Kafanı kullan !
Abdussamet Öztan
-İş namaza ibadete geldiğinde “neden bana bir şeyleri zorla baskıyla yaptırmaya çalışıyorsunuz, ben de herkes gibi hür bir insanım” diye düşünen insanlar olabiliyor. Sahi ya, biz nasıl oldu da birden Müslüman oluverdik? Birilerinin baskısıyla mı, yoksa kafamızı mı kullandık? Hangisi doğru, olması gereken nedir?
Dinde zorlama yoktur elbet. (Lâ harace fi'd-dîn) Ama yedi ceddim namaz kılıyor diye, bu benim de Müslüman olmamı mı gerektirir? Aklı başında insanlarız sonuçta, doğruyu aklımızla bulamaz mıyız? Doğuştan Müslüman olan bizler Müslümanlığı kendimiz mi seçtik yoksa; aile, çevre baskısı ve tepkisi mi bizi zorladı? Peki insan, kendi isteyerek hak ve doğruyu bulamaz mı?
Ateistleri düşünün mesela. Adamlar düşünüyor(!) Bazı insanlar şöyle düşünüyor mesela, diyorlar ki; ateistleri, bilimsel delilleri kurcalaya kurcalaya sonunda Allah’ı inkar ediyorlar zannettikleri için diyorlar ki: “Müslüman dediğin adam fazla kurcalamaz, her şeyi sorgularsa Allah korusun kafayı yer, ateist olur dinden çıkar! Çünkü dinin başladığı yerde mantık biter!” diyenleri bilirim. Yani kafanı kullanma diyor adam açıkca! Yani, akıllı bir insanın yapabileceği iş olan sorgulamayı, körü körüne inanmamayı ve mantık çerçevesinde hareket etmeyi İslamla bağdaştıramıyor. Bu düşünce tamemen yanlış! Allah bize Kuran'da kaç yerde "düşünmez misiniz, akıl etmez misiniz?" derken, İslam'da mantık yoktur demek; bu ayetler karşısında mantığını kullanmadan (afedersiniz istifra edilen) sarfedilen bir cümledir! Çünkü hangi konuda olursa olsun bir insan, kendini hayvandan ayıran cihazatı olan akıl, şuur ve irade nimetinden dolayı, kafasına yatmayan veya kendisine dayatma suretiyle teklif edildiğini düşündüğü şeyleri SORGULAMASI, fıtrîdir NORMALDİR! Ama bunları her sorgulayan insan da, dinden çıkıp ateist, deist, dinsiz olacağını söyleyemeyiz. Ve her ateistin de aklını kullanarak yaptığı bir sorgulama sonrası dinsizliği seçtiğini söylemek de mümkün değil.
Bediüzzaman’ın ifade ettiği gibi “insan, bu aleme ilim vasıtasıyla tekemmül etmek(kendini geliştirmek, kemale ermek) için gönderilmiştir. Azim bir sermaye elinde bulunan insan, burada ticaret ile ebedi daimi bir hayatın saadetine çalışmak için gelmiştir.” Yani, aklını kullanmalısın! Etrafına bi bak ve düşün: "Şu misafirhane-i dünyada nazar-ı hikmetle baksan, hiçbir şeyi nizamsız gayesiz göremezsin! Nasıl sen nizamsız, gayesiz kalabilirsin?" Zelzele olsa dersin ki, fay hattı çatladı! Doğru ya, fay kendiliğinden kırılıyor dimi? Tonlarca gemilerin deniz üzerinde gidişini görsen dersin ki, bu işin sırrı suyun kaldırma kuvveti; Arşimet buldu çünkü bunu! Doğru ya, Arşimet suyun kaldırma kuvvetini bulmadan evvel su kaldırmıyordu dimi :) Yer çekimi kanunu vs. vs.. Her şeye bir isim takıp, adileştirmişler bunları ecnebiler. Ve bize de bir güzel yutturmuşlar!
Bunlar gibi kainattaki ve senin bedeninde tıkır tıkır, saat gibi işleyen tüm kusursuz faaliyetleri; adi, şuursuz, irade ve kuvveti olmayan sebeplere vermek, sonra da ona bir kulp takıp ‘bilmem ne kanunu vs.’ deyip geçmek ne kadar akıllıca sence? Biliyoruz bir kanun varsa o kanunu koyan bir yasama organı olması mutlak surette ‘akıl ve mantık’ dahilindedir. Öyleyse birer kanun-u ilahi olan bu adetullah kanunlarını koyan; küçücük taşı denizin dibine batırıp tonluk gemileri suyun üzerinde yüzdüren, göğün yüzünü yıldızlarla yaldızlayan milyarlarca yıldız ve gezegenleri birbirine çarptırmadan fevkalhad beraber ve çabuk gezdiren, dağları zemin sefinesine hazineli direkler yapan ve bu kanunu idare edip yürüten, TEK BİR KUDRET SAHİBİ olmaması mantıklı mı sizce? Tüm bunlar tesadüfün, tabiatın oyuncağı demek akıldan istifade etmek dururken o akıldan istifa etmek demek olur dostum!
Demek ki neymiş; insan ister doğuştan, ister ana babadan görme ile Müslüman olsun, ister ateist olsun fark etmez! Aklını kullandığında ve etrafına nazar-ı hikmetle baktığında görecek ki: Tüm bu işler arkasında gizli bir kudret sahibi var ki, bize kendini olağan üstü fiilleri ile tanıttırmak ve bildirmek istiyor. O da ancak İncil’de, Tevrat’ta, Zebur’da müjdelenen; Kur’ân ile de alemlere rahmet olarak gönderilen ahir zaman Peygamberi Hz. Muhammed (sav)’in tebliğ ettiği son, hak dinin Ma’budu, alemlerin Rabbi olan ALLAH’tır. İtirazın varsa, başkasının cebine koyacağına veya çöpe atacağına o kafanı, aklını kullan ve etrafına bir bak dostum! ;)