27 Ağustos 2022 - Cumartesi

ALLAH’IN LÜTFETTİĞİ KÖMÜRÜ DEVLETİMİZ ÇIKARMALIDIR

Yazar - Bülent Alpagut
Okuma Süresi: 15 dk.
337 okunma
Bülent Alpagut

Bülent Alpagut

- 05062218413
Google News

 HİCRİ  YIL TÜM İNSANLIĞA HAYIRLI OLSUN                         
      HİCRET; Peygamberimizin hicretiyle İslam hızlı bir dini,siyasi,sosyo-kültürel ivme ve dinamizm kazandırmıştır.İslam’ın öngördüğü bir hayat modelinin temelleri atılmış,topluma evrensel değerler hakim olmuştur.Bu olaya verilen önem nedeniyle,Hicri Takvim,tarihin başı olarak Hicret’i kabul etmektedir. 
       Hicret; sözcük olarak,bir yerden  başka bir yere göç etme anlamına gelir. Miladi 622 yılında yani 1400 yıl önce  Allah’ın sevgili kulu,Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed ‘in Mekke’den Medine’ye  göçü İslam Takvimi’nde  tarih başı olarak kabul edilmiştir.” Hicretten evvel-Hicretten sonra” ifadeleri  bundan sonra telaffuz edilmeye başlanmıştır.
       Hicret sözcüğünü,” Böylece Cafer Müslüman oluncaya kadar el-Abbas’ın ,Ali de beş yaşından itibaren Hicret’e kadar Hz. Peygamber’in yanında büyürler”cümlesinde kullandım. Başka bir ifadeyle Hicri yıl ;Hicri Takvime göre  hesaplanan ve   1 Muharrem’de başlayıp  Zilhicce Ayı’nda sona eren 12 aylık dönemdir.
       30 Temmuz 2022 tarihi itibariyle MUHARREM Ayı’na girdik. Muharrem,İslam Dini’nde kesin olarak yasaklanmış,haram  edilmiş şey demektir. Hicri yılın  veya Kameri  yılın  birinci ayı, Aşure Ayı ‘dır.Muharrem Ayı,Cahiliyet devrinde savaşın yasaklandığı dört aydan; Recep,Zilkade ve  Zilhicce’den önceki  ilk  aydır.
        Muharrem,denilince akla Aşure gelir. Arapça; (Aşüra) olarak ifade edilir. Muharrem Ayı’nın  onuncu günü’nden,Tufan’dan sonra  Hz. Nuh’un gemisinde kalan erzakın (nohut,fasülye,mercimek,pirinç ,bakla ,buğday(dövme), kuru kayısı,kuru incir,kuru üzüm,fındık,ceviz v.b) toplanıp karıştırılmasıyle  pişirilen aşın(yemeğin)hatırası  olarak Hicri Takvim’le  Muharrem Ayı’nın  onuncu gününden sonra  pişirilen  akraba,dost ve arkadaşlara,komşulara  ikram edilen meşhur tatlıdır. Eskilerde Aşure baklası diye bir bakladan söz edilir. Aşure yenilirken kaşığa ilk gelen ve sonradan kurutularak  para kesesinde  bereket olarak saklanan baklaya denilirdi. Karmakarışık işlere.” Aşure gibi” yakıştırması yapılır. Eskilerde Aşure pişirilirken  kepçeye bağlanan ve sonra  yıkanıp para kesesinin dibine bereket tılsımı olarak konulan   delikli gümüş paralar olurdu. 
        Aşure,yıllardır Tavşanlı’da  büyük bir hassasiyetle  pişirilir.Bu arada yıllar içinde çeşitli dernek,vakıf,cemiyet,oda ve sendikalar da ,belediyelerin yanı sıra  aşure yaptırıp dağıtmışlardır. Evlerde pişirilen aşureler genelde komşulara dağıtılır. Bazen de gelen konuklara ikram edilir. RAHMETLİ ANNEM  her Aşure pişirdiğinde  ilk olarak yakın çevreye dağıtırdı. Eşim de yaptığı aşureleri  sevdiklerine dağıtırdı. Aşureyi zenginleştiren üzerine dökülen  cevizdir. Nasıl bol köpüklü kahve  önemliyse bol cevizli Aşure de  öyledir.  Aşure  yapılmaya başlandıktan bir hafta önce marketlerde,bakkallarda  Aşurelik malzeme satışları tavan yapar.  İçinde bulunduğumuz ayda  şeker dahil tüm Aşure malzemeleri fiyatlandı. Aşure yapanların sayısı da  mutlaka azalacaktır.Ama pahalılandı denilerek kimse Aşure yapmaktan vazgeçmeyecektir. 
          Ben de nicedir Aşure yemiyorum.  Bir Köroğlu bir Ayvaz kaldığımız için yapmıyoruz da. Ama nesipte varsa  kapımıza geliyor.  Hicret’in, Muharrem Ayı’nın ve Aşure’nin hayırlı olması dileğiyle….. 

   ALLAH’IN LÜTFETTİĞİ KÖMÜRÜ DEVLETİMİZ ÇIKARMALIDIR 

    Kömür; Yüksek basınç  veya yüksek sıcaklık altında  bitkilerin yapısının  değişmesi sonucu oluşan karbonca çok zengin ,siyah renkte ,yanıcı  kalorisi yüksek maddedir. “ Odun kömürü,maden kömürü,Taş kömürü, Linyit kömürü ,Kok kömürü “gibi.
                   Türkiye’de milli sınırlarımız içinde en çok bulunan kömür cinsi Linyit’tir. Kok; Maden veya Taş kömürünün  havasız olarak ısıtılıp  uçucu maddelerinden   arındırılmasıyla elde edilen,yüksek fırınlarda  ve evlerde kullanılan  dumanı az,ısısı  yüksek   katı yakıt,Kok kömürüdür. 
                   Maden Kömürü( Taş kömürü);Jeolojik zamanlar içinde  dönüşüme uğrayıp  büyük bir kalori gücü kazanan ,bitki fosillerinden oluşmuş  doğal katı yakıttır.
                   Odun Kömürü;Odunun yakılarak  kömür durumuna getirilmesiyle  elde edilen,  kalorisi düşük kömür,mangal kömürüdür. Özellikle lokantalarda,ızgara salonlarında,piknikte  değerlendirilir.  Külü eskilerde suya  karıştırılır ve çamaşır ve bulaşık yıkanırken değerlendirilirdi. 
                   Linyit Kömürü;Fosilleşerek kendisini, meydana getiren ağaçların  izleri üzerinde belirli  şekilde görülen, turbadan daha fazla, karbon ihtiva eden ve daha ağır olan, kahverengimsi,hafif sarımsı,siyah  ve yer yer  beyaz damarlı  yumuşak kömürdür. 
                  Turba;  Az çok kömürleşmiş, bitki artıklarının meydana getirdiği,  gevşek yapılı ,düşük kalorili,siyahımsı renkte  fosil kömürdür.
                  Kütahya ve Havalisi’nde zengin Linyit yataklarının olduğunu biliyoruz. 1940’lı yılların başından itibaren  bu  MTA’nın yaptığı ciddi araştırmalar sonucunda doğrulanmıştır.  Tavşanlı- Tunçbilek, Tavşanlı- Değirmisaz, Kütahya-Seyitömer,Kütahya-Gediz  ve daha ilin muhtelif kesimlerinde  yerine göre 2-30m kalınlığına ulaşan Linyit damarları biliniyor. Tavşanlı İlçesi sınırları içinde,özellikle Tunçbilek Beldesi’nde görünür Linyit rezervinin 240 milyon ton olduğunu bugün bilmeyen yoktur. Bu da bir devlet sırrı değildir. Tunçbilek’te ve Seyitömer’de yerin üstüne çıkarılan  Linyit kömürü  özellikle fabrikalarımızda,Askeri Birliklerde, halkın ısınmasında, devlet birimlerinde ,  Öğrenci yatakhanelerinde,Buharlı lokomotiflerde, Termik Santrallarda  kullanılmış ve  bugün de  bazı alanlarda  hala kullanılmaktadır.
                    Kömür delince akla Türkiye Kömür İşletmeleri gelir.  TKİ ,Linyit üretiminde  tek yetkili ve sorumlu kuruluştur.  Kütahya’da yıllar içinde  her alanda değerlendirilebilecek kadar Linyit rezervi bulunuyor. Tunçbilek ve Seyitömer Termik Santralları yıllar içinde bu linyiti değerlendirmiştir ve halen de değerlendirmeyi sürdürmektedir. Ama ne yazıktır ki özelleştirilmişler,bedava  elden çıkarılmışlardır. Özel kömür işletmeleri de kömürümüzün kaymağını yemekte,bilinçli olarak hareket etmedikleri için milli servete zarar vermektedirler. 
                    Maalesef bugün bir zamanlar 7000 Kamu işçisine sahipken  Tavşanlı’da 1400 kadar Kamu işçisi kalmıştır. Değirmisaz Kömür işletmesi artık yoktur. 
                    Kara altın olarak ifade edilen başta  Linyit olmak üzere ,kömürlerimiz  keşke devlet tarafından çıkarılıp,pazarlanabilseydi. Binlerce maden işçimiz güvence altında olabilseydi. Öyle uyanıklar var ki tam kömürün üzerindeki tabakanın kalkmasını bekliyor ve kömür göründükten sonra  kömürün üzerine atlıyorlar. Bir şekilde bu kömürü devletimizin elinden alıyorlar. Türkiye  Maden-İş Sendikası Genel Başkanı  sayın Nurettin Akçul bir gazetede okudum dert yanıyor. Akçul Kömür Ocakları’nın nasıl satıldığını anlatmış.  Maden işçilerine göre, hangi kömür ocağını nasıl olur da alırız ?kaça alırız? diyenler varmış. Hatta müşteri bile buluyorlarmış.Bu kömürlerin hepsinde saçı bitmemiş  yetimin hakkı var. Devlet kömürü  özel sektörden yarı yarıya ucuza satmaya devam ediyor. Bugün  özelleştirilen veya özelleştirmeyi bekleyen   maden sahalarımız var. Bir kısmına özel sektör henüz girmemiş.  Kömürü yeraltından çıkarmak zor. Ama yerüstünden çıkarmak daha kolay. Devlet kömür çıkarırken önce  hafriyat yaptığı yerlere giden yolları sular.Böylelikle her tarafı toz-duman içinde bırakmıyor. Bir anlamda insana,doğaya saygı gösteriyor.Çalışanının can ve mal emniyetini sağlıyor. Beni en çok üzen husus,özel sektörün bazı maden sahalarını  alırken   hazıra konmaları oluyor. Devlet,gereken hafriyatı yapmış,her şey hazır hale getirilmiş. Tam kömür üretimi başlayacak” Hop”özel sektör orada. Sanki devlet:” Gel ben çıkaramadım sen çıkar” der gibi. 
                      Özel sektörün elinde dev araç  ve gereç filosu var. Bir zamanlar aynı güç devletin elindeydi. Ben hayatta görmediğim hafriyat araçlarını Tavşanlı-Tunçbilek’te görmüştüm. Ama  şu konuda ısrarcıyım; Tunçbilek’te görünür 240 milyon tonu aşkın Linyit rezervini  devlet çıkarsın istiyorum. Mevcut üretim bölgesine 3-4 bin maden işçisi alınsın. Devlet te kazansın. İstihdam da artsın.Ülke de kazansın. Devlet maden işçisine hem ekmek kapısı oluyor,hem de o işçiyi eğitiyor,tecrübe sahibi yapıyor. O işçiler de kendinden sonra geleceklerin öğretmeni ,eğitmeni oluyor. İddia ediyorum,TKİ Kömür satışlarını kendisi yönetsin,kendisi üretsin,kendisi pazarlasın  kömür fiyatları yarı yarıya ucuzlayacaktır. Devlet,Askeriyeye,okullara, sosyal yardım kuruluşlarına kömür veriyor. Bunun karşılığında Hazine ödeme yapıyor.Ama ödeme aksayınca bu  defa zarar doğuyor.Ondan sonra kömür ocakları haksız yere zarar ediyor denilerek elden çıkarılıyor. Tunçbilek kesinlikle  elden çıkarılmamalıdır. Tunçbilek,TKİ’nin altın yumurtlayan tavuğudur.  Bu tavuk kesilirse  yumurta da olmayacaktır. Neden Soma Bölgesi’nde  11 bin maden işçisinden 1200’ü  TKİ’de çalışıyor?Tamamı çalışsa fena mı olur?Ü zeri devletçe açılan kömür  ocaklarının devlet tarafından işletilmesi kadar doğal başka ne olabilir ki?
                        “ Nil olmasaydı Mısır olmazdı” diyen Mısır Atasözü ne kadar doğrudur. Ben de “ Linyit olmasaydı Tavşanlı olmazdı  “desem yanlış mı olur? Tavşanlılı  dikkatli olmalıdır. Altındaki kilim çekilmeden  üzerine bastığı kilime sahip olmalıdır.  Tavşanlı’da Linyit’in kaymağını devlet yemelidir. Dolayısıyle Tavşanlılı ekmeğine  bu kaymağı sürmeye  devam etmelidir.                          
  TAVŞANLI’DA  BİR  SÜREDİR  ADA  MESİRELİĞİ  YANINDA
     KAZILAR YAPILIYOR MERAK ETTİĞİM 
 KAZI ALANINDA BEKÇİ  VAR MI ? 

    Şeytan dürttü! Ne alaka? Çünkü bir süredir Ada Mesireliği’ne komşu alanda,bir höyük’te kazı çalışmaları yapıldığını biliyorum. Bu kazı çalışmalarına birçok değerli  arkeologların,jeologların, bilim insanlarının da  katıldığını yine biliyorum. Buluntuların nereye gönderildiğini,bunların nasıl  tasnif edildiğini ise maalesef  bilmiyorum.Keşke Tavşanlı’da bulunanlar Tavşanlı sınırları içine çıkmasa. Tavşanlı’da bir müzenin temelleri atılsa.  Bilmediğim bir başka  husus ise bu kazı alanının yeterince  korunup korunamadığıdır. Örneğin Tavşanlı’ya çıkıp gelsem,elimde el fenerim bu  kazı alanına girebilir miyim? Bulduğum bazı ufak-tefek buluntuyu alıp götürebilir miyim? Bu dediklerimi abartılı bulanlar olabilir. Ama dedim ya,şeytan dürttü!
      Şimdi yetkililerden  gazetelerime( Kütahya Ekspres’e, Tavşanlı Ekspres’e) bir açıklama istiyorum;  Tavşanlı’da  Ada Mesireliği  yakınında başlatılan,halen devam eden höyük kazılarında  gerekli  koruma sağlanıyor mu? Lütfen bir yetkili yanıt versin. Benim de içim rahat olsun. Biz gazeteciler şüpheci insanlarız. Bazen kulağımıza su bile kaçar.Ama  ciddi söylüyorum, her halükarda bu kazı mahallinde  en azından iki bekçi görevli olmalıdır. Bunu jandarma yapmaz. Polis te yapmaz.  Bunu  bir şekilde halletmek zorundayız. Yoksa yarın bir gün bakarız atı alan Üsküdar’ı  geçmiş gitmiş.  Biz eşeğimizi sağlam kazığa bağlayalım da gerisi  kolay
 
    30 TEMMUZ’UN  “ DÜNYA DOSTLUK GÜNÜ”OLDUĞUNU
                                                    KAÇIMIZ BİLİYORUZ  ?

                Ben kutlanan haftaları ve günleri  takip ederim. Ama son yıllarda o kadar çok hafta ve gün kutlanıyor ki ben bile şaşıyorum. Örneğin, 30 Temmuz gününün “ Dünya Dostluk Günü”olduğunu bilmiyordum.  Durun bitmedi, bugün aynı zamanda” Dünya İnsan Ticaretiyle Mücadele Günü” olarak ta kutlanıyor. Dost;Birini riyasız ve samimi duygularla  seven,her bakımdan kendisine  güvenilir kimsedir.Etrafınıza bir bakın,böyle kaç kişiyi görebilirsiniz?Hele hele şu günlerde. İnsanın yerine göre birçok arkadaşı vardır. Ama birkaç dostundan başkası yoktur. Arkadaş ile dost arasında fersah fersah mesafe vardır. Gerçek dost sadece Allah’tır. Dost canlısı yani dostluk  hisleri kuvvetli   insanlarla hemen  kaynaşabilen kimselerle  bir arada olmak her an  mümkün mü?”Benim  sadık yarım  kara topraktır” diyen Aşık Veysel,kara toprağı  dost olarak bilmiştir. Ama bir de dost kazığı yiyen insanlar vardır. Dost kimsenin verdiği  zararlar telafisi mümkün olmayan zararlardır. Dost tutmak ta kolay değildir. İnsanlarla dostluk kurup  devam ettirmek,dost kazanmak beceri,tecrübe ister. Bir dostum var.  Ne zaman elinde köpeğiyle deniz kenarında gezerken görsem bana  ne diyor biliyor musunuz?Bülent Bey,ne zaman hayvanlarla dost oldum. İnsanlardan uzaklaştım” Düşündürücü değil mi?
                Benim de bir kedim var. Adı “ Bücür” Genelde sabah 04  sularında kalkıp  Yasin,Tebarake, Cuma, Vakıa ve diğer sureleri okumaya başladığımda  yanıma gelir ve beni dinler.  Sonra sevgili peygamberimizin yaptığı gibi sırtını  hafifçe  okşarım. Bana sevgiyle yaklaşır. O benim sevgili dostumdur. 
               Herkes dost değildir. Kötü düşünceli insanlar çok. Ona göre ihtiyatlı hareket etmekte yararlar var. Bir şeyin,bütün dostların  sahip olması temenni   edilecek kadar iyi ve güzel olduğunu  anlatmak için de “ Dostlar başına” deriz. Birbirimize dosta yakışır şekilde ,dostane bir şekilde  yaklaşmak kadar güzel ne olabilir? Ama kesinlikle dostlukla alış verişi  kesinlikle birbirine karıştırmamak gerekir. Dostluk başkadır,alış veriş ise yine başkadır. İnsanların birbirleriyle dostluk kurmalarından yanayım.  Buna kesinlikle ihtiyacımız var. İnsanlar  stres yüklü. Şaka da muhabbet te  kalmadı.  İnsan anc ak gerçek dostlarıyla  teselli buluyor.  Dünya Dostluk Günümüz kutlu olsun. 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları