Bu haftaki yazılarım
DOĞRU LAFA NE DENİR ?
Bülent Alpagut
- 05062218413 DOĞRU LAFA NE DENİR ?
Şurada birkaç gün kaldı. Koca Türkiye Cumhuriyeti Devleti 100 yaşını devirip 101 yaşına basacak. Allah ömrünü daim,halkını mutlu ve huzurlu,geleceğini şan ve şereflerle doldursun. Bu mutlu yıldönümünde gelecek kuşaklara bırakılacak bir altınımız olmasın mı? Bu tam,yarım veya çeyrek altın da olabilir.Ama sayın İYİ Parti milletvekili Hasan Şeref Olgun da benim gibi düşünmüş olmalı ki:2 Neden 100.yıla özgü hatıra paralar basılmıyor?” demiş. O para demiş,ben altın diyorum. Ha altın olmuş ha para olmuş yakışırdı. “dı2 diyorum çünkü geç kalındı. Şurada 100.yıl etkinliklerine birkaç günümüz var. Keşke benim dediğim gibi bir altın üretilebilmeli ,sayın Olgun’un dediği gibi örneğin bir 100 veya 200 liralık bonknot bastırılabilseydi.
Bakın bu mutlu olayı göremeyecek niceleri var. Örneğin; bir çok cumhurbaşkanımız,başbakanımız,bakanlarımız,meclis başkanlarımız,genelkurmay başkanımız,ordu komutanlmarımız,valilerimiz,kaymakamlarımız, il ve ilçe müdürlerimiz,çeşitli STK yetkilileri,cemiyet,sendika,kurum,kuruluş,vakıf,dernek başkanlarımız,sade vatandaşlarımız bunlar arasında…..
Gönlüm isterdi ki Cumhuriyet’in 10.yıl kutlamaları gibi 100.yıl kutlamaları da unutulmayacak etkinliklerle taçlandırılabilseydi. Çünkü benim yazımı kaleme aldığım şu sırada bile somut bir adım göremiyoruz. Gelecek kuşaklara Cumhuriyet’imizin 100.yılına özgü bir hatıra güzel olmaz mıydı?İddia ediyorum, bugün bile en azından Darphanede bu mutlu anı simgeleyen bir altın dahi bastırılsa anında kapışılacaktır.
Şair demiş ya.” Gönül ne çay ister ne kahve,gönül sohbet ister bunlar bahane” Gönüller devletimizden bu mutlu olayı taçlandıran gerek banknot gerekse bir altın istiyor. Devletimiz güçlüdür. İsterse bunu hemen yapabilir .
ŞU EN AZINDAN İKİ VE DAHA FAZLA MAAŞ ALMA UYGULAMASINA
ARTIK BİR SON VERME ZAMANI GELMEDİ Mİ ?
İçimizden birilerinin birkaç maaş almaları içimizi acıtıyor. Bu halkımızca da hoş görülmüyor.Benim bildiğim devletin bakanı,milletvekili,daire başkanı,genel müdürü, kurum ve kuruluşların müdürleri,il ve ilçe birim müdürleri ,sendika,vakıf,cemiyet,kulüp başkanları bir maaşla yetinmelidir. Bir yetkilinin oradan buradan birkaç maaş alması samimiyetle ifade ediyorum herkesin ağzında sakızdır. Bu insanlara inanın beddua da ediliyor. Bir şeyde göz varsa o şey insana hayır getirmez.Bir zamanlar insanlarımız boş vakitlerinde yetkililerin maaşlarını hesaplardı. Ben buna tanığım. Ama artık bunu yapanlar kalmadı. Çünkü insanlar kendi sıkıntılarını bir kenara atıp başkalarının üç keçisiyle beş koyunuyla ilgilenemez durumda. Bir insanın koltuğunda iki karpuz taşıması mümkün değildir. Ama maşallah bir yetkilinin kendi maaşı dışında başka yerlerden de maaş alması tabii karşılanıyor. İnsanımız Allah’a şükretmiyor artık.” Rabbena hep bana” diyenlerin sayısı o kadar çoğaldı ki?Bu insanlar bu paraları sizce huzur içinde nasıl yiyebiliyor ki? Bu her şeyden önce Allah’ın gücüne gider.Gidiyordur da.Evet rabbimiz bizleri rızkımızla birlikte yarattı. Ama biz ne yapıyoruz? Başkalarının rızkından çalıyoruz. İstanbul’un fethi öncesinde halkın arasında dolaşanların karşılaştıkları sahneler bugün artık yaşanmıyor.Fetih öncesi Osmanlı Halkından bir kişi alışveriş yapmak için çarşıya çıkar. Şeker alır,çay alır,zeytin alır ve peynir alır. Baharat ta almak ister. Bakkal amca kendisinde baharat olmasına rağmen vermez. “ Karşımdaki bakkaldan al. O bu ana kadar siftah yapmadı” der. Böyle yüce bir düşünce bugün var mı? Derler ki fetih öncesinde biri sokak aralarında bağırır.” Haram yiyen birinin tükürüğüne ihtiyaç var. Var mı?” diye bağırmayı sürdürür. Bir Allah’ın kulu çıkıp ta” Benim tükürüğümde haram var”İşte İstanbul’un fethinde böyle ilginç,düşündürücü,tarifi izah edilemeyecek tespitler olmuştur.
Kanaatkar olmak bir meziyettir.Peygamber öğüdüdür.Biz önce insanımıza kanatkar olmayı,aldığına şükretmeyi öğretelim. Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin. Bizim insanımızın büyük bölümü kanaatkardır. Ama bazılarımızın bunun idraki içinde olmadığını üzülerek görüyoruz. Şu basın olmasa da kesinlikle bu kişilerden de haberimiz olmayacaktır.Devletin eli yerine göre demirdendir. Kararları kılıçtan keskindir. İstenildiği taktirde bu aziz memleketin çalışanlarının maaşları dışında birkaç maaş daha almaları pekala önlenebilir. Eğer istenilirse gerçekten bu çirkin uygulamaya son verilebilir.
EKİM AYI VE TAVŞANLI’NIN KAYBETTİKLERİ
Yılın 10.ayı Ekim Ayı içinde muhtelif yıllar içinde yitirdiğimiz hemşehrilerimi rahmetle anıyorum. Kimler yok ki? Hemen yazayım; Bir zamanlar DDY Tavşanlı Garı’nda(eskiden istasyonu) bir demiryolu çalışanı, bir geçit bekçisi vardı. Genelde kendisini her sabah Derecik Köyü’ne okuluma bisikletle giderken Kocaçay Demiryolu Köprüsü yanındaki tren geçitinde görürdüm.Demiryolu Köprüsü’nden bisikletimle geçerken, küçücük kulübesinin içinde çayını yudumlarken bana el sallardı. Moymul Ovası7nı zaman zaman sel bastığı için ben bu köprüyü tercih eder,demiryolu boyunca rayların sağında ve solunda bulunan daracık bisiklet yolunu değerlendirirdim. Sevgili Tahir Erinç 28 Ekim 1990 tarihinde vefat etmişti.
Kudret Tandoğan, Taktak Hoca’nın kardeşi,bir ara berberler ve kuaförler odası başkanıydı .Kendine ait bir berber dükkanı vardı. Merhum Karga Ahmet’in ve Çakmak Mehmet’in karşısında,arastadaydı. Kudret ile iki samimi dosttuk. Ama kendisi beni bir kez olsun traş etmedi. Zaman zaman sohbet etmek için berber dükkanına giderdim. Sevgili Kudret Tandoğan’ı da 19 Ekim 2020 tarihinde kaybetmiştik.
Çavdar Mehmet,Tavşanlı Tesbihi’nin tanelerinden,Tavşanlı filmi’nin karelerindendir. O’nun nefis çaylarını içmeyen var mıdır? Merhum kardeşim, terzi Abdullah Uygur’u ne zaman ziyarete gitsem ya çayını bize getirirdi ya da biz çayımızı içmek için O’na giderdik. Çavdar’ın Kahve bir adresti……
Fethi Demirat,sevgili arkadaşımın,ne zaman ayakkabıcı dükkanına gitsem daha dükkana girmeden ,dükkanının “İşkembe çorbası içecek var mı?” dediğimde demir yumruğunu sırtımda bulurdum. Kendisini kızdırmaktan zevk alırdık. Sevgili Fethi bir Linyitspor hayranı,sempatizanıydı. Dükkanda konu hep Linyitspor olurdu. Keşke Linyitspor Kulübü bu tek büyük hayranının adını Tunçbilek’teki kulüp binasının bir köşesine yazabilse. En azından bir fotoğrafını kulüp bina sının bir köşesine asabilse. Fethi Demirat’ı 27 Ekim 2020 tarihinde kaybetmiştik.
Dursun Türe,sevgili öğrencim,Avukat Ali Osman Türe’nin değerli maden mühendisi babasıydı. Merhum Türe bir Tavşanlı sevdalısıydı. Bir zamanların GLİ Müdürüydü,kulakları çınlasın Cafer Metin kendisinin gerçekten değerli bir mühendis olduğundan bahsederdi. Ne zaman karşılaşsak birbirimize sarılırdık. Yeri doldurulamayacak bir hemşehrimizdi. 19 Ekim 2016 tarihinde Hakk’a kavuşmuştu.
Yüksel Gürpınar ,güzel kardeşim, zaman zaman bir araya gelir sohbet ederdik. İyi bir çalışandı. Kendisiyle yıllar sonra İzmir’de de bir araya gelmiştik. O’nu da 16 Ekim 2018 tarihinde kaybetmiştik.
Yaşar Güvenç ,efsanemiz Oruç Güvenç’in erkek kardeşiydi. Gazeteci –yazar, Tavşanlı Postası sahibi merhum Kamil Güvenç’in üç oğlundan biriydi. Mühendisti. Tavşanlı’nın sevdiği,saydığı, seçkin bir aile,Güvenç Ailesi’nin değerlerindendi. 23 Ekim 2021 tarihinde toprağa vermiştik.
Abdullah Uygur,sevgili ağabeyim Ahmet Uygur’un oğlu, terziydi. Ulucami yakınında,eski müftülüf binası altında bir dükkanı vardı. Merkebini kaybeden bile O’na gelirdi. İşy yerinde birçok arkadaşı olurdu. Sabahtan akşama kadar onlarca çay içilen bu mütevazi terzi dükkanı da Tavşanlı’da bir adresti.Kendisini gerek telefonla aradığımda,gerekse bizzat iş yerine girerken.” Ya eyyühellezine amenu” diye selamlardım. Terzi dükkanına Çenter Ziya, Abdullah Eruslu, Hayrettin Doruöz, Ali Osman Başköy, Hasan Hüseyin Tayşi ve daha birçok dostu günün bir vaktinde gelir giderlerdi. Namuslu,dürüst,kendi yağıyla kavrulan mükemmel bir insandı.Tek bir kişiye borcu yoktu.Genelde garip gurebanın giysileriyle ilgilenirdi. Pazarlık ta yapmazdı.” Borcumuz ne?” diyenlere:” Ne verirsen ver” deyip kestirip atar,:” Allah bereket versin” diyerek cebine atardı. Kanaatkardı. Cumartesi günleri terzi dükkanına birçok köylü yurttaş köyden getirdiklerini doldurur,bazen bunların arasından geçmekte zorlanırdık. Kendisini 24 Ekim 2022 tarihinde kaybettik. O gün bu gündür hep dualarımdadır.
Hakkı Aşkaroğlu Atatürk İlkokulu’nun öğretmenlerindendi. Şarkı söylemesini severdi. Ağzında sağlam bir dişi yoktu. Ben de şimdi O’nun gibi oldum. Oğlu Şener iyi bir futbolcuydu. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı günü vefat etmişti.
Beyköylü Hüsnü Ünlü hocam komşumdu. Kendisi yıllarca öğretmenlik yapmıştı. Ayvalık Köyü’nde de bir süre okul müdürüydü. Akseven Sokak’ta evi vardı. Sabahları köşedeki kahveye uğrar,günlük gazeteleri okurdu. Yavaş yürürdü. Merhum İlköğretim Müfettişi Ali Doğansoy kendisini teftiş ederken yaşadığım anları asla unutmadım. Bugün dahi ister istemez tebessüm ederim.
Şapşap Ahmet Akseven Sokak’ta komşumdu. Her sabah evden çıkarken,eve girerken selamlaşırdık.İyi bir aile babasıydı. Esnaftı. Kimseye bir zararı yoktu. Oğulları Mehmet ve Abdullah ile de dostluğumuz hala devam ediyor. Kendisini 5 Ekim 2017 tarihinde yitirmiştik.
Muzaffer Üftadeoğlu’nu Uzunçarşı’da sık sık ziyaret ederdim. Oğlu da bugün babasının iş yerinde çalışıyor. İyi bir esnaftı. Konukseverdi. Çok güzel anılarımız var. Sevgili Muzaffer’i 13 Ekim 2017 tarihinde kaybekmiştik.
Ahmet Kuruçay benim Yedek subay arkadaşımdı. Kuruçaylı Hakkı’nın oğluydu. Tunçbilek Termik Santralı’nın değerli ustabaşılarındandı. Yurtdışına muhtelif ülkelere gönderilen nadir teknik adamlardandı. Çok çalışkan ve akıllıydı. Elektronik konusunda uzmandı. Bilgiliydi. Kendisini 23 Ekim 2017 tarihinde kaybetmiştik.
Hilmi Çetin , sevgili TTOB Davut Efe’nin iş ortaklarındandı. Marketler Zinciri sahibiydi. Ben genelde eski otogar yakınındaki,Kültür Merkezi altındaki büyük markette kendisini görürdüm. Ev im bu markete yakın olduğundan alışverişlerimi buradan yapardım. Çalışkan bir iş insanıydı. İşinin ehliydi. Dürüsttü. Tavşanlı’da birçok marketin doğmasında tetikleyici bir rol oynamıştır. O’nu da 6 Ekim 2021 tarihinde yitirmiştik.
Halen Eskişehir Vali Yardımcılarından hemşehrimiz Osman Nuri Canatan’ın sevgili babası tuzcu İhsan da iyi bir esnaftı. Tanınmış bir hemşehrimizdi. Güzel bir intiba bırakarak aramızdan ayrıldı. O’nu da 6 Ekim 2021 tarihinde kaybetmiştik.
13 Ekim 2023 tarihinde hem Ekrem Çelikten’i ve Dereci k Köylü” Dede” lakaplı Termik Santral’ın misafirhanesi aşçılarından Celal Güngör’ü kaybettik.
Bakın ben dostlarımı unutmam. Her sabah namazı öncesinde bütün kaybettiğim,sevdiğim dost ve arkadaşlarım adına Yasin okur ve her birine gönderirim. Hepsinin mekanları cennet olsun. Onların her biri bugün rablerine kavuştular. Bizlere de Onlara dua etmek düşer. İşte bislere Ekim Ayı içinde muhtelif yıllarda kaybettiklerimizden birkaçını sundum. Birbirimizi aramak sünnettir. Bu sünneti kaçımız yerine getiriyoruz ki?
TAVŞANLI KARINCA’YI İNCİTMEYENLERLE DOLUDUR
Ben yıllarımı Tavşanlı’da geçirdim. Bugün bile Tavşanlı’dan ayrı kalmadım. Gönül kapılarımı hep açık tuttum. Ben günün 24 saatinde eğer en az 10-15 hemşehrimle konuşmazsam çatlarım. Birçok Tavşanlılı haberi gurbetten benden öğreniyor. Çünkü hemşehrilerimin çoğu sokaklarının öte başından haberdar değildir. Eski Tavşanlı ve Eski Tavşanlılı artık yok. Bugün lakapları kaç Tavşanlılı biliyor dersiniz? Çünkü Tavşanlı’da büyük aileler zinciri vardır. Bu zincrin baklaları lakaplardır. Ahmet Demir dersen anlayan olmaz. Curaman Ahmet dersen anlar. Nail Gezgin dersen anlamazlar,Hasmiller’in Nail dersen anlar. Bülent Alpagut dersen anlamaz,Bülent Hoca dersen anlar. Anlatabiliyor muyum?
Tavşanlı’da yıllar içinde gerçekten karıncaları incitmeyen insanlar yaşamıştır. Bir dostumla yemek yerken birden sofradan kalkıp pencereyi açıp kapatmıştı. Merak etmiştim; Meğerse bir kelebek yediğimiz yemeğin içine düşmek üzereymiş ve bunu fark edip öyle kalkmış. Bunu önemsemeyenler olabilir; Ama bu kelebek te Allah’ın bir yarattığı böcek değil mi?
Bu örnekleri çoğaltabilirim. Onlarca,yüzlercesini verebilirim. Bir z amanlar sokaklarımızda köpekleri zehirlerlerdi. Bizler de zehirlenen köpeklere ayran içirir,yoğurt yedirir onları kurtarırdık. Bir hemşehrim merkebe binmezdi. Onunla birlikte yol alırdı. Nice hemşehrilerim başta Necdet Demirat olmak üzere, kuru ekmek parçalarını toplayıp aç sokak hayvanlarına yedirmişlerdir. Tavşanlı belediyesi bile birçok cadde ve sokağa ekmek artıkları için ekmek kutuları yerleştirmedi mi? Tavşanlılı birçok hemşhrimi merhum cihan padişahı ,Kanuni gibi olmuştur. Ki o Kanuni, dünya padişahı olmasına,ülkeyi 46 yıl yönetmesine rağmen din ve ilim adamlarına,hocalarına,büyüklerine çok derecede nazik,şefkatli ve saygılı bir hükümdardı. Hatta bunun ötesinde tüm hayvanları,bitki ve ağaçları da korurdu. Hatta bir defasında bir gün sarayının bahçesinde sayısız karıncanın elma,armut,ahlat ağaçlarını sardığını,meyvalara zarar verdiğini görmüş,bunlara dokunmamıştı. Hocası merhum Zembilli Ali Efendi’nin bu konuda görüş ve tavsiyelerine başvurmaktan bile çekinmişti. Ama ne yapmıştı? Kendi elleriyle bir kağıt parçası üzerine.” Ağacı eğer sarmış ise karınca/ Ne lazım gelir karıncayı karınca2 yazıp bir ağacın dalına iliştirmişti. Daha sonra bir görevliyi yanına çağırıp bu yazdıklarını Zembilli Ali Efendi’ye okumasını istemişti. Görevli dediğini yapmış,Kanuni’nin yazdığı bu mini şiiri okutmuştu. Zembilli Ali Efendi duru mu? O da bir kağıt parçasına.” Yarın Hakk’ın huzuruna varınca /Süleyman’dan hakkın alır karınca” yazıp Kanuni’ye göndermişti. İşte bu mini şiircik cihan padişahı tarafından okunduktan sonra derler ki Kanuni Sultan Süleyman ağaçlarını saran,meyvalarına zarar veren karıncalara dokunmamıştır. Yani dünyayı titreten bu cihan padişahı aynı zamanda bir karıncayı dahi incitmeyecek kadar şefkatli ve kadife yürekliydi.
Benim Tavşanlılı hemşehrilerim gerçekten şefkatlidir ve kadife yüreklidir. Bu nedenle ben Tavşanlılı hemşehrilerimin hangi yüce duygu ve düşüncelerini burada anlatayım?
Bu arada çok sevdiğim merhametli,kadife yürekli,güzel hemşehrilerime bir konuda ifade etmeyi uygun gördüm; Son günlerde ülkemizin dört bir yanında bazı ilçelerimizin halkı il olmayı düşlüyor. İl olmak kolay mı zannediyorsunuz? İl olmak siyasi iradenin iki dudağı arasındadır. Tavşanlı Anap Dönemi’nde bunu gördü. Hem de güçlü olduğu bir dönemde. Kütahya’dan kopmayı,orta ölçekli bir il olmayı denedi. Ama olmadı. Tavşanlı Kral ve Ben filmi’nde olduğu gibi küçük bir devletin kralının düşündüğü gibi hareket edemez. Tavşanlı “Cumhuriyet’in 100. yılında yüz il projesin”de kesinlikle yer alamaz.Ülkemizde yıllardır il olmayı yeğleyen, 19 ilçenin dillendirildiği bu proje için heveslenmeyelim derim.