20 Nisan 2025 - Pazar

1970 DEPREMİ

1970 DEPREMİ

Yazar - Bülent Alpagut
Okuma Süresi: 13 dk.
119 okunma
Bülent Alpagut

Bülent Alpagut

- 05062218413
Google News

28  MART  1970 DEPREMİNİN  55.NCİ  YILDÖNÜMÜ     
 
      Yaşayan hafızalar 28 Mart 1970 tarihinde  Kütahya ili’nde yaşanan depremi unutmamıştır.Bu tarihte doğanlar bugün 55 yaşındadır.  Ben ise bu tarihte  32 yaşındaydım. Tavşanlı’nın Derecik Köyü İlkokulu’nda müdür yetkili sınıf öğretmeniydim. O tarihte sayın   İhsan Aras Kütahya Valisi, merhum Mümin Özışık Tavşanlı Kaymakamıydı.   Merhum   Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel  T.C ‘nin  Başbakanı olarak   art arda 3.kez Başbakan olarak göreve gelmişti. Bilgi dağarcığımı şöyle bir karıştırdım; Depremin olduğu tarihte  merhum Enver Girgin ise Tavşanlı Belediye Başkanı olarak görev yapıyordu.  Anılarımda kalanlar arasında 21 saniye süren 7.1 şiddetindeki depremde ilk  etkilenen bina PTT  hizmet  binasıyla,Gar Müdürlüğü hizmet binası olmuştu. Bu arada onlarca binada önemsiz çatlaklar oluşmuştu.  Yani Tavşanlı bu beklenmeyen deprem sonrasında ciddi bir  yara almamıştır.  
        Ben o tarihte ayrıca Basın mensubu olarak ta görev yapıyordum. Anadolu Ajansı  muhabiriydim. Yerel gazetelere yazı yazıyor,haber topluyordum. Merhum Gazeteci ağabeylerim Abdurrahman Börekoğlu’nun “ Müstakil Tavşanlı”,Kamil Güvenç( Tatar Kamil) ‘in “ Tavşanlı Postası “ gazeteleri  Tavşanlı’nın işiten kulağı,konuşan ağzı,gören gözüydü.  Arşivler karıştırılırsa( Eğer varsalar) o günle ilgili yazıları  her iki yerel gazeteden herkes okuyabilir. 
         Sayın Vali Aras; depremin vukuundan kısa bir süre sonra derhal  bir KOMİTE  KURMUŞ,TÜM İLÇE   Kaymakamlıkları da aynı şekilde  direktifleri doğrultusunda   İLÇELERDE  KOMİTELER KURMUŞLARDI. Demek istiyorum ki Gediz ve havalisini vuran,komşu ilçelerde hissedilen depremde ilk etapta deprem mahalline ekmek,içecek ve yiyecek,giyecek yardımları  gönderilmişti.  Ben bile Gediz Depremi olarak  hatırlara kazınan depremin daha ikinci gününde Tavşanlı’dan bazı arkadaşlarla Gediz ve havalisine ekmek taşımıştık.  İçimiz acıyordu.   Gedizliler çok büyük bir afetle yüz yüze kalmışlardı.  Gediz’e ulaştığımızda sizleri temin ederim; hala sarsıntılar yer yer devam ediyordu.  Can ve mal kaybına neden olan bu deprem arkasında  birçok hikaye ve unutulmayacak  anılar bırakmıştır. Çöken ahırların altında kalan büyükbaşların  halini, bir yerde buz gibi suyun,hemen yakınında kaynar suyun fokur fokur kaynadığını görmüştük. Bir cami içinde enkaz altında kalan bir hemşehrimizin karnına lüks batmıştı.  Her taraf darmadağındı.  
          Tavşanlılı, Gediz ve havalisinde şiddetli olarak hissedilen,can ve mal kaybına neden olan bu depremde üzerine düşeni yapmıştır. Buna tanığım. Allah bir daha tekrarını bizlere göstermesin. Sayın vali Aras’ın, tüm ilçe kaymakamlarının,belediye başkanlarının ve  ve tüm Kütahyalı’nın bu deprem sırasında,sonrasında yaptıkları taktirle bugün bile anlatılmaktadır.  Gençler bu günü yaşamadıkları  için bilmezler. Biz anlatırsak bileceklerdir.  Tavşanlı’dan ardı ardına kalkan kamyonlar günlerce Gediz’in yollarını arşınladılar. Allah Tavşanlı’yı, Tavşanlılıları korudu. Tabiri caizse burnumuz kanamadı. Şükretmeliyiz.  Ama aradan geçen bu 55 yılın ardından Tavşanlılı olarak depremlere  karşı neler yaptığımızın muhasebesini dürüstçe yapmalıyız.  Japonlar’ın söylediği gibi; Depremden değil,sağlıksız,hakkı verilmeden inşa edilen, binalardan korkmalıyız.  Tavşanlı’da imar durumuna göre kanımca en çok 4 katlı binalar yapmalıyız. Yapacaksak hakkını vererek  daha çok katlılar inşa etmeliyiz.  Bu kadar insanımızın canını  hesapsız,kitapsız,işini doğru yapmayan, hileli inşaatlara göz yumanlara emanet etmemeliyiz.   Kütahya bir deprem kuşağı üzerindedir.  Kütahya’nın altında cehennem var. Fokur fokur kaynayan kaplıca suları bunun en bariz işaretidir. Bunu görmemezlikten gelemeyiz.  Sorumlulara,yetkililere  büyük görevler düşüyor.  Dün Gediz’de yaşananlar,55 yıl öncesinin tablosu her halükarda il içinde bir yerlerde tekrar  ortaya çıkabilir.  Yer bilimciler,jeologlar bunu her zaman söylüyorlar.  Ben bu vesileyle 55 yıl önce hayata göz yuman hemşehrilerime,yaralanan,sakat kalan sevgili Kütahyalılara  şu mübarek Ramazan Ayı münasebetiyle  rahmet ,sağlık ve afiyet diliyorum. Artık deprem ile  yatıp kalkma yerine, her an yaşanabilecek yeni depremlere ne kadar hazır olduğumuzu düşünme ve ona göre tedbirler alma  zamanıdır.  Rahmetli Tavşanlı Müftüsü Rıza Deniz o tarihte Tavşanlı İlçe Müftüsüydü.  Camilerimizde bu konuda  özellikle Cuma hutbelerinde deprem konusuna değinilmişti. Merhum İlköğretim Müdürümüz Hüseyin Tarhan aynı zamanda THK Tavşanlı Şube Başkanıydı. O da üzerine düşeni yapmıştı. O tarihte cumhurbaşkanımız olan merhum asker kişi, Cevdet Sunay bile Ankara’dan direktifleriyle  yardımların  artırılmasını sağlamışlardı.            Depremin akabinde görev yaptığım Derecik Köyü’ndeki tek katlı ilkokul binamda tek bir çatlak oluşmamıştı.  Okulun lojmanında mutfaktaki testim kırılmış. Okulun salonundaki  alçıdan yapılmış Atatürk Büstü dahi yerindeydi.  Sonuç itibariyle; Tavşanlı PTT Hizmet binası ve Gar hizmet binası yenilendi hepsi o kadar.  PTT BİR SÜRE FAALİYETLERİNİ ÇADIRDA SÜRDÜRDÜ.  Tavşanlılı  uzun süre korkudan bahçelerde,evlerinin avlularında,açık arazide kurduğu çadırlarda yaşadı. Muziplik yaptığımız da oldu; Römorklarda geceleyenleri korkutmak için römorkları sallardık. İçindekiler Kelime-i şehadet getirirlerdi. İyi bir şey miydi? Tabiatıyle değil.Bizimkisi eşek şakası….. Merhum Karamalak Ahmet’in şimdiki İş Bankası Şubesi karşısındaki ahşap evinde kiracıydık. Allah inandırsın saç teli kadar bir çatlak oluşmadı.  28 Mart 1970 gecesi saat 23.03’de olan depremde 21 saniyede boşalmayan ev kalmadı desem yeridir.  Bu korku başka bir korku!.... Bu günde kimbilir kimlerin nice anıları vardır. Herkes bunu keşke bugünün küçüklerine anlatabilse.
                    
         BANA  ESKİ BAYRAMLARI  GETİRİN                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                          
                                                                                                            

        Ben eskidiğim için eski bayramları arıyorum.  Yeniler bunu bilmez. Çünkü yaşamamışlardır. 1946 yılındaki bayramlarla birlikte  İzmir’e geldiğimden bu güne nice Dini bayramlar gördüm. Benim sunucu olarak  görev almadığım bayramlar dini bayramlarımız olmuştur. Çünkü dini bayramların sunuculuğa ihtiyacı yoktur. 
         Bugün hangi çocuk  annesinin  ve babasının aldığı cici bici ayakkabılarını uyurken  ,bayram arefesinde yastığının altına koyar?. Bu nasıl bir sevinçtir? Bugün hangi çocuk bayram günü  bir dost ziyaretine  giderken kendisine verilecek harçlığı düşünür? Hiç unutmam, el öpmeye gittiklerimizin elimize sıkıştırdığı bugün için değersiz  ve az bir meğlağ gibi ifade edilen, ama çocukluğumuzda değerli olan madeni paraları  kumbaralarımıza atardık. Banknot (kağıt) para nerde?  Ben yüz para,kırk para,bir kuruş,beş kuruş döneminin çocuklarındanımKırk paraya,yüz paraya leblebi tozu alır,birbirimizin yüzüne üflerdik. .  Merhum Fevzi iPaşa İlkokulu’nda sınıf arkadaşım Kırtasiyeci Kenan ,iş insanımız Hayrettin Doruöz,leblebici Gümüş Mehmet, Berber Sıtkı,  Güneylerin Ziya, Berber Cemal, Hıfzı Girgin, Nuri Demiroğlu,  her dini bayram sonrasında  birbirimize kaç para topladığımızı sorardık. 
          Bayram Namazına  giderken babalarımızın elinden tutardık.  Bayram namazlarından sonra kabristan ziyaretleri olurdu.  Çocukluğumuzun bayramları ile bugünün bayramlarını kıyaslayamazsınız. O bayramların heyecanını bugün yaşayan kaç çocuk var zannediyorsunuz?  Biz çocukluğumuzu yaşadık. Çember çevirdik. Aşık oynadık.Körebe,Bezirganbaşı  ,çelik-çomak, bilye ,yakan top  ile günlerimizi taçlandırırdıkKurumuş ağaç dallarından yaptığımız oyuncak kılıçlarla  küçük savaşlar yapardık.Tavşanlı’ya   gelen  cambazları seyre giderdik.  Sirkler gelirdi,görmediğimiz  hayvanları görürdük. Balon uçurur,kırlara çıkar,eğlenirdik.  Cep telefonumuz,sinema,tiyatro yoktu.  Birbirimize masallar anlatırdık.  Kumların üzerinde tahta parçalarını araba yapar yarıştırırdık. 
            Bayramlar artık diğer günlerden farksız oldu.   İnsanlar artık birbirlerine gidip gelmez oldu.  Büyükler hatırlanmıyor.  Ekonomik zorluklar  seyahat kavramını  ortadan kaldırdı. Bir şeker,çikolata almak için kaç çocuk  komşusuna gidiyor?  Şu bayramda bile davul sesi duyan var mı? Top atışı oldu mu?  
             Tepsiler dolusu baklavalar,diğer tatlılar artık yokTatlı ikramı bile yapamıyorsunuz. Çünkü insanların çoğu şeker hastası olmuş.  İnsanların mideleri küçülmüş. .  Birbirini arayan da kalmadı.  Telefonla dahi hatır sorulmuyor.Mesajla işi geçiştiriyoruz.   Onun için söylüyorum, eski bayramları bir yerlerde gören varsa beri gelsin.Ben yine de çok sevgili dostlarımı, arkadaşlarımı,ahbaplarımı sevgiyle kucaklıyorum. Öğrencilerimin gözlerinden öpüyorum.  Aynaya baktım;  Şair aklıma geldi. Ne diyordu?” Neden düşman görünürsünüz yıllar yılı dost bildiğim aynalar?” Çünkü aynadaki yüz artık o eski yüz değil de onun için aynaya sitem ediyoruz. 
               Allah kimsenin sağlığını bozmasın; çünkü sağlık yoksa hiçbir şey yok. Bayram da öyle. Allah bu aziz millete nice bayramları görmek nasip etsin.  Şükredelim diyorum; çünkü şükretmezsek Allah elimizdekilerin hepsini alır dımdızlak ortada kalıveririz. Televizyon kanalları olmasa çatlarız. Eski muhabbetlerden eser kalmadı. Komşu komşunun ne halde olduğunu bilmiyor.  Dışarda bir gürültü olsa tek bir evin perdesi kımıldamıyor. Aç komşudan haberimiz var mı? Bayram ziyaretleri de asgari düzeyde kaldı. Akrabalar ancak brbirleriyle irtibatta.  Eğlence mahallerine gidemiyorsunuz.  İnsan belli bir saatten sonra gece sokağa çıkmayı düşünmüyor.  Mantıyı bile tereyağsız,salçasız,sarımsaksız yavan yiyoruz.  Eski el büyüklüğünde lokumlardan ne haber? O güzelim cevizli ev yapması baklavalar,diğer ağır tatlılarımız nerede?  Herkesin elinde bir cep telefonu. Kimse kimseyi göremiyor.  Hiç birbirine sarılanlar görebiliyor musunuz?  Uzaktan merhabalar devam ediyor. Allah’ın selamı bile unutuldu. Yaşlılarımızı ziyaret ediyor muyuz?  Bugün hastanelerde,cezaevlerinde, huzurevlerinde,bakımevlerinde kimler var? Kaçı ziyaret ediliyor?  Kaç tane sağ el sol elini görmeden sevap işliyor? Bayramlar artık diğer günler gibi olmaya başladı.  Biz doya doya yaşadık. Ama gelecek kuşaklar bu günleri de pek bulamayacaklardır.

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları