23 Nisan 2022 - Cumartesi
28 M A R T 1 9 7 O
Yazar - Bülent Alpagut
Okuma Süresi: 19 dk.
1398 okunma
Bülent Alpagut
- 05062218413 28 M A R T 1 9 7 O
28 Mart 1970 tarihi Tavşanlılı’nın yaşadığı en unutulmaz tarihlerden belki en önemlisidir. Neden? Çünkü bu tarihte geceleyin saat 23.03’te ilçe,21 saniye 7.1 şiddetinde,bazı kaynaklara göre 7.2 şiddetinde bir depremle sallanmıştı. Bu sallantı sadece Tavşanlı’da hissedilmemişti; komşu Emet,Gediz,Simav başta olmak üzere komşu illerde hissedilmişti.Ama maddi ve manevi en büyük sıkıntıyı Gedizliler çekmişti.Bu depremin faturası Gediz ve havalisindek i yerleşim birimlerine çıkmıştı. Bu tarihte kimsede cep telefonu olmadığı için,merak edenler,depremin etkili olduğu yerlerde akrabaları,dostları,arkadaşları olanlar dijital telefonlara sarılmışlardı.PTT’nin şehirlerarası biriminde çalışan tamamı bayan çalışanlar 7/24 iş başındaydılar. Bir yeri aramak için bu birime mutlaka başvurmak gerekiyordu. Çekilen telgrafların içinde en tercih edileni “ Yıldırım telgraf” tı.
Bu günde ve akabinde bu bayan telefon santralı çalışanları insanüstü bir çaba içinde olmuşlardır. jandarma,GLİ ,Termik Santral Yetkilileri, Kaymakamlık,Polisin telsizlerini vardı. Önce depremin nerede olduğu öğrenilmiş, Gediz ve Havalisi’nin merkezi olduğu anlaşılmış ,sonra harekete geçilmişti. Ben bu tarihte,depremin olduğu saatte Durak Mahallesi, Meydan Sokak’ta merhum Ahmet Karatürk( Karamalak Ahmet)ün , şimdiki İş Bankası Şubesi karşısındaydı,ahşap evinde kiracıydım.Her gün mutad olduğu veçhile deprem anında çayımı yudumluyordum. Evimiz beşik gibi sallanmaya başlayınca soluğu evimizin kapısının önünde almıştım. 8-10 saniyede evin sokak kapısının önünde olmuştum. Ya geridekiler? Eşim, iki çocuğumu ellerinden tutmuş, sallantı bittiği zaman ancak yanımda olmuşlardı. Benimkisi kabul edilemez bir durumdu. “ Önce can ,sonra canan”demişler. Ama insan eşini,çocuğunu arkasında bırakıp kendini kurtarma çabasına girer mi? Hatırladıkça utanıyorum. Yüzüme vuruldukça da yüzüm kızarıyor. Allah kimsenin başına vermesin.Böyle durumlarda insanlar kendi canlarını kurtarmaya çalışıyorlar. Hiç te etik değil. çoluğunu çocuğunu arkada bırakıp kendini sokağa atan sadece ben değildim. Merhum gözlükçü, Halil Palabıyık ta benim yaptığımı yapmış olmalı ki karşımdaydı. İkimizin de üzerinde de pijama vardı. Saat 23.00’ten önce yatsaymışız depreme uyurken yakalanacakmışız. Komşularımız merhum Gökmehmetler’in Ahmet Efendi’nin aile bireyleri,Ferhan Gökbayrak’ın annesi, merhum, Sarıadamlar’ın Hüseyin Efendi, merhum Terzi Halit Atak ve aile bireyleri, merhum Kemal Çakar ve aile bireyleri, Keçiler’in, Bulgurlar’ın, Curamanlar ‘ın Aile bireyleri, merhum Azmi Sirel,eşi,kızkardeşi Ayten Abla, Kombakçılar, merhum Altan, H.Hüseyin ve diğer aile bireyleri,Saraçlar, sütçü seniye yenge,Niyazi, ve aile bireyleri ,Hasmiller, Gagalar, Kavuncular, merhum Hüsnü Davutoğlu ve ailesi, Mehmet Uykucuoğlu ve aile bireyleri, Kasım Abdullah ve aile bireyleri, evlerinin önündelerdi. Transistorlu radyosu olanların kulakları radyolarındaydı.Artık yerinde değil,Ayşe Hanım Çeşmesi önüne bir traktör römorku çekilmiş,içi çoluk çocuk doluydu. Kısa sürede etrafta çadırlar bile kurulmuştu.Merhum Göcen Süleyman’ın bahçesinde bile çadır vardı. Çünkü artçı depremler devam ediyordu. Sabaha karşı onlarca küçük sarsıntı yaşanmıştı. Bu tarihte,kulakları çınlasın, vefat ettiyse mekanı cennet olsun, İhsan Aras Kütahya Valis merhum Mümin Özışık Tavşanlı Kaymakamı ,Enver Girgin Tavşanlı Belediye Başkanı’ydı. Tavşanlı Kaymakamı Hükümet Konağı’ndaydı ve makam odasında gelişmeleri takip ediyordu. Fırıncılara talimat veriliyor,ekmek üretiminin hemen başlaması isteniliyordu. Ben o tarihte A.A Tavşanlı Muhabiri’ydim. Ben de sabaha kadar merhum kaymakamın yanından hiç ayrılmamıştım. Ekmek arası köfte ve bir ayranla hem açlığımızı gideriyor hem de çalışıyorduk. Hemen bir komisyon kurulmuştu. Nelerin yapılması gerektiği tespit ediliyordu. İlk etapta deprem bölgesine ekmek,battaniye,çadır,ilaç gönderilmesi üzerinde mutabık kalınmıştı. Tavşanlı Halkı adeta ayaktaydı. Halktan hani konularda yardımcı olabileceği anons ediliyordu. İlk yardım kamyonları sabahın erken saatlerinde , Emet , Gediz yönüne hareket etmişlerdi. Bir minibüs ile ilk ekmek taşıyanların arasına ben de katılmıştım. Gediz ve Havalisi’ndeki depremin korkunç yüzünü ilk görenlerdenim. Bir camide karnına lüks batmış kişiyi gördüm. Bir ahırda üzerine çatı düşen büyükbaş hayvanların bağırmalarını işittim. Birkaç metre aralıkla yerden fışkıran kaynar ve buz gibi sular gördüm. Allah böyle bir felaketi bir daha bizlere,Kütahyalılar’a yaşatmasın 28 Mart 1970 depreminde vefat eden hemşehrilerime Allah’tan rahmet,yaralanan ve bugün hayatta olan hemşehrilerime şifalar ve uzun ömürler diliyorum.Bu depremin yaraları uzun yıllar sarılamamıştır. Hemşehrilerimiz bu günün acılarının yarattığı travmaları henüz atlatamamışlardır Fakat bir gerçeği asla göz ardı edemem. Tavşanlılılar,depremzede kardeşlerine ilk ulaşanlar arasındadır. Depremzedelere taze ekmeği ilk sunanlardır.Depremzedelerin sırtına battaniyeyi ilk örtenlerdir. Nitekim Tavşanlılı bunu Adapazarı ve havalisindeki depremde, Yalova depreminde de yapmıştır.Kardeş Emet ve kardeş Gediz Halkı’na ve hatta Simavlı kardeşlerimize ne gerekiyorsa yapan Tavşanlı Halkı’ndan Allah razı olsun diyorum.
Tavşanlı’yı 28 Mart 1970 tarihinde yaşadığı depremden tereyağından kıl çekercesine çıkarıp bir kenara koyan yüce Yaradan’a ne kadar şükretsek azdır. Tavşanlı bu büyük depremi çok ucuz atlatmıştır. Birkaç bina o da; PTT Binası ve DDY Gar Binası hasar görmüştü. PTT bir süre bazı yerlerde kirada kalmıştı. Bir süre de çadırda hizmet vermişti. Merhum PTT Müdürü Cevdet Ekineken ile bu çadırlarda az mı bir araya gelmedik? PTT bu anormal çalışma döneminde görevini eksiksiz yerine getirmiş birimdir. Tavşanlı kanımca Kütahya İli’nde 2.derecede fay üzerindedir. Çünkü Tavşanlı İlçesi sınırları içinde Göbel Kaplıcaları dışında Kütahya merkez, Emet, Gediz, Simav gibi kaplıcalar yoktur. Tavşanlı deprem fayı üzerinde değildir. Bu faya teğet geçen bir konumdadır. jeolojik çalışmalar bunu doğrulamaktadır. Asıl fay Emet-Gediz-Simav ilçelerinin altından geçmektedir. Tavşanlı İlçesi’nin sınırları içinde kalan alanın yaklaşık 100 metre derinliği kayalık,kövke tabir edilen yumuşak kayalarla kaplıdır. İki yer altı akarsuyunun birbirini kesmeden ters istikametlere akması depremleri kesici bir rol üstlenmektedir. Tavşanlı İlçesi’nde ovalık kesimler hariç( Moymul Ovası, Karakova, Tepecik v.b) diğer kesimlerde sağlam bir altyapı söz konusudur. Bu da Tavşanlı’nın olası bir depremde zarar görmeyeceği anlamına gelmez.Bu nedenle,her ne kadar Tavşanlı’nın tarihinde son yaşanan deprem gibi bir deprem görülmemişse de , Tavşanlı İlçesi’nde, çok katlılar yerine birkaç katlı binaların yapılması tavsiye edilmektedir Çok katlı. apartmanların inşasının yanlış olacağı her vesileyle ifade edilmektedir. Depremden korkulmaması gerektiğini söyleyenlere katılıyorum. Asıl korkulması gerekenin normlara uygun olmayan inşaatlar olduğu doğrudur. Tavşanlı’da 100 bini aşkın insan yaşıyor. Tavşanlılı büyük acılar yaşamak istemiyorsa( İzmir Bayraklı,Bornova ve diğer ilçeleri gibi) işini sıkı tutmalı, kurallara uymalı, inşa ettiği binalara hakkını vermelidir. Depremin ne zaman geleceğini sadece Allah bilir. Sevgili Peygamberimizin ifade ettikleri ve öğütledikleri gibi devemizi sağlam kazığa bağlamak zorundayız.
YEŞİLAY ASIRLIK BİR ÇİNARIMIZ
Hanı çok yaşlı ağaçlar vardır ya,Zeytin,Çınar,meşe,incir,ceviz ağacı gibi; İyilikçİ, Kızılay, THK,Verem Savaş Derneği, Çocuk Esirgeme Kurumu, Darüşşafaka gibi kurumlar da vardır. Bunlardan birisi de Yeşilay’dır. Yeşilay halen 102 yaşındadır. Halk tabiriyle kocaman bir çınardır.Bu iyilikçi kurum, alkol, tütün, madde bağımlılığı, kumar ve teknoloji olmak üzere beş ana konuda faaliyet gösteriyor. Hani bir Atasözü vardır.” At sahibine göre kişner” der ya,Kütahya’da da Yeşilay çok değerli bir hanımefendi,Prof. Dr Fulya Topçuoğlu Ünal ile göz kamaştırmaya devam ediyor. Ben de Yeşilay’cı sayılırım(istisnalar kaideyi bozmaz) Hayatta sigara içmedim. Sigaranın paketinin , Alkolün( rakı ve benzeri içecekler) fiyatını bilmem. Zaman içinde,ister istemez,kerhen,protokol Amirliğim döneminde laf olsun diye birkaç kadeh yudumladığım olmuştur. Bazen kaldırılan kadehlerden etrafa sıçrayan zerreler orama burama sıçramıştır.Ama sırf ortama uyayım diyerek, “şerefe “diyerek kaldırdığım ayran bardağımı çok kişi rakı zannetmiştir . Merhum Tavşanlı Belediye Başkanı Fevzi Coşgun da Yeşilay’cıydı. O da mecburen katıldığı protokol yemeklerinde içki kullanan birim müdürlerinin,protokola mensup zevatın arasında benim uyguladığım taktiği uygulayarak sorun yaşamamıştır. Hiç unutmam GLİ Merkez Misafirhanesi’nde eski Kütahya Valisi Utku Acun’un yanında yemekteydi. Yanındakiler havaya kadeh kaldırdıkları sırada,bana uzaktan el hareketi yapmış” Beni kurtar” demişti. Ben de geceyi yönetiyorum. Aklıma şeytani bir fikir gelmiş:” Sayın valim,şu anda beni aradılar, Göbel Kaplıcaları’ndaki TRT’ye ait Aktarıcı İstasyonu’na yıldırım isabet etmiş.Elektrikler kesilmiş,Belediye başkanı Fevzi Bey’i acele olarak Göbel’e bekliyorlar. Arzediyorum” demiş,merhum belediye başkanı Fevzi Coşgun’u havaya kaldırılan kadehlerİn olumsuz etkilerinden kurtarmıştım. Rahmetli ertesi günü boynuma sarılmış ,bana teşekkür etmişti.
Merhum Coşgun’un uzun yıllar başkanlığını yaptığı Tavşanlı Akıncılarspor Kulübü salonlarında sigara içilmesini kesinlikle yasaklamıştı. İyi bir Yeşilay’cıydı. Başkanı olduğu kulübün müdavimleri,üyeleri, O’nun başkanlığı süresince ağızlarına tek bir zerre içki sokmadıkları gibi,tek bir sigara içmemiş,hatta kulüpte oyun dahi oynamamışlardır. Bugün de bu kulüp aynı yoldadır. Bir zamanlar Adliye koridorlarında sigara dumanından geçilmezdi. Göz gözü görmezdi . O zamanlar duruşmalar esnasında bazı hakimlerin duruşma salonunu 5-10 dakika tarkedip tekrar gelip duruşmalara devam ettiklerini bilirim. çünkü sigara dumanları duruşma salonlarına kadar nüfuz eder,nefes alınmasını engellerdi. Merhum Hakim Emin Bey, duruşmalardan sık sık çıkar,bir hışımla DDY Gar binasına kadar gider,tekrar döner,Adliyeye gelir,duruşmalara kaldığı yerden devam ederdi. Çok şükür artık böyle bir durum söz konusu değil. Bir zamanlar şehirlerarası Otobüslerde sigara içilirdi. Ön koltukta oturanın içtiği sigarasının dumanı,arka koltuktakileri rahatsız ederdi. Tartışmalar çıkardı. Artık kapalı alanlarda da sigara içilmiyor. İçenler için başka bölümler var. Allah sigara dumanından bizleri kurtaranlardan razı olsun. Bu olumlu gelişmede Yeşilay’ın etkisi büyük. Biz Kütahya Lisesi’nde yatılı olarak okuduk. Arkadaşlarımız arasında gizli gizli sigara içenler olurdu. Bazı öğretmenlerimiz hafiye gibi bizleri takip eder,yerinde cezalandırırlardı. Disipline dahi sevkedilen arkadaşlarımız olmuştur. Pantolon ve ceketlerimizin cepleri sürekli kontrol edilirdi. Tütün kırıntısı bulduklarında vay halinize!. Merhum,bu konuda hassas öğretmenlerimiz Kasım Tarım ve Rasim Rodoplu öğretmenlerimizi rahmetle anıyorum. Kütahya Yeşilay Şubesi’nin değerli başkanı,güzel insan,sayınÜnal, Yeşilay’ın bağımlılıklarından uzak,iyi ve sağlıklı bir toplum için çalıştıklarını ifade etmişler. Sağlıklı bir toplum için, bağımlılıkların oluşmadan önlenmesi,bireylerin küçük yaşlardan itibaren iyi yaşam alışkanlıkları kazanmasının büyük önem ifade ettiğini belirtmişler. Yeşilay olarak ta kendilerinin bu bakış açısıyla pek çok proje hayata geçirdiklerini,okul sıralarından itibaren çocuklara ve hangi yaşta olursa olsun sağlığın peşinden giden tüm insanlarımızla temas edildiğini, onların yaşam boyu sürdürecekleri alışkanlıklar edinmeleri hedeflediklerini söylemişler.Anladığım kadarıyla; Yeşilay, bir merkezi ,hayata geçirmiş bulunuyor. Bu ise, YEDAM( Yeşilay Danışmanlık Merkezi) .Bu merkez ile ücretsiz psikolojik ve sosyal destek sağlanmaya başlanmış.Anlıyorum ki; Kütahya’da,Yeşilay Şubesi , hemşehrilerimizin her an,7/24 yanındadır. Hem de onlara, bir telefon kadar yakındır. “ Yeşilay varsa hayat var” sloganı bu yılın sloganıymış .Bu sloganı ben de beğendim. .Asıl önemlisi Yeşilay’ın eğitimin,sanatın ve sporun sihirli gücünden de yararlanıyor olmasıdır.En önemlisi; (TBM) yani,Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı’nın toplumun genelinde farkındalığın artırılmasını hedeflemiş olmasıdır. Bunun için de 11 yıldır T.C. Milli Eğitim Bakanlığı ile” Sağlıklı Nesil, Sağlıklı Gelecek Yetenek Yarışması”düzenlendiğini öğreniyoruz. 2016 yılından itibaren düzenlenen Uluslar arası Yeşilay karikatür Yarışmasına dünyanın dört bir yanından sanatçılaın katılması sevindirici. 6. Sağlıklı Fikirler Kısa Film Yarışması bile önemli bir çaba. Prof. Dr. Fulya Topçuoğlu Ünal Hanımefendi’nin verdiği bilgilere göre,Türkiye genelinde. KKTC dahil, 104 Yeşilay Danışmanlık Merkezi(YEDAM) İle hizmet yarışı sürdürülüyor. Sunulan psikolojik danışmanlık ve rehabilitasyon desteği ü ise cretsizmiş.Uzman psikolog ve sosyal hizmet uzmanları bu konuda özveriyle çalışıyorlarmış. Alkol,tütün, madde,kumar ve internet bağımlılıları için bilgi verme, doğru yönlendirme,danışmanlık ve ayaktan terapi hizmetleri veriliyormuş.
Ben bir emekli öğretmen,bir Basın mensubu, yıllarını protokol Amiri olarak geçiren, tüm etkinliklere bilfiil katılan, yaşını başını almış ,Kütahya Gazeteciler Cemiyeti’nin onursal bir üyesi olarak Yeşilay’ı şaha kaldıranları saygıyla selamlıyorum. Sayın Prof. Dr. Fulya Topçuoğlu ÜNAL Hanımefendi’nin şahsında tüm Yeşilay sevdalılarını ayağa kalkarak alkışlıyorum. Ne demiş bilge kişi,” Bana öyle bir din bulunuz ki,ibadeti ağaç dikmek olsun”.Ben de diyorum ki.” Bana öyle bir dünya verin ki insanları Yeşilay’cı olsun”.Yeşilaycılar,tıpkı bir orman ağacı gibi,meşe gibi,gürgen gibi,çam gibi karbondioksiti alıp yerine oksijen veriyorlar.Verilmesine vesile oluyor İyilikçi kurumlarımız ilgi bekliyor. Bizim ise görevimiz bu iyilikçi kurumlara karınca kararınca desteğimizi her halükarda göstermek olmalıdır.
NİSAN BİR
Bize Batıdan geçen bir adettir Nisan Bir. Nisan Balığı;Nisan ayının, ilk günü aldatma ,kandırma ve yalan haber çıkarma şakasıdır.Nisan bir,Nisan balığı şakasından sonra” aldattım,kandırdım” anlamında söylenen sözdür.
Ben Nisan Bir şakasını bir kez merhum babama yapmıştım. Hangi yıl olduğunu unuttum; Ama Nisan ayının ilk günüydü. Tavşanlı’ya çok yağmur yağmış,hatta bazı yerlere yıldırımlar düşmüştü. O gün herkes birbirine Nisan Bir şakası yapıyordu. Ben de yapsam ne olurdu? Merhum babam ,merhum Ömer ve Ferit Us’un Hasmiller’in evinin yanındaki ahşap evinde kiradaydık. Aklıma şeytani bir fikir gelmişti. Merhum babama.” Baba,Cumhuriyet Meydanı’na,Atatürk’ün Büstü’nün (o zaman heykel yoktu) yakınına yıldırım düşmüş,meydanda hasar oluşmuş” deme kalmadı,merhum babam hemen ayakkabılarına lastik cızlavatı takıp bir anda evden çıkıp gitmişti. Meğer Cumhuriyet Meydanı’na gitmiş. Döndüğünde kızgın bir ifadeyle bana.” Eşek herif! gittim baktım öyle bir şey yok” dediğinde,”Babacığım Nisan Bir yapmak istemiştim2 dediysem de suratı beş karış üst kata çıkmış,uzun süne aşağıya inmemişti. Acaba bu benim yaptığım gerçekten “ Nisan bir” şakası mı yoksa “Eşek şakası “mı olmuştu.
Ama “ Eşek şakası” ile “ Nisan bir” şakasını ayırmak gerekir. “ Nisan bir” şakası masum bir şakadır. Başka türlü yorumlanmamalıdır. Tamamiyle samimi ve masum bir şeydir. Özellikle Kütahya Lisesi’nde yatılı olarak okurken de “Nisan bir” şakası yapardık. Hatta bu günü sabırsızlıkla beklerdik. Bir defasında cebir öğretmenimiz,sonra avukat olmuştu Recep Akkaya bir Nisan günü 6 Edebiyat sınıfına gelmek üzereyken oturduğumuz sıralara ters oturmuştuk. Amacımız bir anlamda günün önemine uygun bir davranış sergilemekti. Sınıfa girişini görmemiştik. Ama sert bir şekilde bizleri azarlamıştı. Yani tepki görmüştük.
Merhum Ahmet Körhasan “ Bizim Tavşanlı” Gazetesi’nin1 Nisan tarihli nüshasında mutlaka bu gün ile ilgili haberlere yer verirdi. Hiç unutmam;” Tavşanlı ‘da Kocaçay’da Hamsi Balığı yakalandı “ başlığı altında çıkan haber ilgiyle karşılanmıştı. Ama haberi okuyanlar haberin sağ alt köşesinde küçücük harflerle yazılı” Nisan bir şakası” yazısını fark etmediği için inanmışlar.
Aslında” Nisan bir” şakası tebessümle karşılanmalıdır. Toplumumuz böyle durumlarda tepki vermemelidir. Ama maalesef böyle olmuyor. Bakın son yıllarda siz hiç “ Nisan bir” şakası yapıldığını duyuyor musunuz? Çünkü insanımız o kadar stres yüklü ki,bırakın doğru dürüst muhabbet etmeyi,artık böyle şakaları dahi kaldıramaz durumdadır. Toplum artık hoşgörülü değil. Şaka yapanlar da artık yok gibi. Yapanlar da maalesef tam aksine şiddet görüyor. Batıdan gelen bu şaka türü tıpkı “ Noel Baba” gibi bizde tutmadı. Bu günde birbirine 2 Nisan bir2 yapanların sayısının bir elin beş parmağı kadar olduğunu söylersek yanlış olmaz.
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları