11 Şubat 2023 - Cumartesi

PARLAMENTER HÜSNÜ ORDU’NUN MERHUM BARIŞ MANÇO HASSİYETİ

PARLAMENTER HÜSNÜ ORDU’NUN MERHUM BARIŞ MANÇO HASSİYETİ

Yazar - Bülent Alpagut
Okuma Süresi: 20 dk.
253 okunma
Bülent Alpagut

Bülent Alpagut

- 05062218413
Google News


BİR ZAMANLAR 
BELEDİYE  
BAŞKANIMIZDI  ESKİ 
  PARLAMENTER  HÜSNÜ ORDU’NUN MERHUM
   BARIŞ MANÇO HASSİYETİ 


   1 Şubat 1999  büyük sanatçı,uluslar arası barış elçimiz, sevgili BARIŞ MANÇO’nun aramızdan ayrılışının 24.yıldönümüdür. O, sadece çocuklarımızın değil,her yaştan insanımızın,hatta dünya üzerindeki birçok ülke insanının  sevgilisiydi. Özellikle Japonlar kendisini çok seviyordu. 24.ölüm yıldönümünde muhterem eşi  Lale Manço Ahıskalı’nın yaptığı açıklama herkesi heyecanlandırdı. Öğrendik ki merhumun bir de vasiyeti varmış. Merhum, Cumhuriyetin 100. yılı için  “2023” adlı bir eser  yazmış. Bunu herkes gibi ben de  bu açıklama vesilesiyle öğrenmiş oldum. Ama ortada bir sıkıntı var; Eser var,Barış yok”. Bu beste için özel bir proje söz konusuymuş. Merhum Barış Manço sahneye hologrom olarak çıkacakmış. Senfoni orkestrası   eşliğinde Türkiye dahil,tüm dünya izleyebilecekmiş.
         Merhum Barış Manço çocukların  vazgeçilmeziydi. “ Adam olacak çocuk” proramını milyonlar nefesini tutarak izlerdi. Öğrendiğimiz kadarıyla merhum Manço’nun evi  müzeye çevrilmiş. Bu müzede  Barış’ın arabasından,kişisel eşyalarına kadar onlarca  eşyası  sergileniyormuş.Bunun tüm sevenleri için ne kadar büyük bir etkinlik olduğunu söylemeye gerek var mı?ölümünün 24.yılında yani 1 şubat günü bu müze gecenin 24.00’üne kadar açık kalacakmış. Giriş ise dolayısıyle ücretsiz olacakmış. 
           Sevgili Barış Manço vefat ettiği tarihte Tavşanlı Belediye Başkanı ,eski parlamenter Hüsnü Ordu  idi. Merhumun ölüm haberi alındıktan sonra herkes  bu ölümsüz sanatçı için mutlaka bir şeyler düşünmüştür. İşte sayın Ordu bunlardan birisiydi. Tavşanlı Belediye Meclisi  merhum için toplanmıştı. Sayın Başkan  yaptığı konuşmada ünlü sanatçıyı rahmetle  anmış,bir de teklifte bulunmuştu. Teklifi; Tavşanlı’da kendisini anmak için bir şey yapılmasıydı. Kafasında yatanı söylemişti;” Çevre yoluna bir üst geçit yapalım. Bu geçit hem trafik açısından bir kazancımız olsun,hem de merhumu anmak için bir fırsat doğsun2 dediğinde  meclis üyeleri kendisini alkışlamışlar ve teklif   kabul edilmişti. 
           Bu üst geçit,bugün de yerli yerindedir. Ama bir şekilde;ilk yapıldığında üstü örtülüydü. Şeffaf  bir  malzemeyle kaplıydı.  Her yerde rastlanan şey Tavşanlı’da da olmuş,bu geçitin kapalı alanı ne idüğü belirsizlerin mekanı oluvermişti.  Kendini bilmezler  bu geçitte ateş bile yakmışlardı. Yediklerini,içtiklerini bu geçite bırakmayı adet edinmişlerdi. İş ilgili birimlere intikal etti. İşin önü alındı. Ama daha sonra zaman zaman aynı sıkıntılar yaşandığı için geçitin üstü alındı. Açık üst geçite dönüştürüldü.  İnsanımızda geçit kültürü henüz gelişmediği için  üst geçite ilgi  de giderek azaldı. Ama güzel olan nedir biliyor musunuz? Ünlü sanatçının bir vesileyle ilçede anılmasının sağlanmasıdır. Ben de bu üst geçitten birkaç kez geçenlerdenim. Benim de  bu geçitte anılarım var.  Önemli olan hizmet yapmak değil,getirilen hizmeti  layıkıyle koruyabilmektir.  Merhum Barış Manço’nun yıllar önce ekibiyle birlikte Tavşanlı’da birkaç konseri olmuştu. Bunlardan birisi merhum sanayici,iş insanımız  İbrahim Gültekin’in,eski Tavşanlı Mazotla çalışan elektrik santralı  alanına yaptırılan kapalı sinemasıydı.  Sinema  hınca hınç dolmuş, konser gecenin geç vakitlerine kadar sürmüştü. Ben de  o orijinal giysiler içinde,uzun saçlarıyla,ellerindeki  yüzükleriyle  merhumu görenlerdenim. Gördüğüm de o kadardı. Kendisini bir daha canlı olarak göremedim. Tv  ekranlarında  ancak görebildim.  Sesini radyolardan,kasetlerden duydum. 
               Binlerce sanatçımız var. Ama  bir elin beş parmağı kadar duayenleri mevcut.  Duayenler ölümsüz. Unutulmadılar. Unutulmayacaklar. Şimdi biri bana   duayen sanatçılarımızı  say dese inanın    birkaç tane sayabilirim.  Herkes sanatçı olamıyor.  Bakın TV ekranlarına eskilerden kaçını izleyebiliyorsunuz?Yenileri ise biz eskiler tanımıyoruz.  Mekanı cennet olsun.  Sanatçı olmak Allah’ın bir lütfudur.  Ulu  önder Atatürk boşuna dememiş:”  Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakan,milletvekili,bir başka üst bürokrat olabilirsiniz ama sanatçı olamazsınız”  ne kadar güzel değil mi?
               Bakın Kütahya’ya; Bir Hisarlı Ahmet bir daha geldi mi? Bakın Denizli’ye; Bir Özay Gönlüm geldi mi?  Bakın  Sivas’a; Bir  Aşık Veysel  geldi mi? Allah İbrahim Tatlıses’e ömürler versin.  Bir Tatlıses bir daha gelir mi sanıyorsunuz? Birçok ünlü ses ve saz üstadımız hepsi de fani. Gidenin yeri dolmuyor.  Türkiye bir daha bir Barış Manço’yu da asla göremeyecektir.  


 EN  BÜYÜK  EKSİKLİKLERİMİZDEN  BİRİSİ  DE   MAALESEF
 MİZAH VE NÜKTE  YÖNÜNDEN  YETERSİZ POLİTİKACILARA 
                          SAHİP  OLAMAMIZDIR
                
 
         Size göre politikacı  kimdir? Nasıl olmalıdır? Nasıl olmasını istersiniz? Sözlüklere bakarsanız politikacı için; Politika ile uğraşan kimse,siyasetçidir. Mecazi anlamda ise;İşini yürütmek için karşısındakinin hoşuna gidecek tarzda davranan,karşısındakinin veya karşılarındakilerin yüzüne gülen,gülücükler dağıtan  kimsedir. Gelelim politikaya;Politika,devletlerarası  ilişkiler kurma,devlet işlerini düzenleme ve yürütme  sanatı veya siyasettir.   siyaset,  merhum,bir zamanlar İl Genel Meclisi üyesiydi,Şahmelekli Emin Çavuş’un  bir sayın bakanın sorması üzerine  ” İki gidip bir kıç  atmadır”.Politikacı olmak için tahsile de gerek yoktur. Halk arasında “ Erkan-ı harp”denilen çantadan yetişme siyasetçiler her zaman olmuştur ve bugün de vardırTopluluklar, hazır cevapçı,fıkra ile konuşmasını zenginleştiren, sempatik, şakacı,nüktedan  politikacıları her zaman sevmiştir.  
         Merhum Hasan Saka’ya Trabzon’da bir zamanlar  halka hitabederken  bazı  DP’li  muhalifler hep bir ağızdan ” Çekil artık çekil!” diye bağırdıklarında merhum siyasetçi anında.” Evet beyler,dün akşam çekildim,65 kilo geldim” yanıtı vererek hem hazurunu tebessüm ettirmiş hem de  kalabalıkların içinden çıkan çatlak sesleri bir anlamda bıçak gibi kesip atmıştı. 
         Politika yapmak ,amacına  ulaşacak tarzda hareket etmedir.  Yıllar öncesinde Kütahya Lisesi’nden yatılı  arkadaşım,sonra Kütahya Milletvekili oldu. Bir kez de  Çalışma Bakanlığı görevinde bulundu Kütahya Barosu’nun üyelerindendi H. Cavit Erdemir ile Tavşanlı’nın Başköy’ünde bir fosseptik  çukur açma töreninde birlikteydik. Diyeceksiniz fosseptik çukur için tören mi yapılır? Yapılır. Hizmetin küçüğü ve büyüğü olmaz. Hizmet hizmettir.Hem fosseptik çukuru kimse  küçük bir şey sanmasın,,fosseptik çukur,sağlık  şartlarına uygun  şekilde  yapılmış lağım  çukuru, septik çukur,septik tanktır. Merhum arkadaşım milletvekili-bakan Av. H. Cavit Erdemir bu  mütevazi törende Kütahya Valisi  Cemalettin Sevim’in de bulunmasını  istemiş,kendisini telefonla aramış,gelmelerini  istemişti. Bir sayın milletvekili,bir sayın bakanlık yapmış bir siyasetçi çağıracak ta sayın vali gelmeyecek,mümkün mü? Belki sayın valinin bu ani davet karşısında tepki verdiği düşünülebilir. Ama bir başka açıdan “ Emir,demiri keser”. Nitekim de öyle olmuştu.  Ama sayın vali  tören alanına intikal ettiğinde yüzü asıktı.  Ne mi oldu?Usta siyasetçi Erdemir,bunun farkına varmış ve beni  eliyle yanına çağırarak.” Sayın valinin yüzünü güldür” demişti. Eh! ortada yılların verdiği bir tecrübe var.Hemen sayın valinin yanına sokulmuş,elimde mikrofon,” Sayın valim  sizlere imreniyorum. Bu  kadar işin arasında nasıl bir fırsat bulup ta  her yere koşabiliyorsunuz? “ demiş,sayın valiyi  tebessüm ettirmiştim. Merhum kardeşim H. Cavit Erdemir de mutlu olmuştu.  Çünkü gerçekten insanlar güler yüzlü insanları görmek,güler yüzlü insanlarla sohbet etmek istiyor. 
         Bakın  mizah; Bir gerçeği alay,nükte ve latifelerle  allayıp pullayıp  güldürücü yanlarıyla  ortaya koyan sözlü veya yazılı  sanat türü, gülmecedir. Bir başka ifadeyle mizah,eğlenmek,güldürmek,hoşça vakit geçirmek  maksadıyle incitmeden  bir kimseye takılma,şaka yollu alay etme,eskilere göre latifedir. Öyle siyasetçiler vardı ki, sivri zekası, insafsız alaycılığı,çok bilmişliği, çok gezmişliği, mizah ve hiciv taşan karakteriyle bugün de unutulmamışlardır. 
‘         Ünlü siyasetçilerimizden Osman Bölükbaşı bir gün Tavşanlı’da Cumhuriyet Meydanı’nı hınca hınç dolduran Tavşanlılılara  hitabediyordu.  Ben de meydandaydım. Ama  alkış sesi pek işitilmiyordu. Şu asla unutulmamalıdır; Hem sanatçılar,hem de siyasetçiler ,hem de    örneğin bir futbol maçında,voleybol,güreş,başketbol  karşılaşmasında oynayan sporcular için için alkış çok önemli ve değerlidir. Anlaşılıyordu ki merhum siyasetçi alkışı ya az alıyor veya hiç almıyordu. Ne demişti biliyor musunuz?” Bakıyorum  tarlada  ekin bol görünüyor. Ama denesi az gibi” der demez kıyamet kopmuş,mesaj alınmış ve merhum dakikalarca alkışlanmıştı. 
      Ben gazetelerin her sayfasını  okurum. Hatta ilanlarına kadar….Ajandama da birçok siyasetçinin sözlerini almışım. Zaman zaman açar okurum. Merhum cumhurbaşkanımız,ünlü siyasetçilerimizden  Süleyman Demirel topluluklara:” Çarık ayağı sıkıyor mu?” diye  seslenirdi.Yine merhum Osman Bölükbaşı  gittiği her yerde :” Uzun siyaset yaşamım boyunca bütün sektörleri  tetkik ettim. En büyük kazanç  getirenin  ,en karlı olanın din ticareti  olduğunu gördüm” demiştir. Ünlü siyasetçimiz  Cemil Çiçek  :”Siyasette adama   kirlettiği testinin suyundan içirirler” demesiyle   tarihe not düşenlerdendir. Merhum, her vesileyle kendisini  Atatürk’ün sıhhıye çavuşu olarak tanıtırdı merhum Tavşanlı’nın Ovacık Köyü’nün muhtarlarından Emin Çavuş( Atay)   kuralsızlara:” Ey! Cumhuriyetin acı meyvaları “ diye seslenirdi. Merhum siyasetçilerimizden Bülent Ecevit.”  Siyasette iyilik unutulur ama  nankörlük  bakidir“demişti. Winston Churchill2 Belki daha dikkatli olmam  gerekirdi ama ben de, akıntıya kürek çekmek gibi bir eğilim var” derken, ATATÜRK.” Samsun’a hareketinden önce kendisine” Akıntıya kürek çekiyorsun” demişlerdi. Ama gerek Churchill gerekse Atatürk  ,her ikisi de başardılar.  Fidel Castro  her gittiği yerde halka hitabederken.”  Sevgili Kübalılar,devletimizin imkanlarıyle  yaptığımız her hizmeti siz vatandaşlarıma bir lütuf olarak  sunmaktan   utanırım. Nihayet bu yapılanların hepsinde sizlerin alınterleriniz,emekleriniz,çabalarınız var” demiştir. Abraham  Lincoln,rakibi Douglas’ın sığ biri olduğunu anlatmak için bakın ne demişti:” Bay Douglas’ın fikirleri; aç bırakılmış  bir bıldırcının  gölgesinin suyunu kaynatarak bir hastaya şifa niyetine verilmiş bir çorba gibidir…”.
       Kayseri’nin Erkilet Bucağı’na bağlıydı; Emmiler Köyü’nün ilkokulu’nda Yedek Subay  öğretmendim. (1960-1962)  Köye zamanın Kayseri CHP İl Başkanı  Yasin Çakmak gelmişti.  Nezaketen ben de  kendisine “ hoş geldiniz” demiş kendisiyle sohbet etmiştim. Sinirliydi. Nedenini sorduğumda anlatmıştı; Köyün girişinde bir tarlada çift süren bir yaşlıya   önünde durduğu çeşmenin suyunun niçin akmadığını sormuş.  O da  birkaz yüz metre uzaktan yüksek sesle yanıt vermiş.” Kurban olduğum,ağzını yidiğim,İsmet Paşa kellesini bir gösterdi bu yıl sular hepten dindi” demesin mi?  Mutlaka il başkanına göre bu yaşlı adam Demokrat parti sempatizanı olmalıydı.  Bunu anlatır anlatmaz gülüşmüştük.  Siyasetçiler bu ülkede tükenmez.  İster çantadan yetişmiş olsun,ister bu işin erbabı bulunsun siyasetçi her zaman vardır,olacaktır.  Kim kimi ikna edebilirse ,kim kimi  hipnotize edebilirse , kim kimin gönlüne bir şekilde girebilirse  o siyasetçi kazanacaktır.  Nükte yapmasını bilmeyen,mizahtan yoksun politikacı için başarı söz konusu değildir. Onun için derim ki; Politikacılar  ayaklarına giydiği çarıkların iplerini iyi bağlasınlar. Çünkü ip çarığı sıktığında  çarık ayakları sıkacaktır. Allah bu milleti nüktedanlardan ,mizahçılardan, güldürenlerden,tebessüm ettirenlerden,verdiği mesajla düşündürenlerden eksik bırakmasın. “Tatlı dil yılanı bile deliğinden çıkarır” sözü  kesinlikle unutulmamalıdır. Sayın politikacılara,.siyasetçilere saygıyla sunulur…..

    BÖYLE  ÖĞRETMENDEN  KAÇ TANE VAR DERSİNİZ

 
                   Sevgili Mustafa Başköy  sadece  bir sınıf öğretmeni değildir.  Önce bir köy öğretmeni ve müdür yetkili öğretmen,sonra  bir Yedek Subay Öğretmen,sonra  bir bobinaj ustası, sonra bir ara Etüd İdaresi çalışanı,sonra Tunçbilek Termik Santralı’nda bir Tablocu, becerikli bir civciv üreticisi,güzel bir futbol izleyicisi,bir Linyitsporlu,bir yedek parça satıcısı,iyi bir motosiklet tamircisidir. Güzel çıraklar bulmuş,onları usta yapmış bir  iş insanımızdır. Her alanda hep başarılara imza atmış biridir.İlkokul öğretmeniyken, Yedek Subay  öğretmenken  teftişlerde hep Pekiyi almıştır. Özellikle  şu malum fiş döneminde  öğrencilerini birkaç ayda okuma ve yazma öğretir duruma getirmiştir.  Bu başarısını gören müfettişlerin ortak  kararıyla görev yaptığı Tavşanlı’nın Örenköy  İlkokulu stajyer öğretmenlerin merkezi konumuna gelmiştir. Öyle ki sevgili Başköy elektriğin olmadığı ortamda öğrencilerine  güneşten gelen ışınları değerlendirerek  dersleri filmle   renklendirmiştir. Bu buluşu  döneminde taktirle karşılanmıştır. Aynı şekilde güneş enerjisinden yararlanarak Rüzgar Gülü yapmış,rüzgarları bu Rüzgar gülünde  günün 24 saatinde  gösterme başarısı göstermiştir.  Kastamonu Endüstri Meslek Lisesi’ni başarıyla bitirdikten  bu güne aradan geçen 79 yıl içinde  tabiri caizse  doğru dürüst dinlenmemiş,adeta yaşamını ayakta geçirmiş bir hemşehrimizdir.Hala da ayaktadır.Bir süredir eczacı kızının ricasını kırmadığı için kendi eczanelerinde  çalışmaktadır.Hatta kendisini eczacı sananlar bile vardır.Bu sayede ilaç kültürü de  gelişmiştir. Eczacı kızının ricasını kırmamış,bugün bir de kendilerine ait eczanede  kızına yardım etmektedir.Hatta kendisini eczacı sananların olduğunu bile duyuyorum. Bana  kendisini kastederek“ Eczacı Mustafa Bey” dediklerinde çaktırmıyorum,tebessüm ediyorum.Ufak tefek rahatsızlıklara meydan okuduğu için hala ayaktadır.  Kimse bir bakışta kendisinin 79 yaşında olduğunu söyleyemez. Dededir ama  dede gibi değildir.  

             Sevgili eşi Açkarınların kızı  Mürüvvet Başköy’ü  2 Şubat 2020’de  kaybettiğinden bugüne hala bunun şokunu yaşıyor. Acısını küllendiremedi.    Ben kendisinin eşinin rahatsız olduğu günlerde ne denli  büyük  arayışlar içinde olduğu yakinen bilenlerdenim.Yurt dışından parasına bakmadan ne ilaçlar getirmedi ki?  Ama tedbirleri,çabaları  taktiri bozamamıştır. O artık  üç kızı, erkek evladı,üç damadı,bir gelini,9 torunuyla  yaşamını sürdürüyor. Aile bireyleri babalarına,dedelerine  gözleri gibi bakıyorlar.  Hayırlı evlatlar yetiştirmiş.  Şu anda tam anlamıyla bir emekli de değildir.. Ama kahve köşelerinde,odalarda,orada burada  oturan emeklilerden de değildir.  Bir ara evinin  bir bölümündeki kuluçka makinesiyle özellikle hindi  üretimi yapıyordu.Başarılı da olmuştu. Ne oldu bilmem  bundan vazgeçti. Yedek parça iş yeri varken,her türlü araç ve gereç parçalarını  herkes ondan temin ederdi. İyi bir motorsiklet sürücüsü,motorsiklet tamircisiydi.  Özellikle  Tavşanlı’da daha sinema kültürü yerleşmediği günlerde  temin ettiği film makinesiyle Okul Koruma Derneğine   gelir sağlamak için  özveriyle çalışmıştır. Halkımıza, şehirde ve köy kahvelerinde çocuklarımıza,cezaevindeki  mahkum ve tutuklulara   birbirinden güzel filmleri izlettirmiştir. Ki o sıralarda bunu merhum Ortaokul Müzik öğretmeni Fethi Akuz ve GLİ Sinemasını  çalıştıran  merhum Zeki Sezek’ten başkası da yapmıyordu.    Geceleri en azından birkaç kez  telefonlaşırız.  Konuşurken rahatladığını hissederim.  Benim izlediğim dizileri o da izlediği için  bazı durumlarda diziler devam ederken de konuşuruz. Anlamadığımız yerleri birbirimize sorarız. Eşine olan saygısı ve sevgisi nedeniyle bir daha bir evlilik düşüneceğini sanmıyorum. Ununu eleyip  eleği duvara astığını düşünüyorum.   Zaten  yaşı 80’e dayandı.Böyle bir düşüncesi olursa önüne yatar önlerim.  Zaten ihtiyacı da yok. Çoluğu-çocuğu ona yeter de artar bile.Zaten çevresi zengin, Üç mükemmel,tahsilli kızları ve keza  dört dörtlük bir erkek evladı , 9 tane de Allah bağışlasın öğrenimine devam eden,meslek sahibi olmuş  torunları var. 
        Mustafa Başköy,Kastamonu Endüstri Meslek Lisesi Mezunu. Merhum babası Ahmet Amcam,o tarihlerde Kastamonu’daymış.Ben sevgili Başköy’ün Yedek Subay Öğretmen  bile bilmiyormuşum. Yıllar sonra bir vesileyle öğrendim. Çünkü benim ajandamda  Yd.Sb. Öğretmenler arasında ismi yoktu. Onu da   bu listeye  ilave ettim. 
         Sevgili Başköy’ün Ankara’da kısa süre de olsa  Etüd İdaresi’nde çalışması var. Yd. Sb. Öğretmenlik yaptıktan sonra benim gibi Öğretmenlik Mesleğini seçmiş ve Öğretmen olarak  kalmış. Bu arada kendisinin ayak izlerini Tunçbilek Termik Santralı’nda  da buldum.   Mesleği gereği  Atölyede çalışması gerekirken kendisini Tablocu yapmışlar.  O da bir süre sonra ayrılmış. 
          Mustafa Başköy’ün en uzun öğretmenlik dönemi Tavşanlı İstiklal İlkokulu’ndadır. 17 yıl hizmeti söz konusudur.  En ilginç görev yerleri arasında merkeze bağlı Gümüşgölcük Köyü İlkokulu ve Tavşanlı- Kütahya Karayolu üzerindeki  ,Organize Sanayi Bölgesi’ne ’komşu Örenköy İlkokulu’dur. Bu okulun bir özelliği ise  Mustafa Başköy döneminde bu okulun stajyer öğretmenler için bir merkez olmasıdır. Bayan ve erkek çok sayıda stajyer öğretmenin başarılı olmalarında  Mustafa Hoca’n büyük  emeği vardır.  Tavşanlı’da ilk  sinema makinesini  kullananlardan birisidir. Okul Koruma Dernekleri yararına  yıllar öncesinde   mini salonlarda,dersliklerde,cezaevinde, halka açık alanlarda  hatta kahve köşelerinde   filmler getirtip oynattığı bugün de anımsanıyor.  
           Mustafa Başköy’ün ve mahdumu Murat Ahmet Başköy’ün bugün Çukurköy altında Küçük Sanayi Sitesi’nde modern bir iş yerleri var. Bu iş yerinin patronu da artık  oğlu Murat Ahmet Başköy. Keşke her öğretmenin iki koltuğunda Mustafa Hoca gibi 4-5 karpuz olabilse. Bu arada antı parantez bir konuya değinmek isterim; Yedek Subay Öğretmenler en az bu mesleğin okul mezunları kadar başarılı olmuşlardır. Doğrusunu söylemek  gerekirse, meslekten gelenlerle yarışmışlardır. Hep te çatıyı yüksek tutmuşlardır. Bu yazımı tüm Yedek Subay Öğretmenlere ithaf ediyorum. …

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları