TÜRK MADEN-İŞ SENDİKASI
Bülent Alpagut
- 05062218413 TÜRK MADEN-İŞ SENDİKASI TUNÇBİLEK BATI ANADOLU
ŞUBESİ’NİN 12. GENEL KURULUNDA YUSUF YAMAN’A
“DEVAM” KARARI ÇIKTI
Sevgili Yusuf Yaman benim öğrencilerimden. Namuslu,dürüst,efendi bir hemşehrimiz. Öğrenciyken de öyleydi. Ama diğer öğrencilerden bir farkı vardı; Oyunlarda hep başı çeker,liderliğe oynardı. Tuttuğunu koparan cinstendi. Yıllar geçti kendisini sendika başkanı olarak gördüm.
Benim yaşamım boyunca sevgili Yusuf’a gelinceye kadar Zeynel Akar, Reşat Özer,Selami Sayıner ve Lütfü Tekbudak ,Mustafa Kazım Aygün( Kendisi görevdeyken Kütahya Lisesi’nde yatılı öğrenciydim), Mehmet Arıca( kendisi görevdeyken Kütahya Lisesi’nde son sınıf öğrencisiydim)Recep Akarslan ,sevgili Dr. Ali Akarslan’ın babasıydı pek merhabamız olmadı Sendika ile haşir neşir olmam merhum Ahmet Yavuz ile başlar..Ahmet Yavuz Başkan’dan itibaren bu güne gelinceye kadar tüm sayın şube başkanlarıyla ki kimisi aramızdan ayrılmıştır, hep beraber olduk. Ahmet Yavuz,benim koca başkanımdı. Kendisini, Derecik Köyü’nde müdür yetkili öğretmenken ( o sıralarda Müstakil Tavşanlı Gazetesi’ndeydim ) tanımak fırsatını bulmuştum. Zaman içinde dostluğumuz ilerlemiş,sık sık beraber olmuştuk. ) Başta genel kurullar olmak üzere tüm etkinliklerinde katıldığı yemeklerde de beraberliğimiz sürmüştü. Mekanı Cennet olsun.. Benim gözümde O,” Baba sendikacı”’ydı.Ada stadı’nda binlerce işçinin katıldığı görkemli bir genel kurulda başkan seçildiğinde de yanındaydım. Kazandığında, işçilerin omuzunda ,Ada Stadı’nda omuzlara alınıp, Tunçbilek’teki sendika binası önüne kadar 12 km taşınan tek sendika başkanıdır .Böyle bir sevgiyi bir daha ne görmüş ne yaşamışımdır.BOŞ KUBBEDE BİR HOŞ SEDA OLARAK KALMIŞTIR. .Böyle bir rekora başka bir sendikacının da sahip olabileceğini düşünmüyorum. Olsaydı,duyardık.Örneğin,merhum siyasetçilerimizden Hasan Celal Güzel’in de bir etkinlikte anlatıldığına göre 20 bin kişiyle kucaklaştığı, öpüştüğü tokalaştığı söylenir ki bu da bana göre bir rekordur. Ben bile protokol Amirliği görevim süresince yüzlerce kişiyi sarılıp öpmüşümdür. Ama ne merhum Güzel ne de merhum Yavuz Başkanla kıyaslanamam. O zamanlar bazı yetkililer gerekli yazışmaları yapmış olsalardı, belki Ahmet Yavuz Başkan’ı bu ayrıntısı dikkate alınarak GUİNNESS Rekorlar kitabının sayfalarına taşıyabilirlerdi. Ahmet Yavuz Başkan,. kömür tozundan rengi değişmiş, gözleri kanlanmış,her gün mezara girercesine yerin derinliklerinde kömür üreten maden işçisinin babası olarak dünya var olduközellikle Tavşanlı ve havalisinde unutulmayacaktır. Ben de sağ olduğum sürece O’nu unutturmayacağım. Tunçbilek, zaman içinde merhum Ahmet Yavuz’dan sonra sendika başkanı(şube başkanı) olarak Yine bir devi ,Doğan Şahin’i görmüştür. Bugün halen hayattadır. Her ne kadar cami viransa da mihrap yerindedir. O da efsanelerimizdendir. Ahmet Yavuz’dan aldığı bayrağı şerefle taşımıştır. Namuslu,çalışkan,vatansever,hoş sohbet,deneyimli bir hemşehrimizdir. Allah maden işçisinin hak ve hukuku doğrultusunda verdiği emeklerden mutlaka memnundur. Doğan Şahin iki kez başkanlık koltuğunda oturmuştur. (1968-1972 ve 1974-1982 yılları) arasında 14 yıllık bir hizmeti söz konusudur. Daha sonra merhum Cevat Hilmi Kesin’i başkan olarak görüyoruz. İki yıllık bir görev yapmış olmasına rağmen sevilmiş,taktirle anılmakta olan bir sendika başkanıdır. Mekanı cennet olsun. Tavşanlı’nın gururu , bugüne kadar Tavşanlı’dan Ankara’ya Türk Maden-İş’ e giden en rütbeli sendikacı,ülkemizde de yakinen tanınan,görev yaptığı dönemlerde Türk Maden İşçisi’nin en sıkıntılı anlarında yanında olmuş Hasan Hüseyin Kayabaşı bizim bu alandaki tek genel başkanımızdır. Bu onur, Tavşanlı’ya yeter. Kayabaşı, gelecek kuşaklarca da mutlaka hayırla yadedilecektir. Sayın Kayabaşı gönüllerde taht kurmuş bir hemşehrimizdir.bir insan olarak ta anılacaktır Tavşanlılı, Kendi değerlerini yeri geldiğinde övmelidir. Bakın Tavşanlı,TBMM Başkanı çıkarmış bir ilçedir. Bu örnekleri çoğaltabiliriz Sevgili İhsan Dokur sevgili Kayabaşı’dan sonra Tunçbilek ve havalisi maden işçilerinin sesi olmuş,dertleriyle hemhal bir diğer sendika başkanımızdır. Halen hayattadır. Tavşanlı Halkı’nın,maden işçisi ailesi’nin sevdiği ve saydığı başkan olarak mutlu bir yaşam sürmektedir. Alnı açık,yüreği tertemizdir. Benim de sevgili başkanım,mahalle komşumdur.. Maden işçisinin hak ve hukuku için mesai veren tüm başkanlar Allah katında makbul kullardır.İnsanoğlu ne kadar nankörse,Allah ta o kadar merhametlidir. Ama şu söze ne denebilir ki?” Yap bir iyilik at denize/ Balık bilmezse Halik bilir” boşuna mı söylenmiş bir sözdür. Maden işçisinin elleri nasırlıdır ama bu eller öpülesi ellerdir. Islattığı fanilesi,atleti mübarektir.Döktüğü ter vatan kokar, Kazancı helaldır. O’nlara hizmet edenler de ne güzel insanlardır. Merhum Ekrem Fedai de sendika başkanı dostlarımdandı. Allah’ın verdiği ömrü tamamladı ve bu fani alemi terk edip gitti. Ben merhumun arkasından konuşan duymadım. Duyduklarımı hep güzel sözlerdi. Durmuş Düzgün Başkan da Tunçbilek’te maden işçisinin bir şansı olmuştur. Üstelik Ankara’ya gönderdiğimiz değerler arasındadır. Görevini hakkıyla yapmış,emekli olmuş, diktiği fidanın meyvesini yemektedir. Hayır dua alanlardandır. ,Tavşanlı’nın yetiştirdiği ,dürüst,vatanperver,çalışkan,namuslu sendikacılarımız arasındadır. Göğsünü gere gere dolaşıyor Selam vermekten ve selam almaktan geri duymuyor. Bu defa sevgili oğlu Mustafa Düzgün’ü sevgili Tunçbilekliler’in arzuları çerçevesinde O’nlara Belediye Başkanı olarak sundu. Sevgili Mustafa da bugüne kadar gösterdiği performansıyla babasını mahcup etmedi. Mustafa Düzgün,helal kazanan bir ailenin mensubudur. Pırlanta gibi bir hemşehrimizdir.
Şimdi gelelim sevgili Yusuf Yaman’a.;Yusuf, yazımın başında sözünü ettiğim gibi, artık bir sendika başkanıdır. 1 Kasım günü genel kurulu vardı. Kendisini kutladığımda bana.” Hocam, bugün sevgili annemin hem doğum,hem ölüm günü” demişti.Ben de kendisine:” Sevgili Yusuf,bugün de benim evliliğimin 57.yıldönümü “ demiş, O’nu tebessüm ettirmiştim. Birbirimizi kutlamıştık Annesine de bir Yasin borçlanmıştım. . Türk Maden- İş Batı Anadolu Şubesinin 12. Genel Kurul Toplantısı 1 Kasım günü nezih bir şekilde başladı ve sonlandırıldı.Maden İşçileri kendisine teveccüh gösterdi ve yeniden” Başkanımızsın” dediler.Bu bir güvenin tezahürüdür. Sevgili Yusuf, 2008 yılından beri başkan. Kendisine nice başarılı yıllar diliyorum. Benim bir gözüm,bir elim,bir ayağım Tavşanlı’dan ayrı olsam da sürekli Tavşanlı’dadır. Olayları yakından takip ediyorum. Neler yapılıyor,neler ediliyor tek satır atlamıyorum. Bazı dostlarım zaman zaman beni Tavşanlı’da birkaç camide aynı vakit namazında gördüklerin söylerler. Doğrudur. Ben atlarsam Tavşanlı kaybeder. Ben görmezsem birileri altımızdaki kilimi yavaşcacık çekip alabilir. Ben İzmir’deysem makamım Tavşanlı’dadır. Ben Tavşanlı milliyetçisiyim. Mevzu bahis olan Tavşanlı’ysa gerisi teferruattır. Yusuf Yaman başkanlığındaki yönetim kurulu’nun ipin ucunu sıkı tuttuğunu biliyorum.Bundan sonra da,yani bugünden itibaren gevşemesine asla izin vermeyeceklerdir.Maden İşçisi’nin tek kuruşuna halel gelmemesi için hassasiyetlerini sürdüreceklerdir. Bazen alınan kararlara itiraz ettiklerini, alınan kararlara itirazla şerh düştüklerini biliyorum. Çünkü ortada işçinin menfaatı varsa yaptıkları doğrudur. Herkes,her sorumlu,yetkili,merci şunu iyi bilmelidir; Maden İşçisinin hakkını yiyenin gözleri kör,kulakları sağır, ömürleri kısa olur. Herkesin lokması yenilebilir. Ama maden işçisinin lokmasını yerken dikkatli olunmalıdır.İşte örencim ,Türk Maden-İş Batı Anadolu Şube Başkanı Yusuf Yaman ve dava arkadaşları,yönetimi de bir geleneği sürdürmekte, Tunçbilek ve havalisindeki maden işçilerinin hak ve hukukunu gözetmektedirBir anlamda, yoğurdu üfleyerek yemektedir. Yusuf Yaman ve ekibinin en büyük amacı da önce işçiler arasında birlik ve beraberliği tesis etmektir. Bunu sağlamışlardır. Diyeceksiniz,hatasız kul olmaz mı? Hatasız yönetimler olmaz mı?Hatasız müdür,yetkili,sorumlu olmaz mı? Mutlaka olur ve olmuştur. Ama zararın neresinden dönülürse kar denilir ve bir yerden dönülürse bu tepki görmez. Bir kişinin,sorumlunun,yetkilinin,yönetimin hatasından dönmeleri de aslında fazilettir. . Herkesin hatası olur” Olmaz” derseniz yalan olur. Eğer bugüne kadar yapılmış hatalar varsa ki sanmıyorum yoktur; eğer büyük hatalar olsaydı,bugün Yusuf Yaman ve ekibi de olmazdı.İnanıyorum ki; hata varsa bunları yine sevgili Yusuf Yaman ve yönetim kurulu arkadaşları giderecektir. Ben her zaman bir sendikada tepki amaçlı istifalara hoş gözle bakmamışımdır. Bu pireye kızıp yorgan yakmakla eş değerde bir davranıştır. İnsanlar konuşa konuşa bunları çözüyor. Tunçbilek’teki,maden işçimizin en büyük savunucusu sendikayı kimse pazarlık konusu etmemelidir. . Bir sendikayı yıkan,yaralayan hususların başında her zaman huzursuzluklar gelmiştir. Huzursuzluk,tıpkı duvarı yıkan nem gibidir. İzin verilmemelidir. Orman yangınları küçük bir otun tutuşmasıyla başlar. ,”Birlikten kuvvet doğar. Bir elin nesi var? İki elin sesi var” diyerek kolları sıvamak,yola devam etmek en güzelidir .Ayrılıkçılık hayır getirmez.Allah’ın yüce peygamberi’nin:” Ümmetimin içine kılıç girmesinden korkarım” Hadis-i şerifleri anlamlıdır. Bölünmeler asla hoş karşılanmaz ve de vicdanlarda onaylanmaz. Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Nurettin Akçul da Yusuf Yaman için” istikrarlı bir başkanımız” ifadesini kullanmış. Bana göre de yerinde bir teşhis. “ Çok iyi bir kanaat önderi”demiş. Doğrudur.” Çok iyi bir teşkilat abisidir” ifadesini kullanmış. Katılıyorum. Sayın genel başkanın Tunçbileği kömür madenciliğinin ilklerinden biri olduğunu söylemesi değerlidir. Ama sayın genel başkanın Türk Maden-İş’in bir Amiral Gemisi , Tunçbilek Batı Anadolu Şubesi ‘nin de bu geminin yıllardır barındığı bir liman olduğunu bildiğini umarım. Tunçbilek’in görünür ve görünmez 200 milyon ton linyit rezervine sahip olduğu noktasından hareketle Tunçbilek’in geleceği açısından Tunçbilek için gerekeni yapması , ilgili bakanlık nezdinde girişimlerde bulunması naçizane dileğimdir. Genel kurulda Genel Başkan Yardımcısı Şeref Zeyrek ve Tunçbilek Belediyesi’nin sendikacı oğlu Mustafa Düzgün de konuşmuşlar. Genel Kurulda ,yönetimde uzun yıllar hizmet veren Ali Koyuncu ve Ahmet Meriç te unutulmamış. Kendilerine yeni yaşamlarında sağlık ve afiyetler diliyorum. Genel kurulu onurlandıran konuklar; Maden-İş Genel Başkanı Nurettin Akçul,Genel Başkan Yardımcısı Şeref Zeyrek, Genel sekreter Tamer Küçükgencay, Genel Mali Bekreter Zekeriye Aydın, Genel Toplu Sözleşme Sekreteri Hasan Hüseyin Gürbüz, Adalet ve Kalkınma Partisi Tavşanlı İlçe Başkanı Bilal Kıyak, Tavşanlı MHP İlçe Başkanı Barbaros Öztürk, Tunçbilek Beldesi Belediye Başkanı Mustafa Düzgün’e,çok sayıda sendikacı,Basın mensubu ve diğer katılımcılara halkımız adına teşekkür ediyorum. Keşke sayın milletvekillerimizin tamamı bu genel kurulda onur konuklarımız olsalardı. Bir zamanlar sayın bakanlarımız bu genel kurulları onurlandırırlardı. Ben bile yıllar içinde nice genel kurullarda olduğu gibi Türk Maden- İş Batı Anadolu Şubesi’nin genel kurullarını takip ettim. Hatta bazılarının da sunucusuydum. Bir zamanlar 7000 Maden işçisi’ne sahip Tunçbilek’e devletimizin birkaç bin Kamu İşçisi göndermesi zamanının geldiğine inanıyorum. Kulakları çınlasın zamanın dev siyasetçisi,hemşehrimiz Doç. Dr Mustafa Kalemli ( Anap Dönemi) Tunçbilek’i 3000 maden işçisiyle taçlandırmıştı. Demek olabiliyormuş….
TAVŞANLI’NIN İLK AVUKATI HÜSAMETTİN ALPAGUT
ÖLÜMÜNÜN KIRKINC I YILINDA DOSTLARINCA ANILACAK
YIL,1946. Merhum Hüsamettin Alpagut(Babam) Simav Adliyesi’nde hakim. Ben 8-9 ,merhum kızkardeşim Ülkü 6-7 , Emel 2 yaşında. Merhum babam 36 ve merhum annem de 29 yaşındalar.Simav’da mutlu bir yaşamımız var. Ben ilkokula Simav’da merkez Osmanbey İlkokulu’nda başladım.Ama bir gün merhum babam akşamüstü kiralık evimize geldiğinde bizleri toplayarak :”öçocuklar,artık babanız hakim değil. Çünkü kendi isteğimle mesleğimden ayrıldım” demişti. Bundan hiçbirimiz bir şey anlamamıştık. Ama merhum annem ağlamaya başlamıştı. Simav’a gelinceye kadar Denizli( Çal ve Acıpayam), Adana ( Kadirli ve Kozan) ilçelerinde olmuştuk. Simav merhum babamın 5. görev yeriydi. Ne mi oldu? Haber çabuk yayılmış. O tarihlerde yani 1946 yılı ortalarında Tavşanlı Orman İşletmesi müdürlerinden merhum Orhan Bey’den merhum babama bir telefon gelmiş. Tavşanlı Orman İşletmesi’nde görev alıp alamayacağını sormuş. Babam da dımdızlak ortada kalmışız,teklifi memnuniyetle kabul etmiş. Biz, merhum annem,babam,kızkardeşlerim Ülkü ve Emel ve ben bir kamyonla üç-beş parçaeşyamızla gözümüzü açtığımızda kendimizi Tavşanlı’da bulmuştuk. Büyük bir ihtimalle kamyon Orman İşletmesi’ne aitti. ilk indiğimiz yer,şimdiki Tavşanlı Eczanesi’ne birkaç metre mesafedeki Orman İşletmesi Santral binası olmuştu. ( Bu bina artık yok). Bu iki katlı, merhum Ferit Us ‘a ait ahşap bir binaydı.Birkaç yıldır İşletmece santral binası olarak kullanılıyormuş. Bu binanın üst katında kaldık. Santral da bizimle beraber aynı binada faaliyetteydi Daha sonra Kurşunlu Camii karşısında ,mevcut çamaşırlığa bakan iki katlı bir evi aylığı 15 liradan tutmuştuk.Bu bina merhum Dönme Talat’ın işyerinin hemen bitişiğindeydi. Tavşanlı’da tek bir avukat yoktu. Babam ilçenin ilk avukatı oluyordu. Birkaç yıl Orman avukatı, Hazine avukatı ,belediye avukatı ve sendika avukatı olarak hizmet veren babam Kütahya Barosu’nun bir üyesi olarak serbest avukatlığa başladı. Babamdan sonra merhum Tarık Dosdoğru, merhum Hüsnü Davutoğlu ve avukat Suna Kırkmaz da ilçe merkezinde birer yazıhane açtılar. Böylece Böylece avukat sayısı dörde çıkmıştı. İlçe merkezinde ,şimdiki Belediye Müzesi altında, Mustafa Korkut Davavekili olarak iş yapıyordu. Bir hayli de arzuhalci vardı. Merhum babam uzun yıllar Tavşanlı’da birkaç yazıhanede görev yaptı. 3 Aralık 1981 tarihinde yani bundan 40 yıl evvel geçirdiği bir beyin kanaması sonucu Kütahya Devlet Hastanesi’nde vefat etti. Cenazesini Tavşanlı’ya getirip Asri Mezarlık’ta toprağa verdik. Bugün Alpagut Ailesi’nin oğlumun ve gelinimin müşterek evleri dışında Tavşanlı’da ,Asri Mezarlık’ta birkaç metre karelik 4 mezarımız bulunuyor. Merhum babam Hüsamettin Alpagut(mekanı cennet olsun) arkasında tek bir taşınmaz,bir araç ,para ve başka bir şey bırakmadı. Öldüğünde pantolonunun cebinde 21 lirası vardı. Merhum babamız bizlere,geride kalanlara bıraktıkları şeref,namus,haysiyet,dürüstlü’tür. Bize her zaman:” Korkmayın sendeleyebilirsiniz ama asla düşmezsiniz” derdi. Avukatlık yaparken bile tek kuruşunu gider defterine tek tek yazardı. Gün geldi Baro Aidatı’nı dahi ödeyemedi. Parası kalmadığında dostları merhum Ahmet Yumurtacı,merhum Carsan Mustafa,merhum Ahmet Manisalı,merhum terzi Ahmet Ün( Karga Ahmet) merhum Mehmet Çakmak’ın imzaladığı senetlerle bankalardan üç aylık paralar aldı. Bizi hiçbir zaman aç ve açık bırakmadı. Namusuyla yaşadı. Defterini mümkün mertebe açık tutmaya gayret ediyoruz. Birkaç gün önce aziz dostlarım eski,emekli Arifağa Camii imamlarından İsmail Doğru Hoca, ,Ahmet Yaşar Çakmak Hoca, Hafız İbrahim Aslan Hoca ve babamın sevgili dostlarından Ergun Ekiz’den 3 Aralık günü için birer Yasin okumalarını rica ettim. Hepsi de kabul ettiler. Ben de merhum babama ayrıca okuyacağım. Avukat Hüsamettin Alpagut bugün için bir hoş sedadır.Bizi Tavşanlı’ya getirmekle iyi etmiş.Benim de binlerce dostum var. En büyük kazancım da dostlarım,sevenlerim. Ben Tavşanlı’ya ve Tavşanlılılar’a kurban olurum. Çok sevdiği meslektaşları avukat Ali İhsan Bakır, emekli avukat Cemal Dosdoğru, emekli avukat Halil İbrahim Manisalı, avukat Muammer Uslu bugün hayattalar. Merhum meslektaşları avukat Hüsnü Davutoğlu, avukat Yavuz Ökem, avukat Ethem Sözen’i de çok severdi. Kütahya Barosu’nun ebediyete intikal eden değerli Baro Başkanlarından Emin Toktar Bey dahil bazıları zaman içinde Tavşanlı’ya babama ziyarete gelir,kahvesini içerlerdi. Emekli Tuğbay merhum Hasan Tahsin Alpagut’un büyük oğlu, merhum Hakim Mustafa Reşit Tugay’ın damadı, merhum Hakim Abdurrahman Serel’in kayınpederi , merhum avukat Nimet Alpagut( Buyurur) ‘un ağabeyi sevgili babam ışıklar içinde uyu. Sen çok sevdiğin aziz Tavşanlılılar’a emanetsin. Sevdiklerinden ricam, Asri Mezarlık’ta yakınlarını ziyarete gittiklerinde merhum babama da bir Fatiha okumalarıdır.