İLİM VE İRFAN ORDUMUZUN BİR ÇINARINI DAHA
İLİM VE İRFAN ORDUMUZUN BİR ÇINARINI DAHA KAYBETTİK
Bülent Alpagut
- 05062218413 İLİM VE İRFAN ORDUMUZUN BİR ÇINARINI DAHA
KAYBETTİK
Şair ne güzel söylemiş:” Gelip geçti ömrüm çabuk,bir yel esip geçmiş gibi/Hele bana şöyle gelir,gözüm yumup,açmış gibi/İş bu söze Hak tanıktır,canlar gövdeye konuktur/Bir gün ola,çıka,gide,kafesten kuş uçmuş gibi” Evet 1932 Emet doğumlu,ama Tavşanlı’ya sevdalı,uzun yıllar Tavşanlı’da yaşamış,okullarımızda öğretmenlik yapmış, boş zamanlarında fotoğraf çekmiş,çektiği fotoğrafları kendi mini stüdyosunda(evinin bodrum katı)bizzat basmış,çoğaltmış, uzun yıllar hha Tavşanlı muhabiri olarak Tavşanlı’nın sesini duyurmuş,Savaştepe Köy Enstitüsü mezunu, Türk Milli Eğitimi’ne 30 yıla yakın hizmet vermiş,ilim ve irfan ordumuzun çınarlarından MEHMET ÖZKÖK’ü 12 Nisan günü kaybettik. 1972-1992 YILLARI ARASINDA Tavşanlı Atatürk İlkokulu’nda sınıf öğretmeniyken kendisiyle birlikte çalışma fırsatı bulmuştum.Genelde öğretmenlerin istemediği birinci sınıfları okutmuştu.Gerçek sınıf öğretmenleri ilkokulların birinci sınıflarını okutan öğretmenlerdir. Ben de yıllar içinde birinci sınıfları okuttum. Ama merhum Özkök birkaç ay gibi kısa bir zaman dilimi içinde öğrencilerini okutur,onlara yazmayı öğretirdi. Hani bazı yerlerde köfteciler vardır; köfteyi yoğururken göremezsiniz, Usta köfteciler sırlarını kesinlikle kimselere vermezler. Ne kadar çabalarsanız çabalayın o usta köfteciler gibi köfte yoğuramaz,pişiremez,sunamazsınız. Reçete onlarındır. Merhum Özkök te öğrencilerini kısa sürede okur-yazar yaparken bunu büyük bir ustalıkla hallederdi. Biz de yanına gizlice sokulur,bu işin sırrını öğrenmeye çalışırdık.
Mehmet Özkök merhum gibi sınıf öğretmenleri bugün de mutlaka var.Ama merhum Özkök’ün okutma yöntemi bir başkaydı. Binlerce çocuk okuttu. Onların her biri birer Fatiha okusa Mehmet Hoca manevi alemde tüm zorlukları yener,ulaşacağı yere zorlanmadan ulaşır. Her yiğitin yoğurt yiyişi ayrıdır. O’nun da yoğurt yiyişi dolayısıyle bir başkaydı.
ATATÜRK İLKOKULU AİLESİ’nin ağabeyiydi. 92 yıla sığdırdığı ömründe nice gönüllere girmesini bilmişti. Sosyal bir insandı. Merhum eşi Nazire Yenge de yıllarca eşine yardım etmiştir. Aile bütçesine katkı vermiştir. Üç tosun gibi evlatları olmuştu. Murat, Çağlar ve Çağlayan bugün hayattadırlar. Onlara birer daire vermişti. Son zamanlarda ,özellikle eşini kaybettikten sonra oğulları Murat ve Çağlar babalarıyle ilgilenmişler,evlatlık görevlerini yerine getirmişlerdir. Son birkaç yıldır artık dostlarıyle vakit geçirir olmuştu. Kendisini genelde sevgili dostum,arkadaşım Hüseyin Yumurtacı’nın Kanal Caddesi üzerindeki iş yerinde görürdüm. Ya yanında Adem Deniz ya Seliköylü Mustafa olurdu. Bazen bir karpuz keser,bir parça peynir,birkaç domates-biber,bir taze ekmekle kahvaltı yapardık. Muhabbetimiz güzel olurdu.
Beni en çok üzen bir diğer husus ise merhum Özkök’ün evinin bodrum katındaki iş yerinin bir sel felaketi sonrasında büyük zarar görmesi olmuştur. Yılların birikimi arşivi sular altında kaldığı için yok olmuştu. Bu arşiv bugün olsaydı,Tavşanlı’nın birçok bilinmeyeni bilinir olurdu.
Merhum Göbel Kaplıcaları’nı çok severdi. Sık sık arkadaşlarıyle bu kaplıcalara giderdi. Emet ve Günlüce’deki kaplıcalar da gittiği yerlerdi.Merhum Özkök en ağır şakaları bile kaldıracak güçteydi. Kendisine ima yoluyla da olsa söylenen sözleri tebessümle karşılardı. Ben kendisini hiç kızarken görmedim. Zamanında muhtaç kişilere maddi ve manevi yardımlarını da bilirim. Bir Yılbaşı gecesinde daha birçok kişinin evinde televizyon yokken,küçük ekran bir televizyonunu bize göndermişti. Genelde okulda öğretmen arkadaşlar cumartesi pazarına çıkmadan önce kendisinden borç Pazar parası alırdık. Bizlerde para yoktu ama merhum Özkök’te her zaman üç-beş kuruş mutlaka olurdu. Köy ve kır gezilerinde hep önümüzde o olurdu. Merhum Özkök’ün insani açıdan bilinmeyenleri vardır. Abdest ve namazına riayet ederdi. Genelde Sanayi Camii ‘ne giderdi. Nerede bir etkinlik var? Elinde fotoğraf makinasıyle orada olurdu. Çektiği fotoğraflar zamanında en kaliteli fotoğraflar olmuştur. Alınteri kazançlarıyle mütevazi küçük bir ev inşa ettirmişti. Sonra bu evi yıktırdı yerine üç katlı bir apartman inşa ettirdi. İçinde çok az oturdu. Bir ara Palazoğlu Yıldız Sitesi’nde kiracı bile olmuştu.Öğretmen olduğu yıllarda mesleğini küçük düşürecek bir olay yaşamadı. Her gün Atatürk İlkokulu’nda öğle tatilinde evlerimize giderdik. Bizlere öğle yemeğini okulda yememizi o sağlamıştı. Kap-kacak temin etmiş, öğretmen arkadaşlarla yaptığımız yemekleri okulda yemeye başlamıştık. Okuma-yazmayı öğrenmede geç kalan öğrencileriyle okulun tatile gireceği güne kadar sabırla ilgilenirdi. Ömrünün son çeyreğinde öğretmen gelini Özlem Özkök ve oğlu Çağlar Özkök merhum Mehmet Özkök’e büyük bir ihtimam göstermişler,her sıkıntısına koşmuşlardı. Onun içindir ki ben her zaman ,telefonla kendilerini aradığımda hep teşekkür etmişimdir. Bazen ölümün bir kurtuluş olduğu söylenir; Ama hangi durumlarda? Ağır bir rahatsızlık geçiren,tedavisi mümkün olmayan rahatsızlıklara yakalanan aile bireyleri için “ iki rahmetten biri istenir” Gerçekten merhum Özkök ilerlemiş yaşının verdiği sıkıntılarla mücadele veriyordu. 93 yaşına merdiven dayamıştı. Dışarıya kendi başına çıkıp dolaşamıyordu. Tavşanlı’da güzel bir söz vardır; “ Sürüden ayrıldı” derler. Merhum Özkök sürüden ayrılmıştı. Emsali de kalmamıştı. Her canlı ölümü tadacaktır. O da ölümü tattı. Arkasında yüzlerce dost,arkadaş,ahbap,öğrenci,çocuklarını,torunlarını ,gelinlerini ,damadını bırakarak ebedi aleme göçtü. Mübarek bir Ramazan Ayı bitiminde,bir bayram günü,bir Cuma günü Hakk’a kavuştu. Herkesin doğrusu kendisine hoş gelir. Ama hiç kimse başkasının doğrularına genelde katılmaz. İnsanının seveni de vardır sevmeyeni de. Ama ben merhum Özkök’ün sevenlerinin çok olduğunu biliyorum. Bana da mübarek bayram gününde gözyaşı döktürdü. Yapacağım bir şey yok. Yeni Yaylacık Mezarlığı’nda toprağa verildi. Eşi Asri Mezarlık’ta kendisi Yaylacık Mezarlığı’nda. Merhum hakim eniştem de Afyonkarahisar Mezarlığı’nda,kızkardeşim Ülkü de Tavşanlı Asri Mezarlık’ta. Onlar gibi oldular. Toprağa verildiği esnada bir avuç meslektaşının bulunduğunu öğrendim. Üzüldüm. Binin üzerinde öğretmenin olduğu Tavşanlı’da maalesef bir meslek erbabının toprağa verilmesinde aynı meslek mensupları aynı hassasiyeti göstermediği gibi,avukatlar,doktorlar,muhasebeciler,eczacılar ve öğretmenler için de aynı şey söz konusu. Ahde vefada biraz zayıf kalınıyor. Mekanı cennet olsun .Ben kendim adıma hakkımı helal ediyorum. Akseven Sokak’ta,yıllardır oturduğum evimin sokağında merhum Hüsnü Ünlü’den sonra kaybettiğimiz ikinci çınar oldu. Albümlerimin içinde çektiği nice fotoğrafları kaldı. Bir kısmını fotoğraf müzesi yetkilisi Metin Ertekin’e vermiştim. Şimdi merhumun toprağa verilişi sırasında kaç meslektaşının,öğrencisinin bulunacağını merak ediyorum.Lafın özü; Tavşanlı gerçekten iyi bir öğretmen kaybetmiştir. Allah’ın kulları birbirlerini hep iyi yönleriyle eleştirmeli,anlamalıdır. Her kulun yaptığı hata kendisine aittir. O’nu da Yaradan değerlendirecektir.