21 Ekim 2023 - Cumartesi

TAVŞANLI’DAN BİR CAN DAHA GİTTİ

TAVŞANLI’DAN BİR CAN DAHA GİTTİ

Yazar - Bülent Alpagut
Okuma Süresi: 17 dk.
307 okunma
Bülent Alpagut

Bülent Alpagut

- 05062218413
Google News

 TAVŞANLI’DAN BİR CAN DAHA GİTTİ                        
 

    Tavşanlı’da bugüne kadar nice canlar gitti. En son Can, ilçemizin efsanelerinden Berber   merhum  Orhan Şentürk’ün küçük oğlu CAN ŞENTÜRK  oldu. Merhum  Berber Orhan,Tavşanlı’nın simgelerindendir. Onlarca berberimiz ve kuaförümüz arasında unutulmayanlardandır.  Ben bile yıllar içinde kimbilir kaç kez merhum Orhan Şentürk’e traş olmuşumdur. Merhum Orhan 4 erkek ve bir kız kardeştiler. Bugün ne Halis Şentürk,ne Adnan Şentürk, ne Uğur Şentürk  ne de Orhan Şentürk var.  Her dört kardeş ile de ayrı bir dostluğumuz vardı.  Sevgili  Özcan Şentürk,sevgili  merhum Can Öztürk ve sevgili Bican Şentürk  çok sevdiğim insanlar olmuşlardır.  Sevgili Özcan’ı İzmir’de muhtelif defalar ve  vesilelerle  aramış,konuşmuşumdur.  Sevgili Özcan bir ara Turizm faaliyetleri içindeydi.  Kendisini birkaç kez ofisinde ziyaret etmiştim.
     Sevgili Can’ın vefatını   öğrendiğimde hemen sevgili Özcan’ı aradım. O da yoldaymış,Tavşanlı’ya doğru gidiyormuş. Başsağlığı dileklerimizi ilettim.  Bildiğim kadarıyla Şentürk Ailesi’nin Asri Mezarlık’ta yerleri olmalı. Yine iyi biliyorum sevgili merhum Orhan’ın ve eşi yengemin mezarları da bu mezarlıktadır. 
      Geçirdiği bir operasyon sonucunda sanırım sevgili Can’ı Kütahya’da kaybetmişiz.  Can bir ara Yurt dışındaydı. Bir ara Antalya’daydı.  Yalan dünya mı desem,insanlar mı yalan desem? Ne başı ne de sonu olmayan bir süreç.Düşünüyorum da 100 yıl önce var mıydık? Peki 100 yıl sonra olacak mıyız?
       Şentürk Ailesi’ne başsağlığı dilerken,merhum aile bireylerine de Allah’tan  rahmet diliyorum….


          HEY GİDİ  HACI METİN HEY!  SEN DE BİZLERİ BIRAKIP GİTTİN 

        Hacı Metin,yani Metin Ayvalı bir ara GLİ’deydi.  Muhasiplik yapmıştı.  Kendisi sonraları  Kaptan Hacı Metin olarak  anıldı. Kuruçay Caddesi’ndeki evinde bana komşuydu. Zaman zaman ziyaretine giderdim. Çünkü rahatsızlanmıştı. Uzun süre sıkıntılı günler yaşadı. Oğlu sevgili Hakan babasına gerçekten  iyi bakıyordu. Kendisine ait bir otobüsü vardı.  Bu otobüsün  bazen  şoförü olurdu. Bazen de patronu…Bir keresinde Ankara’ya gidiyorum; Ön koltuktaki yerimi aldıktan sonra Tavşanlı’dan başlayıp Ankara Şehirlerarası otobüs terminaline kadar  kendisiyle derin bir sohbete dalmıştık.  Bir ara  kendisinin.” Amanın! “ dediğini anımsıyorum. Neden böyle söylemişti ki? Meğerse Ankara’ya son durağa gelmişiz.  Böyle bir sohbet olur mu? Oldu.  Muhabbetine doyum olmazdı. Ben birçok kere kendisiyle bazı dostlarla birlikte olduğumuzda   fıkra anlatırdım. Mest olurdu. Morallenirdi.  Rahatsızlığı merhum Hacı Metin’i derinden yaralamıştı. O candan,hareketli,enerjik Hacı Metin artık yoktu.  Değerli eşi yengeme ve evlatlarına,aile bireylerine başsağlığı diliyorum. Paytarlar candan bir evlatlarını kaybetti.  Hacı Metin’in yeri asla dolmaz.  O Otobüscülüğü kazanç için yapmıyordu. Sırf bir hobi olarak  bu işe girmişti. Kazandı mı? derseniz. Asla kazanmadı.  Ama Tavşanlılının ilçe dışına seyahatlerinde ya kendisi ya da otobüsü  olmuştur.  Sevgili Hacı Metin’i unutmak mümkün müdür?Aramızdan ayrılan ve de hayata tutunan  şoför dostlarımı bir nebze anımsadım; Merhum Keklik,Necdet,Kalemiş İsmet, Polat Onat,  Halis Şentürk,  Tahira,  Cemal Mani,  Curaman Ahmet,  Rıdvan,  Şapcılı Hoca, Moymullu Muzaffer, Madan  Himmet, Boyacı, Mısırlı, Lastik Sabri , Fethi,  Yaşar,Bünyamin, Çenter Ziya, Dümbek Abdullah, Nurettin  Yılmaz,  Kara Mehmet, Fevzi Kısa, Ali Demir, Mestan, Süleyman ve Servet Uçar kardeşler,  İbrahim Karacan, Mestan Meydan, Koca Ekiz, Moymullu Ahmet, Ayvalılı İbrahim, Abdülkadir   Kayıköylü Hüseyin  ,Raşit Balı, Zülküf  unutuldular mı? Asla unutulmadılar.  Tavşanlılı  bu efsaneleri  unutamaz.  Merhum Hacı Metin de unutulmayacaktır.   
              
        METEOROLOJİ   VE  METEOROLOJİ YÜKSEK MÜHENDİSİ
                                MERHUM GÖKHAN ABUR   

    Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin yakinen tanıdığı ,NTV Meteoroloji Editörü  Gökhan Abur’u yitirdik. Gökhan Abur,hemen hemen her gün evimizin misafiriydi. Kendine özgü,bir anlatımı vardı. Ben de verdiği hava olaylarını zevkle izlerdim. İşinin ehliydi.  Tespitleri  tamdı. Fakat en güzeli denizlerde avlanan balıkçılarımızı her vesileyle uyarması  ayrı bir  öneme sahipti.  Rızkını denizlerde arayan balıkçılarımızın  çalışmalarını sağlıklı bir ortamda yapabilmeleri için onları uyarırdı. Bu bile başlı başına bir güzellikti. 
     Yıllar öncesinde insanoğlu,yıldızlara bakarak,bitkilere bakarak, hayvanlara bakarak meteorolojik olayları tespit ederdi.  Örneğin, doğadaki ağaçların yapraklarının   alttan dökülürse kışın aşağıda şiddetli geçeceğini,yukarıdan dökülürse kışın yukarılarda,şiddetli geçeceğine hükmedilirdi. Yine Yörükler’in  kılkeçisinin kuyruğuna bakarak hava olaylarını  tespit ettikleri söylenir. Bir Yörük dostum kılkeçisinin kuyruğunun dik olmasının,gevşek olmasının bile  önemli olduğunu söylemişti.  Ayılar uzun kış uykusuna yatmadan önce hava olaylarını gözlerlermiş.  Karıncalar da keza öyle…. Leylekler durup dururken mi göç ediyorlar? Sonbaharda sıcak ülkelere göçüyorlar,ilkbaharda tekrar geldikleri ülkelere geri dönüyorlar. 
       Meteoroloji çağımızda  vazgeçilmezimiz olmuştur. Seyahate mi çıkacağız? Pikniğe mi çıkacağız? Çamaşır mı yıkayacağız?  Bahçelerimize   sebze ve meyvelerimizi kurutmak için yaygı mı yayacağız?Bir gemi  hareket etmeden önce   bir fırtınayla mı,kasırgayla mı karşılacak? Bir yolcu uçağı  en normal ortamı  bile meteorolojiden öğreniyor. 
      Ben Tavşanlı Ortaokulu’nda öğrenciyken merhum öğretmenim ,Beden Eğitimi öğretmenim  Simavlı Refik Arıkan  meteoroloji   görevlisiydim.  Ortaokulun bir köşesinde bulunan bir küçük kutunun içindeki  barometreye, termometreye ben bakardım. Her gün  verileri bir deftere işlerdim. Yağmur yağdıktan sonra metrekareye ne kadar yağış düştüğünü de ölçerdim. Bu zor fakat güzel bir görevdi.
       Merhum dayım  Turhan  Tugay askerliğini denizci olarak yapmış.Zaten Trabzonlu’ydu.  Bir gün hiç unutmam  gemide görevliyken komutanı  kendisine sağlıklı bir hava raporu vermesini  istemiş. Anlatmıştı;  Bir ara elini geminin penceresinden  dışarı çıkarmış. Üst kattan birisi de aşağıya  su dökmüş. Merhum  dayım yağmur yağıyor zannetmiş.  Komutanına da havanın yağmurlu olacağını,hatta ufak ufak yağdığını da söylemiş. Ama komutanı bakımış her taraf güllük gülistanlık,merhum dayımı   bir hayli azarlamış. Bana  meteorolojinin ne kadar önemli olduğuna dair tatlı bir anı olmuştu. 
        Meteorolojik bilgilerin tam tamına gerçekleşeceğini iddia etmek yanlış olur. Ama üç aşağı beş yukarı tahminler tutuyor.  İnsbanlar verilen bilgilere itibar ediyorlar. Zamanımızda okullarımızda okuyan öğrenciler bile    yapılan iyi tahminler sonunda   ona göre hareket ediyorlar. Valilikler,kaymakamlıklar uyarıları dikkate alarak yetkilileri uyarıyorlar. Tavşanlı7da uzun yıllar meteoroloji memirliği,sonra müdürlüğü  başarılı bir hizmet vermiştir. Bugün Kuruçay Caddesi üzerindeki  eski meteoroloji müdürlüğü binası artık  yerinde değil. Yerine bir sosyal tesis yapılmış. Yani Tavşanlı’da böyle bir birim yok diye biliyorum.  Okullarımızda bununla ilgilenenler var mı onu da bilmiyorum.  Ama televizyonlar sürekli hava tahminlerini veriyor.  Bu da yeterli oluyor.   Diyorum ya,meteoroloji hepimize  lazım.  Hav a tahmini  yediğimiz ekmek,içtiğimiz su kadar gerekli.  Merhum NTV Editörü yüksek Meteoroloji Mühendisi merhum   Gökhan Abur’a Allah’tan rahmet diliyorum.  Düne kadar Tavşanlı’da görev yapmış meteoroloji yetkililerine de teşekkür ediyorum.  

 

 

    BÖYLE  ÖĞRETMENDEN  KAÇ TANE VAR DERSİNİZ

                                                                                                                             Bülent   Alpagut
                                                                                                                       Gazeteci  Araştırmacı  Yazar
                                                                                                                                   Kütahya
                                                                                                                Gazeteciler     Cemiyeti   Onursal  Üyesi 


            Sevgili Mustafa Başköy  sadece  bir sınıf öğretmeni değildir.  Önce bir köy öğretmeni ve müdür yetkili öğretmen,sonra  bir Yedek Subay Öğretmen,sonra  bir bobinaj ustası, sonra bir ara Etüd İdaresi çalışanı,sonra Tunçbilek Termik Santralı’nda bir Tablocu, becerikli bir civciv üreticisi,güzel bir futbol izleyicisi,bir Linyitsporlu,bir yedek parça satıcısı,iyi bir motosiklet tamircisidir. Güzel çıraklar bulmuş,onları usta yapmış bir  iş insanımızdır. Her alanda hep başarılara imza atmış biridir.İlkokul öğretmeniyken, Yedek Subay  öğretmenken  teftişlerde hep Pekiyi almıştır. Özellikle  şu malum fiş döneminde  öğrencilerini birkaç ayda okuma ve yazma öğretir duruma getirmiştir.  Bu başarısını gören müfettişlerin ortak  kararıyla görev yaptığı Tavşanlı’nın Örenköy  İlkokulu stajyer öğretmenlerin merkezi konumuna gelmiştir. Öyle ki sevgili Başköy elektriğin olmadığı ortamda öğrencilerine  güneşten gelen ışınları değerlendirerek  dersleri filmle   renklendirmiştir. Bu buluşu  döneminde taktirle karşılanmıştır. Aynı şekilde güneş enerjisinden yararlanarak Rüzgar Gülü yapmış,rüzgarları bu Rüzgar gülünde  günün 24 saatinde  gösterme başarısı göstermiştir.  Kastamonu Endüstri Meslek Lisesi’ni başarıyla bitirdikten  bu güne aradan geçen 79 yıl içinde  tabiri caizse  doğru dürüst dinlenmemiş,adeta yaşamını ayakta geçirmiş bir hemşehrimizdir.Hala da ayaktadır.Bir süredir eczacı kızının ricasını kırmadığı için kendi eczanelerinde  çalışmaktadır.Hatta kendisini eczacı sananlar bile vardır.Bu sayede ilaç kültürü de  gelişmiştir. Eczacı kızının ricasını kırmamış,bugün bir de kendilerine ait eczanede  kızına yardım etmektedir.Hatta kendisini eczacı sananların olduğunu bile duyuyorum. Bana  kendisini kastederek“ Eczacı Mustafa Bey” dediklerinde çaktırmıyorum,tebessüm ediyorum.Ufak tefek rahatsızlıklara meydan okuduğu için hala ayaktadır.  Kimse bir bakışta kendisinin 79 yaşında olduğunu söyleyemez. Dededir ama  dede gibi değildir.  

             Sevgili eşi Açkarınların kızı  Mürüvvet Başköy’ü  2 Şubat 2020’de  kaybettiğinden bugüne hala bunun şokunu yaşıyor. Acısını küllendiremedi.    Ben kendisinin eşinin rahatsız olduğu günlerde ne denli  büyük  arayışlar içinde olduğu yakinen bilenlerdenim.Yurt dışından parasına bakmadan ne ilaçlar getirmedi ki?  Ama tedbirleri,çabaları  taktiri bozamamıştır. O artık  üç kızı, erkek evladı,üç damadı,bir gelini,9 torunuyla  yaşamını sürdürüyor. Aile bireyleri babalarına,dedelerine  gözleri gibi bakıyorlar.  Hayırlı evlatlar yetiştirmiş.  Şu anda tam anlamıyla bir emekli de değildir.. Ama kahve köşelerinde,odalarda,orada burada  oturan emeklilerden de değildir.  Bir ara evinin  bir bölümündeki kuluçka makinesiyle özellikle hindi  üretimi yapıyordu.Başarılı da olmuştu. Ne oldu bilmem  bundan vazgeçti. Yedek parça iş yeri varken,her türlü araç ve gereç parçalarını  herkes ondan temin ederdi. İyi bir motorsiklet sürücüsü,motorsiklet tamircisiydi.  Özellikle  Tavşanlı’da daha sinema kültürü yerleşmediği günlerde  temin ettiği film makinesiyle Okul Koruma Derneğine   gelir sağlamak için  özveriyle çalışmıştır. Halkımıza, şehirde ve köy kahvelerinde çocuklarımıza,cezaevindeki  mahkum ve tutuklulara   birbirinden güzel filmleri izlettirmiştir. Ki o sıralarda bunu merhum Ortaokul Müzik öğretmeni Fethi Akuz ve GLİ Sinemasını  çalıştıran  merhum Zeki Sezek’ten başkası da yapmıyordu.    Geceleri en azından birkaç kez  telefonlaşırız.  Konuşurken rahatladığını hissederim.  Benim izlediğim dizileri o da izlediği için  bazı durumlarda diziler devam ederken de konuşuruz. Anlamadığımız yerleri birbirimize sorarız. Eşine olan saygısı ve sevgisi nedeniyle bir daha bir evlilik düşüneceğini sanmıyorum. Ununu eleyip  eleği duvara astığını düşünüyorum.   Zaten  yaşı 80’e dayandı.Böyle bir düşüncesi olursa önüne yatar önlerim.  Zaten ihtiyacı da yok. Çoluğu-çocuğu ona yeter de artar bile.Zaten çevresi zengin, Üç mükemmel,tahsilli kızları ve keza  dört dörtlük bir erkek evladı , 9 tane de Allah bağışlasın öğrenimine devam eden,meslek sahibi olmuş  torunları var. 
        Mustafa Başköy,Kastamonu Endüstri Meslek Lisesi Mezunu. Merhum babası Ahmet Amcam,o tarihlerde Kastamonu’daymış.Ben sevgili Başköy’ün Yedek Subay Öğretmen  bile bilmiyormuşum. Yıllar sonra bir vesileyle öğrendim. Çünkü benim ajandamda  Yd.Sb. Öğretmenler arasında ismi yoktu. Onu da   bu listeye  ilave ettim. 
         Sevgili Başköy’ün Ankara’da kısa süre de olsa  Etüd İdaresi’nde çalışması var. Yd. Sb. Öğretmenlik yaptıktan sonra benim gibi Öğretmenlik Mesleğini seçmiş ve Öğretmen olarak  kalmış. Bu arada kendisinin ayak izlerini Tunçbilek Termik Santralı’nda  da buldum.   Mesleği gereği  Atölyede çalışması gerekirken kendisini Tablocu yapmışlar.  O da bir süre sonra ayrılmış. 
          Mustafa Başköy’ün en uzun öğretmenlik dönemi Tavşanlı İstiklal İlkokulu’ndadır. 17 yıl hizmeti söz konusudur.  En ilginç görev yerleri arasında merkeze bağlı Gümüşgölcük Köyü İlkokulu ve Tavşanlı- Kütahya Karayolu üzerindeki  ,Organize Sanayi Bölgesi’ne ’komşu Örenköy İlkokulu’dur. Bu okulun bir özelliği ise  Mustafa Başköy döneminde bu okulun stajyer öğretmenler için bir merkez olmasıdır. Bayan ve erkek çok sayıda stajyer öğretmenin başarılı olmalarında  Mustafa Hoca’n büyük  emeği vardır.  Tavşanlı’da ilk  sinema makinesini  kullananlardan birisidir. Okul Koruma Dernekleri yararına  yıllar öncesinde   mini salonlarda,dersliklerde,cezaevinde, halka açık alanlarda  hatta kahve köşelerinde   filmler getirtip oynattığı bugün de anımsanıyor.  
           Mustafa Başköy’ün ve mahdumu Murat Ahmet Başköy’ün bugün Çukurköy altında Küçük Sanayi Sitesi’nde modern bir iş yerleri var. Bu iş yerinin patronu da artık  oğlu Murat Ahmet Başköy. Keşke her öğretmenin iki koltuğunda Mustafa Hoca gibi 4-5 karpuz olabilse. Bu arada antı parantez bir konuya değinmek isterim; Yedek Subay Öğretmenler en az bu mesleğin okul mezunları kadar başarılı olmuşlardır. Doğrusunu söylemek  gerekirse, meslekten gelenlerle yarışmışlardır. Hep te çatıyı yüksek tutmuşlardır. Bu yazımı tüm Yedek Subay Öğretmenlere ithaf ediyorum. …

           

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları