Paye ve Lakap
Bülent Alpagut
- 05062218413 ECZACILARIMIZ BİZLERE EN YAKIN
SAĞLIK DANIŞMANLARIDIR
Eskiler” Eczahane” derdi.Türkçe’de” Eczane” ilaç yapılan ve satılan yer anlamındadır. Sözcüğün iki kökeni vardır. ‘ Hane,Farsça’dır ,ev,yer’ ve ‘Ecza’Arapça’dır ilaç anlamındadır. İkisi bir araya gelince de Eczane( Eczahane) sözcüğü bulunmuştur.
Eczacılar,Doktorların yazdıkları ilaçları hazırlayan veya hazır ilaç satan,Eczacılık Fakültesinden mezun kimselerdir.Eczalar,kimya yoluyla elde edilen ,ilaç yapımında ve sanayide çeşitli işlerde kullanılan birleşiklerin ortak adıdır.Ecza dolapları ise hemen hemen her evin,işyerinin ,okulun,fabrikanın,askeri birliğin,yatakhanenin ve sportif faaliyetlerin yapıldığı yerlerin, kaplıcaların vazgeçilmezidir.
Her taşıt aracında,uçak,gemi,yat,motor,yolcu treni,otobüs,otomobil ve diğerlerinde küçük te olsa ilk müdahale için birer ecza ünitesi mutlaka bulunur.Daha ötesi sürücülere sınavlarda araçlardaki mini sağlık paketlerinde bulunması gerekli olan ilk müdahale araç-gereç-sağlık malzeme ve ilaçlar da sorulmaktadır.
Benim 12 yılım köy okullarında geçti. Mütevazı ecza dolabımda neler neler yoktu ki?Kan görmeye tahammülüm yoksa da kafası yarılan çocuğun ilk tedavisini ben yapardım.Bu nedenle oksijenli suyu ve tendürdiyotu ,sargı bezini,pamuğu iyi bilirim.Her evde bulunması gerekli olan “derece” de önemlidir..Kanımca bugün milyonlarca konutta,dairede,evde,işyerinde büyük çapta ilaç bulunmaktadır Maalesef bu ilaçların büyük bölümü içinden bir miktar alındıktan sonra ya çöpe gitmekte ya da en kötüsü başkalarına kullanmaları için verilmektedir İşin en korkunç tarafı da bu olmaktadır. Çünkü her ilaç her hastaya uygun gelmeyebilir. Bunun taktiri doktorlara aittir...Komşu komşuya ilaç verebilmekte,işin garibi bu ilaçları insanımız korkmadan tüketebilmektedir. Yanlıştır ama yapılmaktadır Beni yıllardır üzen bir husus ta her ilaç kutusunun içindeki kullanma talimatlarıdır.Büyüteciniz yoksa kesinlikle okumanız mümkün değildir. Okumadan kullanırsanız da bir başka yanlış yapmış olursunuz.…..
Biz Tavşanlı’ya,Simav’dan geldiğimizde ki yıl 1946 idi. Bir tek eczane vardı. Nüfus ta 4-5 bin kadardı.Bugün sadece Tavşanlı Belediye sınırları içinde 25 Eczane olduğunu öğreniyorum. Beldekilerle beraber 3O’a ulaşmış.Bu da ilçede en azından 3O Eczacının olduğunun basit bir göstergesi oluyor.Eskilerde açılan eczanelerde başkalarının diplomaları asılı olurdu.Hayalet eczacılardı bunlar. Diplomaları duvarda olmalarına karşın eczane dışındaydılar. Hatta ilçe dışında da diyebilirsiniz. Yerinde bir eczacı kalfası işi götürürdü..
Kütahya’nın dün olduğu gibi bugün de en büyük,gelişmiş ilçesi Tavşanlı’da ilk eczanenin “ Işık Eczanesi” olduğunu bilenlerin sayısı da bir hayli azdır. Bu eczaneyi işletenler Tavşanlılı değillerdi.Rahmetliler, İhsan Bey’in ve mahdumları Suat,Şükrü, ve Kaya Bey’lerin hayatta olup olmadıklarını bilmiyorum. Bu eczane bugün İnegöl Köfte sırasında,Moymullu Soğancı Ailesi’nin çalıştırdığı işyerinin bulunduğu yerdeydi.Sonra kulakları çınlasın Halime Hanım bir eczane açmıştı.Bakın soyadını bile unutmuşum. Bugün kendisi halen Kütahya’dadır ve aynı işi yapmaktadır.Ardından bir eczane hamlesi Boyacılar’dan gelmiş. Bu eczane , Rahmetli Ömer Boyacı’nın, oğlu halen Tavşanlı’da eczacı, Gururumuz Şerif Boyacı’ya fakültede okurken sürpriz olsun diyerek açtığı eczanedir...O da bugünkü Cemal Boyacı’nın işyerinin olduğu yerdeydi.Sonra bu eczane kapanmıştı. Neden kapandığı,kim veya kimlerin buna neden olduğu bugün de tartışılır. Bir ara milletvekiliydi Haşim Benli’nin Uzunçarşı’da bir eczanesi vardı..Yani uzun yıllar Topu topu üç-dört eczane Tavşanlı’ya yetmiş te artmış bile.
Bugün bakıyorum- ki listeyi sevgili arkadaşım Ziraat Yüksek Mühendisi Akın Karaveyisoğlu’ndan aldım - beldeler dahil 3O Eczanemiz olmuş.Eskilerin üzerini çizersek Şifa Eczanesi,Tavşanlı Eczanesi,Hatıplar Eczanesi,Karatürk Eczanesi,Akyol Eczanesi,Gökkaya Eczanesi,Hülya Eczanesi,Selçuk Eczanesi,Ordu Eczanesi,Deva Eczanesi,Kolen Eczanesi,Ömür Eczanesi,Tolga Eczanesi,Sağlık Eczanesi,Nilgün Eczanesi,Çağlar Eczanesi,Yeni Hayat Eczanesi,Şerifoğlu Eczanesi,Nergiz Eczanesi,Şule Eczanesi,Çağla Eczanesi,Emek Eczanesi,Limon Eczanesi,Zemzem Eczanesi ve son açılan Sıla Eczanesi halkımıza hizmet veriyor.Beldelerimizden Tunçbilek’te iki ,Kuruçay, Tepecik ve Balıköy’de de birer eczanemiz var…..
Allah eksik etmesin. Eczane sağlık açısından vazgeçilmezlerimiz arasındadır.Eczanelerimiz bir takvim çerçevesinde nöbetçi de kalıyorlar.Küçük bir anekdot.
Bir gece sanırım gecenin yarısında herkesin el ayak çektiği bir sırada nöbetçi Selçuk Eczanesi’ne gitmiştim. Baktım eczanenin biraz ilerisinde bir delikanlı var Yanıma yaklaşmış ”Hocam bir zahmet bana da hazır gelmişken eczaneden bir limon kolonyası alabilir misin?” demişti.Tereddüt etmemiş alacağım ilaçlar meyanında onu da almıştım. Eczaneden birkaç adım ayrıldım ayrılmadım ne göreyim? Genç limon kolonyasını büyük bir iştahla içmiyor mu? Bu bana bir ders olmuştu.Bu olayı hiç unutmam.İyilik ettiğimi sanmıştım. Kötülük yapmışım meğer.
2O19 Yılı başı itibariyle Tavşanlı’da ilçe bazında 3O Eczanenin olduğunu belirtmiştim.Bu da şu demek oluyor.Demek ki Tavşanlı’da ilçe bazında her 3396 kişiye bir, Belediye sınırları içinde her 2354 kişiye bir eczane düşüyor.Beldelerimizden Tunçbilek’te ise her 2771 kişiye de bir eczane düşerken, diğer beldeler Tepecik,Balıköy ve Kuruçay’da ise mevcut nüfusa göre birer eczanemiz var demektir.
Eczane konusunu açmışken bir konuya değinmeden geçemem.Türk Eczacılar Birliği’nin uzun yıllar göz bebeğiydi hemşehrimiz Eczacı Şerif Boyacı Kütahya’nın unutulmaz eczacılarından belki bir numaradır.Uluslararası Eczacılık Federasyonu(FIP), TEB 37.Dönem Merkez Heyeti Üyesi M. Şerif Boyacı’ya çalışmalarından ötürü “ FIP Fellow Ödülü” vermişti.Bu ödülü bugüne kadar Kütahya’dan hiçbir eczacımızın aldığını duymadım. Yanılıyorsam biri lütfen beni uyarsın.. Türkiye genelinde de bu konuda iddialıyım.Türk Eczacıları Birliği’nce (TEB)uluslararası alanda güçlü liderlik özellikleri sergileyen,eczacılık bilimlerindeki ve eczane eczacılığı uygulamalarındaki hizmetleriyle kendini gösteren,eczacılık bilimlerinin ve eczane eczacılığın geliştirilmesine katkı sunan ve FIP’e hizmet eden üyelere verdiği 2O11 yılı FIP Fellow Ödülü’nün Kütahyalı bir eczacıya verilmesi önemlidir.
Sevgili Boyacı o yıllarda aktifti. Bugün artık dinleniyor. O’nu çok yordular biliyorum.Ben kendisine konuşurken:” Profesör” diye hitabederim. Bir ilave yapayım. Bu ödül sayın Şerif Boyacı’ya Hindistan’ın Haydarabad Kenti’nde düzenlenen 71. Uluslar arası FIP Kongresi Kapsamında 4 Eylül 2O11 tarihinde törenle taktim edilmişti.
PAYE VE LAKAP
Paye,kıymet vermekle ilgili bir sözcüktür.Eskilerde,Osmanlı döneminde ,Paye-i fetva : Yani Şeyhülislamlık payesi vardı. Bu paye sadece iki kişiye verilmiştir.Derler ki padişahın hoşuna gitmiştir. Mollaya Kazaskerlik payesi ihsan eylemiştir.Paye sade vatandaş tarafından verilemez.Zira paye bir kıymet verme olduğuna göre ancak devlet tarafından verilebilir.Bizde de Devlet Nişanları verilmiyor mu?
Bir de Lakap vardır. Bir aileye veya bir kişiye herhangi bir münasebetle asıl adından sonra takılan ikinci bir isimdir Örneğin” Öküz Mehmet Paşa, Tiryaki Hasan Paşa,Esrarkeş Mehmet Efendi ,Mercimek Ahmet ve Patrona Halil” gibi…..Ama bu isimler kesinlikle birileri tarafından verilmiş ve netice itibariyle büyük topluluklarca benimsenmiş ve kalıcı olmuştur.
Tavşanlı’nın Allah rahmet eylesin,mekanı Cennet olsun eski kaymakamlarından İhsan Atakan makam odasında zaman zaman elinde olmayarak uyuklardı.Belki şeker hastasıydı. Ben bile zaman içinde rahmetliyle çok oturup kalktığımdan olmalı bunu bizzat gören ve yaşayanlardan , bir anlamda canlı tanığım.. Bu durumlarda ne yapacağımı şaşırdığım da olmuştur. Ya ses çıkarmadan sessizce makam odasını terk etmişim ya da uyanmasını beklemişimdir..Sonrasına gelelim. Ne oldu? Sayın kaymakamın adı halk arasında .” Uykucu Kaymakam” olarak yayıldı Atandıktan ve ilçeden ayrıldıktan sonra da böyle anıldı. Rahmetli .Kemalettin Çaldemir uzaktan akrabam olurdu. Aile dostumuzdu bir albay çocuğuydu. Yük trenlerinde görevliydi.Görevi gereği uykusuz kalırdı ve yorgun düşerdi.Olur olmaz yerlerde uyuyuverirdi..Sağlıklı bir uyku düzeni de yoktu.. .Neticede kendisine:” Uykucu Kemal” adını takıverdiler.Bugün bile yaşı ilerlemiş belli başlı kişiler gözünde rahmetli kaymakam İhsan Atakan’ın adı.” Uykucu kaymakam” ve rahmetli Kemalettin Çaldemir’in adı da .” Uykucu Kemal” dir .
Rahmetli Terzi Ahmet Ün’ün rahmetli babasının ahşap evlerine dadanan kargalarla mücadele ettiği söylenir. Bir şekilde yakaladığı,öldürdüğü kargaları ayaklarından bir iple evin bir yerlerine asarmış. Zaman zaman evlerinin önünden geçenler ayaklarından ve boyunlarından asılmış birkaç kargayı göre göre kafalarınca rahmetlinin rahmetli babasını “karga ismiyle özdeşleştirmişler.Karga bu aile bireylerinin ikinci ismi olmuş.Rahmetli babam,arkadaşları ,herkes rahmetli terzi Ahmet Ün’e:” Karga Ahmet” derlerdi.Ahmet Efendi karga ile anılınca netice itibariyle kızı Karganın kızı,oğlu karganın oğlu,eşi karganın eşi olarak anıldılar...
Rahmetli avukat babama herkes:” Avukat Hüsamettin,sadece ” Kuruçaylı Ahmet Çavuş ” Nizamettin” derdi..Ben de Avukat Hüsamettin’in oğluyum.. Ama öyle lakaplar ve payeler var ki insanları acıtabiliyor.Yukarıda ifade ettiğim örneğin Öküz Mehmet Paşa ile ilgili anlatılır. Osmanlı Subaylarından bir grup çadırda toplantı halindedirler.. Bir ara çadırın kapısında bir öküz pehdah olur.. Kafasını içeri sokar ve böğürür. İster istemez toplantıda hazır bulunan subaylar tebessüm ederler. Öküz Mehmet Paşa içerler. Ama bir şekilde toplantıdakilere seslenir..” Arkadaşlar öküzün ne dediğini anladınız mı? Ne dedi bilir misiniz? “ diye sorar. Toplantıdakilerden tık ses çıkmaz. Bunun üzerine paşa konuşur: :” O ;bana dedi ki , Ey Öküz Mehmet Paşa, bu eşeklerin arasında senin ne işin var?” Kayseri’de görev yaptığım yerde birisi sürekli bana nerede görse .” İbrahim Hoca nasılsın?” der hatırımı sorardı. Bu gel zaman git zaman hep böyle devam etti. Bir gün dayanamamış. kendisine adımın İbrahim olmadığını ,ama göbek adımın dedemin babasının adı İbrahim olduğunu söyleyince.” Hah demek ki doğru söylüyormuşum. Yine bir yerlerden adın İbrahimmiş” demişti
Kendisine paye verilen ve lakap takılan bir çok kişinin zaman içinde soyadının unutulduğunu da iyi bilirim. Ama, takma adlar ve verilen payeler aksine hiç unutulmuyor.Bu nasıl bir dövmedir ki insanın vücudunun bir yerinde ölünceye kadar kalabiliyor.Nasıl bir mühürdür ki silinemiyor.Rahmetli fotoğrafçı Fazıl Bey. Köylere atla gider fotoğraf çekerdi Kendisi .”Köye atla gelen fotoğrafçı’ olarak tanınırdı. Rahmetli Gazeteci Abdurrahim Börekoğlu da zaman zaman yakın köylere eşekle gittiğinden söz ederdi. bir ara İl Genel Meclisi seçimlerinde aday olmuş. . Birkaç kez Derecik Köyü’ne de gitmiş olmalı.. Derecik Köyü’nde seçim bitip sandık açıldığında sandık kurulu üyeleri sandıktan çıkan bir oy pusulası üzerinde .” Köye eşekle gelen topal” notunu gördüklerinde hem şaşırmışlar hem de bu çıkan tek oyu iptal etmişler. Belli ki . Oy atan , rahmetliyi bir ara köylerine eşekle geldiğinde görmüş.. Adını da hatırlayamayınca da oy pusulasına bu notu düşmüş.
Bugün bir albay emeklisidir . Lise arkadaşlarımdan birinin adı “ Çingen Halit”, öğretmen olanın adı da “Kraliçe” dir. Rahmetli meslektaşım Hüseyin Yılmaz’a” Çoban “ derdik.Şöyle bir düşündüm. Soyadı zikredilmeden kendi ismi yanında birilerince verilen isimlerle anılan acaba Tavşanlı’da kimler var dedim.. İşte hatırlayabildiğim kadarıyla size bulabildiklerim :Kuruçaylı Ahmet Çavuş, Ovacıklı Emin Çavuş, Şahmelekli Emin Çavuş,Gulü Ömer,Lokma Mustafa,Kule Abdullah,Biriyantin Hasan Hüseyin,Herkül İsmail,Kara Panter Mehmet( Bacaksız),Tazı Mahir,Karabiber Kadir,Kurna Mehmet, Kurna İbrahim,Tirit Mehmet Ali,Bulgur Ahmet,Manyak Mustafa,Keklik Hüseyin,Leylek Hafız, Keşkek Ahmet,Pancar Ahmet,Katır İbrahim,Öküz Mehmet, Kumpir Ali, Kova Osman, Bomba Murat, Karayılan İzzet,Sarı Ali İhsan, Karakobak Mehmet Ali, Gül Nuri,Tilki Mehmet,Opel Ali,Göcen Süleyman, Göcen Hikmet,Gümüş Mehmet,Pembe Talat,Tabak Ahmet,Armut Abdullah,Karamalak Ahmet,Sarımsak İbrahim,Kadillak Mehmet,Sıpa Süleyman,Donki Mehmet,Kiraz Ayşe,Dana Mehmet,Tarha Ahmet,Ceylan Mehmet,İğde İsmail, İğde Mehmet,Takoz Ali,Makarna Kamil,Daktilo Halit,Gümüş İbrahim,Torik Ali İhsan,Sepet Ömer,Taka Naci( futbolcu),Zeytin Süleyman,Tavşan Ahmet, Ayva Yaşar, Ayı Fuat,Civci İsmet, Gümüş İhsan, Serçe Mehmet,Kıyma Selahattin,Kıyma Hüseyin, Naylon Ahmet,Dudu İbrahim,Dudu İsmail,Bok Ali, Çamur Şevket,Deve Cengiz,Uçan manda Orhan ,Kurt Fatma,Kobak Mehmet, Çardak Ahmet, Pilav İbrahim, Lastik Sabri Kommer İbrahim Kocabıyık Ali, Keloğlan( Mustafa Koyuncu) ,Spor Ali,Dedemen Ahmet,Viskont,Yan-dım,Koca Şorşor,Sahil muhafaza Zeki,Memo,Jorzef, Kürt Bedri,Gemalmaz Hafız,Canavar Burhan,Kaymakam Ahmet, Deli Mehmet, Eşek kesen,Gorgor,Çörçil, Kilisli Nuri,Macar İsmail,Kayıkçı Şevket,Topal Mehmet,Kafadar, Cemil Kalfa,Komutan,Güveçci Çete, Ayakkabıcı Fethi,Ajan Hüseyin,Taktak Hoca,Hancı Halil İbrahim,Bölük Kamil,Tellal Hicabi,Çakıcı,Sosyete Mehmet, Dayı Ahmet,Habeş,Babaeskili Cambaz Murat,Tekirdağlı,Noterin Azmi,Dönme Talat,Efkar Hasan,Tuzcu Yavuz,Baharatçı Nafi, Amigo İsmail,Karak Hasan,Acar Bakkal, Emmi,Ormancı
Gelecek kuşaklar bunları belki tanımayacaklardır. Ama bir tanıyanı olacaktır.Ben bile dostlarımdan çoğunu verilmiş paye ve lakaplarla bulabiliyorum.Bülent Alpagut adı artık “ Bülent Hoca” olmuş.Tavşanlı’da bir tane Bülent Hoca var.İkincisi olsaydı bir şekilde birbirinden ayırmak için ilaveten üçüncü bir isim bulurlardı.