14 Eylül 2018 - Cuma
CEVİZ KONUSUNDA KONUŞAN BİRKAÇ KİŞİ VARDI ARTIK ONLAR DA HAYATTA DEĞİL
Yazar - Bülent Alpagut
Okuma Süresi: 16 dk.
3159 okunma
Bülent Alpagut
- 05062218413 Tavşanlı’ya geldiğimde 7 yaşındaydım.Her ne kadar 1996 yılından bu yana gidip geliyorsam da fiziken ayrı düşmeme rağmen gönül bağım devam etmektedir. Zaman zaman kafama estiğinde gidip bir süre evimde kalıyorum. Hasret gideriyorum.Benim şimdiki adresim Bornova,ikinci adresim ise Tavşanlı’dır.
Ceviz,içiyle,yağıyle,yeşil kabuğuyla hatta yapraklarıyla bir çok hastalığın tedavisinde kullanılıyor .Cevizden doğal ilaçlar da üretiliyor.Hazım bozukluğundan müzmin öksürüğe,göğüs ve nefes borusu ağrılarından kolesterole kadar bir çok hastalık için şifa kaynağı .Vitamin ve mineraller yönünden ziyadesiyle zengin.
Görev yaptığım Kayseri’nin Erkilet Bucağı Emmiler Köyü’nde babam kadar yakın Memiş Karaca’dan ceviz konusunda çok şeyler öğrenmiştim.Mekanı Cennet olsun.Emmiler Köyü ceviz yönünden şanslı ve namlı bir köydü. Tatilde eve dönerken bavulumun büyük bölümünde iç ceviz olurdu.Rahmetli,cevizi ezer,içine bir kaşık süzme balı koyar,Kayseri’den getirttiği portakaldan birisini soyar ve suyunu çıkarır ,dört yemek kaşığı sütü de portakal suyuyla iyice karıştırır,balı içine koyar.İyice ezdiği ceviz içiyle yeniden karıştırır yanaklarına,ellerine,ayaklarına sürerdi.1o dakika kadar bu eriyiği masajla ellerine,dizlerine,yüzüne emdirirdi.Sonra da ılık suyla ellerini,ayaklarını,yüzünü yıkardı Karşımda genç bir delikanlının yüzü gibi sağlıklı bir yüz görünce dayanamaz.” Gurban olduğum ,gadasını aldığım Memiş Ağam Vallahi yeni doğmuş gibi oldun “ der kendisini tebessüm ettirirdim.Bana nasıl buldun yeğenim cilt merhemimi,ilacımı ?” derdi.Ciltte canlılık yaratmak isteyenlere ithaf olunur.
Rahmetli sanayici,iş adamı,Tavşanlı’nın en hızlı yürüyeni İbrahim Gültekin de cevizi sık olarak telaffuz edenlerdendi.” Bademle birlikte tüketirsen ,dalak ağrın varsa geçer.Mide zafiyetin varsa birebirdir.Safran varsa tedavi edersin.Felç olmak istemiyorsan bol bol ceviz içi ye” derdi.
Rahmetli Moymullu Ali Gültekin bir ara cevize merak salmıştı. Hatta Tavşanlı-Harmancık Karayolu üzerinde Sorkun güzergahında ‘ Alibey Çiftliği! Olarak adlandırılan mesire yerinin isim babasıydı. O da ceviz konusunda değerli bilgilere sahipti.Bir miktar yer alarak onlarca ceviz fidanını buraya diktirmişti. Ama Ali Gültekin öldü cevizler de öldü.İshal olanların oraya buraya müracaat etmelerine gerek yok”derdi.Bir doktor dostum da doymamış yağ asitlerinden meydana gelen ceviz yağlarının,kolesterol birikimlerine engel olduğundan bahsetmişti.Bir süre önce yitirdiğimiz Prof. Dr. Cemal Sarıcan da ceviz konusunda çok knuşurdu.Sık sık bir araya geldiğimizde konu açıldığında .”Damar sertliği yaşamak istemiyorsan,kabızlık çekmek istemiyorsan ceviz içi ye” derdi.Derecik Köylü Perişanların Koca İbrahim de bir defasında Derecik Köyü İlkokulu7nda müdür odasında sohbet ederken ceviz içine değinmiş.”Bağırsaklarında solucan,tenya olursa,karnın ağrırsa,mesanende taşın varsa, idrar yollrında sıkıntı yaşıyorsan düşünmeden birkaç cevizi kır,içini ye. Üzerine de bir bardak su iç” derdi.
Rahmetli TEMA Tavşanlı Gönüllü Temsilcisi, eski belediye başkanlarımızdan,Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü de yapmıştı,eğitimci-yazar Fevzi Coşgun bir anısını anlatmıştı. O da bir yerlerden duymuş olmalı. Çanakkale Sav aşları sırasında cephede şehit düşmüş bir çok askerin ceplerinden hep ceviz içi çıkmış. Demek ki yiyecek bir şey bulamadıklarında ceviz içi tüketiyorlarmış.Besleyici yönü de varmış.Doğal bir merhem gibiymiş ceviz içi. Deriyi sürekli nemli ve yumuşak tutuyormuş. Boğaz ağrısını gidermek için bir çok kişinin çocuklarına ceviz içi yedirdikleri de söylenir.Kim yeşil ceviz kabuğu çiğnenirse diş çürümelerinin önlendiğini bilir?Diş ağrılarının dindiğini fark eder?Denemesi bedava. Bazı kişilerin yeşil kabuğu kaynattıkları,elde edilen suyu gargara için değerlendirdiği ,yine sıkılan yeşil kabuktan elde edilen özsuyu ishali kesmede değerlendirdiği dillendirilir.Yüzünde,vücudunda sivilceler olanların da aynı özsuyu kullanabilecekleri tavsiye ediliyor.Kim ceviz kabuklarının yakıldığını,elde edilen küllerle dişlerin ovulduğunu bilir? Dişler bembeyaz oluyormuş.Son yıllarda bir çok kahvaltı yapılan yerlerde ceviz içiyle peynir öneriliyormuş.
Bir Anadolu kıraathanesinin duvarında bir dörtlük görmüştüm:”Fidan büyür yeşilyaprak,dal olur/Hayat verir,oksijeni bol olur/Ceviz olur,sandık olur,sal olur/Güzel ceviz,yemişlerin hasıdır” yazılıydı.
Rahmetli Fevzi Coşgun’un gittikçe azalan ceviz ağaçları konusunda bir tesbiti de vardı.Türkiye’de cevizin kökünü kurutmak isteyen yabancı güçlerin gelin sandıkları konusunda halkımıza verdiği yanlış bilgiler varmış. Efendim ceviz ağacından yapılan sandıklara güve girmemizmiş. Bu da çeyizlerin uzun soluklu olmasını sağlarmış. :” Halt etmişler” demişti.Böylelikle binlerce ceviz ağacımızın kesilmesinde etkili olmuşlar. Gelin kızlara çeyiz sandığı operasyonunun faturası ise ülkemize ağır olmuş.
Ama son yıllarda halkımızın cev iz fidanına,ceviz ağacına olan hassasiyeti beni ümitlendiriyor.İnşallah bir gün ülkemizde ceviz ormanları da olacaktır.Bu nimetten halkımız en iyi şekilde yararlanacaktır. Bu sayede ek bir gelir kapısı da açılmış olacaktır. Keşke her evlenen çifte bir ceviz fidanı versek. Her mezun olan öğrencimizin eline bir ceviz fidanı tutuştursak. Her hata yapanı ceviz fidanı dikmekle cezalandırsak.Zaman içinde birinin ellerini göğe kaldırarak.” Yarabbi İslam’ı ağaç dikmeyi ibadet sayanlarla taçlandır” diye dua ettiği söylenir. Güzel değil mi?
Tavşanlılı anne ve babalar,Tavşanlılı büyükler yetişen yeni nesli cevize doğru yönlendirebilirlerse bir gün Tavşanlı Kütahya’nın ceviz ormanları olarak ta anılabilecektir.
KİMYASAL GÜBRELERDEN KURTULDUĞUMUZ GÜN
AĞZIMIZIN TADI DA GERİ GELMİŞ OLACAK
Cumhurbaşkanımızın değerli eşleri Emine Hanımefendi TBMM Bahçesi’nde ‘ Sıfir Atık Projesi’ kapsamında oluşturulan Atık Geçici Depolama Alanı’nı incelemiş.” Artık kimyasal gübreleri kullanmayacağız. Hedefimiz bu” demişler.Allah o günleri bize göstersin. Çünkü bu milletin ağız tadı,damak tadı da değişti. Nerede o mis gibi kokulu domateslerimiz,salatalıklarımız,sebze ve meyvelerimiz? Demekten kendimizi alamıyoruz,Emine Hanımı’n himayelerinde gerçekleştirilen “ Sıfır Atık Projesi” sembolik bir alanda uygulanıyor. Bu alanda çeşitli bitkiler yetiştiriliyormuş.Bir sera kadar alanmış.Ülke genelinde hızla yayılan Sıfır Atık Projesi’nin TBMM’ de hayata geçirilmesi önemlidir.Bu pilot uygulama yakın bir gelecekte yurt sathına yayılacaktır.Şimdi TBMM’ deki tüm milletvekillerinin buna sahip çıkmaları gerekiyor.Her milletvekili kendi ilinde bu projeyi uygulattığı taktirde mesele kalmayacak.Emine Hanımefendi kompost gübreye değer veiyor. Çiçekler ve ağaçların bundan büyük yarar sağlayacaklarını düşünüyor.Kimyasal gübrenin bundan böyle kullanılmayacağını ümit ediyor.TBMM Başkanımız sayın Binali Yıldırım Beyefendi’nin,Çevre ve şehircilik Bakanımızın ve diğerlerinin destek verdiği proje bizleri sevindirdi.
Bu arada TBMM’de bir ayda 2.8 ton Atık toplanmasını da ilginç buluyoruz. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Koordinasyonu ile yürütülen projenin Cumhurbaşkanlığı Külliyesi başta olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşlarında uygulanmakta olması da sevindirici bir husus. Mecliste 12 Haziran-16 Temmuz tarihleri arasında 19 ton kağıt,55O kg cam,942 kg plastik, 147 kg metal,2.8 ton organik atık türüne göre ayrıştırılarak toplanması da bir çok il ve ilçeye örnek bir davranış olarak kabul edilebilir.
Söz konusu proje neden önemli? Emine Erdoğan Hanımefendi’nin de ifade ettikleri gibi organik atıklardan elde edilecek kompost gübre çiçekler ve ağaçlardan açısından da büyük önem arzediyor.İnşallah saygıdeğer Hanımefendinin ifade ettikleri gibi bundan böyle kimyasal gübre de kullanmama yolunda önemli adımlar atılacaktır.
Büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığımız arttıkça doğal gübre de önemli bir miktara ulaşacaktır.Yıllarca bu millet hayvan gübresini topraklar harmanlayarak kerpiç yaptı.Bir anlamda kullanılması gereken alan dışında kullandı.İşte o mis gibi kokan sebze ve meyvelere biran önce kavuşmayı hedefliyorsak doğal gübre miktarını arttırmak zorundayız.
Sevindirici bir husus ta 2O19 yılı başından itibaren naylon torbayı frenleyecek tedbirlerdir.Bu şekilde naylon torba artık gündemden düşebilecek ve doğaya zarar vermeyen kağıt torbalar kullanılacaktır. Yıllar öncesinde hemen hemen her evde gazete,dergi,mecmualar bir şekilde kese kağıdına dönüştürülürdü. Böylelikle her eve üç beş kuruş gelir girerdi. Bugün çöp konteynırları,variller,bidonlar,araziler naylon pet şişeler,kavanozlar ve diğerleriyle dolu.Eğer eskilerde olduğu gibi kullanmadığımız kağıtları kese kağıdına dönüştürebilirsek hem insanımız hem ülkemiz bundan yararlanacaktır.Nasıl TBMM’de organik atık toplanabiliyorsa bu tüm ülke sathına yayılmalıdır.
ASIRLIK ÇINARLAR GİBİ ASIRLIK İNSANLARIMIZI DA
YİTİRİYORUZ
Geçtiğimiz günlerde Tavşanlı Adliyesi’nin en eski çalışanlarından rahmetli Rıza Teke( Volkan) nin eşi Ümmü Gülsüm Yenge Yalova’da 99 yaşında hayata veda etti.Bir yıl daha yaşasaydı dalya diyecekti.Aklı başındaydı. Gençlere taş çıkartıyordu. Kendisi ilçemizin Yağmurlu Köyü halkın’dandı. Babam rahmetli avukat Hüsamettin Alpagut her hafta sayın hakimlerimiz ve savcılarımızdan birkaçıyla bizleri alır bu köye götürürdü. Rahmetli efsane muhtar Kerim Efendi bizi harmanyerinde ağırlardı.Davul-zurna eşliğinde oyunlar oynardık. Köylü ile kaynaşır mutlu anlar yaşardık.Ümmü Gülsüm Yenge de o zamanlar ev sahipliği yapanlardandı.Oğlu emekli Astsubay İbrahim Volkan’a başsağlığı diledim. Ümmü Gülsüm Yenge Tavşanlı’nın çınarlarındandı. Mekanı Cennet olsun.Tavşanlı’da yaşı 9O’a gelmiş,1OO’e doğru giden birkaç hemşehrimiz kaldığını biliyorum. İşte Gümüş İbrahim, Halit Destanoğlu, Eyüp Çakmak, Cemal Kaya,Mehmet Boyacı,Mehmet Özkök hemen aklıma geliverenler.Bayanlarımız da var. Allah herkese sağlıklı ömürler versin.
TAVUK VE YUMURTA ÜRETİCİSİNİN YÜZÜ GÜLÜYOR
İçinde yaşadığımız günler Tavuk ve Yumurta Üreticisinin yüzünün güldüğü günlerdir.Ama hiç kimse onların ağladığı,perişan olduğu günlerden söz etmiyor.Ben yakın şahitiyim. Tavşanlı’da 1O Milyonu mütecaviz bir kanatlı varlığının olduğu günlerdeydi. Yem sıkıntısı yaşanıyordu. Bir zamanylar köydü. Bugün mahalledir. Dedeler’de bir tesis sahibinin tavuklarını tesisten çıkarak araziye bıraktığı günlerdi. Hastalık kol geziyordu. Tavuklar beşer onar ölüyorlardı. Yine bir tavuk tesisi sahibinin :” Allah’ını seven eline bıçağını alsın gelsin” diye bağırmasını unutmadım. Neden bağırıyordu? Birer birer ölmekte olan tavuklarını kurtarmanın tek yolu buydu da ondan.Yumurtlayan tavuğun kesime verilmesi bir üretici için en büyük üzüntüdür.Ürettiği yumurtasını pazarlayamamak ta öyle.İnsanımızın bir de bardağın öteki yüzünü görmesi gerekir.Madalyonun öteki yüzüne bakması gerekmez mi?
Türkiye’nin yumurta ihracatı 2OO6-2O17 döneminde 2O kat artarak 19 milyon dolardan 38O milyon dolara ulaştı. 2OI8 yılı Haziran sonu itibariyle 2O8 milyon dolarlık yumurta ihraç etmişiz.Bu bilgileri İstanbul Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği’nin yaptığı açıklamalardan öğreniyoruz.Yumurta ihracatı son yıllarda artarak devam ediyor.Türkiye’nin Ocak-Haziran arasında 2O17 yılının aynı aylar arasındaki ihracatı da 13.3’lük bir artış gösteriyor.2OO5 yılı başından itibaren sektörle ilgili yoğun çalışmalar sonuç vermiş.Türkiye,yumurta ihracatını 12 yılda 2O Kat artırmayı başarmış görünüyor.Halen Türkiye 2O17 verileri dikkate alınacak olursa dünyada yumurta ihracatında ilk dört ülkeden biridir.
Kurban Bayramının son günlerinde Tavşanlılı Tavuk ve Yumurta Üreticisi Kemal Özkul v e eşini ağırladık. Samimi bir sohbet oldu. Kemal’in ilk kez yüzünün güldüğünü gördüm. Kemal’in asık yüzünden bıkmıştım. Bu çocuk hiç mi gülmeyecek? der dururdum. Tavşanlı’daki değerli dostlarım Ahmet Baş v e Ahmet Bayraktar da sıkıntı yaşamadılar mı? Diğerleri de öyle değil miydi?Tavşanlı’da Tavuk ve Yumurta Üreticilerinin sorunları olduğunu biliyorum. Bu sorunlara çözüm getirmek başta yerel yöneticiler olarak hepimize düşüyor.Tavşanlı’da istenilirse eski görkemli günlere dönüş olabilir.Ama dediğim gibi yapılacak bir toplantıda Tavuk ve Yumurta üreticilerinin sorunları mutlaka masaya yatırılmalıdır.
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları