08 Kasım 2020 - Pazar

Aile içi huzursuzluk -3-

Yazar - Abdussamet Öztan
Okuma Süresi: 8 dk.
1070 okunma
Abdussamet Öztan

Abdussamet Öztan

-
Google News
Aile içi huzursuzluk -3-
Merhabalar dostlar, nasıl gidiyor arabalar? Hayat yolundasınız ya, o yüzden böyle sordum. ;) Umarım bir sorun yoktur, demiyorum çünkü bilirsiniz ki sorunsuz ev yoktur; ‘sorunların büyütülmediği ve çözümlenebildiği evler’ vardır. Bu hafta ise eşlerin arasındaki mevcut tüm sorunların çözülebilmesine dair, belki hiç duymamış olabileceğiniz yaşanmış bir hadiseden yola çıkarak size bir çözüm formülü aktaracağım inşaallah.
Evlenen gençler, dininin yarısını tamamlar diye biliriz ya. Peki bu dinin yarısı ne demek? Bir ömür boyu Allah’ı razı etmek için bir insanın yapacağı her türlü farz, vacip, sünnet, nafile ibadetlerin olduğu, haram-helal hassasiyetinde olan takva bir yaşantı demektir. Bunların hepsini toplayın: “Bunlar dinin hakikatidir, ta kendisidir…” Ve dinin bütünüdür. Dile kolay, evlenen eşler evlenmekle bu bütünün TAM YARI KADARINI GARANTİ altına alıyorlar tabiri caizse. Vaad-i ilahidir bu, tebliğ eden ise Hz. Peygamber(asm). Ne güzel bir müjde değil mi, elhamdülillah! Hadisin devamında ise dinin diğer yarısı için de Allah’tan korkulan, takva bir yaşantı önerilmektedir. Bu bağlamda Allah’ın rızasına giden yolu, evlilik düşünen veya evli kardeşlerimiz için şöyle formülize etmeye çalışsak, sanırım yanlış olmaz: “Allah rızası = Takva bir yaşantı + Eşinle aranı iyi tut X (ALLAH için)” Parantez içinde kalan çarpan ise, formülün değerini direkt yukarı yönlü artıran bir şart: “ALLAH İÇİN!”
Hani dini nikah kıyıldıktan sonra, dua faslına geçilir, eller ve gönüller semaya açılır ya… Nikahı kıyan kişi dua esnasında, duanın içine şu güzel duayı da katar. Az çok anımsayacaksınız: “Ya Rabbi, Hz.Fatıma ve Hz.Ali arasındaki muhabbeti nasip eyle bu eşlere” der hoca ve bu duaya eşler de dahil herkes amin der. Siz de demişsinizdir. ;) Peki, neye amin dediniz biliyor musunuz? Bize ne kadar uç birer örnek gibi görünseler de, yeni evlenen çiftlere edilen bu duada, bu iki zatın evliliklerinin zikri gelişigüzel bir ekleme değildir! Çünkü en güzel diyebileceğimiz bir evlilik örnekliğini barındırır içerisinde. Onlar, her ne kadar peygamber yakını olurlarsa olsunlar, en nihayetinde onlar da insan idiler. Biri erkek, diğeri kadın idi. Birbirilerine hem örtü, hem emanet, hem de imtihan vesilesi idiler. Çünkü, bu evliliği yaparak dinin diğer yarısını kurtarma yolunda onlar da bir adım atmışlardı. Ve onlar da mutlaka sıkıntılar yaşamışlar, yeri gelmiş belki aralarında tartışmışlar ve bunu aşmışlardı da… (Bu yüzden gelişigüzel bir dua değildir) Bunu nereden mi biliyorum? Hz. Ali(ra) efendimiz bir gün mescide gidip kapanmıştı. Öyle normal bir kapanma değil! Bu hadise toprak üzerine uzanmak/kapanmak olarak aktarılır. Burası da ilgi çekici bir noktadır. Hani evlerimizdeki prizlerde bulunan topraklama sistem gibi. Hani bu sistemde yeşil-sarı renkte bir kablo vasıtasıyla, sistemdeki olası fazla veya dengesiz elektriksel yük toprağın kendine çekme gücü sebebiyle, bu kablo ile toprağa iletilir ya. Çünkü bu özellik vardır toprakta, âdetullah kanunu gereği. İşte, Hz. Ali(ra)’nin de toprağa gidip kapanma fiili de tesadüfen yapılmış bir fiil değildir dostlar! Negatif bir enerjiyi atma durumu söz konusu. İşte o gün, Hz. Ali efendimizin bu halde olması, mescide gelen Kainatın Sultanı Efendimiz (sav)’in dikkatini çeker. Haliyle böylesi bir hâl, Hz. Ali efendimizin normalde mescidde yaptığı bir iş değildir yani, direkt toprağa uzanmak. Peygamberimiz (sav) ona latife ile yaklaşarak: “Yâ ebu-turâb!(ey toprağın babası) bu halin nedir?” diye samimane konuşur. Ve onun, evdeki bir tartışma sonucu mescidde olduğunu öğrenip, akabinde işi çözüme kavuşturabilmek amacıyla doğruca KENDİ KIZIYLA konuşmaya gider. Ve olay tatlıya bağlanır. Bu hadiseyi ilk defa duyanlarınız vardır mutlaka. Ben duyduğumda çok şaşırmıştım. Çünkü muhataplarımızdan biri peygamber kızı, diğeri de damadı olunca, normalde onlara bir kudsiyet atfedip ‘yok canım, onlar da mı sorun yaşayacak’ diyebiliyor insan ilk başta. Lakin başta da ifade ettiğim gibi, onlar da bizden farklı bir varlık değillerdi. İnsandılar. Ve eşlerdi, benzeri durumları onların da yaşayabilme ihtimali hep vardı ve yaşıyorlardı. Akabinde ise kendi aralarında çözüme ilk adım olarak, serinin 2’nci yazısında bahsettiğim o tekniği uyguluyorlardı aslında. (O tekniğe bir ilave teknik daha ekleyerek, gelin bu tekniği hatırlayalım.) Neydi o teknik?
1- Olası bir tartışma ve gerilim tırmanışında, eşlerden biri veya her ikisi (mutlaka) meşguliyetini o mevzudan farklı şeylere yöneltmek adına; ilk etapta o ortamdan diğer odaya veya dışarı çıkmak adına bir şeyler yapması isabetlidir. 2- Mümkünse bu durumun meydana getirdiği negatif elektriği de atmak için, yalın ayak toprakla buluşabileceğiniz kısa bir mesafeye tek başınıza veya eşinize de bunu teklif edip beraber gidip, sonrasında ayrı ayrı da olsa bir süre toprakla, doğa ile baş başa kalabilirsiniz kardeşler. Ardından da, ilk iki yazımdaki teknikleri deneyebilirsiniz. İşe yarar inşaallah! Tesir Allah’tan! Bu durum açıkca gösterir ki, evliliklerde yer yer sağanak, yer yer de parçalı bulutlu bazı anlaşmazlıklar elbette olabilir. Bunlar normaldir. Çünkü dinin yarısını kurtarıyorsunuz, elbette ki biraz terleyeceksiniz değil mi kardeşler? Lakin eşler eşler ilk etapta kendi aralarında bir çözüme ilk adım olarak, nikahlarında amin dedikleri o ehli beytin evliliklerindeki bu tekniği deneyebilirler. Ve inşâallah akıbetleri de, onlarınki gibi olur. (İlave olarak da, gerektiği durumlarda her iki anne babayla istişare edilebilir. Bunu da bir sonraki yazımda ele alacağım inşaallah) Ve şu duayı da mümkün oldukça edebilirsiniz: “Ya Rabbi, senin rızan için çıktığımız bu yolda, karşılaşacağımız imtihanları bizlere kolay eyle. Bizi birbirimize göz aydınlığı kıl. Bizi, neslimizi; seni bilen, tanıyan, namaz kılan; senin dinine hizmet eden nesiller eyle. Öyle bir nesil nasip eyle ki bize, bu nesille İslam’ın neslinin inkıtaya uğrayıp kesilmesine fırsat verme! Gül gibi çiçekler açtır bu nesille, istikbalin çorak sahralarında. Sen ki, sert taş ve toprağın içinden ağaçların ipek gibi yumuşacık kök ve damarlarını çıkaran; kupkuru ağaçtan yemyeşil çiçekler açtıransın. Bize bu evliliği, kolay eyle. Bizi, ebedi refik eyle!” ÂMİN! (Biraz uzunca yazdım ama, inanın bu dua kısmı normalde yazının planında yoktu, gönlüme düşenleri yazıverdim gitti. Sizler için amin dedim, siz de kendiniz için en azından okuduktan sonra da olsa amin deyiveriniz, bu da yeterli. Bana da dua ediniz, Rabbim daha fazla insana bu hakikatleri ulaştırmayı nasip etsin inşaallah)
#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları