29 Aralık 2024 - Pazar

DEDELER KÖYLÜ HASAN KILIÇARSLAN

ORDAN BURDAN KISA KISA

Yazar - Bülent Alpagut
Okuma Süresi: 21 dk.
95 okunma
Bülent Alpagut

Bülent Alpagut

- 05062218413
Google News

             
     
SEVGİLİ  ARKADAŞIM  
DEDELER KÖYLÜ  HASAN
KILIÇARSLAN’I ÖLÜMÜNÜN 
7.NCİ YILDÖNÜMÜNDE
   RAHMETLE ANIYORUM 

   Dünyada arkadaş ve dost  kadar güzel başka bir şey var mı? Arkadaş için;” Her zaman arkadaş bulabilirsiniz” denir. Ama dost için  öyle söylenmiyor;” Dost  bulmak zordur” deniliyor.  Ben inançlı bazı dostlarıma:” Allah dostu” diye hitabederim.  Ama inanın sayılamayacak kadar çok arkadaşım var  ama  dostumun sayısı   o kadar değil. 
‘     Merhum meslektaşım Hasan Kılıçarslan  , merhum arkadaşım Moymullu Ali Çakıroğlu ile   Öğretmenler odasında hep   yan yana otururduk. Aramıza da şeytan giremezdi.  Okul avlusunda tenefüslerde   birlikte tur atardık.Mesai bitiminde,ders bitiminde  en azından yarım saat , merhum Hasan Kılıçarslan sazını konuşturur,merhum Ali Çakıroğlu  masayı dümbek  gibi  çalar,ben de  şekerliğin üzerine çay kaşığıyla tempo tutardım. Biraz dinlenir sonra  merhum Ali Öğretmenle birlikte Hasan’ı  Köyüne ( o zamanlar Dedeler Köydü) evinin önüne kadar götürür bırakırdık.   Ne mi olurdu? O da .”sohbet daha bitmedi’der,merhum Ali ile beni Moymulun üst başına kadar götürür tekrar geri dönerdi. 
      Ben de  hasbelkader saz çalarım. Hocam falan olmadı. Kendi çabamla öğrendim. Çocuklarımızı küçükken ninni   söylemek yerine saz çalarak uyuturduk.Sonra kulakları çınlasın Atatürk İlkokulu’nda Neşat Gülsever Hocamla  aynı okulda çalışma mutluluğuna erişmiştik. O da güzel saz çalardı. Olduk mu üç saz çalan ? Teneffüs aralarında alırdık sazlarımızı  öğretmenler odasında meslektaşlarımıza mini konserler verirdik. 
       Merhum Hasan Kılıçarslan yurt içinde ve yurt dışında bazı etkinliklere sazıyla katılmış bir meslektaşımızdı.  Orijinal  kıyafetleriyle çekilmiş fotoğrafları vardır. O BİZİM 26.NCI POST SAHİBİ,POSTNİŞİMİZDİ.  Bu görev O’nu  daha dikkatli,hassas,duygusal ve sorumlu yapardı.  Merhum Hasan Kılıçarslan’ın en büyük hayali  Dedeler Köyü’nün adını tüm cihana duyurmaktı. Bu nasıl olacaktı? Önce Hacı Bektaş Şenliklerinin bir benzerini Dedeler  Köyü’nde yapmaktı. En az bin kadar davetli söz konusuydu. Davetliler özellikle  evlerde ağırlanacaktı. Yetmediği durumda çadırlar kurulacaktı. Sema gösterilerinin yapılacağı mahaller tespit edilecekti.  Hazırlanacak keşkek’in kimler tarafından yapılacağı bile  hesaplanmıştı.  Ünlü Müzik Topluluğu  TÜMATA Topluluğu  ve bazı sanatçıların daveti söz konusuydu.  Bunların da kalacakları yerler belirlenmişti.  Ama Hasan Hoca’nın bir anda aramızdan kayıp gitmesi her şeyi bozmuştur.  Hayali gerçekleşememiştir. 
        Dedeler Köyü  bir süre önce mahalle statüsü kazanarak Tavşanlı’nın 19.ncu mahallesi oldu. Bu genç mahallede iki önemli türbe var; Birisi  Uzun Kollu Sarı İsmail Sultan Türbesi,diğeri de “ İkizler Türbesi” dir. Bunlar içinde sadece “ İkizler Türbesi” aslına uygun olmadan yeniden dizayn edildiği için içe sinmemiştir. Bu türbede aslen Balıkesirli Allah dostu  Hasan Dede’nin yattığı söylenir. Bunu da ülkemizin yetiştirdiği bilim adamlarından  profesör Coşkun Gökel Bey’in  ağzından öğreniyoruz.Bu değerli bilim insanı  bu bilgiyi merhum Hasan Kılıçarslan’a bizzat ifade etmişler. Ben de daha birkaç gün önce merhumun kızı Nesrin Kılıçarslan’dan öğrendim.  
          Şimdi Dedeler Mahallesi’nin ikinci döneminde de muhtar olan Murat  Kaya’dan ricam varTavxşanlı’nın cidden değerli bir kaymakamı, mülki İdare Amiri var. Kendilerini ziyaret etsin ve Dedeler Mahallesi’nin sorunlarını  kendilerine birebir ifade etsinler.  Duyduğum kadarıyle bu mahallenin elektrik sorunu var. Ne zaman gökgürültülü bir yağmur yağsa elektrikler kısa aralıklarla kesiliyor. Mahallenin altyapı sorunu bulunuyor. Cep telefonuyla konuşmak isteyenler ya evin dışına,bahçeye,biraz ileride uygun bir yere giderek konuşabiliyorlar. Mahallenin çöpleri zamanında alınmıyormuş.Sokak lar gerekli şekilde temizlenmiyormş. Ama en büyük sorun Hazine arazisi üzerine zamanında yapılan 42 evin hala tapularının verilmemesiymiş. Bu sorunun Tapu İŞLERİNİN  KISA SÜREDE  HAZIRLANIP HAK SAHİPLERİNE  VERİLMESİ   gerekiyormuş. Ama bu iş  yapılırken  başkalarının iştahını kabartmadan ihale edilmeden, cüzi miktar bir ödemeyle gerçekleşmesi arzulanıyormuş.   Köy yolunda ve su konusunda bir sorun yokmuş. İnternet çekmiyormuş.  Ulaşım her saat mahalleye gelen kooperatif minibüsleri sayesinde  sağlanabiliyormuş.         Hasan Kılıçarslan eşini kaybettikten sonra bir daha evlenmedi. Pırlanta gibi iki kızı ve bir oğlu vardı.  Kızı Emine ve eş Ali halen İzmir’in Torbalı İlçesi’nde öğretmen.  Kızı  Dedeler Mahallesi’nde  Baba Evinde  yaşıyor.Sosyal bir kimliği var.  Oğlu Ali de İzmir İli’nd Çiğli’de çalışıyor. Merhum Hasan Hoca’nın kabri Dedeler Mahallesi  Camii yanındaki mezarlıkta . En son merhum Ali Hoca ile birlikte kabrinde Yasin okumuştuk.  Atatürk sevdalısı,cumhuriyetçi,Demokrat bir öğretmendi. Geride kalanlara  bir şey bırakmadı. Sadece  gurur,şeref,dürüstlük  bırakabildi. Namuslu bir insandı. Yaşamı boyunca mütevazi bir evi oldu. Hiç araç kullanmadı. Yemekler içinde etli patlıcan,Karnıyarık,patlıcan kızartması ve mantı yı severdi.Evinin mütevazi bahçesinde sebze ve meyva yetiştirirdi.   Kendisini en son vefatından bir gün önce İzmir’de hastanede görebilmiştim. Ama konuşamamıştık. Helallaşamamıştık.  22 Kasım 2017 günü İzmir’de vefat etti. 23 Kasım 2017 tarihinde Tavşanlı’da, köyünde toprağa verildi. Mekanı cennet olsun. 


       ORDAN BURDAN KISA KISA  MEMLEKET       HABERLERİ                                

      Sevgili kardeşim AlperTalay, IBM  yetkilisi  ,GLİ’nin  duayenlerinden, müessesenin efsanelerinden Orhan Talay’ın  büyük oğlu,akrabam   yaş haddinden emekli olmuş. Kendisini  telefonla aradım ve yeni yaşamının sağlıklı,huzurlu olmasını diledim. 
      GLİ  Müessesesi’nin( halen işletme müdürlüğü  statüsünde) Tavşanlı Merkez’indeki yerleşkesinde  merkez binasının ve çok katlı bir  binasıyla  ,diğer lojmanların  bakım ve onarım programı çerçevesinde yeniden  daha güzel bir şekilde hizmete alınacağını öğrendim.  Tavşanlı’da dedikodu önemli bir ayrıntıdır. Hemen buna bir kılıf hazırlamışlar; Neymiş? Eyvah ki eyvah! GLİ özelleşiyormuş efendim de ….. Sevgili milletvekilimiz Mehmet Demir ile  telefonlaşırız.  Bana kesinlikle böyle bir durum olmadığını,sayın genel müdür ile birebir konuşmalarında böyle bir konunun gündeme gelmediğini söyledi.  Yani asılsız şayialar… Şu çok iyi bilinmelidir ki; Tavşanlı’da ,TKİ’nin Amiral Gemisi GLİ  kesinlikle özelleşmeyecektir.  Görünür-görünmez ,resmi belgelere dayalı olarak bilinen 200 milyon tonun üzerinde bir Linyit rezervinin bulunduğu Tunçbilek’e hiçbir  şirket,holding in  iştahı kabarmasın,Tunçbilek’te bunu kabul etmeyen  bir Türk Maden- İş Batı Anadolu Şubesi Başkanı bir Yusuf Yaman gibi bir Aslan parçası ve mesai arkadaşları, çelik yürekli Kamu işçilerimiz var. Ne zaman bunların üzerinden   geçilir, bu öz Tavşanlılı, Mehmet Tunçbilek’in torunlarının ceşetlerini çiğnerler yine de Tunçbilek’te verimli,kaliteli Linyit Yataklarının  kaymağını kimseye yedirmeyiz. Bu çok iyi biline….
          Tavşanlı’da kundaktaki bebeye,okuldaki öğrenciye, esnafa,çalışana,memura,işçiye,zanaatkara ve diğerlerine sadece şu soruyu sorun:” ŞİRİN SUCUK” tekrar  vitrinleri süslesin mi? Damak tadımız devam etsin mi?  Büyükbaşlarımız  değerlendirilsin mi? Birçok evladımız yeniden iş güç sahibi olsun mu?” deyin. Alacağınız yanıt.” EVET “ Olacaktır. Peki evet yanıtı vermek yeterli mi?  Bu sevgili,bir zamanların efsane belediye başkanlarından İhsan Şirin merhumun çalışkan,efendi çocuğu Abdurrahman  ŞİRİN’e,neden bu güne kadar çalışacağı bir bina bulunamadı? Tavşanlılı  bu konuda sınıfta kalmıştır.  Şekerimiz,unumuz,yağımız var ama  helva yapamıyoruz.  Allah için söylüyorum; Buna ne kadar süre daha duyarsız kalacağız? Sayın kaymakamım, sayın belediye başkanıma, sayın TTSO Başkanına sesleniyorum;  Lütfen bu güzel evladımıza ellerinizi uzatınız. ŞİRİN SUCUK’un ünü bir ara İzmir’e kadar gelmişti.  Büyük bir talihsizlik yaşadık; elimizdeki tesis elimizin altından kayıp gitti.  Kayıp gitmekle kalmadı,değerli genç iş insanımızın tüm hayalleri de uçup gitti.  Yani Abdurrahman Şirin’e hala tek gözle bakmayı  sürdürelim mi beyler?  Ne Tavşanlı bir daha böyle bir iş insanı bulur,ne de böyle kaliteli bir sucuk.Söylenecek çok şey var ama kim duyacak?
           Tavşanlı’nın  önemli sorunlarından birisi olan Yeni Çevre Yolu projesi için  açıklama  var. Açıklamayı bizzat Tavşanlı  Ticaret ve Sanayi Odası’nın duayen başkanı ,iş insanımız Davut Efe yapmış. Yıllardır  gündemde olan,bir türlü  bulunduğu tozlu  raflardan inmeyen  aslında Tavşanlı’nın sosyal,ekonomik,kültürel   ve her  alanında yüce menfaatlarımıza  ters düşen Çevre  yolunun  bir ihanet abidesi olduğunu ifade etmiş. Tavşanlı’nın elbette bir çevre yoluna ihtiyacı bulunduğunu da söyleyen Efe,” Bize  ihanet eden bir proje değil,geleceğimizi olumlu etkileyecek bir  proje gerek”demiş.Mevcut  projenin   tarım arazilerini olumsuz etkileyeceğine işaret etmiş. Başkan Efe,yerden  göğe kadar haklıdır.Oda başkanı Efe,  bu projenin kesinlikle hayata geçirilmemesini  istemiş.  Eğer bir proje ilçenin yüce menfaatlarını olumlu etkileyecekse  odanın  bu projeyi sonuna kadar destekleyeceğini ifade etmiş. Bildiğim kadarıyle mevcut çevre yolu projesi Tavşanlı için büyük bir tehlike. Çiftçinin  aleyhine, verimli tarım alanlarının yok olmasına  sebebiyet verecek  ve düşünülmeden  hazırlanmış bir proje. Yırtılıp atılmalıdır. 15 bin dönümlük bir alanı tehdit ediyor.Devlete de millete de yararı olmayan bir proje.  Sevgili TTSO Başkanı Davut Efe  yeni hazırlanacak Tavşanlı Çevre yolu Projesi için kuzeyi gösteriyor. Bu sayın milletvekilimiz Mehmet Demir,sayın kaymakamımız ,belediye başkanlarımız,Ziraat Odası başkanı,STK  yetkililerinin, Esnaf ve Sanatkarlar Kooperatifi başkanının  da  onayladığı bir güzergah.  Yani anlayacağınız eski çevre yolu güzergahı artık yok. Yeni çevre yolu düşünülmekte olan Domaniç-İnegöl arasındaki tünelle de irtibatlandırılacak. Kütahya ile Bursa arasında yeni bir alternatif yol ortaya çıkacak. Çok ta iyi olacak. Artık top önce sayın vekilimizde,sonra da  diğerlerinde olacak. Yeni Tavşanlı  Çevre Yolu  geleceğin büyük Tavşanlısı için hayırlı olacaktır. Hem Devlet Baba,hem Tavşanlılı, Çiftçilerimiz ve diğerleri derin bir nefes alsınlar…..
           Tavşanlı’da düğünlere gidenler epeydir bir zaman parça ete hasretti.  Duydum ki son bir düğünde sofralara el büyüklüğünde parça et gelmiş. Vallahi  özendim.  Merhum Op. Dr. Turgut Altay ile Palazoğlu Sitesi altındaki geniş boşlukta bir düğündeydik.  Pilavın üzerinde ceviz ve fındık büyüklüğünde  et gelmişti.  Yadırgamıştık. Kulağıma eğilerek.” Alpagut, yemene bak,öyle bir zaman gelecek ki  o el büyüklüğündeki etleri bir daha görmeyeceksin “ demişti. Mekanı cennet olsun. Gerçekten de öyle oldu. Ama son bir düğünde davetliler  parça eti görmüşler. Afiyet olsun. …
            Yumurta sürpriz yaptı. Ben Tavşanlı’dan uzaklardayım.  Bir yumurtayı 7 liraya alıyorum. 1962 yılı  sonbaharında Derecik Köyü’ndeki   birleştirilmiş  sınıflı ilkokula müdür yetkili öğretmen olarak atanmıştım. Yani  62 yıl önceydi. Köyde birinden yumurta istemiştim. :” Muallim benim yumurtalarım doğaldır ve iridir. Tanesi  beş kuruş” demişti.  10 tane almış 50 kuruş vermiştim.  Bir ara  okuluma  bir  yedeksubay öğretmen atanmıştı.   Bana :”Müdür Bey,şurada üç kuruş maaşımız var. Yumurtaya da mı para vereceğiz?  Tahta boyamız yok. Her öğrenciden bir yumurta isteyelim( o zaman 90 öğrencimiz vardı) bir kısmını kırar, akıyla soba borusundaki kurumu karıştırır siyah tahta boyası yaparız. Geri kalanını da dolaba koyar gün gün yeriz” demişti. Her öğrenciden bir yumurta gelmişti.  60 kadarını bir kenara ayırmış,30 kadarının akını kullanıp sarısını da değerlendirmiştik.  Talay Hoca aklınla bin yaşa… Acaba hayatta mısın bilmiyorum? Ama akıllı adammışsın birader…..Geçtiğimiz günlerde Yurtiçi Kargo küçük bir kargo getirip bırakmıştı. Sağ olsun patronum Ahmet Baş en iri 30 yumurtayı özel  muhafazalı bir viyolle göndermiş. Bize de dua etmek düşmüştü.  Dua etmeseydik yumurta bu fiyatlara çıkar mıydı?

  SEVGİLİ DOSTUM MEKANIN CENNET OLSUN

       1946 YILI ORTALARINDAN BERİ Tavşanlılıyım. Bu arada  nice dostlarım,arkadaşlarım,ahbaplarım oldu.  Bunlardan birisi birkaç gün evvel kaybettiğimiz, HAKK’A ULAŞAN İĞNECİ Kadir Sertel’dir. Bu iyi  yürekli,can insan yıllar içinde  evimize gelerek iğnelerimizi yapmıştı.  Öyle güzel iğne yapardı ki  ben böyle  güzel iğne yapan birini hayatımda asla görmedim.  En son kendisini Pandemi günlerinde  görmüştüm. Bir Cuma günüydü,Mevlana Camii’nde birlikte namaz kılmış,namaza müteakip hemen karşıdaki markette alışveriş yapmıştık.  Ben Akseven Sokak’ta uzun yıllar merhum Polat Onat ile beraber aynı evde kaldık. O da hemen biraz ilerimizde yokuşta oturuyordu. 
        İğneye gelmeden önce çayını özel olarak demlerdim. İğneden sonra hemen gitmez sohbet te ederdik. Sohbetine doyum olmazdı.  Ufacık tefecikti.  Ama gönlü  genişti. Merhum Ahmet Sertel Hocam,Hasan Sertel  kardeşleriydi. Tavşanlı’da  Sağlık Memuru olarak uzun süre hizmeti vardı. 1931 doğumluydu. Oğlu Sinan’ı,torunu Kadir’i iyi tanırım. Merhum Op. Dr. Turgut Altay, merhum Op. Dr. Naci Kıpçak, merhum Op. Dr. Hüseyin Sekban, Op. Dr Seyfettin Çınar  kendisini överlerdi. 
         Allah öte alemde de kendisine merhamet etsin….İğneci deyince  aklıma Tavşanlı’da binlerce  kişiye iğne yapan ve bugün aramızda olmayanlar geldi.Merhum meslektaşım Kamil Çil Hocam’ın eşi merhume ebe Perihan Çil,Moymullu Ali  Pınar ve  merhume eşi  Düriye Pınar,H.Hüseyin Koyun,Kancı Etem, Hekim İbrahim Nalçakan, Mücahit Bayraktar, Şükriye Hanım, Mehmet Bayır, Hasan Akkoç,  BERBER Sadık Başyköy, berber Kamil, Opel Ali, Karcık İmamı  Ahmet Hoca,  bazı ebe ve hemşirelerimiz  hep iğne yapmışlardır.
          Merhum Kadir Sertel ile özel sohbetlerimizde aklımda kalanlar var.  Kendisine  kocaları ölen  ve devamlı iğne yaptıklarına neden gitmediğini sorduğumda bana.” Hocam, eşi olmayan bayanın evine kesinlikle gitmem “ demişti. Bu ‘nun hassasiyetlerindendi.  İğne yaptıklarından kesinlikle bir ücret talep etmezdi.  İğne yaptıranlar emeğinin karşılığını kat kat verirlermiş.  O zamanlar iğne yapmak için hazırlıklar yapılırdı. Su kaynatılır,malzemeler bu kaynar suya daldırılıp çıkarılır öyle kullanılırdı. En dikkat ettiği iğne türü damardan yapılan olurdu.  Kalçadan yapılan iğneye  de dikkat ederdi. İğne ucunun  sinire   gelmemesine özen gösterirdi. Bu arada bir ayrıntıya da değinmek isterim; merhume ebe Perihan Çil  eşi öğretmen olduğu için öğretmenlerden iğne ücreti almazdı.  Israr edilse de almazdı. 
          Bu arada  sevgili kardeşim Ali Yörük te eşi Sabahat Hanım’ı kaybetmiş. Kendisine sabır diliyorum. Sabahat Hanım’ın Ayvalı7da Ali Yörük öğretmenken çok ekmeğini,yemeğini yedim,çayını,suyunu içtim.  Kasım Halil ‘ın kızı merhume kardeşime de  Allah’tan cennet dilerim.  

              EN GÜCÜME GİDEN HUSUSLARDAN BİRİSİ DE
              BİR YERE VERİLEN İSİMLERİN ZAMAN İÇİNDE
                                  DEĞİŞTİRİLMESİ  
      Bir zamanlar  yanıma gelen  bir yetkili  hoşbeşten sonra sonra.”Hocam uzun yıllar Tavşanlı ve Havalisi Televizyon Yayınlarını İzletme Derneği Sekreterliği”görevi yaptınız. Gelin adınızı Göbel Kaplıcaları’ndaki TRT’ye ait Aktarıcı İstasyonu”na verelim dediği zaman tebessüm etmiş,aman ha! Demiştim.  Tepki vermem doğaldı. Çünkü bu istasyon TRT’ye aitti. Aktarıcı binasının girişindeki tabelada “ TRT Aktarıcı İstasyonu” yazılıydı.  Bu teklif  doğrudan ilgili kuruluştan gelse amenna!. Vazifesiz bir inden gelmişti. Şimdi bu tabelada “ Bülent Alpagut adı da bulunsaydı sizce  garip olmaz mıydı?   Yarın bu aktarıcı görevini yapamaz hale gelince ne olacak? Bülent Alpagut eklenerek yazılı tabela da binayla birlikte yıkıntıların arasında kalacak, tabela da belki bir hurdacı tarafından değerlendirilecekti. Hem benim tabelaya ihtiyacım yok.  Ben halkın” Bülent Hoca” sıyım.  Bir zamanlar İstasyon Caddesi’nin adı .” Recep Peker Bulvarı”ydı.Gün geldi bu tabela itinayla silindi ve yerine “İstasyon Caddesi “yazıldı.Duydum ki  Tavşanlı Belediye Meclisi’nin kararıyla halkımızın yıllardır” Küçük Meydan”olarak gönlünde yer alan meydan ki bu meydan eski Ayşe Hanım Çeşmesi, merhum Azmi  Sirel abimizin evinin ,Tombul Fırını’nın karşısındaki mütevazi mini meydandır.  Bu meydanın yanından yıllar içinde hep GLİ’ nin memur otobüsleri kalkardı. Bu otobüslere ben de bir süre Tunçblek’e görevli olduğum ilkokula giderken binmişimdir.  Bu meydana bakan binada TBMM Başkanı hemşehrimiz Doç. Dr. Mustafa Kalemli’nin muayenehanesi ve bakkal  Molla Mustafa’nın dükkanı vardı.  Bir tarafında  Kombakçı’nın evi,merhum H. Hüseyin Dönmez’in evi vardı.   Karşıda   Saraçların bahçesi ve evleri, biraz ileride merhum Tahsin Buruk’un apartmanı, Bulgurların evi, Keçilerinh evleri vardı. Ne  diyorum? Bu Küçük Meydan’ın adı “ Alparslan Türkeş Meydanı “ olmuş. Daha yeni işittim; Eski  SSK Hastansi’ne yakın yerde Cuma günleri kurulan sebze ve meyva pazarının ,saat kulesinin bulunduğu meydanın adı Prof. Dr. Necmettin Erbakan Meydanı’ymış.  Yıllar içinde Kanal Caddesi olarak  bildiğimiz caddenin adı  Haşim Benli Caddesi oluvermişti. Kulakları çınlasın  eski belediye başkanlarımızdan, halen emekli milletvekili hemşehrimiz Hüsnü Ordu’nun adını alan” Kültür Merkezi”nin adı” Belediye Kültür Merkezi “olmadı mı? Ama kime sorarsanız bu merkezin adı hala Hüsnü Ordu olarak geçer.  Önemli olan gönüllere geçmektir. Gönüllerdeki  tablaları silecek bir silgi daha icad edilmedi. 
         Benim sayın yetkililerden istirhamım  şudur; Beyler değiştirecekseniz kimsenin adını bir yerlere vermeyin.  Gönül kırmaktan başka bir işe yaramıyor.   Verilen isimlere saygılıyım.  Ama lütfen değiştirmeyin. Hem bir yerin adının değiştirilmesinin bürokratik sıkıntıları da oluyor. Yeri geliyor değişiklik yüzünden büyük masraflar yapılıyor ve evraklar değiştiriliyor.  Basılı evraklar bir köşeye atılıyor. 
         Siyasi irade her zaman bir yerlerin adını değiştirebiliyor. Yapılacak .bir şey yok. Ama  dedim ya gönüllere kazınan isimleri değiştirecek bir şey bu güne kadar icad edilmedi.  Önemli olan gönüllere yerleşmektir.  Birçok yerde bu sıkıntılar numara konularak atlatılmış. Örneğin:” 1256 sokak” denilmiş. Binlerce  çiçek adı kullanılmış.  İyi de olmuş…… 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları