ÇOK SICAK GEÇİRİYOR
ÇOK SICAK GEÇİRİYOR
Bülent Alpagut
- 05062218413 TAVŞANLI 2024 YAZ MEVSİMİNİ BEKLENMEDİK
BİR ŞEKİLDE ÇOK SICAK GEÇİRİYOR
Tavşanlı konumu itibariyle ne Ege ne Marmara ne de İç Anadolu Bölgeleri’ndedir. Tavşanlı,İç Batı Anadolu Eşiğindedir. Yani belirttiğim bölgelere teğet durumundadır. Yazlar ve kışlar aynı şekilde geçmiştir. Yani yazlar, kurak ve sıcak,kışlar ise soğuk ve kar yağışlı Ama son yıllarda sadece ülkemizde değil,tüm dünyada bir iklim değişikliği yaşanıyor. Ben uzun yıllar Tavşanlı’da yaşadım. Gördüğüm en çetin kış aylarında hava sıcaklığı sıfırın altında eksi 18-20’leri,yaz ayları ise sıfırın üzerinde azami 20-25 dereceyi bulmuştur.Ama bakıyoruz ; özellikle bu yılı kastediyorum, ne yazı ne de kışı yaşıyoruz. Nerede o evlerin saçaklarından bir kılıç gibi sallanan ,boyları bazen bir-iki metreyi bulan buzlar,nerede o yaz aylarında püfür püfür esen rüzgarlar? Zaman zaman oğlumla konuşuyorum; bana Balıklı’ya gideceklerini söylüyor. Benim de yıllar içinde gittiğim o güzel Balıklı gerçekten geceleri hala serinliğini korumaktadır. Siz deyin bir meteorolojik olaydır, ben diyeyim Balıklı Dede’nin bir kerametidir bu.
Tavşanlı’nın nefes alınacak noktaları bir haylidir; Göbel Kaplıcaları’nda sırtınızı kaplıcaların üzerine çöken hafif yamaçlara dayayıp,şöylece Tavşanlı’ya bir uzaktan bakın,ılgıt ılgıt esen ,üşütmeyen bir hafif rüzgarla kendinizden geçiverirsiniz. Tavşanlı’da birçok hemşehrim, Göbel Kaplıcaları’nın Türkiye’de ikinci bir Kazdağı olduğunu bilmez. Yıllar yılı Linyit kömürünün etrafa yaydığı karbonmonaksiti süzen oksijen depolarımız olmasaydı Tavşanlılı hasta adam gibi olurdu. Sorkun Boğazı sürekli rüzgarların yol geçen hanıdır. Dereboyu sağlı sollu yerleşim birimlerinde özellikle geceleri bir serinliği yaşar. Yaylacık Dağı Tavşanlı’ya oksijen depolar. Buduğan Eteklerinde esen rüzgarlar ,hürriyet kokulu güller misali sürekli Tavşanlı’ya oksijen pompalar.
Tavşanlı’da sadece bir yerde,ilçeye bağlı Balıköy’de iklim özelliğini korur. Nasıl? Balıköy,birçoklarının ifadesiyle Tavşanlı’nın Adanası’dır. Bu özelliği nedeniyledir ki bu belde ve havalisi her mevsim sebze ve meyve üretimi için özel bir vatan parçasıdır.
Tavşanlılılar tarih boyunca ender olarak susuzluk yaşamıştır.Rivayet edilir ki; Öyle bir zaman olmuştur ki Tavşanlılı elinde bakracı,testisi,kovasıyla bir zamanların köyü,şimdinin mahallesi Çardaklı’ya kadar gelip,köy okulunun biraz aşağısındaki eski Romalılar’dan kalma bir kaynaktan su taşımışlardır. Bu kaynak bugün var mıdır yok mudur bilemem ama durum budur. Tavşanlılı Allah bir aksilik vermezse uzun yıllar susuzluk çekmeyecektir. Mevcut Kayaboğazı Baraj Gölü halkın tek güvencesi dir. Bu baraj olduğu sürece Tavşanlılı rahat rahat uyuyabilir.
Tavşanlı Şehir Merkezi’nin büyük bir su kütlesinin üzerinde olduğu söylenir. Bunu doğrulayan hususlar vardır. Gerek Moymul Ovası’nda,gerek Karakova’da yerin 108m derinliğinde bulunan bu su kütlesi bir süre Tavşanlı Halkı’nın içme ve kullanma su ihtiyacına yanıt vermiştir. Her iki ovada açılan kuyulardan derin su pompalarıyla çıkarılan sular,ana depoya basılmış ve halkın bir nebze nefes alması sağlanmıştır.
Bugün bile Tavşanlı İlçesi’nde birçok yerleşim biriminde yüzlerce su kuyusu vardır. Benim yıllarca kirada oturduğum merhum Ahmet Karatürk’ün( Karamalak Ahmet) ahşap evinin bahçesinde bu kuyulardan biri vardı. Yine merhum Göcen Süleyman’ın bahçesindeki büyük kuyusu yıllarca hizmet vermiştir.
Tavşanlı Şehir Merkezi,gerek Buduğan’dan,gerek Yaylacık’tan ,gerek Balıköy , Domaniç yörelerindeki dağlardan gelen yer altı sularının imamesindedir. Tavşanlı İlçesi yaşadığı son yaşadığımız sıcak günleri da kazasız belasız mutlaka atlatacaktır. Ama tasarruf ta etmek zorundadır. “Suyumuz bol” diyerek sularımızı cömertce,insafsızca kullanmak bir gün gelir hepimize büyük bir fatura olarak yansıyabilir. Yüce Peygamberimizin “ İsraf haramdır” uyarısı dikkate mutlaka alınmalıdır. Bu arada merhum belediye başkanlarımızdan Enver Girgin döneminde yaşanan su sıkıntısını da hatırlamakta fayda olduğu düşüncesindeyim. Merhum Göktepe plastik borularını temin ederek,mevcut pompa istasyonlarından ana depoya su basmasaydı neler olurdu düşünmek bile istemiyorum. İklim değişikliklerinin daha başımıza ne gibi badireler açacağını şimdiden kestirmek zordur. Ama tedbirli ,hazırlıklı olmakta yarar olduğunu düşünüyorum. Şehrimizin tam orta yerinden geçen eski adıyla Adranos,yeni adıyla Kocaçay’ın da kıymetini anlamak zamanı gelmiştir.
KÖY SAYIMIZ GİDEREK AZALIYOR
Resmi veriler Türkiye’de köy sayısının giderek azaldığını gösteriyor. Bu aynı zamanda köy nüfusunun da giderek azaldığı anlamına geliyor. Benim küçüklüğümde ülkemizdeki köy sayısının 40 binlerde olduğu söylenirdi. Zaman içinde ne olmuşsa olmuş,köylerimizin sayısı azala azala bugünlere gelinmiş. Köy demek; hayvancılık,tarım demektir. Bugün şehirlerde ve beldelerde artık ne tarım ne de hayvancılıktan söz edilmiyor. Yine yıllar öncesinde nüfusumuz kadar büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığına sahiptik. Milli sınırlarımız içinde ekilmedik arazi yoktu. Aileler çoğaldıkça taşınmazlar da bölüne bölüne kuşa döndü. Bu durumda köylü yurttaşlar küçücük arazilerini terk ettiler. Önce bir köy bir başka köye,bir beldeye,daha sonra şehir merkezine taşınmaya başladı. Gün geldi,karafırınlarda ekmek üreten köylü yurttaşlar ekmeğini şehirlerden,beldelerden satın almaya başladı. Bu ilk tehlikeydi. Yani üretenler artık istediklerini üretmemeye,dışarıdan almaya başlamışlardı. Bu durum yanlış politikalar da üstüne üstlük gelince yetersiz destekleri, sorunları da beraberinde getirdi. Gençler kırsal alanlardan elini eteğini çektiler. Köylerde hep yaşlı bir nüfus kaldı. Bunlar da üretici değil ve artık birer tüketiciydi. Genç nüfus artık köyünde oturmak istemiyor. Bir devlet kapısında bir çay ocağı,bir bir temizlik işi,hademelik,bahçe işleri, yazım-çizim olsun yeterli görüldü. Köy gençleri daha iyi iş olanakları ve yaşam standartlarına ilgi duymaya başladılar. Gidenler arkada bıraktıklarına örnek teşkil ettiler. Yumak bir kez çözüldüğü için,bu yumağın yeniden sarılması da mümkün olmadı. Bugün köy statüsünde olup ta sözüm ona köy olarak gösterilen yerleşim birimleri o kadar çok ki….
TüRKİYE İstatistik kurumu verilerine göre 2004-2024 yılları arasında yani 20 yıl içinde köylerimiz nüfusu % 50’den fazla azalmış görünüyor. Bu da yakın bir gelecekte Türkiye’nin sadece belde ve şehir ve büyükşehirlerden ibaret bir Türkiye olacağını gösteriyor. Yapılacak iş en azından bu durumun durdurulması olmalıdır. Köylerdeni terk edenleri tekrar köylerine geri döndürmek için çalışmalar başlatılmalıdır. Yarın bir gün köyler olmazsa ne yapacağız? Her şeyimizi , özellikle köylü yurttaşlarca üretilenleri dışarıdan mı satın alacağız? Bu ne demek? Eti,ekmeği,tahılı,sebzeyi,meyveyi ve diğerlerini başka ülkelerden temin etmek demektir.
Köylerden şehirlere,beldelere ,büyükşehirlere göçü önlemek için bir dakika dahi düşünmemek gerekiyor. KÖYDEN ŞEHİRLERE, yerleşim birimlerine göç edenler bugüne kadar istenilen uyumu da sağlayamamışlardır. Bu da sosyal,ekonomik ve kültürel alanlarda sorunlar oluşturmuştur. Köyünü terk edenlerin oluşturduğu yerleşim yerleri ne belde,ne şehir olamamaktadır. Yarın bir gün birçok köy üretimi gıda maddeleri üretilemez duruma gelecektir. Dışa bağımlı kalınacaktır. Bu ayrıca doğal sistemi de olumsuz etkileyecektir. Başta hayvanlar olmak üzere doğal kaynaklarımız da tehlike altına girecektir. Köylerin sayısının,köy nüfusunun azalması piramit bir görüntü doğuracaktır. Köylü yurttaşların daha büyük yerleşim birimlerine dağılmaları o yerleşim birimlerinde altyapı sorunlarını da artıracaktır. Tarım ve hayvancılık sektörüne önem vermek zorundayız. Köylü yurttaşlarımızı özendirmeliyiz. Destekleri artırmalıyız. Köylü yurttaşların varsa borçlarını uzun vadede yeniden belirlemeliyiz. Yaşam kalitelerini artırmalıyız. Köy gençlerine çeşitli imkanlar sunmalıyız. Büyük projeleri hayata geçirmeliyiz. Köylü doyarsa bizler de doyarız. Köylü aç kalırsa işte o zaman kıyamet koptu demektir. Ulu Önder Atatürk’ün efendisi köylü ,bu milletin gerçek efendisi olduğu taktirde sorun da kalmayacaktır. Köylü Allah korusun efendi olmaktan çıkar da ırgat olursa bunun vebaline hepimiz ortak oluruz.
Meşhur ajandamı karıştırdım. 2012 yılında Büyükşehir Yasası kabul edilmeden önce 36 bin olan köy ve belde sayımız bir anda aşağıya inmişti. Köyler nüfusu ülke bazında 17 milyon 200 bin kadar kalmıştı. Bildiğim kadarıyle köyler nüfusu 6 milyon 634’tür. 2022 itibariyle köy sayımızın 18 bin 211 olduğunu görüyoruz. Tavşanlı’nın bile 100’ün üzerindeki köy sayısı bugün itibariyle 87’ye gerilemiştir.