MUTAHHAR TEMEL
MUTAHHAR TEMEL
Bülent Alpagut
- 05062218413
TUNÇBİLEKLİ VEFALIDIR MERHUM BELEDİYE
BAŞKANLARI MUTAHHAR TEMEL'İ KESİNLİKLE
UNUTMAMIŞTIR.
Her 10 Eylül günü geldiğinde aklıma geliverir; merhum Tunçbilek Belediye Başkanı ,öğretmen,okul müdürü,güzel insan Mutahhar Temel’den bahsediyorum. Tunçbilek, Tavşanlı’nın ekonomik gücüne güç katan bir beldemizdir. Tavşanlı merkeziyle,belde merkezi arasında sadece 12-13 km kadar bir uzaklık söz konusudur. Tunçbilek,belde statüsüne kavuştuktan sonra gerçekten küçük ölçekli bir ilçe haline gelmiştir. Beldenin nüfusu ağırlıklı olarak madencilerden,ailelerinden, yakın çevreden belde merkezine göç edenlerden oluşmaktadır. 1964 yılında belediyelik olan Tunçbilek halen sayın belediye başkanı Mustafa Düzgün ile birlikte kurucu başkan dahil tam 7 Belediye başkanı görmüştür. Merhum Mutahhar Temel Tunçbilek’in 5.nci Belediye başkanıdır. Kurucu başkan Mustafa Şahin,Ahmet Özkara, Ali İhsan Kırmızı hayatta değiller. Çetin Arslançelik, Agah Aşkın hayattalar. Sevgili Mustafa Düzgün önümüzdeki 31 Mart 2024 yerel seçimleriyle birlikte ya “ tamam” diyecek ya da” devam”diyecektir.
Tunçbilek’te görev yapan belediyebaşkanlarının tüm hedefi her zaman Tunçbilek’i layık olduğu yere getirmek olmuştur.Her sayın başkanın karınca kararınca bir hizmeti söz konusudur.
Tunçbilek birk ara ilçe adayları arasındaydı. Anap Dönemi’nde Balıköy ve Tunçbilek yeni küçük ölçekli ilçeler haline gelecekti. Bu arada Tavşanlı da il olma peşindeydi. Ama olmadı.
Ben sık sık Tunçbilek7e çeşitli vesilelerle gidip gelenlerdenim. Bütün sayın başkanlarla samimi bir dialogum olmuştur. Hepsinin de ekmeğini yedim,çayını içtim. Çalışmalarını hasbelkader yerel Basın’da haber yaptım. Sadece sevgili Mustafa Düzgün ile çalışmak mümkün olmadı. Çünkü aramızda 450 km mesafe var.
Tunçbilek,Domaniç ile Tavşanlı arasında sıkışmış durumdadır. Daha fazla büyümesi veya küçülmesi de söz konusu değildir. Tunçbilek bugün olduğu gibi yarın da yaşayacaktır. Daha nice sevgili insanlar Tunçbilek’e hizmet vereceklerdir. Tavşanlı, Tunçbilek’e sahip çıktığı sürece Tunçbilek her zaman olacaktır. Mehmet Tunçbilek’in ruhu şad olsun. O kendisine teklif edilenleri elinin tersiyle itmiş,sadece kendisine soyadı olarak Tunçbilek verilmesini kabul etmişti. Bu kadar tevazu olur mu? Ama olmuş…..
Tunçbilekli vefalıdır. Başkanlarını kesinlikle unutmaz,unutturmaz. Öyleyse merhum Mutahhar Temel’e gelin birer Yasin hediye edelim ne dersiniz?
İNSANOĞLUNDAN KORKULUR HER HAYVANIN ETİNİ
BİR BİÇİME GETİRİP HALA YİYEBİLİYOR
Müslüman’ın domuz eti yemesi haramdır. Haram olmasının nedeni de bu hayvanın bünyesinde bazı olumsuzluklar yaratan başka canlıların olduğudur. Yine tek tırnaklı hayvanlar da(at,katır,merkep) İslam menülerinde yer almaz. Atalarımız Müslüman olmadan önce tek tırnaklı hayvanları yermiş. Fakat bugün dünyada çeşitli milletler yaşıyor. Ayrı dili konuşan,ayrı inançlarda, siyah,kırmızı,esmer,sarı renkte yaklaşık 7 milyar insan neler neler yemiyor ki? Köpek balığı,maymun,beyni,yılan,kurbağa,kaplumbağa, çeşitli böcekler, yenilmemesi gereken kanatlılar, köpek ve kedi gibi evcil hayvanlar,köstebek(ilaç sanılarak), karınca,solucan,bazı yaban hayvanları pekala yeniliyor.
Günahı boyunlarına olsun; zaman içinde bazı kasapların yenilmemesi gereken hayvanların etlerini insanlara bal gibi yedirdiklerini duymadık mı? İzmir’de Hatay’da bir kasap ile sohbetteyim; Bu kadar pahalı bir iş yerinde nasıl olup ta kazanabildiğini sormuştum. Kasap çevrede seviliyormuş. Bana kesinlikle müşterisine yenilmemesi gereken bir hayvan etini yedirmediğini söylemiş, en azından özellikle kıymada yaptığı küçük bir operasyondan söz etmişti. 700 gram dana etini bir kenara koyuyormuş.Sonra 100 gram soya fasülyesini haşlayıp bir kenara,100 gram kırmızı mercimeği haşlayıp onu da bir kenara,daha sonra da 100 gram haşlanmış nohutu yine bir kenara koyduğunu,akabinde üç kaynamış ürünü bir arada çekip,700 gram kıymayla karıştırdığını,yeniden çekip sattığını anlatmıştı. Böylece bu 300 gramlık pay sayesinde kira fiyatını aşağıya çekebiliyormuş. Adamın yaptığında bir yanlış yok. Hiç olmazsa ne yaptığını biliyoruz. Ama siz kalkıp ta merdivenaltı bir merkebi keseceksiniz,bir atı keseceksiniz,bir katırı keseceksiniz ve bunları parca et veya kıyma olarak sunacaksınız.İzmir’in Basmane’sinde trene bineceğim; Karanlık bir yoldan ilerliyorken bir ses işitmiştim; Biri”Mehmet,kedilerin irisini,toplusunu bul getir” diyordu. Yine Tunçbilek’te yer altı mekanizasyon çalışmaları sırasında bir ara Çinliler ‘i görmüştük. Ne olmuştu? Çok sayıda köpek kısa sürede ortadan kaybolmuşlardı. Demek ki adamlar bir yolunu bulup köpeklerimizi afiyetle yemişler.
Ben Kayseri’de iki yıl kaldım. Biliyorsunuz Kayseri ülkemizde pastırma üretimi yapılan bir ilimizdir. Şaka yollu veya ima yoluyla bu pastırmaların bazılarının merkep etinden olduğunu anlatırlar. Ben böyle bir şeye inanmam. Bunu yapacak bir esnaf Kayseri’de yoktur. Ama memleketime,Tavşanlı’ya döndüğümde bazı hususlarda inatlaştığım olmuştur. İşte bu yüzden aile bireylerim benim Kayseri’de mutlaka merkep etinden yediğimi ihsas etmişlerdir. Yani kısacası inadımı eşek eti yememe bağlamışlardır. Sen eşek eti yediğin için böyle inat ediyorsun “demeye getirmişlerdir. Deve eti yenilir. Ama devenin de itirazı vardır; Yarabbi beni yarattın! Ama önüme bir eşek koydular. Mecburen O’nun ardından yürüyorum” dermiş.
Şimdi gelelim lafın özüne; son günlerde bir çoğumuzun tanıdığı ekonomistlerden Prof. Dr. Özgür Demirtaş’ın dediklerine…. Sayın Demirtaş demiş ki.” 1991 yılında 943 bin 751 eşeğe ne oldu da 2022 yılı sonu itibariyle eşek sayısı birden 86 bin 455’e düştü? Mantıklı bir soru değil mi? Bazılarına göre bu ifade kuşku duyanları daha da kuşkulu hale getirmiştir.
Zaman zaman Medya’da ulusal Basın ve Yerel Basın’da kaçak kesilen at ve eşeklerden söz edilir. Bu kaçak yolla kesilen tek tırnaklı hayvanlar sağlıklı olsalar bari. Bakıyorsunuz,zayıflıktan kemikleri dışarı çıkmış,çoğu yaşlı ve hasta hayvanlar. Bu işi yapanlar satabildikleri kadarını mutlaka satıyor olmalılar. Yakalananlar ise buzulun görünen bölümüdür. Ama ne olur? Allah göstermesin; bir savaş olur,bir kıtlık olur, bir olumsuzluk olur çaresiz kalırsınız eşek te,at ta,katır da keser etinden yersiniz. Buna din alimleri bile olumlu bakıyor.
Eşek deyince aklıma Tavşanlı’nın uzun yıllar muhtarlık yapmış,Kuruçaylı Ahmet Çavuş’u geldi. Merhum Ahmet Çavuş’un eşeği ünlü bir eşekti. Yine Tavşanlı Köyleri’nden ismini hatırlayamadım; birinin kırsalında bir yabancı avcı avlanırken, yanlışlıkla bir eşeği vurur. Köylerde çok sıkı bir oto kontrol düzeni vardır. Haber çabuk yayılır. Köylüler yabancı avcının yanına gelirler. Avcı,istemediği halde böyle bir şey olduğunu gerekirse eşeğin bedelini ödeyebileceğini söyler.Köylü yurttaşlardan biri dayanamaz ve yabancı avcıya.” Bak kardeşim bu bildiğin eşeklerden değil. Bu muhtarın eşeğiydi” der.
Bugün itibariyle Tavşanlı’da,ilçe sınırları içinde merkezde,beldelerde ve köylerde,mahallelerde kaç eşek olduğunu bilmiyorum. Ama şunu iyi biliyorum, Tavşanlı’da uzun süredir anıran bir eşek olmamıştır. Tıpkı sabahın kör vaktinde öten bir horoz olmadığı gibi…..
Tavşanlı’da uzun yıllarım geçti. Mutluyum; çünkü bugün hayatta olmayan,olup ta mesleğini icra etmeyen ve halen hizmet veren kasaplarımızın hiç biri insanımıza tek tırnaklı hayvan eti yedirmemiştir.
Laf lafı açıyor; Son hafta içinde sevgili dostum,Tavşanlı’nın sevilen bireylerinden kasap Muzaffer vefat etmiş. Kardeşi merhum Kasap Orhan da yıllar içinde Tavşanlı’nın bir anlamda sosyete kasabıydı. Bütün kalburüstü hemşehrilerimiz eti ve kıymayı O’ndan alırlardı. Kasap Yılmazel kardeşler derinin değerlendirilmesi hususunda ekonomik yaşamımıza büyük değer katmışlardır. Derinin ekonomiye sağlıklı biçimde kazandırılmasına emek vermişlerdir. Her ikisinin de mekanı cennet olsun….