CAMİ CEMAATINDAN DOSTLAR ISRARLA YAZMAMI İSTEDİ
Bülent Alpagut
- 05062218413
İZMİR BORNOVA’DA CUMA NAMAZLARINI KILDIĞIM İKİ CAMİDE
CAMİ CEMAATINDAN DOSTLAR ISRARLA YAZMAMI İSTEDİ
Yaklaşık 2O yıldır İzmir’de Bornova’da Cuma namazlarını kıldığım iki cami var. Birisi Fidanlık( Vilayet) Camii, diğeri ise Taşkent Camii. Taşkent Camii’nde bir ara sevgili başkanım A. İhsan Çakır ile de karşılaşmıştım. Bir dost grubum var. Her biri 6O-9O yaşları arasında emeklilerden.Uşaklısı, Balıkesirlisi, Karslısı, Makedonyalısı, Deniz-lisi bir yerde,bir kameriyenin altında Cuma namazını eda ediyoruz. Tek Kütahyalı ise benim. Her biri yaşını başını al-mış insanlar. Namaza gelenlerden bir farkımız var. Biz avludaki kameriyedeyiz, diğerleri bahçede ve cami içindeler. Avluda namaz kılanların bir bölümü oturma banklarını Kıbleye doğru çeviriyor. Bir kısmının altında tabureleri var. Bizim yer ise Kameriye. Üzeri kapalı. Çepeçevre oturma yerleri var. Biz bu oturma gruplarının Kıbleye bakanlarında namaz kılıyoruz. Sağımdakinin de solumdakinin de dizleri doğru dürüst bükülmüyor. Ben 2O yıl binlerce kilometre bisiklet pedalı çeviren ayaklarımdan birkaç yıldır sıkıntılıyım. Yani tabure üzerinde namaz kılanlar arasına katıldım.Dizinden operasyon geçiren,kasları rahatsız ve diğer rahatsızlıklar nedeniyle oturarak namaz kılanlar da aynı şekilde oturarak ibadet ediyorlar.
Son Cuma günü yanımdaki dostum anlatmıştı. Alsancak’ta DDY Yakınındaki Mescitte namaza gitmiş. Bakmış tabure falan yok. Merak edip sormuş.” Tabureleri İmam Efendi kaldırttı”yanıtını alınca tepki vermiş. İmam Efendi’yi aramış bulmuş ve aynı soruyu sormuş. Bakmış olacak gibi değil:” Seni Diyanet’e kadar şikayet edeceğim” demiş.Ardından işi tatlıya bağlamışlar tabureler ortaya çıkmış.
Yine bir dost aynı gün yanımdaydı. Birkaç kişinin Fidanlık Camii’nde de tabure ve uzun süredir duran bankların ortadan kaldırıldığını görünce İmam Efendi ile konuşmuş. :” Emir tepeden geldi” yanıtını almış Bir camide Allah’tan başka kimsenin tasarrufu olamaz.Kimse kimsenin oturarak,yerde,diğer bir şekilde namaz kılmasını engelleyemez. Dinde zorlama yoktur. Vatandaş eğer Cuma Namazını kılmak için olumsuz hava koşullarında Allah’ın Evi’ne gelmiş ise kimse bu insanlara yol ve yöntem gösteremez. Ne olmuş? Bazı kişiler camiyi terk edip gitmişler.Bu ne demek oluyor? Pireye kızıp yorgan yakmaya benziyor mu?Şimdi tabure,sandalye ve bank konusunda kimler haklı? Zatın birisi bir mezarlık yakınından geçerken bir ses duyar. Bu ses bir meyve ağacından gelmektedir. Yanına yaklaşır ve ister istemez seslenir:” Ey ağaç neden tepki verirsin? Ağaç konuşur ”Ey Allah’ın kulu, benim meyvelerimi görüyorsun. Bunları meyvelerimin içine giren kurtlar kemirip yaralıyor. Meyvelerimi bu nedenle kimse yemek istemiyor. O zat ağaca şöyle demiş:” Bir de meyvelerini kemiren kurtlarla bir konuşayım”. Kurtlara seslenmiş:” Ey kurtlar bu ağacın meyvelerini neden yer bitirirsiniz?” deyince meyveler hep bir ağızdan konuşmuşlar.” Ey Allah’ın kulu Allah bizi bu meyvelerle rızıklandırdı”.Ağaç olup biteni izlediğinden o zata sormuş:” Ey Allah’ın kulu hangimiz haklıyız?” O kurtlar da sen de haklısın” deyip geçip gitmiş.
Şimdi burada sormak gerek burada tabureler, sandalyeler, banklarda istemeyerek ,çaresiz olduğu için namaz kılanlar mı haklı, yoksa bu tabureleri, sandalyeleri, bankları kaldıranlar mı? Allah hoş görülüdür. Evine gelenleri görüyor. Eğer kulun bu kadarcık bir yanlışı, kusuru varsa ki bu insanlar kesinlikle kusurlu olamazlar bırakın buna Allah karar versin. Diyanet İşleri Başkanlığı ve ilgili birimlerinde görev yapan nice din bilginleri var. Ben bu vesileyle Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye’nin sayfa 215 kıyam bölümünü bir kez daha okudum. Bu kitap bir zamanların değerlilerinden kendi ifadesiyle “ Kulların en aşağısı,İslam alimlerinin hizmetçisi” İstanbul’da Kadıköy Müftüsü Arvasi zade Esseyit Ahmet Mekki Üçışık’ın bir şaheseridir Bu bölümü. Hiç oynamadan,ellemeden aynen aktarıyorum.” Namazın beş rüknünden birincisi kıyamdır. Kıyam,ayakta durmak demektir.Ayakta duramayan hasta, oturarak kılar. Oturamayan hasta sırt üstü yatıp başı ile kılar.Yüzü, semaya karşı,dizlerini dikerek yatar”.Bu arada İbni Abidin diyor ki:”Sağlam bir kimsenin gemide,trende,hareket halinde farzları oturarak kılması,İmam-ı Azam’a göre caizdir. İmameyn ise özürsüz caiz görmedi.Fetva da böyledir.Bakın diğer açıklamalara.”Ayakta iken,iki ayak birbirinden dört parmak eni kadar açık olmalıdır. Ayakta duramayan hasta,ayakta başı dönen ,başıdişi,gözü veya başka yeri ağrıyan,idrar,yel kaçıran,yarası akan,ayakta düşman korkusu,malının çalınma tehlikesi olan,ayakta kılınca orucu veya okuması bozulacak veya avret yeri açılacak olan hastalar,oturarak kılar. Ayakta kılınca hastalığının artacağını veya iyi olmasının gecikeceğini kendi tecrübesiyle veya mütehassıs Müslüman bir roktorun bildirmesiyle anlayan hasta da ,yere oturarak kılar. Haber veren doktorun fasık olmaması,açıkça haram işlememesi lazımdır.Bunlar kolayına geldiği gibi kollarını istediği yere koyarak,bağdaş kurarak veya dizlerini dikip kollarını kavuşturmak yahut başka türlü yere oturur. Böyle oturamayan birisinin yardımıyla oturur.Rüku için biraz eğilir.Secde için başını yere koyar.Başını yere koyamayan hasta,yüksekliği 25 cm’den az olan sert bir şey üzerine koyar.Böyle secdesi sahih olur.Daha yüksek ise veya yumuşak ise ima olur.Böyle sert şey üzerine de koyamazsa ,ayakta durabilse bile,oturarak yerde ima ile kılar.Yani yere oturarak kılıp,rüku için biraz,secde için ise daha çok eğilir.Secde için eğilmesi rüku için eğilmesinden daha çok olmazsa,namazı sahih olmaz. Kendisi veya başkası bir şey kaldırıp,bunun üstüne secde ederse namazı sahih olur ise de,tahrimen mekruh olur. Bu şey rüku için eğilmesinden alçak olmazsa,namazı sahih olmaz.
Bu ifadelerden anlıyoruz ki yüce dinimizin çeşitli alternatiflere bakan bir yönü de vardır. Yani İslam bir konuda hemen infaz etmiyor.
Resulullah”Sallallahü aleyhi ve selem” bir hastayı ziyaret ettiler.Hastayı eli ile yastık kaldırıp,üzerine secde ettiğini görünce,yastığı elinden aldılar.Hasta, odun kaldırarak bunun üzerine secde etti. Sevgili peygamberimiz hastanın elinden onu da aldılar. Ardından da”Gücün yeterse yere secde et. Yere eğilemezsen,yüzüne bir şey kaldırıp,bunun üzerine secde etme!İma ederek kıl ve secdede,rükudan daha çok eğil” buyurdular.
İbrahim Halebi” Halebi-yi kebir, Rahmetullahi teala aleyh” de ”Bir uzvundaki dertten dolayı( Menisküs ameliyatı geçirmesi ,kemik durumunda değişiklikler.eklem rahatsızlıkları açık yara, basur, şişlik,ağrı ve diğer durumlar) uygun oturamayan kimse ,istediği gibi oturur. Oturabilmek için,ayaklarını Kıbleye karşı uzatabilir.Bir yerini yastığa veya başka bir şeye dayar.Yahut bir kimse tutarak düşmesine mani olur” demişlerdir.Eski tabirle Ma-la-ya’ni” yani faidesiz işlerle meşgulüz.Bu konularda her kafasına esen bir türlü konuşmaktadır. Bilen de bilmeyen de gereksiz ifadelerde bulunmaktadır.Vazifesiz insanlarla muhatap oluyoruz. Bazen camilerde namaza çeyrek kala bazı kendini bilmezler ahkam kesmekte ve fetva vermektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın vakit geçirmeden sayın cami görevlilerini uyarmasında yararlar var Hiç kimsenin ve hiç bir mercinin cemaatı camilerden soğutma diye bir hakları yoktur. Kimse Allah adına konuşmasın.Herkes haddini bilsin. İslamın beş şartı dışında bu şartı da unutulmamalıdır.
2O17 yılının ilk ayının sonlarından itibaren ibadet yerlerinden engellilerin yararlandığı sandalye,tabure ve bankların kaldırılmasına son verilmelidir. Bunun en yakın takipçilerinden biri olacağım.Kimse sandalye,tabure,bank için Kiliselerle Camileri kıyaslamasın.Hıristiyan camide ibadet edemez ama Müslüman yeri geldiğinde kıblesini bularak bir kilisede namaz kılabilir.Bu milletin dedeleri Ayasofya Kilisesi’nde Kıbleyi dikkate alarak namaz kılmıştır. Yüce dinimizi bilmeyenlere söylenmiş en anlamlı sözlerden birisiyle veda etmek istiyorum:” Ol mahiler ki derya içre yüzerler,deryayı bilmezler” doğru değil mi? .