CUMHURİYET BAYRAMI
Bülent Alpagut
- 05062218413 CUMHURİYET BAYRAMI
Cumhuriyet,millet hakimiyetine dayanan,ve bu hakimiyetin milletin temsilcisi olarak seçilen milletvekilleri ve başlarındaki cumhurbaşkanı tarafından yürütüldüğü devlet idaresi şeklidir. Şair Ömer Bedri Uşaklıgil bir şiirinin iki mısraında cumhuriyet sözcüğünü şöyle anlatır.” Eğilmez başımıza taç yaptık hürriyeti/Zaferle kalbimize yazdık cumhuriyeti” der. Cumhuriyete verdiği değeri,sevgi ve saygıyı bu iki mısrada özetler.
Cumhur ise halk topluluğu,halktır.Ünlü şairimiz Yahya Kemal de bu sözcüğü şiirinde şöyle ölümsüzleştirmiştir,” Ulu mabed seni ancak su sabah anlıyorum/Kubben altında bu cumhura bakarken şimdi/ Senelerden beri rüyada görüp özlediğim/Cedlerin mağfiret iklimine girmiş gibiyim” demiştir. Cumhur sözcüğü bir başka ifadeyle, topluluk,heyet sınıftır. Ünlü şair şiirinde cumhur sözcüğünü bir mısraında:” Erbab-ı kalemin umumuna Cumhur-i üdeba tesmiye olunmuştur” diye kısa ve öz bir biçimde anlatır. Cumhurbaşkanı da, Cumhuriyetle yönetilen ülkelerin devlet başkanı ,cumhurreisi ,reisicumhurdur.
Cumhuriyet taraftarı kimselere” Cumhuriyet-perver” deriz. Biz millet olarak cumhuriyet-perveriz. Birkaç gün sonra Cumhuriyet’imizin 98.yıldönümünü kutlayacağız. Yani 29 Ekim 1923 tarihinde ilan edilen cumhuriyet 99 yaşına basacaktır. Cumhuriyet söztir. Hepimiz iyi biliyoruz ki,Cumhuriyet Savcıları, vatandaşımızı her türlü haksızlıktan ,devletimizi de her türlü tehlike ve saldırıdan korumakla yükümlüdürler. Asli görevleri budur. Cumhuriyet savcıları, gerek gördükler i her olayda,kendi özgür iradeleriyle soruşturma başlatma, dava açma yetkisine sahiptirler. Devleti ve Cumhuriyeti korurlar. Bugün itibariyle öyle biliyorum; 4500 C.Savcımız var.” Her Cumhuriyet Bayramı kutlanırken mutlaka en mutlu olanlar ,gururlananlar, Ulu Önder Aziz Atatürk’ün anıtına çelenk koyan Cumhuriyetin sayın c. savcılarıdır.” desek doğru olur.
Cumhuriyet,temelinde Laiklik olan özgür düşünme,özgür ifade, ve özgür yaşama biçimini anlatır. Cumhuriyet özel isimdir. Türkiye,1975’lerden beri,Avrupalı bir devlet olmayı kendisine stratejik bir hedef olarak seçmiştir. Türkiye,bir İslam Devleti de değildir.Ama halkının 99’u Laik Müslüman’dır. Laiklik, Türkiye ile Avrupa arasında bir ortak paydadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin yapacağı tek şey,en önemli iş, Türkler’in Avrupa Uluslarıyla benzeşmesini sağlamak olmalıdır.
Osmanlı Devleti bile, 250 yıl önce,1765’ten itibaren askeri olarak güçlü ve iktisadi olarak müreffeh olmak için “Batılılaşma”ya karar vermişti. Batılılaşmada en büyük adımı bizden çok önce Atalarımız atmıştır.
Cumhuriyetimiz, 29 Ekim 2023 tarihinde yani iki yıl sonra 100 yaşında bir cumhuriyet olacaktır. Ne kadar gururlansak azdır. Allah o günü görmeyi hepimize nasip etsin.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 100.yıldönümü bugüne kadar görülmemiş etkinliklerle kutlanmalıdır. Bu kutlamalara tüm dünya ülkeleri de sembolik katılımlarla katkı vermelidirler. Mutlaka bunu yüce Atatürk te isterdi. Türkiye Cumhuriyeti’nin 100.yılı tüm dünyada “ Türk Yılı” ilan edilmelidir.
Ben Cumhuriyet Çocuğuyum. Eşim de çocuklarım da ,torunlarım da öyle. Ama merhum büyüklerim babam 1910 yılında Üsküp’te doğmuş. Annem 1917 yılında Trabzon’da doğmuş.Dikkat edilirse bu tarihlerde Osmanlı Devleti vardı. Merhum büyüklerim, Laf açıldığında bizlere:” sizler Cumhuriyet çocuklarısınız” derlerdi. Merhum Tavşanlı’nın Ovacık Köyü eski muhtarlarından aile dostumuz Emin Atay( Emin Çavuş) ki bizlere her zaman” Ben Atatürk’ün sıhhıye çavuşuydum” derdi; evimize geldiği bir gün bizlere:” sizler Cumhuriyet’in tatlı meyvelerisiniz” demişti. Bunu asla unutmadım. Evet,bizler,Cumhuriyetimizin her bireyi(istisnalar dışında) Cumhuriyet’in tatlı meyveleridir. Ben meslek yaşamım boyunca Tavşanlı Kaymakamlığı Protokol Amiri ve Törenler Komutanı olarak nice Cumhuriyet Bayramları’nı bizzat yönettim. Bunun için de gururluyum.
Tavşanlı’da bir kez Cumhuriyet Bayramı törenleri ,Kütahya’nın Tavşanlılı Demokrat Parti Milletvekili Ahmet Kavuncu’nun vefatı nedeniyle 29 Ekim 1994 ‘te kısa tutulmuş,sadece geçit töreni yapılmıştı.Bu Cumhuriyet sevdalısı bir milletvekiline gösterilen saygının bir tezahürüydü.
Cumhuriyet Bayramı,milli bayramlarımızın babasıdır. Allah bu aziz millete nice yıllar bu büyük bayramı gururla,huzurla,mutlulukla kutlamayı nasip etsin. Türk Milleti ,Cumhuriyet’in 100.yıldönümü için bayraklarını şimdiden hazırlamalıdır. O gün tüm Türkiye ,bir gelincik tarlasını andırmalıdır.
İKNA ETMEK MAHARET İSTER
ikna sözcüğü,inandırma, inanmasını sağlama demektir. İnsanı ikna etmekle,halkı ikna etme arasında fark vardır. İnsan bir kişidir. Halk ise kozmopolittir. Değişik inançta,duygu ve düşüncededir. Halkın içinde fanatik sporseverler, çeşitli siyasi sempatizanları, çeşitli cemaat üyeleri, çeşitli mezhep ten ,okumuş,okumamış ,zengin-fakir ,çeşitli meslek gruplarından bireyler vardır. Bir insanı yerine göre ikna edebilirsiniz. Ama kitleleri,grupları, toplulukları ,kalabalıkları ikna etmek zordur. Bireyleri razı etme,gönlünü etme,alma kolaydır. Ama bunu topluluklarda,gruplarda,kitlelerde yapmanız zordur . Bizim insanımız , görmek ister. Görmediği şeye de kolay kolay inanmaz. Ben 1962-1972 yılları arasında, Tavşanlı’nın Derecik Köyü İlkokulu’nda müdür yetkili ,birleştirilmiş sınıf öğretmeniydim.Birleştirilmiş sınıfın ne olduğunu bilir misiniz?Beş sınıfın öğrencisi aynı sınıfta,dersliktedir.Öğrenciler 5 dizi halindedir. Benim 90 öğrencim vardı. 1.sınıflar,2.sınıflar,3.sınıflar,4.sınıflar ve 5.sınıflar ayrı ayrı sıralardadır. 1.sınıf özelliği nedeniyle öğretmenin sınıfıdır. 2 ve 3.sınıflar için en akıllı öğrencilerimden birini,4 ve 5.sınıflar için de bir başka akıllı öğrencimi görevlendirirdim. Bu sınıftan size göre kaç öğrenci başarılı olur da örneğin ortaokula gider? Bir elin beş parmağı kadar. Ki hep böyle olmuştur. Benim köy öğrencilerimden bu koşullarda çok azı okuyabilmiştir.Aklımda kalan tek isim bir ara Halk Eğitim Merkezi ve Kurslar Müdürü,bir ara lise öğretmeniydi. Halen emekli İbrahim Esen’dir. Ben Derecik Köyü’ne atandığımda bekardım; Okulun çatısı altında,okul binasının bir bölümündeki lojmanda kalırdım. Zaman zaman da Tavşanlı’ya evime bisikletle gider gelirdim. Köyde kaldığım gecelerde ,köy odalarına giderdim. Köy odaları 7-8 kişiden az olmamak üzere köylü yurttaşların gelip oturdukları,zaman geçirdikleri sohbet odalarıdır.
En güzeli,köylü yurttaşların bu odalarda öğretmene olan saygısıdır. Köy odalarının baş köşesinde öğretmen için hep bir minder olmuştur. Sohbetlerde sözü asla kesilmemiştir. Anlattıkları hep dinlenmiştir. Bazen köylü yurttaşlar öğretmenini imtihan da eder. Öğretmen bunun farkına bile varmaz. Öğretmenin anlattıklarını dinler ama aklına yatmayanları da anlamış gibi yapar. Bir gün hiç unutmam benden Ta’dil-i erkana bir örnek göstermemi istemişlerdi. Neydi bu? Örneğin;Namazın kıyam,rüku ve sücud gibi rükünlerini acele etmeksizin adap ve usulüne göre yerine getirmedir.Bazı uyulması gereken kurallardır. Onlara 1960-1962 yılları arasında Kayseri’nin Erkilet Bucağı Emmiler Köyü İlkokulu’nda Yedek subay öğretmenken yaşadığım bir olayı anlatmıştım.Beni dikkatle dinlemişlerdi. O anlattığım olay aynen şöyleydi; Gecenin bir vaktinde o görev yaptığım köyde,elimde gaz feneri bir köy odasına giderken birinin bir evin duvarına su dökerken(işerken) görmüştüm.Ne alaka ? diyebilirsiniz. İşte tam ta’dil-i erkana uygun bir durum söz konusuydu. Meraklı bakışlar açıklama bekliyordu. Hemen odanın ortasındaki kilimi kaldırtmıştım. Sonra elime bir bardak su alıp yarım metre mesafeden yavaşca odanın zeminine dökmüştüm. Su etrafa sıçramıştı. Bunu hemen o geceleyin bir evin duvarına su döken(işeyen) kişiye getirmiştim. O kişinin farkına varmadan idrar zerreciklerinin pantolonunun paçasına sıçradığını anlatmak istemiştim.. Bunun kılınacak namazı bozacağına getirmiştim. Ben bu olayı anlattıktan sonra birçoğunun bundan ders aldığını düşünürüm.
Siz çıkıp ta seçim meydanlarında merhum Cumhurbaşkanımızın bir zamanlar TSK’lerinde general olduğunu anlatırsanız. Bu asla inandırıcı olmaz. Ama bir bardak zeytinyağının içine bir kaşık Por-Çöz döküp zeytinyağını kıpkırmızı yaparsanız zeytinyağının karışık,hileli olduğunu anlatabilirsiniz. Veya, bir bardak zeytinyağını bir buzdolabında bir süre tutup çıkardığınızda donduğunu göstererek bunun gerçek zeytinyağı olduğunu ispatlayabilirsiniz.Çünkü, karışık zeytinyağı donmaz. Koyunların önüne koyduğunuz ot zehirliyse koyun bunu asla yemez. Size zürafaların nehrin bir yakasından öte yakasına geçtiğini söyleyenlere inanmayacaksınız. Çünkü züfaralar yüzme bilmezler. Fabrikalarda çalışan işçileri iş bitiminde demir trabzanlı merdivenlerden çıkarırlar. Böylece vücutlarında biriken elektrik yükleri vücutlarından demir trabzana geçer. Kömür galerilerinde büyük fareler galerilerin sağlıklı olduğunun işaretidir. Oksijen azaldığında galerileri önce fareler terk eder. Sağlıklı meyveler kurtlu meyvelerdir. Sağlıksız olsaydı içinde canlı yaşayamazdı. Kavunun ağırı tatlıdır.Yine her şeyin başı eğitimdir. Çok okuyan,çok gezen her şeyin doğrusunu bilir. Siyasetçiler de çoğu zaman irticalen konuşurlar. Yalan yanlış konuştukları çok olur. Kim ikna edici konuşma yaparsa kazanır. Beceremeyenler ise kaybeder.
KÜTAHYA’DA SOKAK HAYVANLARI İÇİN KEDİ EVİ KÖPEK
KULÜBESİ VE KUŞ EVİ ÜRETİMİ İÇİN BİR ATÖLYE KURULSUN
4 EKİM HAYVANLARI KORUMA GÜNÜ münasebetiyle il bazında merkezde ve ilçelerde bazı etkinlikler yapıldı. Örneğin;Kütahya 80.Yıl Özel İdare İlkokulu bu etkinliklerden birini yaptı. Öğretmen Handan Şahan Kurtulmuş ‘un önderliğinde sürdürülen çalışmalar taktire şayan. Sevimli hayvan dostlarımızı unutmayan bu değerli öğretmene ve okul öğrencilerine bir öğretmen olarak teşekkür ediyorum. Bu faaliyetin okulun sosyal sorumluluk projelerinden birisi olduğunu öğrendim.
Muhakkak sokak hayvanlarının da bir evi olmalı. Bir köpeğin,kedinin, kendi yuvasını hazırlaması mümkün değil.Bu sevimli dostlarımızın bize ihtiyaçları var. Gerçi kuşlar kendi yuvalarını yapıyorlarsa da onlara da bu konuda yardımcı olmak görevimiz olmalıdır. Kütahya kabaca 60’ı ormanlarla kaplı bir il.Üstelik Kütahya’da bir Orman Bölge Müdürlüğü var. Aa maalesef bu bölge müdürlüğünün sokak hayvanları için kedi evi ve köpek kulübesi ile kuş evi üreten bir atölyesi yok. Böyle bir atölye kurulduğu taktirde Kütahya sadece Türkiye’,dünya da da ünlenecektir. Belki de örnek olacaktır. Sayın valimizin direktifleri doğrultusunda kurulacak bir atölye sadece Kütahya merkezde değil,ilçelerde de sokak hayvanlarına(kedi-köpek) ve kuşlara yeterli sayıda kedi evi,köpek kulübesi ve kuş evi üretebilecektir.
Orman ürünlerimiz bu atölyede pekala kedi evi,köpek kulübesi ve kuş evi yapacak potansiyele sahip. Konu açılmışken Tavşanlı’da özellikle köpek kulübesi konusunda yaşanan drama değinmek isterim. İlçeye bağlı Tepecik Beldesi maalesef sokak köpek popülasyonun en yoğun olduğu bir belde. Bu belde adeta, yol geçen hanına dönmüş durumda. Beldeye Emet ,Tavşanlı ,Kaplıcalar ve Balıkesir Köprüsü yönünden getirildiği düşünülen yüzlerce köpek ,bugün itibariyle 4-5 bini bulmuş durumda. Bu sahipsiz,başıboş köpekler giderek büyük bir tehlike arzediyor.Üstelik bu hayvanların başlarını içine sokacak barınakları da yok. Ağaç diplerinde,kaya kovuklarında,orada burada sabahlıyorlar.Bugüne kadar bu zavallı hayvanlara barınak yapamamışız. Eskilerde bu köpekleri bir şekilde itlaf ediyorlardı. Yiyeceklerine zehir katılırdı. Hatta elinde av çiftesi olan bir görevli bu hayvanları acımasızca öldürürdü. Ama artık Hayvan Hakları var. Böyle bir harekette bulunanlar cezalandırılıyor. Öyleyse ne yapılabilir? Bu hayvanlar kısırlaştırılır.Ama kısırlaştırma için önce temiz,hijyen ortamda bir tesis gerekir.Çünkü kısırlaştırma operasyonu ardından bir köpek en az iki gün gözetim altında tutuluyor. Bu hayvanların yaralarının mikrop kapmaması önemli. Bu operasyonu yetkililer,veteriner hekimler keçi-koyun ağıllarında,ahırlarda, pislik,mezbelelik yerlerde mi yapacak?Bursa’da Nuhun Gemisi Derneği’nin fedakar yetkilisi Zafer Sicimoğlu, Veterinerler Odası yetkilisi Halil Kuyucak,Tavşanlılı hayvan sever,çeşitli derneklerin temsilcisi-yetkilisi Necdet Demirat ne yapsın? Siz malzemeleri hazırlayacaksınız ki onlar da helvayı yapsınlar. Bu şartlarda Tavşanlıda kısırlaştırma operasyonu yapılamaz. Kimseden de bunu isteyemeyiz.Önce uygun bir bina ki bu prefabrik te olabilir bunu yapacaksınız. Bunun ötesinde bu binanın konulacağı araziyi tahsis edeceksiniz. Böyle bir tesis Tavşanlı’da maalesef yok. Tepecik Beldesi bütçesi zayıf bir belediye. Belediye başkanı aylardır bitkisel hayat yaşıyor. Belediyenin doğru dürüst bir gelir kapısı da yok. Böyle bir belediyeden sokak hayvanları konusunda yardım isteyemezsiniz. Tepecik Beldesi’nde kimse evinin bahçesini,evinin altını, yanını,tavuk tesislerinin civarını, böyle bir tesis için vermiyor.Zorlayamazsınız. Öyleyse ne yapılabilir? Sayın belediye başkan vekili İsmail Bal ile görüştüm. Çamaşırlık Mevkiinde Hazine’ye ait bir arazi varmış. Bu arazide bir sokak hayvanları rehabilitasyon merkezi kurulabilirmiş. Tepecik Beldesi Belediyesi sanırım bu konuda gerekli başvuruyu yapmış. Bürokratik engeller aşılabilir,bu Hazine arazısı tahsis edilebilirse ve bir prefabrik tesis gerek devlet tarafından,gerek yardım sever kurum ve kuruluşlarca,kişilerce kurulabilirse işte ancak bu tesiste hijyen koşullarında sokak hayvanlarının kısırlaştırılması operasyonları yapılabilir.Öyleyse sayın ilçe kaymakamı Erdoğan Kanyılmaz Bey,sayın valimiz Ali Çelik Bey’e durumu acilen anlatmalıdır. Sayın valimizin direktifleri doğrultusunda bu sorun kesinlikle çözülebilir Sayın valimiz bu konuyu çözebilir. . Eğer gerekli önlemler alınmazsa bir gün bu sokak hayvanları şehir merkezini dahi tehdit edecektir.İnsanlarımız cadde ve sokaklarda gezemez duruma gelebilecektir. Halen Belde yakınlarındaki hasta,bakımsız, birçok köpeğin en azından sokak hayvanı için kurulan tesislerde tedavi edilmeleri gerekiyor.Ne yazıktır ki kış arefesinde bugün de hala belirsiz saatlerde bu belde sınırları içine adeta köpek yağmaktadır. Bu köpeklerin bir bölümü bugünlerde,kışa çeyrek kala doğum yapacaktır. Geçtiğimiz yıl bu köpek yavrularının bir bölümü açlıktan,bakımsızlıktan ölmüş,bir kısmı ,diğer köpekler tarafından parçalanmış hatta yenilmiş. Köpek yavrusunu yer mi? Aç kalınca yer,Bir kısmı da sığınabileceği bir ağaç dibini,köprü-menfez altını, tavuk çiftlikleri civarlarını kendilerine mesken tutmuşlar. Tepecik Beldesi Belediyesi ‘nin kontrolünde kısırlaştırma faaliyetinin başlaması gerçekleşirse en azından köpek popülasyonunun artması önlenebilecektir. Şu anda bu binlerle ifade edilen köpeklerin kışa girmeden barınacakları kulübelere acilen ihtiyaç vardır.Önce bu barınak konusunu çözelim. Ama bunu bugüne kadar gerçekleştiremedik.. Bursa’da değerli bir hemşehrimiz, hayvan sever Nuh’un Gemisi Derneği Başkanı Zafer Sicimoğlu,Tavşanlılı hayvan sever Necdet Demirat ve Veterinerler Odası Başkanı Halil Kuyucak’ın Tepecik Beldesi Belediye Başkan vekili İsmail Dolma ile birkaç gün evvel bir araya gelmesi bana göre sorunu çözemeyecektir. Çünkü bu kişilerin talepleri kabul görmemiştir.Bu kısırlaştırma faaliyetinin bir de ekonomik yönü var. Bir köpeğin kısırlaştırma operasyonunun da bir faturası var. Bu para Tepecik Belediyesi’nde yok. Sonra bunu bu belde belediyesinden istemek te haksızlık olur. Bu faaliyetlere kimlerin ne kadar katkıda bulunabileceği de belirlenmelidir.
Ama yukarıda ifade ettiğim gibi ilk etapta bu sokak hayvanları özellikle köpeklerin kulübeleri yapılarak ,uygun görülecek bir araziye konuşlandırılmalıdır.İşte bunu da yazımın başında ifade ettiğim gibi ancak Orman Teşkilatımız çözebilir. Bu durumu özellikle sayın Tarım ve Orman Bakanımız Dr. Bekir Pakdemir Bey’e de arzedeceğim. Sayın bakanımızın direktifleri doğrultusunda sokak hayvanları köpeklerin kulübelerinin,kedi evlerinin,kuş evlerinin de Orman Teşkilatlarımızca yaptırılması da mümkün olabilir. Bu hizmeti Türkiye genelinde,Orman Bölge Müdürlükleri üstlenebilir. Yoksa birkaç hayvan severin,bazı kurum e kuruluşun bu konu için merhem olacağına inanmıyorum. Hizmet kalıcı olmalı, oto kontrol yöntemiyle çalışmalar izlenmelidir.ÖYLE DÜŞÜNÜYORUM; Ülkemizde bu sokak hayvanlarının sırtında kurban kesenler var.Bunu istismar edenler mevcut.Halkın duygularıyla oynanarak bu zavallı hayvanların hakkını yiyenler bulunuyor. Bu benim kişisel düşüncemdir.
Nasıl Hayvan Hakları ile ilgili bir dizi karar,yönetmelik,yasa varsa bunların amir hükümlerinin mutlaka hayata geçirilmesi gerekmektedir.Ben her gece yatağıma uzanırken bu sokak hayvanlarını düşünmeden edemiyorum. Yüce Peygamberimizin Hadis-i şeriflerini düşünüyorum.” Yerdekilere merhamet ediniz ki,göktekiler de sizlere merhamet etsin”mealindeki uyarı beni derinden etkiliyor.