24 Temmuz 2018 - Salı

MANUEL TERAPİ VE TAVŞANLI’DA BİR BÜYÜK USTA

Yazar - Bülent Alpagut
Okuma Süresi: 12 dk.
3946 okunma
Bülent Alpagut

Bülent Alpagut

- 05062218413
Google News

                                 MANUEL  TERAPİ VE  TAVŞANLI’DA BİR

                                             BÜYÜK USTA

 

 

 

 

 

        Bel ve boyun ağrıları artık elle yapılan tedaviyle(Manuel Terapi)  büyük ölçüde  insanlarımızı rahatlatıyor.Bugün 78O bin kilometre kare büyüklügünde ülkemizin 81 ilinde  Halk Mektebi mezunu,birilerinden el almış ustalar  var ve  bu tedaviyi başarıyla yapabiliyorlar.Hiç birinin ehliyeti,belgesi,diploması   olmadığı halde  bu konuda üzerlerine düşeni yapıyorlar.Hiç biri ortaya çıkıp ta kimseye müdahale de etmiyorlar.  Onların kapısını çalan bizleriz..Onlar da Allah rızası için kapısını çalanların yaralarına  merhem oluyorlar.

        Ben yıllarımı Tavşanlı’da geçirdim. Kimin ne olduğunu bilirim.Tavşanlı’da kırık-çıkık konularında mütehassıs hekimler yokken bunlara cesaretle müdahale eden rahmetli doktor Sami Nizamoğlu’nu bugün Tavşanlı’da hala anımsayanlar bir haylidir.Çıkıkçı Havva adıyla ünlü hemşehrimiz unutulmamıştır. Değerli arkadaşım,dostum,rahmetli Muharrem Usta’nın oğlu Fethi Demirat da işyerine gelen ,sıkıntıda olanlara ilaç oluyor,yaralarına merhem oluyor. Hiçbir şekilde bel rahatsızlıklarına(Bel fıtığı,faset  eklem blokajları,kanal daralmalarına ve bel kaymalarına doğrudan  müdahale etmiyor Marifetli çekiç ellerini kadife kadar yumuşatıp kullanıyor.. Bir çok beli ağrıyan,kalçası ağrıyan,kolu ve bacağı ağrıyanlara  şifa dağıtan elleriyle  manuel terapi yapan bu güzel insanı yanaklarından  öpüyorum.İşyerine gelenleri önce dinliyor.Ne yapacağına sonra karar veriyor. Fethi’nin bir damlası,hapı,iğnesi de yok.Sadece hastalıklı alana  masaj yapıyor. Eczaneden yararını gördüğü bir merhemi kullanıyor.Hazırladığı  sıcak havluyu hastalıklı,masaj yapılmış yere sarıyor.Hastasına aynı şeyleri evlerinde  yapmalarını öğütlüyor.  Çok kişinin teşekkür için Fethi Demirat’a geldiğini biliyorum. Fethi sadece  hayır dua alıyor.Bu da O’na  yeter de artar bile.

        Bir gün beraberiz. Çayımızı  yudumluyoruz. GLİ Müessesesi  Müdür Yardımcısıydı  Ravi Hacıalioğlu’ndan telefon gelmişti.:” Fethi çabuk eve kadar geliver” diyordu Hemen hazırlanıp  GLİ Merkezi’ne beraber gitmiştik. Sevgili müdürün yüzü buruşmuştu. Belli ki acı çekiyordu. Ravi Bey kımıldayamıyordu. Bir süre sonra sevgili Fethi’nin manuel terapisi sonuç vermişti. Ravi Bey yerinden doğrulmuş Fethi’ye teşekkür etmişti.

        Ülkemizde Bel rahatsızlıklarında genelde acil felç  ve sakat olma riski ile karşı karşıya  olanlara cerrahi müdahale yapılıyor.Son birkaç yıldır gündemde olan manuel terapi ameliyatsız bir tedavi yöntemi olduğundan ilgi görüyor ve tercih ediliyor.Eğer doğru tanı  konuluyorsa,doğru hasta seçiliyorsa  mesele yok.

        Fethi Usta’nın ellerinin ne denli birer kerpeten olduğunu bilenlerdenim. Hiç unutmam GLİ Müessesesi Merkez Misafirhanesinde yemekteyiz. Hakim ve C. Sav cıları da vardı.Fethi Usta  genç  bir sayın hakimimizle yan yanaydı. Birileri muziplik olsun diyerek sayın hakime “ İşkembe” sözcüğünü kullanmasını istemiş Sayın hakim ne bilsin yanındakinin bu sözcüğü sevmediğini. O da söyleyivermişti :”İyi bir işkembe çorbası olsa da yesek” der demez de Fethi’nin yumruğunu  sırtında  bulmuştu.Ben de zaman zaman aranırım veya bir başka ifadeyle kaşınırım ve işyerine yakın bir mesafede etrafa:” Burada işkembeci var mı?” der demez  o çelik yumruğu sırtıma yerim.        Yıllar sonra sayın hakimin bir Tavşanlılıya:” Yahu neydi o sırtıma inan yumruk?. Acısını hala zaman zaman hissediyorum” dediğini anlatırlar. Fethi Usta’nın deri döven,kerpeten tutan çelik bilekleri,parmakları  manuel terapide kadife kadar yumuşaktır. Fethi Usta Tavşanlı için bir fırsattır. Bazen ben de  bükülmeyen belimi O’na  onartmışımdır..Tavşanlı’da çıkık,kırık gibi olaylara  müdahale edenler bugün  de var.Ya bir mahallede,bir köyde veya  ilçemizin bir beldesinde veya bir ıssız köşesinde yaşıyorlar. Görevlerini başarıyla yapıyorlar.Dededen,babadan el aldıkları için bir ihtiyaç halinde mutlaka yanlarına gidiliyor ve  aranıyorlar. Ama  hepsi de hadlerini biliyor. Kırmızı çizgiyi aşmıyorlar. Doktorların yapabileceği bir müdahaleyi asla yapmıyorlar.Tavşanlı’da  bugün orada burada mütevazi bir yaşam süren bu usta ellerden çok az kaldı.Bunlar bizim vazgeçilmez fizyoterapistlerimizdir.Bugüne kadar da  hiç  yanlış  yapmadılar .Bu vesileyle  rahmetli kızkardeşimin kırılan kolunu onarıp yapabileceğini yaparak sağlıklı hale getiren  rahmetli Çayıroluklu Mehmet Efendi’yi de,halkımıza  karınca kararınca katkıda bulunan rahmetli Bakırlı’yı,rahmetli Derecik Köyü’nden Cirklerin İbrahim Efendi’yi de  anmadan geçemem. Mekanları Cennet olsun.

 

 

                                   

                        DEĞİRMİSAZLILARDAN  VEFA  ÖRNEĞİ

                       

 

 

    Değirmisazlılar bunu hep yapıyor.Her yıl genelde sıcak yaz aylarından birinde  ki bu buluşma Temmuz ayında gerçekleşti  Değirmisaz’da toplanıyor ve eski görkemli günleri yadediyorlar.Bu sırada çaktırmadan gözyaşlarını  silerken yakalananlar da oluyor.Anılar toz duman oluyor.Birbirlerine sarılanlar,kürek kemiklerini avuçlarına alanlar oluyor. Gülüyor,şakalaşıyor,muhabbet ediyor ve birlikte kurdukları sofralarda yanlarında getirdiklerini birbirlerine ikram ederek  tüketiyorlar..Ayakkabıcı Fethi Avcıbaşı misali bu buluşmaları da  kusursuz yönetiyor. . Protokol   Amiri .gibi davranıyor.Organizasyonu  o sağlıyor.Gelecek kuşaklar Değirmisaz’ı belki anmayacaklardır. Çünkü her geçen gün Değirmisaz’dan Buzul dağlarındaki Aysbergler gibi kopan parçalar eriyip kayboluyor.Değirmisaz  Kütahya’nın gülen yüzlerindendi.Kütahya’nın gururu,cebindeki ve bankasındaki parası,itibarıydı. Ekonomik zenginliğiydi.    Değirmisaz bir zamanların Tavşanlısının  Batıya bakan yüzüydü.Zengin ve kaliteli linyit üretimi yapan Garp Linyitleri İşletmesi’nin önemli bir bölgesiydi Değirmisaz’ın yanı sıra Soma, Seyitömer ve Tunçbilek te GLİ Müessesesi’nin bölgeleriydi Değirmisaz Bölge Müdürlüğü yer altı faaliyeti sürdürüyordu. Bugün bile bu yer altı galerileri nin tamamı su ile doludur. İstenilse kaliteli Değirmisaz Linyitinin üretimi zar zor da olsa bu gün de  gelişen teknolojinin yardımıyla  üretilebilir. .Yüzlerce işçi çalıştıran Bölge  Müdürlüğü bir ara mahkumları da bu yer altı ocaklarında çalıştırmıştı. Mahkumların bir günü iki gün sayılıyordu.Bu şekilde müessese önemli bir rol de üstlenmişti Sosyal bir görevi başarıyla sürdürmüştü Bu işçiler daha sonra Değirmisaz Linyit İşletmesi kapatıldıktan sonra bir süre Tunçbilek’te de çalıştırıldılar. Bu mahkumlar ülkenin dört bir yanında doğmuş büyümüş renkli kader mahkumlarıydı. Keşke bugün de ülkemizin birkaç yerinde,kömür işletmelerinde tıpkı o günlerde olduğu gibi çalıştırılabilseler.  Böylece hem kendileri hem de ülke kazansa.Mahkum işçileri ayırt etmek zor  olmuyordu. Çünkü ,  bir paçası sarı diğer paçası mavi iş elbiseleri giyerlerdi.Her akşamüstü Değirmisaz Tren İstasyonu’ndan geçen yolcu trenini  yüzlerce Değirmisazlı karşılar ve uğurlardı. Cumhuriyet Baloları yapılırdı. Madenciler Günü  dostlukları,arkadaşlıkları pekiştirirdi.Sosyal etkinlikler bir hayliydi Başı ağrıyan,karnı şişen,gözü kanlanan rahmetli bölge müdürlüğü doktoru  Mehmet Rodoplu’ya koşardı Rahmetli tam bir Demokrat Parti sevdalısıydı.Bugün Değirmisaz’da Bölge Müdürlüğünde  kimlerin çalıştıklarını bilen kişi sayısı bir elin beş parmağı kadar kalmıştır...Değirmisaz Linyit Ocaklarında çalışanlar zaman içinde emekli olmuşlar ama  bir çoğu   buraları terk etmemişler,yerleşmiş kalmışlardır.Kürt Mehmetler,Abaza Yusuflar, Gürcü Hüseyinler, Laz Aliler, Arap Hamdiler,Çerkez Haliller,Arnavut İbrahimler,Batı  Trakyalı  Ali Osmanlar,Giritli, Rodoplu Kamiller bunlardan bazılarıdır. .Bugün Tavşanlı Belediye sınırları içinde,diğer dört belediyemiz sınırları içinde ve köylerimizde Değirmisaz’da çalışmış,emekli olmuş insanlarımızın torunları bile vardır. .Türkiye’nin dört bir yanında Değirmisaz Linyitleri yüzünden   ekmeğini kazanmış,emekli olmuş insanları unutamayız. .Arkadaşım Fethi Usta aslında önemli bir iş yaptıklarını söylüyor.Değirmisaz’da yaşamış bugün yüzlerce insanı hatırlamak,ruhlarını şad etmek güzel bir gelenek olmalı.  Tıpkı Cuma camileri gibi  Değirmisazlılar bir noktada buluşabiliyorlar..Bu insanlardan bazıları yurt dışındadır. Böyle bir vesileyle yılda bir gün de olsa  bir araya gelmenin anlamını,güzelliğini iyi biliyorlar.Bu bir vefa örneğidir.Gelenek hale gelmiştir.Değirmisaz Düğün Salonunu dolduran Değirmisaz tutkunları bu yıl da  öğle yemeğini bu salonda hazırlanan masalarda getirdikleri erzakları birbirlerine ikram ederek tükettiler.Her masadan ayrı bir kahkaha,ayrı bir heyecan,ayrı bir  anı  fışkırdı. Yaklaşık 7 saat beraber olan 15O’ye yakın eski  Değirmisazlı i dost gelecek yıl bir kez daha aynı yerde toplanma sözü vererek ayrıldılar. Onlarca otomobilin korna sesleri birbirine karıştı.Köy muhtarı Hüseyin de Değirmisazlıları yalnız bırakmadı.Bugün ülkenin dört bir yanında yaşayan  bandocu,yer altı ve yerüstü işçisi,güvenlikçi,memur ,şoför var.Bölge müdürleri,yardımcıları,çalışanlarından kaçı hayatta bilinmez  Birilerinin çıkıp ta Değirmisaz’ın o günlerini dile getiren bir eseri  gelecek kuşaklara kazandırması güzel bir  jest   olacaktır.Ben bugün bile hala Değirmisaz’da üretimin niçin durdurulduğunu merak edenlerdenim.Bana göre ekonomik olmadığı gerekçesiyle kapatılma kararı yanlış olmuştur.Bir ara rahmetli oldu  kaymakam Ahmet Ülkü Onursal  zamanında  Tavşanlı’ya Genelkurmay Başkanlığı’ndan üst rütbeliler gelmişti. Değirmisaz’da bir komando birliğinin  konuşlandırılması söz konusuydu. Ben  gelen askeri heyete refakat ediyordum. Değirmisaz’da bazı alanlarda incelemeler yapmıştık. Sonunda ne oldu bilemem bu projeden vazgeçildi. Keşke vazgeçilmeseydi. Hiç olmazsa GLİ’ den sonda Değirmisaz ölmezdi. Hayatiyetini devam ettirirdi.Bugün de istenildiği  taktirde Değirmisaz Bölgesi’nde bir askeri birlik konuşlandırılabilir.Çünkü Değirmisaz’da büyük bir hava boşluğu söz konusudur. Elektrik,su,kömür,yol,orman,akarsu mevcuttur.ulaşım imkanları  uygundur.. Böyle bir karar alınması durumunda Değirmisaz  ihya olabilir. Sonuçta Tavşanlı da bundan kazançlı çıkabilir.

      Aziz dostum  ,GLİ Müessesesi emekli müdürlerinden Cafer Metin bir Değirmisaz anısı anlattı.Yazıma renk getirmesi açısından yazmayı uygun gördüm. Bir ara TKİ Genel Müdürlüğü yapmıştı. Rahmetli Hasan Mumcu’nun Değirmisaz’da bölge müdürlüğü yaptığı dönemde  lojmanının bahçesinde rahmetli annesi tavuk,hindi,kaz gibi kanatlı kümes hayvanları yetiştirirmiş.Bir gün bir şekilde bu bahçeye bir şekilde girmeyi başaran işçilerden birkaçı birkaç tavuk ve horozu çalıp bölge müdürlüğü yemekhanesinde fırına vermişler ve asıl sahibi bölge müdürüne yedirmişler. Yemek esnasında  yemeğe dahil olanlar hep bir ağızdan bölge müdürü rahmetliye.”Ye müdürüm ye malın gibi ye” demeyi de ihmal etmiyorlarmış. Sonra ne mi olmuş? Bölge Müdürü  rahmetli Mumcu  kümesten kendi tavuk ve diğerlerini çalanları tespit etmiş ve  bir yemek vererek  kendilerini davet etmiş. Yenilen yemeğin faturasını da onlara kestirmiş. Değirmisaz Linyit işletmesindeki toz kömürler her kötü hava koşulunda  bulunduğu yerde  eksilirmiş.Bu da  işletmeyi zor durumda bırakırmış. Gelen müfettişlere durum bir türlü anlatılamadığı için çözüm zamanın Balıköy Muhtarı  rahmetli Himmet  Ünal  tarafından çözülmüş. Toz kömürler depolanmadan adı geçen tarafından satın alınarak değerlendirilmiş. Değirmisa’da bölge müdürlüğü doktoru rahmetli Mehmet Rodoplu’nun  rakı için söylediği sözler bugün de unutulmamış. Rakı  iç yaralar için bir antibiyotik,dış yaralar için de bir tendürdiyot etkisi  yaparmış.Hey gidi Değirmisaz hey….Bir daha ne o eski Değıirmisaz olur ne de o dönemin o güzel insanlarını bir daha görmeniz mümkün olabilir.Değirmisaz  ünlü şair Baki’nin  dediği gibi bir hoş sedadır ve öyle kalacaktır.

 

 

 

 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları