11 Ocak 2021 - Pazartesi

Özgüven eksikliğim var, ne yapabilirim?

Yazar - Abdussamet Öztan
Okuma Süresi: 7 dk.
1241 okunma
Abdussamet Öztan

Abdussamet Öztan

-
Google News
Özgüven eksikliğim var, ne yapabilirim? (#sıradışı)
Merhabalar değerli dostlar. Bu haftaki konumuz; yaş farkı olmaksızın, hemen hepimizin problemi ve içine düşüp çıkamadığı, nasıl çıkabileceğini de bilemediği bir dipsiz kuyu: “Özgüven eksikliği”. Bu bazen insanın kendini ifade edebilmesi.. Bazen, sorumluluk alanıyla alakalı yapması gereken bazı konuşmaları yapabilmesi.. Çoğu zaman da herhangi bir iş, görev veya sorumluluğa kendini koşabilmesi ve bunu devamlı kılabilmesinde devasa bir buz dağı misali bir engel olarak çıkar insanın karşısına… Durduk yere değil, bir şeyler denenmiştir elbette ki. Lakin, daha ilk denemeler ve girişimler negatif netice ile sonuçlanınca, bu durum haliyle önce insanın ruh sağlığını etkileyebiliyor, sonrasındaysa bedenimiz yaratılışı gereği ruh ile kâim ve ayakta olduğu sebebiyle bedensel arızalar da baş göstermeye başlıyor insan vücudunda. Peki, bu özgüven eksikliği için bir çözüm var mı? 
Öncelikle bu özgüven dediğimiz şey nedir, ne değildir? Gelin biraz bu konuyu konuşalım önce. Özgüven, kelime olarak okunduğu gibi “öze-güven” manasını ihtiva eder. Fakat hangi öze ve neye güven? Bilirsiniz ki kavramlar, çoğunlukla biz insanların günlük hayatta onlara yüklediği manalara göre anlam kazanabildiği için özgüven denildiğinde özelde her insanın aklına farklı çağrışımlar gelebilmesi muhtemeldir. Genelde ise özgüven, “insanın kendine güvenmesi” demektir; fakat nasıl olacak ki bu kendine güvenme işi? Şöyle ki:
Örneğin; insan, gerçek hayatta bir işi yapabilmek için elbette ki bir dayanağa ihtiyacı vardır. Oturduğu yerden kalkarken bile, bir yere dayanarak veya tutunduğu yerden kendini iterek kalkma fiilini gerçekleştirebilir. Yani insanın, hayatının her anında daimi bir surette bir desteğe ihtiyacı yadsınamaz derecede elzemdir. Bu destek bizlerin özgüven dediği ve kişinin kendi kendine yeten, kendinden başka kimsenin yardımına ihtiyacı olmayan, başkalarının arasından sıyrılıp üstünlüğünü kanıtlayabilmesine ve fark edilmesine yarayan bir sıfat olarak özgüven ile sağlanamaz maalesef ki. Neden mi? İnsanız sonuçta elbette ki zayıfız, aciziz, bir şeylere ve bireylere muhtacız. Bir ekmek için bile, kaç tane ele muhtacız; tarlasından nakliyesine, fabrikasından fırınına, oradan da sofraya varıncaya kadar… Kişi kendi kendine, bir ekmeği elde etmekte bile yetemez iken; kaldı ki her işinde nasıl yetecek? Dolayısıyla, kendi kendine yetmek olarak anlam yüklenen özgüven kavramının, ne kadar doğru olabildiğini az çok anlamış olduk sanırım. 
Peki ya kpss, yks ve benzeri her türlü sınava çalışan öğrenciler ne yapacak? “Özgüven eksikliğim sebebiyle hiçbir işte başarılı olamıyorum” diyen birçok kardeşim var. Onlar ne yapsın peki? Onlar için özgüven nedir ve ne değildir? Öncelikle, bir işe başlamak için uygun zamanı kollamamanız lazım kardeşler. En uygun zaman, şu an önünüzde olan zamandır herhangi bir hastalık durumunuz yoksa eğer. Beklemekle hiçbir fırsat ele geçmemiştir bilirsiniz. Bekleyenler, ancak kaybetmeyi göze alanlardır. O yüzden, sizlerin özgüven noktasında yapmanız gerekenler şunlar: İmkanlarınız ölçüsünde ulaştığınız görsel, yazılı vb. eğitsel kaynaklardan gerekli desteği almak ve akabinde kendi kendini o işe koşmak gerekiyor. Neden mi? Arabada direksiyona geçtiğinizde başkasının sizin adınıza direksiyonu tutup pedallara basıp araca hakim olabilmesini bekleyemezsiniz değil mi? Gayreti siz göstereceksiniz, anahtarı çevirip ilk hareketi kendinize siz vereceksiniz ilk adımı atarak! Çok saatlerinizi vererek değil, küçük küçük zaman dilimleriyle bunu yapabilirsiniz. Mesela bir hafta boyunca günde yarım saat, sonraki haftalık periyotlarda da bir önceki haftadaki günlük çalışma sürenize haftada bir/onar dakika eklemek suratiyle yavaş yavaş vites artırabilir ve böylece aşılamaz gördüğünüz o buz dağını nasıl da erittiğinizi fark edebilirsiniz. Şurası da çok önemli: O sınavı hayatınızda olmazsa olmaz bir yere koymamalı ve daha ilk başlardan itibaren sonrasında da bu konuda vesveseye düştüğünüz zamanlarda ara ara kendinize sesli olarak bunu telkin etmeyi deneyebilirsiniz: “Bu sınav, dünyanın sonu değil! Herşeyin hayırlısı…” Siz elinizden geleni yapmalı; neticeyi de, hakkınızda mutlaka hayırlı olanını size ihsan edecek olan ALLAH’a bırakmalı, ona tevekkül etmeli ve güvenmelisiniz. Tarlasını süren çiftçi gibi, siz tarlayı az da olsa önce bir sürmeye başlayın; sonrasında neticeyi toprağın, kainatın ve güneşin de Yaratıcısı olan Allah’a bırakın. Mahsül ondandır malum…
 
Birileriyle konuşamıyorum, kendimi ifade edemiyorum diyen insanlar da kendisinde özgüven eksikliği olduğunu düşünüyorlar. Bakınız sevgili kardeşlerim, bu noktada yaşadığınız durum özgüvene yüklediğiniz o klişe mana ile anlamlandırılamaz ve çözüme kavuşturulamaz. Şöyle bir uygulama yapmanızı öneririm. Birileriyle veya bir toplulukla mı konuşacaksınız, o kişilerin de sizler gibi birer insan olduğu unutmayın. Konuşması öncesi bazı basit nefes egzersizleri var onları yapabilirisiniz. Belki en önemlisi de sünnetullah olan şu duayı yapın ve söze direkt başlayın ve harekete geçin bir yerden: “Rabbim gönlüme ferahlık ver, işimi kolaylaştır. Dilimdeki düğümü çöz ki, sözümü anlasınlar.”1 İşte özgüvenin ta kendisidir bu! Dilimizin de muhataplarımızın da çarka mahiyetindeki duyum noktalarını açacak olan deyim yerindeyse iksir gibi bir dua ve durumdur bu halimiz. Sonrasındaysa, aynen yukarıdaki sınav örneğindeki gibi netice olarak Allah’a bırakmış oluyorsunuz. Çünkü sizin de muhataplarınızın da kalbine giden yoldaki buzdan kayaları eritip dağıtacak olan, aynı ALLAH’ımız var değil mi? Bir kere değil, sürekli deneyin ve asla pes etmeyin! Edison’un yüzlerce deney sonrası keşfettiği ampülü, Fatih Sultan Mehmed Hz’.nin defaatle yaptığı girişimler sonrası karadan yürüttüğü gemileri asla unutmayın! 
 
İşte bu noktada aslında “özgüven=öze güven” demektir aslında. Yani, özümüzde olana güven! Özümüzde olana güvenmek demek ise, bize şah damarımızdan daha yakın olan ve her hayır O’nun elinde olan, kalbinin de kalıbının da kainatın da sahibi olan Allah’a işini bırakmaktır. Ne konuda olursa olsun; gayretini yapıp, senin için mutlak surette karşına hayırlı olanı nasip edecek olan Rabbine güvenmektir. Selametle. (Dipnot1: Tahâ / 25-28)
#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları