1970 DEPREMİ
1970 DEPREMİ

Bülent Alpagut
- 0506221841328 MART 1970 DEPREMİNİN 55.NCİ YILDÖNÜMÜ
Yaşayan hafızalar 28 Mart 1970 tarihinde Kütahya ili’nde yaşanan depremi unutmamıştır.Bu tarihte doğanlar bugün 55 yaşındadır. Ben ise bu tarihte 32 yaşındaydım. Tavşanlı’nın Derecik Köyü İlkokulu’nda müdür yetkili sınıf öğretmeniydim. O tarihte sayın İhsan Aras Kütahya Valisi, merhum Mümin Özışık Tavşanlı Kaymakamıydı. Merhum Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel T.C ‘nin Başbakanı olarak art arda 3.kez Başbakan olarak göreve gelmişti. Bilgi dağarcığımı şöyle bir karıştırdım; Depremin olduğu tarihte merhum Enver Girgin ise Tavşanlı Belediye Başkanı olarak görev yapıyordu. Anılarımda kalanlar arasında 21 saniye süren 7.1 şiddetindeki depremde ilk etkilenen bina PTT hizmet binasıyla,Gar Müdürlüğü hizmet binası olmuştu. Bu arada onlarca binada önemsiz çatlaklar oluşmuştu. Yani Tavşanlı bu beklenmeyen deprem sonrasında ciddi bir yara almamıştır.
Ben o tarihte ayrıca Basın mensubu olarak ta görev yapıyordum. Anadolu Ajansı muhabiriydim. Yerel gazetelere yazı yazıyor,haber topluyordum. Merhum Gazeteci ağabeylerim Abdurrahman Börekoğlu’nun “ Müstakil Tavşanlı”,Kamil Güvenç( Tatar Kamil) ‘in “ Tavşanlı Postası “ gazeteleri Tavşanlı’nın işiten kulağı,konuşan ağzı,gören gözüydü. Arşivler karıştırılırsa( Eğer varsalar) o günle ilgili yazıları her iki yerel gazeteden herkes okuyabilir.
Sayın Vali Aras; depremin vukuundan kısa bir süre sonra derhal bir KOMİTE KURMUŞ,TÜM İLÇE Kaymakamlıkları da aynı şekilde direktifleri doğrultusunda İLÇELERDE KOMİTELER KURMUŞLARDI. Demek istiyorum ki Gediz ve havalisini vuran,komşu ilçelerde hissedilen depremde ilk etapta deprem mahalline ekmek,içecek ve yiyecek,giyecek yardımları gönderilmişti. Ben bile Gediz Depremi olarak hatırlara kazınan depremin daha ikinci gününde Tavşanlı’dan bazı arkadaşlarla Gediz ve havalisine ekmek taşımıştık. İçimiz acıyordu. Gedizliler çok büyük bir afetle yüz yüze kalmışlardı. Gediz’e ulaştığımızda sizleri temin ederim; hala sarsıntılar yer yer devam ediyordu. Can ve mal kaybına neden olan bu deprem arkasında birçok hikaye ve unutulmayacak anılar bırakmıştır. Çöken ahırların altında kalan büyükbaşların halini, bir yerde buz gibi suyun,hemen yakınında kaynar suyun fokur fokur kaynadığını görmüştük. Bir cami içinde enkaz altında kalan bir hemşehrimizin karnına lüks batmıştı. Her taraf darmadağındı.
Tavşanlılı, Gediz ve havalisinde şiddetli olarak hissedilen,can ve mal kaybına neden olan bu depremde üzerine düşeni yapmıştır. Buna tanığım. Allah bir daha tekrarını bizlere göstermesin. Sayın vali Aras’ın, tüm ilçe kaymakamlarının,belediye başkanlarının ve ve tüm Kütahyalı’nın bu deprem sırasında,sonrasında yaptıkları taktirle bugün bile anlatılmaktadır. Gençler bu günü yaşamadıkları için bilmezler. Biz anlatırsak bileceklerdir. Tavşanlı’dan ardı ardına kalkan kamyonlar günlerce Gediz’in yollarını arşınladılar. Allah Tavşanlı’yı, Tavşanlılıları korudu. Tabiri caizse burnumuz kanamadı. Şükretmeliyiz. Ama aradan geçen bu 55 yılın ardından Tavşanlılı olarak depremlere karşı neler yaptığımızın muhasebesini dürüstçe yapmalıyız. Japonlar’ın söylediği gibi; Depremden değil,sağlıksız,hakkı verilmeden inşa edilen, binalardan korkmalıyız. Tavşanlı’da imar durumuna göre kanımca en çok 4 katlı binalar yapmalıyız. Yapacaksak hakkını vererek daha çok katlılar inşa etmeliyiz. Bu kadar insanımızın canını hesapsız,kitapsız,işini doğru yapmayan, hileli inşaatlara göz yumanlara emanet etmemeliyiz. Kütahya bir deprem kuşağı üzerindedir. Kütahya’nın altında cehennem var. Fokur fokur kaynayan kaplıca suları bunun en bariz işaretidir. Bunu görmemezlikten gelemeyiz. Sorumlulara,yetkililere büyük görevler düşüyor. Dün Gediz’de yaşananlar,55 yıl öncesinin tablosu her halükarda il içinde bir yerlerde tekrar ortaya çıkabilir. Yer bilimciler,jeologlar bunu her zaman söylüyorlar. Ben bu vesileyle 55 yıl önce hayata göz yuman hemşehrilerime,yaralanan,sakat kalan sevgili Kütahyalılara şu mübarek Ramazan Ayı münasebetiyle rahmet ,sağlık ve afiyet diliyorum. Artık deprem ile yatıp kalkma yerine, her an yaşanabilecek yeni depremlere ne kadar hazır olduğumuzu düşünme ve ona göre tedbirler alma zamanıdır. Rahmetli Tavşanlı Müftüsü Rıza Deniz o tarihte Tavşanlı İlçe Müftüsüydü. Camilerimizde bu konuda özellikle Cuma hutbelerinde deprem konusuna değinilmişti. Merhum İlköğretim Müdürümüz Hüseyin Tarhan aynı zamanda THK Tavşanlı Şube Başkanıydı. O da üzerine düşeni yapmıştı. O tarihte cumhurbaşkanımız olan merhum asker kişi, Cevdet Sunay bile Ankara’dan direktifleriyle yardımların artırılmasını sağlamışlardı. Depremin akabinde görev yaptığım Derecik Köyü’ndeki tek katlı ilkokul binamda tek bir çatlak oluşmamıştı. Okulun lojmanında mutfaktaki testim kırılmış. Okulun salonundaki alçıdan yapılmış Atatürk Büstü dahi yerindeydi. Sonuç itibariyle; Tavşanlı PTT Hizmet binası ve Gar hizmet binası yenilendi hepsi o kadar. PTT BİR SÜRE FAALİYETLERİNİ ÇADIRDA SÜRDÜRDÜ. Tavşanlılı uzun süre korkudan bahçelerde,evlerinin avlularında,açık arazide kurduğu çadırlarda yaşadı. Muziplik yaptığımız da oldu; Römorklarda geceleyenleri korkutmak için römorkları sallardık. İçindekiler Kelime-i şehadet getirirlerdi. İyi bir şey miydi? Tabiatıyle değil.Bizimkisi eşek şakası….. Merhum Karamalak Ahmet’in şimdiki İş Bankası Şubesi karşısındaki ahşap evinde kiracıydık. Allah inandırsın saç teli kadar bir çatlak oluşmadı. 28 Mart 1970 gecesi saat 23.03’de olan depremde 21 saniyede boşalmayan ev kalmadı desem yeridir. Bu korku başka bir korku!.... Bu günde kimbilir kimlerin nice anıları vardır. Herkes bunu keşke bugünün küçüklerine anlatabilse.
BANA ESKİ BAYRAMLARI GETİRİN
Ben eskidiğim için eski bayramları arıyorum. Yeniler bunu bilmez. Çünkü yaşamamışlardır. 1946 yılındaki bayramlarla birlikte İzmir’e geldiğimden bu güne nice Dini bayramlar gördüm. Benim sunucu olarak görev almadığım bayramlar dini bayramlarımız olmuştur. Çünkü dini bayramların sunuculuğa ihtiyacı yoktur.
Bugün hangi çocuk annesinin ve babasının aldığı cici bici ayakkabılarını uyurken ,bayram arefesinde yastığının altına koyar?. Bu nasıl bir sevinçtir? Bugün hangi çocuk bayram günü bir dost ziyaretine giderken kendisine verilecek harçlığı düşünür? Hiç unutmam, el öpmeye gittiklerimizin elimize sıkıştırdığı bugün için değersiz ve az bir meğlağ gibi ifade edilen, ama çocukluğumuzda değerli olan madeni paraları kumbaralarımıza atardık. Banknot (kağıt) para nerde? Ben yüz para,kırk para,bir kuruş,beş kuruş döneminin çocuklarındanımKırk paraya,yüz paraya leblebi tozu alır,birbirimizin yüzüne üflerdik. . Merhum Fevzi iPaşa İlkokulu’nda sınıf arkadaşım Kırtasiyeci Kenan ,iş insanımız Hayrettin Doruöz,leblebici Gümüş Mehmet, Berber Sıtkı, Güneylerin Ziya, Berber Cemal, Hıfzı Girgin, Nuri Demiroğlu, her dini bayram sonrasında birbirimize kaç para topladığımızı sorardık.
Bayram Namazına giderken babalarımızın elinden tutardık. Bayram namazlarından sonra kabristan ziyaretleri olurdu. Çocukluğumuzun bayramları ile bugünün bayramlarını kıyaslayamazsınız. O bayramların heyecanını bugün yaşayan kaç çocuk var zannediyorsunuz? Biz çocukluğumuzu yaşadık. Çember çevirdik. Aşık oynadık.Körebe,Bezirganbaşı ,çelik-çomak, bilye ,yakan top ile günlerimizi taçlandırırdıkKurumuş ağaç dallarından yaptığımız oyuncak kılıçlarla küçük savaşlar yapardık.Tavşanlı’ya gelen cambazları seyre giderdik. Sirkler gelirdi,görmediğimiz hayvanları görürdük. Balon uçurur,kırlara çıkar,eğlenirdik. Cep telefonumuz,sinema,tiyatro yoktu. Birbirimize masallar anlatırdık. Kumların üzerinde tahta parçalarını araba yapar yarıştırırdık.
Bayramlar artık diğer günlerden farksız oldu. İnsanlar artık birbirlerine gidip gelmez oldu. Büyükler hatırlanmıyor. Ekonomik zorluklar seyahat kavramını ortadan kaldırdı. Bir şeker,çikolata almak için kaç çocuk komşusuna gidiyor? Şu bayramda bile davul sesi duyan var mı? Top atışı oldu mu?
Tepsiler dolusu baklavalar,diğer tatlılar artık yokTatlı ikramı bile yapamıyorsunuz. Çünkü insanların çoğu şeker hastası olmuş. İnsanların mideleri küçülmüş. . Birbirini arayan da kalmadı. Telefonla dahi hatır sorulmuyor.Mesajla işi geçiştiriyoruz. Onun için söylüyorum, eski bayramları bir yerlerde gören varsa beri gelsin.Ben yine de çok sevgili dostlarımı, arkadaşlarımı,ahbaplarımı sevgiyle kucaklıyorum. Öğrencilerimin gözlerinden öpüyorum. Aynaya baktım; Şair aklıma geldi. Ne diyordu?” Neden düşman görünürsünüz yıllar yılı dost bildiğim aynalar?” Çünkü aynadaki yüz artık o eski yüz değil de onun için aynaya sitem ediyoruz.
Allah kimsenin sağlığını bozmasın; çünkü sağlık yoksa hiçbir şey yok. Bayram da öyle. Allah bu aziz millete nice bayramları görmek nasip etsin. Şükredelim diyorum; çünkü şükretmezsek Allah elimizdekilerin hepsini alır dımdızlak ortada kalıveririz. Televizyon kanalları olmasa çatlarız. Eski muhabbetlerden eser kalmadı. Komşu komşunun ne halde olduğunu bilmiyor. Dışarda bir gürültü olsa tek bir evin perdesi kımıldamıyor. Aç komşudan haberimiz var mı? Bayram ziyaretleri de asgari düzeyde kaldı. Akrabalar ancak brbirleriyle irtibatta. Eğlence mahallerine gidemiyorsunuz. İnsan belli bir saatten sonra gece sokağa çıkmayı düşünmüyor. Mantıyı bile tereyağsız,salçasız,sarımsaksız yavan yiyoruz. Eski el büyüklüğünde lokumlardan ne haber? O güzelim cevizli ev yapması baklavalar,diğer ağır tatlılarımız nerede? Herkesin elinde bir cep telefonu. Kimse kimseyi göremiyor. Hiç birbirine sarılanlar görebiliyor musunuz? Uzaktan merhabalar devam ediyor. Allah’ın selamı bile unutuldu. Yaşlılarımızı ziyaret ediyor muyuz? Bugün hastanelerde,cezaevlerinde, huzurevlerinde,bakımevlerinde kimler var? Kaçı ziyaret ediliyor? Kaç tane sağ el sol elini görmeden sevap işliyor? Bayramlar artık diğer günler gibi olmaya başladı. Biz doya doya yaşadık. Ama gelecek kuşaklar bu günleri de pek bulamayacaklardır.