18 Nisan 2021 - Pazar

Sayı ve düzen takıntısı (#sıradışı)

Yazar - Abdussamet Öztan
Okuma Süresi: 7 dk.
1138 okunma
Abdussamet Öztan

Abdussamet Öztan

-
Google News

Sayı ve düzen takıntısı (#sıradışı)
Çok farklı vesvese türleri var. Kimileri abdest, namaz, ibadet gibi konularda vesvese yaparken, bazı
insanlar ise temizlik hususunda çok takıntılı olabiliyor. Peki sizde de hiç olur mu, bazı şeyleri belli sayılarda ve
düzende yapmak ve bu şekilde yapmazsan sanki başına bir şey gelecekmiş gibi vesveseler?
Arada bir geçerken yol üzeri uğradığı olur bana da bazı vesveseler, insanız sonuçta melek değiliz.
Elbette vesveselerle karşılaşacağız ki, meleklerden ve diğer canlı varlıklardan farkımız, kalitemiz, kim olduğumuz
ortaya çıksın ve mertebemiz âli olsun Rabb katında, değil mi? Vesvese öyle bir şeydir ki “cehil onu davet eder,
ilim onu tard eder” (1) diye ifade edilmiş. Diğer deyişle; yeter ki bizler vesvesenin ne olduğunu bilelim, ona karşı
kullanmamız gereken alet-edevatı da heybemizde tutalım ve bunları kullanmak için de heybedekileri çıkarıp
gayret edelim yeterlidir. Kalbe ve akla gelen imani konulardaki vesveselerden tutun da, temizlik hususundaki
takıntılara varıncaya kadar; bizi dengeleyecek en önemli adımlar şunlardır: Dinen bizden istenilen temizlik veya
imani şartları zaten yerine getiriyorsak veya getirebilmek için yolunda bulunuyorsak, abartı olarak yapmamız için
gelen fısıltı tarzındaki vesveselere karşı ise, bunlara ehemmiyet vermemek ve dinen bizden abartı olanın değil
“istikamet olanın” (2) istendiğini bilmek ve ona göre de hareket etmek yeterlidir.
Gelelim sayı ve düzen takıntısına. Yukarıda saydığım vesveselerin hemen hepsini ben de atlattım, arada
bir uğradığı da olur ama hamdolsun yapmamız gerekenleri uygulamaya çalıştıktan sonra sıkıntı olmuyor. Lakin
sayı ve düzen takıntısı, isminden çok masum gibi görünseler de maalesef öyle değiller. Bende de vardı bir
zamanlar, özellikle çocuk yaşlardayken. Örneğin bir yerin merdivenlerini çıkıyorum, basamakların adedini
bilmiyorum ya. Hemen saymaya başlıyorum çıkarken ve diyordum ki içimden: Eğer basamak sayısı tek çıkarsa bir
yakının vefat edecek, çift sayı çıkarsa yaşayacak gibilerinden. Bulaşık yıkıyorsun mesela, bardağı tek sayı
adetlerinde ovalarsan yine yakınlarından biri vefat edecek, çift adette ovalarsan yaşayacak gibilerinden. Ve
yakınlarımdan kimse ölmesin diye, artık bardağı temizleyeceğim derken öyle bir ovalarsın ki hani adedi çifte denk
getireceğim diye; bardak temizlenmiştir ama neredeyse ovalamaktan kırılacak hale gelmiştir ve farkında bile
değilsindir. :) Çok komik geliyor değil mi, belki de “ne acayip takıntın varmış senin kardeşim” dediğinizi duyar
gibiyim. Ama, daha berbatları var. Peki bu takıntının çözümü de yine ehemmiyet vermemek mi? Elbette! Lakin,
ekstradan iki önlem daha ekleyeceğiz bu vesvese türü için. Şöyle ki:
BİRİNCİSİ: Rabbim hikmetiyle her insanın ecelini gizli kılmıştır. Düşünsenize ne kadar yıl yaşayacağınızı
biliyor olduğunuzu… Yarı yola kadar gülüp eğlenmekle, yarı yoldan sonrası için ise nasıl bir ölümle
karşılaşacağınızı bilmez halde, sanki darağacına her gün bir adım daha yaklaşırmış gibi psikolojik bunalıma
girmez miydiniz? Hayat yaşanmaz bir hal alırdı değil mi? İşte Rabbim rahmeti ve hikmetiyle eceli gizli kılmış ki;
yarın ölecekmiş gibi ahirete çalışıken, hiç ölmeyecekmiş gibi de dünyaya çalışabilelim. Tam tersi hiç
ölmeyecekmiş gibi dünyaya çalışırken de, yarın ölecekmiş gibi ahirete çalışmayı da unutmayalım. Lakin, Rabbim
eceli rahmetiyle gizlemişken, ecele sanki birer işaret nev’inden bazı sayı ve düzenleri belli sayı ve düzende
yapmayınca birilerinin öleceğini düşünmemiz, Rabbimin rahmetini küçümsemek değil midir sizce? Haşa ondan
daha mı merhametliyiz ve o bizden ziyade bizi ve sevdiklerimizin iyiliğini düşünmüyor mu ki; biz sevdiklerimize
acıyoruz diye bazı sayıları, düzenleri takıntı haline getiriyoruz? Farkında mısınız, bu şekilde hayatı daha da
yaşanmaz hale getiriyoruz. Rabbimin dediği gibi; “sen de onlar da ölümlü”(3) varlıklar. Lakin, önemli olan kendimiz
ve sevdiklerimizin zamansız değil imansız gitmesinden endişe duymak değil miydi?
İKİNCİSİ: Şu kadar sayıda şunu yaparsan başına bir şey gelir, hatta şunu şu kadar kişiye göndermezsen
bir yakınını kaybedeceksin tarzında gelen şeyleri, takıntı yapmamanın en kuvvetli çözümü ise; Rabbe olan
imanımızı fullemeye çalışmak! Yani imanımızı şarj etmek! Hatırlarsanız, telefonumuzun bile şarjının azaldığı
durumlarda bazen durduk yere kapandığı, interneti bile açamadığımız ve bu yüzden de bildirimleri alamadığımız
zamanlar olur ya. Biz de Rabbimize ve onun varlığına, sonra kudretine ve hikmetine, rahmetine olan imanımızı
sürekli olarak arttırmaz isek, bu tarz vesveselere yenik düşme ve hayatımızı kendi kendimize zindan etme
potansiyelimiz maalesef ki yükseliyor. Çünkü; madem ki her şey Allah’ın iradesiyle gerçekleşir. Ve ayette “Allah
size bir zarar vermek murad ederse, ondan başka onu kaldıracak yoktur. Allah size bir hayır murad
ederse, yine ondan başka onu engelleyebilecek de yoktur.”(4) şeklinde geçtiği gibi, madem ki her hayır ve şer
onun elinde ve izni olmadan bir yaprak kımıldamaz, yere düşmez. Kapkara gecede, kara taşın üzerindeki, kara
karıncanın kalbinin sesini duyan bir Rabb, haşa senden habersiz mi veya seni ve yakınlarını tedbir etmekten,
korumaktan uzak mı sanırsın? Öyleyse; madem ki O’na inanıyoruz, inandığımız gibi yaşamamız için bizim böylesi
bir Yaratana olan imanımızı, daimi surette takviye etmemiz lazım; aynen sürekli telefonlarımızın şarjını eksik
tutmamaya çalıştığımız gibi. Hani “kalpler onun zikriyle tatmin olur”(5) buyrulur ya, işte o tatmin seviyesine yani
şarjı fullemeye, daimi gayret etmemiz gerekir.
Hülâsa; her şey onun elinde. Kullarına ise zerre kadar zulmedici değilken, üstelik “Rahmetim gazabımı
geçmiştir.”(6) buyururken, böyle anlamsız bir şekilde sayılara ve düzenlere, simetrilere göre değil, Rabbimize olan
imanımıza dayanarak, onu da daim arttırarak kendimizi güçlendirmeli, yapmamız gerekenleri yapıp tedbiri Allah’a
bırakmalı. Selametle.
[Dipnotlar: (1)Sözler-s.274, (2)Hud S.-112, (3)Zümer S.-30, (4)Yunus S.-207, (5)Rad S.-28, (6)Keşfül Hafa-448 ]

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları