Bu sefer olacak
Abdussamet Öztan
-
Tam olacak derken, bir anda her şey tersine mi dönüveriyor? İşler planladığın gibi gitmiyor mu bir türlü.. Off, oflar tıka basa doldurmuş kalbini.. Anlaşılan o ki, kalp spazmı geçiriyorsun da haberin yok! Artık her şeyin son haddinde olduğunu düşüyorsun; ve hemen pes ediyorsun.. Olmuyor böyle olmuyor, Müslüman’a hemen pes etmek yakışmaz! Zira sen pes etmemeyi, gemileri karadan yürüten deden Fatih Sultan Mehmet Han’dan öğrendin.
‘Bu yola çıktım bir kere ama, yolun sonu görünmüyor! Bu işin sonunu getiremeyeceğim galiba.. Benim boyumu aşar bu iş! Hem, ya başarılı olamazsam? Ya tam istediğim gibi muvaffak olamazsam? Kaybedecek neyim var ki, bırakıp geri dönerim olmazsa canım!’ diyorsun. Bunu sana hiç yakıştıramadım kardeşim, hem de hiç! Öyle ki sen her türlü imkansızlıklara karşı pes etmemen ve gemileri yakman gerektiğini, Tarık bin Ziyad’dan öğrenmiştin. Unuttun mu?
Yüzdün yüzdün de kuyruğuna geldin derler ya hani, artık her şeyin kilit noktasındasın. Ya tamam, ya devam! Ya hep, ya da hiç! ‘Ama nasıl olur?’lar çekip çekiştiriyor beyninin sinir uçlarını.. ‘Galiba yapamayacağım, bu hal ve bu vaziyette bu işin nasıl üstesinden gelebilirim ki? Hem benim etim ne, budum ne ki? Bu gidişle benden bi cacık olmaz!’ diyorsun. Haydaa! Kardeşim sen de iyice salıverdin kendini be ya! Hani sen ‘biz zaferle değil seferle mükellefiz’ dercesine Allah’a teslim olan Celaleddin-i Harzemşah’ı kendine örnek alıyordun, oldu mu şimdi bu yaptığın?
“İmtihan dünyası işte!” diyeceksin hem, sonra da kağıdı verip çıkmak isteyeceksin hemen.. Sorumlu olduğun kitaptan iki okunmamış mesajın var kardeşim: Birincisi: “İnsanlar, “iman ettik” demekle bırakılıp da imtihan edilmeyeceklerini mi sandılar?” (Ankebut S.-2) İkincisi: “Biz sizi biraz korku ve açlıkla, biraz mal, can ve ürün eksikliğiyle sınayacağız. Müjdele o sabredenleri!” (Bakara S.-155)
Hem hadisin rivayetlerinde vardır ki: “En ziyade musibet ve meşakkate giriftar olanlar, insanların en iyisi, en kâmilleridir.”(Buhari, Tirmizi, Müsned) Eyyub(as) kadar mı hastasın? Yusuf(as) kadar mı kuyunun dibindesin? İbrahim(as) kadar mı evladınla sınanıyorsun? İsmail(as) gibi mi canınla imtihan oluyorsun? Muhammed(asm) kadar mı en sevdiklerin sana sırt çeviriyor?
Hala anlamıyor musun? İşlerin yolunda gitmiyor, dertler musibetlerden bir türlü elini eteğini çekemiyorsun. Kardeşim sen kime yalvaracaksın ki bu vaziyette? Demek ki Rabb’in, seni bu imtihanlarla senin yüzünü biraz daha dünyadan kendine, ahirete; ebedi yurduna çevirmek istiyor. Musibet ve dertler, seni ilahi huzura çekmek için bir nevi bahanelerdir kardeşim.
Kalk artık, uyan! Bi silkelen! Bi kendine gel artık!.. Seni Yaradan’ı düşün! Bu dünyada hiçbir şey sahipsiz, nizamsız ve gayesiz değil ki sen nasıl sahipsiz, nizamsız ve gayesiz olabilirsin? Hakiki vazifeni bil, yapacağını yap ve gerisini Alemlerin Rabb’ine bırak; ona tevekkül et onun tevekkül ipine sımsıkı yapış! Çünkü “tevekkül, esbabı bütün bütün reddetmek değildir. Belki esbabı, yani sebepleri dest-i kudretin perdesi bilip riayet ederek(yerine getirerek), neticeleri müsebbebatı Allah’tan beklemek demektir.” (Risale-i Nur-23.Söz)
Zil çalıyor! Şimdi, artık huzura koşmanın tam vakti kardeşim! Tüm dertlerini silip süpürecek bi 10 dk., gerçek huzuru bulacağın tek yer secdede! Rabb’in seni huzurunda görmek istiyor… Şimdiye kadar kılmadın belki ama, şimdiden sonra kırma ve kıl kardeşim..
Bu sefer olacak inşâallah.. Belki de kırılma noktasındasın.. Dert etme, dua et; kıyam et, sabret!..