İsyankarım, günahkarım.. Perişanım!
Abdussamet Öztan
-
İsyankarım, günahkarım.. Perişanım!
“Çok günahkarım.. Artık geçmişime tevbe etmek ve her şeye sıfırdan başlamak istiyorum Kafamda deli sorular var. Bugünlerde kendimi bi acayip, hissediyorum..” diye düşünenler için hazırladığım bu yazı, Allah’tan duam odur ki birilerine vesile ola inşâallah. Dikkatle okuyun!
“Eskiden bana imam derlerdi. Ama öyle bildiğiniz imamlardan değil! Günahta, sefahette, eğlencede imamdım. Önde gidendim yani! Her türlü pislik hap, sigara, uyuşturucu, alkol ne ararsan bende vardı. Yani anlayacağınız o ki (yaşım belki 16-17-18-20-30 farketmez), çok hızlı ve isyan halinde bir hayat geçirdim şimdiye kadar. Günahım o kadar çok ki hani bin dereden su getirseler, arınmam mümkün değil. Hayatımı kaleme alacak olsalar hayatım kitap olur, ama nefesim kalem olsa yine yazmaya ömrüm yetmez! Off offf! O kadar karanlık bir geçmişim var ki, hani mumla arasan ben gibi adam bulunmaz! Bi acayip hissediyorum kendimi işte.. ” diyen kardeşim.. Etrafına bakma, evet o adam belki de sensin! Veya senin bir arkadaşın, yakının da olabilir bu durumda. Birazdan yazacaklarımı dikkatlice oku ve eğer bunları derdine merhem olarak bulursan, aynı durumda olan tanıdıklarına da ulaştırmaya çalış!
İnsan günah ve hatadan hâli değildir. “Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helâk eder ve yerinize, günah işleyip peşinden tevbe eden kullar yaratırdı.” buyuruyor Allah Resûlü(sav)(Müslim/Tevbe 9-11) Ama bu hadis şöyle anlaşılmamalı: Allah Resûlü(sav) haşâ, günah işlemeye teşvik ediyor değil! İnsan nisyandan gelir ve nisyana, isyana düşebilir çoğu zaman.. Unutur kul olduğunu, kendini yaratanı.. Onun el-Alîm(bilen), es-Semî’(işiten), el-Basîr(gören) olduğunu. Fıtraten meyillidir günah işlemeye. Doğrusunu Allah ve Resûlü bilir ama, mana şu olmak gerektir ki: Fıtraten günaha meyilli olan ve fıtratı gereği gaflete düşüp günah işleyen insan için, tevbe kapısının her daim açık olduğu ve tevbe etmenin gerekliliği ifade edilmek istenmiştir.
Her şey, zıddı ile bilinir. Yani Bediüzzaman’ın ifadesiyle; soğuk olmazsa hararetin, hastalık olmazsa sıhhatin derece ve kıymeti bilinemeyeceği gibi, Rabb’imizin “Ğaffar ismi günahların vücudunu ve Settar ismi kusurların bulunmasını iktiza ediyor” ve gerektiriyor. Günahlar, hatalar ve onları işleme olasılığımız olmasa idi Allah’ın bağışlayan(Ğaffar), tevbeleri kabul eden(Tevvâb), affeden(Afüvv) olduğunu da bilemeyecek ve anlayamayacaktık. Acıkma olmayınca, yemeğin lezzetini anlayamamak gibi yani. Bu sebeple günah işleyebilme fıtratındayız. Yoksa Peygamber değiliz ki, günahsız olalım. Değil mi? Cenab-ı Allah Kur’ân-ı Kerim’de(Zümer Suresi-53) mealen buyuruyor ki: “Ey günah işleyerek kendi nefislerin zulmeden ve haddi aşan kullarım. Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin! O çok affedici ve merhamet edicidir.” Yani, fıtrat gereği günaha meyilli olduğumuzu biliyorduk, bilmiyorduysak da az evvel aktardığım hadis-i şerifle bunu bildik, anladık inşâallah. Ama unutma ki kardeşim, günahımız küçük büyük fark etmez, ne olursa olsun her zaman için tevbe kapısı açıktır biz insanlar için..
Karar verdin ve bırakamam yapamam dediğin her şeyi ‘Allah razı değilse, istemiyorsa konu kapanmıştır!’ diyerek elinin tersiyle ittin bir kenara ve tevbe ettin. Hayatına bembeyaz bir sayfa açtın. Ama bu sefer de “ben bu kadar günahla, Allah’ın huzuruna çıkamam!” diyeceksin belki kardeşim! Tasalanma! Bu da bir tür vesvese! Hakk yoluna yönelen seni, o yoldan uzaklaştırmak için geliyor. Buna da aldırış etme! Unutma ki hırsız boş eve girmez! Ve düşün; İslam’dan önceki Vahşi’yi. Unutma ki onu İslam’dan sonra Hz. Vahşi(ra) yapan, onun tevbesiydi. (Vesvesenin çözüm yollarıyla alakalı videomuzu, “risale ofis vesvese” diye aratarak YouTube’dan izleyebilirsiniz.)
Ama olsun, ben yine de ‘kendimi hazır hmiyorum’ diyen kardeşim. Gün gelecek ve şans kapıyı kıracak diye beklerken; ecel gelip kapını çalınca, ölüm sekeratı seni uyandırınca ve evladın ana babasından-ana babanın evladından kaçacağı o korkunç günün habercisi olan güneş batıdan doğunca mı hazır olacağını sanıyorsun? Unutma ki tevbe kapısı her daim açıktır, ama ölüm sekeratı gelip, gözündeki perdeyi aralayıncaya ve güneş batıdan doğuncaya kadar!
Hata ile günaha düşünce, bundan dolayı pişman olup tevbe etmek güzeldir. Ama Mevlana ‘Ne olursan ol, yine gel! 100 kere tevbeni bozmuş olsan da yine gel!’ diyor diye, hadisi şerifi de hatırlayıp; harama günaha bile bile, bodoslama dalman da gerekmez kardeşim! Değil mi? ;)