08 Mayıs 2022 - Pazar
Nisan Ayından
Yazar - Bülent Alpagut
Okuma Süresi: 19 dk.
969 okunma
Bülent Alpagut
- 05062218413 FRANSIZCA ÖĞRETMENİ MUSTAFA HIZLIER
İYİ BİR YABANCI DİL ÖĞRETMENİYDİ
Tavşanlı’da bugüne kadar Fransızca öğretmeni olarak görev yapanların sayısı bir elin beş parmağı kadardır. Bunlardan birisi de kısa süre önce kaybettiğimiz Fransızca Öğretmeni Mustafa Hızlıer’dir. Merhum ,Hatay’lıydı. Coğrafi konumu itibariyle Hataylılar’ın bir kısmı Arapça konuşur ve yazar.Mustafa Öğretmen de öyleydi. Ben kulakları çınlasın ,halen İzmir’de Milli Eğitim’in çınarlarından Arslan Ergüç Atatürk Lisesi müdürüyken hasbelkader Atatürk Lisesi’nde Fransızca öğretmeni olarak ta çalıştım. Bu arada Sosyal Bilgiler ve İş ve Teknik Derslerine de girdim. Bir ara Tavşanlı’da Fransızca derslerine ilginç isimler girmiştir. Örneğin,bir ara TKİ Genel Müdürüydü, Nusret Altıok,merhum Tavşanlı Kaymakamı Ahmet Ülkü Onursal( Aktuğ) bunlardandı.Ben de Atatürk İlkokulu( bugün ilköğretim okulu)’nda sınıf öğretmeniyken(1972-1992) Fransızca dersine girenlerdenim.
Bu arada sevgili kardeşim,yeğenim Metin Telçeken ile halen İzmir’de Ahmet Başaran da Tavşanlı’nın yetiştirdiği iyi birer Fransızca öğretmenidirler. Metin,benim gurur duyduğum öğrencilerimdendir. Yıllar içinde evimizin bir bireyi olarak hep birlikte olduk. Beraber Fransızca çalıştık. Ahmet’te bir emeğim yok. Ben de karınca kararınca Fransızca dili’ne karşı ilgi duyanlardanım. Merhum dedem, Em. Tuğbay Hasan Tahsin Alpagut’un 300’e yakın Fransızca kitaplarını yıllar içinde okudum desem yalan olmaz. Bu kitapları bugüne kadar kimselere vermeye kıyamadığım için saklıyorum. Çocuklarım kadar seviyorum.
Gramer yönünden değil ama pratikte Fransızcamın zayıf olduğunu söyleyebilirim. Bu bir gerçek. Çünkü bir dili iyi konuşabilmek için pratikte de başarılı olmanız gerekir. turistik tesislerde çalışırsanız,turistlere rehberlik yaparsanız, bu dilde eserleri gözden geçirirseniz,tercüme bürolarında görev alırsanız,çeviriler yaparsanız bu bir nebze Fransızca pratiğinizi olumlu etkileyebiliyor. Örneğin, Metin Telçeken,güzel Fransızca konuşur. İlçe Milli Eğitim Müdürü bile oldu.
Tavşanlı Atatürk Lisesi’ndeki görevim merhum Mustafa Hızlıer geldikten sonra sona ermişti. Bayrağı kendisine vermiş,asıl görev yerime Atatürk İlkokulu’na dönmüştüm. Merhum ile nerede karşılaşsak ayak üstü Fransızca konuşurduk. Merhum genelde, eski Rüştiye binası,eski Adliye,şimdiki Belediye Müzesi altında,merhum mühendis Ferudun Sözeri’nin ofisinde olurdu. Burada birkaç arkadaş oturur geç vakitlere kadar sohbet ederlerdi.
Mustafa Hızlıer merhum, Tavşanlı’nın eniştelerindendir. Merhum Murat Tepeciklioğlu’nun damadıydı. Bir ara Tavşanlı Atatürk Lisesi’nden Simav’a atanmıştı. Bildiğim kadarıyla hem Milli Eğitim Bakanlığı hem de Kültür Bakanlığı tarafından yurt dışına gönderilmişti. Bu gidişlerinde kendini geliştirmişti. Merhumu bir ara da Tunçbilek Termik Santralı’nda görmüştük. Santral yönetimi kendisinden yararlanmıştı. Zaten buradan da emekli olmuştu. Bana göre merhum Mustafa Hızlıer Türk Milli Eğitimi’nin yeri kolay kolay doldurulamaz yetenekli,iyi bir Fransızca öğretmeni olarak anımsanacaktır. Tavşanlı’yı çok severdi. Nitekim mezarı da artık Tavşanlı’dadır. Bize düşen kabrini ziyaret ettiğimizde bir Fatiha okumaktır. O’nun da birçok öğrencisi olmuştur. Bu öğrenciler bugün önemli mevkilerdedirler. Mustafa Hızlıer artık hoş bir sedadır. Ölümünün ardından kendisini iyi anmak görevimizdir. Hem de öyle olmalıdır.
Söz açılmışken elime Tavşanlı Atatürk Lisesi’nde Fransızca derslerine girdiğim öğrencilerimin listesi geçti.Bir çoğu ,bugün önemli yerlerdedir.Meslek sahibi olmuşlardır. Kimisi vefat etmiş. Kimisi köşesine çekilmiş ve emeklidir. Tavşanlı Atatürk Lisesi , 5 Edebiyat sınıfından: Fatma Yılmaz,Firuzan Erinç( Op.Dr Egemen Nursoy’un annesi),Sefa babir,Orhan Ateş( merhum ceza hakimi Ahmet Ateş’in oğlu),Ali Yıldırım,Kadriye Zeybek, Mehmet Erden,Saim Varol, Sıtkı Aykan, Alaattin Sütlü, Ersan Yumurtacı, Selda Kıran, Emin Emrem, Ramazan Çağlar, Keziban Yaşar, İlyas Odabaşı,5 Fen sınıfından; Neslihan Börek, Suna Pınar, Gültekin Gürsoy,,Yusuf Mağdala, Halil Karatürk, Salih Tokerim, Ferudun Yılmaz, Fuat Karaoğlu, Naci Cengiz, Muzaffer Eröz( Diş Tabibi),Sıtkı Turan, Bekir Filizlibay,Mustafa Ekiz,Hasan çam, Sedat Başaraner, Mustafa Karslı, Nazmi Köse, İbrahim Ayhan, Şükrü Tozun, İsmail Usluer,Süleyman Menekşe, Bekir Ünlü, Bekir Özyurt( avukat),Rifat Zeytinoğlu, Necati Kahraman, Ayten Sabuncular, Niyazi Doğansoy(eczacı),İ. Hakkı Erdemir,İbrahim Dalyan ,6 Edebiyat sınıfından;Ali Alparslan,Neşe Tüvan, Hüseyin Kor, N. Mümine Yaşar,Selahattin Uygur( em. İmam-Hatip Lisesi Müdürü), H. İbrahim Cıdır,Ahmet Öney, Hasan Türkoğlu, İsmail Sönmezışık(em. Orman Bölge Müdürü),Erdoğan Topatan, Pembe Akıncı, Samiye Ayaydın, Ayşe Erdem, Ali Rıza Gerçek, Nebahat Meriç, Ahmet Başaran( Fr. Öğretmeni),Erkan Üşümez(merhum avukat)Salim Akcanlı, Yılmaz Cezayerli(merhum mali müşavir),Mustafa Deniz,6 Fen sınıfından;Cemal Göçken,Hüseyin Eröz,Ali Balta, Mustafa Demirayaklı, Şerif Ali Aygün,Abdullah Göktürk, M. Zeki Akcan( eski belediye başkanı),Kanber Türkoğlu, Nejla Ovacıklı, Mehmet Gedik, Canan Ekineken(merhum PTT müdürü Cevdet Ekineken’in kızı), Ayşe Akça, Muammer Uslu( avukat),Ali Yener, Cemal Türkyılmaz( em. Atatürk Lisesi müdürü),A. Kudret Onat, Nuran Turan da benim karınca kararınca dil öğretmeye gayret ettiğim öğrencilerimdir. Hepsinin de gönlümde ayrı bir yeri vardır.Bahtiyarım ki, bu kadar güzel insanlara hizmet vermişim. Beni hatırlasınlar,hayırla yedetsinler,haklarını helal etsinler. Bu bana yeter. Sevgili meslektaşım,güzel insan Mustafa Hızlıer mekanın cennet olsun. Aile mensuplarına,meslektaşlarına,Tavşanlılılar ve aile mensuplarına başsağlığı diliyorum.MON AMİ MUSTAFA,JE VOUS SOUHAİTE UN PAVİLLON DANS PARADİS DE DİEU .ADİEU. Sİ DİEU VEUT UN JOUR NOUS SERONS ENSEMBLE .
NİSAN AYI GİRDİĞİNDE HATIRLADIKLARIM
Neden Nisan ayını sevmiyorum? Nisan ayı,bazı sevdiklerimi alıp götürdü de ondan. Ajandamda birçok dostumun adı var. Bazılarının doğum günleri,bazılarının ölüm günleri,evlendikleri tarihler yazılı. Doğum günlerinde kendilerini hep anmışımdır.En azından mesajlaşmışıktır.Ölüm günlerinde bir yakınlarıyla mutlaka konuşmuşumdur Mutlu günlerini bildiğim için,kendilerine mutlaka hatırlatmışımdır. Ama yaptığım en güzel şey,sabah namazına kalktığımda okuduğum Yasin-i Şerifi ruhlarına hediye etmemdir. İnşallah haberdardırlar. Tespitlerime göre, ruhlarına ulaştıklarına inanıyorum.Çünkü her gün bu sureyi okuyup yattığımda kaybettiklerimin birkaçını görüyorum. Geçtiğimiz aylarda merhum Fevzi Coşgun’u görmüştüm. Karşımdaydı. Bana:” Beni öldün sanıyordun değil mi?” dediğinde heyecanlanmış,dayanamamış, boynuna sarılmıştım. Ağlaşmıştık. Merhum arkadaşım Dedeler Köylü(artık mahalle) öğretmen Hasan Kılıçarslan ile bir yelerde sık sık buluşuyor, kendisiyle sohbet ediyorum. Hiç ölmemiş gibi karşıma çıkıveriyor. Rüyaları da yabana atmamak gerek. Merhum babama bir gün gördüğüm rüyamı anlatmıştım. Kalabalık bir yerdeyim. Biri:” Resulullah geliyor!” diye bağırdı.Önümdeki Kalabalık bir anda ikiye ayrıldı.” dediğimde rahmetli tebessüm etmiş,bana rüyamın hayırlı olduğunu, bir Kur’an-ı Kerim aldığını ,bana “ sana bu malum olmuş” demişti.
Nisan Bir yapmak için merhum arkadaşım Fethi Demirat’ı arardım. Kendisine,” Annen aile bireylerine Nisan bir yapmış, seni doğurmuş” der güldürürdüm O’nu da görüyorum. 1 Nisan 1945 tarihinde doğan ,merhum Muharrem Usta’nın demir yumruklu oğlu Fethi Demirat ‘ı artık arıyamıyorum. 13 Nisan 1987 tarihinde sevgili okul arkadaşım,iş adamı Hıfzı Girgin’i ve eşini evinde hunharca katletmişlerdi. Yıllar içinde hep kızları,öğrencim Nilüfer’i ve geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz damadı Ahmet Turan Yılmazer’i,oğlu Halil Girgin’i aramışımdır. 5 Nisan 2004 günü,Tavşanlı sevdalısı kızkardeşİm Ülkü’yü kaybetmiştik” Ben Tavşanlı’nın eniştesiyim”derdi.Eşi,enişte bey Eğirdir’de hakimken Tavşanlı’dan kolu,bacağı kırılanlar kendisine gider kendisinden yardımcı olmalarını isterlermiş. Kemik Hastanesindeki doktorlar aile dostları olduğu için o da gereğini yaparmış. Enişte ifadesi buradan kaynaklanıyor. Sevgili Fethi Demirat’ın sevgili eşi Nuray Demirat 13 Nisan 2015 tarihinde aramızdan ayrılmış. 15 Nisan 1928 tarihi değerli okul müdürü Veli Korkmaz’ın doğum günüdür. Ama gel bul da kutla. 11 Nisan 1910 babam merhum Hüsamettin Alpagut’un, Tavşanlı’nın ilk avukatının doğum tarihi. Sağ olsaydı 112 yaşında olacaktı. 1 Nisan 1965 evladımız Ellezler’in Namık Koyuncu’nun doğum günüdür..14 Nisan 1982 tarihinde milletvekilimiz,eczacı Ahmet Haşim Benli aramızdan ayrılmış. 22 Nisan 2015’te güzel insan, Atatürk İlkokulu Müdürlerinden Kazım Girgin vefat etmiş.28 Nisan 2016 Tavşanlı Hakimlerinden Sıbgatullah Gültekin’in Hakk’a kavuştuğu gün. 21 Nisan 2020 tarihinde esnaflarımızdan Mustafa Ordu vefat etmiş. 3 Nisan 1995 tarihinde Haydar Özerdem’i kaybetmişiz. 7 Nisan 2019 tarihinde sevgili Gümüş İbrahim’i yitirmişiz. 17 Nisan 1993’te Cumhurbaşkanımız Turgut Özal aramızdan ayrılmış.Ajandamda daha kimler var kimler. Hemen elime geçiverenler bunlar.
AVUKATLARIMIZIN BU ÖZEL GÜNÜNÜ KUTLUYORUM
Sevgili avukatlarımızın özel günü olan” Avukatlar Günü” nü kimse kutlamasa bile ben kutlarım. Çünkü ben bir zamanların Çal,Acıpayam,Kozan, Kadirli, Simav Hakimi,uzun yıllar Kütahya Barosu’nun üyesi ,uzun yıllar Bergama’da avukatlık yapmış, merhum Mustafa Reşit Tugay’ın torunuyum. Uzun yıllar C. Savcısı-hakim olarak hizmet veren merhum Orhan Tugay’ın yeğeniyim. Uzun yıllar,hakim,ağırceza Mahkemesi Üyesi olarak hizmet vermiş,merhum Abdurrahman Serel’in kayınbiraderiyim.Bir zamanların İstanbul Barosu Avukatlarından Nimet Buyurur’un yeğeniyim. Yüzlerce avukatın arkadaşıyım,abisiyim,komşusuyum,öğretmeniyim.Yıllar içinde milli bayramlarda,özel günlerde Baro Çelengi’nin,Adliye Çelengi’nin , Atatürk’ün anıtlarına konulması için komut veren ,Sayın kaymakamların .Garnizon Komutanlarının,Belediye Başkanlarının oluşturduğu üçlüyü kutlamak üzere Hükümet Konağı’na teşrif eden , sayın Ağırceza Mahkemesi Adli Yargı ve Adalet Komisyonu Başkanları’nı , sayın hakimleri, Başsavcılarını,c.savcılarını anons eden,protokol amiriyim.
Avukatlar Günü münasebetiyle ilk kutladığım zat,değerli Kütahya Barosu Başkanı Av. Ahmet Atam Bey oldu. Ardından duayen avukatımız Tavşanlılı Ali İhsan Bakır’ı,Nail Göksal’ı,Nefi Sel’i, Murat Argun’u, Murat Kurt’u, Müfide Akan’ı, Mehmet Demirbüken’i, Mehmet Karaduman’ı, Metin Balıoğlu’nu,Ferruh Onur’u, H. İbrahim manisalı’yı,Bekir Göksal’ı, Canan Sel’i, Ahmet Durak’ı, Ahmet Kumuz’u. Süleyman Yıldırım’ı, Tuncay zengin’i, Ali Çatal’ı, Ali Osman Türe’yi,Cemal Dosdoğru’yu, Dilek Durak’ı,Engin Türkyılmaz’ı, H.Hüseyin Cömert’i, Kazım Bayram’ı,Lütfiye Öven’i,Ömer Telçeken’i,Ali Şengül’ü,Şerife Zişan Ersoy’u,Ramazan Gönülce’yi,Agah Lütfü Bilen’i,Abdullah Türk’ü,İsmail Batur’u,Muammer Uslu’yu,Muazzez Yağcı’yı,Muharrem Akcan’ı,Rahime Kaya’yı,Reha Akan’ı,Sacide Topal’ı, Sait Şükrü Eyüboğlu’nu,Cemil Cebeci’yi,Mustafa Argun’u anımsadım. Her biri pırlanta gibi ,güzel birer avukat. Allah bu mutlu gün yüzü suyu hürmetine hepsini mutlu,sağlıklı, bol kazançlı, başarılı kılsın. Onlar bizlere her zaman gerekli. Allah eksikliklerini göstermesin.Bazılarının telefonu var. Ulaştım. Ama bazılarının olmadığı için kulaklarını çınlattım.
Hukuk sistemi; üçlü bir sacayağı üzerine durur. İddia makamı, savunma makamı ve yargı bu üç ayaktır. Bunlardan birini yok ettiğiniz an,hukuktan söz edemezsiniz. AVUKAT;(İtalyanca ve Latince’de,avvocato )olarak dillendirilir. Mesleği; hukuki işlerde ücret karşılığı yol göstermek, hakkı savunmak olan, kendisine kanunen savunma hakkı tanınmış kimsedir. Üstüne vazife olmadığı halde başkasını savunmada gayretkeşlik gösteren kimselere de halk arasında “avukat”denilir.Hani derler ya.” Sen onun avukatı mısın?Ne karışıyorsun?” örneğinde olduğu gibi. Ahmet Kabaklı”ya göre, “Hukukun uygulanmasında hakkını arayana yardımcılık fikri avukatlık mesleğinin doğmasına sebep olmuştur.Bazıları, zaman içinde sevgili avukatları uyarmış:” Ama ha avukat bey, bu haşarı,yaramaz,bir ipe sapa sığmayan,laftan anlamaz,Allah’tan korkmaz,kuldan utanmaz insanın avukatlığını yapma” ricasında bile bulunmuşlardır.
Avukatların olmadığı dönemler olmuştur. Örneğin bu dönemlerde avukatların görevini Dava vekilleri görürdü. Dava vekili olanlar, vekil sıfatıyla,dava takip eden, kimselerdi.Avukat değillerse de,avukatlık kanunundan önce avukatlara verilen haklara sahiptiler. Ne zaman ki , Avukatlık Kanunu (1 Aralık 1939) tarihinde yürürlüğe girdi, dava vekaleti ruhsatnamesine sahip olan kimseler oldular. Avukat sayısı beşten az olan yerlerde avukatlık yetkisine sahip olarak dava takip ettiler. Ben Tavşanlı’da dava vekili olarak sadece merhum Mustafa Korkut’u bilirim. Merhum babam Simav’da hakimken 1946 yılında mesleğinden kendi isteğiyle ayrılmış, sonra Tavşanlı’ya Orman İşletmesi’ne avukat olarak atanmıştı. Biz ailecek Tavşanlı’ya geldiğimizde , Tavşanlı’da o zamanlar, sadece merhum Mustafa Korkut Dava vekili olarak görev yapıyordu. Ne zaman merhum babam işletme avukatlığından ayrıldı ve serbest avukat olarak çalışmaya başladı, merhum dava vekili Mustafa Korkut ta yazıhanesini kapatarak emekli oldu. Bu arada çok sevdiği ağaçtan oymalı yazı masasını merhum babama hediye etti. Böylece Tavşanlı ilk kez bir avukatla tanışmış oluyordu. Merhum babam bu masada uzun yıllar çalıştı .Bu arada merhum babam üç yazıhane değiştirdi. Her taşındığı yazıhaneye bu tarihi ağaç masayı da götürdü. Bu masa en son merhum Esifler’in Hakkı Abi’nin evinin altındaki (Bugünkü Tahsin Buruk ,eski PTT Caddesi) yazıhanedeydi. Bu masa ahşap üzerinde camı olan zamanın en gösterişli masasıydı. Babam da gün geldi emekli oldu. Bu kimselere vermeye kıyamadığı masasını zamanın Tavşanlı Belediye Başkanı merhum Fevzi Coşgun’a ,Tavşanlı Belediye Müzesi’ne koyması için vermişti.Hala merak ederim;hatta ısrarcıyım; sormak isterim, bu masa gerçekten Belediye Müzesi’nde midir?
Zaman olmuş vatandaşın derdiyle Tavşanlı’da, Arzuhalcılar ilgilenmiştir.Bunlar arasında merhum Cemal Uslu,Destan İbrahim, Kuruçaylı Ahmet Çavuş, Gorgor, unutulmamıştır. Bu,çantadan yetişmiş,pratik ,kısa ve öz bilgi sahibi insanlardan hayatta kalan yok.
Arzuhalciler,kendi yazamayan kimselere,para karşılığında dilekçe,mektup ve diğerlerini yazan insanlardır. Okur-yazar olmaları şarttı. Geçimlerini de bu yolla kazanırlardı. En değerli eşyaları daktiloları, daktilo şeriti ve En değerli dostları da bir elin beş parmağı kadar olan daktilo temircileriydi.
Eski C. Savcısı ve Hakimlerimizden Mehmet Ruşen Gültekin Bey’in bir yerde ifade ettiklerini not etmişim. Ne diyor?” AVUKAT; Özgür ve bağımsız olmalıdır. Hem mevzuatı iyi takip edebilmeli,hem de çok okumalıdır. İlgili yasalarda yapılan değişiklikleri gözden geçirmeli, yüksek mahkeme kararlarını,içtihatları ezberlemelidir.Bunları, defalarca gözden geçirmelidir. Her şeyden öte kendi etik kurallarına uymalıdır. Bu açıdan bakılınca, AVUKAT kesinlikle yalansız yaşamalıdır. AVUKAT’ın, Adalet duygusunun gelişmiş olması gerekmektedir. Korkusuzca inandığı nı savunabilmelidir. AVUKATLIK bir güven mesleğidir. AVUKAT müvekkiline her şeyden önce güven vermelidir. AVUKAT, vekaletname aldığında müthiş bir sorumluluk üstlenmektedir. AVUKAT sorumluluk bilinci en yüksek kişidir”
Özellikle siyasetçilerin Adalete değer vermeleri gerekiyor. Adaletsizlik yapan siyasetçi,bunun vebalini mutlaka çekiyor. Bugün dünyada çok kudretli iken bugün cezaevlerine giren veya şerefini kaybeden nicelerini duymuyor muyuz? Her mesleğin keyif veren bir yanı vardır. Nasıl bir sayın hakim,bir sayın c. savcısı, adaleti tesis ettiğinde bundan büyük keyif alırsa bir avukat ta davasını kazandığında aynı keyfi yaşar. Her avukatın zaman içinde yeterli tecrübe , yargılama ve savunma pratiği kazanması şarttır. Ancak böyle bir süreç sonunda duayen olabilir.
Son aldığım bilgilere göre Kütahya’da 424 avukatımız vardı. Ama her geçen yeni yeni avukatlarımızın cüppe giydiğini, yeni yeni avukat ofislerinin açıldığını duyuyorum,yerel basından izliyorum. Tavşanlı da bile 100’ün üzerinde avukat olmuş. 1950 yılında bu sadece bir idi. Merhum babam Tavşanlı’da ilkler arasındadır. Ülkemizde en çok avukat İstanbul’da sanırım 51 bin 352 olacak. Ankara’da da 21 bin sanıyorum. 2019 yılı Ağustos itibariyle Türkiye’deki avukat sayımız 109 bin 456 idi. Bu rakam biraz daha artmıştır. Erzurumlu İbrahim Hakkı ne güzel söyler.” Benim Hakk’a münacatım, değildir rızk için haşa/Hüda,Rezzak-ı alemdir,rızıksız kul yaratmaz ya” Evet hiçbir meslek mensubu kaygılanmamalıdır. Yeni yazıhane açan avukat kardeşlerim de öyle. Hepimizin rızkı hazırdır. Avukat kardeşlerime bir hakim ve avukat çocuğu olarak 84 yaşında bir emekli öğretmen,62 yıllık bir gazeteci olarak beni bağışlasınlar bir öğüdüm olacaktır. Hukuk,gerçek kanıt,sağlam belge, defosuz tanık,tarafsız bilirkişi ,adalet amaçlı iddianame arar. Bunların birinin eksik olması halinde hukuk yara alır. Bu nedenle sevgili avukatlar da ne kadar güçlü olurlarsa adalet te o derecede çabuk tecelli eder. Ama kesinlikle avukatlık, suçluyu aklamaya ve karşılığında tespit edilen avukatlık ücreti almayı meslek edinenlerin alanıdır. Kesinlikle hiçbir avukat adalet dağıtamaz. Sadece bir tarafın hakkını savunur. Sevgili Kütahya Barosu Başkanım,aziz dostum, Av. Ahmet Atam’ın şahsında tüm avukatlarımızın gününü kutluyorum. Sevgili Baromuzun ilk fırsatta yeniden şekillendireceğ i bir avukatlar albümünden adresime istiyorum. Gönlüm ister ki bunu sevgili av. Al İhsan Bakır’a da bir nebze anlattım; Ebediyete intikal etmiş avukatlarımız için de bu albümde bir nostalji bölümü mutlaka bulunsun. Bulunsun ki yeni nesil bu değerli insanları hatırlayabilsin.
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları