DÜNYA MADENCİLER GÜNÜ
Bülent Alpagut
- 05062218413 4 ARALIK DÜNYA MADENCİLER GÜNÜ
VE MADENCİLER BALOSU
Tunçbilek’te 1940’lı yıllardan beri her 4 Aralık günü çeşitli etkinliklere sahne olmuştur. Bu etkinlikler arasında her yılın ilk çeyreğinde “ Dekapaj Sezonu” açılışı vardır. Ben bu dekapaj sezonu açılışlarının çoğunda görev aldım. Ne oluyordu? Birkaç kurban kesiliyor,dekapaj sezonunun(kömürün üzerinin açılması işlemi) kazasız belasız atlatılması için dua ediliyordu. Sembolik olarak törene 40-50 maden işçisi,sendika çalışanları ve müessese yetkilileri bu törende hazır bulunuyor,konuşmaların ardındantören sonlandırılıyordu. Bu bir gelenekti. Yıllar içinde , Madenciler Günü münasebetiyle özellikle Tunçbilek’te, Eğitim Sitesi salonunda görkemli yemekler verilmiştir. Bu yemeklerde en azından bin maden işçisinin bir anda yemek yediğine tanığım. Mutad olduğu veçhile yemek sonunda yine dua ediliyor ve yemeğe katılanlar salondan ayrılıyordu. Bazen yemek sonrasında ,başarılı maden işçilerine plaketler verildiği de olurdu. Bu plaketlerin kimlere kimler tarafından verileceği ise elime tutuşturulan kağıtta yazardı. Bu plaket törenlerini bizzat yönettiğim için,arada beni de gönüllerler,plaketlerden,şiltlerden bana da düşerdi.Kendi kendimi anons ederdim. Bu madenci yemeklerinde bana da sunulan ödüller olmuştur. Evimde büyük bir hassasiyetle ve titizlikle saklıyorum.
Asıl kutlamalar,özellikle 4 Aralık günü yapılırdı. “ Dünya Madenciler Günü” vesilesiyle muhteşem bir program hazırlanırdı. Bu gün, yani “Dünya Madenciler Günü” protokol ağırlıklı kutlanırdı .Bazen bir “ Cumhuriyet Balosu” na dönüşürdü.Bu vesileyle, Tavşanlılı,dolayısıyla Tunçbilekli böyle balolarda çok sayıda ses ve saz sanatçısını görme fırsatı yakalamış,ülkemizin önde gelen sanatçılarını alkışlamıştır.. Ben de sunucu olduğum için,ülkemizin önde gelen ünlü sanatçılarını bu gecelerde sunma bahtiyarlığına erişenlerdenim. Şöyle bir düşünüyorum da ben bile zaman zaman gelen bu sanatçıların kimler olduklarını bir anda say deseler sayamam..
Tunçbilek Eğitim Sitesi salonlarındaki Balolar’ın genelde ağır misafirleri olurdu. Bazen bir bakan( sayın Doç. Dr. Mustafa Kalemli) bazen milletvekilleri, bir genel müdür veya yardımcısı sayın Kütahya valileri,Tavşanlı Kaymakamı ve çevre ilçeler kaymakamları,Tavşanlı Belediye Başkanı ve çevre ilçeler belediye başkanları,askeri erkan,il ve ilçe birim müdürleri ,GLİ camiası’ndan ileri gelenler, bu balolarda mutlaka bulunurlardı. Eğitim Sitesi’nin etrafında onlarca otomobil ,”iğne atsan yere düşmez “misali insanların giriş ve çıkışlarını engellerdi. Ne gariptir ki böyle gecelerde aç kalanların çoğu konukları taşıyan araçların şoförleri ve bir de ben olmuşumdur. Şoförleri arkadan büyük mutfağa yönlendirirdim.Kendim de ufak tefek atıştırmalıklarla işi idare ederdim.
Maden, kendine has parlaklığa sahip,dövülüp haddelenebilen ,ince levha ve tel haline getirilebilen,asitler ve bazlarla birleşebilen demir,altın,bakır, gibi elementlerin ortak adı, metaldir. Halka göre cevherdir. İşletilebilecek bir cevher bulunan arazi parçasıdır. Maden ocağı veya kuyusu;maden cevherlerinin çıkarılması için açılan kuyu,tünel ve galerilerdir. Bunlara “ Kömür madeni ocağı”,Demir madeni ocağı”,Altın madeni ocağı”,” Krom madeni ocağı”,Bakır madeni ocağı” isimleri verilir.
Tunçbilek ve Havalisi,” Kömür madeni havzası ,kömür ocağı” ile anılır. Tunçbilek ve Havalisi’nde sadece linyit üretimi yapılır. Üretilen Linyit depolanmaz,hemen ülke geneline dağıtılır. Ya karayoluyla,ya da demiryoluyla en ulaşılmaz yerlere gider. Tunçbilek Linyiti,ülkemizdeki az küllü,çok enerjili yakıtlardandır. Linyit,fosilleşerek kendisini meydana getiren ağaçların izleri üzerinde belirli şekildegörülen, turbadan daha fazla karbon ihtiva eden ve daha ağır olan ,kahverengimsi siyah,bazen koyu siyah, renkli yumuşak kömürdür.
Linyit Kömürü 1940’lı yıllardan bugüne Tavşanlı İlçesi’nde,Tunçbilek ve Havalisinde açık ve kapalı ocaklardan üretilmektedir. Yerin üst katmanlarından yerin derinliklerine kadar zaman zaman 25-30m kalınlığında linyit kömürü damarları bulunmuş, bunlar maden işçileri vasıtasıyle çıkarılmış,ekonomimize kazandırılmıştır. Bugün itibariyle Tunçbilek ve Havalisi’nde görünür-görünmez 240 milyon ton linyit rezervinin olduğu söylenir. TKİ Genel Müdürlüğü’ne bağlı Garp Linyitleri İşletmesi Müessesesi(halen işletme olarak faaliyette) yaklaşık 80 yıldır bu bölgedeki linyiti yerüstü ve yeraltından üretmeyi sürdürüyor. Bu işi yıllarca Kamu İşçisi yaparken son yıllarda müteahhit firmalar ve taşeronları işçileri de yapmaktadır. Bir zamanlar 7600 Maden İşçisi’ne sahip olan GLİ’nin bugün elinde 2000’nin altında bir Kamu işçisi kalmıştır. Emekli olan maden işçisinin yerine yenileri alınamadığı için Kamu işçisinin sayısı giderek azalmaktadır . Maden İşçisi’nin büyük bölümü Tavşanlı ile Tunçbilek arasında çalışan vardiye trenleriyle taşınırdı. Bu maden işçileri Tavşanlı’ya ulaştıktan sonra muhtelif yönlere dağılırlardı. Ayvalı, Derecik ve Sekbandemirli Köylü Maden İşçileri Moymul Durağı’nda trenden iner,çeşitli araçlarla(kamyon,traktör,midibüs,otobüs) köylerine hareket ederlerdi. Ertesi gün tekrar aynı araçlarla bu durağa geri gelir ve çalıştıkları Tunçbilek’e, giderlerdi. TKİ’nin “Amiral Gemisi” olarak nitelendirilen GLİ Müessesesi ,mevcut potansiyeliyle her yıl azami 7-8 milyon ton Linyit üretse bile,mevcut Linyit rezervi ekonomimize 25-30 yıl daha katkı vermeyi sürdürecektir. Tunçbilek Linyit’i sadece Tunçbilek’teki( halen özelleştirilmiştir) mevcut Termik Santralda değil, fabrikalarda, muhtelif tesislerde, Askeri birliklerde,evlerde ve işyerlerinde de değerlendiriliyor. Yoksul ,az ve orta gelirli ailelerin gözbebeği bir yakıttır. İnşallah Devlet Baba Tunçbilek’e kısa veya uzun vadede yeni Kamu işçileri alımı yapar da, Linyitimiz toprak altında uzun yıllar kalmaz ve ekonomimize katkı vermeyi sürdürür. Tunçbilek Linyiti’nin bir zerresi dahi toprak altında bırakılmamalıdır.
Tunçblek Bölgesi bugüne kadar nice Maden Mühendisler,Teknisyenleri ,ustabaşıları,kaliteli elemanların deneyim kazandığı,kariyer sahibi olduğu bir bölgedir.Tunçbilek,ürettiği Linyit ile Ülke Ekonomisi’ne çok büyük değerler kazandırmıştır. GLİ Müessesesi,sosyal,kültürel etkinliklerle de kendisinden bahsettirmiştir. Bir ara kurumun futbol kulübü LİNYİTSPOR, Türkiye Süper Ligi’ndeydi. Tavşanlılılar’a yıllar içinde büyük heyecanlar yaşatmış,güzide bir spor kuruluşumuzdur. Bakmayın bugün Bal Ligi’nde olduğuna Linyitspor . Güreş Takım sayesinde ülkemize muhtelif ülkelerin Milli Güreş Ekiplerinin gelmesine vesile olmuştur. Bu güreş kulübü nedeniyle Tavşanlı’ya uluslar arası güreş minderleri gönderilmiştir. GLİ, yıllar içinde Tavşanlı İlçesi’nde sadece üretim yapmamıştır.İlçe bazında, birçok köyün çeşitli sorunlarına da eğilinmiş, Makine Parkı sayesinde birçok köyümüzün ufak tefek sorunları anında çözülmüştür. Tavşanlı’yı Tavşanlı yapan bu müessesedir. Tavşanlı’nın bugünkü zenginliğinin mayası GLİ ‘dir. Tavşanlı’da birçok mezarlıkta üzerinde “ GLİ” sözcüğü bulunan yüzlerce mezartaşı vardır. Bugün bile ilçedeki mevcut banka şubelerinde Maden İşçisinin alınteri mevduatları vardır.Yardım Sevenler Derneği(YSD)’nin en büyük destekçisi olmuş, bu derneğin genel merkezince ödüllendirilmiştir. Bugün bile Tavşanlı’da YSD’nin dört dairelik taşınmazı vardır. GLİ bünyesinde güçlenen Yardım Sevenler Derneği’nin birçok alanda yaptığı yardımlar bugün de unutulmamıştır. GLİ Müessesesi’nin müdürlerinin sayın eşleri bu derneğin başkanı gibi çalışmışlardır.( Sıdıka Metin Hanimefendi’nin kulakları çınlasın). Allah GLİ Müessesesi’ni Tavşanlı’ya altın bir tepsi içinde sunmuştur. Ne zaman 4 Aralık günü gelse GLİ Müessesesi bu günü bir şekilde kutlar. Kutlamıştır da. Son yıllarda bu gelenek bir nebze yara almışsa da bunda GLİ Müessesesi’nin bir vebali yoktur. PANDEMİ yüzünden ister istemez etkinliklere ara verilmiştir. Tavşanlı’da” Cumhuriyet Balosu”düzenleyen tek kuruluş Garp Linyitleri İşletmesi Müessesesi olmuştur. Maalesef artık bu balolar anılardadır. Tekrar yapılması da mucizelere bağlıdır. Bugün bile Tavşanlı’da GLİ Müessesesi merkezinde,hizmet binalarının duvarlarında Aziz Atatürk’ün birbirinden güzel fotoğrafları, kendisinin,Maden,madenciler ve maden işçileri için ifade ettiği naçiz sözleri hep aynen durmakta ve özenle korunmaktadır. GLİ Müessesesi , yıllar içinde, Yüce Atatürk’ün Türk Çocukları’na armağan ettiği 23 Nisan Bayramları’nda öğrencilere şeker,ekmek arası helva dağıtan tek kuruluştur.Milli Bayramlarda protokola mensup zevatın dairelerinin çelenklerini bile hazırlayandır. GLİ bandosu,yıllarca tüm etkinliklerin içinde yer almıştır. İlçe halkını gururlandırmıştır. Etkinliklere renk katmıştır .Filmlerde görev almıştır.Ama bu ünlü bando, İlgili bakanlığın murakıplarının görüşleri doğrultusunda zaman içinde kapatılmıştır.Bandonun musiki aletleri,ekip mensuplarının kıyafetleri talan edilmiştir. Bu bando, en son merhum Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ın iltifatarına nail olmuş bandodur.
4 Aralık 2021 günü maalesef Tavşanlı’da “ Madenciler Günü” kutlanamadı. ” Madenciler Balosu” yapılmadı. Sadece bir ara GLİ Müessesesi Müdürlüğü ‘nün mensubuydu,halen Türkiye Maden Mühendisleri Odası Kütahya temsilcisi, emekli Maden Mühendisi sayın Bekir Say’ın çabalarıyla Yoncalı’da,protokolun davet edilmediği, mütevazi bir yemekle kutlandı. Birkaç yıl önce de “Madenciler Günü” yine Yoncalı Kaplıcaları’nda mütevazi bir şekilde kutlanıyor.Bu defa da yine Pandemi’nin gölgesinde kaldı Maden İşçileri ,ülkemizde teröre bulaşmayan,ekmeğini yasal yollardan alınteriyle kazanan,namuslu,vatansever,ülkesini ve milletini seven insanlardır. Helal ekmek yiyen bu insanların ,ellerinden öpüyorum. GLİ Müessesesi’ne 1940 yılından bugüne hizmet veren değerli müdürlerden ebediyete intikal edenlere Allah’tan rahmet,hayatta ve emekli olanlarına Allah’tan sağlık ve afiyet diliyorum.Görev başında olan GLİ Müessese müdürü sayın Recep Çelik Bey’in şahsında tüm Maden İşçileri’nin yanaklarından öpüyorum.Madencilerimizin günleri kutlu olsun. Maden İşçisi derken kesinlikle Türk Maden- İş Batı Anadolu Şubesi ‘ni de unutmamak gerekir. Eskilerin sendikası,yenilerin şubesi , maden işçilerimizin hak ve menfaatları doğrultusunda mesai vermeyi sürdürüyor. İlçemizin yetiştirdiği en büyük madenci,Türk Maden İşçileri Sendikası eski genel başkanı Hasan Hüseyin Kayabaşı’nı, efsane başkanlar Doğan Şahin’i, İhsan Dokur’u, Durmuş Düzgün’ü ,mevcut başkan Yusuf Yaman’ı bu vesileyle hayırla yadediyorum. Hepsi de hayattalar. Hayatta olmayan başkanlarımıza da Allah’tan rahmet diliyorum. Bu vesileyle bir konuya değinmeden geçemem. Yılların ,80 yıllık Garp Linyitleri İşletmesi Müessesesi maalesef birkaç yıldır İşletmedir. İade- itibar çerçevesinde müessese ünvanı bu kuruluşa acilen yeniden verilmelidir. Kütahyalı olarak istediğimiz de bir atla deve de değildir. Bu konuda sayın milletvekillerimizi göreve çağırıyorum. Hatta ellerinden gelirse kapatılan GLİ Müessesesi Bandosu’nu yeniden Kütahya’ya kazandırsınlar. Yazımda sürekli olarak müessese olarak andığım yüce kuruluşumuzu savunamıyorsak Kütahyalı olarak yanlış yapıyoruz demektir.
EKMEK ZAMLANINCA OLAN YOKSUL AİLELERE
SOKAK HAYVANLARINA OLDU
Ekmek periyodik olarak zamlandıkça olan yoksul ailelere ve özellikle sokak hayvanlarına oldu. Bir süredir yerlerde sürünen ekmek insanlarımızdan bir anlamda intikamını alıyor Çünkü etmek yıllar içinde saygı görmüş su ve hava gibi bir nimettir. Her zaman saygı görmüş,alınlara götürülmüş ve dudaklarca öpülmüştür. Ekmeğe bir saygısızlık yapıldığında büyükler hemen müdahale etmişler.” Aman evladım yapma ,Allah çarpar” demişlerdir Ama ekmek son yıllarda çöp konternerlerine,çöp bidonlarına ,evsel atık olarak kanalizasyonlara, ağaç altlarına,tretuvarlara ,bahçelere, tretuvarlara,parklara ,piknik alanlarına atılmıştır .Netice itibariyle “ şükrü eda edilmeyen nimeti Allah geri alır” Hadis-i şerifi bir tokat gibi yüzümüzde patlamıştır. Besmeleyle ağızlara götürülen nimet kendini insanımıza hatırlatmıştır.Ekmek konusunda tutarsız davranışlarımızın faturasını ödüyoruz. Savaş yok,seferberlik yok.Ekmek aldı başını gidiyor. Artık insanımız ekmeği koklayarak yiyecektir. Merhum babaannem İstanbul’daki evimizde temiz torbalar içine koyduğu, fırınlanmış ekmek dilimlerini evimizin bir köşesinde saklardı.” Gün ola harman ola” derdi.” Sakla samanı,gelir zamanı” derdi. Çünkü onlar yıllar içinde ekmeğin ne denli mübarek bir nimet olduğunu biliyorlardı.Yokluğun ne olduğunu yaşayanlardı.Türk Milleti , 1922’den bugüne savaş görmedi. Damdan düşenin halinden damdan düşer anlar.Yokluk görmeyen ekmeğin ne denli bir nimet olduğunu bilemez. Tavşanlı’da 19 mahalle içindeki cadde ve sokaklara ekmek kutuları yerleştiren Tavşanlı Belediyesi’nin değerli başkanı Mustafa Güler ekmeğe olan saygısını bir anlamda göstermiştir.Bütün ekmeklerin,parça ekmeklerin,ekmek dilimlerinin oraya buraya atılmasını önlemek için güzel bir uygulama başlatmıştır. Bugüne kadar bu ekmek kutularında biriken ekmeklerden büyükbaş hayvan yetiştiricileri bile yararlanmıştır. Ama birkaç aydır bu ekmek kutularına tek dilim ekmek atılmadığını görüyoruz. Çünkü ekmek artık pahalı bir temel gıda maddesidir.Bırakın kutulara atılmayı, tüketirken bile tutumlu davranılmaktadır. Bu ekmek kutularından çuvallarla ekmek toplayan hayvanseverler de bu olumsuzluktan nasibini almışlardır. Bunu en iyi bilen de , Sokak Hayvanları için uzun süredir tek başına koşturan Hayvansever hemşehrimiz Necdet Demirat ‘tır.Ekmek kutularında ekmek birikmediğini sevgili hayvansever Necdet demirat’tan öğreniyorum.O söylemeseydi ben de bilmeyecektim. Ama ekmek kutularının boş kalması bana göre doğal. Millet pahalı ekmeği artık eskisi gibi oraya buraya atmayı bırakın eskisi gibi çok ekmek te alamıyor. Unun çuvalı bile astronomik bir rakama ulaşmış. Merhum okul arkadaşım Nuri Demiroğlu her yıl arkadaşlarının,bu arada benim de evimin kapısına 50 kiloluk bir un çuvalı bırakırdı. Ben yıllar içinde merhum arkadaşımın gönderdiği unları değerlendirdim. Mekanı Cennet olsun. Ben hayatımda bir kilo ekmeğin 10-12-13 lira olduğunu yeni yeni görüyorum. Şaka gib değil mi?. Ben de artık ekmeği tıpkı sütten ağzı yananların yoğurdu üfleyerek yediği gibi gıdım gıdım tüketiyorum. Artan ekmek dilimlerini,parçalarını itina ile kesip,hafif zeytinyağında kavurduktan sonra çorbalık olarak saklıyorum. Ekmeğin ne kadar değerli bir şey olduğunun artık farkına varabilecek miyiz? İsraftan kaçınabilecek miyiz?
Adam yemeğini yemiş. Tabağını da bir parça ekmekle silmiş. Size göre,yaptığı hareketin bilincinde mi?Haydi bunu bugünlerde yapsın da göreyim? Eskiler,yani ekmeğin değerini bilenler ekmeğin bir nimet olduğunu bilenler,sokakta,parkta ve bir başka yerde bulduğu ekmek parçalarını bugün de toplar,öper ,ya bir duvar kovuğuna sokar ya da bir sokak hayvanına yedirirler. Böyle insanlar da giderek azalıyor. Ben merhum büyüklerimin evimizin içinde,halı-kilim üzerinde gördüğü bir ekmek zerresini, tükürüğüyle ıslattığı parmağıyla yerden alıp,ağzına götürdüğünü.”Tövbe tövbe! Yarabbi bizi bağışla. Nimetimizi elimizden alma”diye mırıldandığını iyi bilirim. İnsanımız bunu hak etti. “Şükrü eda edilmeyen nimeti Allah geri alıyor”Biz ekmeği üzdük. O da bizden şimdi intikamını alıyor. Ama ne oldu? Olanlar çok çocuklu yoksul ailelere,,zavallı sokak hayvanlarına oldu. Dostum hayvansever Necdet Demirat sadece Tepecik Beldesi sınırları içinde, Göbel Köyü, Çardaklı Mahallesi altında, Karaköy ve Emirler yakınında doğum yapan 200’e yakın köpeğin doğurduğu yavrularını aç olduğu.yavrusunu besleyemediği için yediğini anlatınca tüylerim diken diken oldu İnsanlarımızın Allah’ın, ağzı var dili yok, yarattığı hayvanlardan haberi var mı?Sevgili Necdet Demirat bu vahşeti görüntülemiş . Yürekleri yeten varsa gitsin izlesinler. Demek ki, yerinde,Kedi veya köpek yavrusunu yemek için onları sıçana benzetebiliyormuş. “ Açlık sofuluğu bozuyor. aç köpek fırın deliyormuş.
Bu vesileyle bir ricam olacak; Faaliyette olan fırınlarımız her gün birkaç ekmeği sokak hayvanlarına ayırsınlar .Yıl içinde ayırdıkları ekmeği zekatlarından düşsünler. Kurum ve kuruluşlarımız sokak hayvanları için bir fon oluştursunlar. Bu paralar, İlgili dernek veya kişilerce yem,barınak,ilaç ve kısırlaştırma alanlarında kullanılsın. ” Kendisi tokken aç yatan bizden değildir” diyen yüce peygamberimiz komşu derken aç sokak hayvanlarını,aç kalan yaban hayvanlarını da kastetmişlerdir.” Yerdekilere merhamet ediniz ki,göktekiler de sizlere merhamet etsin”diyen peygamberimize selam olsun.Gelin yeni doğmuş yavrularını aç kaldıkları ,yavrularına süt veremedikleri için yiyen sokak hayvanlarını bir nebze hatırlayalım.
Konu ekmekten açılmışken bir nebze de fırıncılardan söz etmek isterim.Tavşanlı’da sanırım 43 tane fırın var. Bu arada pastanelerin,pidecilerin de küçük çapta fırınları bulunuyor.Ben uzun yıllar Tavşanlı’da yaşadım. Fırın işleterek,fırıncılık yaparak apartman, sahibi olan lüks arabalarda gezen,zevki sefa içinde bir fırıncı tanımadım .Tavşanlı’da fırıncılar içinden zengin çıkmamıştır. Çünkü fırıncılar bir anlamda kamu hizmeti vermektedir.Tek amaçları vardır; insanları aç bırakmamak. Ekmeksiz bırakmamaktır. Fırıncıların da sorunları var;Maya,su,elektrik,kira,ulaşım,personel,un ,susam fırıncı esnafının vazgeçilmezleridir. Bunları ucuz temin ederse ucuz ekmek,simit,börek,kurabiye vb lerini üretir.Pahalı temin ederse ürettiği haliyle pahalı olur.Kimse fırıncılarla,fırıncı esnafıyla uğraşmasın. Onlar da vicdan sahibi insanlardır.Onlar da helal kazanç peşindeler. Mübarek bir mesleğin mensuplarıdır . Fırıncı bugüne kadar ya gramajı düşürmüş fiyat artırımına gitmiş,ya da gramajı düşürmeden fiyat artışına gitmek zorunda kalmıştır. Ekmek insanoğlunun ivazgeçilmezidir.Kimse fırıncıları töhmet altında bırakmasın. Hiçbir fırıncı ekmek fiyatının artmasından mutlu değldir. Keşke yukarıda ifade ettiğim ,ekmeği olumsuz etkileyen unsurlar zamlanmasa.Un fiyatlarının ucuz olması için buğdayın gerçek değerini bulması gerekir Tahıl üreticisi,köylümüzün alınterinin karşılığını mutlaka vermeliyiz. Köylü üretmezse aç kalırız. Ele muhtaç oluruz.Üretici ürettiği buğdaydan kazanmak ister.Tıpkı binalar yapan müteahhitlerin yaptığı inşaatlardan kazanmak istediği gibi . Yoksa zarar edeceğini bile bile üretici neden buğday,arpa,mısır,yulaf veya bir başka ürün eksin ki? Bana kalırsa ülkemizdeki milyonlarca dekar nadasa bırakılan,terk edilen tarım topraklarında yeteri kadar(nüfusumuzun yarısı kadar) 35-40 milyon ton buğday üretmek zorundayız.Türkiye’de yıllık ekmek tüketimi kişi başına 520 adet ekmektir. Buğdayı yurtdışından alma yerine bunu kendimiz üretelim,buğdaya hak ettiği ücreti verelim, Köylü yurttaşların,tahıl üreticilerinin alınterinin karşılığı , maliyetinin üzerinde ödenmediği sürece kimse tahıl ekmeyecektir .En büyük tehlike köylünün de,üreticinin de şehirliler,beldeliler gibi fırınlardan,satış noktalarından ekmek almalarıdır. Ki bu bugün maalesef gerçekleşmiştir. Köylü yurttaş tedbirlidir. En azından kendi ailesinin ihtiyacını üretiyor. Ama ürettiğinin değeri verilirse neden ekmesin ki? Benzine,motorine,gaza,elektriğe sık sık zam yapılıyor. Bir de tahıla verin de görün. Bakalım boş tarla,arazi, kalacak mı? Sıkıntı yaşanacak mı?