Çelikten, Gülseren Doğan, Gülşen Palabıyık,Ferudun Kaçar,Hamza Özay, H. İbrahim Sertel, Hüseyin Avni Konuş, Hilmi Özayhan, Hilmi Altay, H. Tahsin Tuğrul, Hafize Çağlayan, Hacı Kılıç, Hatice Gülsen Güre, Huriye Arna Soncer, Hasan Kayhan, Hasan Kılıçarslan, Hüseyin Yılmaz, Hüseyin Tarhan( Maarif Memuru- İlk. Öğrt. Md), Halil Demir, Hüseyin Kavuş, Halil Şahin, Halil Mutlu, Huriye Yazıcı, Hasan Atlı, Hasan Tüzün, H. Hüseyin Dönmez, Halil Suudi Yarar, Hilmi Ünsal, Hasan Özkan, Hüsnü Ünlü, Hatice Yüksel, Hatice Sayın,Hüseyin Sönmezışık, Haldun Dengiz, Hüseyin Çetin, Hüsamettin Gümüşlü, Himmet Güner, Hasan Altınkaynak, Hakkı Aşkaroğlu,İbrahim Zeyrek, İsmail Kutlu, İbrahim Koç, İbrahim Özcan( İlk. Öğrt. Md), İbrahim Sümer, İbrahim Balioğlu, İrfan Ergenekon,İsmail Yakut, İsmail Kartal, İbrahim Durmuş, Kemal Öztürk, Kamil Çil, Kübra Öğretmen, Kazım Girgin, Kadir Güner, Kerim Sarıkaya, Libas Öğretmen, Mutahhar Temel, Mustafa Bozkuş,Mustafa Bayramoğlu, Mustafa Akgün, Mustafa Aygün, Mustafa Yılmaz, Mihriye Öğretmen, M. Ali Çetin, Mevlüt Ayrık, Mehmet Memiş, Müzeyyen Karaduman, M. Ali Özel, M. Ali Alışkan, M. Ali Pamir,M. Ali Oral, Mustafa Özyaşar, Mehmet Gedik, Necmettin Ünay, Necla Toker, Nurettin Karabey, Nejat Öner, Necati Aksoy, Nazif Kuzucu, Mustafa Atabay, Mukaddes Güner, Mustafa Şahin, Mustafa Çağlar( Şehit), Mustafa Fazıl Baş, Muammer Tartaroğlu, Muammer Baştan, Mustafa Salçan, Mustafa Atay, M. Ali Uygun, Mehmet Günyüz, M. Ali Çetin, Mehmet Yiğit, Murtaza Tolun, Mustafa Hızlıer, M. Ali Kahraman, Mustafa Topal, Nuran Bülbül, Nebi Dindaroğlu, Nermin Aktakka, Nuriye Apaydın, Orhan Keskin,Osman Akay, Rıza Kaynak, Ramazan Canıaz, Recep Dönmez, Refik Arıkan, Rukiye Taşlıca, Recep Atilla, Rabia Çağlıdere, Salim Akcanlı, Sırrı Demirel, Sami Akarsu, Sacide Atlı Eker, Sadık Baş, Semiha Erkaya, Sevgi Morçiçek, Sema Akşar, Şehnaz Baştürk, Şükrü Er, Şevket Süreyya Sayın, Safiye Öğretmen(Fr.), Selahattin Özsavaş, Saim Talay, Sıtkı Aktakka, Süleyman Sırrı Süleyman Eroğlu, Sabri Çeneli,Sibel Uzun, Serra Akça, Samiye Akuz, Vehbi Kızılgün( Ediboğlu),Veli Korkmaz,Vasfiye Toyran, Vahit Canbek, Veli Özenli, Veli Tanhan,Yüksel Kavuncu, Yasin Çetin, Yücel Uğurlu, Zişan Erdem, Zahide Hüseyinbaşoğlu, Zeki Yıldız’a Allah’tan rahmet diliyorum.
Gönlüm ister ki bu öğretmenlerimiz bir yerde gelecek kuşaklara sunulabilse. Bu listenin asılacağı yegane yer İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nde müsait bir köşedir. Bunu da sevgili müdürüm Salim Bey’in taktirlerine sunuyorum.
ULUSLAR ARASI HOŞGÖRÜ GÜNÜ MÜNASEBETİYLE
Yılın belki her günü bir gün var. Ben öğretmenken bu günlerin belli başlılarını kutlardık. Ama bugün inanın her gün uyandığımda yeni bir gün ile karşılaşıyorum. Örneğin; 16 Kasım günü Uluslar arası Hoşgörü Günü olarak kutlanıyor.Ajandamı karıştırdım, hemen önüme çıkıverdiler, merhum Derecik Köyü’nden Yakupların Abdullah Güler’i( Halen Tavşanlı’nın Çevre Planlamacısı Belediye Başkanı’nın babası) 16 Kasım 2014 günü vefat etmiş. Yine aynı köyden dostum merhum Haytaların Abdullah Korkmaz da aynı tarihte vefat etmişler. Mekanları cennet olsun. Biraz daha karıştırdım,Tavşanlılı Avukat, Kütahya Barosu’nun üyelerindendi Cumhuriyet sevdalısı,Atatürkçü Atıf Çavdar da aynı günde 2010 yılında ebediyete göçmüş. İlginç bir ayrıntı; Merhum Çavdar,tatildeyken bir akşam yemeği esnasında Atatürk’ün Nutku’ndan bir bölümü okuduktan sonra rahatsızlanmış ve maalesef kurtarılamamış. Üçünün de bende anıları var. Hiç unutmam merhum Güler,”oğlum Mustafa hangi oyun olsa hep lider oluyor”derdi.Arkadaşları O’nun sözlerini dinlermiş. Ben de kandisinin küçücük halini anımsarım. Derecik Köyü İlkokulu’nda müdür yetkili öğretmenken okulun yola bakan dersliğinin yanına gelip,bizleri dinlerdi.Kendisini okutma şerefine nail olamadım. Çünkü 1972 yılında köyden ayrıldığımda bugünün belediye başkanı, o zamanın küçük Mustafa’sı 5-6 yaşlarında vardı yoktu. Bu arada ajandamı açmışken bir de günlere bakayım dedim; Liste uzadıkça uzuyor. 16 Kasım Gününün Uluslar arası Hoşgörü Günü olduğunu görünce iki satırla bu günü de bir nebze anmak istedim.
Çeşitlilik dünyasında hoşgörü, barış için bir ön gerekliliktir. Bunu herkesin iyi bilmesi gerekir. Hoşgörü, sürdürülebilir kalkınma için de bir araçtır; fikirlere, yaratıcı enerjiye ve bireylerin yeteneklerine dayanan daha kapsayıcı ve böylece daha esnek toplumları cesaretlendiren bir araçtır.
Hoşgörü;İnsanların davranışlarını anlayışla karşılayıp hoş görme, sert ve katı hükümlü olmama,eskilere göre müsamahadır. Hoşgörü sahibi kişiler, anlayışlı,müsamahakar kişilerdir. Hoşgörüsü olmayanlar da bunun tam tersi, hoşgörüsüz, müsamahasız kişilerdir. Hoş hecesi birçok sözcükte geçer. “ Hoş bulduk”, “ Hoş,safa geldiniz”,” Hoş gelmek”,” Hoş görünmek”,” Hoş tutmak”,” Hoşa gitmek”,”Hoşuna gelmek” gibi ifadelerde vardır.
Karacaoğlan ne güzel demiştir:” Üç derdim var; birbirinden seçilmez/ Bir ayrılık,bir yoksulluk ,bir ölüm”Öyleyse neden hoşgörülü olamıyoruz ki?Eskiler çok kullanırdı:”Hoş- amed,Hoş-ahenk,Hoş-amedgü,Hoş-amedgülük,Hoş-avaz, Hoş ayende,Hoş-bin,Hoş-bu,Hoş-dem,Hoş-dil,Hoş-eda,Hoş-elhan,Hoş-endam,Hoş-gu,Hoş-güvar,Hoş-güzeşte,Hoş-hal,Hoş-han,Hoş-hıram,Hoş-kadem,Hoş-kam,Hoş-manzar,Hoş-meşrep,Hoş-nağme,Hoş-neva,Hoş-nigah,Hoş-nihat,Hoş-nişin,Hoş-nüma,Hoş-nüvis,Hoş-reftar,Hoş-revan,Hoş-ru,Hoş-sohbet,Hş-tab,Hoş-ter” gibi sözlerden kaçını bugünkü yaşamımızda kullanıyoruz?Bu sözcüklerin hepsi de hoşgörü sözcüğü ile özdeşleşmiştir. Belki bugün insanlarımız bunlardan birkaçını, belki sadece Hoşsohbeti kullanıyor.
Hoşgörülü olmanın ilk şartı,nazik,kibar olmaktan geçer. Çünkü hoşgörülü insanlar kesinlikle çirkin bir ifadeyi kullanmaktan kaçınırlar. Allah’ın en sevgili kulu,Hz. Muhammed’in sözleri(Hadisler) hep hoşgörü üzerinedir. Siyasette bile iyiliklerin unutulduğunu, yerini nankörlüğün aldığını bilmeyenimiz var mı?Hoşgörü yan yana ,beraber yürümenin imamesidir. Nedim bile ne dyordu?” Gülelim oynayalım kam alalım dünyadan/ Ma-i tesnim içelim çeşme-i nev-peydadan”Hoşgörülü insanlar çok dikkat ederler. Yunus Emre’yi anımsarlar.Yani.” Bir kez gönül yıktın ise kıldığın namaz değil/Yetmiş iki millet de yüzünü yumaz değil/Yol odur doğru vara,göz odur Hakk’ı göre/ Er odur yerde dura,üstten bakan göz değil” diyen Yunus’u. Bakıyorum ki,bırakın dünyayı,kendi ülkemi ve kendi ülkemde yaşanları düşünüyorum; Birçoğumuz kimlerin gönlünü yıkmamışık ki? Kimimiz hep üstten bakmışız ve bakmaya devam ediyoruz. Öyleyse çoğumuzun kıldığı namaz da değildir. Aynaya hiç bakmıyoruz. Yüzümüzün kızardığını belki de görmek istemiyoruz. Önce insan olduğumuzu unutmayacağız. Çünkü hoşgörü insanlara aittir. Hayvanlar hoşgörülü olamazlar. Bitkiler de öyle. 15 Kasım 2022 itibariyle dünya nüfusunun 8 milyar olduğu açıklandı. Hoşgörüsüzlük insanoğlunun felaketini hazırlayan bir faktör olma özelliğini koruyor.
Bu gün nedeniyle değerli devlet büyüklerimizden hoşgörülü davranmalarını beklemek en büyük arzumdur. Çünkü hoşgörüsüzlük tıpkı “ İp çarığı,çarık ayağı sıkar” anlamlı sözüne cuk oturuyor….