PARLAMENTER HÜSNÜ ORDU’NUN MERHUM BARIŞ MANÇO HASSİYETİ
PARLAMENTER HÜSNÜ ORDU’NUN MERHUM BARIŞ MANÇO HASSİYETİ
Bülent Alpagut
- 05062218413
BİR ZAMANLAR
BELEDİYE
BAŞKANIMIZDI ESKİ
PARLAMENTER HÜSNÜ ORDU’NUN MERHUM
BARIŞ MANÇO HASSİYETİ
1 Şubat 1999 büyük sanatçı,uluslar arası barış elçimiz, sevgili BARIŞ MANÇO’nun aramızdan ayrılışının 24.yıldönümüdür. O, sadece çocuklarımızın değil,her yaştan insanımızın,hatta dünya üzerindeki birçok ülke insanının sevgilisiydi. Özellikle Japonlar kendisini çok seviyordu. 24.ölüm yıldönümünde muhterem eşi Lale Manço Ahıskalı’nın yaptığı açıklama herkesi heyecanlandırdı. Öğrendik ki merhumun bir de vasiyeti varmış. Merhum, Cumhuriyetin 100. yılı için “2023” adlı bir eser yazmış. Bunu herkes gibi ben de bu açıklama vesilesiyle öğrenmiş oldum. Ama ortada bir sıkıntı var; Eser var,Barış yok”. Bu beste için özel bir proje söz konusuymuş. Merhum Barış Manço sahneye hologrom olarak çıkacakmış. Senfoni orkestrası eşliğinde Türkiye dahil,tüm dünya izleyebilecekmiş.
Merhum Barış Manço çocukların vazgeçilmeziydi. “ Adam olacak çocuk” proramını milyonlar nefesini tutarak izlerdi. Öğrendiğimiz kadarıyla merhum Manço’nun evi müzeye çevrilmiş. Bu müzede Barış’ın arabasından,kişisel eşyalarına kadar onlarca eşyası sergileniyormuş.Bunun tüm sevenleri için ne kadar büyük bir etkinlik olduğunu söylemeye gerek var mı?ölümünün 24.yılında yani 1 şubat günü bu müze gecenin 24.00’üne kadar açık kalacakmış. Giriş ise dolayısıyle ücretsiz olacakmış.
Sevgili Barış Manço vefat ettiği tarihte Tavşanlı Belediye Başkanı ,eski parlamenter Hüsnü Ordu idi. Merhumun ölüm haberi alındıktan sonra herkes bu ölümsüz sanatçı için mutlaka bir şeyler düşünmüştür. İşte sayın Ordu bunlardan birisiydi. Tavşanlı Belediye Meclisi merhum için toplanmıştı. Sayın Başkan yaptığı konuşmada ünlü sanatçıyı rahmetle anmış,bir de teklifte bulunmuştu. Teklifi; Tavşanlı’da kendisini anmak için bir şey yapılmasıydı. Kafasında yatanı söylemişti;” Çevre yoluna bir üst geçit yapalım. Bu geçit hem trafik açısından bir kazancımız olsun,hem de merhumu anmak için bir fırsat doğsun2 dediğinde meclis üyeleri kendisini alkışlamışlar ve teklif kabul edilmişti.
Bu üst geçit,bugün de yerli yerindedir. Ama bir şekilde;ilk yapıldığında üstü örtülüydü. Şeffaf bir malzemeyle kaplıydı. Her yerde rastlanan şey Tavşanlı’da da olmuş,bu geçitin kapalı alanı ne idüğü belirsizlerin mekanı oluvermişti. Kendini bilmezler bu geçitte ateş bile yakmışlardı. Yediklerini,içtiklerini bu geçite bırakmayı adet edinmişlerdi. İş ilgili birimlere intikal etti. İşin önü alındı. Ama daha sonra zaman zaman aynı sıkıntılar yaşandığı için geçitin üstü alındı. Açık üst geçite dönüştürüldü. İnsanımızda geçit kültürü henüz gelişmediği için üst geçite ilgi de giderek azaldı. Ama güzel olan nedir biliyor musunuz? Ünlü sanatçının bir vesileyle ilçede anılmasının sağlanmasıdır. Ben de bu üst geçitten birkaç kez geçenlerdenim. Benim de bu geçitte anılarım var. Önemli olan hizmet yapmak değil,getirilen hizmeti layıkıyle koruyabilmektir. Merhum Barış Manço’nun yıllar önce ekibiyle birlikte Tavşanlı’da birkaç konseri olmuştu. Bunlardan birisi merhum sanayici,iş insanımız İbrahim Gültekin’in,eski Tavşanlı Mazotla çalışan elektrik santralı alanına yaptırılan kapalı sinemasıydı. Sinema hınca hınç dolmuş, konser gecenin geç vakitlerine kadar sürmüştü. Ben de o orijinal giysiler içinde,uzun saçlarıyla,ellerindeki yüzükleriyle merhumu görenlerdenim. Gördüğüm de o kadardı. Kendisini bir daha canlı olarak göremedim. Tv ekranlarında ancak görebildim. Sesini radyolardan,kasetlerden duydum.
Binlerce sanatçımız var. Ama bir elin beş parmağı kadar duayenleri mevcut. Duayenler ölümsüz. Unutulmadılar. Unutulmayacaklar. Şimdi biri bana duayen sanatçılarımızı say dese inanın birkaç tane sayabilirim. Herkes sanatçı olamıyor. Bakın TV ekranlarına eskilerden kaçını izleyebiliyorsunuz?Yenileri ise biz eskiler tanımıyoruz. Mekanı cennet olsun. Sanatçı olmak Allah’ın bir lütfudur. Ulu önder Atatürk boşuna dememiş:” Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakan,milletvekili,bir başka üst bürokrat olabilirsiniz ama sanatçı olamazsınız” ne kadar güzel değil mi?
Bakın Kütahya’ya; Bir Hisarlı Ahmet bir daha geldi mi? Bakın Denizli’ye; Bir Özay Gönlüm geldi mi? Bakın Sivas’a; Bir Aşık Veysel geldi mi? Allah İbrahim Tatlıses’e ömürler versin. Bir Tatlıses bir daha gelir mi sanıyorsunuz? Birçok ünlü ses ve saz üstadımız hepsi de fani. Gidenin yeri dolmuyor. Türkiye bir daha bir Barış Manço’yu da asla göremeyecektir.
EN BÜYÜK EKSİKLİKLERİMİZDEN BİRİSİ DE MAALESEF
MİZAH VE NÜKTE YÖNÜNDEN YETERSİZ POLİTİKACILARA
SAHİP OLAMAMIZDIR
Size göre politikacı kimdir? Nasıl olmalıdır? Nasıl olmasını istersiniz? Sözlüklere bakarsanız politikacı için; Politika ile uğraşan kimse,siyasetçidir. Mecazi anlamda ise;İşini yürütmek için karşısındakinin hoşuna gidecek tarzda davranan,karşısındakinin veya karşılarındakilerin yüzüne gülen,gülücükler dağıtan kimsedir. Gelelim politikaya;Politika,devletlerarası ilişkiler kurma,devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatı veya siyasettir. siyaset, merhum,bir zamanlar İl Genel Meclisi üyesiydi,Şahmelekli Emin Çavuş’un bir sayın bakanın sorması üzerine ” İki gidip bir kıç atmadır”.Politikacı olmak için tahsile de gerek yoktur. Halk arasında “ Erkan-ı harp”denilen çantadan yetişme siyasetçiler her zaman olmuştur ve bugün de vardırTopluluklar, hazır cevapçı,fıkra ile konuşmasını zenginleştiren, sempatik, şakacı,nüktedan politikacıları her zaman sevmiştir.
Merhum Hasan Saka’ya Trabzon’da bir zamanlar halka hitabederken bazı DP’li muhalifler hep bir ağızdan ” Çekil artık çekil!” diye bağırdıklarında merhum siyasetçi anında.” Evet beyler,dün akşam çekildim,65 kilo geldim” yanıtı vererek hem hazurunu tebessüm ettirmiş hem de kalabalıkların içinden çıkan çatlak sesleri bir anlamda bıçak gibi kesip atmıştı.
Politika yapmak ,amacına ulaşacak tarzda hareket etmedir. Yıllar öncesinde Kütahya Lisesi’nden yatılı arkadaşım,sonra Kütahya Milletvekili oldu. Bir kez de Çalışma Bakanlığı görevinde bulundu Kütahya Barosu’nun üyelerindendi H. Cavit Erdemir ile Tavşanlı’nın Başköy’ünde bir fosseptik çukur açma töreninde birlikteydik. Diyeceksiniz fosseptik çukur için tören mi yapılır? Yapılır. Hizmetin küçüğü ve büyüğü olmaz. Hizmet hizmettir.Hem fosseptik çukuru kimse küçük bir şey sanmasın,,fosseptik çukur,sağlık şartlarına uygun şekilde yapılmış lağım çukuru, septik çukur,septik tanktır. Merhum arkadaşım milletvekili-bakan Av. H. Cavit Erdemir bu mütevazi törende Kütahya Valisi Cemalettin Sevim’in de bulunmasını istemiş,kendisini telefonla aramış,gelmelerini istemişti. Bir sayın milletvekili,bir sayın bakanlık yapmış bir siyasetçi çağıracak ta sayın vali gelmeyecek,mümkün mü? Belki sayın valinin bu ani davet karşısında tepki verdiği düşünülebilir. Ama bir başka açıdan “ Emir,demiri keser”. Nitekim de öyle olmuştu. Ama sayın vali tören alanına intikal ettiğinde yüzü asıktı. Ne mi oldu?Usta siyasetçi Erdemir,bunun farkına varmış ve beni eliyle yanına çağırarak.” Sayın valinin yüzünü güldür” demişti. Eh! ortada yılların verdiği bir tecrübe var.Hemen sayın valinin yanına sokulmuş,elimde mikrofon,” Sayın valim sizlere imreniyorum. Bu kadar işin arasında nasıl bir fırsat bulup ta her yere koşabiliyorsunuz? “ demiş,sayın valiyi tebessüm ettirmiştim. Merhum kardeşim H. Cavit Erdemir de mutlu olmuştu. Çünkü gerçekten insanlar güler yüzlü insanları görmek,güler yüzlü insanlarla sohbet etmek istiyor.
Bakın mizah; Bir gerçeği alay,nükte ve latifelerle allayıp pullayıp güldürücü yanlarıyla ortaya koyan sözlü veya yazılı sanat türü, gülmecedir. Bir başka ifadeyle mizah,eğlenmek,güldürmek,hoşça vakit geçirmek maksadıyle incitmeden bir kimseye takılma,şaka yollu alay etme,eskilere göre latifedir. Öyle siyasetçiler vardı ki, sivri zekası, insafsız alaycılığı,çok bilmişliği, çok gezmişliği, mizah ve hiciv taşan karakteriyle bugün de unutulmamışlardır.
‘ Ünlü siyasetçilerimizden Osman Bölükbaşı bir gün Tavşanlı’da Cumhuriyet Meydanı’nı hınca hınç dolduran Tavşanlılılara hitabediyordu. Ben de meydandaydım. Ama alkış sesi pek işitilmiyordu. Şu asla unutulmamalıdır; Hem sanatçılar,hem de siyasetçiler ,hem de örneğin bir futbol maçında,voleybol,güreş,başketbol karşılaşmasında oynayan sporcular için için alkış çok önemli ve değerlidir. Anlaşılıyordu ki merhum siyasetçi alkışı ya az alıyor veya hiç almıyordu. Ne demişti biliyor musunuz?” Bakıyorum tarlada ekin bol görünüyor. Ama denesi az gibi” der demez kıyamet kopmuş,mesaj alınmış ve merhum dakikalarca alkışlanmıştı.
Ben gazetelerin her sayfasını okurum. Hatta ilanlarına kadar….Ajandama da birçok siyasetçinin sözlerini almışım. Zaman zaman açar okurum. Merhum cumhurbaşkanımız,ünlü siyasetçilerimizden Süleyman Demirel topluluklara:” Çarık ayağı sıkıyor mu?” diye seslenirdi.Yine merhum Osman Bölükbaşı gittiği her yerde :” Uzun siyaset yaşamım boyunca bütün sektörleri tetkik ettim. En büyük kazanç getirenin ,en karlı olanın din ticareti olduğunu gördüm” demiştir. Ünlü siyasetçimiz Cemil Çiçek :”Siyasette adama kirlettiği testinin suyundan içirirler” demesiyle tarihe not düşenlerdendir. Merhum, her vesileyle kendisini Atatürk’ün sıhhıye çavuşu olarak tanıtırdı merhum Tavşanlı’nın Ovacık Köyü’nün muhtarlarından Emin Çavuş( Atay) kuralsızlara:” Ey! Cumhuriyetin acı meyvaları “ diye seslenirdi. Merhum siyasetçilerimizden Bülent Ecevit.” Siyasette iyilik unutulur ama nankörlük bakidir“demişti. Winston Churchill2 Belki daha dikkatli olmam gerekirdi ama ben de, akıntıya kürek çekmek gibi bir eğilim var” derken, ATATÜRK.” Samsun’a hareketinden önce kendisine” Akıntıya kürek çekiyorsun” demişlerdi. Ama gerek Churchill gerekse Atatürk ,her ikisi de başardılar. Fidel Castro her gittiği yerde halka hitabederken.” Sevgili Kübalılar,devletimizin imkanlarıyle yaptığımız her hizmeti siz vatandaşlarıma bir lütuf olarak sunmaktan utanırım. Nihayet bu yapılanların hepsinde sizlerin alınterleriniz,emekleriniz,çabalarınız var” demiştir. Abraham Lincoln,rakibi Douglas’ın sığ biri olduğunu anlatmak için bakın ne demişti:” Bay Douglas’ın fikirleri; aç bırakılmış bir bıldırcının gölgesinin suyunu kaynatarak bir hastaya şifa niyetine verilmiş bir çorba gibidir…”.
Kayseri’nin Erkilet Bucağı’na bağlıydı; Emmiler Köyü’nün ilkokulu’nda Yedek Subay öğretmendim. (1960-1962) Köye zamanın Kayseri CHP İl Başkanı Yasin Çakmak gelmişti. Nezaketen ben de kendisine “ hoş geldiniz” demiş kendisiyle sohbet etmiştim. Sinirliydi. Nedenini sorduğumda anlatmıştı; Köyün girişinde bir tarlada çift süren bir yaşlıya önünde durduğu çeşmenin suyunun niçin akmadığını sormuş. O da birkaz yüz metre uzaktan yüksek sesle yanıt vermiş.” Kurban olduğum,ağzını yidiğim,İsmet Paşa kellesini bir gösterdi bu yıl sular hepten dindi” demesin mi? Mutlaka il başkanına göre bu yaşlı adam Demokrat parti sempatizanı olmalıydı. Bunu anlatır anlatmaz gülüşmüştük. Siyasetçiler bu ülkede tükenmez. İster çantadan yetişmiş olsun,ister bu işin erbabı bulunsun siyasetçi her zaman vardır,olacaktır. Kim kimi ikna edebilirse ,kim kimi hipnotize edebilirse , kim kimin gönlüne bir şekilde girebilirse o siyasetçi kazanacaktır. Nükte yapmasını bilmeyen,mizahtan yoksun politikacı için başarı söz konusu değildir. Onun için derim ki; Politikacılar ayaklarına giydiği çarıkların iplerini iyi bağlasınlar. Çünkü ip çarığı sıktığında çarık ayakları sıkacaktır. Allah bu milleti nüktedanlardan ,mizahçılardan, güldürenlerden,tebessüm ettirenlerden,verdiği mesajla düşündürenlerden eksik bırakmasın. “Tatlı dil yılanı bile deliğinden çıkarır” sözü kesinlikle unutulmamalıdır. Sayın politikacılara,.siyasetçilere saygıyla sunulur…..
BÖYLE ÖĞRETMENDEN KAÇ TANE VAR DERSİNİZ
Sevgili Mustafa Başköy sadece bir sınıf öğretmeni değildir. Önce bir köy öğretmeni ve müdür yetkili öğretmen,sonra bir Yedek Subay Öğretmen,sonra bir bobinaj ustası, sonra bir ara Etüd İdaresi çalışanı,sonra Tunçbilek Termik Santralı’nda bir Tablocu, becerikli bir civciv üreticisi,güzel bir futbol izleyicisi,bir Linyitsporlu,bir yedek parça satıcısı,iyi bir motosiklet tamircisidir. Güzel çıraklar bulmuş,onları usta yapmış bir iş insanımızdır. Her alanda hep başarılara imza atmış biridir.İlkokul öğretmeniyken, Yedek Subay öğretmenken teftişlerde hep Pekiyi almıştır. Özellikle şu malum fiş döneminde öğrencilerini birkaç ayda okuma ve yazma öğretir duruma getirmiştir. Bu başarısını gören müfettişlerin ortak kararıyla görev yaptığı Tavşanlı’nın Örenköy İlkokulu stajyer öğretmenlerin merkezi konumuna gelmiştir. Öyle ki sevgili Başköy elektriğin olmadığı ortamda öğrencilerine güneşten gelen ışınları değerlendirerek dersleri filmle renklendirmiştir. Bu buluşu döneminde taktirle karşılanmıştır. Aynı şekilde güneş enerjisinden yararlanarak Rüzgar Gülü yapmış,rüzgarları bu Rüzgar gülünde günün 24 saatinde gösterme başarısı göstermiştir. Kastamonu Endüstri Meslek Lisesi’ni başarıyla bitirdikten bu güne aradan geçen 79 yıl içinde tabiri caizse doğru dürüst dinlenmemiş,adeta yaşamını ayakta geçirmiş bir hemşehrimizdir.Hala da ayaktadır.Bir süredir eczacı kızının ricasını kırmadığı için kendi eczanelerinde çalışmaktadır.Hatta kendisini eczacı sananlar bile vardır.Bu sayede ilaç kültürü de gelişmiştir. Eczacı kızının ricasını kırmamış,bugün bir de kendilerine ait eczanede kızına yardım etmektedir.Hatta kendisini eczacı sananların olduğunu bile duyuyorum. Bana kendisini kastederek“ Eczacı Mustafa Bey” dediklerinde çaktırmıyorum,tebessüm ediyorum.Ufak tefek rahatsızlıklara meydan okuduğu için hala ayaktadır. Kimse bir bakışta kendisinin 79 yaşında olduğunu söyleyemez. Dededir ama dede gibi değildir.
Sevgili eşi Açkarınların kızı Mürüvvet Başköy’ü 2 Şubat 2020’de kaybettiğinden bugüne hala bunun şokunu yaşıyor. Acısını küllendiremedi. Ben kendisinin eşinin rahatsız olduğu günlerde ne denli büyük arayışlar içinde olduğu yakinen bilenlerdenim.Yurt dışından parasına bakmadan ne ilaçlar getirmedi ki? Ama tedbirleri,çabaları taktiri bozamamıştır. O artık üç kızı, erkek evladı,üç damadı,bir gelini,9 torunuyla yaşamını sürdürüyor. Aile bireyleri babalarına,dedelerine gözleri gibi bakıyorlar. Hayırlı evlatlar yetiştirmiş. Şu anda tam anlamıyla bir emekli de değildir.. Ama kahve köşelerinde,odalarda,orada burada oturan emeklilerden de değildir. Bir ara evinin bir bölümündeki kuluçka makinesiyle özellikle hindi üretimi yapıyordu.Başarılı da olmuştu. Ne oldu bilmem bundan vazgeçti. Yedek parça iş yeri varken,her türlü araç ve gereç parçalarını herkes ondan temin ederdi. İyi bir motorsiklet sürücüsü,motorsiklet tamircisiydi. Özellikle Tavşanlı’da daha sinema kültürü yerleşmediği günlerde temin ettiği film makinesiyle Okul Koruma Derneğine gelir sağlamak için özveriyle çalışmıştır. Halkımıza, şehirde ve köy kahvelerinde çocuklarımıza,cezaevindeki mahkum ve tutuklulara birbirinden güzel filmleri izlettirmiştir. Ki o sıralarda bunu merhum Ortaokul Müzik öğretmeni Fethi Akuz ve GLİ Sinemasını çalıştıran merhum Zeki Sezek’ten başkası da yapmıyordu. Geceleri en azından birkaç kez telefonlaşırız. Konuşurken rahatladığını hissederim. Benim izlediğim dizileri o da izlediği için bazı durumlarda diziler devam ederken de konuşuruz. Anlamadığımız yerleri birbirimize sorarız. Eşine olan saygısı ve sevgisi nedeniyle bir daha bir evlilik düşüneceğini sanmıyorum. Ununu eleyip eleği duvara astığını düşünüyorum. Zaten yaşı 80’e dayandı.Böyle bir düşüncesi olursa önüne yatar önlerim. Zaten ihtiyacı da yok. Çoluğu-çocuğu ona yeter de artar bile.Zaten çevresi zengin, Üç mükemmel,tahsilli kızları ve keza dört dörtlük bir erkek evladı , 9 tane de Allah bağışlasın öğrenimine devam eden,meslek sahibi olmuş torunları var.
Mustafa Başköy,Kastamonu Endüstri Meslek Lisesi Mezunu. Merhum babası Ahmet Amcam,o tarihlerde Kastamonu’daymış.Ben sevgili Başköy’ün Yedek Subay Öğretmen bile bilmiyormuşum. Yıllar sonra bir vesileyle öğrendim. Çünkü benim ajandamda Yd.Sb. Öğretmenler arasında ismi yoktu. Onu da bu listeye ilave ettim.
Sevgili Başköy’ün Ankara’da kısa süre de olsa Etüd İdaresi’nde çalışması var. Yd. Sb. Öğretmenlik yaptıktan sonra benim gibi Öğretmenlik Mesleğini seçmiş ve Öğretmen olarak kalmış. Bu arada kendisinin ayak izlerini Tunçbilek Termik Santralı’nda da buldum. Mesleği gereği Atölyede çalışması gerekirken kendisini Tablocu yapmışlar. O da bir süre sonra ayrılmış.
Mustafa Başköy’ün en uzun öğretmenlik dönemi Tavşanlı İstiklal İlkokulu’ndadır. 17 yıl hizmeti söz konusudur. En ilginç görev yerleri arasında merkeze bağlı Gümüşgölcük Köyü İlkokulu ve Tavşanlı- Kütahya Karayolu üzerindeki ,Organize Sanayi Bölgesi’ne ’komşu Örenköy İlkokulu’dur. Bu okulun bir özelliği ise Mustafa Başköy döneminde bu okulun stajyer öğretmenler için bir merkez olmasıdır. Bayan ve erkek çok sayıda stajyer öğretmenin başarılı olmalarında Mustafa Hoca’n büyük emeği vardır. Tavşanlı’da ilk sinema makinesini kullananlardan birisidir. Okul Koruma Dernekleri yararına yıllar öncesinde mini salonlarda,dersliklerde,cezaevinde, halka açık alanlarda hatta kahve köşelerinde filmler getirtip oynattığı bugün de anımsanıyor.
Mustafa Başköy’ün ve mahdumu Murat Ahmet Başköy’ün bugün Çukurköy altında Küçük Sanayi Sitesi’nde modern bir iş yerleri var. Bu iş yerinin patronu da artık oğlu Murat Ahmet Başköy. Keşke her öğretmenin iki koltuğunda Mustafa Hoca gibi 4-5 karpuz olabilse. Bu arada antı parantez bir konuya değinmek isterim; Yedek Subay Öğretmenler en az bu mesleğin okul mezunları kadar başarılı olmuşlardır. Doğrusunu söylemek gerekirse, meslekten gelenlerle yarışmışlardır. Hep te çatıyı yüksek tutmuşlardır. Bu yazımı tüm Yedek Subay Öğretmenlere ithaf ediyorum. …