07 Nisan 2019 - Pazar

Paye ve Lakap

Yazar - Bülent Alpagut
Okuma Süresi: 16 dk.
2365 okunma
Bülent Alpagut

Bülent Alpagut

- 05062218413
Google News

     ECZACILARIMIZ BİZLERE EN YAKIN
      SAĞLIK   DANIŞMANLARIDIR

           Eskiler” Eczahane” derdi.Türkçe’de” Eczane” ilaç yapılan ve satılan yer  anlamındadır. Sözcüğün iki kökeni vardır. ‘ Hane,Farsça’dır ,ev,yer’ ve ‘Ecza’Arapça’dır  ilaç anlamındadır. İkisi bir araya gelince de Eczane( Eczahane) sözcüğü  bulunmuştur. 
      Eczacılar,Doktorların yazdıkları  ilaçları hazırlayan veya hazır ilaç satan,Eczacılık Fakültesinden mezun kimselerdir.Eczalar,kimya yoluyla elde edilen ,ilaç yapımında ve sanayide  çeşitli işlerde kullanılan  birleşiklerin ortak adıdır.Ecza dolapları ise  hemen hemen her evin,işyerinin ,okulun,fabrikanın,askeri birliğin,yatakhanenin  ve  sportif faaliyetlerin yapıldığı yerlerin, kaplıcaların  vazgeçilmezidir.
                         Her taşıt aracında,uçak,gemi,yat,motor,yolcu treni,otobüs,otomobil ve diğerlerinde küçük te olsa ilk müdahale için  birer ecza  ünitesi mutlaka  bulunur.Daha ötesi sürücülere sınavlarda araçlardaki mini sağlık paketlerinde bulunması gerekli olan  ilk müdahale araç-gereç-sağlık malzeme ve ilaçlar da   sorulmaktadır.
            Benim 12 yılım köy okullarında geçti. Mütevazı ecza dolabımda neler neler yoktu ki?Kan görmeye tahammülüm yoksa da kafası yarılan çocuğun ilk tedavisini ben yapardım.Bu nedenle oksijenli suyu ve tendürdiyotu ,sargı bezini,pamuğu iyi bilirim.Her  evde bulunması gerekli olan  “derece” de önemlidir..Kanımca   bugün milyonlarca konutta,dairede,evde,işyerinde  büyük çapta ilaç bulunmaktadır Maalesef bu ilaçların büyük bölümü içinden bir miktar alındıktan sonra ya çöpe gitmekte ya da en kötüsü başkalarına kullanmaları için verilmektedir İşin en korkunç tarafı da bu olmaktadır. Çünkü her ilaç  her hastaya uygun gelmeyebilir. Bunun taktiri doktorlara aittir...Komşu komşuya ilaç verebilmekte,işin garibi  bu ilaçları insanımız korkmadan tüketebilmektedir. Yanlıştır ama yapılmaktadır Beni yıllardır üzen bir husus ta her ilaç kutusunun içindeki kullanma talimatlarıdır.Büyüteciniz yoksa kesinlikle okumanız mümkün değildir. Okumadan kullanırsanız da  bir  başka yanlış yapmış olursunuz.…..
            Biz  Tavşanlı’ya,Simav’dan  geldiğimizde ki yıl 1946 idi. Bir tek eczane vardı. Nüfus ta 4-5  bin kadardı.Bugün sadece Tavşanlı Belediye sınırları içinde 25 Eczane olduğunu öğreniyorum. Beldekilerle beraber 3O’a ulaşmış.Bu da ilçede en azından 3O Eczacının olduğunun basit bir göstergesi oluyor.Eskilerde açılan eczanelerde başkalarının diplomaları asılı olurdu.Hayalet eczacılardı bunlar. Diplomaları duvarda olmalarına karşın eczane dışındaydılar. Hatta ilçe dışında da diyebilirsiniz. Yerinde bir eczacı kalfası işi götürürdü..
           Kütahya’nın dün  olduğu gibi bugün de en büyük,gelişmiş ilçesi Tavşanlı’da ilk eczanenin “ Işık Eczanesi” olduğunu bilenlerin sayısı da bir hayli azdır. Bu eczaneyi işletenler  Tavşanlılı değillerdi.Rahmetliler, İhsan Bey’in ve  mahdumları Suat,Şükrü, ve Kaya  Bey’lerin hayatta olup olmadıklarını bilmiyorum. Bu eczane  bugün İnegöl Köfte sırasında,Moymullu Soğancı Ailesi’nin  çalıştırdığı  işyerinin bulunduğu yerdeydi.Sonra kulakları çınlasın Halime Hanım bir eczane açmıştı.Bakın soyadını bile unutmuşum. Bugün kendisi halen Kütahya’dadır ve aynı işi yapmaktadır.Ardından bir eczane hamlesi Boyacılar’dan gelmiş. Bu eczane , Rahmetli Ömer Boyacı’nın, oğlu halen Tavşanlı’da eczacı, Gururumuz  Şerif Boyacı’ya   fakültede  okurken sürpriz olsun diyerek  açtığı eczanedir...O da bugünkü Cemal Boyacı’nın işyerinin olduğu yerdeydi.Sonra bu eczane kapanmıştı. Neden kapandığı,kim veya kimlerin  buna neden olduğu bugün de tartışılır. Bir  ara milletvekiliydi  Haşim Benli’nin Uzunçarşı’da bir eczanesi vardı..Yani uzun yıllar  Topu topu üç-dört eczane Tavşanlı’ya yetmiş te   artmış  bile. 
        Bugün bakıyorum- ki listeyi sevgili arkadaşım  Ziraat Yüksek Mühendisi Akın  Karaveyisoğlu’ndan aldım - beldeler dahil 3O Eczanemiz olmuş.Eskilerin üzerini çizersek  Şifa Eczanesi,Tavşanlı Eczanesi,Hatıplar Eczanesi,Karatürk Eczanesi,Akyol Eczanesi,Gökkaya Eczanesi,Hülya Eczanesi,Selçuk Eczanesi,Ordu Eczanesi,Deva Eczanesi,Kolen Eczanesi,Ömür Eczanesi,Tolga Eczanesi,Sağlık Eczanesi,Nilgün Eczanesi,Çağlar Eczanesi,Yeni Hayat Eczanesi,Şerifoğlu Eczanesi,Nergiz Eczanesi,Şule Eczanesi,Çağla Eczanesi,Emek Eczanesi,Limon Eczanesi,Zemzem Eczanesi ve son açılan Sıla Eczanesi  halkımıza hizmet veriyor.Beldelerimizden Tunçbilek’te iki ,Kuruçay, Tepecik ve Balıköy’de  de  birer eczanemiz  var…..
              Allah eksik etmesin. Eczane sağlık açısından vazgeçilmezlerimiz arasındadır.Eczanelerimiz bir takvim çerçevesinde nöbetçi de kalıyorlar.Küçük bir anekdot.
              Bir gece  sanırım gecenin yarısında herkesin el ayak çektiği bir sırada nöbetçi Selçuk Eczanesi’ne gitmiştim. Baktım eczanenin biraz ilerisinde bir delikanlı var Yanıma yaklaşmış ”Hocam bir zahmet bana  da  hazır gelmişken  eczaneden bir limon kolonyası alabilir misin?” demişti.Tereddüt etmemiş alacağım ilaçlar meyanında onu da almıştım. Eczaneden birkaç adım ayrıldım  ayrılmadım ne göreyim? Genç limon kolonyasını büyük bir iştahla içmiyor mu?  Bu bana bir ders olmuştu.Bu olayı hiç unutmam.İyilik ettiğimi sanmıştım. Kötülük yapmışım meğer.
           2O19 Yılı başı itibariyle Tavşanlı’da ilçe bazında  3O Eczanenin olduğunu belirtmiştim.Bu da şu demek oluyor.Demek ki Tavşanlı’da ilçe bazında her 3396 kişiye  bir, Belediye sınırları içinde   her  2354 kişiye bir eczane düşüyor.Beldelerimizden Tunçbilek’te ise  her 2771 kişiye de bir eczane düşerken, diğer beldeler Tepecik,Balıköy ve Kuruçay’da ise mevcut nüfusa göre  birer  eczanemiz var demektir.
             Eczane konusunu açmışken bir konuya değinmeden geçemem.Türk Eczacılar Birliği’nin  uzun yıllar göz bebeğiydi hemşehrimiz Eczacı Şerif Boyacı  Kütahya’nın unutulmaz eczacılarından belki  bir numaradır.Uluslararası Eczacılık Federasyonu(FIP), TEB 37.Dönem Merkez Heyeti Üyesi M. Şerif Boyacı’ya  çalışmalarından ötürü “ FIP Fellow Ödülü” vermişti.Bu ödülü bugüne kadar Kütahya’dan hiçbir eczacımızın aldığını duymadım. Yanılıyorsam biri lütfen beni uyarsın.. Türkiye genelinde de  bu konuda iddialıyım.Türk Eczacıları Birliği’nce (TEB)uluslararası alanda güçlü liderlik özellikleri sergileyen,eczacılık bilimlerindeki ve eczane eczacılığı  uygulamalarındaki hizmetleriyle kendini gösteren,eczacılık bilimlerinin ve eczane eczacılığın geliştirilmesine  katkı sunan ve FIP’e  hizmet eden üyelere verdiği  2O11 yılı  FIP Fellow Ödülü’nün  Kütahyalı bir eczacıya verilmesi  önemlidir.
               Sevgili  Boyacı o yıllarda aktifti. Bugün artık dinleniyor. O’nu çok yordular biliyorum.Ben kendisine  konuşurken:” Profesör” diye hitabederim. Bir ilave yapayım. Bu ödül sayın Şerif Boyacı’ya Hindistan’ın Haydarabad Kenti’nde düzenlenen 71. Uluslar arası FIP Kongresi Kapsamında 4 Eylül 2O11 tarihinde törenle taktim edilmişti. 
                                              
   PAYE    VE     LAKAP
             Paye,kıymet vermekle ilgili bir sözcüktür.Eskilerde,Osmanlı döneminde ,Paye-i fetva : Yani Şeyhülislamlık payesi  vardı. Bu paye  sadece iki kişiye verilmiştir.Derler ki padişahın hoşuna gitmiştir. Mollaya Kazaskerlik payesi ihsan eylemiştir.Paye  sade vatandaş tarafından verilemez.Zira paye bir  kıymet verme olduğuna göre  ancak devlet tarafından verilebilir.Bizde de Devlet Nişanları verilmiyor mu?
                  Bir de  Lakap vardır. Bir aileye veya bir kişiye  herhangi bir münasebetle  asıl adından sonra takılan ikinci bir isimdir Örneğin” Öküz Mehmet Paşa, Tiryaki Hasan Paşa,Esrarkeş Mehmet Efendi ,Mercimek Ahmet ve  Patrona Halil”  gibi…..Ama bu isimler kesinlikle birileri tarafından verilmiş ve netice itibariyle  büyük topluluklarca benimsenmiş ve kalıcı olmuştur.
                   Tavşanlı’nın Allah rahmet eylesin,mekanı Cennet olsun eski kaymakamlarından  İhsan Atakan makam odasında zaman zaman  elinde olmayarak uyuklardı.Belki şeker hastasıydı. Ben bile zaman içinde rahmetliyle  çok oturup kalktığımdan olmalı  bunu bizzat gören  ve yaşayanlardan , bir anlamda canlı tanığım.. Bu durumlarda  ne yapacağımı şaşırdığım da olmuştur. Ya ses çıkarmadan sessizce makam odasını  terk etmişim ya da  uyanmasını beklemişimdir..Sonrasına  gelelim. Ne oldu? Sayın kaymakamın adı  halk arasında .” Uykucu Kaymakam” olarak  yayıldı Atandıktan ve ilçeden ayrıldıktan  sonra da  böyle anıldı. Rahmetli .Kemalettin Çaldemir uzaktan akrabam olurdu. Aile dostumuzdu bir  albay çocuğuydu. Yük trenlerinde  görevliydi.Görevi  gereği uykusuz kalırdı  ve yorgun düşerdi.Olur olmaz yerlerde uyuyuverirdi..Sağlıklı bir uyku düzeni de  yoktu.. .Neticede  kendisine:” Uykucu Kemal” adını takıverdiler.Bugün bile  yaşı ilerlemiş belli başlı kişiler gözünde rahmetli kaymakam İhsan Atakan’ın adı.” Uykucu kaymakam” ve rahmetli Kemalettin Çaldemir’in adı da  .” Uykucu Kemal” dir .
                    Rahmetli  Terzi Ahmet Ün’ün rahmetli babasının  ahşap evlerine dadanan kargalarla  mücadele ettiği   söylenir. Bir şekilde yakaladığı,öldürdüğü kargaları ayaklarından bir iple evin  bir yerlerine asarmış. Zaman zaman evlerinin önünden geçenler ayaklarından ve boyunlarından asılmış birkaç kargayı göre göre kafalarınca  rahmetlinin rahmetli babasını “karga ismiyle özdeşleştirmişler.Karga bu aile bireylerinin ikinci ismi olmuş.Rahmetli babam,arkadaşları ,herkes rahmetli  terzi Ahmet Ün’e:” Karga Ahmet” derlerdi.Ahmet Efendi karga ile anılınca netice itibariyle kızı Karganın kızı,oğlu karganın oğlu,eşi karganın eşi olarak anıldılar...
                    Rahmetli avukat babama herkes:” Avukat Hüsamettin,sadece ” Kuruçaylı Ahmet Çavuş ” Nizamettin” derdi..Ben de Avukat Hüsamettin’in oğluyum.. Ama öyle lakaplar ve payeler var ki  insanları acıtabiliyor.Yukarıda ifade ettiğim örneğin Öküz Mehmet Paşa ile ilgili anlatılır. Osmanlı Subaylarından bir grup çadırda toplantı halindedirler.. Bir ara çadırın kapısında bir öküz pehdah olur.. Kafasını içeri sokar ve böğürür. İster istemez toplantıda hazır bulunan subaylar tebessüm ederler. Öküz Mehmet Paşa  içerler. Ama bir şekilde toplantıdakilere  seslenir..” Arkadaşlar öküzün ne dediğini anladınız mı? Ne dedi bilir misiniz? “ diye sorar. Toplantıdakilerden tık ses çıkmaz. Bunun üzerine paşa  konuşur:  :” O ;bana  dedi ki , Ey Öküz Mehmet Paşa, bu eşeklerin arasında senin ne işin var?”  Kayseri’de görev yaptığım yerde birisi sürekli bana  nerede görse .” İbrahim Hoca  nasılsın?” der hatırımı sorardı. Bu gel  zaman git  zaman hep böyle  devam etti.  Bir gün dayanamamış. kendisine adımın İbrahim olmadığını ,ama göbek adımın dedemin babasının adı  İbrahim olduğunu söyleyince.” Hah demek ki   doğru söylüyormuşum. Yine bir yerlerden adın İbrahimmiş” demişti   
                     Kendisine paye verilen ve lakap takılan bir çok kişinin zaman içinde soyadının unutulduğunu da iyi   bilirim. Ama,  takma adlar ve verilen payeler  aksine  hiç   unutulmuyor.Bu nasıl bir dövmedir ki insanın  vücudunun bir yerinde ölünceye kadar kalabiliyor.Nasıl bir mühürdür ki  silinemiyor.Rahmetli fotoğrafçı Fazıl Bey. Köylere atla gider fotoğraf çekerdi  Kendisi .”Köye atla gelen fotoğrafçı’ olarak  tanınırdı. Rahmetli Gazeteci Abdurrahim Börekoğlu da zaman zaman yakın köylere eşekle gittiğinden söz ederdi. bir ara   İl Genel Meclisi  seçimlerinde  aday  olmuş. . Birkaç kez Derecik Köyü’ne de gitmiş olmalı.. Derecik Köyü’nde seçim bitip  sandık açıldığında sandık kurulu üyeleri   sandıktan çıkan bir oy pusulası  üzerinde  .” Köye eşekle gelen topal”  notunu gördüklerinde  hem şaşırmışlar hem de bu çıkan tek oyu iptal etmişler. Belli ki . Oy atan , rahmetliyi  bir ara köylerine eşekle geldiğinde görmüş.. Adını da hatırlayamayınca  da oy  pusulasına  bu notu düşmüş.
                     Bugün bir albay emeklisidir . Lise arkadaşlarımdan birinin adı “ Çingen Halit”, öğretmen olanın adı da “Kraliçe” dir. Rahmetli meslektaşım Hüseyin Yılmaz’a” Çoban “ derdik.Şöyle bir düşündüm.  Soyadı zikredilmeden  kendi ismi yanında  birilerince  verilen  isimlerle anılan acaba  Tavşanlı’da  kimler var dedim.. İşte hatırlayabildiğim kadarıyla  size  bulabildiklerim :Kuruçaylı Ahmet Çavuş, Ovacıklı Emin Çavuş, Şahmelekli Emin Çavuş,Gulü Ömer,Lokma Mustafa,Kule Abdullah,Biriyantin Hasan Hüseyin,Herkül İsmail,Kara Panter Mehmet( Bacaksız),Tazı Mahir,Karabiber Kadir,Kurna Mehmet, Kurna İbrahim,Tirit Mehmet Ali,Bulgur Ahmet,Manyak Mustafa,Keklik Hüseyin,Leylek Hafız, Keşkek Ahmet,Pancar Ahmet,Katır İbrahim,Öküz Mehmet, Kumpir Ali, Kova Osman, Bomba Murat, Karayılan İzzet,Sarı Ali İhsan, Karakobak Mehmet Ali, Gül Nuri,Tilki Mehmet,Opel Ali,Göcen Süleyman, Göcen Hikmet,Gümüş Mehmet,Pembe Talat,Tabak Ahmet,Armut Abdullah,Karamalak Ahmet,Sarımsak İbrahim,Kadillak Mehmet,Sıpa Süleyman,Donki Mehmet,Kiraz Ayşe,Dana Mehmet,Tarha Ahmet,Ceylan Mehmet,İğde İsmail, İğde Mehmet,Takoz Ali,Makarna Kamil,Daktilo Halit,Gümüş İbrahim,Torik Ali İhsan,Sepet Ömer,Taka Naci( futbolcu),Zeytin Süleyman,Tavşan Ahmet, Ayva Yaşar, Ayı Fuat,Civci İsmet, Gümüş İhsan, Serçe Mehmet,Kıyma Selahattin,Kıyma Hüseyin, Naylon Ahmet,Dudu İbrahim,Dudu İsmail,Bok Ali, Çamur Şevket,Deve Cengiz,Uçan manda Orhan ,Kurt Fatma,Kobak Mehmet, Çardak Ahmet, Pilav İbrahim, Lastik Sabri  Kommer İbrahim Kocabıyık Ali, Keloğlan( Mustafa  Koyuncu) ,Spor Ali,Dedemen Ahmet,Viskont,Yan-dım,Koca Şorşor,Sahil muhafaza Zeki,Memo,Jorzef, Kürt  Bedri,Gemalmaz Hafız,Canavar Burhan,Kaymakam Ahmet, Deli Mehmet, Eşek kesen,Gorgor,Çörçil, Kilisli Nuri,Macar İsmail,Kayıkçı Şevket,Topal Mehmet,Kafadar, Cemil Kalfa,Komutan,Güveçci Çete, Ayakkabıcı Fethi,Ajan Hüseyin,Taktak Hoca,Hancı Halil İbrahim,Bölük Kamil,Tellal Hicabi,Çakıcı,Sosyete Mehmet, Dayı Ahmet,Habeş,Babaeskili Cambaz Murat,Tekirdağlı,Noterin Azmi,Dönme Talat,Efkar Hasan,Tuzcu Yavuz,Baharatçı Nafi, Amigo İsmail,Karak Hasan,Acar Bakkal, Emmi,Ormancı 
                      Gelecek kuşaklar bunları belki tanımayacaklardır. Ama bir tanıyanı olacaktır.Ben bile dostlarımdan çoğunu verilmiş paye ve lakaplarla  bulabiliyorum.Bülent Alpagut adı  artık “ Bülent Hoca” olmuş.Tavşanlı’da bir tane Bülent Hoca var.İkincisi olsaydı bir şekilde  birbirinden ayırmak için ilaveten üçüncü bir isim bulurlardı.

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları