19 Ağustos 2024 - Pazartesi

ÇOK SICAK GEÇİRİYOR

ÇOK SICAK GEÇİRİYOR

Yazar - Bülent Alpagut
Okuma Süresi: 10 dk.
201 okunma
Bülent Alpagut

Bülent Alpagut

- 05062218413
Google News

   TAVŞANLI  2024 YAZ  MEVSİMİNİ  BEKLENMEDİK
                    BİR  ŞEKİLDE ÇOK SICAK  GEÇİRİYOR        

    Tavşanlı  konumu itibariyle ne Ege ne Marmara ne de İç Anadolu Bölgeleri’ndedir. Tavşanlı,İç Batı Anadolu Eşiğindedir.  Yani  belirttiğim bölgelere teğet durumundadır.  Yazlar ve kışlar  aynı şekilde geçmiştir.  Yani yazlar, kurak ve sıcak,kışlar ise soğuk ve kar yağışlı Ama son  yıllarda sadece ülkemizde değil,tüm dünyada bir iklim değişikliği yaşanıyor.  Ben uzun yıllar Tavşanlı’da yaşadım.  Gördüğüm en çetin kış aylarında  hava sıcaklığı sıfırın altında eksi 18-20’leri,yaz ayları ise  sıfırın üzerinde  azami 20-25 dereceyi bulmuştur.Ama bakıyoruz ; özellikle bu yılı kastediyorum, ne yazı ne de kışı yaşıyoruz. Nerede o  evlerin saçaklarından bir kılıç gibi sallanan ,boyları bazen bir-iki metreyi bulan  buzlar,nerede o yaz aylarında püfür püfür esen rüzgarlar? Zaman zaman oğlumla konuşuyorum; bana Balıklı’ya gideceklerini söylüyor.  Benim de yıllar içinde gittiğim o güzel Balıklı gerçekten  geceleri hala serinliğini korumaktadır.  Siz deyin  bir meteorolojik  olaydır, ben diyeyim Balıklı Dede’nin bir  kerametidir bu.
        Tavşanlı’nın nefes alınacak noktaları bir haylidir; Göbel Kaplıcaları’nda sırtınızı  kaplıcaların  üzerine çöken hafif yamaçlara dayayıp,şöylece Tavşanlı’ya bir uzaktan bakın,ılgıt ılgıt esen ,üşütmeyen bir hafif rüzgarla  kendinizden geçiverirsiniz. Tavşanlı’da birçok hemşehrim,  Göbel Kaplıcaları’nın Türkiye’de ikinci bir Kazdağı  olduğunu  bilmez.  Yıllar yılı Linyit kömürünün  etrafa yaydığı karbonmonaksiti  süzen   oksijen depolarımız  olmasaydı Tavşanlılı hasta adam gibi olurdu.  Sorkun Boğazı  sürekli rüzgarların yol geçen hanıdır. Dereboyu sağlı sollu yerleşim birimlerinde  özellikle geceleri bir serinliği yaşar. Yaylacık Dağı Tavşanlı’ya  oksijen depolar. Buduğan Eteklerinde esen rüzgarlar ,hürriyet kokulu güller misali  sürekli Tavşanlı’ya oksijen pompalar. 
         Tavşanlı’da sadece  bir yerde,ilçeye bağlı Balıköy’de iklim  özelliğini korur. Nasıl? Balıköy,birçoklarının  ifadesiyle  Tavşanlı’nın Adanası’dır.  Bu özelliği nedeniyledir ki  bu belde ve havalisi  her mevsim sebze ve meyve üretimi için özel bir  vatan parçasıdır. 
         Tavşanlılılar  tarih boyunca ender  olarak susuzluk yaşamıştır.Rivayet  edilir ki; Öyle bir zaman olmuştur ki Tavşanlılı elinde bakracı,testisi,kovasıyla  bir zamanların köyü,şimdinin mahallesi Çardaklı’ya kadar gelip,köy okulunun biraz aşağısındaki  eski Romalılar’dan kalma  bir kaynaktan su taşımışlardır. Bu kaynak bugün var mıdır yok mudur bilemem ama durum budur.  Tavşanlılı Allah bir aksilik vermezse  uzun yıllar susuzluk çekmeyecektir. Mevcut Kayaboğazı Baraj Gölü  halkın tek güvencesi dir.  Bu baraj olduğu sürece Tavşanlılı rahat rahat uyuyabilir. 
         Tavşanlı Şehir Merkezi’nin   büyük bir su kütlesinin üzerinde olduğu söylenir.  Bunu doğrulayan hususlar vardır.  Gerek Moymul Ovası’nda,gerek Karakova’da   yerin 108m derinliğinde  bulunan bu su kütlesi  bir süre Tavşanlı Halkı’nın içme ve kullanma su ihtiyacına yanıt vermiştir.  Her iki ovada  açılan kuyulardan derin su pompalarıyla çıkarılan sular,ana depoya basılmış ve halkın bir nebze nefes alması sağlanmıştır. 
           Bugün bile Tavşanlı İlçesi’nde  birçok yerleşim biriminde  yüzlerce su kuyusu vardır. Benim yıllarca kirada oturduğum merhum Ahmet Karatürk’ün( Karamalak Ahmet) ahşap evinin bahçesinde bu kuyulardan biri vardı. Yine merhum  Göcen Süleyman’ın bahçesindeki büyük kuyusu   yıllarca hizmet vermiştir. 
            Tavşanlı Şehir Merkezi,gerek Buduğan’dan,gerek Yaylacık’tan ,gerek Balıköy  , Domaniç yörelerindeki dağlardan gelen yer altı sularının  imamesindedir.  Tavşanlı İlçesi  yaşadığı  son yaşadığımız sıcak günleri da kazasız belasız mutlaka atlatacaktır.  Ama tasarruf ta etmek zorundadır. “Suyumuz bol” diyerek sularımızı  cömertce,insafsızca kullanmak  bir gün gelir hepimize büyük bir fatura olarak yansıyabilir. Yüce Peygamberimizin “ İsraf haramdır”  uyarısı dikkate mutlaka alınmalıdır. Bu arada  merhum belediye başkanlarımızdan Enver Girgin döneminde yaşanan su sıkıntısını da hatırlamakta fayda olduğu düşüncesindeyim.  Merhum Göktepe plastik borularını temin ederek,mevcut pompa istasyonlarından ana depoya su basmasaydı  neler olurdu düşünmek bile istemiyorum.  İklim değişikliklerinin daha başımıza ne gibi badireler açacağını şimdiden kestirmek zordur.  Ama  tedbirli ,hazırlıklı olmakta yarar olduğunu düşünüyorum.  Şehrimizin tam orta yerinden geçen eski adıyla Adranos,yeni adıyla Kocaçay’ın da kıymetini anlamak zamanı gelmiştir. 


        KÖY SAYIMIZ GİDEREK AZALIYOR
        
 

     Resmi veriler Türkiye’de köy sayısının giderek azaldığını gösteriyor.  Bu aynı zamanda  köy nüfusunun da giderek azaldığı anlamına geliyor. Benim küçüklüğümde ülkemizdeki köy sayısının 40 binlerde olduğu söylenirdi.  Zaman içinde ne olmuşsa olmuş,köylerimizin sayısı azala azala bugünlere gelinmiş. Köy demek; hayvancılık,tarım demektir. Bugün şehirlerde ve beldelerde artık ne tarım ne de hayvancılıktan söz edilmiyor.  Yine yıllar öncesinde nüfusumuz kadar büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığına sahiptik. Milli sınırlarımız içinde  ekilmedik arazi yoktu. Aileler çoğaldıkça taşınmazlar da bölüne bölüne kuşa döndü. Bu durumda köylü yurttaşlar küçücük arazilerini terk ettiler. Önce bir köy bir başka köye,bir beldeye,daha sonra şehir merkezine taşınmaya başladı. Gün geldi,karafırınlarda ekmek üreten köylü yurttaşlar ekmeğini şehirlerden,beldelerden  satın almaya  başladı. Bu ilk tehlikeydi. Yani üretenler artık istediklerini üretmemeye,dışarıdan almaya başlamışlardı. Bu  durum yanlış politikalar da üstüne üstlük gelince  yetersiz destekleri, sorunları da beraberinde  getirdi. Gençler kırsal alanlardan elini eteğini çektiler. Köylerde hep yaşlı bir nüfus kaldı. Bunlar da üretici değil ve artık birer tüketiciydi. Genç nüfus artık köyünde oturmak istemiyor. Bir devlet kapısında bir çay ocağı,bir bir temizlik işi,hademelik,bahçe işleri, yazım-çizim olsun yeterli görüldü. Köy gençleri daha iyi iş olanakları  ve yaşam standartlarına ilgi duymaya başladılar. Gidenler arkada bıraktıklarına örnek teşkil ettiler.  Yumak bir kez çözüldüğü için,bu yumağın yeniden sarılması da mümkün olmadı. Bugün köy statüsünde olup ta sözüm ona köy olarak gösterilen yerleşim birimleri o kadar çok ki….
        TüRKİYE İstatistik kurumu verilerine göre  2004-2024 yılları arasında yani 20 yıl içinde  köylerimiz nüfusu  % 50’den fazla azalmış görünüyor. Bu da yakın bir gelecekte  Türkiye’nin sadece belde ve şehir ve büyükşehirlerden ibaret bir Türkiye olacağını gösteriyor. Yapılacak iş en azından bu durumun durdurulması olmalıdır.  Köylerdeni terk edenleri tekrar köylerine geri döndürmek için çalışmalar başlatılmalıdır.  Yarın bir gün köyler olmazsa ne yapacağız?  Her şeyimizi , özellikle  köylü yurttaşlarca üretilenleri dışarıdan mı satın alacağız? Bu ne demek? Eti,ekmeği,tahılı,sebzeyi,meyveyi ve diğerlerini  başka ülkelerden  temin etmek demektir. 
         Köylerden şehirlere,beldelere ,büyükşehirlere göçü önlemek için bir dakika  dahi  düşünmemek gerekiyor. KÖYDEN  ŞEHİRLERE, yerleşim birimlerine göç edenler bugüne kadar istenilen uyumu da sağlayamamışlardır.  Bu da sosyal,ekonomik ve kültürel alanlarda sorunlar oluşturmuştur. Köyünü terk edenlerin oluşturduğu yerleşim yerleri ne belde,ne şehir olamamaktadır. Yarın bir gün birçok köy üretimi gıda maddeleri üretilemez duruma gelecektir. Dışa bağımlı kalınacaktır. Bu ayrıca doğal sistemi  de olumsuz etkileyecektir. Başta hayvanlar olmak üzere   doğal kaynaklarımız da tehlike altına girecektir. Köylerin sayısının,köy nüfusunun azalması piramit bir görüntü doğuracaktır. Köylü yurttaşların daha büyük yerleşim birimlerine  dağılmaları  o yerleşim birimlerinde altyapı  sorunlarını da artıracaktır. Tarım ve hayvancılık sektörüne önem vermek zorundayız. Köylü yurttaşlarımızı özendirmeliyiz. Destekleri artırmalıyız. Köylü yurttaşların varsa borçlarını uzun vadede yeniden   belirlemeliyiz. Yaşam kalitelerini artırmalıyız. Köy gençlerine çeşitli imkanlar sunmalıyız. Büyük projeleri hayata geçirmeliyiz. Köylü doyarsa bizler de doyarız. Köylü aç kalırsa işte o zaman kıyamet koptu demektir. Ulu Önder Atatürk’ün efendisi köylü ,bu milletin gerçek efendisi olduğu taktirde sorun da kalmayacaktır. Köylü Allah korusun efendi olmaktan çıkar da ırgat olursa bunun vebaline hepimiz  ortak oluruz.
          Meşhur ajandamı  karıştırdım. 2012 yılında Büyükşehir Yasası kabul edilmeden önce 36 bin olan köy ve belde  sayımız bir anda   aşağıya inmişti. Köyler nüfusu ülke bazında 17 milyon 200 bin kadar kalmıştı. Bildiğim kadarıyle köyler nüfusu  6 milyon 634’tür. 2022 itibariyle köy sayımızın 18 bin 211 olduğunu görüyoruz. Tavşanlı’nın bile 100’ün üzerindeki köy sayısı bugün itibariyle 87’ye gerilemiştir. 

 

 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları