19 Mart 2017 - Pazar

Başkasının günahına ağlayan Adam !

Yazar - Abdussamet Öztan
Okuma Süresi: 5 dk.
2685 okunma
Abdussamet Öztan

Abdussamet Öztan

-
Google News

            Başkasının günahına ağlayan Adam !

Dünya kadar derdimiz var hepimizin. Kimimizin okulu, sınavı, YGS’si, KPSS’si.. Kimimizin mülakatı, iş arayışları.. Evin taksitleri, arabanın yağı bakımı derken… Kendi derdimize o kadar düşmüşüz ki, en yakın arkadaşımızın hasta olduğunu, kaza geçirdiğini, kanser olduğunu, hatta vefat ettiğini sosyal medya olmasa maalesef öğrenemeyecek haldeyiz.. Çünkü zaman, zemin ve şartlar bunu gerektiriyor(!) Değil mi?

            Direksiyon hakimiyetini kaybetmek üzereyiz hayatın! Uçuruma gidiyoruz belki, ama farkında değiliz! Bazen başımıza gelen bela ve musibetlerle Rabbim bize selektör yapmasa, uyanamayacağız! Kendi günahımıza bile ağlayamıyoruz daha! Ama bir adam var ki, Peygamber (asm)’dan “Mü’min kardeşinin derdiyle dertlenmeyen, bizden değildir” hakikatını direkt damar yolundan kendine şırınga etmiş bir adam! Biz kendi derdimize yanaduralım, bizim pişman olamadığımız ve hatta ağlayamadığımız dertlerimize bile ağlamış. Mesela bir olayı aktarayım:

            Yer, Eskişehir hapishanesi. Karşısında bir lise.. Takvimler Cumhuriyet Bayramı’nı gösteriyor!.. Avlusunda gülerek rakseden, eğlenen şimdiki tabirle ‘kopan’ genç kızlar! Ve diyor ki bu adam: “Birden, manevi bir sinema ile elli sene sonraki vaziyetleri bana göründü. Ve gördüm ki: O elli-altmış kızlardan kırk-ellisi kabirde toprak oluyor, azab çekiyorlar. Onların o acınacak acı hallerine ağladım. Geçmiş zamanın elli sene evvelki hadisâtı sinema ile hâl-i hazırda gösterildiği gibi, gelecek zamanın elli sene sonraki istikbal hadisâtını gösteren bir sinema bulunsa, ehl-i dalalet ve sefahetin vaziyetleri gösterilse idi, şimdiki güldüklerine ve gayr-ı meşru keyiflerine nefretlerle ağlayacaklardı.”

            Biliyor musunuz? Bu adam aynı zamanda sizin için hapis yatmış, sizin için zehirlenmiş! Türlü işkencelere, sürgünlere, eziyetlere maruz kalmış.. Gerçekten! Ve diyor ki: “Karşımda müthiş bir yangın var! Alevleri göklere yükseliyor! İçinde evladım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor! O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum!” Aleyhinde yapılan tüm bu işlere ise şu gözle bakıyor: “Bu yangını söndürmeye koşarken, yolda biri beni kösteklemek istemiş.. Ne ehemmiyeti var!” diyor. Gençliğin, ümmetin, milletin topyekûn içinde olduğu bu imansızlık yangınını söndürmeye koşarken ayağına takılan taşlar olarak görüyor ve ehemmiyet vermiyor! Üstelik kendisine zindanlarda yer hazırlayanlara, mahkeme mahkeme sürükleyenlere de hakkını helal ettiğini söylüyor!.. Yok canım o kadar da olmaz, diyorsunuz belki de.. Ama helal ediyor işte! Peki hiç merak ettiniz mi, acaba kim bu adam diye? Ve gerçekten öyle biri var mı? Yani Peygamberinden aldığı ders ve Rabb’inden aldığı bir emirle ‘Sizin şer bildiklerinizde hayır vardır’ diye düşünen ve tüm bunlara katlanan biri? Evet var! Bu adam, başkasının günahına ağlayan adamın ta kendisi.. Bediüzzaman Said Nursî!

            “Bu Kuran Müslümanların elinde kaldıkça biz onlara hakim olamıyoruz. Ya Kur’an’ı onlardan almalıyız veya onları Kur’an’dan soğutmalıyız. İlki mümkün değil, ama onları öyle bir hale getireceğiz ki onu okuyacaklar ama ne söylediğini anlamayacaklar!” sözünü elin gavur bakanlarından duyduğu anda hiddete gelip “Kuran’ın sönmez ve söndürülmez manevi bir güneş hükmünde olduğunu bütün dünyaya ispat edeceğim!”  deyip yola çıkan.. Bu yolda tüm bu işkencelere ve fazlasına maruz kalan.. Kefenini boynunda taşıyan adam! Birinci dünya savaşında Doğu Cephesi’nde medrese talebeleriyle birlikte gönüllü alay kumandanlığı yapan.. Arslanlar gibi Van-Bitlis hattını korumaktayken Ruslara esir düşen. Sonra o vaziyette iken, bir yolunu bulup Anadolu’ya milletinin sinesine kaçıp gelen! Anadolu müdafaa hareketini İstanbul’da bizatihî destekleyen! 31 Mart Hadisesi’nde isyan eden sekiz tabur askeri, onlara yaptığı bir nutukla durduran! Bu faaliyetlerinden dolayı, Ankara’ya meclise davet edilip takdir edilen adam!

            Son zamanlarda ismi sıkça anılmaya ve duyulmaya da başlandı. Sapla samanı karıştıranları mı ararsın, hedef şaşırtmaya çalışanları mı.. Ama bırakalım onu bunu da: Biz kendi günahımıza ağlayamıyorken, bizim günahlarımıza ağlayan böylesi bir insan.. Kim imiş, ne yapar ne eder? Suçu neydi, naptı da tüm bunlar ona yapıldı merak ediyorsanız, devamı sonraki hafta inşâallah bi aksilik olmazsa sizlerle olacak. Allah’a emanet olun!

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları