İSKENDER’İN KILICI
Bülent Alpagut
- 05062218413 İSKENDER’İN KILICI
İskender, kör düğümün çözülmemesi karşısında sinirlenmiş,kılıcını düğümün üzerine vurarak kör düğümü paramparça edip çözmüştü. Kristof Kolomp bir yumurtayı düz bir yerde dikebilmek için uğraşanlara ders verircesine yumurtayı alıp,hafifçe yere vurarak bir tarafını düzleyerek masanın üzerine oturtmuştu. “Bunu biz de yapardık” diyenlere” Yapsaydınız” demişti. Çeşme başında eline aldığı sabunu elini yıkadıktan sonra ,çeşmenin oyuğuna koymak isteyen adamın eli yeniden sabun bulaşığı oluyordu. Yanına yaklaşan biri,sabunu aldı,ortasını deldi. Bir ipi buradan geçirdi. Adama geri verdi. “ İpin ucundan tut,elin kirlenmez”dedi. Her şeyin bir şekilde bir çözümü mümkündür. Ama maalesef Tavşanlı Öğretmenevi bugüne kadar bir türlü çözülememiştir.
Ne mi oluyor? Kanal Caddesi’nde eskiden dersane olarak kullanılan 15 Temmuz ardından devletçe el konulan bina Tavşanlı Öğretmeni’ne tahsis edilmesine rağmen bir türlü hizmete açılamıyor. Öyle ki zamanın Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı bu bina için bir milyon lira ödenek göndermesine rağmen. Bu ödeneğin yarısının kullanıldığı,yarısının Ankara’ya iade edildiği biliniyor. Neden iade edilmiştir?Paranın tamamı keşke değerlendirilseydi de bu Tavşanlı Öğretmeni’ne tahsis edilen binanın sorunları çözülebilseydi. Şimdi bu binanın önünde” Tadilat var”levhası var. Bu tadilat ne denli bir tadilattır ki bugüne kadar sonlandırılamamıştır?Gören de birkaç katlı,görkemli bir bina zannedecek. Alt tarafı mütevazi bir bina. Efendim binanın altından su çıkıyormuş. Yahu hangi çağdayız? Su çimentosu diye bir şey var. Atarsınız binanın tabanına her şey yoluna girer. Ama binayı Tavşanlı Öğretmeni’ne değil de bir başka amaç için kullanmayı düşünenler varsa yanlış yaparlar. Çünkü Tavşanlı Öğretmeni artık bunları yutmaz.Hem bu 2000’i aşkın öğretmene hakarettir. Aylardır,hatta yıllardır binası olmayan, tek bir binaya sahipken,binası 1980 Askeri Darbesi ardından kamulaştırılan Tavşanlı Öğretmeni bir ara, Tunçbilek’teki Maden İşçilerine eğitim merkezi olarak Tavşanlı’da yaptırılan binada kalmıştı. Bu bina sayın Kaymakamımızın lojmanına 20-25 matre mesafededir “. Sonra ne mi oldu? Tapusunda “ satılamaz “ şerhi bulunmasına rağmen bu bina Kütahya Özel İdaresi’ne satıldı. Tavşanlı Öğretmeni bu şekilde ikinci kez evinden ayrılmak zorunda kaldı. Türk Maden-İş Batı Anadolu Şubesi eski başkanlarından Doğan Şahin hayattadır. Sevgili Şahin Tavşanlı Öğretmeni’ne tahsis ettikleri binanın kesinlikle satılamayacağını söylüyor. Ama satıldı. Tavşanlı Öğretmeni yıllardır kahve köşelerinde,kıraathanelerde,pastanelerde,park ve bahçelerde,özel tutulan sohbet odalarında ancak bir araya gelebiliyor. Kanal Caddesi’nde Tavşanlı Öğretmeni’ne lütfen tahsis edilen devlete ait eski dersane binasının en azından önümüzdeki 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde açılması isteniliyor. Bu 2000’i mütecaviz Öğretmenin arzusudur. Öğretmenlerle birlikte 10 bini aşkın öğretmen ailesinin isteğidir. Kütahya’da iki üniversitemiz var. Bu üniversitelere bağlı MYO’lar bulunuyor. Bu MYO’ lar ile ilgili birçok öğretim görevlisi Tavşanlı’ya gidip geliyor. Bu öğretmenevi ne kadar çabuk açılırsa en azından bu öğretim görevlileri de derin bir nefes alacaklardır. Darmadağınık bir görüntü arzeden Tavşanlı Öğretmenleri’ni artık bir yerde toplama zamanı gelip te geçmektedir. Kütahya’nın en gelişmiş,büyük ilçesi Tavşanlı bir Öğretmenevine kesinlikle layıktır. Bugün küçük yerleşim birimlerinde öğretmenevleri var. Tavşanlı bunu hak etmedi mi? Şimdi bir İskender bekliyorum. Kılıcın vursun ve düğümü çözsün. Bu çözümsüzlük te artık çözüme kavuşturulsun. Sayın Kaymakamımızı makamında ziyaret eden meslektaşım İngilizce öğretmeni Şevki Eser konuyu bütün detaylarıyla sayın kaymakamımıza arzettiğini ifade etti. İyi de yapmış. Sayın kaymakamımız belki geriye dönük olarak konuyu bilmeyebilir. Ama şu andan itibaren konuya vakıf olduklarına inanıyorum. Sevgili meslektaşım Şevki Eser’e de teşekkür ediyorum. Bürokratlarımıza da sitem ediyorum. Lütfen şu Yılan hikayesine dönen sorunu çözün ve Tavşanlılı öğretmeni sevindirin. Hiç olmazsa Tavşanlı Cumhuriyet’in 100 .yılında Öğretmenevine kavuşsun.
ORMANLAR PİKNİK ALANLARI DEĞİLDİR VE OLMAMALIDIR
Gelin hep beraber şu konuya bir açıklık getirelim; Ormanlar piknik alanları olmalı mıdır? Yoksa herkesin canı istediği zaman içine girip,ateş yaktığı, et ürünleri pişirdiği,gelişi güzel orasına burasına yemek artıkları dökülen,poşetler atılan, yine orasına burasına abdest yapılan, işenen, her türlü ağacının dallarına salıncaklar kurulan mahaller mi olmalıdır?Bana göre ise ,ormanlar kesinlikle “Dingo’nun Ahırı” değildir. Ama maalesef insanlar,özellikle Türkiye’de ormanlık alanları piknik alanları olarak görmüşlerdir. Ormanları sahipsiz sanmışlardır. Yasak olduğu halde ormanların yaşam kaynağı olan çam kozalaklarını çuvallara doldurup kışlık yakacak olarak evlerine taşımışlardır. Yılbaşı gelmeden ormanlardan kestikleri nadide çam fidanlarını “ Noel Baba” nın yanında renk renk lambalarla aydınlatmışlardır. Soba tutuşturmak için düşünmeden canım çam ağaçlarından çıkardıkları çıraları hem kendileri için kullanmışlar, hem de satmışlardır. Birçok kişi de güzelim orman ürünleri nadide ağaçları kesmiş,inşaatlarda kullanmıştır.
Şimdi birçok yerel gazetede,ulusal BASIN’ da manşetler görüyorum: “ Ormanlara girişler yasaklandı” yazıyor. Bu belirli bir süre ormanlara girilemeyeceğini ifade ediyor. Ben de ormanların bakir kalmasından yanayım. Ormanlara değil girmek,yanından geçmek bile yasaklanmalıdır. Ormanlar börtü böceğiyle,yaban hayatıyla baş başa bırakılmalıdır. Ormanların en büyük düşmanı insanlardır. Öyleyse insanın ormanlara girip çıkmalarına izin verilmemelidir. İnsanlar artık piknik yapmak istediklerinde ormanı düşünmemelidir.
Kütahya,orman açısından 56’lılık bir varlığa sahip. Bu Tavşanlı’da, Domaniç’te 63-65lik bir orana çıkmaktadır. Kütahya’da Kamu Ağaçlandırma Kurulu’nun başkanı sayın validir. Sayın vali bir başka ifadeyle Orman yangınlarıyla mücadele komisyonunun da başkanıdır. Kütahya il genelinde 31 Ekim 2022 tarihine kadar ormanlara giriş ve çıkışlar yasaklanmış. Çok ta iyi olmuş. Biz millet olarak sefayı severiz. Hele hele özellikle Pazar günleri kendimizi sokağa atarız. Evlere sığmayız. Aklımıza ilk olarak ormanlar gelir. Buz gibi suların aktığı bir orman çeşmesinin yanında piknik yapmak herkesin hayalidir. Keşke orman alanlarında yüzlerce tabela olsa,üzerinde de :” Bulduğun gibi bırak”yazsa da insanımız bir nebze düşünüp ,piknik yaptığı alanı ilk geldiği an gibi tertemiz bırakıp gidebilse. Öyle oluyor mu? Rakı,şarap,bira ve başka içki ve meşrubat şişeleri önce bir yere dizilir,bu şişeler silahla vurulur. Bir çoğu kırılıp oraya buraya atılır.Bunlar da sıcak günlerde güneş ışığında ısınır ve bir kibrite,çakmaka dönüşür kuru otları tutuşturur,yangınlara neden olur. İnsanımız yaktığı ateşi genelde söndürmez.Öylece bırakır.Yediği Kuru yemiş kabuklarını halı misali yemyeşil çimenlerin üzerine atar. Bulaşık tabak ve çanaklarının sularını oraya buraya döker.. Aynı insanlar bir hafta sonra bulaşık sularını döktükleri,büyük ve küçük ihtiyaç giderdikleri yerlere tekrar oturur,hatta bir hafta önce kirlettikleri yerlerde namaz bile kılar.
Eskiden ormanlarda askerler olurdu.” Orman Askerleri” bir şekilde ormanların polisi,jandarması,bekçisiydi. Orman muhafaza memurları yıllardır ormanlardadır. Ama bir şeyi silahla,sopayla koruma yerine sevgiyle koruma yolunu bulmalıyız. AĞACA SAYGI VE SEVGİ beyinlere işlenmelidir. Bu önce ailelerde,sonra eğitim kurumlarında başlar ve devam eder.” Bana öyle bir din bulunuz ki,ibadeti ağaç dikmek olsun” diyen bilge kişiye katılıyorum.”Yaş kesenin başını keserim”diyen bir hükümdar, Fatih Sultan Mehmet Han’ı ;” Yarın kıyamet kopacağını bilseniz de elinizdeki fidanı toprakla buluşturun”diyen yüce peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’yı rahmetle anıyorum. .
Ormanlar hani küçük çocuklarımızı ikaz ederiz ya;” cızzzzz” deriz ya insanımız tarafından titizlikle korunacak yerler olmalıdır. Havaların beklenmedik şekilde ısınması sayın valiliğimizi harekete geçirmiş. Anız konusunda da büyük hassasiyet gösterilmiş. Ben yıllardır anız konusunda titiz bir insanım. Anız yakmaya, anızların kontrolsüz yok edilmesine karşıyım. Kütahya Ormanları’na girişler de bir sürü izne bağlanmış. Ormancılık ve zirai faaliyetler,Merkez Av Komisyonlarının kararları takip edilecekmiş. İl ve ilçelerde Orman Müdürlükleri,şeflikleri alarma geçirilmiş. Yani ormanlara giriş ve çıkışlar hem jandarma,hem Orman birimlerince titizlikle izlenecekmiş. Bunlar istisnalar. Ama şu gerçek göz ardı edilmemelidir; Ormanlara şu günlerde girmek kesinlikle yasak.Bu yasak ,belirtilen tarihe kadar devam edecek. Ama benim gönlüm,ormanlara kesinlikle her mevsimde giriş ve çıkışın olmamasından yana. Ormanları artık piknik konusunda gündemimizden çıkarma zamanıdır. Sayın valimizin hassasiyetlerine katılıyorum
Resmi veriler, ülkemizde,milli sınırlarımız içinde 22 milyon 900 bin hektar bir orman varlığımız olduğunu gösteriyor. Nasıl “ damlaya damlaya göl olur” deniliyorsa” her gün bir şekilde orada burada meydana gelen yangınlarda ormanlarımızın nadide parçalarını yitiriyoruz. Her ne kadar bu kaybedilen alanlar yeniden kazanılsa bile bu zaman alıyor ve eski haline dönmesi yıllar alıyor. Ülkemizde bugün itibariyle yine resmi verilere göre,28 Orman Bölge Müdürlüğü var. İşte bu kadar müdürlük koca bir Türkiye’nin ormanlarıyla ilgileniyor. Yine buna paralel olarak ülkemizde,bu bölge müdürlüklerine bağlı artı-eksi 2140 Orman İşletme Şefliği bulunuyor. Aldığım verilere göre ki bu rakamlar 2020 yılı sonu itibariyledir; 15 bir 334 orman memuru, 5564 orman sözleşmeli memuru, 9 bin o89 sürekli orman işçisi, 8 bin 197 geçici orman işçisi kişi tamamı 38 bin 200’ü buluyor hep ormanlarımızın sorunlarıyla ilgileniyor. Orman Kanunu 1954 yılında çıkarılmıştır. O zamanlar Demokrat Parti İktidardı. O günden bu güne bu kanun 42 defa değiştirilmiştir. Öyle ki bu değişikliklerin 27’si 2003-2012 yılları arasındadır. Yılda 2.1 milyar ton karbondioksiti yok eden ormanlarımız kanımca en çok çok üzerinde titrememiz gereken bir konudur.
Şu gerçek iyi biliniyor; ormanlarımızın 46.8’ i ihmal, 9.4’ü kaza 11’i doğal koşullarda, 24.7’si bilinmeyen nedenlerle çıkan yangınlarla yara almıştır. İhmal denilince aklımıza insan gelmektedir. Öyleyse önce insanların ormanla ilişkilerini düzenlemek gerekiyor
Kütahya Orman Bölge Müdürü Birol Dündar’ın verdiği bilgilere göre; 2022 yılının ilk 6 ayında Kütahya’da 22 orman yangını olmuş. Yangınların tamamına yakını hava olayları sonucu meydana gelmiş. Bu arada 22 dönüm arazide de örtü yangını oluşmuş. Beni en sevindiren husus ise, Kütahya genelinde 957 orman gönüllüsünün olması. Bunların 90’ı ise orman köylüleri.Her biri araziyi iyi tanıyan insanlar. Yardımları büyük önem taşıyor. Bu arada Kütahya’da 40 Jandarma Komando eri ormanlarda meydana gelebilecek bir yangına karşı özel olarak yetiştirilmiş. Askeri birliklere verilen eğitimler semeresini vermiş. Kütahya’da 20 yılda toplam 996 orman yangını olmuş. Yıllık 50 orman yangını oluyor. Kütahya için en tehlikeli aylar orman yangını açısından Temmuz ve Ağustos aylarıymış.