Risk altındasınız farkında mısınız ?
Abdussamet Öztan
-Kimimiz haber sitelerini, kimimiz YouTube trendlerini takip ederiz. Çünkü çoğunlukla bizi ilgilendiren konularda gündemler olabiliyor ve bunları kaçırmak istemeyiz! Değil mi? İşte bu sefer, internete bomba gibi düşmesi ve trend olması gereken çok önemli bir konu var şu asırda! Şu sıralarda! Yoksa haberiniz yok mu? Belki de risk altındasınız! Ayrıntılar yazının devamında!..
Adamın başına ne gelirse ya meraktan ya meraktan derler ya hani, işte insan olarak o kadar meraklıyız ki, caddenin öbür ucundan bir ses gelse birileri kavga etse, bir yerlerde altyapı çalışması olduğunun nişanesi olan kepçelerin hafriyat araçlarının sesini duymaya görelim! Hemen ata sporumuz olan kepçe müsabakalarını kedinin kasap izlediği keyifte izlemeye geçeriz, değil mi? :)) Dünyanın yakınından kuyruklu bir yıldız geçse, ekonomi dar boğaza girse, üçüncü dünya savaşı çıkacakmış denilse, bütün servetimizi de verir sırf o meseleye dair MERAKımızı gidermek için sarfederiz. Merak ettik çünkü bi kere! İşte şimdi size bu sıralarda gündeme girmesi gereken ve aslında gündemdem hiiiç düşmeyen, ama bizim sadece olup bitenden çoğu zaman habersiz kaldığımız bir konudan bahsedeceğiz sizlere. Şimdi geliyor!
İkinci dünya savaşı sonraları.. Savaş olmuş bitmiş, üzerinden yıllar geçmiş küllenmiş bir olay.. Dünyayı kasıp kavuran, İslam’ın da mukadderatıyla alakadar olan bir savaştır bu. Ama bir adam var ki bu savaş hadisesine dair onda hiç bir merak, bir hareketlilik yok. Şimdilerde olsa 'gündemi de mi takip etmeyelim arkadaş' diye eleştirenlerin çıkabileceği bu insan, Bediüzzaman.. Etrafındaki birkaç insanın da merakını celbetmiyor değil bu hadise ve Bediüzzaman’a soruyorlar: “Hiç sormuyorsun ve merak etmiyorsun. Halbuki bir kısım mütedeyyin(dindar) ve alim insanlar cemaati ve camii bırakıp radyo dinlemeğe koşuyorlar. Acaba bundan daha büyük bir hadise mi var?” Cevap ise, gayet orijinal ve sarsıcı: “Evet bu cihan harbinden daha büyük bir hadise ve bu zemin yüzündeki hakimiyet-i amme(dünyaya hakim olma) davasından daha ehemmiyetli bir dava, herkesin ve bilhassa Müslümanların başına öyle bir hadise ve öyle bir dava açılmış ki; her adam, eğer Alman ve İngiliz kadar kuvveti ve serveti olsa (o zaman savaşa giren en büyük devletlerden ikisi çünkü bunlar) ve aklı da varsa, o tek davayı kazanmak için bilâtereddüd(hiç tereddütsüz) sarfedecek.” diyor. O dava ne biliyor musunuz? Bakın işte şimdi MERAKımızı asıl yoğunlaştırmamız gereken olay geliyor şimdi! İnsanların en meşhuru olan Peygamberlerin, doğruluklarına imza basan mucizelerinin tasdikleriyle haber verdikleri, büyük ve çok ehemmiyetli bir davayı gösteriyor bize. İşte o dava burada, dikkat lütfen!: “Herkesin iman mukabilinde bu zemin yüzü kadar bağlar ve kasırlar ile müzeyyen ve baki ve daimi bir tarla ve mülkü kazanmak veya kaybetmek davası başına açılmış. Eğer iman vesikasını sağlam elde etmezse kaybedecek.”
Nasrettin Hoca'ya sormuşlar ya hani bir gün: “Hocam kıyamet ne zaman?” diye. Demiş ki, çok manidarane şu şekilde: “Hanım bu dünyadan göçtüğünde küçük kıyamet ben gittiğimde de büyük kıyamet kopacak!” İşte o hesap; çok önemli ve özel bir gündemimiz bizim bu aslında Müslümanlar olarak! Ve sürekli kendi alemimizde trend topic yapmamız gerek bunu, zamanın değişmesine, asrın başkalaşmasına aldırmayarak! Peki şimdi, 'imanla kabre girmek isteyenler var mı' diye sorsam sanırım 'bizimle dalga mı geçiyorsun kardeşim kim istemez ki' diyenler olabilir. Peki bir söz vardır bilirsiniz, 'tarlada izin olsun ki yemeğe de yüzün olsun.' derler. Tamam Cennet fazl-ı ilahi ile kazanılacak elbette ameller ile değil. Peki biz ne kadar gayret ediyoruz ve Cennet'i hak edecek ne yapıyoruz? İmanımız var ama o imanımız bizi daha secdeye götürmüyorsa, Cennet'e nasıl götürsün be dostum! Namaz kılıyoruz ama kime, neden kıldığımızı bilmiyoruz! Önünde secdeye vardığımız Zat’ı bile tanımadan secde ediyoruz. (ediyorsak o da hani!..) Böyle bir imanın ise insanı imanla kabre götürüp götüremeyeceği hususunu, bu Peygamberlerin bize ihbarlarına ve ifadelerine havale ediyorum.
Merak ilmin hocasıdır bu doğru ama, Efendimiz (sav) fayda vermeyen ilimden Allah’a sığınmıştır. İnternet zaten çöplük! Ama beynimiz çöplük, kalbimiz odunluk değil ki gereksiz meraklarla afaki malayaniyat ile dolduralım. İyisi mi Efendimiz (sav) ve Bediüzzaman gibi Hakk’a hakikate davet edenlere kulak verelim. Kulak şapırdatmayalım dediklerine! Bari bu sefer!..