11 Aralık 2018 - Salı

Yine kış geldi çattı!

Yazar - Abdussamet Öztan
Okuma Süresi: 5 dk.
2485 okunma
Abdussamet Öztan

Abdussamet Öztan

-
Google News

            Yine kış geldi çattı! Tam mevsimi değil mi, şöyle sobada kestane pişirmenin! Kimileri kestaneyi sever sobada; ama ben en çok, hani o soba üzerine koyduğumuz ekmeğin sobanın sıcaklığında kızarmasıyla, tereyağının eşsiz buluşmasını! Biraz reklam spotu gibi oldu ama :) Özledik o günleri! Eskinin, kışları bile başka güzeldi! Ne var ki şimdilerde artık sobalarımızın, kuzinelerimizin yerini radyatörler, elektrikli ısıtıcılar aldı. Onlarda da ekmek kızartılmıyor ki ya hu :)

           

            Kimisi eskiyi özler, ki zaten özlem eskiye duyulur. Kimisi de yenilerine, daha iyilerine, hep ileriye hasrettir! Şahsen eski kışları özlüyorum! Uzun kış gecelerimizi, sobanın etrafında oturup muhabbetin, samimiyetin olduğu o günleri! Ama nankörüz biz nankör! Ne elimizdekinin kıymetini, ne de bulunduğumuz hâle şükretmesini biliriz! Kış geldiğinde belki de çoğumuz demişiz veya aklımızdan altyazı gibi de olsa geçmiştir şu cümleler: “Bu ne soğuk ya hu; donduk, donduk! Bu sene kış çok çetin geçecekmiş! Napıcaz bilmiyorum! Allah evsizlere acısın!” Oysa, yazın ne kadar da güzeldi(!) Değil mi? Sıcacıktı be! Peki şu an yazda olduğumuzu farzetsek? Temmuz sonu Ağustos sıcağı tepenizde! Neredeyse güneşe ateş edeceksiniz, o derecede sıcak! Gölgede 40 dereceyi geçen sıcaklarla iç içeyiz! Kışın beklediğimiz o sıcacıklık, şimdi tepemizde bitiyor! Ama bu sefer, yine de şikayetçiyiz biz insanlar: “Aman aman! Bu ne sıcak arkadaş! Günde 2-3 sefer t-shirt atlet değiştirir mi insan? Kış gelse de şu sıcaklardan bir kurtulsak” deriz. Yani biz insanları tatmin etmek, memnun etmek gerçekten ama gerçekten zor!

           

            Peki neden böyleyiz biz? Hayvanlar öyle değil ama! Hallerinden hiç şikayetçi değiller gibi görünüyorlar! Yani demem o ki;  siz hiç yaz geldiğinde sıcaktan bunalan bir kedi gördünüz mü? Evet, belki gölge arayan bir kedi köpek görmüşsünüzdür en azından. Ve elbette ki hayvanlar sıcağı da sever! Peki, ya kış geldiğinde dışarıda soğuktan tir tir titreyen var mı onlardan? Hapşurup grip olan bir hayvan? ‘Dışarıda yaşamalarına rağmen’ hiç gıkını çıkartmıyor, hallerinden de şikayetçi görünmüyorlar! Peki neden o öyle, bu böyle? Neden biliyor musunuz?

 

            Hayvana baktığımız zaman görüyoruz ki, hayvan bizatihî bu dünyaya göre ayarlı gönderilmiş tabir yerindeyse. Bediüzzaman Hz.’nin ifadesiyle: “Hayvan dünyaya geldiği vakit adeta başka bir alemde tekemmül etmiş gibi, istidadına göre mükemmel olarak gelir, yani gönderilir. Ya iki saatte, ya iki günde veya iki ayda bütün şerâit-i hayatiyesini ve kainatla olan münasebetini öğrenir. İnsanın yirmi senede kazandığı iktidar-ı hayatiyeyi, yirmi günde serçe ve arı gibi bir hayvan tahsil eder, yani ona ilham olunur! Güya başka bir alemde tekemmül etmiş(gelişmiş, kemale ermiş) öyle gelmiş. İnsan ise, bir-iki senede ancak ayağa kalkar! On beş senede ancak menfaat ve zararı fark eder.” Bizler ne kışın üşümek, ne yazın sıcaktan bunalmak istemeyiz.. Gençliğimiz hiç gitmesin, telefonumuz arabamız eskimesin, lezzetler zeval bulmasın, her şey tap taze devam etsin, hastalık sıkıntı olmasın, okul, stres, iş olmasın! Yani bir nevi, CENNETİ tarif ediyoruz! Demek ki biz, buralı değiliz! Dünyalı değiliz! Nerelisin diye sorsalar, biz CENNETLİ’yiz aslında kardeşim ve inşâallah Rabb’imizin rızası dairesinde bi ekiverirsek, bi geçiverirsek şu dünyayı inşâallah tam CENNETLİK’iz!

 

            Bir de şu yönden bakın! “İnsanda akıl ve fikir olduğu için, geçmiş ve gelecek zamanlarla da fıtraten alâkadardır. O zamanlardan dahi hem elem, hem lezzet alabilir! Ama hayvan, öyle değil! Hâzır lezzetini geçmişten gelen hüzünler ve gelecekten gelen korkular, endişeler bozmuyor!” Ama ya insan? Geçmiş hüzünleri, geleceğe dair korku ve endişeleri hâzır lezzetini acılaştırıyor, bozuyor! Bir hayvan kadar lezzet alamıyor, rahat yaşayamıyoruz şu dünyada! Öyle ise hakiki vazifen, hayvan gibi çabalamak değil; belki hakiki bir insan gibi, hakiki bir hayat-ı dâime(ebedî hayat) için sa’y etmek, çalışmaktır; ey insanoğlu insan, ey ademoğlu adem!

           

            Sormazlar mı adama? Sorarlar aga! İyisi mi sen, kendine şimdiden sor ve kendini ona göre ayarla: “Acaba sırf dünya için mi yaratılmışsın ki, bütün vaktini ona sarfediyorsun?” Haydi emanet ol, Rahim ve Rahman olana!

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları