28 Mart 2020 - Cumartesi

Tavşanlı'da Korona virüs var mı?

Yazar - Abdussamet Öztan
Okuma Süresi: 7 dk.
4023 okunma
Abdussamet Öztan

Abdussamet Öztan

-
Google News
Son aylarda depremler, felaketler, Coronavirüs(covid-19) sebebiyle Kabe’ye girişler kapatıldı, Türkiye’de de acaba var mı gelir mi bu virüs derken; nihayetinde geçtiğimiz 10-15 gün içerisinde Türkiye’de bu virüse yakalanan insanlar olduğu yetkili mercilerimiz tarafından doğrulandı. Peki sonumuz nereye gidiyor böyle? Bu virüsün önü alınabilecek mi? Yoksa İtalya’da ve bazı ülkelerde olduğu gibi korkunç günler bizi mi bekliyor?
Bu konuyla alakalı ilk yazımda da aktarmaya çalıştığım gibi; tabi ki her şey Allah’ın takdiriyledir. Allah izin verdi, veriyor ki bu musibet yayılıyor. Hayır da, şer de mutlak surette O’nun(c.c.) elinde. Malum ya “bu dünya, dâr-ül imtihan olduğu” gerçeğinden yola çıkarsak; tabi ki Allah mesela Müslümanları direkt bir koruma aurası içine alıp, gayr-i Müslimleri bu korumanın dışında tutmayacak bu virüsün salgın haline gelmesinde; Türkiye’ye kadar ulaşmasında. Yani Rabbim bela ve musibetlere engel olmuyor ve bir şeyler perdeli olacak ki elmas ile kömür, Ebubekir Sıddîk (ra) ile Ebucehil tefrik edilsin, ayrılsın. İmtihan şartları gereği bu, bu şekilde olması gerekiyor.
Lakin “acaba bu virüs bizim ülkemize de gelir mi” derken şimdilerde “acaba bizim buralarda da var mı ki?” demeye başladık. Fakat gerçek şu ki; bu gibi şüpheler dünyayı yaşanmaz kılar! Hayatı azaba çevirir! Fakat madem ki geldi; bu noktada tabi ki bunun hızla yayılmasını önleyici tedbirler ile alakalı, Sağlık Bakanlığı’mız başta olmak üzere yetkili devlet ricâlimizin tarifnamelerine uymak, sorunlara karşı BERABER HAREKET etmek gerek. Madem ki Allah hikmetiyle meyveyi ağaca, şifayı ilaca, korunmayı tedbire bağlamış; tedbirimizi alıp, tevekkül edip, takdiri Allah’a bırakmamız gerekir. Fakat, virüsle baş etmekten daha zor olan bazı sorunlarımız var aramızda!    MESELA; hani ilk duyduğumuzda hepimizin yüreğini sızlatan ve salgına karşı elzem bir önlem olan “camilerde Cuma ve cemaatle namazların askıya alınmasına” karşın, kimilerinin “Allah’ın evi burası, burayı melekler koruyor bir şey olmaz” diye karşı çıkmaya çalıştıklarını gördüm maalesef. Elbette ki Allah korur, ama üst satırlarda yazdıklarıma bi tekrar göz gezdirebilirsek sanırım, bu soruna çözümü bulmuş olacağız. DİĞER BİR SORUN; zaruret haricinde sokaklarda, toplu alanlarda bulunulmaması konusundaki ikazların zıddına; özellikle yaşları gereği bünyelerinin zayıflığından dolayı bu virüse karşı açık hedef olan 60-65 yaş üstü kimselerin “ölümden kaçılmaz, takdir-i ilahi” diye sokaklarda hala varlıklarını sürdürmelerine ne demeli.. Ne demeli biliyor musunuz: “Bu düpedüz İNTİHAR demektir!” Dinimiz tedbiri almamızı, hatta salgın vaktinde bulunduğumuz yeri TERK ETMEMEMİZİ bize söylerken, sizin yaptığınız takdir-i ilahi, nasıl olsa öleceğiz deyip arabanın önüne atlamaktan farkı kalıyor mu Allah aşkına? Bir de; özellikle WHATSAPP üzerinden gelen ve KESİN BİLGİ YAYALIM gibilerinden karmaşa yüklü mesajlar! Mesela duydum ki bir ses kaydında: “Sokağa çıkma yasağı birkaç güne (daha ilk vakanın duyrulduğunun 2nci günü yayılıyor bu mesaj) ve marketlerdeki her şey hızla tükeniyormuş, tükenmeden koşmamız lazımmış” falan falan.. Ya hu Allah aşkına, devletin yetkili ağzından çıkmayan şeyi, siz kimsiniz ki amacınız ne ki; devlet “evde kalın” dedikçe siz insanları sokağa dökmeye çalışıyorsunuz? Böylelikle hastalık riskinin daha da artacağını bilmiyor musunuz? (Yetkili mercilerden gelen özellikle sos.medyada mavi tikli(doğrulanmış hesapları) olan devlet adamlarının, kaymakamlık ve valiliklerin açıklamalarına itibar edin lütfen!)  Birilerinin oyunu mu, bunun aşısını pazarlamak için ortaya çıkardığı bir tür üretilmiş virüs mü, birilerinin arasındaki ticari çekemezliğin bizlere sıçraması mı, yoksa biyolojik bir yeni dünya savaşı mı; orasını bilmem. Herkes bir şeyler söylüyor bu virüs için. Lakin Bediüzzaman’ın dediği gibi neden “beşer zulmeder, kader adalet eder!” diye düşünmeyelim ki? Değil mi? Belki bizim dindeki lakaytlığımızdan.. Ağlayamadığımız günahlarımızdan.. Belki de vücudun azaları gibi olmamız gerekirken, herkesin kendi partisi/cemaati/grubunun adı duyulacağında seferber olduğu İSLAMÎ hizmetlerde ben-merkezli ayrımcılıklarımızdan dolayı.. Belki de birbirimizin kusurlarını araştırmaktan kardeşlerimizin derdiyle dertlenemediğimiz mazlum insanların gözyaşından dolayı.. Bunlardan dolayı Rabbim belki de bazı beşerin eliyle gelen bu musibete izin vermiş ve bize camilerimizin kapılarını dahi kapatıp kendimizi, evlerimizden başlayarak düzeltmemizi; ailemizi çocuklarımızı TV ve tabletlerin zehirlemesine engel olmamızı ve kul olduğumuzun, aciz olduğumuzun farkına varmamız için bir tür inzivaya ve hizaya çekmek isteyerek adalet etmiş olamaz mı bize? Belki de öyle! Lakin; hiç düşünmemiştik orasını! İşte orasını düşünelim artık, diye var belki de bu virüs belası!  Ölüm öyle ya da böyle gelecek! Bu virüsten, belki başka bir virüsten, belki bir kriz, bir kaza.. Kim bilir? Veya yattığımız yatağımızdan uyanamayak.. Bir şekilde gideceğiz yani, bu dünyaya aldanmakta fayda yok! Herkesle nişanlanan dünya, sana mı varacak sanırsın kardeşim? Elbette ki sana varmayacak ve sana da kalmayacak! Öyleyse; şu izole günleri fırsat belleyelim! Biz Allah’ı unutup, Allah’ın da bizi kendimizi unutturduğu şu dünyadan artık “yarın ölecekmiş gibi de ahrete çalışmayı unuttuk” diyelim ve bu dengeyi kurmamıza fırsat olsun bu günler inşâallah!  Demem o ki; bu günler, bu gibi fiilî duaları yapmanın vaktidir! Ne zaman ki vakti çıkar gider, o zaman bu duanın da vakti biter! Yani şunu demek istiyorum. Hani öğle namazının kılınma zamanı, vaktinin çıkmasına kadar sürer ya. Öyle de, bu tür musibetler de bir tür dua ve ibadet vaktidir ki; aczimizi, zayıflığımızı anlayıp vakti bitince zaten musibet, bela da elbet çekip gidecek Allah’ın izniyle. Yani bizi, “kendimize getirdiğinde!” Rabbim daha beterlerinden ülkemizi ve ümmet-i Muhammedi(asm) hıfz-u emânında eylesin inşâallah.
#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları