TAVŞANLI’DAN BİR CAN DAHA GİTTİ
TAVŞANLI’DAN BİR CAN DAHA GİTTİ
Bülent Alpagut
- 05062218413 TAVŞANLI’DAN BİR CAN DAHA GİTTİ
Tavşanlı’da bugüne kadar nice canlar gitti. En son Can, ilçemizin efsanelerinden Berber merhum Orhan Şentürk’ün küçük oğlu CAN ŞENTÜRK oldu. Merhum Berber Orhan,Tavşanlı’nın simgelerindendir. Onlarca berberimiz ve kuaförümüz arasında unutulmayanlardandır. Ben bile yıllar içinde kimbilir kaç kez merhum Orhan Şentürk’e traş olmuşumdur. Merhum Orhan 4 erkek ve bir kız kardeştiler. Bugün ne Halis Şentürk,ne Adnan Şentürk, ne Uğur Şentürk ne de Orhan Şentürk var. Her dört kardeş ile de ayrı bir dostluğumuz vardı. Sevgili Özcan Şentürk,sevgili merhum Can Öztürk ve sevgili Bican Şentürk çok sevdiğim insanlar olmuşlardır. Sevgili Özcan’ı İzmir’de muhtelif defalar ve vesilelerle aramış,konuşmuşumdur. Sevgili Özcan bir ara Turizm faaliyetleri içindeydi. Kendisini birkaç kez ofisinde ziyaret etmiştim.
Sevgili Can’ın vefatını öğrendiğimde hemen sevgili Özcan’ı aradım. O da yoldaymış,Tavşanlı’ya doğru gidiyormuş. Başsağlığı dileklerimizi ilettim. Bildiğim kadarıyla Şentürk Ailesi’nin Asri Mezarlık’ta yerleri olmalı. Yine iyi biliyorum sevgili merhum Orhan’ın ve eşi yengemin mezarları da bu mezarlıktadır.
Geçirdiği bir operasyon sonucunda sanırım sevgili Can’ı Kütahya’da kaybetmişiz. Can bir ara Yurt dışındaydı. Bir ara Antalya’daydı. Yalan dünya mı desem,insanlar mı yalan desem? Ne başı ne de sonu olmayan bir süreç.Düşünüyorum da 100 yıl önce var mıydık? Peki 100 yıl sonra olacak mıyız?
Şentürk Ailesi’ne başsağlığı dilerken,merhum aile bireylerine de Allah’tan rahmet diliyorum….
HEY GİDİ HACI METİN HEY! SEN DE BİZLERİ BIRAKIP GİTTİN
Hacı Metin,yani Metin Ayvalı bir ara GLİ’deydi. Muhasiplik yapmıştı. Kendisi sonraları Kaptan Hacı Metin olarak anıldı. Kuruçay Caddesi’ndeki evinde bana komşuydu. Zaman zaman ziyaretine giderdim. Çünkü rahatsızlanmıştı. Uzun süre sıkıntılı günler yaşadı. Oğlu sevgili Hakan babasına gerçekten iyi bakıyordu. Kendisine ait bir otobüsü vardı. Bu otobüsün bazen şoförü olurdu. Bazen de patronu…Bir keresinde Ankara’ya gidiyorum; Ön koltuktaki yerimi aldıktan sonra Tavşanlı’dan başlayıp Ankara Şehirlerarası otobüs terminaline kadar kendisiyle derin bir sohbete dalmıştık. Bir ara kendisinin.” Amanın! “ dediğini anımsıyorum. Neden böyle söylemişti ki? Meğerse Ankara’ya son durağa gelmişiz. Böyle bir sohbet olur mu? Oldu. Muhabbetine doyum olmazdı. Ben birçok kere kendisiyle bazı dostlarla birlikte olduğumuzda fıkra anlatırdım. Mest olurdu. Morallenirdi. Rahatsızlığı merhum Hacı Metin’i derinden yaralamıştı. O candan,hareketli,enerjik Hacı Metin artık yoktu. Değerli eşi yengeme ve evlatlarına,aile bireylerine başsağlığı diliyorum. Paytarlar candan bir evlatlarını kaybetti. Hacı Metin’in yeri asla dolmaz. O Otobüscülüğü kazanç için yapmıyordu. Sırf bir hobi olarak bu işe girmişti. Kazandı mı? derseniz. Asla kazanmadı. Ama Tavşanlılının ilçe dışına seyahatlerinde ya kendisi ya da otobüsü olmuştur. Sevgili Hacı Metin’i unutmak mümkün müdür?Aramızdan ayrılan ve de hayata tutunan şoför dostlarımı bir nebze anımsadım; Merhum Keklik,Necdet,Kalemiş İsmet, Polat Onat, Halis Şentürk, Tahira, Cemal Mani, Curaman Ahmet, Rıdvan, Şapcılı Hoca, Moymullu Muzaffer, Madan Himmet, Boyacı, Mısırlı, Lastik Sabri , Fethi, Yaşar,Bünyamin, Çenter Ziya, Dümbek Abdullah, Nurettin Yılmaz, Kara Mehmet, Fevzi Kısa, Ali Demir, Mestan, Süleyman ve Servet Uçar kardeşler, İbrahim Karacan, Mestan Meydan, Koca Ekiz, Moymullu Ahmet, Ayvalılı İbrahim, Abdülkadir Kayıköylü Hüseyin ,Raşit Balı, Zülküf unutuldular mı? Asla unutulmadılar. Tavşanlılı bu efsaneleri unutamaz. Merhum Hacı Metin de unutulmayacaktır.
METEOROLOJİ VE METEOROLOJİ YÜKSEK MÜHENDİSİ
MERHUM GÖKHAN ABUR
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin yakinen tanıdığı ,NTV Meteoroloji Editörü Gökhan Abur’u yitirdik. Gökhan Abur,hemen hemen her gün evimizin misafiriydi. Kendine özgü,bir anlatımı vardı. Ben de verdiği hava olaylarını zevkle izlerdim. İşinin ehliydi. Tespitleri tamdı. Fakat en güzeli denizlerde avlanan balıkçılarımızı her vesileyle uyarması ayrı bir öneme sahipti. Rızkını denizlerde arayan balıkçılarımızın çalışmalarını sağlıklı bir ortamda yapabilmeleri için onları uyarırdı. Bu bile başlı başına bir güzellikti.
Yıllar öncesinde insanoğlu,yıldızlara bakarak,bitkilere bakarak, hayvanlara bakarak meteorolojik olayları tespit ederdi. Örneğin, doğadaki ağaçların yapraklarının alttan dökülürse kışın aşağıda şiddetli geçeceğini,yukarıdan dökülürse kışın yukarılarda,şiddetli geçeceğine hükmedilirdi. Yine Yörükler’in kılkeçisinin kuyruğuna bakarak hava olaylarını tespit ettikleri söylenir. Bir Yörük dostum kılkeçisinin kuyruğunun dik olmasının,gevşek olmasının bile önemli olduğunu söylemişti. Ayılar uzun kış uykusuna yatmadan önce hava olaylarını gözlerlermiş. Karıncalar da keza öyle…. Leylekler durup dururken mi göç ediyorlar? Sonbaharda sıcak ülkelere göçüyorlar,ilkbaharda tekrar geldikleri ülkelere geri dönüyorlar.
Meteoroloji çağımızda vazgeçilmezimiz olmuştur. Seyahate mi çıkacağız? Pikniğe mi çıkacağız? Çamaşır mı yıkayacağız? Bahçelerimize sebze ve meyvelerimizi kurutmak için yaygı mı yayacağız?Bir gemi hareket etmeden önce bir fırtınayla mı,kasırgayla mı karşılacak? Bir yolcu uçağı en normal ortamı bile meteorolojiden öğreniyor.
Ben Tavşanlı Ortaokulu’nda öğrenciyken merhum öğretmenim ,Beden Eğitimi öğretmenim Simavlı Refik Arıkan meteoroloji görevlisiydim. Ortaokulun bir köşesinde bulunan bir küçük kutunun içindeki barometreye, termometreye ben bakardım. Her gün verileri bir deftere işlerdim. Yağmur yağdıktan sonra metrekareye ne kadar yağış düştüğünü de ölçerdim. Bu zor fakat güzel bir görevdi.
Merhum dayım Turhan Tugay askerliğini denizci olarak yapmış.Zaten Trabzonlu’ydu. Bir gün hiç unutmam gemide görevliyken komutanı kendisine sağlıklı bir hava raporu vermesini istemiş. Anlatmıştı; Bir ara elini geminin penceresinden dışarı çıkarmış. Üst kattan birisi de aşağıya su dökmüş. Merhum dayım yağmur yağıyor zannetmiş. Komutanına da havanın yağmurlu olacağını,hatta ufak ufak yağdığını da söylemiş. Ama komutanı bakımış her taraf güllük gülistanlık,merhum dayımı bir hayli azarlamış. Bana meteorolojinin ne kadar önemli olduğuna dair tatlı bir anı olmuştu.
Meteorolojik bilgilerin tam tamına gerçekleşeceğini iddia etmek yanlış olur. Ama üç aşağı beş yukarı tahminler tutuyor. İnsbanlar verilen bilgilere itibar ediyorlar. Zamanımızda okullarımızda okuyan öğrenciler bile yapılan iyi tahminler sonunda ona göre hareket ediyorlar. Valilikler,kaymakamlıklar uyarıları dikkate alarak yetkilileri uyarıyorlar. Tavşanlı7da uzun yıllar meteoroloji memirliği,sonra müdürlüğü başarılı bir hizmet vermiştir. Bugün Kuruçay Caddesi üzerindeki eski meteoroloji müdürlüğü binası artık yerinde değil. Yerine bir sosyal tesis yapılmış. Yani Tavşanlı’da böyle bir birim yok diye biliyorum. Okullarımızda bununla ilgilenenler var mı onu da bilmiyorum. Ama televizyonlar sürekli hava tahminlerini veriyor. Bu da yeterli oluyor. Diyorum ya,meteoroloji hepimize lazım. Hav a tahmini yediğimiz ekmek,içtiğimiz su kadar gerekli. Merhum NTV Editörü yüksek Meteoroloji Mühendisi merhum Gökhan Abur’a Allah’tan rahmet diliyorum. Düne kadar Tavşanlı’da görev yapmış meteoroloji yetkililerine de teşekkür ediyorum.
BÖYLE ÖĞRETMENDEN KAÇ TANE VAR DERSİNİZ
Bülent Alpagut
Gazeteci Araştırmacı Yazar
Kütahya
Gazeteciler Cemiyeti Onursal Üyesi
Sevgili Mustafa Başköy sadece bir sınıf öğretmeni değildir. Önce bir köy öğretmeni ve müdür yetkili öğretmen,sonra bir Yedek Subay Öğretmen,sonra bir bobinaj ustası, sonra bir ara Etüd İdaresi çalışanı,sonra Tunçbilek Termik Santralı’nda bir Tablocu, becerikli bir civciv üreticisi,güzel bir futbol izleyicisi,bir Linyitsporlu,bir yedek parça satıcısı,iyi bir motosiklet tamircisidir. Güzel çıraklar bulmuş,onları usta yapmış bir iş insanımızdır. Her alanda hep başarılara imza atmış biridir.İlkokul öğretmeniyken, Yedek Subay öğretmenken teftişlerde hep Pekiyi almıştır. Özellikle şu malum fiş döneminde öğrencilerini birkaç ayda okuma ve yazma öğretir duruma getirmiştir. Bu başarısını gören müfettişlerin ortak kararıyla görev yaptığı Tavşanlı’nın Örenköy İlkokulu stajyer öğretmenlerin merkezi konumuna gelmiştir. Öyle ki sevgili Başköy elektriğin olmadığı ortamda öğrencilerine güneşten gelen ışınları değerlendirerek dersleri filmle renklendirmiştir. Bu buluşu döneminde taktirle karşılanmıştır. Aynı şekilde güneş enerjisinden yararlanarak Rüzgar Gülü yapmış,rüzgarları bu Rüzgar gülünde günün 24 saatinde gösterme başarısı göstermiştir. Kastamonu Endüstri Meslek Lisesi’ni başarıyla bitirdikten bu güne aradan geçen 79 yıl içinde tabiri caizse doğru dürüst dinlenmemiş,adeta yaşamını ayakta geçirmiş bir hemşehrimizdir.Hala da ayaktadır.Bir süredir eczacı kızının ricasını kırmadığı için kendi eczanelerinde çalışmaktadır.Hatta kendisini eczacı sananlar bile vardır.Bu sayede ilaç kültürü de gelişmiştir. Eczacı kızının ricasını kırmamış,bugün bir de kendilerine ait eczanede kızına yardım etmektedir.Hatta kendisini eczacı sananların olduğunu bile duyuyorum. Bana kendisini kastederek“ Eczacı Mustafa Bey” dediklerinde çaktırmıyorum,tebessüm ediyorum.Ufak tefek rahatsızlıklara meydan okuduğu için hala ayaktadır. Kimse bir bakışta kendisinin 79 yaşında olduğunu söyleyemez. Dededir ama dede gibi değildir.
Sevgili eşi Açkarınların kızı Mürüvvet Başköy’ü 2 Şubat 2020’de kaybettiğinden bugüne hala bunun şokunu yaşıyor. Acısını küllendiremedi. Ben kendisinin eşinin rahatsız olduğu günlerde ne denli büyük arayışlar içinde olduğu yakinen bilenlerdenim.Yurt dışından parasına bakmadan ne ilaçlar getirmedi ki? Ama tedbirleri,çabaları taktiri bozamamıştır. O artık üç kızı, erkek evladı,üç damadı,bir gelini,9 torunuyla yaşamını sürdürüyor. Aile bireyleri babalarına,dedelerine gözleri gibi bakıyorlar. Hayırlı evlatlar yetiştirmiş. Şu anda tam anlamıyla bir emekli de değildir.. Ama kahve köşelerinde,odalarda,orada burada oturan emeklilerden de değildir. Bir ara evinin bir bölümündeki kuluçka makinesiyle özellikle hindi üretimi yapıyordu.Başarılı da olmuştu. Ne oldu bilmem bundan vazgeçti. Yedek parça iş yeri varken,her türlü araç ve gereç parçalarını herkes ondan temin ederdi. İyi bir motorsiklet sürücüsü,motorsiklet tamircisiydi. Özellikle Tavşanlı’da daha sinema kültürü yerleşmediği günlerde temin ettiği film makinesiyle Okul Koruma Derneğine gelir sağlamak için özveriyle çalışmıştır. Halkımıza, şehirde ve köy kahvelerinde çocuklarımıza,cezaevindeki mahkum ve tutuklulara birbirinden güzel filmleri izlettirmiştir. Ki o sıralarda bunu merhum Ortaokul Müzik öğretmeni Fethi Akuz ve GLİ Sinemasını çalıştıran merhum Zeki Sezek’ten başkası da yapmıyordu. Geceleri en azından birkaç kez telefonlaşırız. Konuşurken rahatladığını hissederim. Benim izlediğim dizileri o da izlediği için bazı durumlarda diziler devam ederken de konuşuruz. Anlamadığımız yerleri birbirimize sorarız. Eşine olan saygısı ve sevgisi nedeniyle bir daha bir evlilik düşüneceğini sanmıyorum. Ununu eleyip eleği duvara astığını düşünüyorum. Zaten yaşı 80’e dayandı.Böyle bir düşüncesi olursa önüne yatar önlerim. Zaten ihtiyacı da yok. Çoluğu-çocuğu ona yeter de artar bile.Zaten çevresi zengin, Üç mükemmel,tahsilli kızları ve keza dört dörtlük bir erkek evladı , 9 tane de Allah bağışlasın öğrenimine devam eden,meslek sahibi olmuş torunları var.
Mustafa Başköy,Kastamonu Endüstri Meslek Lisesi Mezunu. Merhum babası Ahmet Amcam,o tarihlerde Kastamonu’daymış.Ben sevgili Başköy’ün Yedek Subay Öğretmen bile bilmiyormuşum. Yıllar sonra bir vesileyle öğrendim. Çünkü benim ajandamda Yd.Sb. Öğretmenler arasında ismi yoktu. Onu da bu listeye ilave ettim.
Sevgili Başköy’ün Ankara’da kısa süre de olsa Etüd İdaresi’nde çalışması var. Yd. Sb. Öğretmenlik yaptıktan sonra benim gibi Öğretmenlik Mesleğini seçmiş ve Öğretmen olarak kalmış. Bu arada kendisinin ayak izlerini Tunçbilek Termik Santralı’nda da buldum. Mesleği gereği Atölyede çalışması gerekirken kendisini Tablocu yapmışlar. O da bir süre sonra ayrılmış.
Mustafa Başköy’ün en uzun öğretmenlik dönemi Tavşanlı İstiklal İlkokulu’ndadır. 17 yıl hizmeti söz konusudur. En ilginç görev yerleri arasında merkeze bağlı Gümüşgölcük Köyü İlkokulu ve Tavşanlı- Kütahya Karayolu üzerindeki ,Organize Sanayi Bölgesi’ne ’komşu Örenköy İlkokulu’dur. Bu okulun bir özelliği ise Mustafa Başköy döneminde bu okulun stajyer öğretmenler için bir merkez olmasıdır. Bayan ve erkek çok sayıda stajyer öğretmenin başarılı olmalarında Mustafa Hoca’n büyük emeği vardır. Tavşanlı’da ilk sinema makinesini kullananlardan birisidir. Okul Koruma Dernekleri yararına yıllar öncesinde mini salonlarda,dersliklerde,cezaevinde, halka açık alanlarda hatta kahve köşelerinde filmler getirtip oynattığı bugün de anımsanıyor.
Mustafa Başköy’ün ve mahdumu Murat Ahmet Başköy’ün bugün Çukurköy altında Küçük Sanayi Sitesi’nde modern bir iş yerleri var. Bu iş yerinin patronu da artık oğlu Murat Ahmet Başköy. Keşke her öğretmenin iki koltuğunda Mustafa Hoca gibi 4-5 karpuz olabilse. Bu arada antı parantez bir konuya değinmek isterim; Yedek Subay Öğretmenler en az bu mesleğin okul mezunları kadar başarılı olmuşlardır. Doğrusunu söylemek gerekirse, meslekten gelenlerle yarışmışlardır. Hep te çatıyı yüksek tutmuşlardır. Bu yazımı tüm Yedek Subay Öğretmenlere ithaf ediyorum. …