16 November 2025 - Sunday
47 YIL İÇİNDE NİCE CUMHURİYET BAYRAMINI BİZZAT YÖNETTİM
TAVŞANLI’DA
Yazar - Bülent Alpagut
Okuma Süresi: 16 dk.

Bülent Alpagut
- 05062218413 TAVŞANLI’DA 1978 YILININ
CUMHURİYET BAYRAMINDAN
İTİBAREN 47 YIL İÇİNDE NİCE
CUMHURİYET BAYRAMINI BİZZAT YÖNETTİM
Merhum, Tavşanlı’nın törenlerini idare ederdi. Tören komutanı ve sunucusuydu. 23 Nisan 1978 tarihinden birkaç gün önce İstiklal İlkokulu önünden geçerek bana seslenmişti. Sevdiğim,saydığım bir öğretmen meslektaşımdı. Benden bir ricada bulunmuştu. Karamürsel’de bir işi varmış. Eşi merhum ebe Perihan Çil ile birlikte gitmeleri gerekiyormuş. Ama önümüzde bir 23 Nisan Milli Egemenlik Bayramı vardı. Benden bu bayramı yönetmemi istemişti. Bu teklif ister inanın ister inanmayın beni ürkütmüştü. Çünkü toplulukların önünde bir milli bayramı yönetmemiştim. “ Yapamam hocam” dediğimde :”Yaparsın yaparsın”demiş ve beni bir şekilde ikna etmişti. Zamanın kaymakamı merhum bir ara vali olmuştu Erdoğan İzgi ilçeden ayrılmak üzereydi ve nitekim de ayrıldı. Yerine merhum Nail Taşdelen geldi. Merhum Kamil Çil Hocam beni yeni kaymakamla tanıştırmış.” Sayın kaymakamım bir mazeretim dolayısıyle bu 23 Nisan 1978 Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı bu arkadaşımız yönetecek. Protokol Amiriniz, tören komutanınız ve sunucunuz Bülent Bey olacak” demişti. Soğuk terler dökmüştüm. Kimse bir topluluk önünde konuşmanın,hitabetmenin,konuşmanın ne denli zor olduğunu bilemez. Ancak bunu yönetenlere soracaksınız. Çünkü irticalen konuşacaksınız. Canlı yayındasınız. Bütün gözler sizin üzerinizde olacaktır. Yapacağınız bir yanlış,kıracağınız bir potun faturasını ödemeye hazır olmanız gerekir. Törenlerde özellikle protokol ile ilgili husus çok önemlidir. Sunacağınız zatın tam olarak anons edilmesi gerekir. Bir keresind e HÜKÜMET Konağı’nda bir Cumhuriyet Bayramı günü sayın kaymakamın makam odasının girişinde tebrikata girecek zevatı anons ediyorum. Kulakları çınlasın sıra Ağırceza Mahkemesi Başkanımızdaydı. Kendilerini anons ettiğimde hiçbir harekette bulunmamışlardı. Bir kez daha anons ettiğimde el işaretiyle beni yanına çağırmış.” Bülent Bey eksik söylediniz” Adli Yargı ve Adalet Komisyonu Başkanı” nı ekleyerek yeniden anons ediniz” dediğimde elim ayağım dağılmıştı. “ Sayın Ağırceza Mahkemesi Başkanı, Adli Yargı ve Adalet Komisyonu Başkanı” şeklinde anonsumu değiştirince sayın kaymakamın makam odasına girmişlerdi. Bu bana bir ders olmuştu. Daha dikkatli olmam gerekiyordu. Ata Binmiş ATATÜRK Anıtı ‘nın Cumhuriyet Meydanı’ndaki açılışına çok sayıda davetli gelmişti. Yüksek rütbeli subaylar, Adli VE Mülki erkan ve diğerleri bir aradaydı. Kütahya Hava Er Eğitim Tugay Komutanı tuğgeneral de protokoldaydı. Kendisi hakkında yeterli bilgiyi aldıktan sonra anonsumu yapmıştım. Yanında bulunan rahmetli Tavşanlı Askerlik Şubesi Başkanı, Garnizon Komutanımız Hv. Plt. Kd. Alb. Remzi Diren’e eğilerek sormuş:” Bu sunucu asker mi?” demiş. Yani tam istenildiği şekilde anons etmişim.
Zaman içinde nice açılışlar,temel atma törenleri,nice konferans,açık oturum,münazara, ağaç dikme bayramları,kulüplerin sezon açılışları, Kömür dekapaj açılışları , ödül dağıtımları ,işyeri açılışları, yaşadım. Ama bir Cumhuriyet Bayramı’nı kısa kesmek zorunda da kaldım. Tavşanlılı Kütahya Milletvekili Ahmet Kavuncu tam da 29 Ekim 1994 tarihinde vefat etmişti. Törenler yeni başlamıştı. Bir anda Cumhuriyet Meydanı’na binlerce kişi ve ellerde bir tabut girivermişti. Ne yapacağımı bilememiştim. Koşarak sayın kaymakam ( sonra vali yardımcısı olarak başka yere atandı) Bekir Ergök’ün yanına giderek ne yapacağımı sorduğmda bana.”Alpagut yapacak bir şey yok. Bu şartlarda bayramı kısa keselim. Saygısızlık olur” demişti. Ben de programı sonlandırmıştım. Zaten 28 Ekim günü tüm çelenkleri Atatürk Anıtı’na koymuştuk. 29 Ekim günü ise konuşmalar ve şiirlerle geçit töreni yapılacaktı. Bu cumhuriyet bayramı beni yaşamımda yönettiğim en dikkat çeken bayramdır.
Cenaze tam tören alanına girdiğinde zaten topluluk bir anda karışmıştı. Toplananlar cenazenin ardına katılıp gittiklerinde meydanı terk etmişlerdi.
29 Ekim 2025 tarihinde Cumhuriyetimizin 102.nci yıldönümünü kutlayacağız. Sevgili Yılmaz Özdil’in” Cumhuriyet ,mucizedir”başlıklı makalesini kesip saklamışım. Her bu büyük bayramın arefesinde bir daha okurum. Neticede ben,eşim,çocuklarım ve diğer aile bireylerimizin hepsi birer Cumhuriyet Çocuğu’dur. Rabbim bu yüce millete nice Cumhuriyet Bayramları nasip etsin. Cumhuriyetimiz ebediyen yaşasın…. Cumhuriyetimizin banisi Mustafa Kemal Atatürk’ün ruhu şad olsun derim.
29 Ekim 1923 sabahı nüfusumuzun 13 milyon olduğunu,bu nüfusun 11 milyonunun köylerimizde yaşadığını,bu tarihte milli sınırlarımız içinde 40 bin köyümüz olduğunu,bu köylerin 37 bininde okul olmadığını,Hatta doğru dürüst bir postanemizin ,bir dükkanın dahi bulunmadığını,bu mevcut 40 bin köyün içinde mütevazı bir Allah evinin(cemi veya mescit) bulunduğunu,bugün orada burada önümüze çıkan traktörlerden tek birinin bulunmadığını,Çiftçimizin eli ayağı biçerdöver sayısının sıfır, buna karşın karasaban sayısının da bir o kadar az olduğunu,Ayçiçeği üretimimizin neredeyse sıfır olduğunu, şeker üretemediğimizi, ekmeklik unumuzu,pirincimizi dahi dışarıdan temin ettiğimizi, yani ithal ettiğimizi,ülke topraklarının sadece beş bin hektar kadarını sulayabildiğimizi,bu tarihte 40 bin köyün beş bininde sığırı vebası belasıyla mücadele ettiğimizi, hayvanların da insanımızın da adeta kırıldığını, bir milyona yakın yurttaşımızın frengiye yakalandığını, iki milyon insanımızın sıtmaya yakalandığını,,üç milyon insanımızın trahom olduğunu,ülkede verem,tifüs,tifo salgınları yaşandığını, Bit denen zararlıyla mücadelede çaresiz kalındığını( ben bile merhum babamın hakim olarak görevli bulunduğu Simav’da 1946’lı yıllarda Osmanbey İlkokulu’nda öğrenciyken okulda bite karşı ilaçlandığımı bilirim),o zamanlar bebek ölüm oranlarının % 40’lara kadar çıktığını doğan her iki bebekten birini kaybettiğimizi, annelerimizin ölüm oranının % 18 olduğunu ,her beş anneden birini kaybettiğimizi, ortalama ömrümüzün 40 olduğunu, bu tarihte milli sınırlarımız içindeki doktor sayımızın(pratisyen-uzman) sadece 337 olduğunu,yine ülkemizde orada burada 60 eczacı ve eczane bulunduğunu,bu eczacıların sadece sekizinin TÜRK olduğunu, diş hekimi sayımızın sıfır olduğunu, halkımızın dişlerini ilkel yollarla çektirdiklerini, sadece 4 hemşiremizden söz edildiğini,136 ebemiz olduğunu bugün okullarda öğrencilerimize bu bayram öncesinde değerli öğretmenlerimizin anlatmasını bir emekli öğretmen olarak gönülden arzularım. Cumhuriyet Bayramı geçit törenleri, kalabalıklar, gösteriler,etkinliklerden ibaret olmamalıdır. Cumhuriyet Bayramı genç bebelere,çocuklarımıza anlatılmadır. Nihayet bu da yine Bu öğretmenlerimizin görevidir.
AKASYALI BULVAR( RECEP PEKER BULVARI) ŞİMDİNİN
İSTASYON CADDESİ HALKIMIZIN STERS ATTIĞI YOLDU
Tavşanlılı olan bilir; halen adı “ İstasyon Caddesi” olarak anılan geniş cadde bir zamanların” Recep Peker Bulvarı” zaman içinde çift taraflı yüzlerce Akasya ağacıyla taçlandırılmış, gelip geçene mis gibi kokular yayan ilçenin en görkemli geniş yolu,bulvarı,caddesiydi. Merhum Mazhar Usta( Merhum Şahin Biricik’in babası) Tavşanlı’nın bugün yerinde yeller esen “ Gültekin Sineması” olarak bilinen yerdeki mazotlu elektrik santralı7nın makinistiydi. Akşam üstüleri saat tam 19.00’da bu mazotla çalışan elektrik santralı etrafı aydınlatmaya başlar,gecenin geç saatlerine kadar bir avuç ilçe merkezinin karanlıkta kalmamasına yardımcı olurdu. Etrafa yalın mazot kokusunu bu Akasyalar adeta emer,etkisizleştirirdi.
Zaman içinde ta 1946’lı yıllardan bu günlere kadar sayıları az da olsa bu Akasyalar bu geniş cadde üzerinde vardır. Ama eskiden olduğu gibi misgibi kokuları artık yayamıyor. Çünkü gücü yetmiyor. Zaman içinde bu Akasya ağaçları merhum Kaymakam Saip Nalbantoğlu döneminde bir kez budandığında halk ayağa kalkmıştı. Çünkü herkes bu budama sonucu bu ağaçların kuruyabileceğini düşünmüştü. Ama öyle olmamıştı, Akasyalar yeniden canlanmıştı.
Geceleri Cumhuriyet Meydanı ile ddy İstasyon binası arasında volta atanlar,aynı zamanda sters te atarlardı. Kolkola girmiş Tavşanlılı grupların attıkları kahkahaları bugün dahi işitir gibi olurum. Bu geniş Akasyalı yolda merhum babam,annem,kardeşlerim, ahbap ve komşularımızla kimbilir kaç kez gidip gelmişizdir. Biz o günlerde mutluyduk. Huzurluyduk. Tavşanlı bir avuç içi kadardı. Hırsızlık,uğursuzluk,olumsuzluk Tavşanlı’ya teğet geçer giderdi. Bayanlar, ellerinde bebeleriyle, genç kızlar, delkanlılar sanki bir bütündüler. Aynı ailenin bireyleri gibiydiler.
Akasyalı yol şairlerin şiirlerine bile girmiştir. Edebiyat Öğretmenim, Ortaokul’da bizlere sürekli yazdığı şiirleri okurdu. Bir keresinde:”Akasyalı Yol,benim dertlerimi alan yol” diye bu yolu, İstasyon caddesi’ni kastederdi. Biz Tavşanlılılar olarak bu Akasyalı yolda gerçekten dertlerimizi yerlere döker,hafiflerdik. Artık bu Akasyalı yoldan eser yok. Anılarda kaldı. …..
Bir öğretmen olarak gelecek nesillere hitap etmek isterim; SAKIN OLA BİR GÖREV ÜSTLENDİĞİNİZDE yanlışlara izin vermeyin. Örneğin bir belediye başkanı olursanız,sakın ola bir caddeye kimin adı verildiyse o adı değiştirmeye yeltenmeyin. Bakın Tavşanlı7da bu yaşandı. Recep Peker, merhum Başbakanlarımızdan biriydi. Adını Tavşanlı’da bugün adı” İstasyon Caddesi”olarak anılan geniş yola,bulvara verdik.Ama bir başka belediye başkanımızın döneminde adını” İstasyon Caddesi”olarak değiştiriverdik. Acı değil mi? Tabelalar, plakalar ile oynamayalım. Gönüllere işlenenleri de silebiliyor musunuz? Bugün hala adı” Adnan Menderes Bulvarı” yazılı tabelayı değiştirmek isterseniz iki düşünün öyle değiştirin derim. Bakın Atatürk Lisesi binasını yıktık. Fahri Ergun’un ismini de gönüllerden silebiliyor musunuz? Zaman zaman mezartaşlarını bile kırıyorlar. Ama gönüllere taht kurmuş, Hakk’a ulaşmış güzel insanların adını silebilecek misiniz? İade-i itibar diye bir şey var. Yapılan yanlışlar yıllar sonra düzeltiliyor. Yani itibar iadesi yapılıyor. Yakışıyor mu?
ARAMIZDAN AYRILIŞININ 8.YILINDA AHMET KURUÇAY
VE DEMOKRAT PARTİ’NİN TAVŞANLI’YA EN DEĞERLİ
ARMAĞANI TUNÇBİLEK TERMİK SANTRALI
Sevgili asker arkadaşım ( Yedek subay öğretmen) ,merhum babamın değerli Kuruçaylı dostuydu Hakkı Kuruçay’ın harika çocuğu Ahmet kuruçay’ı kaybedeli tam tamına 8 yıl olmuş. Vay be! Şu işe bak; Bu harika çocuk Tavşanlılının gururuydu. 26 Nisan 1956 tarihinde zamanın Başbakanı merhum Adnan Menderes tarafından törenle hizmete açılan Tunçbilek Termik Santralı’nın açılışı sırasında o da benim gibi öğrenciydi. Merhum babası ,merhum babam gibi avcıydı. Merhum babamın av arkadaşları arasındaydı. Bu nedenle sevgili,merhum Ahmet Kuruçay’ın babasının adı evimizde sıkça anılırdı. Zaman , sevgili merhum Ahmet Kuruçay ile beni Yedek subay öğretmen olarak arkadaş kıldı. Ben Tunçbilek Termik Santralı’nın bu kadar yetenekli bir ustabaşı ünvanlı elemanıyla arkadaş olduğum için kendimi bahtiyar addederim. Gölcük Deniz Üssü’nden zaman zaman çağırılır ve elektronik konularda bilgisinden yararlanılırdı.Bir defasında bir denizaltıda sorun çıkmıştı. Kendisini alel acele Gölcük’e çağırmışlardı. Elektronik bir kitlenme söz konusuymuş. Gitti ,halletti ve döndü. Elektronik alanında ölüyü diriltirdi. Yurtdışı ziyaretleri de olmuştu. Örneğin; Polonya’ya bir gittiğinde Polanyalılara yanında götürdüğü yeşil dolma biberden kıymalı ve zeytinyağlı dolma yapıp ikram ettiğinden bahsetmişti. Sevgili arkadaşım Kuruçay’a göre eğer Polanya’da dolma biber yemeği yaygınlaşırsa bunda mutlaka kendisinin de bir katkısı olacağını söylerdi.
Ben Tunçbilek Termik Santralı’nın devlete hizmet ettiği dönemlerde( halen cüzi bir rakamla özelleştirilmiş bulunuyor. Tavşanlılı isteseydi bu santralı satın alabilirdi) çok değerli ustabaşılarla da arkadaşlık yapanlardanım. Merhum Zeytinlerin Kemal( Kemal Öğütçü), merhum Salih Kavuncu( Prof. Dr. Vural Kavuncu’nun babası) hemen aklıma geliverenlerden….
Merhum sendika Başkanı Kuruçaylı Ahmet Kazak, ne zaman sevgili arkadaşım Ahmet Kuruçay’dan söz etsek,kendisinin gururları, kendi köyünden yetişen bir harika insan olduğunu anlatırdı. Merhum arkadaşım Kuruçaylı Ahmet ile zaman zaman bir araya geldiğimizde merhum babalarımızdan da anekdotlar anlatırdıkTebessüm ederdik..Bu anekdotların konusu av ile ilgiliydi.Çünkü merhum babam Balıköy taraflarına ava giderken yanına Tepecikli merhum Çolak’ı, Huma’yı, Dolmacı’yı, Kuruçaylı Hakkı’yı da alırdı. Tavşanlı’da nice böyle yetenekli güzel insanlar yetişmiştir. Herbiri kendi alanında gerçekten mükemmelin de üstündeydiler. Bakın bir Devlet Sanatçısı ünvanlı, yağlı boya ressamımız,yeşilin 8 tonunu bir tabloda işleyen bir başka Tavşanlılı Abdullah Taktak gibi bir ressam daha çıktı mı?Yılın Türkiye’de öğretmeni ünvanı alan değerli öğretmenimiz( Allah kendisine bereketli bir ömür versin Böreklerin Esma Öğretmenimiz )gibi bir öğretmen çıkarabildik mi? Kulakları çınlasın bir TBMM Başkanı, birçok bakanlık yapmış bir Doç. Dr. Mustafa Kalemli gibi bir siyasetçiyi tekrar çıkarabilir miyiz? Tavşanlı bir daha bir Türkiye Maden İşçileri Sendikası Genel Başkanı görevi yapmış bir H. Hüseyin Kayabaşı gibi değerli madencimizi tekrar Ankara’ya gönderebilecek mi ? Türk Eczacılar Birliği’nin çeşitli kademelerinde yıllarca bizlere büyük bir gurur yaşatan,ödüller sahibi,Bir Ecz. Şerif Boyacı gibi bir başka eczacımızı bu görevlerde görebilecek miyiz? Tepecikli bir Ahmet Uluçay’ı n yerini dolduracak bir hemşehrimiz olacak mı? Milletvekilliği yapmış,bakanlık yapmış merhum Av. H. Cavit Erdemir gibi bir hukukçumuzu tekrar Ankara’da görebilecek miyiz? Bir daha Dünya Dendroloji Derneği’ne merhum belediye başkanlarımızdan,meslektaşım Fevzi Coşgun gibi birini tekrar görebilecek miyiz?Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Bana göre Kuruçaylı Ahmet bir daha doğmayacaktır. Keşke doğabilse….Yd. Sb. Öğretmen merhum Ahmet Kuruçay’ı , Tunçbilek Termik Santralı’nın güzide çalışanını vefatının yıldönümünde bu vesileyle rahmetle anmak istedim. O hünerli ellerinden tekrar tutabilseydim. O aklından keşke biraz daha yararlanabilseydik.Bugün hala hayatta olsaydı ilk sorum kendisine,merhum babasının av tüfeğinin nerede olduğunu sormak olurdu. Merhum babamın avcılar arasında” avukat” olarak dillendirilen av tüfeğinin nerede olduğunu bilmiyorum. Hayatta olsaydı merhum Gümüş İbrahim’e sorardım. Kuruçaylı analar da demek ki böyle Ahmet Kuruçay gibi aslanlar doğurabiliyormuş. Mekanın cennet olsun kardeşim.
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları