23 Mayıs 2022 - Pazartesi
V A S I F
Yazar - Bülent Alpagut
Okuma Süresi: 15 dk.
683 okunma
Bülent Alpagut
- 05062218413 V A S I F
Ünlü yazar-Eleştirmen yönetmen ,tiyatromuzun vazgeçilmezlerinden, sanatçı sevgili arkadaşım, Vasıf Öngören ,15 Şubat 1938 tarihinde Tavşanlı’da doğdu.Babası merhum Bedri Öngören(Tavşanlı Halkı kendisine Kürt Bedri derdi) GLİ Müessesesi’nde merhum Nadir Hakkı Bey , müessese müdürüyken işe başlamıştı. Tavşanlı’nın simgelerinden Linyitspor da bu müdürün zamanında kurulmuştu.. (Linyitspor’un kuruluşu 1940 yılı içinde gerçekleşmiştir).Vasıf’ın merhum babası Bedri Öngören de Linyitspor kurulduğu günlerde Satış memuruydu. Müessesede 1 Temmuz 1940 tarihinde göreve başlamıştı. Silvan/ Diyarbakır 1314/tashih 1324(1908 ) doğumluydu. Eşi Cemile Hanım yani Vasıf’ın annesinin üç çocuğu olmuştu. Veysel,Ferit ve Vasıf’ı çok iyi tanırım. Merhum Ferit ile İstanbul’da da beraber olmuştuk. Ben o sıralarda İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğrencisiydim. Ferit, Hukuk Fakültesi’nde okuyordu.Sonra avukat oldu.Bu arada karikatür de çiziyordu. O da Vasıf gibi Kütahya Lisesi mezunuydu. Veysel’in 4,Ferit’in 2 çocukları olurken Vasıf’ın sadece Aslı adında bir kız çocuğu oldu. O da bugün ,İstanbul’da babası gibi ünlü bir sanatçıdır.Merhum Vasıf, İlkokulu ve ortaokulu Tavşanlı’da okudu. Tavşanlı’da o zamanlar lise olmadığı için benim gibi öğrenimini Kütahya Lisesi’nde yatılı olarak sürdürdü. VASIF ÖNGÖREN 14 Mayıs 1994 tarihinde yurt dışında vefat etmiş,cenazesi Türkiye’ye getirilmiş ve 19 Mayıs 1994 tarihinde ,bir 19 Mayıs Bayramı’nda İstanbul’da toprağa verilmişti. Vasıf Kütahya Lisesi’nin en çalışkan öğrencilerindendi. Biz uyduruk hikayeler okurken O ünlü yabancı yazarların ,romancıların,öykü yazarlarının kitaplarını okurdu.. Edebiyat öğretmenlerimiz( Merhum Davut Bey ve diğerleri) O’nun kompozisyonlarına 10 numara verirlerdi. Hani “ Adam olacak çocuk…’dan . belli olur “ denilir ya,Onun gibi Vasıf gelecekte nasıl bir değer olacağını daha lise yaşlarında belli etmiştir. Lisenin tiyatro kolundaydı. Birçok piyeste beraber oynamıştık. Hatta Kütahya Lisesi Tiyatro Kolu Emet,Gediz ve Simav’da birçok eseri sahnelerken Vasıf’ın engin bilgisinden,deneyiminden yararlanılmıştır.
Merhum Vasıf’ın okul arkadaşlarından çoğu bugün hayatta değil.Arkadaşları; Ben dahil iki elin 10 parmağı kadarız. Mutlu Mutlu,Murat Or,Şener Sarıcı,Yılmaz Sezek, Safter Özbek, sanatçı Yavuz Özkan,Moymullu M. Ali Özel, Şaphaneli Hulusi Gündüz,Gedizli Akif Akkuş,M.Ali Er, Simavlı Akın Simav,Ertan Bingöl, Emetli Hakkı Akın, Ali Öztürk, Batı Trakya Türkleri’nden Niyazi Ali, Erkan Akbaytugan, Erdoğan İçten, Çetin Bilensoy, Bülent Torun, Celal Akpınar, Doğan Karaağaoğlu, Ferhan Tunçbilek, Sabahattin Okdelen( Sabuş),Şimşek Alöç,Cemal Sarıcan, Lütfü Torun, Hayrettin Beydemir merhum Vasıf’ın arkadaşlarıdır..
Kız arkadaşlarımız da vardı. Sevgili Türkan,İlhan, Ercan, İlkin, Güler aklıma ilk geliverenlerdir.
Vasıf,bildiğim kadarıyla her yıl vefatının yıldönümlerinde bazı şehirlerimizde çeşitli etkinliklerle hatırlanmakta,anılmaktadır. Kızı Aslı ve amca oğlu Nusret ile telefonlaşıyoruz. Ben merhum Bedri Öngören’i Linyitspor’a verdiği katkılardan ötürü her zaman rahmetle anarım. Çünkü zamanın müessese müdürleri Linyitspor’u bu merhum satış memuruna teslim etmişlerdir. O,Linyitspor’un babası gibiydi. Futbolcuları evladı kadar severdi. Deplasman maçlarına giderken takımla beraber gider,takımın kaldığı otelin kapısında nöbet tutardı. Linyitspor’un birçok başarısında O’nun katkısı büyük olmuştur. VASIF ta Kütahya Lisesi Futbol Takımında da top koşturmuştur. Kütahya Lisesi Futbol Takımının Kütahya’da yenilmez bir armada olmasında emeği vardır. Birçok mevkide oynardı .
Merhum Vasıf lisede gizli gizli sigara içen öğrencilerdendi. Zaman zaman yapılan kontrollarda ceketinin cebinden tütün kırıntıları çıkmış,bu nedenle zor durumlarda kaldığı olmuştur. O da birçoğumuz gibi merhum Fransızca öğretmenimiz Kasım Tarım Hoca tarafından cezalandırılmış,yanaklarında güller açanlardan olmuştur. O zamanlar Kütahya ile Tavşanlı arasında şose bir yol vardı. Birkaç otobüs çalışırdı.Bu otobüslerle hafta sonunda Tavşanlı’ya giderken ve dönerken un fabrikasından çıkmışa dönerdik. Çoğu kez DDY Garına gidip,marşandizlere(yük trenlerine) gizlice bindiğimiz olmuştur. Bu tehlikeli,riskli bir durumdu. Ama para vermediğimiz için değerdi. Yük vagonlarının içinde yolculuk ederdik. Merhum Vasıf’ın öğrencilik yıllarımızda tatilde Diyarbakır/Silvan’daki köylerinden bana gönderdiği boyu bir metreyi aşkın mektupları olmuştur. Bu mektuplardan ikisini kızı Aslı’ya fotokopi olarak göndermiştim. Çok mutlu olmuştu. Merhum Vasıf’ın merhum babası Bedri Bey ve annesi Cemile Hanım GLİ Merkez Sitesi’nde bir mütevazı lojmanda otururdu. Bedri Bey’in yani Vasıf’ın babasının cenazesi bu lojmanın önünden omuzlara alındığı 1966 yılının Haziran ayının 29.ncu günü ben de oradaydım. Hatta aynı saatlerde kalp krizi sonucu vefat eden müessese doktoru Muzaffer Akyel’in de tabutu eller üzerinde aynı siteden,kaldığı lojmandan alınarak eller üzerinde Tavşanlı Asri Mezarlığı’na götürülmüştü.
Her zaman derim; Tavşanlılı evlatları Vasıf Öngören için , her yıl bir yerde bir etkinliği mutlaka yapmalıdır. Çünkü O her Tavşanlılı gibi Tavşanlı’da doğmuştur.Benim gibi bir Tavşanlı sevdalısıydı. Tavşanlı sevdalısı olarak yaşadı.Yurt dışından gönderdiği mektuplardan Tavşanlı’yı ne kadar çok sevdiğini anlardık. Mekanı cennet olsun.Işıklar içinde uyusun.
EKONOMİ AĞIRLIKLI HABERLERİN GÖLGESİNDE KALAN 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK
BAYRAMI’NDAN BİR NEBZE BAHSETMEK İSTEDİM
Her gün onlarca gazetede Kadın cinayetleri, Trafik kazaları,çeşitli taşınmaz-taşınır eşya,sebze ve meyvenin fiyatları,dünyanın muhtelif kesimlerinde yapılan savaşlar,sabotajlar,market soygunları , siyasi içerikli haberleri okumaktan bıktık usandık. Bu arada birkaç gün sonra kutlayacağımız Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile ilgili tek satır göremedim.Ben ,sadece üniversitede öğrenciyken birkaç aylık zamanını öğretmen vekili ,yine birkaç ayını GLİ Müessesesi Tunçbilek Bölgesi’nde Tahakkuk Servisinde fikir işçisi olarak geçiren ,birleştirilmiş sınıf(beş sınıfı bir derslikte okutan) bir köy öğretmeni , meslek yaşamının büyük kısmını Tavşanlı’da Atatürk İlkokulu’nda sınıf öğretmeni,hasbelkader Tavşanlı Atatürk Lisesi’nde Fransızca,İş ve Teknik ,Sosyal Bilgiler, İmam-Hatip Lisesi’nde Türkçe öğretmeni,Üniversiteye hazırlık kursu açan biri,birçok iyilikçi kurumda görev almış bir öğretmen değilim. Ben,Tavşanlı’nın sosyal,ekonomik ve kültürel ve başka alanlarda sesini hasbelkader duyurmuş, halen de duyurmaya çalışan,yıllarının büyük bölümünü Anadolu Ajansı(A.A),AHA,UBA Muhabiri, Son Havadis ve Bizim Anadolu Gazeteleri muhabiri,birçok yerel Basın organı,gazetelerimizin haber muhabiri ve köşe yazarı(halen yazıyorum) ,Kütahya Gazeteciler Cemiyeti’nin onursal üyesi, Türk Basın Birliği üyesi değilim. Memur olduğum süre içinde 20 yılı aşkın Tavşanlı Kaymakamlığı Protokol Amiri olarak görev yapmış BÜLENT Alpagut’um, bir garip Orhan Veli’yim.
Hayatımın en mutlu günleri kutladığımız Milli Bayramlar olmuştur. Cumhuriyetimizin kurucusu,devrimleriyle bizlere yol gösteren,aziz ATATÜRK’ün büst ve anıtlarına çelenk koyma,önünde saygı duruşuna davet etme, İstiklal Marşı’mızın komutunu vererek “dikkat” anonsu vermiş bir Protokol Amiriyim. Hemen hemen her etkinlikte(Temel atma,açılış,karşılama ve uğurlama,hoş geldin ve güle güle yemeklerini organizede ,balolarda,konserlerde,sergi ve stand açılışlarında,plaket,şilt,taktirname ve teşekkür verme törenlerinde, sayın konuşmacılara söz vermiş,sanatçılarımızı sunmuş,mitinglerde ,şehit törenlerinde,konferans,açık oturum, panellerde görev almış,bazen ceketinin cebinde iki mikrofon çıkan, bu görevleri yaparken tek kuruş maaş ve ücret almayan,çeşitli hizmetlerin kazanılması için kapı kapı ,dükkan dükkan dolaşmış biriyim.
İlk sunuculuk görevimi merhum meslektaşım Öğretmen Kamil Çil’den 21 Nisan 1978 tarihinde almıştım.Yani 44 yıl önce.Merhum,ilçenin o sıralarda sunucusu,öğretmen Kamil Çil’in bir özel işi için Karamürsel’e gitmesi gerekmiş. Gidecek ama birkaç gün sonra milli bayram var. Birçok görevli,bu işi yapabilecek kişi aranmış ama bulunamamış. Bana gelmiş,istirham etmişti . Ricasını kırmam mümkün değildi. “ Ama bir kez hocam,inan ki bir daha yapmam”dediğimi hatırlıyorum.İstemesem de bu görevi n bana bir defalığına verilmesi için zamanın merhum kaymakamı Nail Taşdelen Bey’den rica etmiş. O da uygun görmüş.İşte benim sunuculuk öyküm böyle başlamıştır.Merhum meslektaşım Kamil Çil Tavşanlı7dan ayrıldıktan sonra özel aracıyla bir kaza yapıyor ve vefat ediyor. Ebe eşi ise ağır yaralanıyor. Bu beklenmedik trafik kazası bu görevin benim omuzlarımda yıllarca kalmasına neden olmuştur. Herkes çeşitli etkinliklerde rahat,huzurlu,mutlu olurken ben ise hep stresi yaşamışımdır. Bir hata yapmamaya itina göstermişimdir. Çünkü nihayet benim görevim canlı yayın sayılırdı. Bir hatanın,yanlış bir sunumun Telafisi mümkün değildi. Netice itibariyle her defasında törenler ,açılışlar,karşılamalar,uğurlamalar ve karşılamalar öncesinde hep uykularım kaçardı.Ama her etkinliğin sonrasında önce sayın kaymakamların,birim müdürlerinin,kurum ve kuruluş yetkililerinin sonra da halkımızın teveccühleri,tebrikleri bana bütün yorgunluğumu unutturmuştur. Sunucuyum ya, hiç unutmam Refah Partili merhum İbrahim Halil Çelik Bey Tavşanlı’ya gelmişti. Birine.” Bülent Bey bezi de anons eder mi?” diye sormuş. O kişi de.”Neden olmasın efendim,Bülent Bey Tavşanlı’nın tek sunucusu,takdimcisi,tüm etkinliklerin yöneticisi mutlaka sunar”yanıtı vermiş.Ben Anavatan Dönemi’nde nice siyasileri karşılayan ve uğurlayanım. Öncelikle sevgili kardeşim,TBMM eski başkanlarından,bakanlıklar yapmış Doç. Dr Mustafa Kalemli’yi her vesileyle sunmuş biriyim. Öyle ki gün gelmiş,benim için bazıları:” Kalemli’nin sunucusu” demiştir. Sayın Kalemli’yi karşılayan,uğurlayan,her etkinliğinde görev alan GLİ Müessesesi Bandosu için de “ Kalemli’nin Bandosu”dedikleri misali.
Hemen hemen her siyasetçiyi Tavşanlı ve Tavşanlı dışındaki etkinliklerde sunmuş bir öğretmenim. 657’ye tabi bir memur olarak. Sanki dokunulmazlığım vardı. Temininde güçlük çekilen bir elemandım . Ama her zaman söylerim; Protokol Amirliğim süresince en üst bürokrattan en sade vatandaşa kadar hizmet verdim. Cumhurbaşkanları, Başbakanlar,bakanlar,milletvekilleri,genel müdürler,daire başkanları,generaller,kurum ve kuruluşların yetkililerini anons ettim.1980 Askeri Darbesi sonrasında zamanın generallerinden adını unuttum biri Çukurköy’de bir salonda konuşuyordu. Konuşmasını not aldığım sırada:” Delikanlı,şu andan itibaren not defterini kapat” diye uyarmasıyla not defterimi kapattığımı ,hiç unutmadım. Yine sayın Kaymakam,Garnizon Komutanı ve Belediye Başkanı’nın protokla mensup zevatın bayram tebriklerini kabul ettikleri sırada sunduğum,zamanın Ağırceza Mahkemesi Başkanı’nın anons ettiğim halde tebrikat için kabul kapısından girmediğini,bir kez daha anons ettikten sonra yanıma gelerek” Bülent Bey lütfen Adli Yargı ve Adalet Komisyonu Başkanı ifadelerini de ekleyerek yeniden anons edin”dediğini de asla unutmadım.
Birkaç gün sonra Atatürk’ün önderliğinde Türk Milleti’nin iradesini temsil eden Birinci Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı ve TÜRK HALKI’nın egemenliğini ilan ettiği tarihin yıldönümünü kutlayacağız. Bayramımızın,eşi benzeri bulunmayan bir özelliğini de burada ifade etmek isterim;Tarih boyunca çocuklarına resmi bir bayram hediye eden ilk ülke TÜRKİYE’dir.Dünyada sayıları 195’e ulaşan veya biraz daha fazla ülke,sayısız kültür var. Bunların çoğu kendilerini diğerlerinden üstün,önde görür. Ama düşünür müsünüz ki bunların hangisi,tek bir örnek verin,bizim gibi çocuklarına armağan edilmiş bir bayrama sahiptir?Çocuk Bayramı,ülkemizin en ayrıcalıklı ,belki en imrenilen değerleri arasındadır. Belki en önemlisidir.Cumhuriyetimizi kuranlar k(i eğer hayatta iseler )bir elin beş parmağı kadardırlar. Birer çınardırlar. Ama hayatta olmayanların mekanları cennet olsun derim. Cumhuriyetimizi kuranlar sadece bu günü yani TBMM’nin açıldığı 23 Nisan 1920 tarihini çocuklarımıza bir bayram olsun diye hediye etmemişlerdir.Bununla yetinmemişlerdir. Bu cıvıl cıvıl bayramı TÜRK MİLLETİ’nin özgür iradesiyle kurulan meclisiyle birlikte kutlamayı düşünmüşlerdir. Ulusal Egemenlik ,her tür karamsarlığın,geleceğe dönük umutsuzluğun ilacıdır,merhemidir,aşısıdır.Tıpkı çocuklarımızın bize hep iyimserlik ve umut aşılamaları gibi…… Ulusal Egemenlik ve çocuk Bayramımız kutlu olsun.Bugün eğitim ve öğrenim gören özellikle 18 milyon öğrencimize moral,başarı,mutluluk,huzur olarak geri dönsün.
Aslında bu bayramın dünyada her ülkede çocuklar tarafından çeşitli etkinliklerle kutlanması doğru olur kanısındayım. Bütün dünya ülkeleri çocuklarına bizim gibi bir bayramı mutlaka hediye etmelidirler. Ama şu veya bu şekilde. Bu bayram kardeşliğin tesisinde mutlaka gereklidir.
Protokol Amirliğim süresi içinde yıllarca Atatürk’ün büst ve anıtlarına çelenk koyma sırasındaki komutlarımı hep anımsarım. “Kaymakamlık Çelengi’nin sayın kaymakamımız tarafından Atatürk büstüne-anıtına konulmasını arz ederim” dediğimde çelenk iki kişi tarafından getirilir,sayın kaymakamca büstün-anıtın ününe konurdu. Bu yüzdendir ki birçok dostum,yaptığım” arz ederim” anonsu nedeniyle bana:”Bay arz ederim “ lakabı takmışlardır.Değerli iş insanımız,Kütahya’mızın gururu Nafi Güral Bey kardeşim bir defasında Tavşanlı’da bir etkinliğe, sırf bir çelenk törenini izlemek için geldiğini söylemiş,memnuniyetlerini ifade etmişlerdi. Çünkü çelenk koyma törenleri yerine göre 20-25 dakikayı alıyordu.
Bu vesileyle yıllar öncesinde Tavşanlı’da 23 Nisan etkinliklerinde ekmek arası helva ve şeker dağıtan GLİ Müessesesi (bugün işletme) ‘ne,yine çocuklarımıza çikolota alarak bize dağıtmak için veren iş çevrelerimize,hayırsever halkımıza burada teşekkürü borç biliyorum. Maalesef bu gelenek artık yaşamıyor. Keşke yaşasaydı. Nihayet bir atla deve de değildi. Ama gönlüm arzu eder ki,bu görevi belediyelerimiz, Özel İdaremiz, Köylere Hizmet Götürme Birlikleri, Kurum ve Kuruluşlarımız da yapabilir. Belki yazımı okuyanlar belki harekete geçer, böyle güzel bir uygulama için bu bayramı bir Milat yapar.
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları