Ailem çok üstüme geliyor! (#evdekal -5-)
Abdussamet Öztan
-Ailem çok üstüme geliyor! (#evdekal -5-)
Merhabalar değerli dostlar. #evdekal serimizin beşinci yazısıyla devam ediyoruz bu hafta. Bu seferki yazımda ise, bir önceki yazımla biraz bağlantılı bir konu işlemek niyetindeyim. Mevzu yine gençler, çocuklar ve aileleri ile alakalı. Diyorlar ki, “ailem çok üstüme geliyor!”
Bu soru, ailesinden kaynaklı baskı altında olduğu sebebiyle intiharı düşündüğü için internette çıkış yolu arayan ve YouTube’daki “Son çare İNTİHAR diyorsan, çaresi bu videoda!” başlıklı videomuzu izleyen ‘YKS hazırlı, hatta ilköğretim 7-8 seviyesinde evlatlarımızdan’ geliyor. Özetle, “bu sınav ile bir yerlere gelmek istemedikleri, lakin ailelerinin onların fikirlerine hiç bir şekilde saygı göstermeyip, aksine onlardan fazla beklenti içine girerek onları özel kurslara yazdırdıkları” hususuydu dertleri. Bu yazıyı okuyan anne-babalardan “Tamam da kardeşim, sonuçta ekmek aslanın ağzında, bu devirde okumayana iş, eş yok, hayat şartları zorlaştı, onlara göre her şey toz pembe!” diye düşünenler olabilir. Sizlere de hak veriyorum. Hani genel manada gençlerde bir isteksizlik söz konusu. Bunun çeşitli nedenleri var tabi. (Bunları önceki yazılarımda işlemiştim, bana ulaşırsanız aktarabilirim tekrar bunları) Lakin bu gibi durumlarda öncelikli yapmamız gereken etkili bir yöntem var! “1-Empati yapmak, 2-Başkalarıyla kıyaslamamak, 3-Onların mesleki eğilimleriyle alakalı ehil olan birilerinden destek almak 4-Evladınızı dinleyip ve onlarla konuşmak” Bu dört aşamayı mümkün mertebe hayata geçirebilmeniz, ciddi manada hem sizin aklınızdaki soru işaretlerini gidermeye hem de onların siz anne-babalarıyla alakalı kafalarındaki soru işaretlerini, htikleri baskı duygularını ortadan kaldırmaya, hiç yoktan törpülemeye vesile olabilecektir. Bunları, sırayla kısaca izah etmeye çalışayım sizlere. Örneğin;
1-Empati yapın: Siz onun şu anki zamanda yerinde olduğunuzu, kendisiyle konuşulmadan ve sadece kendi fikirlerine göre yöneltilen bir çocuk olarak düşünün. Kendiniz onun yerinde olsa idiniz, nasıl bir tepki verir ve nasıl bir ruh haline girerdiniz?
2-Başkalarıyla kıyaslamayın: Bu aşama, aslında birinci aşamadakinin devamı niteliğindedir. Kendinizi onun yerine koyun ve düşünün: “Neden benim annem babam, başkalarının anne babası imiş gibi beni başkalarıyla kıyaslıyorlar? Onları bana örnek veriyorlar?” diye düşünmez miydiniz? Teşvik edici diye düşündüğünüz bu kıyaslama olayı, onların tamamen demoralize olmasına sebebiyet verebilir. Aman dikkat!
3-Ehil birinden destek alın: Bu, bir psikolojik danışman da olabilir, rehber öğretmeni de olabilir. Ya da, fikrine itimat ettiğiniz bir arkadaşınız da olabilir. Onunla hep kontak halinde kalın. Bu aşama, bir ayna gibi kendinizi başkalarının yorumlarıyla resmetmenize ve belki de evladınızın gözünde nasıl bir durumda olduğunuzu anlayabilmenize vesile olacağını düşünüyorum. (Hatta bana da ulaşabilirsiniz direkt, her zaman yazabilirsiniz çekinmeyin lütfen.)
4-Onunla konuşun: Konuşmanın tesiri azimdir. Yunus Emre’nin “Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz.” dediği gibi konuşurken de şuna dikkat edin. Ona, kendi inandığınız doğruları aktarmak ve empoze etmek için değil. Hele öncelikle evladınızın konuşmasına fırsat vermek, daha etkilidir! Önce onu bir dinleyin. Bu konuşmasında kendisine muhatap olduğunuzu, fikirlerine değer verdiğinizi açıkça söyleyerek bunu sözlerinizle ve ona yakınlaşarak, sarılarak, omuzuna elinizle dokunmak suretiyle de olsa bunu halinizle de ona htirin. Ve kendisinin fikirlerini aktarmada açık ve rahat olmasını isteyin. Mesela, ‘neden sizin doğru bildiğiniz şeyleri onun yapmak istemediğini’ bırakın kendi cümleleriyle, içinden geldiği gibi ifade etsin.
Bu 4 aşamayı yerine getirdikten sonra da, 3’ncü aşamadaki ehil kişiyle kendiniz tekrar iletişime geçerek, sonra da onun sizi yönlendirmesine göre bu aşamaları birkaç kez daha tekrarlamak yönünde, hatta bu ehil kişi ile evladınızın da görüşmesini sağlayarak, onunla aranızdaki buzların tamamen erimesine vesile olabilirsiniz. Bu aşamaları, sadece dünyevi sınav ve stres durumunda değil, onların ahretleriyle alakalı ibadet, kulluk gibi konularda da aynısını uygulamanız inanın çok etkili olacaktır. Şunu da tekrar ifade etmek isterim: Üniversite tek seçenek olarak gören anne babalar! “Üniversite, meslek ve iş garantisi sağlamaz” Evladınızın istemediği ve sizin egonuzu tatmin için bir yeri kazanıp; yıllarca huzursuz bir yaşama sahip olmasını istemezsiniz değil mi? İşte bu yüzden, yukarıdaki 4 aşamayı yapabildiğiniz ölçüde göreceksiniz ki; belki de onun ruhuna, kabiliyetine uygun olan ve bir ömür boyu mutlulukla yapabileceği, hem sizden razı hem de Allah’ın ondan razı olabileceği bir meslek sahibi olabilir böylece. Kim bilir? Bu, bir cihette sizin elinizde! Lakin unutmayalım ki, onlar bizim emanetimiz; onların sahibi değiliz! Bu arada; asıl sınav, bu dünyada iken ahireti kazanabilmek. Üstelik bu sınavda, kitabı yani Kur’ânı açıp bakmak da serbest kardeşim. “Elbette en bahtiyar o’dur ki: Dünya için ahireti unutmasın! Ahiretini dünyaya feda etmesin! Hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın! Kendini misafir telakki edip, misafirhane sahibinin(Rabbimizin) emirlerine göre hareket etsin! Selametle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye girsin!” Hadi eyvallah! Kafaya takma, hayırlısını iste! Her şey, olacağına varır kardeşim! Selametle!
(Şunu hatırlatmamda isabetli olacağımı düşünüyorum. Bazılarınızın aklına gelebilir: “Bu Abdussamet kim ki bu kadar soru ile muhatap olabiliyor internette?” diye! :) İnternette bu konularla alakalı video içerikler üretiyoruz, o videoları izleyenlerden geliyor bu gibi sorular. Google’da Risale Ofis diye aratarak siz de izleyebilirsiniz)