06 Haziran 2020 - Cumartesi

Dünyanın sonu mu geliyor? (#evdekal -3-)

Yazar - Abdussamet Öztan
Okuma Süresi: 7 dk.
1157 okunma
Abdussamet Öztan

Abdussamet Öztan

-
Google News

                Dünyanın sonu mu geliyor? (#evdekal -3-)

Merhabalar değerli dostlar. Öncelikle; hepinizin Ramazan’ını tebrik ederim. Rabbim bu Ramazan ayını hakkımızda dertlerimizden, kurtulmamıza; virüs illetinden feraha ermemize, Cehennem’den azâd olunmaklığımıza vesile eylesin inşâallah. #evdekal serimizin üçüncü yazısıyla devam ediyoruz bu hafta. Geçen 2nci seri yazımızla biraz isim benzerliği olsa da, bu yazıda farklı bir hususa değineceğim inşaallah. Yine her zaman olduğu gibi trend konulardan bir konuyla daha tanıştıracağım sizi ;) “Dünyanın sonu geliyor mu?

                Sırameşeler gibi peşpeşe gelen felaketler, bizleri ister istemez ‘acaba dünyanın sonuna mı geliyoruz, kıyamet gerçekten yaklaştı mı?’ sorularının beynimizde voltalar atmasına sebebiyet veriyor. Düşünsenize; dünya bir kenara, 2020’de sadece millet olarak geçirdiğimiz deprem, çığ felaketleri, uçak kazaları derken şimdi de salgın hastalık.. Hepsi, çepeçevre sarmış halde bizi. Serinin #2’nci yazısında aktarmaya çalıştığım gibi, bunlar bize bir tür ihtar, uyarı mahiyetinde olabilir. Çünkü Yaradan, bunlara engel olmayarak (sonuçta onun yaratma fiiliyle her şey teşekkül ediyor kainatta) bize deyim yerindeyse, annenin evladına attığı şefkatli bir tokat gibi uyandırmak, silkelemek ve kendimize getirmek istiyor demiştim. Lakin; yine de insan ister istemez korkuyor değil mi? Korkmamak elde değil ki! Biliyoruz ki bu dünyanın sonu er ya da geç gelecek, ama sanki bu sona bugünlerde biraz daha yakınlaşmış gibi düşünüyoruz. Sonuçta ahir zamandayız. Şu virüs illeti desen, sanki dışarıya çıktığımız anda enfekte olacakmışız ve bu da bizim ölüm fermanımız olacakmış gibi hisler.. Bunlar, çoğu insan gibi sizin de kalbinizi kemirmiyor mu? “Ama ne yapabiliriz ki, elimizden bir şey gelmiyor!” demeyin! Mantıklı hareket edersek, sanırım tedbiri elden bırakmamakla birlikte yersiz korkuları da yenebileceğimizi düşünüyorum. Nasıl mı?

2013’de bir trafik kazası geçirmiştim. Bursa’ya gidiyorduk. Varmamıza bi 2-3 km kadar kalmıştı ki, aracın kontrolünü kaybetti arkadaş. Sağ kayalık, sol uçurum! Araba yol ortasında döne döne, uçuruma gitmekte! Dua ediyorum; kayalara çarpsak da diğer arabalarla çarpışmasak ya da uçuruma gitmesek, diye! Ama nafile; araç kontrolden çıkmış döne döne uçuruma 2-3 metre kadar kalmışken, karşı yönden gelen bir araç duramayarak, benim olduğum yolcu tarafından çarpıyor ve öylelikle durabiliyoruz! Jandarmanın diyor ki: “Uçuruma gitseydiniz, sizi parçalar halinde toplardık!” Verilmiş sadakamız varmış dedik, kırıklar ve ameliyatla atlattık elhamdülillah o günleri zor da olsa.. (Elhamdülillah!) Rabb’imin bir muradı vardı ve sonu 100 ölüm görünen olay, tam aksine neticelenmişti; Rabbim muhafaza etti. "Büyük felâketler, güler yüzlü intibahlar doğurur" derler ya hani, belki de şu an yüzbinlere ulaşan videolar, büyük hayırlar olmayacaktı. Kim bilir? Rabbim beterinden korusun hepimizi inşâallah! Bir de; hani hepimizin bildiği bir kıssadır; Nasreddin Hoca’ya sorarlar ki: “Hocam! Sana bir müşkülümüz düştü, deyiver hele kıyamet ne zaman kopacak sence?” Hocanın cevabı ise hem güldüren hem de düşündüren türdendir: “Hanım öldüğünde küçük kıyamet, ben öldüğümde de büyük kıyamet kopacak!” Meselenin özü şu ki; kıyamet, savaş, salgın hastalıklar gibi vesileler topyekün insanlığın ölümüyle alakalı olduğu için her insanı tedirgin ediyor. Ama Hoca’nın ifade ettiği gibi asıl kıyamet, bizim kendi kıyametimiz! “Evvelâ bil ve kat'î iman et ki: Ecel mukadderdir, tegayyür etmez. Çok ağır hastaların başında ağlayanlar ve sıhhatleri yerinde olanlar ölmüşler, o ağır hastalar şifa bulup yaşamışlar.”[1] Buna az çok şahit olmuşuzdur, hatta dilimizden şu kelam dökülür böyle bir durumla karşılaştığımızda: “Öldürmeyen Allah, öldürmüyor işte!” Değil mi?

Yine benzeri bir hikayeyi aktarmak istiyorum size. İki kişi arasında geçen bir diyalogtur bu, yaşanmış! Aktarandan aynen naklen, diyor ki: “Bir zaman -Allah rahmet etsin- mühim bir zât kayığa binmekten korkuyordu. Onun ile beraber bir akşam vakti, İstanbul'dan köprüye geldik. Kayığa binmek lâzım geldi. Araba yok. Sultan Eyüb'e gitmeğe mecburuz. Israr ettim. Dedi: "Korkuyorum, belki batacağız!" Ona dedim: "Bu Haliç'te tahminen kaç kayık var?" Dedi: "Belki bin var." Dedim: "Senede kaç kayık garkolur." Dedi: "Bir-iki tane, bazı sene de hiç batmaz." Dedim: "Sene kaç gündür?" Dedi: "Üçyüzaltmış gündür." Dedim: "Senin vehmine ilişen ve korkuna dokunan batmak ihtimali, üçyüz altmış bin ihtimalden bir tek ihtimaldir. Böyle bir ihtimalden korkan; insan değil, hayvan da olamaz!" Hem ona dedim: "Acaba kaç sene yaşamayı tahmin ediyorsun?" Dedi: "Ben ihtiyarım, belki on sene daha yaşamam ihtimali vardır." Dedim: "Ecel gizli olduğundan, herbir günde ölmek ihtimali var; öyle ise üçbin altıyüz günde hergün vefatın muhtemel. İşte kayık gibi üçyüzbinden bir ihtimal değil, belki üçbinden bir ihtimal ile bugün ölümün muhtemeldir, titre ve ağla, vasiyet et!" dedim. Aklı başına geldi, titreyerek kayığa bindirdim. Kayık içinde ona dedim: "Cenab-ı Hak havf(korku) damarını hıfz-ı hayat için vermiş, hayatı tahrib için değil! Ve hayatı ağır ve müşkil ve elîm ve azab yapmak için vermemiştir. Yirmi, otuz, kırk ihtimalden bir ihtimal ile havf etmek evhamdır, hayatı azaba çevirir."[2]

Dünyanın sonunu bilmem ama; bizim sonumuz her nefes yakın! Ölüm öyle de, böyle de gelecek dostlar! Sonu ölüm görünen şeyler, ölüme götürmeyebilir de götürebilir de, bilinmez.. Lakin virüs de, hastalık da, musibet de, kaza da birer sebep sadece.. Neden imansız ve amelsiz gidelim ki? Çocuklarımızı düşünerek yıllar sonrası için birikim yapmayı planladığımız gibi; en azından bu musibetlerin açtığı dua musluğundan istifade ederek Allah’a yalvarmanın ve Ramazan gelmişken birikim yapmanın, #tamvakti dostlar! Selametle!

 

[1] Bediüzzaman

[2] Bediüzzaman

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları