BİRAZ GÜLMEYE NE DERSİNİZ
Bülent Alpagut
- 05062218413BİRAZ GÜLMEYE VEYA TEBESSÜM ETMEYE
NE DERSİNİZ
Bazen yazacak konu bulmakta zorlanıyorum. Hiç olmayacak yerde,zamanda aklıma bir konu geldiğinde unutmamak için bir yerlere küçük notlar düşüyorum. Sonra konuyu işliyorum.Bu defa değişik bir şeyler yazmak istedim.
Bir zamanlar Tavşanlı Maliyesinde (Vergi Dairesi-Malmüdürlüğü) Sezai Şensöz adlı bir hemşehrimiz vardı. Halkımız bana nasıl “ Bülent Hoca” diye hitabeder,seslenir veya beni böyle anarsa Sezai Şensöz’e de” Sezai Hoca” diye seslenir,O’nu öyle anardı.Sezai rahmetli namuslu,dürüst,görevine bağlı, kendi halinde, nevi şahsına münhasır bir hemşehrimizdi. Abdestli namazlıydı. İş insanlarımızdan baharatçı Nafi’nin de amca çocuğuydu. Ben kendisini Kütahya Lisesi’nde öğrenci olduğum yıllardan tanırım. Askere gitmeden önce DDY’da çalışıyordu. DDY çalışanlarının kendine özgü kıyafetini giyerdi. Rahmetli terzi Rüştü ile birlikte askere gitmişlerdi. Kendisi anlatmıştı. Askerlik görevine başladığı kışlaya teslim olurken üzerinde DDY personelinin giydiği kıyafet varmış.Görevli askerlerden bazıları kendisini o kıyafetle görünce rütbeli sanıp selam bile vermişler. O da.” Rahat olun rahat olun çocuklar”der başka bir şey demezmiş.
Kulakları çınlasın öğretmen Mehmet Özkök bir ara Hürriyet Haber Ajansı muhabiriydi. Öğretmenliğinin yanı sıra fotoğrafçılık ta yapmıştı.Bir gün GLİ Merke z Misafirhanesi’nde bir görevlinin veda yemeğindeyiz. Özkök te elinde fotoğraf makinesiyle fotoğraf çekiyordu. Rahmetli Sezai ile aynı masadaydık. Yemeğe karşı çok zayıf olan rahmetli sadece kendi yemeğini yemekle kalmaz verdiğimiz taktirde bizim yemekleri de süpürürdü. Kimin aklına geldi bilmiyorum. Sezai Hoca’nın içtiği meşrubatın içine bir miktar votka karıştırmışlar. Gariban ne bilsin meşrubatın içinde votka olduğunu Bir nefeste içmişti. . Bir ara” Çocuklar ben bir hoş oldum.” demiş,garip hareketler yapmaya başlamıştı Hatta Eline geçirdiği boş bir rakı şişesini havaya bile kaldırmıştı. Bu sahne kaçırılmazdı. Özkök hemen fotoğrafını çekmişti. Bu fotoğrafı ortadan kaldırmamız için bize ne vaatlerde bulunmuştu.Biz işin gırgırındaydık. Daha fazla üzülmesini istemediğimiz için işi tatlıya bağlamıştık.
Dostum Ergun Ekiz anlatmıştı.Bir gün bir yerde 9 arkadaş yemek yemişler. Yemekte Sezai de varmış Ergun kulakları çınlasın Sezai Hoca’ya takılmış.” Karnımız doydu elhamdülillah.Ama şu anda fırında kızarmış içi pilav dolu bir hindi gelse yer miyiz?” deyince rahmetli Sezai Hoca hemen atılmış:” Kardeşlerim şurada 9 arkadaş bir yerdeyiz. Hepimizin altında birer sandalyemiz var. Kapı açılıp içeriye sayın kaymakamın geldiğini görsek kendisine oturacak bir yer bulamaz mıyız? Elbette buluruz. Öyleyse gelen hindiyi de bir şekilde yemek caizdir. Ona da midemizde bir yer bulunur” yanıtı vermiş.
Dereboyu Köyleri’ne Kayaboğazı Baraj Gölü’nden ilk kanal Karapelit Köyü’ne gelmişti. Köylüler ayaklarına kadar gelen bu nimetten bir şekilde istifade etmek istiyorlardı. İlk etapta hatırlıyorum turşuluk hıyar üretimi gerçekleştirmişlerdi. O kadar çok ürün alınmıştı ki bu hıyarların bir kısmının pazarlanırken bir kısmından da turşu üretilmesi gündeme gelmişti. Üretim münasebetiyle Tavşanlı’dan sayın kaymakam İdris Kurtkaya, biz gazeteciler rahmetli Ahmet Körhasan,Ferit Akyol ve beni yanına alarak Karapelit Köyü’ne götürmüştü. Mütevazi bir tören yapılmıştı. Daha sonra turşuluk hıyar üretilen tarlaları gezmiştik. Rahmetli köy muhtarı günün anısına küçük paketler hazırlatmış. Davetlilere teker teker veriyordu. Tam turşuluk hıyar paketi verme sırası sayın kaymakama gelmişti ki rahmetli muhtarın sesi hepimizi gülmekten kırıp geçirmişti. Muhtarın bizi güldüren,tebessüm ettiren ” Sayın kaymakamım size hıyar kalmadı. Ben yarın Tavşanlı’ya geleceğim size bizzat taktim edeceğim”şeklindeki ifadesi olmuştu.
Kulakları çınlasın eski Kaymakamlarımızdan Bekir Sıtkı Hanlıoğlu Tavşanlı’da seracılık çalışmalarının başlatılması için çok çaba harcamıştı. Pilot bölge olarak ilçeye bağlı Ayvalı Köyü seçilmişti. Köye birlikte gitmiştik.Serayı gezerken bir ara sayın kaymakam bir salatalığı eline alıp incelemişti. Salatalık biraz yumuşaktı. Muhtara seslenmişti:”Muhtar,salatalıklar yumuşak” dediği anda muhtardan yanıt gelmekte gecikmemişti.” Sayın kaymakamım gündüz böyle oluyor. Ama geceleri sertleşiyorlar. “Ben kahkaha atmamak için alel acele mendilimi çıkarıp ağzıma sokmuştum.
GLİ Merkez Misafirhanesi’nde yemekteyiz. Protokola mensup zevatın belediye başkanı rahmetli Enver Girgin dışında hepsi yemekteydi. Enver Resi’in Kuruçay’da bir davette olduğu söylenmişti. Ama yemeğin ortasında rahmetli Enver Girgin’in yemek salonuna girip zamanın Askerlik Şubesi Başkanı ve Garnizon Komutanı rahmetli Hv. Plt. Kd. Alb. Remzi Diren’in önüne gelip topuklarını birbirine vurarak. kendisini ” Sayın Genelkurmay Başkanım”deyip selamlaması ,ardından da ilçe Milli Eğitim Müdürünün yanına sokulup.”Sayın Milli Eğitim Bakanım” diyerek kendisini selamlaması bardağı taşıran son halka olmuştu.
Rahmetli Adliye Mübaşirlerinden Bekir Efendi mübaşir üniformasıyla dolaşırdı. Tavşanlı caddelerinde dolaşırken ilçeye gelen birkaç yeni asker kendisine sert bir şekilde asker selamı verirler. Bekir Efendi de selamı elini kasketine götürerek alır. Aynı askerler bir başka yerde kendisini gördüklerinde yine selamlarlar. Merak etmiştik. Kendisine neden selam verildiğini kendisinin de anlamadığını söylemiş “Össen beni subay sandılar” deyip bizi güldürmüştü.
Rahmetli avukat babam Hüsamettin Alpagut rahmetli Esifleri’in Hakkı’nın evinin altındaki yazıhanesinde çalışırken bir ara kendisini ziyaret için zamanın rahmetli müftülerinden Ali Eren gelmiş. Selam vermiş ama babam önündeki dosyayla meşgul olduğundan selamı duymamış. Rahmetli müftü bir selam daha vermiş. Bakmış babam duymuyor. Bu kez yüksek sesle.”Hüsamettin Bey manda sıçtı teker geçti. Yarısı Demokrat,yarısı Halk, biraz sıçradı o da Millet partisi” der demez rahmetli babam ayağa kalkıp rahmetli müftüyü karşılamış.
Rahmetli Enver Girgin ile birlikte halen müze olan Cumhuriyet Meydanı’ndaki eski Adliye ve Belediye,daha önce Rüştiye olan ahşap binadayız. Makam odası meydana bakan önünde küçük bir balkonu olan odaydı. Sohbet ederken bir ara makam odasına üç bey girdi. Karşıladık boş sandalyelere oturdular. Odaya girerlerken kulakları çınlasın zabıta amiri Sarı Mehmet ‘in söylediği sadece “ Merkez” sözcüğü aklımızda kalmıştı. Gelenler büyük ihtimalle merkez vaizleriydi.?Çaylar ikram edildi. Biraz sohbetin ardından rahmetli Enver Reis “ Hangi camide görevlisiniz?”demesin mi? Tek güvendiğimiz sözcük merkez sözcüğüydü. Misafirlerden birisi :” Reis bey cami görevlisi değiliz.Biz Ankara’dan geliyoruz. Görevliyiz. Merkez valileriyiz” der demez gerçeği öğrenmiştik.